Bilimsel bir mirasın yaratıcılarından: Pierre Curie
19 Nisan 1906'da Paris’te bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Pierre Curie, yaşamı boyunca pek çok önemli bilimsel başarıya imza attı.
19 Nisan tarihi, ünlü Fransız fizikçi Pierre Curie’nin ölüm yıldönümü. 1906 yılında Paris’te bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Curie, yaşamı boyunca pek çok önemli bilimsel başarıya imza atmış öncü bir bilim insanıydı.
Pierre Curie, 1859 yılında Paris’te dünyaya geldi. Sorbonne Üniversitesi’ne girene kadar süren eğitimini hekim olan babasından aldı. 1878 yılında fizik alanında lisans derecesini, 1895 yılında ise doktora derecesini kazandı. Bu süreçte geçimini sağlamak için bir yandan da laboratuvar eğitmeni olarak görev yaptı.
Curie’nin bilimsel çalışmaları deneysel fizik alanında yoğunlaşıyordu. Ağabeyi Paul-Jacque ile kristallerin piezoelektrik davranışı (mekanik stres altında elektrik alan indüklenmesi) üzerine eğilen ve doktora döneminde manyetik özelliklerin sıcaklığa bağımlılığı üzerine öncü çalışmalar yapan Pierre, aynı zamanda çalışmaları için teçhizat da geliştiriyordu. Önce öğrencisi, sonra da eşi olan Marie Curie ile birlikte ise fizikte çığır açan çalışmalar yaptılar ve “radyoaktivite” çalışmalarının öncüsü oldular. Bu süreç, bugün “Curie aile mirası” olarak da anılan dört Nobel ödüllü aile geleneğinin de başlangıcıydı. Biyografilerinde sıkça vurgulandığı üzere, bir yandan geçimlerini sağlamak için ağır çalışma yükü altında olan ve yetersiz teknik olanaklarla bilimsel çalışmalarını sürdürmeye uğraşan Curie’ler, farkında olarak veya olmayarak, kendilerinden sonra gelecek kuşaklar için bir bilim insanı kimliği inşa etmiş oldular.
Pierre’in toplumsal konulara yaklaşımı konusunda pek fazla şey yazılmamış olsa da, eşi Marie Curie’nin ve kızları Irene ile eşi Frederic Jolitot’nun politik kimlikleri, Curie aile mirasının yalnızca Nobel ödüllerinden ibaret olmadığını kanıtlar nitelikte. Bu eşsiz mirasın ayrıntılarını öğrenmek isteyen okurlarımız için, değerli bilim insanımız Güney Gönenç’in kaleme aldığı “Hep aranızda olacağım” isimli Frederic Joliot biyografisinin önemli bir kaynak olacağını not edelim.
***
140 yıl önce yaşamını yitiren Darwin insanlığa muazzam bir yol açmıştı
'Doğayla mükemmel uyumlu canlı ve insan' görüşünü derinden sarsan Charles Darwin 19 Nisan 1882 günü hayata gözlerini yumdu.
“Doğayla mükemmel uyumlu canlı ve insan” görüşünü derinden sarsan Charles Darwin 19 Nisan 1882 günü hayata gözlerini yumdu. 1809 yılında doğan Darwin 73 yıllık ömrüne onlarca kitap ve makale sığdırdı.
Böceklerden mercan resiflerine, jeolojik katmanlardaki fosillerden orkidelere kadar geniş bir yelpazede, çok güçlü gözlem yeteneğiyle doğayı inceledi. Gerçekliğe baktığında hayran olmuş, ama olağanüstü bir yaratıcı mükemmellik değil, canlı ve cansız arasında süren değişimi, dönüşümü görmüştü. Bu doğa görüşünün ise donuk veya gri bilim duvarları örmediğini, aksine, ihtişamlı bir yaşama kapıları açtığını savundu.
Bu yolculuğa başlamasını sağlayan aristokratik aile olanakları olsa da Darwin buraya yaslanmak yerine çok daha fazlasına cesaret etti ve aydınlanma döneminin gücünü arkasına alarak yüzlerce kanıta dayandırdığı evrim fikrini bilimsel bir çerçeveye yerleştirdi. Evet, yolculuğa majestelerinin gemisinde Kaptan Fitzroy’un arkadaşı olarak başlamıştı. Ancak gemi tropik ormanların açıklarında giderken yağmur damlalarına benzettiği üzerlerinden geçen kelebek sürülerini, kıtanın en ucunda doğanın sanki yaşamdan uzak yalçın dağlarını, Galapagos adalarında birbirinin aynı ispinozların gagalarındaki farkları şairane ifadelerle anlattı. Yerli insan kabilelerin yaşam tarzından ise medeni bir İngiliz olarak rahatsız olsa da, insanlar arası farkın biyolojik değil kültürel olduğunu defterine not etti.
Darwin evrim kuramını inşa etmek için bu fikri neredeyse yirmi yıl kafasında çevirmiş, yakın arkadaşlarıyla tartışmıştı. Nihayet kendisi gibi bir başka doğa gözlemcisi A. R. Wallace’ın mektubuyla İngiltere Bilim Akademisi’ne ortak bir makale göndermeye karar verdi. Ertesi yıl, yani 1859’da “Doğal seçilim aracılığıyla türlerin kökeni” kitabını yayımladı. Birçok doğal olgunun tartışıldığı bu kapsamlı kitapta insanın kökeninden bahsetmeye cesaret edemese de, bir on yıl sonra bunu başarmış ve 1871 yılında “İnsanın türeyişi” kitabını yayımlamıştı.
Üretken geçirdiği ömrü, arkasında canlılığı bilimsel olarak kavramaya dair cesaret ve “devrimci” bir yöntem bırakarak 1882 yılında sonlandı.
SOL-Bilim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder