Balzac'ın 'Her büyük servetin arkasında bir suç vardır' sözü tam da bu hikayeye uygun düşüyor. Demirören'in servetinin kaynağındaki istihbarat belgelerine de giren büyük suç neydi?
Ülkücü mafya Sedat Peker son açıklamarında Demirören grubunu hedef almaya başladı.
Peker, AKP'nin yasadışı işlerini gördüğü sırada Hürriyet baskınını "AKP'den gelen istek üzerine" kendisinin organize ettiğini söylemişti. Bu baskından sonra Doğan Holding'in elinde olan medya grubu Demirören grubuna devredilmiş, medya grubunun yayın politikası iktidar lehine iyice belirginleştirilmiş, çok sayıda kadro yeni dönemin ihtiyaçları doğrultusunda tasfiye edilmişti.
Peker son günlerde, elindeki medya grubunda kendisine dönük saldırgan yayın politikası uyguladığını söyleyerek Demirören grubunu hedefe koymaya başladı. Peker'in Demirören grubunun Aydın Doğan'ın elindeki medyayı satın alırken Ziraat Bankası'ndan kullandırılan krediyi ödemediğini söylemesi ve devamında yapılan usülsüzlüklere dair anlattıkları konuşulmaya devam ediyor. Ancak Peker'in paylaşımlarında işaret ettiği bir husus, holdingin kurucusu Erdoğan Demirören'in bir süredir unutulan karanlık geçmişi hatırlattı.
Aslında bu geçmiş, konuyu takip edenler tarafından yıllardır biliniyor. Ancak kamuoyunun geniş çoğunluğu bu geçmişi, gözden düşmüş mafya babasının itiraflarıyla ilk defa duymuş oldu.
Balzac'ın "Her büyük servetin arkasında bir suç vardır" sözü tam da bu hikayeye uygun düşüyor.
Rum asıllı iş adamı Yorgi Papadolos 1978 yılında İstanbul Halkalı'da cesedi yakılmış olarak bulundu. Kayıtlara Arşimidis olayı olarak geçen cinayetin arkasındaki sır perdesi aydınlatılamadı.
Ancak sonradan kamuoyunda 1. MİT raporu olarak bilinen ve 1987 yılında basına yansıyarak uzun süre gündemde kalan "Banker Bako Olayı, Polis İçindeki Çekişme ve Yeraltı - Polis - Kamu Görevlileri İlişkileri" isimli istihbarat raporunda ve eklerinde yer alan bilgiler, işte bugün iktidarla kurduğu yakın ilişki sayesinde ülkenin en büyük holdinglerinden biri haline gelen Demirören grubunun geçmişinin hayli karanlık olduğunu söylüyor.
Raporda yer alan istihbarata göre Yorgi Papadolos adındaki Rum asıllı işadamı, Papadolos'un şirketi Arşimidis'in hukuk müşavirliğini yapan Necdet Çobanlıoğlu, Erdoğan Demirören, Adnan Başer Kafaoğlu ve Vural Arıkan tarafından kravatla boğularak öldürüldü ve serveti aynı ekip tarafından yağmalandı.
Şimdi konuyla ilgili raporda yer alan bilgilere bakalım:
***
Raporu hazırlayan isimlerden Mehmet Eymür 2013 tarihli bir yazısında MİT raporunun 16. sayfasındaki ifadelere dikkat çekiyor.
Raporda şu ifadeler yer alıyor:
“Nuri GÜNDEŞ’in, Dündar KILIÇ’la ilgili soruşturma sırasında Şükrü BALCI, İstanbul Valisi Nevzat AYAZ ve Fahrettin ASLAN’la birlikte gayrimüslimlerden külliyetli miktarda haraç alınması olayına adı karışmış ancak bu konu bilahare çeşitli gerekçelerle örtbas edilmiştir. Bu olaya Cengiz ABAOĞLU, Nuri GÜNDEŞ’in akrabası Hacı Ali ASLAN ve diğer birkaç MİT mensubunun da adı karışmıştır.
Aynı tarihlerde intikal eden bilgilere göre Nuri GÜNDEŞ’in;
(1) Başak Grubu sahipleri Ertan SERT ve Turan ÇEVİK’ten himaye edilmelerine karşı 60 milyon TL aldığı.
(2) Aynı tarihlerde eski MİT Müsteşar Yardımcısı Nihat YILDIZ’ı Başak Holding’e soktuğu
(3) Başak Holding’in 300 milyonluk bir borcunu banka müdürüne baskı yapıp ertelettiği,
(4) Erdoğan DEMİRÖREN’in Arşimidis işini kapattırdığı,
(5) Emin CANKURTARAN’ın gümrük işlerine yardım ettiği ve bu meyanda Emin CANKURTARAN’ın Edirne’de takılan bir TIR’ını Kapıkule Gümrük Müdürü Birol KALKAN kanalıyla kurtardığı, Birol KALKAN’ın bu iyiliklerine karşılık Mataracı davasında korunduğu,
(6) Dündar KILIÇ ve Fahrettin ASLAN’dan hediye aldığı ve menfaat temin ettiği, hususları yer almaktadır. Bu ilişkilerde Cengiz ABAOĞLU daima yer almıştır.”
MİT değil, Kaçakçılık Daire Başkanlığı
Arşimidis Olayı ile ilgili esas bilgilerin raporun 125 sayfalık ekleri arasında olup, “Belge 3” olarak yayınlandığını söyleyen Eymür, kaynağın ise MİT Müsteşarlığı değil, o tarihlerde MİT’le koordineli olarak çalışan Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Daire Başkanlığı olduğunu söylüyor. Eymür "Hatırladığım kadarıyla onlar da bazı ihbar ve şikâyetler üzerine bu çalışmayı yapmışlardır." diyor.
Eymür Arşimidis olayına gelmeden önce “Belge 1"de, olaylara adı karışanlardan Mustafa Ercan’ın anlattıklarına dikkat çekiyor.
Eylül 1988 tarihinde Nokta Dergisi’nin ekinde yayınlanan Belge 1'de şunlar yer alıyor:
Mustafa Ercan ‘Kimseye güvenim yok...’
14 Ekim 1984 iç yazışmada Mustafa Ercan’ın Kaçakçılık İstihbarat Dairesinden bir yetkiliye verdiği on bir maddelik ifade yer alıyor. Mustafa Ercan’ın adı geçtiğimiz günlerde hayali ihracat olaylarına karıştı, İzmir Devlet Güvenlik mahkemesince tutuklanan Ercan, Ertan sert ve Turan Çevik’in hayali ihracat bağlantılarıyla ilgili açıklamalar yaparak günün adamı haline geldi…
……. 9. Bunlar … ayrıca Erdoğan Demirören'in Arşimidis işini de bizimkiler kapattılar. Erdoğan Demirören’le araları çok iyidir. Onun silahına ruhsatı da bizimkiler aldı. Bu işi Haluk bizzat takip etti. Haluk’un da birçok bildiği var. Ancak Nuri Bey ona ‘Ne yapalım Ankara’dan uğraşıyorlar sen hele tayin yerine git, rapor filan al... ben seni bir sene sonra geri aldırırım’ demiş. Herhalde Haluk’u elde ettiler. Bizim tayinimiz çıktı ama Cengiz’in tayin olmaması için Nuri Bey çok diretti. Zira Cengiz korkak ve zayıf karakterli. Konuşursa diye korkuyorlar. Nuri bey bir çok şeyi kapattı. Mesela Diyarbakır’dan gelen İbrahim Ortakçılar, şimdi G’de çalışıyor. Kumarhane çalıştırıyordu. Nuri Bey bunu biliyordu. Bir gün nöbetteyken, İbrahim kendi kumarhanesinin basılacağını telsizden öğrenmiş (polis telsizinden) ve telsizle devreye girerek müdahale etmiş, ekibi yollamamış. Bu durum Nuri Bey’e intikal etti ama kapatıldı.”
Eymür yukarıda Haluk olarak ismi geçen kişinin, Bodrum Yalıkavak'ta oturan ve 29 Mart 2011’de esrarengiz bir şekilde öldürülen Haluk Akder olduğunu da söylüyor.
Şimdi cinayetin anlatıldığı MİT Raporu eklerinden Belge 3'te anlatılanlara bakalım.
Belge 3
YORGİ PAPADOLOS’UN ESRARENGİZ ÖLÜMÜ...
KAÇAKÇILIK İSTİHBARAT ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ’NE
Makamın 12.11.1984 tarih ve 94 sayılı olurları ile İstanbul ve civar illerde yaptığımız istihbarat ve topladığımız bilgilerde;
Eski Maliye Bakanı Vural Arıkan, Bakan olmadan önce vergi kaçakçılığı ve gümrük kaçakçılığı davalarının avukatlığını yaptığı, Enka Holding ve Maya dergisi ortaklarından Ünal Yaltınk’la samimi arkadaşlık ve akrabalık bağlarından dolayı Vural Arıkan, Bakan olduktan sonra Enka Holding’e ait Maliye’ye olan 8 milyar liralık vergi borcunu ertelediği, o dönemin Gelirler Genel Müdürü Aykon Doğan’ın da bahse konu Holdinge Maliye’ye olan sekiz milyar liralık borcun ödenmesi için tebligat çıkarması üzerine bu Genel Müdürü görevden aldığı, Vural Arıkan geçmiş dönemlerde kamuoyu tarafından bilinen büyük gümrük kaçakçılığı davalarını ya bizzat ya da perde arkasından danışmanlık görevi yaptığı, (TÜP-KO olayının avukatı olabileceği) Devletten büyük çapta vergi kaçıran ya da büyük çaplı gümrük kaçakçılığı olaylarının devamlı arkasında yer aldığı, geçmişte sansasyon yaratan bu gibi büyük kaçakçıların sorgulamalarının yeniden gözden geçirilmesi veya sorguya çekilmeleri halinde bu konuların vuzuha kavuşacağı* Vural Arıkan’ın İstanbul’da yazıhanesinde kayıtlı telefonunun......Bakırköy’deki evinin......Nişantaşı’ndaki evinin telefonunun da......olduğu,
Yorgi Papadolos adındaki Rum asıllı şahıs 1939 yılında İstanbul’da (Çizildi) Arşimedis adında bir şirket kurduğu, 1967 yılına kadar devam ettirdiği bu dönemlerde bu şirketin hukuk müşavirliğini Necdet Çobanlıoğlu, Erdoğan Demirören, Adnan Başer Kafaoğlu ve Vural Arıkan’ın yaptığı, ancak Yorgi Papadolos adındaki şahsın Mersin’de Sıtkı Arabulan’la evli bir kızkardeşinin olduğu ve bağlarının kopuk olması nedeniyle birbirlerini tanımadıkları ancak 1967 yılının 11’inci ayında akrabai taallukatını araştıran Yorgi’nin Sıtkı Arabulan ile evli kızkardeşi Zeynep Aslan’ın kardeşine bir mektup yazdığı bu mektubun Necdet Çobanlıoğlu tarafından verilen cevapta Yorgi Papadolos’un 13.12.1967 tarihinden Cenevre’de vefat ettiğini belirten ölüm ilanının olduğunu yazar, ancak Yorgi’nin ölümünden 4 yıl önceki tarihle ve sahte vesikalarla Yorgi’nin tüm varlıklarının Necdet Çobanlıoğlu’na devir edildiğine dair sahte vesikaların halen devam etmekte olan dava dosyasının halen İstanbul Adliyesinde mevcut bulunduğu, Necdet Çobanlıoğlu’nun Yorgi’den kalan varlığı da Erdoğan Demirören’e devir ettiği, buraya kadar olan tüm sahte belgelerin tahkikat neticesinde şirketin hukuk müşavirleri Erdoğan Demirören, Vural Arıkan, Necdet Çobanlıoğlu ve Adnan Başer Kafaoğlu tarafından düzenlediği, bu şirkete ait Türkiye ve Amerika’daki milyarlar değerindeki mallara el koydukları bu hususların dosyadaki bilirkişi raporlarının tetkikinden anlaşıldığı, durumu haber alan Yorgi’nin akrabası Sıtkı Arabulan’ın İstanbul’a gelerek Erdoğan Demirören’i aradığı ve miras davası açtığını söylediği, E. Demirören’in de Sıtkı Arabulan’a Kürt İdris (İdris Özbir) benim adamım seni öldürtürüm diye tehdit ettiği bunun üzerine Sıtkı Arabulan’ın...... Caddesi......(Yeşilköy) ikamet eden İnayet Esen adlı bayanı da alarak İdris Özbir’in yanına gittikleri, Erdoğan Demirören’in savurduğu tehditi İdris’e anlattıklarını, bunun üzerine İdris Özbir’in Erdoğan’ı telefonla arayarak ben senin fedayinmişim birilerine öyle demişsin, o zaman senin fedayin olduğuma göre, şirketin ortağı olmam lazım geldi diye cevap verdiğini Kürt İdris’in de Erdoğan Demirören’i tehdit ederek, seninle sonra görüşürüz diye söylediği, bilahare İdris Özbir, Dündar Kılıç ve Şahin Cizrelioğlu’nu yazıhanesine çağırarak durumu anlatıp Erdoğan Demirören’in Silivri’deki villasına giderek Erdoğan Demirören’den 300 milyon lira para aldıkları bunun üzerine Necdet Çobanlıoğlu’nun Amerika’ya kaçarak buradaki şirketin mallarına el koydurduğu, Erdoğan Demirören’in de Türkiye’deki mallarına (Yorgi Papadolos)’a ait el koyduğu, Vural Arıkan ve Adnan Başer Kafaoğlu’nun da külliyetli miktarda para zoru ile şirketin hukuk müşavirliğinden azledildikleri varislerin iddiasında ve yaptıkları araştırmalarında Yorgi Papadopulos’un Vural Arıkan, Erdoğan Demirören, Adnan Başer Kafaoğlu ve Necdet Çobanlıoğlu tarafından kravatla boğularak öldürüldüğü tüm bu olayların aydınlığa kavuşması için 1) Sıtkı Arabulan, 2) İnayet Esen, 3) Dündar Kılıç, 4) Şahin Cizrelioğlu, 5) İdris Özbir, 6) Recai Erkli, 7) Yüksel Yalçınkoçak, 8) Avukat Şükran Ergun, 9) Avukat Mualla Selçuk, 10) Avukat İlhan Sipahioğlu, 11) Osman isimli (öldürülme hadisesini yakınen bilen) isimli şahısların sorgulamaları ve dinlenmelerinin yararlı olacağı, bahse konu şirketin adresinin İstanbul Karaköy Bankalar Caddesi......olarak tesbit edildiği,
Ayrıca yaptığımız istihbarat çalışmalarında Vural Arıkan’ın 4 no’lu SYNT. Mahkemesi’nde uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığı suçundan yargılanan ve Dairemiz arşivlerinde kayıdı bulunan Sefer Bezal adlı kişinin de şirketinde müşavir olarak çalıştığı halk tarafından da bilindiği ve tarafımızdan istihbar edildiği,
Yine konu ile ilgili yaptığımız istihbarat çalışmalarında öteden beri İstanbul yeraltı dünyasının önde gelen Mafya babalarından Hüseyin Cevahiroğlu, İbrahim Cevahiroğlu ve Dündar Kılıç’ın yakınlarının maddi ve manevi tüm destekleri ile İstanbul ilinden Halkçı Parti’den milletvekili olarak seçtikleri İbrahim Ural vasıtası ile Vural Arıkan’a baskı yapıldığı, bu baskının eski İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı ve Gazinocular Kralı unvanı ile anılan Fahrettin Aslan’ın da desteklediği, Kapıkule Gümrük hadisesinin de Vural Arıkan tarafından Meclise getirilmesine sebep bunların baskılarından kaynaklandığı, Amaçlarının:
1- Şu anda mafya ile büyük mücadele eden Kaçakçılık İstihbarat Harekât Daire Başkanı Atilla Aytek’in görevinden uzaklaştırılması,
2-10 kilo eroin konusundan yurt dışında firarda bulunan Osman Cevahiroğlu’nun kolay yönden Türkiye’ye getirilip serbest kalmasını sağlamak,
3- Bundan sonra da eskiden olduğu gibi müsait bir ortam hazırlıyarak uyuşturucu ve silah kaçakçılığı konularına devam ettirmek olduğu, tüm vatansever kamuoyu ve edindiğimiz istihbaratlardan elde edilmiştir.
(SOL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder