Beton sevgisi rant hırsıyla birleşince “doğanın yatak odası” dere yatakları betona gömüldü. Her yağış sonrası yaşanan sel felaketleri acı gerçeği gözler önüne serse de ders çıkarılmıyor. Dere yatakları daraltılarak imara açılırken kamu binaları dahi dere yataklarına yapılıyor.
Batı Karadeniz’de Kastamonu, Sinop ve Bartın’ı vuran taşkınlar, dere yataklarına yapılan müdahaleleri bir kez daha gündeme taşıdı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Belediye Başkanlığı dönemimden beri dere yatağına konut yapımını onaylamıyorum” dese de Türkiye, AKP iktidarları döneminde dere yataklarına müdahaleler nedeniyle çok sayıda felaket yaşadı.
Ülkenin en büyük sorunları arasında yer alan çarpık kentleşme, akarsu havzalarının yakınlarındaki insan yoğunluğunu da artırdı. Kentlerin ortasından geçen dere yatakları artan nüfusa barınma olanağı sağlamak amacıyla imara açıldı, daraltıldı. Bu yerleşimler, havza bütünündeki hidrolojik dengeyi bozarken can ve mal kayıplarına yol açan taşkınlara davetiye çıkarıldı. İktidar ise olası afetlere karşı önleyici mekanizmaları hayata geçirmedi. Erdoğan, “Kısa sürede yağan büyük miktarda yağışı” Batı Karadeniz’de yaşananların tek sorumlusu olarak gösterdi. AKP bürokratları da hiçbir altyapı sisteminin Batı Karadeniz’de yaşanan yoğun yağışı kaldıramayacağını savunarak sorumluluk almaktan kaçındı.
ACI SONUÇLAR DOĞURDU
Son selden en çok etkilenen Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinden geçen derenin genişliğinin 400 metreden 15 metreye düşürüldüğü belirlendi. Dere yatağının kenarına dikilen binalar, su karşısında yapay bir baraj görevi görürken sağanak yağışla birlikte gelen sel, bu baraja takılarak felaketi tetikledi.
Batı Karadeniz’de yaşanan felaket ilk değil. 2006’da Batman’da, 2007’de Elazığ’da, 2009’da İstanbul’da, 2012’de Samsun’da ve 2014 yılında Hatay’da yaşanan taşkınlar, büyük kayıplara neden oldu.
RİSKLİ ALAN İMARA AÇILDI
31 Ekim 2006 tarihinde Batman’da başlayan yoğun yağış tam bir gün sürdü. Yağmur suyunu taşıyamayan İluh Deresi taştı. Jeoloji mühendislerinin taşkının nedenlerine yönelik hazırladığı raporlar, felaketin dere yatağına müdahale nedeniyle geldiğini ortaya koydu. Raporlara göre, şehrin kuruluş ve gelişme sürecinde dere yatağı ve kolları dikkate alınmadı. Taşkının nedenlerine yönelik şu çarpıcı bulgular ifade edildi:
• Taşkın riski taşıyan alanların yerleşime açılması...
• Dere yatağının daraltılması, taşkın yatağının tarım arazisi olarak kullanılması…
• Kent çöplerinin dere yatağına atılması…
• 2007 yılında ise Elazığ kent merkezinden geçen dereler sağanak yağışla birlikte taştı. 4 Mayıs 2007 günü kent, sel baskınına maruz kaldı.
DERE YATAĞI KAPATILDI
4 Mayıs 2007’de Elazığ’da aşırı sağanak ve etkili dolu yağışının ardından meydana gelen taşkın neticesinde, Zübeyde Hanım Caddesi ile Sürsürü Mahallesi Çay Sokak’ta çok sayıda konut, sel baskınlarına maruz kaldı. Kent haritaları, merkezden geçen dereye müdahaleyi gözler önüne serdi. DSİ’nin verilerine göre, şehir merkezinin zamanla genişlemesiyle dere yatağının 2 bin 300 metrelik kısmının üzeri kapatıldı. 8 Eylül 2009’da ise Türkiye, İstanbul’daki sel felaketiyle güne başladı. Dört gün süren felaket, İstanbul Ayamama Deresi’nin taşması sonucu gerçekleşti. Selde 32 can kaybı yaşanırken binlerce konut büyük hasar aldı. Selin ardından gazetelerde yayımlanan fotoğraflar, dere yatağına yakın yerlere kurulan fabrikaların ve köprülerin gördüğü zararı ülkenin yüzüne vurdu. Salgının ardından uzmanlarca hazırlanan raporlar, yaşanan afetlerden ders alınmadığını gösterdi. Raporlarda, geniş alanların asfaltla kaplanması nedeniyle yağmur suyunun toprakla buluşamadığı kaydedildi. Afetin ardından yetkililer, “Dere yataklarına müdahaleyi engelleyeceğiz” açıklamaları yapsa da sorunun çözümüne katkı sağlayacak politikalar hayata geçirilmedi. Sel felaketi, 3 Temmuz 2012 tarihinde ise Samsun’u etkiledi. Taşkın sonucunda 14 kişi yaşamını yitirdi. Canik ilçesinden geçen dere, kenarında inşa edilen TOKİ konutlarını vurdu. DSİ, sele neden olan ihmaller zincirini şöyle sıraladı:
• Şiddetli ve yoğun yağışlar…
• Taşkından öncede devam eden yağışların toprağın doygunluğunu artırması…
• Dere yataklarına çöp dökülmesi…
• Dere yatağında akış için gerekli koşulların yeterince sağlanmaması…
ÇAY ÜSTÜNE İLÇE KURULDU
Hatay, kent tarihinin en büyük su baskınını Eylül 2014’te yaşadı. Gece saatlerinde başlayan ve dört buçuk saat süren yağış sonunda Sarı Çayı taştı. Taşkında beş yurttaş yaşamını yitirirken DSİ, “Taşkının nedenleri” isimli raporunda şu bulgulara yer verdi:
• İçmeler beldesinin Sarı Çay taşkın yatağında kurulması…
• Dere yatağı kesitinin daraltılması…
• Dere yatağı üzerindeki sanat yapılarının kapasitelerinin yetersizliği…
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Hatay İl Temsilciliği’nin felaketin ardından hazırladığı raporda ise şu ifadelere yer verildi:
• Dere yatakları üzerinde yer alan menfez ve köprülerin taşkın riski göz önüne alınmaksızın inşa edilmesi…
• Dere yatağı kenarlarının plansız olarak konut ve işyeri yapılmasına açılarak dere yatağı kesitlerin daraltılması…
Giresun Dereli’de 22 Ağustos 2020 tarihinde yaşanan gelen sel felaketine ise dere üzerine kurulan barajların patlaması neden oldu. İlçede yüzlerce konutun ağır hasar almasına yol açan afetin ardından yapılan incelemeler, şu çarpıcı bulguları gözler önüne serdi:
• Dere üzerindeki kesit daraltılan köprüler…
• Betonlaştırılan ve daraltılan dere yatakları…
• Taşkın debileri hesaplanmadan dere yatağı üzerine yapılan binalar…
SELE TESLİM ETTİLER
Hiçbir felaketten ders alınmadan yürütülen kentleşme politikaları, 2021’de de Türkiye’yi sele teslim etti. Karadeniz’deki kentler başta olmak üzere pek çok noktada seller yaşandı. Temmuz’da Rize ve Artvin’de seller birbirini izlerken Rize, Temmuz ayında bir haftada iki afet yaşadı, kentin üçte biri sel ve taşkınlardan etkilendi.
DEREDE KAMU BİNASI
Batı Karadeniz’de yaşanan sel felaketi, iktidarın hemen her felaketin ardından verdiği ancak tutmadığı sözleri akla getirdi. Doğu Karadeniz’de Arhavi, Fındıklı, Ardeşen, Güneysu ile Muradiye ve Rize’nin diğer bölgelerinde yaşanan sel ve heyelanlar ile yaşanan can kayıpları sonrası verilen sözler ilk akla gelenler oldu. Su taşkınlarının ardından, “Acil Uyarı Sistemi” vurgusu yapan iktidar, bu konuda somut bir adım atmadı. Yaptırım içermeyen uyarılar nedeniyle Rize ve Artvin başta olmak üzere, su taşkını tehlikesine açık birçok kentte kamu binaları dere yatakları üzerine kurulmaya devam edildi.
SİYASET ISLAH EDİLMELİ
Derelerin Kardeşliği Platformu Sözcüsü Ömer Şan, iktidarın çevre politikasını ve mevcut durumu BirGün’e değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çözüm önerisi olarak sunduğu, “Kemer köprü” ile sorunların halledilemeyeceğini kaydeden Şan, “Şu anda yapılması gereken bütün dere yataklarının derelere teslim edilmesidir. Siyasetin kendisini ıslah etmesi gerekiyor” dedi.
DOĞANIN YATAK ODASI
Şan, “Siyasetin dere yataklarından, doğal yaşam alanlarından, ormanlardan, göllerden elini çekmesi gerekiyor” diyerek başladığı sözlerini ise şöyle tamamladı: “Dere yatağı, doğanın yatak odasıdır. Doğal olarak o suyun o yataktan akması gerekiyor. O yatağı mülkiyet hakkınıza geçirmezsiniz. Burada bütün sorun mülkiyet hakkıdır. Toplumun ısrarla, çılgınca tüketime zorlanmasıdır. Bütün HES’lerin, deniz doldurularak yapılan tesislerin tamamının durdurulması, geri çekilmesi lazım. Dere, yıkıyor geçiyor kentleri. Doğa kendisine verilen zararı iyileştirmeye çalışıyor. Bizden sonraki nesiller rahat etsin, kuşlar ötsün, toprak yeşersin diye. Doğa, yarasını iyileştirmeye çalışıyor. Doğa, pisliklerini süpürüyor. Ekosistemin yaşaması çok önemli... Ekosistem olmazsa insan olmaz. İnsanoğlu olarak kendimizi doğanın efendisi olmaktan görmekten vazgeçmeliyiz. Böyle yaparsak İklim Krizi’ni önleyebiliriz.”
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI KURUM’A SORULDU
Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu CHP Sözcüsü Murat Bakan, iktidarın afetler ve kuraklığa karşı planını Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a sordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İmardan ve yapıdan kaynaklanan sorunlar var. İklim değişikliğinin yol açtığı tabiat olaylarının artacağı öngörülüyor” sözlerini anımsatan Bakan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum’a şunları sordu:
• Dere yataklarındaki yapılaşmaya yönelik Bakanlığınızda hangi veri ve bilgiler mevcuttur?
• Ülkemizde dere yatağına ya da kenarına inşa edilmiş/konumlanmış kaç il, ilçe ve mahalle vardır? Bunların taşınması noktasında bir çalışma var mıdır? Ya da bu alanlarda olası bir afete karşı alınması gereken hangi tedbirler alınmıştır/alınmaktadır/alınacaktır?
• Dere yataklarındaki yapılaşmalara dair tespit ve bu tespitlere yönelik alınacak tedbirlerin belirlenmesi çerçevesinde bir çalışma planlanmakta mıdır? Planlanıyorsa detayları nedir? Planlanmıyorsa gerekçesi nedir?
Risk belirlendi, adım atılmadı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2019’da Trabzon, Rize, Artvin, Giresun, Ordu ve Samsun’a yönelik, “İklim Değişikliği Eylem” Planı hazırladı. Bölgede dere yataklarına kurulan ve birinci derece risk grubunda olan 367 dere tarandı. Çıkan sonuçlara göre, dere yatağında bulunan ve iklim krizi nedeniyle risk altında olan bin 950 bina tespit edilerek acil taşınması gerektiği belirlendi. Trabzon’da 446, Rize’de ise 40 bina, dere yatağında olması itibarıyla “Acil ve öncelikli boşaltılması gereken” olarak işaretlendi. 2019 yılında sel ve heyelan bölgelerinde yapılaşmanın önüne geçmek amacıyla hazırlanan planın ardından hiçbir somut adım ise atılmadı.
Sayısız can gitti
Resmi verilere göre, Türkiye’deki sel felaketlerinin yüzde 52’si Karadeniz’de meydana geldi. Can kaybı ve yerleşim yerleri açısından sel felaketinin etkisi yüzde 10 olarak hesaplandı. Türkiye’de 1975-2002 arasındaki 487 taşkında toplam 493 can yitirilirken 2003-2015 döneminde yaşanan 722 taşkında toplam 227 can kaybedildi.
Mustafa BİLDİRCİN / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder