23 Ocak 2023 Pazartesi

BELLEK - 24 OCAK -

 


OLAYLAR:

  • 1955 - Zonguldak'ta, Ereğli Kömür İşletmelerine bağlı Gelik ocağındaki grizu patlamasında 52 madenci öldü, 19 madenci yaralandı.
  • 1961 - Yassıada duruşmalarında Başsavcı Altay Ömer Egesel, Adnan Menderes'in idamını istedi.
  • 1980 - Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne Giden Süreç (1979- 12 Eylül 1980): Süleyman Demirel Hükûmeti, "24 Ocak Kararları"nı açıkladı. Dolar 35 liradan 70 liraya çıkarıldı. Birçok ürüne büyük zamlar yapıldı. Bülent Ecevit, "Demirel'in rejimi değiştirmeye çalıştığını, işçilerin bu kararlara karşı çıkıp haklarını almaları gerektiğini" söyledi.
  • 1980 - Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne Giden Süreç (1979- 12 Eylül 1980): Tariş olayları: Tariş'te çatışmalar sürdü. 20'si polis biri jandarma 35 kişi yaralandı. 450 öğrenci göz altına alındı.
  • 1990 - Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Türkiye Emlak Bankası'nı 60 milyon dolar ve 34 milyon İsviçre Frangı dolandırdığı iddiasıyla yargılanan iş insanı Kemal Horzum'u 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırdı. Bankanın iki görevlisine de aynı ceza verildi.
  • 1993 - Gazeteci ve yazar Uğur Mumcu, otomobiline yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldürüldü.
  • 2001 - Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, 4 koruması ve şoförü, uğradıkları silahlı saldırıda öldürüldü.

DOĞUMLAR:

ÖLÜMLER:

  • 1993 - Uğur Mumcu, Türk gazeteci ve yazar (suikast) (d. 1942)
  • Uğur Mumcu (22 Ağustos 1942, Kırşehir - 24 Ocak 1993, AnkaraTürk gazeteciaraştırmacı ve yazar24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu öldürüldü. Annesi Nadire Mumcu, babası tapu kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey idi. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde  Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu. Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür Mumcu) ve bir kızı (Özge) olmuştur. Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı" adında bir vakıf kurulmuştur. Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir milletvekili olarak girmiş ve 10 Ağustos 2007 - 7 Haziran 2015 tarihleri arasında TBMM başkanvekilliği görevini yürütmüştür. Ağabeyi ve İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı "Kardeşim Uğur Mumcu" adıyla bir kitapta toplanmıştır. İlköğretimi Ankara Devrim İlkokulunda ve ortaöğretimi Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de avukat olmak üzere başladığı üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı. Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada, 12 Mart döneminde, bir yazısında kullandığı, "Ordu uyanık olmalı." sözleriyle "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği hâlde 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmî tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak askerliğini tamamladı. Patnos'ta ağır koşullar altında askerliğini yaparken zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te "Gözlem" başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansında çalışmaktaydı. 1975 Mart'ında makalelerinden oluşan "Suçlular ve Güçlüler" adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayalî mobilya ihracatını konu edinen "Mobilya Dosyası" adlı kitabı yayımlandı. 1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977’de "Sakıncalı Piyade" ve "Bir Pulsuz Dilekçe" kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, "Sakıncalı Piyade" adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu'nda tam 700 kere sahneledi. 1978’de ise ünlülerin yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı "Büyüklerimiz" yayımlandı. Uğur Mumcu, Londra'da BBC Türkçe için Nuri Çolakoğlu ve Ayça Abakan'ın konuğu olduğu bir röportajda siyasi görüşünü şu sözlerle açıkladı: "Ben görüş olarak sosyalist eğilimliyim. Yani emekçi sınıfların toplumda yönetimi ele almasını istiyorum. Ben sosyalist bilincimi hergün artırıyorum. Ulusal bağımsız sol! Ben sosyalist eğilimliyim, işçi sınıfının, emekçi sınıf ve tabakaların demokratik yollarla iktidara gelmesini istiyorum. Bu görüşümden hiç ama hiç vazgeçmedim."

    Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne giden süreçte yaşananları eleştirdi. Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında, 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı "Çıkmaz Sokak"ı yayımladı. 7 Mart 1980 tarihinde yayımladığı yazısında anarşi ve terör ortamını şu sözlerle eleştirdi: "Bunun adı solculuk mu? Yoksul erlerin üstüne kurşun yağdıran, banka soyan eşkiyalık mıdır solculuk? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle solculuk... Bunun adı milliyetçilik mi? Savcıları, yargıçları, üniversite öğretim üyelerini, emniyet müdürlerini öldüren, yurttaş kanı içen canavarlık mıdır milliyetçilik? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle milliyetçilik..."

    19 Temmuz 1980'de eski başbakan Nihat Erim'in öldürülmesinden sonra 21 Temmuz 1980'de yazdığı "Savaşın Böylesi..." başlıklı yazısında ise teröre çare bulamayan siyasileri eleştirdi: "İşçisiyle, köylüsüyle, öğrencisi, öğretim üyesiyle, askeri ve sivili ile, okumuşu ve okumamışı ile yurttaşların kanını bu ölçüde sorumsuzca akıtan bir başka 'çok partili hayat' var mı yeryüzünde?"

    1981’de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı. 1982’de "Ağca Dosyası", ardından "Terörsüz Özgürlük" adlı makale derlemesi yayımlandı. 1982 Anayasası'nı eleştirdi. 1983 yılında   Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından T.C. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı. 12 Eylül döneminde aydınlara yapılanları anlatan "Sakıncasız" adlı oyunu yazdı, "Papa-Mafya-Ağca" kitabını yayımladı. 1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen "Rabıta" ve "12 Eylül Adaleti" kitaplarını, 1991’de de en önemli araştırmalarından biri olan "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" kitabını yayımladı. 1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet gazetesinde yazdı, Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü. PKK'yı, "şiddet yoluyla sonuç almak isteyen bir Kürt milliyetçisi terör örgütü" olarak tanımladı. PKK'nın yaptığı katliamlara tepki vermeyen derneklere, gazetelere vb. tepki gösterdi. İnsan Hakları Derneği de Mumcu'nun eleştirdiği oluşumlardan biri oldu. 7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi: "Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?" 8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki "Ültimatom" başlıklı yazısında ise yakında yayımlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazdı. Ağabeyi ve İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu, suikasttan önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet Millî İstihbarat Teşkilatı için çalıştığı iddiasını araştırması iddia edilmektedir. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirdi. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.Suikastı; İslamî Hareket Cephesi, İBDA-C, Hizbullah gibi örgütler üstlendi. Suikastın arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun, seri numarası silinmiş ve Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Bununla beraber ağabeyi Ceyhan Mumcu, kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail Büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla bire bir olarak görüşmek istediğini ancak Uğur Mumcu'nun tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtti. Ayrıca suikast öncesinde Uğur Mumcu, "Kürt Dosyası" başlıklı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK'nın ortaya çıkışını, Kürt ayaklanmalarını, Öcalan'ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Kitabını bitiremeden öldürülmüştür. Suikasttan sonra Mumcu'nun ailesini ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğunu" belirterek âdeta namus sözü verdiler. Suikastın failleri ise yakalanamadı. Mumcu'nun kızı Özge Mumcu, 28 Şubat belgeseline yaptığı açıklamada şöyle dedi:"Her siyasi cinayet sonrası olduğu gibi, 'Mutlaka çözülecektir. Kanı yerde kalmaz. Namus borcudur.' sözleriyle yaklaştılar ve hani Demirel'inden -o dönemin başbakanıydı-, içişleri bakanı İsmet Sezgin'di, Erdal İnönü başbakan yardımcısıydı. Hepsi 'namus borcu sözü' verdiler. Cenazede, olay yerine geldiklerinde, hepsi... Ama namus borçlarını yerine getiremediler."




  • 2001 - Ali Gaffar Okkan, Türk polis ve Diyarbakır Emniyet Müdürü (suikast) (d. 1952)
  • Ali Gaffar Okkan (d. 24 Şubat 1952; Hendek, Sakarya - ö. 24 Ocak 2001, Diyarbakır)
  • Diyarbakır Emniyet Müdürü iken faili hâlen meçhul olan bir suikast sonucu öldürülmüş Diyarbakır emniyet müdürüdür. Ali Gaffar Okkan, Sakarya ilinin Hendek ilçesinde 1952 yılında doğdu. 30 Eylül 1970 tarihinde Polis Koleji'nden, 29 Eylül 1973 tarihinde Polis Akademisi'nden mezun olarak İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne komiser yardımcısı olarak atandı. Bu ilde komiser rütbesine kadar çeşitli birimlerde görev yaptıktan sonra, 1983 yılında Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü'ne atanarak, 1985 yılında şube müdürlüğüne terfî etti. 1986 yılında Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev aldı. Bu ilde 1992 yılında emniyet müdür yardımcısı oldu. 6 Aralık 1993 tarihinde 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfî ederek Kars il emniyet müdürü olarak atandı. 18 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Bu arada İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamu yönetimi bölümündeki lisans eğitimini tamamlayarak mezun oldu. Kars emniyet müdürü iken, PKK ve  Hizbullah örgütlerinden olumsuz etkilenen Diyarbakır halkına emniyet müdürü olarak atandı. Hüseyin Velioğlu'nun İstanbul Beykoz'daki villasına yapılan baskında büyük rolü vardı. Gaffar Okkan, Hizbullah'ın çökertilmesinde çok önemli bir rol oynadı. Kadın polisler Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler. Gaffar Okkan, iki küçük otomobil aldı ve mavi-beyaza boyattı, ikişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim ediyor, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu. Havaalanındaki kadın polisler, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, onlara uçaklarına kadar eşlik etti. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okkan'ın ilklerinden biri de, şehrin önemli merkezlerine kameralar taktırmasıydı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi.Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü görevinde iken 24 Ocak 2001 günü saat 17:40 sıralarında makâmından valilik binasına makam aracıyla seyir hâlinde iken, Sezâi Karakoç Bulvarı üzerinde Et Balık Kurumu ile Eflatun Park arasında, kimliği belirsiz kişilerce pusuya düşürülerek açılan ateş sonucu olay yerinde hayatını kaybetti. Bu cinâyet hâlâ çözülememiş olmakla birlikte, Hizbullah tarafından işlenildiği iddia edilmektedir. Hakkında pek çok gazete yazısı ve kitap yazıldı. Ayrıca Gaffar Okkan'ın hayatını ve bu suikastı konu alan "3310 Öldürüldü" isimli kitap Emrah Gürkan tarafından kaleme alındı.

  • 2007 - İsmail Cem, Türk siyasetçi, gazeteci ve Dış İşleri Bakanı (d. 1940)
  • İsmail Cem (d. 15 Şubat 1940, İstanbul - 24 Ocak 2007, İstanbul), 
  • Türk siyasetçi ve gazeteci. 1997 ile 2002 yılları arasında Türkiye Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı. 2000 yılında dünyada yılın devlet adamı ödülüne layık görüldü. Suikast sonucu hayatını kaybeden gazeteci-yazar Abdi İpekçi ile kuzenlerdir. 1959 yılında Robert Lisesinden, 1962 yılında Lozan Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Ertesi yıl Milliyet'te gazeteciliğe başladı. 1964'ten 1969'a değin Cumhuriyet gazetesinde çeşitli konularda incelemeleri yayımlandı, 1964-66 yılları arasında bu gazetenin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1971-1974 arasında Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi Başkanlığını yürüttü. CHP-MSP koalisyon hükûmeti döneminde TRT Genel Müdürlüğü görevinde bulundu (1974-1975). Bu görevde TRT toplumsal, siyasi, kültürel ve eğitimsel yayınlara ağırlık verdi, klasik edebiyat eserlerinin dizi uyarlamalarını yayınlamaya başladı ve ilk canlı mevlit yayınını gerçekleştirdi. I. Milliyetçi Cephe hükûmetince genel müdürlükten alınması ve Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararına karşın görevine iade edilmemesi iktidarla muhalefet arasında uzun süren tartışmalara yol açtı. 1975'te Ercan Arıklı ve Kadri Kayabal ile birlikte Politika gazetesini kurdu ve bu gazetenin hem başyazarlığını hem yayın yönetmenliğini yaptı. 1991'de Paris Siyasal Bilgiler Enstitüsünde siyaset sosyolojisi dalında yüksek lisans yaptı.1985'te Halkçı Parti (HP) ile Sosyal Demokrasi Partisi'nin (SODEP) birleşmesiyle kurulan Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin (SHP) Merkez Karar ve Yönetim Kurulunda görev aldı. Partinin Haziran 1987'de yapılan 3. Olağanüstü Kongresi'nde de Parti Meclisine ve Merkez Yürütme Kurulu üyeliğine seçildi. 1987 genel seçimlerinde SHP listesinden İstanbul milletvekili seçildi. Parti içinde Deniz Baykal'la birlikte "Yeni Sol" denen grupta yer aldı, bu dönemde yazdıklarıyla Anadolu Solu'nun teorisyeni olarak öne çıkarıldı. 25-26 Haziran 1988'de yapılan SHP II. Kurultayı'nda genel başkanlık yarışına girdiği Erdal İnönü'ye yenildi. 1991 genel seçimlerinde yine SHP listesinden İstanbul milletvekili seçildi. 1992’de Deniz Baykal ile birlikte SHP'den ayrılarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yeniden oluşumunda önemli rol oynayan Cem, 1993 cumhurbaşkanlığı seçimine CHP adayı olarak katıldı. 7 Temmuz 1995’te 50. Hükûmet'te Ercan Karakaş’tan boşalan Kültür Bakanlığı görevini üstlendi (24 Haziran 1995-5 Ekim 1995). Zamanla Deniz Baykal'ın çekirdek kadrosundan uzaklaşan Cem, yine de beklenmedik bir kararla 1995 genel seçimleri öncesinde CHP'den istifa ederek Demokratik Sol Parti'ye (DSP) geçti; bu partiden Kayseri  milletvekili seçildi. DSP TBMM Grup Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi (1996). 30 Haziran 1997 tarihinde kurulan 55. Hükûmette Dışişleri Bakanlığı görevine atandı, bakanlık görevini 56. ve 57. hükûmetlerde de sürdürdü. Bakanlığı döneminde özellikle Avrupa Birliği (AB)-Türkiye ilişkilerine yoğunlaşan Cem, Türkiye'nin Aralık 1999'da AB adayı olmasında ve Yunanistan ile ilişkilerin düzeltilmesinde etkili rol oynadı. Türkiye'nin AB üyelik süreciyle ilgili politikaları genel olarak başarılı kabul edildi ve birçok kişinin dikkatini çekti. 11 Temmuz 2002'de, Başbakan ve DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in bozulan sağlığı ve buna bağlı olarak hem hükûmetin hem de hükûmetin en büyük ortağı olan DSP'nin kan kaybettiğini düşünerek hükûmet ve Demokratik Sol Parti'nin artık işlevini yitirdiği gerekçesiyle dışişleri bakanlığı görevinden ve DSP'den istifa etti. Kısa süre sonra Zeki Eker, Hüsamettin Özkan ve Kemal Derviş ile birlikte Yeni Türkiye Partisi'nin (YTP) kuruluşuna katıldı ve bu partinin genel başkanlığına getirildi (22 Temmuz 2002). YTP'nin beklenen ilgiyi görememesi üzerine, Deniz Baykal'ın çağrısıyla 2004 yılının Ekim ayında YTP'nin Cumhuriyet Halk Partisi'ne katılma kararı alındı. Bu karar üzerine genel başkanlık görevi de sona eren Cem, CHP’nin 29-30 Ocak 2005 tarihlerinde yapılan 13. Olağanüstü Kurultayı'nda Parti Meclisi üyeliğine seçildi. Bu görevi dışında Bilim ve Kültür Platformu Başkanı ve genel başkan başdanışmanı olarak görev yaptı. İsmail Cem, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en uzun süre görev yapan (1997-2002) dördüncü dışişleri bakanıdır. 18 ve 19. dönem İstanbul, 20 ve 21. dönem Kayseri milletvekilliği yaptı. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ve Batı Avrupa Birliği (BAB) Asamblesi üyeliklerine seçildi (1987-1996). AKPM Sosyalist Grubu Başkanvekilliğine seçildi (1989-91), (1993-95). AKPM ve BAB Asamblesi Türk Parlamenter Grubu Başkanlığına seçildi (1996). Avrupa Medya Enstitüsü Danışma Kurulu üyeliği yaptı. Elçin Cem ile evli olan İsmail Cem, İpek ve Kerim adlarında iki çocuk babasıydı. İsmail Cem, 26 Aralık 2006'da akciğer kanseri tedavisi için yatırıldığı İstanbul Cerrahi Hastanesinde 15 Ocak'tan itibaren enfeksiyon nedeniyle yoğun bakıma alınarak  antibiyotik tedavisi görmeye başlamıştı. İsmail Cem, 24 Ocak 2007 saat 09.50'de öldü. Cenazesine aynı dönem çalıştığı meslektaşı Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu da katılmış, Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabrine çiçek ve toprak atmıştır. Yorgo Papandreu 9 Ekim 2009 tarihli Türkiye ziyareti kapsamında iki ülke (Türkiye-Yunanistan) arasında dostluğu başlattığı için İsmail Cem'in mezarına zeytin dalı getirdi. 2010 yılında Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) tarafından İsmail Cem Televizyon Ödülleri düzenlenmeye başlandı.

  • 2022 - Fatma Girik, Türk oyuncu, senarist, yapımcı ve siyasetçi (d. 1942)
  • Fatma Girik (12 Aralık 1942, İstanbul - 24 Ocak 2022, İstanbul)
  • Türk oyuncu, senarist, yapımcı ve siyasetçidir. 1956-2012 yılları arasında 200'den fazla sinema filmi ve dizide rol alan Girik; canlandırdığı sert, mağrur ve haksızlıklara karşı boyun eğmeyen Anadolu kadını karakterleri ile tanındı. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın ile birlikte Yeşilçam'ın dört yapraklı yoncasından birisi olarak kabul edildi. Kemal Sunal'ın başrolde yer aldığı aralarında Bekçiler KralıDokunmayın Şabanıma ve Yüz Numaralı Adam gibi filmlerin yapımcılığını üstlendi. 1986 yapımı Garip filminin senaryosunu Memduh Ün ve Bülent Oran ile birlikte yazdı. 1990 tarihli Gün Ortasında Karanlık filminin sanat yönetmenliğini üstlenen Girik, 1984 tarihli Postacı filminin dekor tasarımında görev aldı. 1988 yılında aktif siyasete atılarak 1989-1994 yılları arasında Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP)'den Şişli Belediye Başkanı olarak görev aldı. İlk kez 1965 yılında Keşanlı Ali Destanı filmi ile Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Kadın Oyuncu Ödülüne" layık görüldü. Daha sonra Sürtüğün Kızı (1967), Ezo Gelin (1969), Boş Beşik (1970) ve Acı (1971) filmleri ile dört kez daha "En İyi Kadın Oyuncu" ödülüne değer görüldü. Hayatının büyük bir kısmında senarist ve yönetmen Memduh Ün ile birliktelik yaşayan Fatma Girik, 24 Ocak 2022'de COVID-19'a bağlı organ yetmezliği nedeniyle İstanbul'da 79 yaşında öldü. Naaşı, vasiyeti üzerine Muğla'nın Bodrum ilçesinde Memduh Ün'ün yanına defnedildi.12 Aralık 1942 tarihinde Hayri ve Münevver Girik'in üç çocuğundan biri olarak İstanbul'da Sultanahmet semtinde doğdu ve burada büyüdü. Babası dalgıç, annesi ev hanımıydı. İstanbul Kız Lisesi'ni (modern Cağaloğlu Anadolu Lisesi) bitirdi. Bu dönemde annesiyle birlikte filmlerde figüranlık yapmaya başladı. 1957 yılında ilk baş rolü olan, yönetmenliğini ve senaristliğini  Seyfi Havaeri'nin yaptığı Leke'ydi. Bu filmin ardından birkaç yapımda daha oynadı.  Memduh Ün'ün yönetmenliğinde 1960 yapımı Ölüm Peşimizde'de oynadı. Girik, 180'den fazla filmde rol aldı. 1964 yılında Türkiye'ye iyi niyet elçisi olarak gelen Kirk Douglas'ı karşılayan isimler arasında olmuştur. 1974 yılında Cüneyt Arkın ile beraber Kıbrıs Harekâtı döneminde Türk askerine moral vermek için Kıbrıs'a gittiler. Girik, 1989 yerel seçimlerinde SHP'den Şişli Belediye Başkanlığına aday oldu ve seçimleri kazandı. Deniz Baykal'a destek veren Girik, CHP'nin tekrar açılmasından sonra SHP'den istifa etti. Ancak Girik'in 1993'te CHP'ye girmeyeceği ve politikadan çekilerek sanata yöneleceği duyuruldu. Girik, 1994 yerel seçimlerine kadar görevini devam ettirdi. 1993 yılında kısa bir dönem televizyon ekranlarında Söz Fato'da adlı bir programın sunuculuğunu da yapmıştır. 1995 yılında bir dizi için intihar canlandırması yaptığı sırada dublör kullanmayan Girik binanın ikinci katından düştü ve omurgasından yaralandı. 1999'da CHP'den Şişli Belediye Başkanlığı için aday oldu, ancak CHP'nin Şişli eski İlçe Başkanı Dursun Çaltı'nın kendi başkanlık girişimlerini sabote ettiğini öne sürerek adaylıktan istifa etti. Bunun üzerine Deniz Baykal eski ANAPlı belediye başkanı Mehmet Emin Sungur'u aday gösterdi ancak seçimi DSP'nin adayı Mustafa Sarıgül  kazandı.  2000'lerin başında Girik Bodrum'un Torba mahallesine yerleşti. 2017 yılında kalça ekleminde saptanan bir dejenerasyon sonucunda yaşadığı ağrılar nedeniyle kalça protezi ameliyatına girdi. 2019'da yaşadığı düşme nedeniyle hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. 2021 yılında Girik sağlık durumunun iyi olmadığını, yardım olmadan yürüyemediğini tansiyon problemlerinin olduğunu ve beyin ameliyatı geçirmiş olduğunu açıkladı. Fatma Girik, 24 Ocak 2022'de tedavi gördüğü İstanbul'un Beşiktaş ilçesindeki Liv Hospital  hastanesinde  COVID-19'a bağlı çoklu organ yetmezliği nedeniyle 79 yaşında öldü. 27 Ocak 2022'de ilk olarak Şişli Belediye Başkanlığı binasında daha sonra Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda anma etkinliği düzenlendi. Teşvikiye Camii'nde öğle namazına  müteakip kılınan cenaze namazı ve devlet töreninin ardından naaşı  Muğla'nın  Bodrum ilçesine gönderildi. 28 Ocak'ta vasiyeti üzerine Torba Mezarlığına, hayat arkadaşı Memduh Ün'ün yanına defnedildi. ÖDÜLLERİ: 

  • 1965: 2. Altın Portakal Film Festivali - En İyi Kadın Oyuncu - Keşanlı Ali Destanı
  • 1967: 4. Altın Portakal Film Festivali - En İyi Kadın Oyuncu - Sürtüğün Kızı
  • 1969: 1. Altın Koza Film Festivali - En İyi Kadın Oyuncu - Ezo Gelin
  • 1970: 2. Altın Koza Film Festivali - En İyi Kadın Oyuncu - Boş Beşik
  • 1971: 3. Altın Koza Film Festivali - En İyi Kadın Oyuncu - Acı
  • 2007: 18. Ankara Uluslararası Film Festivali - "Aziz Nesin Emek Ödülü"
  • 1998: 35. Altın Portakal Film Festivali – Yaşam Boyu Onur Ödülü
  • 2006: 13. Altın Koza Film Festivali - Yaşam Boyu Onur Ödülü
  • 2007: Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema - Sinema Onur Ödülü

       (derleyen: mstfkrc)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder