19 Aralık 2022 Pazartesi

Bir anatomi dersinden taşanlar - FİDE LALE DURAK / SOL-Özel

 Rembrandt alışıldık olanın dışında hareket ederek, normalde doktorların arasında olan hiyerarşiyi bozmuş ve bunu sağlamak için dairesel üçgen şeklinde resmi kurgulamıştır.

                 Rembrandt, 1632, “Dr. Nicolaes Tulp’ın Anatomi Dersi”, Lahey Mauritshuis Müzesi

Rembrandt kariyerinde sıçrama yaratacak olan ünlü resmi “Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi” resmini yaptığında henüz 26 yaşındaydı. Amsterdam Cerrahlar Loncasının siparişi olan resim; portreciliğin fazla önemsenmediği bir dönemde yapılmış önemli bir grup portresidir. 

O dönemde resim sanatı, ele alması gereken konuların önemi bakımından bir hiyerarşiye tabiydi. Buna göre; portre, tarihsel, dinsel ve peyzaj resimlerinden sonra en son sırada yer alırdı. Portre resmi, gerçeğine ne kadar benzer ve ne kadar sanatçısının yorumundan uzak, nesnel bir betimlemeye kavuşursa o kadar başarılı sayılırdı. Bu yüzden sanatçının yaratıcılığını ve soyutlama becerisini gösterebildiği resimler tarih ve din konularını ele aldığı betimlemelerdi. Buna paralel olarak, rüştünü ispat etmek isteyen her ressam öncelikle tarihi ve dini konularla ilgilenirdi. Yine de asil sınıf kendi portresini yaptırmaktan hiçbir zaman vazgeçmediği için portrecilik asla kaybolmadı. 

Hollanda’da Cerrahlar Loncası gibi birçok kurum ve bu kurumların mensupları, tıpkı asiller gibi kalıcılığını, etkisini ve ününü artırmak için portrelerini yaptırırdı. Asil sınıfın yanında yükselmeye başlayan burjuvazi portrecilik geleneğine de uyarak kendine açmaya çalıştığı yeri belli ediyordu. Cerrahların toplumdaki yeri aynı zamanda politikti, birçok ünlü cerrah kent yönetiminde de görev alabiliyordu. Dr. Tulp Amsterdam’da tam dört kez Belediye Başkanlığı yapmıştı. Dr. Tulp’un, 1628’de Amsterdam Cerrahlar Loncasına baş anatomist/cerrah olarak getirildikten hemen sonra başlattığı modern anatomi dersleri ve halka açık anatomi incelemeleriyle dikkat çekiyordu. Ancak, Cerrahlar Loncasının Tıp fakülteleri gibi kadavraya ulaşabilmesine rağmen asıl imtiyazlar üniversiteler ile sınırlıydı. Cerrahların yaptığı bu anatomik incelemeler, yani diseksiyonlar, bilet satılarak halka açık bir şekilde, anatomi tiyatrosu adı verilen yerlerde yapılan bir nevi gösterilerdi. Anatomi tiyatrolarında kullanılan kadavralar sadece suçlulardan oluşurdu. Hatta bazen suçlular idam sehpasından direk kadavra masasına indirilir, halk da idam edilecek bir kişinin duyumunu aldıklarında aynı zamanda anatomi tiyatrosunda izleyebilecekleri bir gösteri olacağını bilirdi. Her ne kadar bu incelemelerin gösteri tarafı ilgi çekici olsa da ana amaç henüz acemi olan doktorların eğitimiydi. Diseksiyon dersi almak isteyen doktorlar cerrahlara başvurur, bunun için ödeme yaparlardı. Hollanda’da tek tıp fakültesi olan Leiden’de imkanlar daha fazla olduğu için doğal olarak buradaki cerrahlara ilgi daha yoğundu. İşte, Dr. Tulp böyle bir rekabet ortamında ününü artırabilmek, özellikle Leiden’daki meslektaşlarından öne çıkabilmek için Rembrandt’a sipariş vermişti.

“Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi” resminde Dr. Tulp’tan eğitim almak için ödeme yapmış, her biri döneminde bilinen, tanınan doktorları görürüz. Kimileri dikkatli bir şekilde Dr. Tulp’un gösterdiği kolun ayrıntısını inceler, kimileri kadavranın ayak ucunda açık olan anatomi kitabına bakar. Ölü bedenin beyazlığı ile inceleme yapanların koyu kıyafetleri arasında oluşan tezat ve kıyafetlerdeki özen resme bir ayin havası verir. Gerçekten de o dönemde anatomi incelemeleri ritüele benzer; Tanrı’nın yarattığı insan bedenini anlamak ve tekrar Tanrı’ya varmak, tüm bu eylemlilikle oluşan yeni bir din gibidir.  Bu yüzden, ilk anatomi incelemelerinin şapel ve kiliselerde yapılmış olması tesadüf değildir. 

Bu dönemde hem bilim hem de sanat alanında insan anatomisine yönelik yoğun bir ilgi vardı. Bilimsel ve sanatsal gelişmeler birbirini tetikleyerek geliştiriyordu. Örneğin, Vesalius, 1543 yılında çığır açıcı “De Humani Corporis Fabrika Libri Septem / Yedi Kitapta İnsan Vücudunun Dokusu Üzerine” kitabını tamamlamış ve bu kitapta insan yapısına gravür çizimleri ile birlikte yer vermişti. Leonardo da Vinci, 1510 yılına kadar kadın ve erkek olmak üzere toplam 30 kadavra üzerinde diseksiyon yapmıştı ve bu incelemelerin sonucunda çıkan yüzlerce çizimden (750 civarında olduğu tahmin ediliyor) başta tıp öğrencileri faydalanıyordu. Elbette Rönesans dönemindeki sanatsal gelişmeler, baskı yöntemindeki teknik gelişkinlik olmadan bu içerikte bir kitap çıkamaz ve sanatçıların da anatomiye bu kadar ilgileri olmazdı. Bilimdeki ve sanattaki bu gelişmeler, Rembrandt’ın kolun anatomisini gerçeğe çok yakın şekilde resmedilebilmesine imkân vermiştir. 

Dr. Tulp’un, resimde kol diseksiyonu sırasında betimlenmesini istemesinin de bir anlamı vardı. Yaygın kabul gören yoruma göre Dr. Tulp kendisini Vesalius ile özdeşleştiriyordu. Vesalius’un, bir doktorun temel enstrümanının el olduğunu belirten sözü ve kitabında yer alan bir gravürle kurulabilecek ilişkisellik bu yorumu güçlendirmektedir. Ayrıca resimde incelemesi yapılan sol kol, aslında sağ tarafa aittir. Duruş biçimine göre avuç içi yukarı bakması gerekirken bakmamakta ve baş parmak da dış kısımda, yani ters durmaktadır. Bu haliyle hatalı bir çizim izlenimi vermektedir. Anatomi incelemesinin koldan başlamış olması da bir başka hata gibi durmaktadır. Kadavranın ilk önce iç organlarının çıkartılarak çabuk çürüyecek olan kısımlarının bedenden uzaklaştırılması gerekir ama resimdeki kadavranın karın boşluğu henüz açılmamış, yapılması gerekenler yapılmadan kolun incelemesine geçilmiştir. Cerrahlar Loncasının siparişi olan bir resimde böyle bariz hataların fark edilmemiş olması imkansızdır. Bu bilinçli hataların nedeni tam bilinemese de, resmin simgesel bir kurgusunun olduğu ve Dr. Tulp’un tercih ettiği bir iç anlatıya sahip olduğu tahmin edilebilir. 

                 Johann Steven van Calcar, “De humani corporis fabrica libri septem”den ayrıntı

Dr. Tulp’un resme kattığı simgesel anlatının yanında Rembradt’ın üslubu ve kompozisyon tercihi de resmi bir kat daha etkileyici kılmaktadır. Rembrandt alışıldık olanın dışında hareket ederek, normalde doktorların arasında olan hiyerarşiyi bozmuş ve bunu sağlamak için dairesel üçgen şeklinde resmi kurgulamıştır. Portrelerde hissedilen karakterler sadece gerçeğine benzemez, aynı zamanda Rembrandt’ın portrelere kattığı yorumu da içerir. Karakterler nesnel ve duygusuz değil, ifadeli ve derse olan ilgilerini, heyecanlarını hissettirecek kadar canlıdırlar. Tüm renksizliği ile kadavra olduğundan bile ölüdür, onun üzerinde patlayan ışık, kafasını ve ayaklarını soğuk bir gölgede bırakır. Portrelere vuran aydınlıkla birlikte, kadavradan başlayarak gözümüz tüm resimde dolanır.

Böylece bir anatomi dersinden, genç bir ressamın ileride imza atacağı etkileyici portrelerin ip uçları, tüm din içi çelişkilerine rağmen insan bedeninin incelenmesinin dini bir ritüele dönüşerek (belki de bir çeşit aşma biçimi olarak) ilerleyen hikayesi, modern tıbbın başlangıcına dair izler taşar ve bizlerle buluşur.

FİDE LALE DURAK / SOL-Özel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder