Maraş bir yıkım şantiyesinden farksız. Bu enkazın ortasında onlarca kayıp var. Pırlanta Apartmanı'nda kayıp 13 kişinin yakınları umutların tükendiği korkunç bekleyişten bitap. Sevdiklerinin mezarı olması için çabalarken yalnız bırakılmanın acısı yüreklerinden silinmiyor.
9 kişiyi kurtaran Ferhat Altınışık, 3 haftadır kızı, damadı ve 2 torununu bulmak için ekiplerle beraber mesai yapıyor.
Depremin 20. günü. Kahramanmaraş'ta gün aydınlanırken terk edilmiş enkaz sessizliği var. Sadece güvercinler yarı yıkılmış binaların boşluklarından kanat çırpıyor. Enkaz önlerindeki ateşler sönmüş, yanık odun parçaları artık toz kaplı. Yıkıntıların üzerinde onlarca iş makinesi, sokakları dolduran yüzlerce kamyon hareketsiz. Caddeler boyu moloz yığınlarına boğulmuş kent. Sağlam görünen tek yapı belediyenin gemiye benzeyen modern görünümlü binası. Bir de; devasa bir moloz yığınından farksız Sandalzade Bulvarı'ndaki Kahramanmaraş Mimarlar Odası binası ayakta ve üzerinde çatlak bile yok. Bu bina yıkımın ortasında binlerce kişiyi öldüren gerçeği haykırıyor. Çürük yapılaşmayı, bundan para kazananları, siyasi bağlantıları, belediyedeki işbitiricileri, rüşvet çarklarını, bu ölümcül beton rejimini anlatıyor.
Saat 08.00'e yaklaşırken çorba, kahvaltılık dağıtılan köşe başlarında işçi kıyafetiyle emekçiler sıraya giriyor. Dev bir şantiyenin işe başlama saati gibi. Enkaz üzerindeki iş makineleri devasa kollarını kaldırarak uyanmaya başlıyor. Kepçelerini betona sapladıklarında çürük betonun tozu yükseliyor. Kepçelerin çektiği paslı, ince demir yumakların içi insanların hatıralarıyla dolu. Uçlarından yorgan, perde, çarşaf parçaları sarkarken kamyon kasalarına dökülüyorlar. Dev şantiye artık uyandı, her yerde iş makinelerinin demir, beton kustuğu gürültü ve toz var. Kamyonlar caddeleri doldurdu. Arka sokaklarda yüzlerce enkaz var ve henüz çalışma başlamadı bile. Merkezdeki yıkıntılarda çalışmalar hızlı. İktidarın göz boyayabilmesi için ölümün izleri hemen silinmeli, yeni beton bloklar bir an önce yükselmeli. Merkez Onikişubat ilçesindeki Seçkinler Sitesi'nin enkazı sokağın 3 kat altına kadar kazılmış. Beş iş makinesi daha derine inerken buranın yaşlı bir esnafı, halat ile bağladığı sepeti aşağı sarkıtıyor. Oğlu aşağıdan çıkardığı kırık eşyaları sepete koyuyor. Sepeti yukarı çeken yaşlı esnaf molozlar arasında sağlam parça bulmaya çalışıyor. Caddenin karşı tarafında zar zor ayakta duran 6 katlı binaya taşıma asansörü dayanmış. Yorganlar, yataklar, elektronik eşyalar indirilirken sahipleri daha önce çıkarılmış koltuklara oturmuş seyrediyor. Bu bina yıkılsa sadece eşyaları yükleyenler değil, onlar da molozların arasında kalacak. Ama ne uyaran var ne de yasak tanıyan. Her yanda ağır hasarlı binalardan eşyalar ölümüne indiriliyor.Üç enkaz uzakta iki mühendis ve iki işçi parçalanmış bir kolonun başında. Makineyle karot alıyorlar. Sabır Apartmanı'ymış burası. Onlarca kişi hayatını kaybetmiş. Öğlen olduğunda otomobilden çok daha fazla kamyon var sokaklarda, caddelerde. Enkaz önünde kuyruk oluyor, moloz, demir ve insanların hatıralarını kasalarına doldurup gidiyorlar.Ellerimizle kazdıkArtık AFAD ekipleri birkaç enkazda var. Canlı kurtarma umudu yok. Kayıpları arıyorlar. O toz duman olmuş yıkıntılarda sevdiğinin bir mezarının bile olmadığı çıldırtıcı acı var. Yorgun, yılgın ekipler defalarca kazılmış çukura umutsuz bakıyor.Derin çukura dönüşmüş enkazdan biri: Pırlanta Apartmanı. Kahramanmaraş merkez Onikişubat ilçesindeki 8 katlı, 32 daireli apartman 30 yıllıktı. Bina çürük, zemini yapılaşmaya elverişsizdi.
Aslıhan-Necati Öter çifti ile çocukları Çınar Poyraz ve Rüzgar
İş makinesinin kepçesi suyla dolmuş zeminde gezerken Ferhat Altınışık ve eşi Zeliha Altınışık izliyor. 20 gündür bu yıkımın içindeler. Pırlanta Apartmanı'ndan 43 cenaze çıkarıldı ama onların kızı Aslıhan Öter (23), damatları Necati Öter (33), torunları 3 yaşındaki Çınar Poyraz ve 6 yaşındaki Rüzgar'dan hiçbir iz yok. Artık tek istedikleri sevdiklerinin bir mezarının olması. Ferhat Altınışık inşaatçı, güçlü bir adam. Depremden sadece 45 dakika sonra Pırlanta Apartmanı'nın enkazına gelmiş. Kızını, torunlarını ve damadını ararken onların komşusu 9 kişiyi molozların arasından çıkarmış. Yıkıntıda yangın çıkmış, vakit çok sınırlıyken bir itfaiye aracı bulmak için can havliyle koşuşturmuş. Ama nafile. Şöyle anlatıyor: "Ben iş aletleri bulup enkazdan 9 kişi çıkardım. Yalvardım bir yardım için ama kimse yoktu, AFAD yoktu, asker yoktu, itfaiye yoktu. İş makinesi yoktu. Ellerimizle yangın olmayan kısımları kazdık. Süleyman Soylu geldiği zaman onun da yüzüne söyledim. İkinci günün akşamına kadar kimse gelmedi. Bir su veren bile olmadı. Ben yalan söylemiyorum. İki gün kimse gelmedi. Televizyonlarda yalan söylüyorlar. Ben Tayyip Erdoğan'a oy verdim. Ben milliyetçiyim. Ben devletten yardım istemiyorum. Ben kızımı, torunlarımı istiyorum. 20 gündür buradayız biz. Hiç ayrılmadık buradan." Ferhat Altınışık güçlü bir adam, dudaklarını ısırıyor, kendini bırakmıyor. Sonra çakır gözleri doluyor, dudakları titriyor: "Bugün 26 Şubat. Kızımın doğum günü bugün." Ağlıyor. Eşi Zeliha Altınışık'ın gözyaşları ona eşlik ediyor. Zeliha Altınışık "Rüyamda gördüm dün gece. Evimizin önünde molozlar yığılmış. Kızımın içinde olduğunu biliyorum. Babasına gösteriyorum olduğu yeri. Betonları açıyor eliyle kızımın yüzü görünüyor. Ama babası yine üstünü örtüyor. Sonra ben açıyorum. Tertemiz yüzü, çok güzeldi benim kızım. Çığlık atarak uyandım. Biliyorum, benim kızım burada. Her gece rüyamda görüyorum."
Yalvardık kimse gelmedi
Sonra Pırlanta enkazını karşısındaki Sezai Karakoç Anaokulunu gösteriyor ve anlatıyor: "Torunum Rüzgar bu anaokuluna gidiyordu. Bir yıl önce taşındılar bu binanın 7. katına. Ama yine taşınacaklardı. Ev tutmuşlardı. Kolilemişti eşyalarını kızım. O gece 01.30'a kadar telefonda teyzesiyle konuşmuş."
Anaokulunun bahçesine çıkarılmış sıralarda Pırlanta Apartmanı'nda yakınları kayıp olan diğer aileler bekliyor. Zeliha Altınışık kendisiyle aynı acıyı yaşayanlara kederle bakıp konuşuyor:
"Hepimiz o günden beri buradayız. Ülkeyi yönetenler, televizyonlar yalan söylüyor. İki gün biz kendimizi parçaladık, yalvardık kimse gelmedi. Bir itfaiye geldi. Su sıktı, bitince gitti. Duman çıkıyordu. 'Betonu kaldırırsanız alevlenir' dediler, gittiler. Enkazda bir asker vardı. İkinci günün akşamı askerler onun için geldi. Cenazesini alıp gittiler. İlk gün buraya arama kurtarma ekibi gelseydi, belki çocuklarımızı kurtaracaklardı. Biz artık sadece onları bulup toprağa vermek istiyoruz."
Bu sırada Ferhat Altınışık'ın kurtardığı komşuları Birgül arıyor. "Hepimizi Ferhat abi kurtardı, yoksa ölmüştük" diyor. İki kadın telefonda ağlıyor. Zeliha ve Ferhat Altınışık biri 15 diğeri 23 yaşındaki oğulları için hayata tutunmak zorunda.
Çaresiz kaldık
Pırlanta Apartmanı'nın arkasındaki enkazda 15 cenaze çıkarıldığını duymuşlar. Orada cenazeleri çıkaran ekibi öğrenmeye çalışıyorlar. Ama bu konuda bilgiye ulaşamamışlar. Bugün de enkazdaki çalışma tamamlandı. Yine hiç iz yok.
Torunlarını, çocuklarını kaybetmiş yaşlı aile, beton ile suyun karıştığı çamur içinde yürüyerek uzaklaşıyor. Kepçelerden çıkan toz çöküyor üzerlerine. Beton parçaları, birbirine dolanmış ince demirler, yatak, yorgan, bez parçaları, paramparça otomobiller iki yanlarında iki duvar gibi yükseliyor. Korkunç tünelin sonu başka yıkıntıların dizildiği caddeye çıkıyor. AFAD görevlilerinin yanında bir başka baba var. O gece mesaisinde olduğu için 6 Şubat gecesi Pırlanta Apartmanı'ndaki evlerinde değildi. Depremden sonra moloz yığınları arasında koşarak 30 dakikada buraya gelmişti. Eşi Özlem ve 18 yaşındaki kızı Mislina evdeydi. Bina tamamen çökmüş, yolu kapatmıştı. Yangın henüz başlamamışken Ferhat Altınışık ile enkazın içinde bir ses duymaya çalışıyorlardı. Saatlerce elleriyle kazdılar. O günden beri Özlem ve Mislina'yı yıkıntının içinde arıyor.
Kayıp olan Özlem Sarı ve kızı Mislina Sarı
Metin olmaya çalışırken "Mislina'yı ehliyet kursuna yazdırmıştım" diyor ve gözlerinden yaşlar boşalıyor. 20 yaşındaki oğlu o gece şehir dışında üniversitedeydi. Şimdi yanında, ona sarılıyor. "Maraş'a iki gün ne itfaiye ne AFAD ne de asker geldi. Biz çaresiz kaldık" diyor. O da diğer aileler gibi DNA örneği vermiş ama sonucun çıkması aylar sürecek. Eşi ve kızının enkazdan çıkarılmadığını anlatıyor. "Bütün cenazelere baktık. Onlar değildi. Buradalar, biliyorum" diyor. Ama enkaz defalarca diğer tarafa taşınıp aranmış. 20. gün moloz yığını kamyonlara yüklenip götürülüyor. AFAD görevlisi yeniden yanına geldiğinde yorgun ve umutsuz bir sessizlik çöküyor. Baba ve oğlu da iki yanı enkaz tünelde beton çamura bata çıka uzaklaşıyor.
Pırlanta Apartmanı'nda Barış Efe Kargın, Muhammed Taha Elabdulassaf ve Makbule Reyhanlı isimli üç kişi daha kayıp. Yüz metre uzaktaki Yeşilada Apartmanı'nda ise 26 kişinin kayıp olduğu söyleniyor. Ancak o enkazda artık arama yok. Kahramanmaraş'ta güneş batıyor, yıkım karanlığa gömülüyor. İş makineleri uzun kollarını betona saplayıp duruyor, kamyonlar yeniden yıkıntıların arasına park ediyor. Yıkım şantiyesinden farksız Kahramanmaraş'ın betona boğulmuş mesaisi sona eriyor. Emekçiler ve depremzedeler yüzlerce kişilik yemek kuyruklarına giriyor. Tepede teras isimli yerden bürokratlar yarattıkları acıya bakıyor. İki, üç gün boyunca ortalıkta görünmeyenler tek kelime etmiyor. Milyonların şahit olduğu gerçeği gizleyebileceklerini sanıyorlar. İki genç yanımdan geçerken konuşuyor: “Buraların halini televizyonlar göstermiyor. Kahramanmaraş akşam tamamen ıssızlaşıyor. Sadece sokak lambaları ve çadırların ışıkları yanıyor.”
***
Enkazdan iki torununun cansız bedenini çıkaran Uğur Bayazıt kayıp olan oğlu, gelini, bir torununu arıyor. Bayazıt: Sanki yok oldular
Sanki yok oldular
Anaokulundaki sırada Uğur Bayazıt bitkin oturuyor. Yanında eşi, 80'li yaşlarındaki kayınvalidesi ve kayınpederi var. Uğur Bayazıt kırlaşmış sakallarını kopartırcasına çekiyor. Pırlanta Apartmanı'nın enkazında oğlu Hacı Muharrem Bayazıt (33), gelini Hatice Bayazıt (32) ve henüz 1 yaşındaki torunu İrem'i arıyor. Bu enkazdan torunları 4 yaşındaki Burçe Sena, 6 yaşındaki Elif Sena ve onların dayısı Erdinç Musaoğlu'nun cansız bedenlerini çıkarmışlar.
Hacı Muharrem Bayazıt
Uğur Bayazıt "Artık umudumuz kalmadı. Köyde torunlarımın yanına 3 mezar daha açmıştık. Ama bulamadık onları. Bir hastanede olmalarını hayal ediyoruz ama her yere baktık, yoklar. O gece bizim evimizden buraya döndüler. Sanki yok oldular. Eşyaları da bulunmadı." Anaokulun bahçesindeki birkaç parça eşyayı işaret ediyor. "Sadece bunlar çıktı. Kızım internete baktı. Böyle yangında insanın kemikleri yok olmazmış. Lütfen bize evlatlarımızı bulun."
Hatice Bayazıt, kucağındaki kızı İrem ile birlikte Pırlanta Apartmanında kayıp. Diğer çocukları 4 yaşındaki Burçe Sena ve 6 yaşındaki Elif Sena’nın cansız bedenleri enkazdan çıkarıldı.
Timur Soykan / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder