Diziyi cazip kılan şey, casusluk gerilim filmlerine verdiği ilhamdı. Bir klasik olmuştu. Bu dizi olmasaydı Uzay: 1999 olmayacak, Uzay 1999 olmasa Battlestar Galactica olmayacaktı.
Her bölüm bir fitilin yanması eşliğinde izleyeceğimiz maceradan enstantanelerle başlıyor, bunu oyuncuları tanıtan jenerik izliyordu. Arkada da Lalo Schifrin’in uçaklarda kullanılan mors kodundan ilham alarak yazdığı müzik duyuluyordu. Bu müzik dizinin en az kendisi kadar etkileyiciydi.
İlk sahnede ekip lideri Jim içinde bir talimatın bulunduğu kayıt cihazına ulaşırdı. Kimliğini hiç öğrenemediğimiz bir liderin banttan yükselen sesi ona görev verirdi. “Jim, görevi kabul edersen, her zaman olduğu gibi sizden herhangi biri yakalanır veya öldürülürse, eylemlerinizden habersiz olduğumuzu açıklayacağız” derdi. Bitiminde iyi şanslar dilenir “bu kaset 10 saniye içinde kendi kendini imha edecek” anonsuyla kasetten dumanlar yükselirdi. Ardından dosya sahnesi... Jim lüks bir dairede çekmeceden büyük boy, deri ciltli bir klasör çıkarır. Mevcut ajanların dosyalarını bir masaya atar, bakar, görev için gerekli becerilere sahip elemanları seçerdi.
Ekip kötü adamları haklamakla görevlendirilmişti. Ajanlar basitçe mahkemede kabul edilebilir deliller elde ediyor ya da bir itirafta bulunmaları için onları kandırıyordu. Dizi boyunca soğuk savaş alt metni mevcut olsa da, nadiren bahsedilir; hedeflerin çoğu hayali Slav liderleriydi. Düşman ülkeler de eski sosyalist ülkeleri anımsatan isimlere sahipti. Doğu Avrupa’da konuşulan gerçek diller kullanılır, hedef rejimin üniformaları arasında sivri şapkalar, botlar, Varşova Paktı ile bağlantılara işaret eden aksesuarlar bulunurdu.
Ekip üyelerinin keşfedilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu durumlarda (özellikle reklam aralarından önce) dramatik bir gerilim sağlanırdı. Her türlü teknoloji ustaca kullanılırdı. Sık başvurulan psikolojik yöntem hedefteki adamın ortaklarına olan güvenini sarsmaktı. Böylece itiraf ve suçlamalar başlardı. Genelde eylem son ana kadar sürer ve bölüm bizimkilerin (çoğu zaman bu bir kamyon olurdu) topukladığı anda karenin donmasıyla biterdi. Ekip kaçarken uzaktan bir silah veya çığlık sesi duyulurdu ya da patlama. Bu sesten sonra Jim espri yapardı.
***
Bu katı formatına rağmen hepimizi ekrana bağlamayı beceriyordu Görevimiz Tehlike. Diziyi cazip kılan şey, casusluk gerilim filmlerine verdiği ilhamdı. Bir klasik olmuştu. Bu dizi olmasaydı Uzay: 1999 (karı-koca Martin Landau ve Barbara Bain) olmayacak, Uzay 1999 olmasa Battlestar Galactica olmayacaktı.
Pazar akşamları en önemli işimdi; izlerken yaptıkları her işin haklı olduğuna inanırdım. Sıkı bir hayrandım, belki de kuşağım için televizyonun altın çağıydı. Ertesi gün erkenden okula gidecek olmamı umursamadan kurulurdum televizyonun karşısına. TRT televizyonunda tüm sezonlar gösterilmemişti. Bizim izlemeye başladığımız yer, hayranları için en iyisi olarak kabul edilen ikinci sezondu, yani Dan’i tanımamıştık.
İlk sezon ekibin başında bulunan Dan Briggs (Steven Hill), ikinci sezonda yerini Jim Phelps (Peter Graves) almış, bitene kadar takımın lideri olarak kalmıştı. 1966 ile 1973 arasında 50’şer dakikalık 171 bölüm çekilmişti.Görevimiz Tehlike (Mission: Impossible) Bruce Geller tarafından yaratılan, siyasi düşmanlara karşı gizli görevler için kullanılan küçük bir ajan topluluğunun maceralarını içeren Amerikan dizisiydi. Geller bazı kaynaklardan ilham almıştı, bunlardan biri 1964 yapımı Jules Dassin filmi Topkapı idi.
***
Aslında külliyen bir beyin yıkama dizisiydi. Suçlular Amerikalı değildi, iyi yabancılar ise Amerikalı ajanlarla iş birliği yapanlardı. Siyah kahramanlar yok denecek kadar azdı. Greg Morris’in oynadığı Barney bir istisnaydı. Rollin Hand (Martin Landau), tanınmış bir aktör, makyaj sanatçısı, sihirbaz ve milyon yüzlü adamdı. Bir bölümde önde gelen Nazi figürlerini taklit etmişti. Dördüncü ve beşinci sezonlarda yerine geçen Leonard Nimoy’un (bizim Mr. Spock) canlandırdığı Paris de oyuncu, makyaj sanatçısı, sihirbaz ve kılık değiştirme ustasıydı. Nimoy, diziye biraz Uzay Yolu hayranı taşımıştı ki bir ara Kaptan Kirk de (William Shatner) konuk olmuştu. Velhasıl kelam ekipteki karakterler, bizimkileri Amerikan casuslarının iyi insanlar oldukları fikrine çok yaklaştırmışlardı. Derken gelenler gidenler Karagöz perdesini geçmişti; izleyici için takip etmek güçleşmişti.Dizi seksenlerde yeniden çekilmiş, orijinal kadrodan sadece Jim kalmıştı. İki ciltlik romanı, ardından çizgi romanı yayınladı. Sayısız bilgisayar oyunu yapıldı ama yıllar sonra çekilen versiyonları hiç ilgimi çekmedi, tıpkı Uzay Yolu gibi... Hatta görmezden geldim, hafızamdaki çocukluk fotoğraflarımın bozulmalarını istemedim.
Bir Amerikan ideolojisini yaymak gibi tehlikeli görevi TRT’nin 12 Mart faşist yönetimi boyunca layığıyla yerini getirmişti Görevimiz Tehlike. TRT’de yönetim değişince Görevimiz Tehlike yayından kaldırılmış, ne tuhaftır ki bir benzeri, İngiliz versiyonu olan Tatlı Sert (The Avengers) konmuştu. Biz o dönemin saf çocukları, o bantlar 10 saniye içine kendini imha edene kadar onu da çok sevmiştik.
Murat Beşer / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder