Yangının yıldönümünde felaketi yaşayanlar soL'a anlattı: 'Manavgat'ta yananlar TOKİ ile borçlandı. Halk kendi yaralarını sarıyor.'
Takvimler 28 Temmuz 2021 tarihini gösterdiğinde, Türkiye tarihinin en büyük yangınlarından biri başladı Antalya'nın Manavgat ilçesinde. Bu yangında 3 yurttaşımız yaşamını yitirirken 120 kişi de dumandan zehirlenme ve yaralanma nedeniyle hastaneye başvurdu. Yaklaşık 50 bini ormanlık alan olmakla birlikte 75 bin hektarlık alan yanarken, çıkan yangın sonucunda zarar gören ya da kullanılamaz hale gelen ev, ahır ya da benzeri yapıların sayıları iki bini geçti.
Yangının üzerinden bugün itibariyle tam bir yıl geçti ancak yangının yaraları sarılmış değil. Yangında zarar gören evlerin önemli bir çoğunluğunun yapımı henüz tamamlanmamışken, yeni evlerine yerleşen yurttaşları ise yüz binlerce liralık borçlar bekliyor. Konuya ilişkin görüşlerini soL Haber'e anlatan yurttaşlar geçtiğimiz bir yılı değerlendirdi.
'Travmayı atlatabilmiş değilim'
Yangının yayıldığı yaklaşık 30 köyden birisi Oymapınar Mahallesi'ydi. Oymapınar Barajı'nın yanı başındaki bu köyde yanan evler baraj suyunun az ötesinde küle döndü. Yangının tanıkları "Şimdiki aklımız olsa itfaiye ya da söndürme aracı beklemez baraj suyuna hidrofor falan kurardık. Gerçi elektrikler de kesildi yangın olunca ama kendi başımızın çaresine bakmamız gerektiğini öğrendik" diyor.
Hatice Öz Oymapınar'da yangının tanıklarından. Normalde Antalya merkezde yaşadığını ifade eden Öz, "Yaz ayları okullar da kapanınca köyümüze gittik. Felaketin ortasına düştüm. İnsanın çaresiz kalışını gördüm. Bizim ev yangından hafif hasarla kurtuldu ama komşumuzun evi küle döndü. Bize sığındılar, birlikte yaşadık bir süre. Herkes burada birbirini tanır tabii. Yabancı değildi hiçbiri. Ama uzunca süre devam etti yangının etkisi. Geceleri bazen uyandığımda hafif bir sarı ışık görsem yangın çıktı sanıyorum hala. İnanır mısınız, ketıl sesine uyandım geçenlerde. Hani suyu kaynatırken fokur fokur bir ses çıkar ya. Yangının gürültüsüne benzettim. O boğucu sesi tarif edemiyorum şimdi. Ama bir dal çıtırtısı duysam rüzgarda, yangın mı diye irkiliyorum. Travmayı atlatabilmiş değilim" diye anlatıyor yaşadıklarını. Yangında 20 köye ve Gündoğmuş ilçesine dayanışma malzemeleri götüren Manavgat'takli Kavaklı Semt Evi gönüllüleri etlili bir çalışma yürütmüş ve birçok yurttaşa ulaşmıştı.
Bu fotoğraf da o günlerde "halk kendi yaralarını kendi sarıyor" diye öne çıkan görüntüleri oluşturmuştu.'Evi ilk yapılan kişiye anahtarı 2 hafta önce teslim edildi'
Kazmanın toprağa ilk vurulduğu yerlerden biri Demirciler Mahallesi oldu. Yangında mağdur olan herkes, bu mahallede başlayan çalışmaları heyecanla karşılamış. Mahalle sakinlerinden Durdu Cengiz'in evi ise 2 hafta önce teslim edilebildi. Yani yangından yaklaşık 50 hafta sonra tamamalanabilen ev için mağdurlar bir yıl beklemiş oldu.
Yangını yaşayan yurttaşlardan Gülnur Kaya "Birçok evin inşaatı hala devam ediyor. Bitenlerin sayısı ise çok çok az. İhtiyacı karşılamanın ötesinde. Ama yapılan propagandaları görseniz hayret edersiniz. Yaptıkları evlerin propagandası kadar iş yapılsaydı birçoğumuzun evi tamamlanmış olacaktı" diyor.
Yangında zarar gören evlerden bazıları (Görsel Temmuz 2021 tarihine ait)'Reis geliyor dediler, bir yıllık işi bir haftada bitirdiler'
Bu sene yangının yıldönümünde AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Manavgat'a geleceği bilgisi üzerine yarıda kalan birçok yapının tamamlanması için çalışmaların hızlandırıldığı söyleniyor.
Mehmet Bey Yavrudoğan Mahallesi'nde yaşıyor. "Neredeyse 4 aydır çivi çakılmamış olan evlere gittiler bir haftada bitirdiler. Şaka değil bu 1 hafta bile sürmedi hatta. Yani içerde elektrik su da olsa oturulur. Basit eksiklikler kalmış. E o zaman biz neden bu kadar bekledik, bekletildik? İstedikleri zaman işler hızlıca yürüyormuş baksanıza. E Edoğan'ın geldiği falan da yok ortada. Madem böyle bir kaynak ve güç var neden Erdoğan'ın gelmesini bekliyoruz" derken bir yandan da hala giderilmeyen eksikliklere dikkat çekiyor.
'Yapılan yeni konutlar buralara uygun değil, hayvanların konulacağı yer yok'
Karaöz Köyü'nden Gülnur Kaya, yeni yapılan yelerin aynı zamanda amaca uygun olmadığını ifade ederken bir yıl geçmesine rağmen hala binaların tamamlanmamış olmasına dikkat çekiyor.
"Burada insanların önemli bir çoğunluğu köylü ve köy hayatı yaşıyor. Yapılan toplu konutlar ise bu ihtiyaca yönelik değil. Birçok kişi muhtemelen taşındıktan sonra buraları gelir elde etmek için satmanın yollarına bakacak. Şimdi yangın sürecinde bir sürü insanın hayvanı da can verdi. Kötü şeyler bunlar ama bugün mesela o eve taşınan biri keçisini ya da koyununu nereye koyacak? Bir ahırı var mı artık?
Burada köylüler üç dört tavuktan aldığı yumurta ile ineğinden sağdığı süt ile günlük yaşamını döndürüyor. Bu toplu konutlar diyor ki kibarca insanlara, kardeşim sen ayaklarının üzerinde durma boş ver. Öyle hayvancılıkla, tarımla, bahçeyle de uğraşma, git otelde garsonluk yap. Baştan aşağı yanlış işler" diyerek anlatıyor bu süreci.
Yangında zarar gören evlerin yerine yapılan toplu konutlar"Ortalama herkes 500 biner lira borçlandı"
Yangında evlerini kaybedenlerin TOKİ aracılığıyla yeniden borçlandırıldığını ifade eden köylüler hemen hemen herkesin en az 200 bin lira, yaygın örneklerde de 600-700 bin liraya kadar borçlandırıldığını ifade etti.
"Afet bölgesi ilanının" sadece borçları ertelemeye yaradığını ifade eden köylüler "Borçların ertelenmesinin çok bir önemi var mı bilemem ama esas mevzusu gelir elde etmek. Ben hayvanlarımızı kaybettim. Şimdi başka işte çalışıyorum. Traktörüm yandı, şimdi otel önlerinde resim çizerek insanlara karikatürler satmaya çalışıyorum. Yangında evim yandı diye eve gittiğim için çalıştığım otelden işten çıkarıldım. Mevzu bu kadar kardeşim. Parası olan gene başının çaresine baktı. Her birimiz yüzlerce bin lira borçlandık" diyor.
Zorunlu deprem sigortası olarak bilinen DASK'ın yangını karşılamadığını belirten mağdurlar aynı zamanda felaket bölgesi ilan edilen yerlerdeki yangınların DASK kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Ulukapı Köyü'nden Süleyman "Sorduk öğrendik ki DASK sadece depremi karşılıyormuş. İyi de bizim evdeki yangın elektrik kontağından ya da açık unutulan ocaktan çıkmadı ki. Bütün bir memleket yandı. Kabahat bizim gibi davranmayı bıraksın artık yetkililer" diyor.
'Cengiz ve Kolin'e bağlı elektrik şirketi yangın mağdurlarından abonelik parası istedi'
Gülnur Kaya, evleri yandıktan sonra birçok kişinin yeni abonelik başvurusunda şirketlerin yeniden 1000'er lira abonelik parası istediklerini ifade ediyor. Halkın verdiği tepkiler üzerine uygulamayı geri çeken Cengiz-Kolin (CK) Elektrik, bu parayı yangın mağdurlarından istemekten vazgeçmiş.
Kaya uygulamanın hatasını şu şekilde anlatıyor "Zaten bizim aboneliklerimiz vardı. Biz bunu iptal etmedik ki. Yangın geldi evimiz yandı ve yeni taşındığımız evlere ya da konteyner evlere yeniden fatura bağlattılar. Sonra da eskiden abone değilmişiz gibi yeniden abonelik parası istediler. Hani eski abonelikte verdilen güvence bedellerini falan da geri ödedikleri yok. Halk ses çıkarmasa resmen göz göre göre soygun yapacalardı. Neyse ki insanlar bir araya geldi sesini çıkardı da uygulamayı utanıp geri çektiler"
'Ne yangından ders çıkarıldı ne de önlemler alındı'
Sorunları anlatan köylülerin esas dikkat çektiği nokta ise yeni çıkabilecek yangınlar için önemli bir önlem alınmadığı oldu. Yangından ders çıkarılmadığını ifade eden köylüler, "Umarız bizim görmediğimiz bilmediğimiz olağanüstü önlemleri vardır. Yok her şey göründüğü gibiyse durum vahim. Mesela sulamalar ve suyun taşınması için neler yapıldı? Yangın anında elektrikler kesilirse diye jeneratör kuruldu mı su vanalarına? Köylere yangın söndürme istasyonları kuruldu mu? Yangın göletlerinin sayısı arttırıldı mı? Birçok köy yolunda yollar dar ve kötü olduğu için söndürme araçları ulaşamadı ya da ulaşımda zorluk yaşadı, buralarda yol çalışmaları oldu mu? Köylülere yangın söndürme noktasında eğitimler verildi mi? Sanmıyorum. Ben bunları ne duydum ne gördüm. Umarım sadece ben görmemişimdir" diyor.
Yangından ders çıkarmayan yetkilerin ise şu an en önemli mesaisi krizden çıkarılacak fırsatlara odaklanmak olmuş gibi görünüyor. Hava sıcaklıklarının 40 dereceyi aştığı Manavgat'ta yurttaşların en büyük ihtiyacı klima ve buzdolabı gibi soğutma cihazlarıyken hala koltuk kanepe yollayan yetkililerden umudunu kesmiş durumda herkes. Yangın anında olduğu gibi sonrasında da dayanışma ve mücadele sonuç getirecek gibi görünüyor.
ÖZKAN ÖZTAŞ / SOL-Özel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder