Meşru, gayri meşru (Özdemir İnce)
İki tanım:
Meşru: Anayasanın, yasaların, genel ahlakın doğru bulduğu.
Gayri meşru: Meşru olmayan. Anayasanın, yasaların, genel ahlakın doğru bulmadığı.
Temel değerler:
Vatan: Bir ulusun üzerinde egemenlik kurduğu, üzerinde özgür bir şekilde yaşadığı ülke, topraklar. Türkiye ithal vatandaşların vatanı değildir.
Vatandaş: Bir ülkenin vatandaşlık haklarına sahip kişi. Seçme ve seçilme hakkı, (erkek için) askerlik yapmak ve vergi vermekle görevli kişi. Erdoğanistan’ın özel vatandaşları Türkiye’ye vergi veriyor mu? Türkçe bilmeden seçme hakkına sahip kişiyi milletvekili ya da cumhurbaşkanı seçer misiniz?
Millet (Ulus): Genel olarak bir toprak, vatan üzerinde yaşayan homojen insan topluluğu. Aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk...
İthal vatandaşlar “millet”ten değildir.
AKP döneminin geçer akçeleri:
Yalan: Aldatmak amacıyla ve gerçeğe aykırı olarak söylenen söz. Doğru ve gerçek olmayan, uydurma, asılsız (söz, haber vb.) İktidar büyüklerinin varoluş nedeni, yatırım ve sermayesi!
İftira: Bir kimseye gerçek olmayan bir kötülüğü, ayıbı, utancı ve suçu, amaçlı olarak, bilerek yükleme, kara çalma. Gafillerin, yurttaşlık bilincinden yosunların afyonu.
Müfteri: İftiracı. Kötülük kumkuması, insan onurundan yoksun aşağılık kişi.
Rüşvet: Bir kamu görevlisinin, kendisine bir yarar sağlamak amacıyla, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için biriyle vardığı anlaşma uyarınca aldığı para ya da karşılık.
Liyakat: Layık olma, yaraşma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik, yetenek. AKP saltanatında aranmayan, kötü sayılan nitelik.
Nepotizm: Akraba ve arkadaş kayırma. İltimas geçmek, torpil yapmak.
İki şey:
Bilinçsiz gençlik: İki yerde işe yarar: sporda ve yatakta. İkisinde de yetenek gerekir.
Lümpen proletarya (Marx’a göre): Marx’ın Louis Bonaparte’ın 18. Brumaire’i (1852) adlı kitabında tanımlamasına göre toplumun sınıfları tarafından istenmeyenler tanımında dolandırıcılar, itimat hilebazları, genelev sahipleri, çaput ve kemik tüccarları, laternacılar, dilenciler ve toplumun diğer kimsesizleri...
Yurtdışında yaşayanlar oy vermemeli: Vatandaşlık bilinci erozyona uğramayan, bizimle kader ortaklığını yitirmeyen, eğitimli ve aydın nitelikli ve yol arkadaşlarımız dışında kalan, Türk Lirası yabancı ülkeler parası karşısında değer yitirdikçe semirip zenginleşen bu lümpen kitlenin bizimle herhangi bir kader ortaklığı yoktur. Çağının çağdaşı, demokrasi aşığı kitleyi gücendirmek pahasına da olsa, yurtdışında yaşayanlara oy hakkı tanınması ülkemizin geleceği için zararlı ve tehlikeli olmuştur.
Türkçe bilmeyen ithal yurttaşlar: Tamamı asalak ve mesleksiz olup siyasal İslamcıdır, Cumhuriyet düşmanıdır. R.T. Erdoğan’ın paralı paramiliter gücü ve seçmen deposudur. Ülkemiz için büyük bir tehlikedir. Gelecek seçime kadar en az 10 milyon yabancı ayaktakımı vatandaş yapılacaktır.
Sonuç: Bu seçimin, Türkiye sınırları içinde meşru galibi Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Cumhurbaşkanlığı “gayri meşru” tarafından çalınmış ve despotizm kazanmıştır. Ancak despotizm fani, demokrasi ölümsüzdür.
Bu seçimin gayri meşru galibi R.T. Erdoğan’dır. Seçimi yurtiçindeki kadrolu seçmenler, yurtdışında yaşayan ve enflasyon sayesinde zenginleşen, vatandaşlık ruhundan yoksun, tuzu kuru, ülkemizin geleceğini umursamayan, dolar ve Avro’nun tutsağı olmuş Türkiyeliler ve Türkçe bilmeyen, TC vatandaşı olup Türk olmayan, Cumhuriyet ve demokrasi düşmanı bir güruhun verdiği oylar sayesinde kazanmıştır.
Acıyan kadınlarımıza acısın! Ama onlar kendilerine acınsın istemezler, milletvekili kontenjanı isterler. Kendilerini tanımlayamayan yoksullara kimse acımasın, nasıl olsa onların Allah’ı var ama Allah’ın defter ve kitabında onların yeri ve adı yok.
Türkiye’de yaşayan Türkler R.T. Erdoğan’ı seçmedi! Yurtdışı oylar ile ithal vatandaşlığın oylarını toplamdan düşün, anlarsınız! Yazık oldu, Türkiye artık ipotek altında, yakında icraya verilirse hiç şaşmam!
Bana gelince: Bir kez daha seçim kaybettim ama yenilmedim, pes etmedim! Zamanında yapılırsa gelecek seçimde 92 yaşımda olacağım. Kazanmak için çalışacağım!
Haydi, şu melun teröristlerin işini bitirin de seçime benzer bir seçim yapalım!
/././
Montaj kazandı (Murat Ağırel)
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları cumhurbaşkanını seçti. Resmi olmayan sonuçlara göre Recep Tayyip Erdoğan kâğıt üzerinde yenilgisiz olarak siyasi kariyerini noktalamaya doğru gidiyor.
Bu dönemde iktidarı; bir darbe girişimi, bir muhtıra, (2008) küresel ve (şu anda devam eden) büyük ekonomik kriz, birçok bombalı saldırı, başta 6 Şubat depremi olmak üzere sayısız doğal afet atlattı.
Bu bir başarı mıdır, kesinlikle başarıdır. Önce muhalif kesimin bahanelere sığınmadan bu gerçekle bir yüzleşmesi gerekiyor. Çünkü bahaneleri bertaraf edecek zaman da vardı imkân da vardı. Uyarılar dinlenilmedi, önemsenmedi, uyaran kişilere şimdi zamanı değil denildi ve mahalle baskısı ile susturuldu. Ecevit’ten bu yana, bizim gibi yarı gelişmiş feodal toplumlarda net bir lider çıkaramamanın acısı çekiliyor.
Türk halkına teşekkür etmek gerekiyor. Şanlıurfa’daki aşiretlerin eski çağdan kalan alışkanlıkları ve kendini bilmez kişilerin yaptığı vandallık haricinde bu kadar gergin ve başa baş giden bir seçimde demokratik bir olgunluk gösterildi. Seçim sonrasında ise Ordu’da öldürülen İYİ Partili vatandaşımız hayatını kaybetti.
Bakın, aynı durum çoğu Avrupa ve ABD’de olsa senatolar basılır kavgalar çıkardı. Latin Amerika ülkelerini söylemiyorum bile. Brezilya’da son seçimlerde seçimi kaybeden taraf Meclis binasını bastı.
Tabii bu durum ülkemizdeki muhaliflerin de olgunluğunu gösterir. Yoksa AKP’liler kaybetseydi neler olurdu diye de düşünmemiz gerek.
Öte yandan seçim üzerine yüzlerce analiz yapılacak. Ben burada uzun uzadıya şöyle olsaydı böyle olurdu diye bir çabaya girişmeyeceğim.
Kılıçdaroğlu kuşkusuz Türk siyasetinin en dürüst, en temiz insanlarından birisi. Seçimde de elinden geleni yapmaya çalıştı. Türkiye’nin bu döneminde, üzerinde mutabakat sağlayabileceği ihtiyacı olan da bir adaydı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun bir “lider” olmadığını artık senelerden bu yana herkes söylüyor zaten.
“Niye aday oldu, İmamoğlu aday olsaydı kazanırdı, Mansur Yavaş tek aday olmalıydı” kolaycılığına girmeyeceğim.
Eleştirdiğim nokta, ilk turda elimizle kalp yapana kadar ikinci turda yapılan seçim kampanyasını baştan sona gerçekleştirememek...
Yazılı ve görsel medyanın yüzde 90’ını elinde bulunduran, devletin tüm kurumlarını parti teşkilatı gibi kullanan ve kurumların tüm imkânlarını teşkilatlarına kullandıran, camilerde miting yapan bir rakibe karşı alınması gereken hiçbir önlem alınmadı.
Altılı masanın her şey kontrol altında söylemlerinin hepsinin boş olduğunu çok net gördük. Her şey kontrol altında dedikleri TBMM’de alınacak milletvekili sayısından ibaret olduğunu görmüş olduk.
Seçmen sayısındaki tuhaflıklara dikkat çektik umursanmadı, ev alma ve şirket kurma karşılığı dağıtılan yüz binlerce vatandaşlık ile ilgili yazılar yazdık, belgeleri sunduk, “Seçimi etkileyecek sayıda değil” denildi.
Anlatamadık ve sonuçta 2018’de nasıl “Adam kazandı” ise 2023’te de “Montaj kazandı.”
Gerçek, yalanlara yenildi. Erdoğan, “Bakın PKK’lilerle alkış yapıyor” dedi kazandı. “Dış güçler bize saldırıyor soğan o yüzden pahalı” dedi inandırdı. Çözemeyeceğini bildiği halde “Sıkın dişinizi ben seçilirsem ekonomik krizi çözerim” dedi inandırdı. Önceden miting meydanlarında elinde Kuran sallıyordu. Bu seçimde onu yapmaya bile gerek duymadı.
Bunun karşılığında Kılıçdaroğlu’nun “Emeklilere 15 bin liralık ikramiye” ile “Öğretmenlere 100 bin atama” vaadi dışında tutan bir sloganı olmadı.
“418 milyar doları geri alacağına” kimse inanmadı. “En düşük memur maaşı net 21 bin 265 lira seviyesinde olacak” vaadine karşılık Erdoğan’ın “22 bin lira olacak” vaadi gelince bu da geçersiz kaldı.
Kılıçdaroğlu’nun yanındaki Batı aşığı neoliberal tayfa yüzünden Putin’e sert çıkışları onu, “Rusya karşıtı, ABD’nin emrinde” bir çizgiye oturttu.
Halbuki Erdoğan’a buradan vuracak o kadar çok malzeme vardı ki... Ecevit’in “Biz milliyetçiliği; sokak duvarlarına değil, Kıbrıs’ın topraklarına, Ege’nin deniz yataklarına yazmışız. Biz milliyetçiliği Batı Anadolu’nun haşhaş tarlasına yazmışız” çizgisini savunsa bile yetecekti. Ama Batı yanlılığı buna engel oldu. “Selo’yu çıkaracağız” söylemi ağır bastı.
Şu anlaşılamadı... Türk milletinin büyük bir bölümünün 21 yıldır öncelikleri değiştirildi. Vatandaş yalandan da olsa imaj olarak direnen mücadele eden bir lider istiyordu. Kılıçdaroğlu hem Putin’e hem Batı’ya çakarak bunu başaracakken aşırı bir Batı yanlısı çizgi çizdi. Halbuki bu toprakların bilinçaltında Demokrat Parti iktidarında bile Batı’ya bir hayranlık olmadı, iktidarların Batı’ya hayranlığı oldu ama Anadolu halkının olmadı.
Haliyle bu politikalara karşı Erdoğan, “Lider benim o emir alıyor” dedi, “Nükleer santral” dedi, “Togg” dedi, “TCG Anadolu” dedi, “Kızılelma” dedi istediğini aldı.
Şimdi Erdoğan’ın en büyük sınavı başlıyor. Yok olmuş bir ekonomi, ağır bir döviz kıtlığı, para basmaya dayanan bir düzen ve ödenmesi için kapıda bekleyen borçlularla dolu olan bir yakar top var kucağında.
Tek ümidi ise önümüzdeki aylarda gelmeye başlayacak olan turizm gelirleri. Artık montaj vs. gibi yalanın eğilip büküldüğü görüntüler de işe yaramayabilir.
Başarabilecek mi çok sanmıyorum ama göreceğiz.
Artık seçim bitti. Şimdi özeleştiri yapma zamanı.
Eksiklikler hatalar “Şimdi zamanı değil” demeden dürüstçe masaya yatırılmalı ve değişim sağlanmalı. Umutsuzluğa yer yok değerli dostlar. Kaybedilen hiçbir şey yok. Erdoğan yüzde 52 oy aldı. Bu oran sandığa giden seçmenlerin yüzde 52’si... Sandığa gitmeyen/gidemeyen yüzde 15 var ve bu yönetimi desteklemeyen 25 milyon 432 bin seçmen var.
Cumhuriyeti ve devrimlerini, terör örgütlerine ve tarikatlara karşı korumaya, mücadele etmeye devam edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder