“Senin de kasetlerini patlatmazsam, ben de adam değilim!”
Kendisini muhalefet cephesinde konumlandırmış yeni kurulan bir parti...
O partinin kurmaylarının toplantısı...
İki genel başkan yardımcısı yumruk yumruğa birbirine giriyor. Ve biri diğerini herkesin önünde böyle tehdit ediyor. O anlara tanık kimse sesini çıkarmıyor.
Bir değil, iki değil, üç değil...
Kurucularından genel başkan yardımcılarına kadar o partinin ağır topları üst üste istifa ediyor.
Neden?
Parti yönetimine sorsanız “Beklediğimiz gelişmeler, bir klikti onlar, ayıklandılar” diyor.
İstifa edenlerin bazılarına kulak kabarttığınızda ise insanın tüylerini ürperten iddialarla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Hangi birini yazayım?
Bir üst düzey yönetici, partideki tüm görevlerinden sessiz sedasız ayrıldı. Konuşulan o ki istifaya giden yolda çok kirli bir tezgâh vardı. Zira başka partiden bir siyasetçiyle ilişkisi olduğu dedikodusu parti içinde yayılmıştı. Bu duruma karşı destek beklerken, o kişi, genel başkanından “Senin cinsel içerikli yazışmaların ve kasetin var mı?” diye telefon alacaktı.
Devam edeyim...
Partinin genel başkan yardımcılarının odalarına takılan bir duvar saati düşünün... Kötü bir malzemeden yapılan, üzerinde Atatürk çiziminin ve parti logosunun olduğu ay yıldızlı bir saat... Ancak asıl işlevi farklı mıydı? Parti içinde endişe öyle bir boyuta gelmişti ki o saatlerin içinde “böcek” diye tabir edilen dinleme cihazı olduğunu düşünenler vardı.
İddiaların ardı arkası kesilmiyordu.
Peki, fail kimdi?
İÇERİDEKİ ŞÜPHELİ
Herkes tek bir ismi işaret ediyordu. Aynı partideki bir genel başkan yardımcısını...
Tesadüf mü: Kime sorsanız, onunla ilgili benzer bir öyküsü vardı.
“Bilişim uzmanı” diye biliniyordu. Daha önce ayrıldığı partiyi gizli kayıtlarla tehdit etmesiyle gündeme gelmişti. Başkalarının telefonlarındaki mesajları nasıl öğrenebileceğini parti yöneticilerine anlatıp duruyordu. İlginç mi, yazışmalar üzerinden nasıl suç uydurma yapılabileceğine dair medyada demeçleri de vardı. “Aylardır üzerinde çalıştığım bir sistemle WhatsApp mesaj içeriklerini değiştirebiliyoruz” diyordu.
Gelinen noktayı düşünün: Parti toplantıları için kalınan otelin odalarında gizlice kaydedildiğinden şüphelenen siyasetçileri dinledim.
Madem öyle, sormasak olmaz:
Sahi, o kişi gücünü nereden alıyordu?
Savcılarla ve hâkimlerle fotoğraflarının sırrı neydi?
Dava delillerinde para karşılığı değişiklik yapıyor muydu?
Bu konuda sabıkalı bir hacker ile ortak işleri oldu mu?
Ve keza, hakkında böylesine şüpheler bulunan bir ismin yeni kurulan muhalefet partisinin yönetiminde ne işi vardı?
Yazılacaklar bitmiyor. Daha da çoğalacağa benziyor.
Lakin şimdilik duruyorum. Zira bu öyküdeki en önemli nokta şu:
Türkiye seçim sürecine girdi. Ve önceki 20 yıl boyunca sandığa giden yolda dizlerimiz çok kanadı. Kasetler üzerinden onlarca insanın hayatı karartıldı. Gizli kayıtlarla siyaset şekillendirildi, özel hayatlar iğdiş edildi, intiharlar yaşandı.
Yakın tarihte bu kadar çok kirli yaşanmışlık varken hiç kimse mi ders çıkarmaz!
Böylesine kumpaslara girişenlere diller nasıl lal, gözler nasıl âmâ, eller nasıl taş olur; anlamak zor. Çok zor.
Barış Pehlivan / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder