18 Ağustos 2022 Perşembe

Bulutlar açmadı mavi gök orda mı - Barış Terkoğlu / Cumhuriyet

 


Renkleri gözünle, tatları dilinle... Ya aşkı? Çok uzakta, yine de dokunmadan hissedebiliyorsun.

 28 Şubat davasını anlatan “Size Yalan Söylediler” kitabımızı Sami Menteş ile imzalıyorduk. Masamızda hapisteki komutanların eşleri de vardı. Onlar bize, biz onlara destektik.

Mahpus Vural Avar’ın eşi Tuna Avar’la bu sayede tanıştım. Sarı nokta nedeniyle, harfleri seçemiyordu. Ama aşktan bahsedince, gözlerindeki parıltı seçilebiliyordu. Tuna Avar’ın emekli albay olduğunu öğrendiğimde mesele daha da ilginç geldi.

Bütün aile asker derler ya...

Vural Avar, 1938’de Bitlis’te doğmuş. Doğduğunda, asker babası orada görevliymiş. 1939 doğumlu Tuna Avar’ın da babası, dayısı, amcası, asker. Hatta dedesi Cumhuriyet’in ilk jandarma komutanı.

İlk tanıştıkları günü soruyorum. Tuna Avar, hiç düşünmeden, 17 Kasım 1957 yanıtını veriyor. “Aslında hukuk fakültesine girmiştim ama aklımda pilot olmak vardı” diye başlıyor hikâyeye. Kazananlardan biri hastalanıp bırakınca, Tuna Avar yerine çağrılmış. Hukuku bırakıp hiç düşünmeden Harp Okulu’na koşmuş.

Yemekhanede ilk gün acemiliği ile oturuyordu. Mönü fakir. Derken, karşı masadan, askeri liseden Harbiye’ye gelmiş tecrübeli bir genç, kendi pişirdikleri balığı getirdi. “Yeni arkadaşımıza” diyor ama gözünün içine bile bakamıyordu. İşte o Vural Avar’dı.

Aşkın kendisini zorla kabul ettiren bir şansı vardır ya...

Aynı sıraya düştüler. Artık dirsekleri birbirine değiyordu. Birinci senenin sonunda evlenmeye karar vermişlerdi. İkinci senenin sonunda, mezun oldukları 30 Ağustos günü, yüzüklerini taktılar. Hava Kuvvetleri komutanı kürsüden kutladı. İlk danslarını komutan ve eşiyle yaptılar. 11 Aralık 1959’da da evlendiler.

MASKESİNİ İNDİRİP ÖPTÜM

Karıkoca havacı asker. “Evliliğimiz dikkate alındı, tayinlerimiz hep aynı şehre oldu” diyor Tuna Hanım. Eskişehir, Balıkesir, İstanbul, Merzifon, Napoli, Ankara... Vural Avar akademiyi ikincilikle kazanıp generalliğe ilerlerken Tuna Avar, 1983’te, Malatya’da albay rütbesiyle emekli olmuş. Üç farklı Hava Kuvvetleri komutanına karargâhta özel sekreterlik yapmış.

Çocukları yok. Tuna Hanım, “Vural’ı oğlum kabul ediyorum” diyerek gülümsüyor. “İnsanlar cüzdanında çocuğunun fotoğrafını taşıyor, ben de onunkini” diyor. Tuna Avar, dört kardeşinden üçünü kaybetmiş. Bir kardeşinin kızını Vural Paşa ile büyütmüşler. Yeşim’i evlat edinmişler. “Vural, hapiste ondan bahsedince hep gözleri doluyor” diye anlatıyor sevgisini.

FETÖ’nün savcılarının başlattığı 28 Şubat davasını, “aynı menzile yürüdüğünü” söyleyenlerin yargısı bitirdi. Geçen yıl bugünlerde tutuklanan Ahmet Çörekçi-İlhan Kılıç 90, Çetin Saner 83, Çetin Doğan-Hakkı Kılınç-Aydan Erol 82, Fevzi Türkeri-Yıldırım Türker 81, Cevat Temel Özkaynak 77, Erol Özkasnak 76, Kenan Deniz-İdris Koralp 74 yaşında cezaevinde.

Geçen yıl 20 Ağustos’ta tutuklanan Vural Avar da 84’ü aştı. 10 yıl önce, 19 ay hapiste kalmıştı. “O zaman daha gençtim, şimdi protezlerim var, gidip gelmek daha zor” diyor Tuna Hanım.

10 yıl önce, mahkemede, jandarmaların arasına “Ben de askerim” diye daldığını, bir anda Vural Paşa’yı öptüğünü söylüyor. Şimdi de pandemi nedeniyle maskeyle yapılan açık görüşteki halini, “maskesini indirip öptüm” diye anlatıyor. “O kadar kural tanımazlık da olsun” diyerek gülüyor. Görev başındayken mesaide yaşananların evde konuşulmadığını, bütün hayatlarının nasıl prensiplerle geçtiğini hatırlatıyor.

BANA AŞKIMI TSK VERDİ

Vural Avar, Genelkurmay Genel Plan ve Prensipler başkanıydı. Mahkemede “Benim için 28 Şubat süreci 28 Şubat 1997’de başladı, emekli olduğum 30 Ağustos 1998’de bitti” demişti. Tuna Hanım, Vural Paşa’nın emeklilik gününü hatırlıyor: “Gayet normal karşıladım. Öyle ki o gün misafirlerimiz vardı. Vural içeri çağırıp ‘Biraz üzülmüş gibi yapar mısın’ dedi. Ben de ‘Bunca yıldır benimle birliktesin, bundan büyük rütbe mi olur?’ dedim.”

Havacı pilot Vural Avar, korgeneral rütbesiyle emekli olmuştu. Karardan sonra rütbeleri sökülüp “er”e dönüştürüldü. Cezaevine gönderilen mektupta, “korgeneral” yazdığı için Vural Paşa’ya verilmediğini, Tuna Hanım’dan öğrendim.

Tuna Avar, “65 sene oldu, onu çok seviyorum” diyor. Görevlerde, eğitimlerde ayrı kalmışlar. Ama 65 yıl boyunca en uzun ayrılıklarının hapis olduğunu söylüyor.

Açık söyleyeyim. Ben olsam isyan ederdim. Ama o etmiyor. “Her şeyimi Silahlı Kuvvetler’e borçluyum. Bana aşkımı bile o verdi” diyor. “En güzel dönemini yaşamışız” sözünde ise bugüne dair bir kırgınlık seziyorum.

Tuna Avar, “Bir gün gelecek, o günü bekliyorum” diye bitiriyor her şeyi...

Ayrılıp kalabalığa karışırken “Aşkı insan yaratıyor, insan yaşatıyor, içini insan dolduruyor” diye düşünüyorum. Aklıma başlıktaki Cahit Zarifoğlu şiiri geliyor:

“Aklımdan çıkmıyorsun dedim

başka türlüsünü yorgunum anlatmaya.”

Barış Terkoğlu / Cumhuriyet





                                                     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder