22 Ağustos 2021 Pazar

Proje proje AKP'nin 19 yıllık yıkımı (VI-VII) - Hazırlıyan İbrahim Ekinci /BİRGÜN

 VI- Akkuyu NGS'nin garanti yükü 18 milyar dolar: Yine bir ‘ilk’i başardılar!

Akkuyu Nükleer AŞ’nin internet sitesindeki ifadelere göre AKP, yine dünyada bir ilki “başarmış” gözüküyor. Sitedeki cümle şöyle: “Akkuyu projesi, dünyada ‘Yap-İşlet- Sahip ol’ modeliyle inşa edilen ilk NGS projesidir.” Bizim anlayacağımız şu: Diğer garantili projelerin aksine, Akkuyu NGS’yi Rus şirketi yapacak ve ömrü boyunca işletecek.



Santralın denenmemiş yeni nesil bir reaktör teknolojisi ile kurulduğu, Rusya’nın kendi nükleer santral teknolojisini modernleştirme projesinin bir parçası olarak Türkiye’yi deneme alanı haline getirdiği, anlaşmanın aslında teknoloji transferi de içermediği, kamuoyu; santralın YİD modeli ile yapıldığı için sonunda Türkiye’ye devredileceğini sanırken, uygulama modelinin aslında “yap–sahip ol–işlet” olduğu; Türkiye’de kurulu gücün TEDAŞ’ın 2027 projeksiyonunda dahi yüzde 10 fazla olduğu, başka bir ifade ile bu santrala ihtiyaç da olmadığı; dünyada nükleer santrallerin kapatıldığı(1), birçok ülkenin hızla güneş, rüzgârdan üretimi artırmak için büyük yatırımlar yaptığı; ülkelerden elektriğin pahalı olduğu ve bu tip santralların büyük riskler yarattığı gibi çok fazla tartışma alanı vardır. 

Bizim yazı dizisi bakımından en önemli konu ise yarattığı garanti yüküdür. Hesabını birlikte yapalım. Proje ile ilgili bildiklerimizi not edelim:
12 Mayıs 2010’da Türkiye-Rusya arasında Akkuyu’da bir nükleer güç santralının (NGS) kurulması ve işletilmesi ile ilgili anlaşma imzalandı. Anlaşma 6 Ekim 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Anlaşmaya göre Rus tarafı VVER 1200 (AES 2006 tasarımı) tipi 4 reaktör (toplamda 4.800 MW) kuracak. Hizmet ömrü 60 yıl olacak, 20 yıl daha uzatılabilecek.

Anlaşma metninde sanılanın aksine, santralın “yap–işlet–devret” (YİD) modeli ile yapılacağı yer almadı. 4’üncü maddenin 2. Fıkrası, sahipliği şöyle tanımladı: “Proje Şirketi, üretilen elektrik de dahil olmak üzere, NGS’nin sahibidir.”

NGS’nin sahibini “proje şirketi” olarak tanımlayan anlaşma bu şirketin ana hissedarının da Rus tarafı olacağını hükme bağladı. 4’üncü fıkra şöyle: “Rus Yetkili Kuruluşları'nın Proje Şirketi'ndeki toplam payları, hiçbir zaman yüzde 51’den az olamaz.”(2)

SÜREKLİ İŞLETECEKLER

Akkuyu Nükleer AŞ’nin resmi internet sitesindeki ifadelere göre AKP, yine dünyada bir ilki “başarmış” gözüküyor. İnternet sitesindeki cümle şöyle: “Akkuyu NGS inşaat projesi, dünyada “Yap İşlet, Sahip ol” modeliyle inşa edilen ilk NGS projesidir.” Bizim anlayacağımız şu: Diğer garantili projelerin aksine, Akkuyu NGS’yi Rus şirketi yapacak ve ömrü boyunca işletecektir.

CÜNEYD ZAPSU VAR
Devam edelim… 13 Aralık 2010’da proje şirketi olarak yüzde 100 Rus sermayeli (devlet şirketi Rosatom’a bağlı) Akkuyu NGS Elektrik Üretim AŞ kuruldu. Halen 6 hissedarın 6’sı da Rus şirketleri. Dolaylı ve doğrudan sahip oldukları ile birlikte Rosatom’un projedeki payı yüzde 99.2.

Sekiz kişilik yönetim kurulunda Türkiye’den tek isim var: AKP’li Hasan Cüneyd Zapsu!(3)

2011’de proje sahası tahsis edildi. 01.12.2014’te ÇED Raporu olumlu kararı alındı. 17.11.2017’de 1 no’lu reaktörün temel atımı işleri tamamlandı. 30.12.2017’de Elektrik Satınalma Anlaşması (ESA) imzalandı. İlk ünite 2023’te elektrik üretecek. Diğerleri birer yıl arayla devreye alınacak. Proje, “stratejik yatırım” teşviklerinden yararlanacak.(4) Santralın inşaatına Rus Titan-2 ile İçtaş İnşaat ortaklığı 2018’de başladı.

Gelelim işin “garanti” boyutuna... İlgili anlaşmanın 10’uncu madde, 5’inci fıkrası şöyle: “TETAŞ, Proje Şirketi’nden (...) üretilmesi planlanan elektriğin Ünite 1 ve Ünite 2 için yüzde 70’ine (yüzde yetmiş) ve Ünite 3 ve Ünite 4 için yüzde 30’una tekabül eden sabit miktarlarını her bir güç ünitesinin ticari işletmeye alınma tarihinden itibaren 15 (on beş) yıl boyunca 12.35 (on iki nokta otuz beş) ABD senti/kWh ağırlıklı ortalama fiyattan (KDV dahil değildir) satın almayı garanti eder.”

Yani devlet, Akkuyu’nun ürettiği elektriğe 15 yıl boyunca miktar ve fiyat garantisi vermiştir. Enerji Atlası’nın yaptığı hesaplamaya göre, bu “yıllık ortalama 17,5 milyar kilovatsaat, 15 yılda 262,5 milyar kilovatsaat elektrik enerjisini sözleşmede belirlenen fiyatla alım garantisi” anlamına geliyor. 2020 yılı bütçe görüşmelerinde yıllık alım garantisinin 19 milyar metreküp olduğu belirtilmiştir. Arada büyük fark yoktur.

Önemli bir nokta… Alım fiyatı artabilecektir! ESA’da ilgili fıkra şöyledir: “…mutabakata varılan tarife kademelerinde, elektrik fiyatındaki yıllık değişim, projenin geri ödemesinin sağlanması açısından, fiyat limiti üst tavanı 15.33 ABD senti/kWh olmak üzere Proje Şirketi tarafından hesaplanır.” TMMOB raporlarında yatırımın geri dönüşü için ilk yıllar bu yüksek fiyatın uygulanacağı belirtilmektedir. Yani… “Üretilen 1 kWs enerji için sözleşmede 12,35 dolar sent fiyat olduğu belirtilmekle beraber, inisiyatif Rusya tarafında olmak üzere Akkuyu projesinin geri ödemesinin sağlanması amacıyla fiyat 15,33 dolar sent kWs’e kadar çıkabilecektir.”(Enerji Atlası)

TÜRKİYE İÇİN ÇOK PAHALI

Bu fiyat çok yüksektir. TMMOB raporundan aktarıyoruz: “Bilindiği gibi elektrik toptan satış fiyatları EPİAŞ tarafından yönetilen elektrik piyasasında belirlenmektedir. Bunun yanında devletin alım garantisi verdiği için elektrik satın aldığı yenilenebilir, kömür, Yİ ve YİD santralları vardır. Ancak genel belirleyici unsur EPİAŞ serbest piyasa koşulları ile oluşan EPİAŞ fiyatı olmaktadır. EPİAŞ’ta oluşan 2001-2018 Kasım fiyatları incelendiğinde son 9 yılda fiyatların 13 kuruştan 29.5 kuruşa yükseldiğini görmekteyiz. ABD Doları cinsinden ise fiyatların bu süre içerisinde 4-5 cent/kWh bandında hareket ettiği görülmektedir. Kasım 2018’de Piyasa Takas Ortalama Fiyatı (PTF) 29,5 kr/kWh olmuştur. ABD dolar centi olarak bu değer 5.56 cent/kWh’a tekabül etmektedir. (…) Yani Akkuyu’dan alınacak elektrik ilk yıllarda bugünkü elektrik fiyatının 2,75 katı, 15 yıllık ortalamada 2,22 katı fiyat ile satın alınacaktır. (..) Akkuyu NGS elektrik alım fiyatları Türkiye için çok pahalıdır.”

TMMOB raporundaki rakamlar 2018 Kasım itibarıyla. Yüksek zamlarından sonra (19 Ağustos PTF ortalaması değeri olarak) halen piyasada elektrik MWh fiyatı TL 500,67, dolar olarak 59.16’dır. Bu da 5.916 dolar sente gelmektedir. Akkuyu için garanti edilen fiyat (12.35) bunun iki katından fazladır. Devlet, Akkuyu’dan alacağı elektriği eğer piyasadan alsaydı 1 milyar 124 milyon dolar ödeyecekti. Akkuyu’dan 12.35 sente alarak yılda 1 milyar 222 milyon dolar fazla ödemeye yapacak. Bu da 15 yılda 18,3 milyar dolar zarar anlamına geliyor. (5) Eğer 15.33 dolar sentten alırsa garanti yükü yıllıkta 2.9 milyar dolara, toplamda 24 milyar dolara çıkabilir. Biz tabloda düşük değeri (12.35) baz alalım. Bu durumda hesap şu:

akkuyu-ngs-nin-garanti-yuku-18-milyar-dolar-yine-bir-ilk-i-basardilar-912740-1.



Anlaşmadaki “Her bir Güç Ünitesi için Elektrik Satınalma Anlaşması'nın sona ermesini müteakip, (…) 15 yıldan daha erken olmamak kaydıyla, Proje Şirketi, NGS ömrü boyunca, Türk Tarafı'na yıllık bazda Proje Şirketi'nin net kârının yüzde 20'sini verecektir” hükmü var. Bunun ne miktarda bir kâr aktarımı olacağını, 16 milyar dolarlık garanti yükünü ne ölçüde azaltabileceğini kestirmek güç.

Peki, devlet bu yüksek fiyata, acaba, nükleer teknolojiye sahip olmanın maliyeti olarak katlanıyor olabilir mi? Anlaşma teknoloji transferini içeriyor mu? Anlaşmanın 3’üncü maddesinde amaçlar sayılırken, “teknoloji transferi” de sayılmaktadır. Fakat işin garip tarafı, izleyen 3. fıkrada bu konunun ayrı bir anlaşma ile yürütüleceği belirtilmektedir. O fıkra şöyle: “3. (...) Türkiye Cumhuriyeti’nde (…) nükleer yakıt döngüsü hakkındaki işbirliği ve teknoloji transferi taraflarca mutabakata varılacak ayrı koşullar çerçevesinde yürütülecektir.” Mevcut durumda sadece öğrenci eğitimleri yapılmaktadır.

Santral depremsellik açısından riskli bölgede yapılmaktadır. Jeoloji Mühendisleri Odası’nın görüşleri aşağıdadır: “Santralın 20-25 km yakınından geçen yaklaşık 300 km uzunluğundaki Ecemiş fay hattının sismik karakteri ciddi kaygılar oluşturmaktadır. Fay hattının uzun dönemdir suskun olması tehlikeli bir enerji birikimi olduğuna işaret etmektedir. Akkuyu yöresi aynı zamanda, çalışma mekanizması son Japonya depremini yaratan tektonik sistemi ile aynı olan; Japonya’daki kadar büyük olmasa da tarihsel dönemlerde yıkıcı büyüklükte sığ odaklı depremler ve tsunamiler üretmiş Helenik-Kıbrıs yayının da etkisi altındadır. Diğer taraftan bölgenin, önemli bir deprem beklentisi olan Doğu Anadolu ve Ölüdeniz Fay zonundan etkilenme olasılığı da bulunmaktadır.”


Avrupa Parlamentosu da Türkiye’de yapılmakta olan Akkuyu NGS’nin fay hattı üzerinde bulunması nedeni ile derin kaygı duyduğunu belirtmiş ve Türkiye’yi nükleer güvenlikle ilgili olarak yakın komşuları ve kendi halkının kaygılarını dikkate almaya, Sınır Aşan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ESPOO) sözleşmesine katılmaya çağırmıştı. Hükümet, her zamanki gibi, hiçbir uyarıya kulak asmadı.

Son bir not… Sinop’ta da santral kurulması için Japonya ile 2013’te anlaşma imzalamıştı. Ancak, Haziran 2018’de durdurulduğu açıklandı. Japon tarafı, proje üzerine çalışmayı bıraktığını duyurdu. Enerji Bakanı Fatih Dönmez, “Sinop’la ilgili henüz şu anda görüşülen bir ülke de yok. Burada Trakya daha öne çıkıyor. Çin’le görüşmelerimiz var" dedi.

akkuyu-ngs-nin-garanti-yuku-18-milyar-dolar-yine-bir-ilk-i-basardilar-912741-1.

***

[1] Dünyada, 2018 yılı ortasına kadar kapatılmış olan 173 adet reaktörden 115’inde durdurma işlemleri devam ediyor.
[2] Rus şirketi kendi açıklamalarında, internet sitesinde açıkça, modelin “yap – sahip ol – işlet” olduğunu vurgulamaktadır. Anlaşmadaki muğlaklığa dayanan bir oldu bitti var gibi gözükmektedir. Bu konunun ileride sorun çıkarma potansiyeli de vardır.
[3] Bir ara Rus şirketinin, anlaşmadaki “yüzde 49’unu satabilir” maddesine göre Cengiz – Kolin ortaklığına hisse satacağına ilişkin haberler çıktı. Ancak bu satış gerçekleşmemiş gözüküyor. Ticaret Sicile göre halen ortakların tamamı Rus şirketleri.
[4] Stratejik yatırımlar çok sayıda muafiyet, indirim içeriyor. Bu projelerdeki destekler şöyle: KDV İstisnası, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği, yatırım yeri tahsisi, KDV iadesi, sigorta primi (işçi hissesi) desteği ve gelir vergisi stopajı desteği. Bu arada not edelim. Sözcü yazarı Çiğdem Toker, Off-shore alanlarda kurulmuş tüzel kişilerle işlem yapabilmek için şirketin sicil kaydı değişikliğine gittiğine dikkat çekerek, “Buna göre Akkuyu NGS A.Ş. sermaye ve para operasyonlarını vergi cennetleri üzerinden gerçekleştirebilecek. Bu da şirkete sağlanan vergi kolaylıklarının yanı sıra ülkenin bir başka ‘kapitülasyon’ benzeri projesi olan Akkuyu’da finansman işlerinin kapalı ve karanlıkta kalması anlamına gelecek” diye yazdı.
[5] AKP Ekonomide Ne Yaptı isimli kitabımda, o dönemin fiyatlarıyla saptadığım zarar 19 milyar dolardı. Elektrik fiyatlarının aşırı zamlanması hesaplama sonucunu haliyle değiştirdi. Halen devlet, bugünkü elektrik fiyatlarıyla 18,3 milyar dolar zararda gözükmektedir. İleride de elektrik fiyatlarının değişmesi, kur artışı, düşüşü gibi parametreler bu rakamı etkileyecektir.

                                                                       ***

VII- Zafer Havalimanı’nda garanti ödeme faciası

Devletin 33 yıl boyunca firmaya garanti ödemesi, bugünkü verilerle yapılan projeksiyona göre 196 milyon avroyu buluyor. Eğer 2044 yılı tam yıl olarak alınmazsa, rakam birkaç milyon avro daha düşük gerçekleşecektir. Ciddi bir kamu zararı vardır. Devlet yönünden hesaba kitaba gelir tarafı yoktur.


Garanti faciası derken… En yüksek garanti ödenecek projelerden biri olması anlamında değil, hesap kitap boyutundaki akılalmazlıkları kastediyorum. 5 - 10 yolcu gelen yere 100 yolcu garantisi verilir mi? 

Verilmiş! 

AKP’nin “proce” anlayışını anlatmaya kalksanız, Zafer Havalimanı’ndaki faciayı ilkokul çocukları bile anlayabilir.

DHMİ verilerine göre 2017, 2018, 2019 yolcu sayıları sırasıyla 103 bin, 99 bin, 82 bindir. Buna karşılık aynı yıllar için verilen yolcu garantisi sayıları şöyledir: 1 milyon 83 bin, 1 milyon 137 bin, 1 milyon 171 bin…

2020 yılında salgın etkisiyle yolcu sayısı 16 bin 450’dir. Garanti edilen yolcu sayısı 1,2 milyon yolcudur. Salgın nedeniyle İstanbul Havalimanı’nda olana benzer bir uygulamaya gidilip gidilmediği hakkında bilgi yok. Devlet bu limandan kira almıyor. 2021 Temmuz ayı verisine göre yolcu sayısı 7 bin 280 gözüküyor. Ağustos ve izleyen aylarda yoğun gurbetçi ziyaretiyle rakam biraz daha hızlı yükselebilecektir. Ancak hangi yıl ele alınırsa alınsın, verilen garantinin gerçekleşme ile uzak yakın ilişkisi yoktur. Bu tablo karşısında haliyle şu soru akla geliyor: Acaba, bu liman için yolcu garantisini ‘makul, gerçekleşebilir’ bulan ve taahhüt eden kamu bürokratları kimlerdi? Bu hesabın bir kontrolü oldu mu? Onu kim ya da kimler yaptı? Nasıl olabilir bu?

YÜZDE 90 SAPMA İYİ NİYET OLABİLİR Mİ?

Bir ölçüde yanılmak da mümkün. 1 milyon garanti verdiniz ama 900 bin oldu.

100 bin yanıldınız. 200 bin yanılın, garanti ödeyin. Bu faturayı da “önemli bir altyapı yatırımıydı, kamu yararına bir - iki yıllık ödemenin zararı olmaz” diye savunun. Yine olur, olabilir diyelim. Ama 1 milyon yolcu garantisi verdiğiniz yere... Eğer 70 - 80 bin yolcu geliyorsa, hesabınızda yüzde 90 - 95 sapma olmuşsa... 

En başta kamu yönetimi, bunda kötü niyet aramaz mı? 

Kötü niyet de olmasın. Peki, hesap kitap bilmeyen biri ya da birilerinin ne işi var o karar mercilerinde? 

Hadi onu da atladınız! Bu yanlış hesabı yapandan bir hesap sordunuz mu? 

Kamuyu zarara uğratmanın bedeli ne oldu onun için?

Şimdi biz de bir hesap yapalım... 

Bu liman hakkında neler biliyoruz? Resmi açıklamaları not edelim:

İhalesini 29 yıl 11 ay işletme süresi ile IC İçtaş kazandı. Öngörülen yapım süresi erken tamamlandı, 24 Kasım 2012’de açıldı. Projenin yatırım maliyeti 61,1 milyon avro. Bakanlık bir soru önergesine verdiği cevapta yatırımın 150 milyon avro olduğunu belirtiyor. Oysaki yine bir başka kamu belgesinde (KÖİ 2018 raporu, ekran görüntüsü sayfada) yatırım tutarı 2019 yılı fiyatlarıyla 78.482.497 dolar olarak verilmiş. 2012 paritesine göre bu rakamın avro değeri 61,1 milyon avro.

Firma 2044 yılına kadar işletecek.

İç hat yolcusunda 2, dış hat yolcusundan 10 avro hizmet ücreti alacak.

2012 yılından 1 aylık işletme döneminde 50 bin yolcu garantisi vardı. Tam yıl olarak 2013 itibariyle 850 bin yolcu garantisi ile başladı (500 bin iç hat, 350 bin dış hat olmak üzere).

İzleyen yıllarda yüzde 3 gibi küçük oranlı artışlarla garanti edilen yolcu sayısı artırıldı (2022’de 1 milyon 317 bin yolcu seviyesinden sonra, garantili yolcu sayısı artırılmayacak).

zafer-havalimani-nda-garanti-odeme-faciasi-912978-1.

İlk dönem gerçekleşmeleri ile ilgili bildiklerimiz şunlar:

“Sayıştay raporunda, Zafer Havalimanı iç hatlarda 2012-2016 yılları arasında 2 milyon 395 bin 916 yolcu sayısının garanti edilmesine karşın gerçekleşme oranının yüzde 3 ila 5 arasında kalarak 124 bin 867 yolcunun uçuş yaptığı vurgulandı. Firmaya garanti yolcu farkı olarak 4 milyon 542 bin euro ödendi. Aynı tarihleri kapsayan dış hatlarda 1 milyon 677 bin 142 yolcunun garanti edilmesine rağ-men sadece 45 bin 667 yolcunun seyahat ettiği anlaşıldı. Gerçekleşme oranı yüzde 3’te kalarak fir-maya garanti yolcu farkı olarak 16 milyon 314 bin euro ödeme yapıldı.” (Kamil Elibol’un haberi)

Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün soru önergesine cevap:

“2017 yılından bu yana yedi (7) yıldır işletilen Zafer Havalimanı için ödenen garanti tutarı 26.692.626 euro olup bu süre içerisinde havalimanının işletme giderleri ise 32.822.290 euro. Ödenen garanti tutarı havalimanının işletme giderlerinin dahi altında olup devletin herhangi bir zararı söz-konusu değildir. Üstelik bu hesaplamalara finansman maliyeti dahil toplam 150.000.000 euroluk yatırım tutarı da dahil değildir.”

Yatırım tutarının 61 milyon avro olduğunu belirttik. Şimdi bu veriler üzerinden hareket etmek ve kaba çıkarsamalar yapmak mümkün.

Çok çok sağlam, kesin hesaplamalar için elimizde daha fazla bilgi olması gerekirdi. Garanti edilen yolcu sayısının 2022’den sonra aynı kalacağı dolaylı bir bilgidir. Yine bir soru önergesinin soru kısmındaki ifadeden anlıyoruz bunu. Yolcu sayısında, kampanyalarla, mantıklı tedbirlerle artış sağlanabilir. Bu konuda çalışmalar olduğu da belirtilmektedir. Dolayısıyla 7 yıllık gerçekleşme ortalamalarından gelecek için yaptığımız tahminler kısmen geçersizleşebilir. Kamunun garanti ödemesi daha az olabilir. İhtiyat kaydını belirtelim.

Firma, finansman gideri dahil yatırım tutarı 61,1 milyon avrodur. İşletme gideri soru önergesine verilen cevaba göre yıllık 4,7 milyon avroya gelmektedir. Ancak bu rakam, yatırım tutarını da 150 milyon avro olarak bildiren cevapla birlikte verilmiştir. Ayrıca, liman yüzde 10 kapasite ile çalıştığı için yolcuya bağlı giderlerin de çok düşük olacağını düşünmek gerekir. Bununla birlikte pisti hazır bulundurmak gibi yolcuya bağlı olmayan standart giderleri de dikkate alırsak, işletme giderini de bakanlığın cevabındaki rakamın yarısı düzeyinde almak hakkaniyetli görünüyor.

BÜYÜK PROJE MERAKI ZARARA SEBEP OLDU

Bir de havalimanının “havacılık dışı” gelirleri vardır. Limanda yeme içme üniteleri, sağlık, bebek bakım, yöreye has ürünlerin ve el sanatlarının satışa sunulduğu hediyelik eşya mağazaları, 3 adet araç kiralama yeri açılmıştır (Duty-Free mekanları posta hizmetleri ve 1adet banka şubesi açılacağı belirtilmektedir). Otopark gelirleri vardır.

Havacılık dışı gelirler, normalde, uluslararası ölçülerde havacılık gelirlerine yakındır. Zafer’de “havacılık (yolcu) geliri” garanti ödemeleri düzeyindedir. Ancak gerçekleşen yolcu sayısı bunun yüzde 10’unu bile aşamadığı için yolcuların limanda alış verişlerinden, araç kiralamadan, servislerden otopark kullanımlarından gelirleri de düşük kalacaktır. Bu bağlamda, havacılık dışı gelirleri hesaplamada rakamları gerçekleşme seviyelerinden yıllık 1 milyon avro olarak hesaba kattık (Konuya yakın bölge milletvekilleri de bu rakamın mantıklı olduğu fikrindedir). Yolcu sayısındaki kıpırdamaya bağlı olarak liman hizmet gelirleri artabilir. Eğer garanti edilen kadar yolcu olsaydı bu rakam 150 milyon avro üzerinde olacaktı.

Devletin 33 yıl boyunca firmaya garanti ödemesi, bugünkü verilerle yapılan projeksiyona göre 196 milyon avroyu buluyor. Eğer 2044 yılı tam yıl olarak alınmazsa, rakam birkaç milyon avro daha düşük gerçekleşecektir. Ciddi bir kamu zararı vardır. Devlet yönünden hesaba kitaba gelir tarafı yoktur.

2 milyon yolcu kapasitesi yerine 100 – 200 bin, hadi 300 bin diyelim yolcu kapasiteli küçük bir liman yapılabilirdi. Hatta bugünkü gerçekleşme düzeyine göre gerekli bir yatırım olduğu da tartışmalıdır. Büyük bir atıl kapasite liman devlete geçtikten sonra da yıllar yılı taşınacaktır. Zararın kaynağı, en masum ifadeyle “büyük proje merakı”nın, matematiği yenmesidir.

Şirket yönünden de durum şöyledir:

IC İçtaş, 2044 devir yılını baz alırsak, garanti parası olarak devletten 196 milyon avro tahsil edecek, 33 milyon avro da havacılık dışı gelir sağlayacaktır. Genel geliri 228 milyon avro civarında gerçekleşebilir.

Yatırımı 61,1 milyon avrodur. Yıllık işletme gideri olarak yılda 2,3 milyon avro da işletme dönemi boyunca 77 milyon euro harcaması düşünülebilir. Bu takdirde toplam gideri 138,3 milyon avro olarak gözükmektedir. İşletme dönemi sonunda 100 milyon avroya yakın bir brüt karlılık gerçekleşebilir.

Bu konunun takipçilerinden CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım da kendi hesaplarına göre şirketin 100 milyon avro gelir sağlayacağını söyledi. Yalım, “Biz, bu tür projelere karşı değiliz. Köprü de yol da lazım elbette. Ulaşıma, modernizasyona ihtiyaç vardır. Fakat, Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim’in için birkaç yılda ödenen garanti parası Çanakkale Köprüsü’nün maliyetine eşit olunca, mantıklı olmaktan da çıkıyor. Kamu, bazı işlerini özel sektöre yaptırabilir. Ama niye garanti versin? 2044 yılında Zafer Havalimanı’nı kaç yolcunun kullanacağı nereden bilinebilir? Doğrusu nedir? Doğrusu bu tür iş ve ihalelerde, garanti vermemektir. Şirket bu şartlarda ne kadar yıl işletme istiyorsa ihalede onu teklif etsin, Rekabet yıl üzerinden olsun” diye konuştu.

Son bir notla, bu bahsi, bitirelim: Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin internet sitesinde, Zafer Havalimanı garanti ödemesini, 205.281.118 avro olarak gösteren bir tablo mevcuttur. Yine eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın sosyal medyadaki bir paylaşımında da 2044 sonu itibarıyla garanti ödemesini 195.973.328 avro olarak tahmin eden bir tablo yer almıştır. Benim tahminimle uyuşmaktadır.

Bu bölümü, bir gözlemle bitirelim. Anadolu’da bazı kentlerde köklü, eski, zengin, halen kentin önde gelen yatırımcıları içinde olan aileler vardır. Kurucudurlar, odalara, borsalara başkandırlar. Başkan olmasalar da bu örgütlerde sözleri geçer. “Kanaat önderi” sayılırlar. “Angara” ile hep irtibatları olur. Kütahya, Gaziantep, Kayseri, Denizli, Malatya gibi daha birçok ilde bu tip ailelerin genel düsturu, hükümetlerle iyi geçinmek, kente ve kendi yatırımlarına teşvikler koparmak şeklindedir. Bize mantıksız gözüken bazı yatırımlar bu ailelerin, önde gelen patronların iktidarı -tabir uygunsa kafalamvalarıyla da yapılmaktadır. Kentin patronları yakın siyasilerle kulis başlatmakta, kendi yararlarına projeleri planlara sokabilmektedir. Zafer Havalimanı, bunlardan birisidir. Liman devlete zarar ettirmektedir ama bölgedeki birkaç önde gelen işadamına yaramaktadır. (Yıllar önce bu limandaki zararı gündeme getirmek istediğimizde yöre patronlarının gösterdikleri tepkiye şaşırmıştım!) Giresun’da yapılmakta olan havalimanı da böyledir. Garantili bir proje değildir ama mantıksız ölçülerde büyük olmasında bu tür yerel etkiler, yandaş müteahhit kafalamaları olması muhtemeldir.

Hazırlıyan İbrahim Ekinci /BİRGÜN


Yarın: Bu kâbus 2045 yılına kadar sürecek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder