'Emperyalistler arasındaki tekin olmayan kirli oyun Pasifik’te bütün emekçileri tehdit ederek sürdürülüyor.'
Ukrayna’da can kaybı ve yıkımla giden çatışmaların yerel bir savaş olmadığını, dünya ölçeğindeki emperyalist rekabetin bir ülkede sahne alması anlamına geldiğini biliyoruz. Bu nedenle Ukrayna savaşı bütün coğrafyalarla ilgili.
Bu yazıda Ukrayna savaşının emperyalist rekabetin başlıca odak noktalarından olan Pasifik bölgesine nasıl uzandığına göz atalım.
Aşağıdaki haritadan izleyebilirsiniz, kuzeyden güneye doğru inelim.
Emperyalist düzende rekabetin ve askerileşmenin çok şiddetlendiği Pasifik bölgesi izleniyor.En kuzeyde Rusya ve Japonya arasındaki gerilimin Ukrayna savaşı esnasında yükseldiği görüldü. ABD emperyalizminin peşinden giden ve QUAD adı verilen (ABD-Japonya-Hindistan-Avustralya) ittifakının bir Pasifik NATO’suna dönüşmesinden yana olan Japonya Rusya’ya savaş nedeniyle yaptırım uygulamaya başladı.
Aslında ulusların tekelleri arasındaki bu savaşta Rus sermayesinin Japonya’daki mal varlığını dondurmalarının bir iç mantığı vardı. Ayrıca Japonya Rusya’dan kömür ithalatını durdurma kararı aldı.
Rusya ise bu yaptırımlara 2. Dünya Savaşı sonunda Sovyetler Birliği’ne geçen Japonya’nın kuzeyindeki Kuril Adaları üzerine Japonya ile yürütülen ikili görüşmeleri sonlandırarak yanıt verdi, hatta Kuril Adaları’nda bir askeri tatbikat düzenledi.
Biraz güneye inince daha önce ele aldığımız Tayvan adası ve sorunu karşımıza çıkıyor. Burası Ukrayna’dan sonra dünyanın en çok ısınan ikinci bölgesi olarak kabul edilebilir.
Çin tarihsel nedenlerle kıta Çin’inden ayrılan bu adayı milliyetçi bir ihtirasla egemenliğine almak istiyor. Oysa Tayvan’da bildiğimiz kadarı ile bunu isteyen ve bu nedenle baskı altında olup kurtarılmayı bekleyen bir halk bulunmuyor. Her iki tarafta da emekçiler kapitalist şirketlerin baskısı altındalar.
Ancak Çin’in bu zaafından istifade eden ABD’nin kışkırtıcı ve çok kirli bir rol oynadığını görmemiz gerekiyor. Ortada kesinlikle demokrasilerle otoriter rejimler arasında bir çatışma yok, tekellerin devletleri arasında askerileşmiş bir rekabete tanıklık ediyoruz.
ABD ikiyüzlüce kâğıt üzerinde kalan “Tek Çin Politikasına” bağlı olduğunu söylese de Tayvan’ı sürekli olarak silahlandırıyor. Son olarak Patriot füzeleri de dahil olmak üzere büyük bir silah anlaşması yaptı. Bu ay içinde ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin sonradan hastalık nedeniyle ertelenen Tayvan ziyaretini Çin büyük bir öfkeyle karşıladı ve gerekli yanıtı vereceklerini bildirdi.
Biraz daha güneye inince Filipinler’e bakmalıyız. Eski ABD sömürgesi ve sonra ABD hegemonyasında kalan Filipinler’in Çin ile aralarında Güney Çin Denizi’ndeki adalar nedeniyle ihtilaf bulunuyordu. Ancak 2016’da Duterte’nin başkan olarak seçilmesinden sonra Filipinler ABD’den daha bağımsız ve dengeli bir politika izlemişti.
Şimdi ise Nisan sonuna kadar sürecek kapsamlı bir askeri manevra ABD ve Filipinler Ordusu tarafından sürdürülüyor. Burada ayrıntısına girilmeyecek süreçte ABD Filipinler’i Çin’e karşı ördüğü ittifak sistemine katmış gözüküyor.
Şimdi en güneyde daha önce ele aldığımız Avustralya’nın durumuna bakabiliriz.
On yıl öncesine kadar daha dengeli bir diplomasi yürüten ve coğrafi komşuluk nedeniyle Çin ile karşılıklı gelişkin ticari bağları olan Avustralya sermayesi ABD’nin sıkı müttefikliğini tercih etmiş gözüküyor. QUAD’ın dışında geçen sene ABD ve İngiltere ile birlikte AUKUS adını taşıyan ittifaka dahil oldu ve ilk alınan karar Avustralya’nın nükleer denizaltı üreten bir ülke haline gelmesiydi. Ukrayna savaşından sonra ise bu üç devletin hipersonik füzelerin geliştirilmesi konusunda anlaştığı bildirildi.
Ukrayna’nın Avustralya’ya uzaklığı ise hiç sorun olmadı. Muhtemelen ABD’li yönlendiricileri Zelinski’nin kulağına Avustralya Parlamentosunda yapacağı konuşma öncesinde “zırhlı araç iste” demişlerdir. İstedi ve hemen kabul edildi, Avustralya Ukrayna’ya zırhlı araç yolluyor.
Son durağımız ise Hindistan. ABD’nin işi burada zora girmiş gözüküyor.
QUAD üyesi olan Hindistan Ukrayna savaşından sonra ABD’nin yoğun baskısı altında kalmasına rağmen Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmadı, hatta Rusya’dan enerji ithalatını artırdı. Rusya ve Hindistan’ın özellikle doğalgaz ve petrol ticaretinde yerel para birimlerinin kullanılması konusunda görüştükleri de söyleniyor.
Burada Hindistan sermayesinin bir ilkesinden çok pragmatizmin rol oynadığını söylemeliyiz. Tarihi nedenlerle Hindistan ordusu Sovyet ve Rus silahlarını kullanıyor, Rusya ile aralarında nükleer denizaltı anlaşması bulunuyor ve Hindistan’ın tek uçak gemisi Rusya’dan satın aldıkları Sovyet uçak gemisi.
Emperyalistler arasındaki bu tekin olmayan kirli oyun Pasifik’te bütün emekçileri tehdit ederek sürdürülüyor.
Ancak Hindistan’ın burada bahsettiğimiz diğer ülkelerde bu kadar öne çıkmayan başka bir özelliği daha var:
Son yıllarda Hindistan devasa işçi ve köylü eylemlerine sahne oldu. Bunları yönetebilecek kapasitede ve deneyimde hacimli komünist partileri bulunuyor.
Ne diyelim, emperyalizm çağı sosyalizme geçiş çağıdır aynı zamanda.
Erhan Nalçacı / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder