Balıkesir Ayvalık’ın dünyaca ünlü Sarımsaklı Plajı ciddi bir yıkımla karşı karşıya. Ayvalık’ı dünya markası yapmak ve turizmi geliştirmek adı altında ne yazık ki güzelim Sarımsaklı Plajı’nın kumsallarına beton dökülüyor. Üstelik 2017 yılında Sarımsaklı Plajı’nda keşfedilen ve dünya üzerinde sadece bu plajda yetiştiği için “Ayvalıkensis” adıyla literatüre kazandırılan Ayvalık çemeninin çiçekleri üzerine dökülüyor betonlar! Bu kadarı da olmaz mı diyorsun? Oluyor, maalesef!..
BİTKİLERİN İSİM ANASI
2017 yılında Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülendam Tümen, Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Satıl ve Altınoluk Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Selami Selvi tarafından başlatılan ‘Balıkesir’in biyolojik çeşitliliği, biyolojik zenginliği’ projesinde keşfedilen bir bitkinin o güne kadar bilinen hiçbir türe ait olmadığı ortaya çıktı. Bitkiye “Ayvalıkensis” (Ayvalık çemeni) adı verilirken bitkinin Latince adı ise litratüre ‘Trigonella coerulescens ayvalikensis’ olarak kaydedildi.
Prof. Dr. Gülendam Tümen neredeyse yarım asrı bulan (46 yıl) akademik yaşamı boyunca yaptığı araştırmalar ve buluşlarla “bitkiler isim anası” olarak anılan bir bilim insanı. Yaptığı çalışmalar ve keşfettiği türler nedeniyle Tümen’in adı birçok bitkiye verildi. Nepeta argolica subsp. tumeniana (Gülnanesi), Sideritis gulendamiae (Hanımçayı), Stachys gulendamii ve Taurocletodes tumenae sp. Nov bunlardan sadece birkaçı. Tümen ve ekibinin son buluşu ise dünya literatürüne “Ayvalıkensis” (Ayvalık çemeni) adı ile geçti.
2020 yılında emekli olan Tümen’in de içinde bulunduğu öğretim üyeleri tarafından keşfedilen bu bitki dünyada sadece Ayvalık’ın Sarımsaklı Plajı’nda, çok dar bir alanda yetişiyor. Yaşam alanı son derece kısıtlı olduğu için nesli tehlike altında olan bu nadir bitkinin fotoğrafı 2018 yılında basılan “Ayvalık Adaları Tabiat Parkı Çiçekli Bitkileri” kitabının da kapak resmi olarak kullanıldı. Türünü devam ettirebilmesi için gözümüz gibi korumamız gereken bu bitkinin tam da yayılım gösterdiği alanlara ne acıdır ki “Turizmi geliştirme” adı altında bir süredir beton yollar, parke taşları döşeniyor!..
SAHİL YAPILAŞMAYA NASIL AÇILDI?
Endemik bitkinin yaşam alanını tehdit eden bu süreç 2014 yılında, yerel seçimlerinden hemen sonra başladı. Sarımsaklı Plajı’nda 230 dönümlük alanın Balıkesir Büyükşehir Belediyesine kiralanması sonrası belediyenin plajda yapılacağını duyurduğu proje Ayvalıklıların yoğun tepkisi ile karşılaşınca geri çekilmişti. Yine de sermaye açısından rantı son derece iştah kabartıcı olan bu projeden vazgeçilmedi.
Bölgenin statüsünün “Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak tescil edilmesinin ardından da düğmeye basıldı. Bu statü değişikliği bölgeyi “Niteliğini Kaybetmiş Kumsal Alan” olarak yapılaşmaya açık hale getirdi ve “rekreasyon alanı” adı altında, ÇED muafiyetinin de arkasına sığınılarak sahilde betonlaşma ve yapılaşmayı başlatan proje uygulanmaya başlandı.
Bu proje öncesi Ayvalık halkı, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve üniversitelerin hiçbirinden görüş alınmış değil. Hal böyle olunca proje kapalı kapılar arkasında, halkın çıkarı değil bir grup sermayedarın çıkarı için pişirildi. Dolayısıyla Ayvalıklıların kıyı yasası, planlama, şehircilik ilkeleri ve kamu yararına aykırı olduğu yönünde ciddi eleştirileriyle birlikte tepkilerin de odağı oldu.
MİLYON YILDA OLUŞAN KUMSALA TAŞ VE BETON DÖKÜLÜYOR
17 Mayıs’ta Sarımsaklı Plajı’nda bir araya gelen Ayvalıklılar Türkiye’nin en uzun kumul ekosistemleri arasında yer alan kumsalın Madra Çayı’nın Kozak’tan taşıdığı granit kumuyla milyonlarca yılda oluştuğuna dikkat çektiler. Yurttaşlar Sarımsaklı kumsallarının taş ve betonla kaplanarak şantiye alanına çevrilmesinden duydukları rahatsızlığı dile getirdiler.
Bu rahatsızlıklardan bazıları şöyleydi;
- - Halka ait olması gereken Sarımsaklı Plajı’nda sahil şezlongculara, işletmelere kiraya verilerek halkın olması gereken plaj yok edilecek
- - Nicedir işgal altında olan, kavgaların, hak ihlallerinin yaşandığı Sarımsaklı Plajı’nda artık para ödenmeden havlu bile serilemeyecek, bir sonraki aşamada denize bile girilemeyecek
- - Temel ihtiyaç olan duş, tuvalet, soyunma kabini gibi yapılar da parayla kullanılacak
- - Güya halkın yararı için yapılan bisiklet yolu, yürüyüş yolu, konser alanı gibi alanlar rantiyenin elinde ticaret malzemesi haline gelecektir.
ULUSLARARASI SKANDAL!
Gelelim işin belki de tüm dünyada tepki uyandıracak boyutuna. Kendine has florasıyla, endemik türlerin yaşam alanı olan plajda 2017 yılında keşfedilen endemik “Ayvalıkensis” bitkisinin dünyada tehlike altındaki türlerin kırmızı listesine (IUCN) göre, “Zarar görebilir” türler içerisinde yer alması sahildeki yıkımı uluslararası bir tartışmanın konusu da yapabilir. Dünya üzerinde türü tehdit altında olan ya da zarar görebilir notuyla koruma listesine eklenen türler, bu özellikleriyle sadece bizleri değil tüm dünyayı ilgilendiren bir niteliğe bürünürler. Türkiye de, bu koruma altına alınan türlerle ilgili Basel ve Bern Sözleşmeleri gibi uluslararası sözleşmelere taraf olduğu için söz verdiği şekilde bu türleri korumakla mükellef. Bununla birlikte, sadece Sarımsaklı Plajı’nda yaşayabilen “Ayvalıkensis” bitkisinin sahile turistik tesis, duş, spor alanı, gezi yolu yapılacağı gibi gerekçelerle kamyonlar altında ezilmesi, yaşam alanlarına beton dökülmesi Türkiye’nin imza attığı bu uluslararası anlaşmalara tamamen aykırı davrandığı anlamına gelir.
DÜNYA İNSANLARIN BABASININ ÇİFTLİĞİ DEĞİL!
Dünya insanların babasının çiftliği değil! Tüm canlı türlerinin en az insanlar kadar yaşama, soylarını devam ettirme hakları var. İnsanlar, kendi yaşam koşullarını iyileştirmek ya da Sarımsaklı Plajı’nda yapılan projede olduğu gibi küçük bir grubun kasasına para akıtmak için endemik bir türün yaşam alanını yok edemez, türe zarar veremez.
Bu, deprem ve seçimler nedeniyle ikinci planda kalan ancak şu sıralarda yeniden gündeme gelen “ekokırım yasası” kapsamında tartışılması gereken bir konu aslında. Bir türün yaşam hakkını yok etmenin insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına alınması ve ekokırım olarak nitelenerek en ağır şekilde cezalandırılmasını öngören yasa teklifi önümüzdeki günlerde kamuoyunda daha çok tartışılacaktır. Bu açıdan da gerek Balıkesir Büyükşehir Belediyesini, gerekse bu yıkım projesinin altında imzası olan ya da yetkisi olduğu halde bu yıkıma karşı koymayan tüm kurum-kuruluş ve hatta bizleri, yani yurttaşları ilgilendiren bir durum söz konusu.
Adımızın gelecekte “ekokırımcı” olarak anılmasını istemiyorsak “Ayvalıkensis”i mutlaka korumak zorundayız. Bu, bizim gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz ve dünya üzerindeki tüm türlerin yaşam hakkı için bugünden yapmamız gereken bir ödevdir…
Özer Akdemir / EVRENSEL
Fotoğraflar: Günerkenayvalık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder