4 Ağustos 2022 Perşembe

Kübalı bir kahraman ve eski bir tankın hatırlattıkları - Kemal Okuyan / SOL

 ABD’nin işgal girişimi Küba’nın sosyalizm yoluna girişini hızlandırdı, Sovyetler Birliği ile ilişkilerini geliştirdi ve Fidel Castro ile arkadaşlarının uyanıklılığını artırdı.

Berlin’deki parklardan birinin girişine bir tank yerleştirilmiştir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni işgale kalkışan Hitlercileri kovalayıp Avrupa’nın yarısını faşizmden temizleyen Kızıl Ordu birliklerinin kullandığı T-34’lerden biridir bu.

Alman Demokratik Cumhuriyeti’ni yuttuktan sonraki “zafer” havasına rağmen Sovyet askerlerinin anısını yaşatan bu anıt parktan kurtulamadı Federal Almanya.

Aynı T-34 Küba’da da karşıma çıktı bir müzenin bahçesinde. ABD emperyalizminin en utanç verici yenilgilerinden biri olan Domuzlar Körfezi Çıkartması’nda ABD zırhlılarına karşı Kübalı devrimcilerin T-34’leri maharetle kullandıklarını bilmiyordum.
Bildiğim, 1961’de önce limanlar, kent merkezlerinde sabotajlarla kaos yaratıp sonra Küba amblemi yapıştırdıkları ABD Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar ve çıkartma gemileriyle Küba’ya saldırdıkları ve hezimete uğradıklarıydı. Devrim sırasında ülkeden kaçan zengin çocuklarından, işkenceci polislerden, Diktatör Batista’nın muhafızlarından oluşan ve aylarca CIA ve Pentagon tarafından eğitilen paralı askerleri havadan ve denizden Küba’ya çıkarıp ayrı bir yönetim kurmak ve sonra Devrimi boğmaktı ABD yönetiminin niyeti.

Sonuç fiyaskoydu.

Her açıdan…

ABD’nin işgal girişimi Küba’nın sosyalizm yoluna girişini hızlandırdı, Sovyetler Birliği ile ilişkilerini geliştirdi ve Fidel Castro ile arkadaşlarının uyanıklılığını artırdı.

Beyaz Saray’daki alçaklar askeri müdahalenin işe yaramayacağını kısa sürede anladılar. O halde ekonomik savaş devreye sokulmalıydı.

Playa Giron’daki müzede bir başka tank daha sergileniyordu. Pırıl pırıl boyasıyla, tertemiz duran T-34’ün tersine bu tankın paletleri parçalanmış, yüzeyi yer yer pas tutmuş, top namlusu aşağıya düşmüştü. Tahrip edilen ABD tanklarından biriydi bu.
İşte  ABD Küba ekonomisini bu hale getirmeye çalışıyordu. Bir ölçüde başardı da.


Küba’da şu anda birçok gıda ve temel ihtiyaç maddesine erişimde sorun yaşanıyor. Sular sık sık kesiliyor. Çünkü elektrik üretiminde büyük sorun var. Sorun ülkenin elektrik üreten santrallerinin  türbinlerinin onarılamamasından kaynaklanıyor.

Ve Küba’daki hemen her sorun gibi bu da ablukaya bağlı!

Küba ihtiyacı olan türbin parçalarını hiçbir yerden alamıyor. ABD’nin müttefiki olmayan, tersine ABD ile rekabet hatta çatışma halinde olan ülkeler bile bankacılık sistemlerine dönük yaptırımlardan çekindikleri için Küba ekonomisi için gerekli yüksek teknoloji gerektiren ürünleri satmaya yanaşmıyor.

Elektrik kesintileri doğal olarak her şeyi etkiliyor. Pandemi sırasında ağır darbe alan ülke ekonomisi bu yıl yüzde onun üzerinde büyüme oranını yakalamış durumda ancak adanın toparlanması için daha fazlası gerekiyor. Elektrik kesintisi sanayiyi, tarımı, turizmi, her şeyi etkilediği gibi gıda tedarikinde büyük sorun çıkarıyor. Zaten ABD’nin istediği bu. Küba’yı ekonomik olarak yıkıma uğratmak.

Küba’ya ilk gidişimim üzerinden tam 29 yıl geçmiş. O sıralar Küba’nın ekonomik ve siyasi ilişkilerinin merkezinde duran Sovyetler Birliği’nin yıkılışı ile ülke bir anda olağanüstü bir döneme girmiş, herkes Küba Devrimi’nin sonunun gelmekte olduğunu düşünmeye başlamıştı.

Öyle olmadı.

Fidel Castro önderliğindeki Küba Komünist Partisi ve Küba halkı büyük bir kararlılık ve yaratıcılıkla sosyalizmin temel kazanımlarını korumayı becerdi.

Ancak ekonomik savaş hâlâ sürüyor.

Ülke Fidel’in yokluğuna alıştı, aynı kuşaktan birçok komünist hayata veda etti, Raul Castro bütün görevlerini bıraktı. Ülkenin siyasal yaşantısında artık gerillalar yok.

Ama Küba’nın her alanında, sürmekte olan savaşta gerekeni yapıp emperyalizmi püskürtebilecek kadrolar var.

Bu yıl Havana’da düzenlenecek 22. Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı’nın hazırlıklarını Küba Komünist Partili yetkililerle görüşmek üzere bir TKP heyeti olarak geçtiğimiz hafta gittiğimiz Küba’da bir bölümünü önceden tanıdığımız bu devrimcilerin gece gündüz çalıştıklarını gördük.

Ülkenin en etkili kişilerinden biri olan Küba Komünist Partisi Siyasi Büro üyesi ve Örgüt Sekreteri Roberto Morales Ojeda ülkenin sorunlarını ve bu sorunları göğüslemek için neler yaptıklarını olabildiğince açık bir biçimde anlattı.

Sonra hiç beklemediğimiz bir yerde Ramon ile karşılaştık. Küba’daki 75 bin kadar ekonomisti bir araya getiren Ekonomistler Birliği’nin sorumluluğunu üstlenmişti. Ramon Labañino Salazar, Miami’de Küba’ya karşı terörist faaliyetlerde bulunanları izlemek üzere ABD’ye gönderilen ve çok değerli bilgileri Küba devletine ulaştırdıktan sonra tutuklanıp ABD cezaevlerinde hapis yatan Beş Kübalı istihbaratçıdan biriydi.Özgürlükleri için bütün dünyada kampanyalar düzenleniyor, biz de elimizden geleni yapıyorduk. O sırada Kübalılara “ya bunlardan biri ülkesine ihanet ederse” diye sormuştuk kaygıyla. “Sıfır olasılık” yanıtını almıştık. Ramon’a bunu anlattığımızda gözleri doldu, sonra gülümsedi. “Biz halkımız, ülkemiz için görevimizi yaptık” diyordu. Şimdi başka bir görev üstlenmiş, ekonomi cephesine atanmıştı.

Bütün zorluklara rağmen ülkenin sosyalist karakterini koruyacaklarını anlatıyordu örnekler vererek.

Nereye gitsek Ramon’un yoldaşlarına rastladık. Her yaştan, her meslekten…

Elektrikler kesiliyor ama mücadele kesilmiyordu. Küba sosyalizmi bütün zorluklara rağmen eğitim ve sağlık alanındaki kazanımlarını korumaya, ülkede aç ve açıkta kimseyi bırakmamaya devam ediyordu. Kovid-19’a karşı kendi aşılarını geliştirmiş, çocuklar dahil olmak üzere bütün nüfusu aşılamayı becermişti. 11 milyon nüfuslu adada hiçbir sınırlama olmaksızın internete erişebilen akıllı telefon sahiplerinin sayısı 6,5 milyona ulaşmıştı.

Geçtiğimiz yıl başlayan gösterilere katılanlara “düşman” muamelesi yapılmamıştı. CIA beslemesi karşı devrimcileri tek tek biliyorlardı, onlarla yaşanan ekonomik güçlüklere tepki gösterenleri ayırıyor, halk içinde ideolojik çalışmaya odaklanıyorlardı.

Sosyalizmi savunmak için Komünist Parti’den bağımsız inisiyatifler de kendini göstermişti. Kırmızı Fularlılar bunlara bir örnekti. Küba halkının önemli bir kesimi, eşitlikçi bir düzen kurma kararlılığından uzaklaşmıyor ve bağımsızlıktan vazgeçmek istemiyordu.

2022 yazında tanık olduğumuz Küba’nın teslim olmaya niyeti yoktu. Küba halkı kararını vermişti: T-34’ün namlusu aşağıya düşmeyecek, boyası dökülmeyecekti…

Kemal Okuyan / SOL




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder