Rusya’nın Ukrayna harekâtı, ABD’nin 2005 yılından bu yana Ukrayna’da yürüttüğü biyolojik araştırmaları ortaya çıkardı. Böylece Amerikancı/Sorosçu ilk Turuncu darbenin bir pisliği ortalığa saçılmış oldu.
Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, 7 Mart günü, Ukrayna’da ABD tarafından finanse edilen bir askeri biyolojik programı açığa çıkardıklarını açıkladı. Üstelik Rusya’nın elinde, bu programa dair izlerin silinmesi talimatını da ortaya koyan bir belge vardı. Ukrayna Sağlık Bakanlığı tüm laboratuvarlara gönderdiği talimatta, acilen harekete geçmelerini ve tehlikeli patojenlerin depolanmış stoklarının ortadan kaldırılmasını istiyordu.
ÇİN ABD’DEN AÇIKLAMA İSTEDİ
Dünyaya ilan edilen bu tehlikeli konu, tahmin edilebileceği gibi, Batı medyası tarafından görmezlikten gelindi. Ta ki konu Çin tarafından ABD’ye sorulana kadar. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cao Licien, ABD’nin, hangi virüslerin depolandığı ve hangi araştırmaların yapıldığı başta olmak üzere bu laboratuvarlarla bağlantılı bilgileri en kısa zamanda açıklaması gerektiğini belirtti. Çinli yetkili, ellerinde bu konuda önemli verilerin bulunduğunu, Ukrayna’daki biyo-askeri faaliyetin buzdağının görünen yüzü olduğunu, Pentagon’un 30 ülkede 336 biyoloji laboratuvarını kontrol ettiğini vurguladı.
Ortaya çıkan ve Rus basınında genişçe yer verilen belgeler, ABD’nin bu laboratuvarlarda biyolojik silah geliştirmeye çalıştığı iddiasını güçlendirecek nitelikteydi. Örneğin bir belgeye göre bu araştırma programında, başta Slavlar olmak üzere etnik gruplar üzerinde biyolojik çalışmalar yapılıyordu. Örneğin bir başka belgeye göre “göçmen kuşlar aracılığıyla enfeksiyon taşınması” projesi de çalışmalar arasındaydı.
NULAND’IN ABD SENATOSU’NDAKİ İTİRAFI
Bu iddialara itiraz ABD’den değil, AB ve NATO’dan geldi! AB’nin “EUvsDisinfo” sitesinden yapılan açıklamada, konu “Rusya’nın devlet kontrolündeki medya aracılığıyla yürüttüğü dezenformasyon çabası” olarak yorumlandı. NATO Sözcüsü Oana Lungescu ise Rusya’yı “yanıltıcı bir operasyon yaratma çabası” içinde olmakla suçladı!
Ancak AB ve NATO dezenformasyon dese de ABD laboratuvarların varlığını itiraf etti: Konu ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nde gündeme geldi ve senatörler tarafından ABD Dışişleri Müsteşarı Victoria Nuland’a soruldu. “Ukrayna’da kimyasal ya da biyolojik silahlar var mı” sorusuna Nuland, “Ukrayna, biyolojik araştırma tesislerine sahip” yanıtını verdi. Hatta Nuland, “Araştırma içeriklerinin Rus kuvvetlerinin eline geçmesini nasıl önleyeceğimiz konusunda Ukraynalılarla birlikte çalışıyoruz” dedi!
PENTAGON’DAN 46 LABORATUVARA 200 MİLYON DOLAR
Bu gelişmeler üzerine en sonunda Pentagon da açıklama yapmak zorunda kaldı. Bir grup gazeteciyle konuşan ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) üst düzey savunma istihbarat yetkilisi, laboratuvarların varlığını kabul etti ama “sivil amaçlı” olduğunu iddia etti. Pentagon yetkilisi, Kiev’de Biyolojik Silahlar Sözleşmesi kapsamında kamuya duyurulmuş beş laboratuvar bulunduğunu ama bunların aşı, tedavi, terapi ve hastalıkları teşhis gibi sivil amaçlarla kullanıldığını söyledi.
Savunma istihbarat yetkilisi, Pentagon’un “Kooperatif Tehdit Azaltma Programı” kapsamında, 2005’ten bu yana, Ukrayna’daki 46 sağlık tesisi, laboratuvar ve teşhis merkezine 200 milyon dolar yatırım yaptıklarını belirtti.
Peki bu laboratuvarlar “sivil amaçlı” ise yatırımı neden ABD Savunma Bakanlığı yapıyor? Geçelim...
ABD’NİN BİYOLOJİK SİLAH SİCİLİ
Pentagon’un kimyasal ve biyolojik silah faaliyeti ilk kez gündeme geliyor değil. Yakın bir tarihten örnek verelim: Pentagon’un 2020 bütçesinin görüşmeleri sırasında, Temmuz 2019’da, konu ABD Kongresi’nde gündeme geldi. ABD Temsilciler Meclisi üyeleri Pentagon’dan hastalık taşıyan keneleri “silah haline getirmek” için deneyler yapıp yapmadığını ve bu tür böceklerin laboratuvar dışına bırakılıp bırakılmadığını açıklamasını istedi. Konuyla ilgili bir genel müfettişlik araştırması talep edildi.
Bu tür sorgulamalar önceki yıllarda da vardı. Yani biyolojik silahlar konusu uzun bir süredir Pentagon’un faaliyet alanı içinde. ABD’nin bu gizli faaliyetlerinin açığa çıkarılması ve önlenmesi ise tüm dünyanın çıkarı açısından kritik önemdedir.
Mehmet Ali Güller / Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder