2014 yılından beri Cumhurbaşkanı Sözcüsü ve Başdanışmanı İbrahim Kalın’ın, sözlerini ve müziğini kendi yazıp bestelediği, Erkan Oğur’un düzenlemelerini başarıyla gerçekleştirdiği, hatta sazlarda Kalın’a eşlik ettiği bir şarkının klibi geçen hafta içinde yayımlandı: “Hiç Oldum”. Doğrusu ben merak edip izledim. Tabii merak ederim, klip yedi yıldır Saray Sözcüsü ve Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanına ait. Ayrıca devletin üst kademelerinde yıllarca çalışmış biri. Gazetecileri fişleyen SETA Vakfı’nın kurucusu.
Klip, eskiden ramazanda sahur zamanı yayımlanan kliplerin biraz hallicesi. Ama o da ne! Birden şaşıp kalıyorum. Şöyle: İbrahim Kalın saz çalıp pişmanlıklarını anlatırken klibin her yerinde güvercinler uçmaya başlıyor. Öyle böyle değil, klip sanki güvercin istilasına uğramış gibi ve benim şu hiçbir şeyi unutmayan belleğim onlara ad vermeye başlıyor:
Şu bembeyaz, tek başına dolaşan Hrant Dink (Agos gazetesinin önünde vurularak öldürüldü). Türkçemize kazandırdığı çok acılı bir söz var: “Güvercin tedirginliği.”
Şu arkadaki Tahir Elçi olmalı, kanatlarını açmış, tüm güvercinleri kucaklamak ister gibi hiç durmadan onlara sesleniyor. (Diyarbakır’daki Dört Ayaklı Minare’nin önünde vurularak öldürüldü.)
Şu sürekli gökyüzüne doğru uzaklaşan Berkin Elvan. Kâkülleri yıldız ışıltılarıyla dolu. (Ekmek almaktan dönerken polis kurşunuyla vurularak öldürüldü.)
Şu narin narin yürüyen Dilek Doğan. Ben onun çocukluğunu bilirdim, Armutlu’da yapılan bir dayanışma gününde bana bir çift kırmızı bebe pabucu armağan etmişti. (Evinin kapısında polis kurşunuyla öldürüldü.)
Şu çevresindeki yavru güvercinlere göz kulak olan, uçamadığı için üzülen, kuytulara çekilmiş kanadı kırık güvercini teselli eden Taybet Ana olmalı. (Silopi’de evinin bahçesinde otururken keskin bir nişancı tarafından vurularak öldürüldü. Çocukları sıkıyönetim koşulları nedeniyle ölü bedenini alamadıkları için köpekler yemesin diye bir hafta gece gündüz nöbet tuttular.)
Şu güvercin, sürekli gökyüzüne bakıyor bir şeyler arar gibi, o Servet Turgut. (Askerler tarafından helikoptere bindirildi ve yüksekten aşağı atıldı. Öldü.) Güvercin o helikopteri arıyor, söyleyecek bir çift sözü var.
Şu hiç durmadan taklalar atan güvercin, mutlaka Ali İsmail Korkmaz. (Onu Eskişehir’de Gezi olayları sırasında döverek öldürdüler.)
Şu gökyüzünde halkalar çizen gencecik güvercin Kemal Kurkut. (O, güzel sanatlar öğrencisiydi, Nevruz bayramında polis tarafından kurşunlanarak öldürüldü.) Hâlâ şaşkın gökyüzünde halkalar çizerek dolanıyor. Annesine, kardeşlerine, dostlarına sanki yıldız tozlarıyla boyadığı rengârenk bahar çiçekleri gönderiyor.
Hiç türkü söyleyen güvercin görmemiştim ama İbrahim Kalın türküsünü söylerken arkasındaki ışığın içinde duran güvercinlerden biri, kar beyaz bir güvercin usuldan bir başka şarkı söylemeye başlıyor. Grup Yorum’un solisti Helin Bölek bu. Usulca söylüyor şarkısını, çünkü ölüm orucunun 288. gününde, az sonra ölecek. Birden karanlık aydınlanıyor ve o, en gür sesiyle şarkısını söylüyor, söylüyor... Kalın’ın sesi duyulmuyor artık. Ve bütün güvercinler onun söylediği türküye katılıyor.
Ne oluyor klibin bir yerinde? Onlarca güvercin kale gibi yerde çırpınıp duruyor. Uçacak yerleri yok, bu güvercinler bana hiç yabancı değil. Uludere’de bilgisayar borçlarını ödemek için kaçağa çıkan ve tüm askeri ekiplerin haberdar olduğu bir yoldan geçerek köylerine ulaşmaya çalışırlarken F-16’ların bombardımanında, kimisi dereye uçan, çoğu katırların altında kalıp ölen 13-15 yaş arası çocuklar. Ana babalarının acısına bizzat köylerine giderek tanık olmuştum. Yer gök ağlıyordu. Bu çırpınıp duran güvercinler onlar: Özcan Uysal, Celal Encü, Adem And, Mehmet Encü, Şervan Encü, Cemal Encü, Şıvan Encü, Bilal Encü, Salih Encü, Serhat Encü, Savaş Encü, Bedran Encü, Hüseyin Encü, Aslan Encü, Orhan Encü, Fadıl Encü, Vedat Encü, Cihan Encü, Erkan Encü.
Benim artık yüreğim bu kadarına dayanamıyor, klibi kapatıyorum ve bir bardak su içip düşünüyorum: İbrahim Kalın, Saray Sözcüsü, onlarca güvercin ölürken hiç sesini çıkarmayan, en yumuşak tabirle seyirci kalan bir siyasi, neden böyle ansızın ölümü hatırlayarak bir dünyalının pişmanlıklarından söz eden bir şarkı yapar? Doğrusu buna hiçbir yanıtım yok. Kendine güvenen herkes istediği şarkıyı söyler, istediği müziği yapar ama aklımın almadığı bir şey var: Neden Erkan Oğur gibi saz ve söz ustası bir sanatçı bu işin bir parçası olur? Erkan Oğur, Hrant Dink’in Türkçemize kazandırdığı “güvercin tedirginliği” sözü hiç mi size değmedi, hiç mi kıymetli şair Melih Cevdet Anday’ın “Bir çift güvercin havalansa/ yanık yanık koksa karanfil” dizeleri aklınıza düşmedi. Bu ülkeden bu kadar uzak mısınız?
Ne yazık ki bu ülkede “güvercin tedirginliğini” yaşayanlar, bir klip uğruna güvercinlerin harcanmasına dayanamazlar. Bu, böyle bir yazı.
Işıl Özgentürk / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder