2021’in ilk çeyreğinde Gayrisafi Yurt İçi Hasılanın (GSYH) 2020’nin aynı çeyreğine göre yüzde 7 arttığı açıklandı. Bu hızlı büyüme temposu büyük ölçüde baz etkisi diye nitelendirdiğimiz, pandemi sürecinde özellikle 2020’nin ikinci çeyreğinde sert daralmadan kaynaklanıyor. 2020’nin son çeyreği ile kıyaslanınca ise yüzde 1,7’lik bir büyüme performansı ile karşılaşıyoruz. Yazının devamında bu büyüme performansının yılın kalan aylarında neden devam edemeyeceğini tartışacağız.
YURTTAŞ BÜYÜMENİN NERESİNDE?
Ancak isterseniz önce, “Ekonomi böyle hızlı büyürken niye benim yaşamım iyiye gitmiyor?”, “İşsizlik kol gezerken ekonomi nasıl hızlı büyüyor?” sorularına kısaca cevap vermeye çalışalım. Burada gerçekten sektörler arasında dengesiz bir büyüme söz konusu. Örneğin, imalat sanayi özellikle ihracat ağırlıklı olarak, aşılamalar nedeniyle toparlanmaya başlayan dış talebe yanıt vermek için doludizgin üretim yapıyor. Hatta çoğunlukla işçilerin sağlığını hiçe sayarcasına… Nitekim bu dönemde sanayi büyümesi yüzde 11,7 ile şaha kalkarken, inşaat ise sadece yüzde 2,8 büyüme sağlayabilmiş.
Başkanlık rejiminin salgın döneminde yaptığı nakdi ücret destekleri GSYH’nin sadece yüzde 1,2’si civarında. Aynı oran örneğin ABD’de yüzde 25’e kadar varabiliyor. Dünya Bankası’na göre 2018’de yüzde 8,5 olan yoksulluk oranı 2020’de yüzde 12,2’ye yükselmişti. Yani ekonomik pasta büyüse de bundan pay alamayan yaygın bir kesim var. İşgücü ödemelerinin katma değer içerisindeki payının 2020’nin ilk çeyreğinde bile %39 iken, 2021’in aynı döneminde yüzde 35,5’e düştüğünü görüyoruz. Bu da haliyle emeği ile geçinenlerin satın alma gücünün zayıflaması anlamına geliyor. Buna karşın aynı dönemde karların payı yüzde 41,9’dan, yüzde 45,8’e yükselmiş bulunuyor.
İşsizlik ise kronik hale gelmiş durumda. 2019’da yüzde 13,7 olan işsizlik 2020’de yüzde 13,1 şeklinde gerçekleşti. Büyümenin dönemden döneme değişimi temsil etmesi nedeniyle, milyonlarca yurttaşımızın işsiz veya işgücü piyasası dışında bulunması zaten yapısal bir sorun olduğu için istatistikleri doğrudan etkilemiyor. Kaldı ki kısa çalışma veya ücretsiz izin programından yararlananlar, gelirleri düşmesine karşın, işgücü içerisinde görünüyorlar. Böylelikle emek kesimi yoksullaşırken bu işsizlik verilerine tam yansımıyor.
KREDİ ÇEKİŞLİ BÜYÜME
Harcama yöntemiyle GSYH bileşenlerinin büyüme hızlarına baktığımızda, hanehalkları tüketiminin yüzde 7,4 artması ve gayrisafi sabit sermaye oluşumu yani yatırımların yüzde 11,4’lük ivme kazanması dikkat çekiyor. Hanehalkının kredi kartı harcamaları yılın ilk 3 ayında yüzde 6,6 artmıştı. Yıl sonunda 145,1 milyar lira olan bireysel kredi kartı harcamaları 2 Nisan’da 154,7 milyar liraya yükselmişken, 21 Mayıs itibarıyla 148.4 milyar liraya düşmüş durumda. Diğer bir ifadeyle harcamalar hız kesti. Bu önümüzdeki dönemde talebin zayıflaması sonucunu ortaya çıkaracak.
Özellikle yaz aylarında faizlerin suni bir şekilde düşürülmesi ile büyümeyi tetikleyen kredilerin yılın geri kalanında etkisinin nasıl azalacağını, isterseniz Merkez Bankası’nın 28 Mayıs 20201 tarihli Finansal İstikrar Raporu’ndan aktaralım:
2020 yılı son çeyreğinden itibaren sıkılaştırılan para politikası ve salgına yönelik tedbirler kapsamında gerçekleştirilen kredi kampanyalarının son bulması ile birlikte kredi büyümesi son rapor döneminden itibaren düşüş eğilimine girmiştir. 2020 yılı Eylül ayı ile karşılaştırıldığında 2021 Nisan ayı itibarıyla kur etkisinden arındırılmış (KEA) yıllık toplam kredi büyümesi yüzde 25’ten yüzde 13’e, KEA ticari kredi büyümesi de yüzde 19’dan yüzde 8’e gerilemiştir. Bireysel kredi büyüme oranı ise 2021 yılı Eylül ayında yüzde 50’yi aşmış ve 2021 Nisan ayında yüzde 34 seviyesinde gerçekleşmiştir. Kredi büyümesine ilişkin yakın dönem eğilimler göz önünde bulundurulduğunda, mevcut sıkı parasal duruşun krediler üzerindeki yavaşlatıcı etkisinin önümüzdeki dönemde belirginleşmesi ve yaz aylarında baz etkilerinin de devreye girmesiyle yıllık kredi büyüme oranlarının gerilemeye devam etmesi beklenmektedir.
YATIRIMLARI KUR ETKİSİ HIZLANDIRDI
Yatırımlardaki sıçramanın en önemli nedeninin 2021’in ilk aylarında, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasına kadarki süreçte kurların gevşemesi sonucu yatırımların öne çekilmesi eğilimi olduğu tahmin edilebilir. Hatırlayalım Berat Albayrak’ın istifa ettiği 6 Kasım 2020 hafta sonuna girilirken dolar 8,52 liraydı. 2021 başında 4 Ocak’ta 7,43 lira civarında seyreden dolar 21 Mart’ta 7,21 liraya kadar gerilemişti. İşverenlerin de döviz kurlarının bu görece dingin dönemini yatırım için fırsat bildikleri anlaşılıyor.
Özetle, enflasyonun yüzde 17’yi aştığı, geniş tanımlı işsizliğin yüzde 27,8 olarak açıklandığı bir ekonomide sade yurttaş açısından yüzde 7 büyüme istatistiğinin fazla bir anlamı bulunmuyor. Önümüzdeki aylarda da kredi genişlemesinin hız kestiği, doların 8,50’nin üzerinde seyrettiği koşullarda mevcut büyüme temposunun devam etmesi de olanaksız görünüyor.
Hayri Kozanoğlu / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder