29 Nisan 2021 Perşembe

İçen çocuğun gizli görüntüsü - Barış Pehlivan / CUMHURİYET

 “İçki içen çocuk görüntüsü özel olarak kurgulandı.” 

Yasağı sorduğum kişi böyle dedi birden. Kısa bir sessizlikten sonra devam etti: 

“2012’nin son günleriydi. İstanbul Kanyon Alışveriş Merkezi’nde şarap tadım etkinliği vardı. İşte orada çocuklara da içki verildiğine dair bir haber yapıldı. Halbuki gerçek öyle değildi. Ama fitil o gün ateşlendi.” 

Şarap sektörünün önemli isimlerinden biriydi konuştuğum. Bakmamı istediği 17 Aralık 2012 tarihli Zaman gazetesinde şöyle yazıyordu: 

“Görevlilerin ilköğretim çağındaki çocuklara içki sunması gözlerden kaçmadı. Arkadaşıyla birlikte alkol yudumlarken kameralara takılan ve 15 yaşında olduğunu belirten bir çocuk, kadehin bir kadın tarafından kendisine verildiğini söyledi. Aslında alkol alışkanlığı olmadığını aktaran çocuk, içkinin hoşuna gittiğini de sözlerine ekledi.” 

Kamera Cihan Haber Ajansı’nındı, Zaman gazetesi ve Samanyolu TV günlerce özel yayın yaptı. Savcılık hemen soruşturma başlattı. Onlarca içki firması yetkilisi için hapis isteniyordu. Ruhsatlarının iptali gündemdeydi. Çocuklara alkollü içki sunmakla suçlanıyorlardı. 

Saklanan kamera görüntüleri

İşte tam da buradan sonrası hep saklandı. 

Zira, Kanyon AVM’nin güvenlik kamera kayıtları başka bir gerçeği ortaya koydu. İddia o ki “içki verildi” denilen çocuk ile Cihan Haber Ajansı’nın kameramanı çekim öncesi buluşmuştu. Kameraman üst kattan çekim yaparken kadrajına girmesi için çocuğu uyarıyordu. AVM yönetimi savcıya gösterdi bu görüntüleri ama kamuoyu ile paylaşmadı. Korktu. Evet, soruşturma sessiz sedasız kapandı ancak istenilen zaten olmuştu. 

Önce AVM’lerde içki tanıtımı dönemi sona erdi. Sonra Meclis’ten çıkan yasa ile alkollü içecek reklamı yasaklandı. Fethullahçılar ile AKP’nin ortak bir operasyonuydu yapılan ve aslında milattı. İktidarın iki ortağı benzer operasyona Gezi sırasında da imza attı. “Camide bira içtiler” yalanını ilk piyasaya süren yine Cihan Haber Ajansı’ydı. 

Şimdi ise ortak değişti. MHP ile birliktelik günlerinde AKP çıtayı daha yukarı koydu. 

Boş kadeh de istemediler

Ne baskılar gördü içki sektörü. Yıllarını veren bir isim anlatıyor: 

“Bakanlıktan arıyorlar, internet sitemizdeki boş kadeh fotoğrafının dahi kaldırılmasını istiyorlardı. ‘İçi boş bir bardak o’ dediğimizde, ‘Ya ben o kadehi görünce şarap içmek istersem’ diye yanıt alıyorduk. İki uyarı gelirse üretim ruhsatının iptali söz konusuydu ve mecburen dediklerini yapıyorduk.”

Gelin görün ki dedikleri bitmiyordu. “Yerde sürünen” ve “kendini asan” sarhoş fotoğrafları da istenmişti içki şişelerinin üstünde. Onda başarılı olamadılar ama hiçbir ülkede olmadığı kadar büyük ve fazla uyarı işareti konuldu. 

“Ciromun yüzde 55’ini devlete ödüyorum” diyordu telefondaki ses. “Bilmezler mi” diye isyan ediyordu. Bir çiftçi bıraksa şarap işini, o bağların yeniden üretime geçmesi için en az 10 yıl gerekecekti. 

“Eski Dubai gibi yapmak istiyorlar” dedi bir diğeri. Yani içkinin sadece turistlere serbest olduğu bir sistemi hatırlatıyordu. “İleride bazı marketlerde yasak başlatacaklar” diye bir öngörüsü de vardı. 

Ve sektörden konuştuğum herkes muhalefete de kızıyordu: “Muhafazakârlardan da oy almak için yıllarca sessiz kaldılar ve adım adım ilerlemelerine göz yumdular.” 

CEO bakan rahatsızlığı

Bakanlığa kendi şirketinden mal alan Ruhsar Pekcan koltuğundan gitti. Farkında mısınız? Pekcan’ın gidişinin ardından ne ağıt yakan ne başarılarını anlatan oldu. Doğru dürüst bir veda bile yapılmadı. 

Bunun nedenini AKP kulislerinde araştırdım. Görülüyor ki Pekcan meselesi çok daha derin bir sorunun ilk taşı. 

Önce şunu sorayım: Hükümetteki bakanlar hangi partiden? Bu da soru mu, demeyin. Zira yeni sistemde bakanlar milletvekili bile olamıyor. Vekillikten istifa ediyor. Böylece daha önce istisna olan “dışarıdan bakan atama”, genel bir uygulama haline geldi. Partide yedekte bekleyenlerin yanı sıra sektör temsilcileri bakan oldu. 

İşte bu da parti içinde “CEO bakanlar” denen isimlere karşı, “bizden değil” ayrımı yarattı. Konuştuğum herkes Ruhsar Pekcan’ın gidişindeki “bitti gitti” havasını buna bağlıyor. “Parti içinden olsa yedirmezdik” iddiasındalar. 

Öte yandan, bu rahatsızlığın CEO bakanların bütünü için olduğu söyleniyor. Turizm Bakanı’nın işleri, Milli Eğitim Bakanı’nın özel okullara sevdası, icraatlarının önüne geçmiş gibi görünüyor. Özel sektörden gelen Tarım ve Orman Bakanı’nı da bu listeye sokuyorlar. 

Kesin olan şu ki CEO bakanlar gidince arkasından ağlayan olmayacak. Ne AKP’de ne bakanlık bürokrasisinde ne de elbette muhalefette. 

CHP’ye ‘O videoyu silin’ kararı

Emniyet Genel Müdürlüğü, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden sonra 25 kadının öldürülmesinin “azalma” olduğunu savundu. 

Attıkları son tweet’te de şöyle yazdılar: 

“Kadına her türlü şiddetin birine dahi tahammül edemeyiz. Bunun için vargücümüzle çalışıyoruz. Defalarca yalanlamamıza rağmen teşkilatımıza yönelik aynı iftirayı devam ettiriyorlar. Suç duyurusunda bulunuyoruz.” 

Öğrendim ki Emniyet, bu mesajı paylaştığı gün dediğini de yaptı. 

Şöyle ki... 

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, sözleşmeden çekilme kararının iptali için Danıştay’a başvurdu. Ardından da bir basın açıklaması yaptı. 

İşte CHP’li Özel’in oradaki sözlerinin “kurumun kişilik haklarına saldırı olduğu” teziyle, Emniyet mahkemeye başvurdu. Talebi inceleyen Ankara 8. Sulh Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı tahmin etmek zor değil. 

CHP’nin resmi YouTube hesabındaki basın açıklaması videosunun, CHP’nin ilgili tweet’inin ve haberini yapan Sözcü gazetesindeki link’in yayından kaldırılmasına hükmedildi. 

Bakalım, CHP’nin bu karara karşı tavrı ne olacak? 

Barış Pehlivan / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder