6 Mart 2021 Cumartesi

Boko Haram ABD tarafından mı yönlendiriliyor? - Erhan Nalçacı / SOL

Çin’in faizsiz veya düşük faizli kredileri ve yumuşak yüzüyle başa çıkamayan ABD anladığı yoldan gitmiş gözüküyor... 

Uluslararası olayları dikkatle takip eden okurlar son aylarda Ortadoğu’da ve Afrika’da cihatçı örgütlerin terör saldırılarının arttığını fark etmişlerdir. 

Bağdat’ta, Somali’de, Nijerya’da, Kamerun’da çok sayıda insanın yaşamını yitirdiği saldırılar bunlar. 

IŞİD, Eş Şebab ve Boko Haram, birbirinin uzantısı olan bu örgütler, adeta ABD’nin yeni başkanlık dönemini kutladılar kanlı eylemleriyle. 

Bir köşe yazısına sığmayacak kadar kapsamlı olan bu konuya bir giriş yapacağız bugün.

Böyle konuların kesin kanıtlarına ulaşılmaz kolayca, ancak Boko Haram’ın ABD tarafından yönlendirilme olasılığını eldeki verilere dayanarak tartışacağız.

Ama önce kısaca bir kez Nijerya’ya bakalım.

Türkiye’den Afrika görüntüsü genellikle karnı şiş, aç çocuklar coğrafyası olarak klişelere dayanır. Oysa Afrika’nın her köşesi zengin ve farklı toplumsal dinamikler içeriyor.

Nijerya ilk bakışta Afrika’nın şanslı bir coğrafyasında bulunuyor. Afrika’nın batısında, Atlantik okyanusunda geniş bir kıyı şeridine sahip. Oysa koca Afrika’da denizlere uzak uluslar mağdur durumdalar. 

Ayrıca aşağıdaki harita fiziksel olmadığı için anlaşılmıyor ama Nijer nehrinin suladığı bu toprakların büyük kısmı tarıma elverişli ve hemen kuzeyinde başlayan çölden çok farklı bir iklim hâkim.

Ancak bununla da bitmiyor, Nijerya’da 1970’li yıllarda petrol ve doğalgaz bulundu. Libya’dan sonra Afrika’nın ikinci büyük petrol üreticisi haline geldi. Dünya tanımlı petrol rezervlerinin %10 kadarının Nijerya’da bulunması bu ülkeyi emperyalist dünya düzeninde stratejik bir ülke haline getirdi. Bu zenginliğe bazı değerli maden yataklarını da ilave etmeliyiz.

Batı Afrika’da Atlantik kıyısındaki Nijerya’nın konunu ve ulusal sınırları izleniyor. Nijerya Benin, Nijer, Çad ve Kamerun ile ortak sınırlara sahip. Nijerya’nın ekonomik zenginlikleri komşuları ile birlikte bu bölgeyi emperyalist rekabet açısından jeostratejik bir odak haline getirdi.




Nijerya 15. yüzyıldan itibaren Avrupalı köle tüccarlarının başlıca merkezlerinden biriydi. Bu süreçte 20 milyon kadar Nijeryalının köleleştirilerek köle pazarlarında satıldığı tahmin ediliyor. 19. yüzyılda İngiliz sömürgesi oldu,1960’ta ise bağımsızlığını kazandı. Ancak hâlâ resmi dil olarak İngilizce kullanılıyor.

Bugün 200 milyona yakın nüfusu ile Nijerya aynı zamanda uluslararası faaliyet gösteren tekeller için büyük bir pazar olanağı anlamına geliyor. Son yıllarda yavaşlasa da %7’lik bir ortalama büyüme hızıyla diğer Afrika ülkelerinden farklılaşıyor. 

Şimdi kısaca günümüz emperyalizminde bu zengin kaynak ve pazar olanakları üzerindeki rekabete bakabiliriz.

Dev sanayisinin kesintisiz sürmesi için dünya enerji ve ham madde kaynaklarına ve üretilen devasa meta yığınları için pazarlara gereksinimi olan Çin’in Nijerya ile ilişkisine çok kısaca bakalım.

Aşağıdaki ilk grafik Çin’in Afrika yatırımları içinde Nijerya’nın payını gösteriyor. Bu büyük sermaye transferinde Nijerya’nın ne kadar büyük bir pay aldığı görülüyor. Yatırımın özellikle demiryolu, liman ve serbest bölge inşasında kullanıldığı kaydediliyor. Bu, ülkenin hammaddesi ve pazarlarına ulaşmayı hedefleyen Çin için çok anlaşılır yatırım alanları. Ayrıca Çin’in diğer bütün ülkelerin Nijerya’ya yaptığı sermaye transferini geçtiğini söylemeye gerek yok.

2005-2018 yılları arasında Çin’in Afrika’ya yaptığı doğrudan sermaye yatırımının ülkelere dağılımı görülüyor.https://www.brookings.edu/blog/africa-in-focus/2018/09/06/figures-of-th… 

Aşağıdaki grafik ise Nijerya’nın ithalatında Çin’in payını diğer ülkelere göre gösteriyor. ABD’nin pazar payının Çin tarafından nasıl aşıldığı çok net olarak anlaşılıyor. 

2018’de Nijerya ithalatında Çin’in yüksek pazar payı izleniyor. https://www.proshareng.com/news/Nigeria-Economy/Nigeria%E2%80%99s-Forei…

Şimdi tekrar konumuza dönebiliriz. Çin’in faizsiz veya düşük faizli kredileri ve yumuşak yüzüyle başa çıkamayan ABD anladığı yoldan gitmiş gözüküyor. Bir bela yaratmak, bu belanın adeta reklamının yapılmasını sağlamak ve askeri/siyasi müdahalesini meşru hale getirmek. Tıpkı Suriye’de IŞİD ile yaptığı gibi.

Boko Haram örgütü 2002’de kuruldu ve Nijerya başta olmak üzere bölgede yaygınlaştı. Muhakkak bir olayın tutması sadece dışarıdan destek ile olmaz, toplumsal yapının da izin vermesi gerekir. Nijerya’nın özellikle kuzey eyaletlerindeki yoksulluğu, devletin şiddet içeren müdahalelerini ve kuzey eyaletlerinin şeriatla yönetilmesini örgüte toplumsal zemin sağlayan etkenler olarak sayabiliriz. Ancak yönlendirme başka bir şey!

Çin’e karşı geliştiren strateji 2007 yılında ABD’nin Afrika’daki tüm askeri varlığını tek merkezde toplandığı AFRICOM’un kurulmasıyla sonuçlandı. Hemen arkasından 2009 yılında Boko Haram eylemleri büyük bir şiddet dalgasına yol açtı. Karakollara saldırılar, bombalı kör eylemler… Bir siyasi amaçtan yoksun giderek artan bir şiddet dalgası Nijerya’yı sardı, 20 bin kadar insan bu süreçte katledildi, milyonlarca insan göç etmek zorunda kaldı.

AFRICOM Bush’un başkanlık döneminde kuruldu, ancak çalıştırılması ve sonuç alınması Biden’ın da içinde bulunduğu Obama döneminde oldu.

Büyük miktarlarda paranın ve silahın örgüte transfer edildiği, Cihatçıların eğitim aldığı kampların kurulduğu biliniyor. Bu büyük transferlerin ABD yönlendirmesi veya göz yumması olmadan yapılamayacağı söyleniyor. Boko Haram 2015’te IŞİD’e biat ettiğini açıkladı, tam da ABD’nin Suriye’yi işgal etmek için IŞİD’i bahane olarak ileri sürdüğü döneme denk geliyor.

2014’te Boko Haram Nijerya’da 280 kadar kız öğrenciyi kaçırdı. Büyük infial yaratan olay ABD’nin bölgeye askeri olarak yerleşmesinde önemli bir rol oynadı.

Çad ABD’nin sözde teröre karşı savaşında başlıca müttefiki durumunda, büyük bir ABD üssüne ev sahipliği yapıyor. Yine Nijerya’nın komşusu Nijer’de ABD’nin büyük bir İnsansız Hava Aracı üssü bulunuyor. 

Biden yönetiminin iş başı yapmasıyla Boko Haram açılış olarak birçok kanlı eylemin yanı sıra geçen ay Nijerya’da tekrar 300 kız öğrenciyi kaçırdı. Sanki bir imza gibi.

Gündemin izin verdiği kadarıyla ABD’nin Ortadoğu ve Afrika’daki cihatçı örgütlerle ilişkisinin izini sürmeye devam edeceğiz.

Erhan Nalçacı / SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder