Fevzi Tuncay’ı nasıl hatırlarsınız?
Kimisi onu meşhur ıskasıyla, kimisi büyük bir üzüntü ve sinirle kafasını direğe peşpeşe vurduğu anlarla hatırlar. Ben ise en son, eski eşine ödeyemediği nafaka borcu nedeniyle hapse girmesiyle anımsıyordum. Sonrasında toplanan paralarla hapisten çıkmış, hayatına devam etmeye başlamıştı.
Ancak ortalama bir spor izleyicisinin dahi aklında bir şekilde yer edinen bir isimdi Fevzi Tuncay. Hikayesi, anlatılmaya değer detaylar içeriyordu şüphesiz. Sonuçta Muğlaspor’dan henüz 17 yaşındayken Beşiktaş’a transfer olmuş, sekiz yıl boyunca Beşiktaş’ta bazı dönemler düzenli forma şansı bulabilmiş, özellikle alt yaş gruplarında milli takımın kalesini başarıyla korumuş bir isimden bahsediyoruz.
Ve tabii, akılda kalan ıskalarından.
Mert Erez’in 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin finalistleri arasında yer alan “Iska” isimli belgeseli, Fevzi’yi ve belki de bizim ıskaladığımız nice Fevzileri gözler önüne sermek için oluşturulmuş; güçlü bir anlatı içeriyor. (https://www.youtube.com/watch?v=Xv637m7r0yw) Belgesel, Eduardo Galeano’nun kalecilik hakkındaki sözleriyle başlıyor. Ardından Hagi’nin Türkiye Kupası finallerinde kullandığı ve Fevzi’nin kurtardığı penaltı seyircinin gözüne ilk çarpan görüntü oluyor. Bunun sonrasında dönemsel tanıklıklar ve bazı şahsi anlatılar ile ilerliyor belgesel. Kimler yok ki? İlhan Mansız’dan Şifo Mehmet’e, Didem Dilmen’den İlker Duralı’ya kadar futbolcu ve basın emekçisi pek çok isim Fevzi’ye dair anekdotlar anlatıyor. Ve tabii ki, Fevzi’nin ilk ıskasının müsebbibi Sead Halilagiç de yer alıyor anlatıcılar arasında…
Belgesel, seyircilerle paylaşılan güçlü tanıklıkların yanı sıra harika kurgusu ve zaman zaman tüyler ürpertici derecede iyi seçilmiş müzikleriyle inanılması güç bir gövde gösterisi ortaya koyuyor. Tıpkı Fevzi’nin penaltı vuruşlarında kartal kanatları gibi açtığı kolları misali, belgesel kendi içinde açılarak ilerliyor… Bunun başarılmasındaki en önemli etmenlerden birisi ise, anlatılan her şeyin bir yapbozun parçaları gibi birbirine geçebilecek yapıda olması. Bir kişinin anlattığını bir diğeri doğruluyor, onların anlattıklarını ise Fevzi Tuncay tamamlıyor… Büyüleyici olan ise, bütün bunların hepsinin birbirinden farklı ortamlarda alınmış kayıtlar ile başarılıyor olması.
Mert Erez’in “Iska” belgeseli, bize sadece Fevzi Tuncay’ın ıskalarını anlatmıyor elbette. Düşünün ki yıllardan 1994 ve bir İstanbul kulübünün başkanı, Muğlaspor’un 17 yaşındaki kalecisini transfer etmek için harekete geçiyor. Fevzi’nin kulüpten ayrıldığı süreç, aslında bu transfer anlayışının da Beşiktaş’ı terk edip gittiği dönemi işaretliyor takvimlerimizde. Öyle ya, kaç yıl geçti aradan; böyle bir transfere kaç kez daha şahit olduk?
Giriş için Hagi’nin penaltısının kurtarıldığı sahnenin seçilmesi elbette tesadüf değil. Belgesel ilerledikçe, belgeseldeki hiçbir şeyin tesadüf olmadığı kendi kendisini kanıtlıyor… Zira Fevzi’nin akıllara kazınan ilk ıskası, bir şampiyonluk mücadelesi döneminde Galatasaray karşısında vuku buluyor. Yedi puanla şampiyonluğun kaybedildiği o sezonun ardından psikolojik olarak da kendisini iyi hissetmeyen Fevzi’nin Kulübün Yeni Teknik Direktörü Daum’dan istediği nekahat talebi kabul görmeyince yaşadığı stres ve bütün bunların üzerine art arda oynanan iki maçta, Denizlispor ile Rizespor maçlarında uzaktan toplarda birbirinin kopyası olarak elinden kayıp gol olan pozisyonlar… Bütün bunların ardından da kafasını direklere vuran Fevzi’nin yaşadığı üzüntüyü hissetmemeniz çok zor. Üstelik bütün bu olayların yaşandığı dönemde oldukça genç bir isim olan Fevzi’den tabir-i caizse ‘esirgenen’ psikolojik destek de spor kulüplerimizin zannımca hâlâ eksiklik yaşadığı bir unsur. Sahi, kim bilir biz kaç Fevzi’yi ıskaladık?
Duygusal ve oldukça şahsi bir anlatı geliştiren Erez’in belgeseli, pek çok türdeşinin yaptığı hataya düşmüyor; Fevzi’yi bizlere sadece akıllarımızda kalmasını istediği o görkemli dönemleri ile değil en güncel hali ile sunuyor ve yaşadığı hapis dönemine de finalde değiniliyor.
Aralarda verdiği detaylar ise çok düşündürücü.
Herkesin Fevzi ile özdeşleştirdiği o ıska vuruşunun öbür ucundaki isim, Sead Halilagiç’in de samimi anlatımları ve kalpleri sızlatan o ufak not belgesel türünün gücünü net biçimde yansıtmaya muktedir: “İki futbolcu, birbirleriyle hâlâ hiç görüşmediler.”
Alper Kaya / Evrensel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder