AKP-Cemaat ortaklığıyla yaratılan sahte delillerle tutuklandı. Çıktığında CHP'den siyasete girdi, yeni CHP eleştirisi yapıp Memleket Partisi'ne geçti. Çelebi'nin son durağı AKP oldu.
Polisin telefonuna 'sehven' telefon numarası yüklediği Teğmen Mehmet Ali Çelebi, AKP-Cemaat ortaklığının ürettiği Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanmış, hukuksuz şekilde cezaevinde tutulmuştu.
Toplam 41 ay cezaevinde kalan Çelebi, CHP'nin 35 ve 36. Kurultayları sonrasında Parti Meclisi'ne girdi.
2018'deki seçimlerde CHP'den İzmir Milletvekili seçildi.
Geçtiğimiz yıl ocak ayında Kılıçdaroğlu'na açık bir mektup yazan Mehmet Ali Çelebi, "İttifaklar baştan değil seçime yakın düşünülmeli, CHP 1. parti olmak için çabalamalıdır. Kurucu değerlerden en ufak taviz verilmemelidir. Parti içi demokrasi derinleştirilmelidir. Partinin bütün evlatları kucaklanmalıdır" demiş, Kılıçdaroğlu'nun yanıtı ise, "Cumhuriyet Halk Partisinde genel başkana mektup yazılmaz arkadaşlar. Genel başkandan randevu alınır, gelinir konuşulur. Kim arzu ediyorsa telefonu açar, randevuyu ister, gelir otururuz konuşuruz. Sorunları varsa dinler, çözeriz. Onları kabul etmeyiz, doğru değil" olmuştu.
Saray Rejimi deyip istifa etmişti...
Çelebi bu sürecin sonunda partiden istifa ederken, AKP'yi hedef alarak şöyle demişti:
"Ben yaşadım ve gördüm ki; bu CHP, o CHP değil. CHP, CHP'den sürgün edilmiş. Nereden nereye geldik. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden doğmuş özgüveni yüksek CHP'den, AKP'nin ve saray rejiminin miadı dolmuşken, kendi değerleri ve mücadelesiyle 1. parti olmaya çabalamayan, başka partileri parlatan ve siyasi sebil gibi besleyen, iktidar çöplüğünde yeni dostlar ararken partinin başarılı evlatlarını dışlayan CHP'ye geldik. Emperyalizme diz çöktürmüş CHP'den, S-400, Mavi Vatan, Kıbrıs, Libya, Azerbaycan, Suriye gibi milli konularda kekeleyen yöneticilere, 'Hangi istiklal vardır ki yabancıların planlarıyla yabancıların nasihatlarıyla yükselebilsin. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.' diyen Mustafa Kemal Atatürk'ten, yabancılardan demokrasi dilenen yöneticilere, Atatürk demekten imtina edenleri sahiplenen ve el üstünde tutan CHP'ye geldik. Kuldan yurttaş yaratan CHP'den; ülkeye hem demokrasi vadedip hem parti içinde AKP tipi demokrasiyi yani 'itaat et rahat et.' anlayışını hakim kılanlara, Parti Meclisi üyelerine, milletvekillerine, il-ilçe başkanlarına tuzluk muamelesi yapan anlayışa, 'Işığımız Öcalan' diyen kumpas tetikçilerini CHP için şans görebilen yöneticilere, Atatürk'ü alenen soykırımcı olarak niteleyen HDP yönetimine ses çıkaramayan yöneticilere, kadınlara seçme seçilme hakkı veren CHP’den, grup başkanvekili seçimlerinde milletvekillerinin dahi seçme seçilme hakkını yok sayan, grup başkanvekillerini dahi atayan CHP'ye geldik."
Memleket'e geçti, yetmedi
CHP'den istifası sonrası Muharrem İnce'nin Memleket Partisi'ne geçen ve burada Genel Başkan Yardımcılığı görevinde olan Mehmet Ali Çelebi, aradan geçen bir yılın ardından buradan da istifa etti.
Çelebi, "Israrlı uyarılarıma rağmen, "Ben" değil "biz" olamadığımızdan, Kuruluş ilkelerine rotasına aykırı tutum ve söylemlerden, Parti kurulları işletilmeyerek ortak akıl devre dışı bırkıldığından, Partinin büyümesi azimle devam ettirilmediğinden, Gençlerin dinamizmine ve heveslerine ket vurulduğundan, iftira üreten ve yayan, ayrımcılık yapan kişilere disiplin işletilmeyerek göz yumulmasından ötürü, Memleket Partisi üyeliğinden istifa ediyorum" dedi.
Rota AKP'ye kırıldı
Memleket Partisi'nden istifası sonrası rotayı AKP'ye doğru kıran Çelebi, "Şu anda Cumhur İttifakı net ve tutarlı gözüküyor. 6+2 masanın orada Abdullah Gül de var. Çıkmaz sokak olduğunu çok önceden söyledim. '6+1 masa çıkmaz sokaktır. Buradan Türkiye'ye hayır gelmez' dedim. Aynı düşüncem devam ediyor. Bir partide olup olmamam çok önemli değil. Şu anki tutumum, Cumhur İttifakı'nın ülkeyi milli istikamette daha net ve tutarlı götüreceğine dönük görüşüm devam etmektedir" diyecekti.
Bir süredir Cumhur İttifakı övgülerinin dozunu artıran Çelebi bugün itibariyle AKP'ye geçti.
Nereden nereye...
Çelebi'nin AKP'ye geçişi yandaş medyada sevince de neden olurken, şimdi sayfaları biraz geriye doğru çeviriyoruz...
Çelebi'nin AKP-Cemaat operasyonu sonrası yaşanan tutukluluğu sona erip tahliye edildiğinde olanlara.
soL'un 2011 yılındaki haberinden aynen aktarıyoruz:
Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin tutuklanmasının ardından yandaş medya, polis iddianamelerine dayandırarak birçok habere imza atmıştı. Haberler iddiaların gerçekliği önemsenmeden verilmiş, kamuoyu yönlendirilmeye çalışılmıştı.
Star gazetesi “Ergenekon ile Hizb-ut Tahrir kol kola yakalandı” başlığıyla verdiği haberde şu ifadeleri kullanmıştı:
“Ergenekon soruşturmasının 7. dalgasında gözaltına alınıp, soruşturma kapsamında tutuklanan ilk muvazzaf subay olan Mehmet Ali Çelebi’nin Hizb-ut Tahrir üyelerine “İrtibatı koparmayalım. Büyük işlere imza atacağız” mesajı attığı ortaya çıkmıştı.”
Sabah gazetesi 28.07.2009 tarihli haberinde “Hizb-Ut Tahrir örgütünde Ergenekon bağlantısı” manşetini kullanarak aşağıdaki ifadelere yer vermişti:
“Ergenekon yöneticisi olduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin de Hizb-ut Tahrir ile bağlantılı olan Süleyman Solmaz'ı Ergenekon'a kazandırdığı, bu yolla elde ettiği bilgileri Neriman Aydın'a ilettiği iddia ediliyor.”
Zaman gazetesi Hizb-ut Tahrir örgütünün Ergenekon sanıklarıyla telefonla görüştüğünü iddia ederek şu ifadeleri kullanmıştı:
“(…)Ergenekon soruşturması kapsamında, Karargâh Evleri yöneticisi oldukları iddiasıyla Ankara’da tutuklanan Kemal Aydın ve Neriman Aydın’ın evlerinde yapılan aramalarda Hizbuttahrir örgütüne ait belgeler ele geçirilmişti. Aydın ile irtibatlı olan teğmenler Mehmet Ali Çelebi(…)”
Taraf gazetesi ise yaptığı 28 Temmuz 2009 tarihinde “Hilafetçi Ergenekonu” manşeti atmış ve şöyle demişti:
“İstanbul’da Uluslararası Hilafet Toplantısı düzenlemeye hazırlanırken MİT’in ihbarıyla yakalanan Hizb-ut Tahrir liderlerinin Ergenekon sanıklarıyla bağlantısı ortaya çıktı. İkinci iddianamede Ergenekon ile bağlantılı örgütler arasında adı geçen Hizb-ut Tahrir’in, geçen pazar günü planladığı provokatif eylem son anda önlendi.”
Yeni Şafak gazetesi ise 21 Eylül 2008 tarihinde yayınladığı bir haberde haberde benzer bir anlayışıyla haberi şöyle vermişti:
“Gözaltındaki teğmenlerin bağlı oldukları birliklerdeki komutanları hakkındaki istihbari bilgileri Kemal Aydın ve kız kardeşi Neriman Aydın'a aktardığı onların bu bilgileri örgütün üst kademelerini ilettiği belirlendi. Teğmenlerden Mehmet Ali Çelebi'nin darbe planı yaptığı ve kamuoyuna yakında darbe olacağına dair söylentiler yaydığı ileri sürüldü."
Teğmen Çelebi’nin tutuklanmasından 29 ay sonra yaşanan bir gelişme, Ergenekon davasının perde arkasında yapılanlara dair, adeta bir itiraf niteliği taşıyordu. Çelebi’nin tutuklanmasına sebep olan telefon kayıtlarının, teğmenin telefonuna polis tarafından yüklendiği ortaya çıkmış, üstelik polis bu durumu itiraf etmek zorunda kalmıştı. İstanbul Organize Suçlar Şubesi, 21 Aralık 2010’da mahkemeye gönderdiği yazıda, “Kazancı’nın telefonuna ait rehber bilgilerinin sehven (yanlışlıkla) Çelebi’nin telefonuna ait rehber dökümlerinin içerisine eklenmiş olabileceği değerlendirilmiştir” dedi. Buna göre Emniyet, “Evet, yükledik, ama yanlışlıkla” diyerek, “Çelebi’nin telefonu yanlışlıkla açıldı, yanlışlıkla 139 numara yüklendi, sonra da 1 dakika 23 saniye içerisinde kapatıldı” demiş oldu!
Bu itiraftan sonra yandaş basın, polisin verdiği yeni bir istihbarat bilgilerini kullanarak konuyu başka yöne çekmeye çalıştı. Zaman gazetesi Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin polis hakkındaki iddiasının yalan çıktığını öne sürdü:
“Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin, polisin kendisini 'Hizbüttahrir ile bağlantılı göstermek için komplo kurduğu' yönündeki iddiası yalan çıktı. Yaşanan hatayı polisin yapmadığı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre, polis, TİB'in hatasını bularak mahkemeye rapor etti. Ancak bu rapor, Çelebi tarafından sanki Emniyet 'sehven' hata yapmış gibi gösterildi. Ancak bu ifade gerek sanık Çelebi, gerekse dün bazı gazeteler tarafından kasıtlı bir hata olarak gösterildi.”
Oysa sehven hata yapıldığını “bazı gazeteler” değil, Organize Şube açıklamış, üstelik mahkemeye yazılı olarak bildirmişti. Emniyet, yaptığı açıklamada, bu telefon numaralarının davaya dahil edilmediğini iddia ederek kendini savunmaya çalışsa da, kayıtların mahkemelerde Çelebi'ye defalarca sorulduğu biliniyor. Yandaş basın da polisin Çelebi'nin telefonuna numara yüklediği açıklanmadan önce yaptığı haberlerde, Ergenekon-Hizb-ut Tahrir ilişkisinin kanıtı olarak telefonda bulunan kayıtları göstermişti.
Tutuklanmasının ardından 975 gün sonra tahliye edilen Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin haberi yandaş medyada çok az yer buldu...(SOL)
/././
Kemal Okuyan'dan Mehmet Ali Çelebi yorumu (SOL)
Bir süredir gündemde olan Teğmen Çelebi tartışmasını değerlendiren TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, bir açıklama yayınlayarak "Çelebi yerine siyasetteki pop star sistemi tartışılmalıdır" dedi.
Bir süredir gündemde olan Teğmen Çelebi tartışmasını değerlendiren TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, bir açıklama yayınlayarak "Çelebi yerine siyasetteki pop star sistemi tartışılmalıdır" dedi.
Kişilere gereksiz ve temeli olmayan misyonların yüklenmesinin sistemin bir özelliği olduğuna vurgu yapan Okuyan, "Türkiye’nin kurtuluşu pop starların değil, emekçi halkın tamamının siyaset yaptığı ve bu kurulu düzeni yıktığı bir mücadeleden geçiyor" ifadelerini kullandı.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
Teğmen Çelebi’yi değil başka şeyleri tartışalım
"CHP’den sonra Memleket Partisi’nden de istifa edip Cumhur İttifakı’na göz kırpan Teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi göklere çıkarmak ya da ona saldırmak yerine siyasetteki pop star sistemi tartışılmalıdır.
Mağdurların, mağdur yakınlarının, şu ya da bu nedenle hızla ünlenenlerin vitrine çıkarıldığı siyaset kültürünü sorgulamayanların, hatta kendileri benzer bir biçimde siyaset ünlüsü haline gelenlerin Çelebi’yi eleştirmesinin hiçbir anlamı bulunmuyor.
Çelebi AKP iktidarı tarafından mağdur edilen subaylardan biriydi. Haksızlığa uğrayanlarla dayanışmak, bunun ötesinde haksızlıklara karşı çıkmak iyidir. Ancak Türkiye’de programı olmayan, ilkesellikten uzak ve giderek birbirlerine daha fazla benzeyen partiler için mağduriyet çok uygun bir siyasi malzeme haline geldi.
Haksızlığa uğrayan, bu nedenle tanınan kişilerin siyaset yapmasında elbette bir sakınca yok. Sakıncalı olan siyasetin pop star kültürüne teslim edilmesi, kişiselleştirilmesi, kişilere gereksiz ve temeli olmayan misyonlar yüklenmesidir. Bu sistemin en büyük özelliği sürekli zirveye taşıdığı kişileri aşağı düşürmesidir. Çelebi bunlardan biridir.
Türkiye’nin kurtuluşu pop starların değil, emekçi halkın tamamının siyaset yaptığı ve bu kurulu düzeni yıktığı bir mücadeleden geçiyor." (SOL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder