Türkiye’de her şey tekrar ediyor + 1921 Anayasası 11. maddenin gerçek anlamı - Özdemir İnce / Cumhuriyet

 

Türkiye’de her şey tekrar ediyor 

[480 sayfalık kitabı bir kez daha, bir yabancının yazıları olarak okurken Türkiye’de “zaman” olmadığını, zamanın geçmediğini fark ettim.

Türkiye’de her şey tekrar ediyor: Olaylar tekrar ediyor, sorunlar tekrar ediyor, politikacılar tekrar ediyor. Her alanda: Politikada, sanatta, edebiyatta.

Zaman yatay değil Türkiye’de, düşey ya da dikey... Süreç olarak yayılmıyor, katman katman yığılıyor. Ve bütün katmanlar birbirinin tekrarı.

Düşüncenin ve felsefenin, sanat ve edebiyat yapıtlarının en büyük düşmanının zaman olduğu söylenir ama zamanın (olmadığı için) düşman etkisi görülmüyor bu yazılarda.

Bu nedenle, 1984-1995  yılları arasında yazdığım yazılar aradan geçen yıllardan sonra da fırından yeni çıkmış gibi taptaze.

Örneğin DP (Demokrat Parti), AP (Adalet Partisi), ANAP (Anavatan Partisi) ve DYP (Doğru Yol Partisi) gibi kendilerinin merkezde ve merkez sağda olduklarını ileri süren ya da öyle oldukları kabul edilen partilerin trajedilerini “Merkez Sağın Trajedisi” adlı bir inceleme makalesinde ele almışım: Bir partinin merkez ya da merkez sağ partisi olabilmesi için statüko ve düzen partisi olması gerektiğini; bu partilerin Cumhuriyet ve Cumhuriyetin laiklik ilkesine bağlı olmalarının zorunluluk olduğunu yazmışım. Bu partilerin 1946’dan itibaren aşırı milliyetçi ve İslamcı görüşleri bünyesinde barındırdıklarını ve bu görüşlerin limonluğu görevini üstlenmiş olduklarını söylüyorum. Ve bir uyarıda bulunuyorum: Merkez sağ partiler, aşırı miliyetçi ve İslamcı görüşlerden kendilerini arındırmalıdır, politikalarını bu görüşlerle yarışan herhangi bir eksene oturtmamalıdır; bu partiler Cumhuriyetin partileri olmalıdır, yoksa kendi elleriyle canavar haline getirdikleri hareketler tarafından yozlaştırılırlar ve yutulurlar.

Baktığım fal ne yazık ki on yıl içinde gerçekleşti. Yakında merkez sağın komedisini yazacağım.

Yazmasam Olmazdı’da ileri sürdüğüm düşünce ve tahminlerin gerçekleşmesi, gerçekleşiyor olması beni alabildiğine mutsuz etti. Yazdıklarım keşke eskiseydi, zaman tarafından zamanaşımına uğratılsalardı gerçekten mutlu olurdum.

On beş-yirmi yıl önce Öğretim Birligi Yasası’nın (Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun) iktidarlar tarafından yozlaştırıldığını yazıyordum; şimdi, günümüz iktidarı adı geçen yasayı ortadan kaldırmak istiyor.

On beş-yirmi yıl önce, İslamcı partilerin meslekleri dinselleştirmeyi, imam-valiler, imam-mühendisler, imam-diplomatlar, imam-öğretmenler üretmeyi amaçladıklarını yazıyor ve bu büyük tehlikeyi haber veriyordum. 2004 yılında mesleklerin İslamileşmesi operasyonu tamamlanmak üzere...

Başka zaman ve ortamlarda, yazarın öngörülerinin gerçekleşmesi ona gurur verir, ama ben bu nedenle boğuntudan başka hiçbir şey duymuyorum.]¹

                                                          *** 

Okuduğunuz yazı, üç kitaptan (Söz ve yazı; Tarih Bağışlamaz; Çile Törenleri) oluşan YAZMASAM OLMAZDI² adlı kitabımın önsözünden alıntıdır. Sanki aradan 18 yıl geçmemiş gibi. Yıllar bizde uç uca eklenmiyor, katman katman üst üste yığılıyor:

Rejim konusunda suların bulanmaması, anlaşmazlık çıkmaması için kavramlar ve sözcükler konusunda anlaşmak gerekir. 

Bu tanımlar üzerinde anlaşmazsak, rastgele kullanırsak “Ülkemiz, sağcılık-solculuk, Türkçülük-Kürtçülük, Sünnilik-Alevilik, dindarlık-laiklik yüzünden yıllarca hem zamanını hem de enerjisini tületmiştir” diye konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı T.Karamollaoğlu’nun hatasını tekrarlamış oluruz. Oysa, “dindarlık” mevcut anayasanın birden fazla maddesinin koruması altındadır.Başta ikinci madde olmak üzere anayasanın dindarın haklarını koruyan maddeleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu düzeninin (statükosunun) temel öğeleridir. Ama ne yazık ki sağ cenah siyasetçileri bu inceliklere dikkat etmiyorlar.


1 Özdemir İnce, Yazmasam Olmazdı, Doğan Kitap, 2004. S. 8-9. 

2 Doğan Kitap 2004.

1921 Anayasası 11. maddenin gerçek anlamı

Önce özerklik (muhtariyet, otonomi, autonomie) ne anlama geliyor onu anlayalım. Bağımsızlık anlamına gelen özerklik ile yerinden (yerel) yönetim ve kurumsal (TRT, RTÜK, belediye vb.) özerklik aynı şey değildir. Bu nedenle az sonra okuyacağınız 11. maddedeki “muhtariyet” sözcüğünün, siyasal özerklikle hiçbir ilişkisi yoktur. Söz konusu olan, günümüz belediyelerinin özerk yönetimidir.

                                                        ***

Madde 11- Vilayet mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dahili siyaset, şeri adli ve askeri umur, beynelmilel iktisadi münasebat ve hükümetin umumi tekâlifi ile menafii birden ziyade vilayata, şamil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisi’nce vaz edilecek kavanin mucibince evkaf, medaris, maarif, sıhhiye, iktisat, ziraat, nafia ve muaveneti içtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi vilayet şûralarının salahiyeti dahilindedir.

11. MADDENİN DOĞRU ÇEVİRİSİ

Madde 11- Vilayet yerel işlerde kurumsal kimliğe ve bağımsızlığa sahiptir. İç ve dış siyaset, şeri, adli ve askeri işler, uluslararası ekonomik ilişkiler ve hükümetin genel politikasıyla kamu yararının birden fazla vilayeti içine aldığı (kapsadığı) hususlar ayrı tutulmak üzere, Büyük Millet Meclisi’nce yapılacak (çıkarılacak) kanunlar gereğince vakıflar, medreseler, milli eğitim, sağlık, ekonomi, tarım, bayındırlık ve sosyal yardımlaşma işlerinin düzenlenmesi ve yönetilmesi vilayet şûralarının (meclislerinin) yetkisi dahilindedir.

AÇIKLAMALAR:

1- 1921 Anayasası’nın maddelerini birbirinden ayrıymış gibi yorumlamak doğru değil. 1921 Anayasası’nın 2. maddesi şöyle: “İcra kudreti ve teşri (kanun yapma) salahiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisi’nde tecelli ve temerküz eder.”

Bu nedenle muhtariyeti siyasal özerklik olarak çeviremeyiz, yerel yönetim demek daha doğru, çünkü kanun yapma yetkisi verilmemiş vilayet yönetimlerine. Zaten madde “Vilayet mahalli umurda” diye başlamakta.

2- 11. maddedeki “şeri” sözcüğünü “hukuki” olarak anlayabiliriz. 

3- Yine 11. maddedeki  “vaz edilecek kavain” sözü de yapılacak kanunlar anlamında, yani anayasa yapıldığı sırada olmayan ama ona bağlı kanunların daha sonra çıkarılacağını anlıyoruz. Henüz tam bir hukuki sistem oluşmamış, kanunları yapacaklar ve vilayetlerin (yerel yönetimlerin) yerel bağımsızlığı Millet Meclisi’nin çıkaracağı kanunlarla sınırlı.

4-Bu madde ile daha önce valilere ait yetki belediye meclislerine verilmekte. Bu çok önemli.

                                                        ***

Bu maddenin kilit sözcük-kavramı ŞÛRA’dır ve bu sözcük “Sovyet”“parlamento”, “meclis”“konsey” ya da “danışma kurulu” anlamına gelir. “Şûra” ile “özerklik” (otonomi) eşanlamlı değildir. Sorun yanlış çeviriden kaynaklanıyor. Genel olarak şûra bilinen anlamı ile konsey, meclis ya da kurul anlamına gelmektedir. Kürt milliyetçilerini yanlış iddialara götüren etken “şûra”nın “siyasal özerklik” (otonomi, bağımsızlık) olarak tercüme edilmesidir. İşte bu nedenle, bağlam hiç düşünülmeden siyasal bağımsızlık olarak anlaşılıyor. Ve bu da neredeyse 100 yıldır sürmekte.

İster bir kaynak (yabancı) dilden ister dil içi çeviride olsun, sözcüklerin sözlük anlamlarından bağlamdaki (yani özgün metindeki) anlamını bulmak gerekir. Bu nedenle 11. maddenin özgün metnindeki (“Vilayet mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir”) “muhtariyet” sözcüğü (“Vilayet mahalli”) sınırlamasından dolayı “siyasal özerklik” olarak anlamak artık mümkün olmadığı için sözcüğün doğru anlamını bulmak zorundayız. Bu nedenle, “muhtariyeti” yerel yönetim olarak anlamak zorundayız.

Böyle anlarsak, böyle anlanırsa, böyle anlarlar ise belediye örgütleri olan yerlerde her belediyenin, yetki alanları içinde özerk ve yetkili olduğunu anlarız. Üstelik önümüzde, yetkileri AKP hükümeti tarafından kısıtlanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi var. İBB Başkanlığı’nın yetkileri hem İBB Meclisi’nde hem AKP ve MHP çoğunluğu hem AKP hükümeti tarafından kısıtlanmaktadır. Bu nedenle yerel yönetim özgürlükleri ve özerkliği bugün artık mevcut değildir.

Eğer 20 Kasım 2022 “Türkiye’de Her şey Tekrar Ediyor” başlıklı yazımı okuduysanız bu yazımı daha iyi anlarsınız.

Özdemir İnce / Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Kaz dağları'nda kamyon ordusu + Osman Gazi patladı yandı ve bize satıldı + Diyanet İşleri, Sayıştay denetiminden kaçamadı -SÖZCÜ

Kaz dağları'nda kamyon ordusu-Bahar Kurşun- Kaz Dağları’nda madencilik faaliyeti adı altında ağaç katliamı yapan Cengiz Holding, Halilağ...