TÜİK verileri: Geniş tanımlı işsizlik yüzde 23.8'e yükseldi!(BİRGÜN)
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), nisan ayına ilişkin işgücü istatistiklerini açıkladı. Buna göre Türkiye'de işsizlik oranı, nisanda bir önceki aya göre 0,1 puanlık artışla yüzde 10,2 seviyesinde gerçekleşti. 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı nisan ayında bir önceki aya göre 74 bin kişi artarak 3 milyon 585 bin kişi oldu. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 8,1 iken kadınlarda yüzde 14,3 olarak tahmin edildi.
GENÇ NÜFUSTA İŞSİZLİK YÜZDE 19,1
15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 1,2 puanlık azalış ile yüzde 19,1 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 15,7, kadınlarda ise yüzde 25,4 olarak tahmin edildi.
HAFTALIK ORTALAMA ÇALIŞMA SÜRESİ 44,4 SAAT
İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi nisan ayında bir önceki aya göre 0,2 saat azalarak 44,4 saat olarak gerçekleşti.
GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK ARTTI
Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı nisan ayında bir önceki aya göre 1,7 puanlık artış ile yüzde 23,8 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 17,1 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 17,5 olarak tahmin edildi.
/././
Kriz derinleştikçe çocuk işçi artıyor(Birgün)
Çocuklar okula gitmesi, oyunlar oynaması gereken yaşlarda çalıştırılıyor. İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) 2022'de yayınladığı rapora göre Türkiye'de en az 2 milyon çocuk işçinin bulunduğu, bu sayının yaz aylarında 5 milyona yaklaştığı bilgisine yer verildi. Birçok farklı sektörde çalışan çocuklar İSİG'in verilerine göre de yüzde 30,8'inin tarım, yüzde 23,7'sinin sanayi, yüzde 45,5'inin hizmet sektöründe çalışırken, geri kalan yüzbinlerce çocuğun sokakta, küçük ve orta ölçekli işletmelerde, ağır ve tehlikeli işlerde sömürüldüğü bilgisi verildi.
İSİG verilerine göre, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 31 Mayıs 2023 tarihine kadar en az 868 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Verilere göre 2022 yılında 64 ve 2023 yılının ilk 5 ayında en az 11 çocuk iş cinayetine kurban gitti.
EN BÜYÜK SORUN YOKSULLUK
DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan: Çocuk işçiliğinde en büyük sorun yoksulluk olarak karşımıza çıkıyor. Aileler kendi çocuklarını işe vermek zorunda kalıyorlar. Çok ciddi bir yoksullaşma yaşıyoruz ve ailelerin gelir düzeyi yoksulluk sınırının üzerinde çıkmadıkça maalesef çocuk işçiliği de artmaya devam ediyor. Mesleki eğitim adı altında haftada 4 gün iş yerlerinde çalıştırılıyor bu çocuklar. Yaklaşık 1 milyon çocuk bu şartlar altında. Üstelik bu işleyiş eğitim gibi gösterilip devlet eliyle, kamu desteği ile çocukların işçileşmesi anlamına geliyor. İSİG raporlarında ortaya çıkan bir tablo var artık. Hayatını kaybeden işçiler arasında çocukların da olduğu raporlara yansıyor. Çocuk işçiler iş cinayetlerine kurban ediliyor bu anlamda. Tarım sektöründe de bu işçileşme çok fazla. Yani genel tablo da ülkenin çocuk işçiliği ile mücadele edeceği yapısal bir politikası mevcut değil. Tersine bırakın önlemeyi artırır bir politika uygulanıyor. Bunun yerine bu konu özelinde sendikalarla, yerel yönetimlerle alınabilecek ortak bir politika hattı belirlenebilir ve gerçekten çocuk işçiliğine karşı mücadele edilebilir. İlk olarak da doğrudan yasaklanmaya gidilebilir ve yasağı delenlere ağır yaptırımlar uygulanabilir.
İSİG Meclisi’nden Gökhan Turan: Ülkemizde çocukların sömürü düzeni her alanda maalesef kendini var ediyor. Özellikle 4+4+4 sistemine geçilmesi ve meslek liselerinin konumlandırılışı sonrası çocuk işçiliğinde büyük bir artış görebiliyoruz. Çocuklar tarım, sanayi, hizmet sektörlerinde çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu durum ise işveren açısından ucuz iş gücü, ebeveynler açısından eve giren ek gelir olduğu için maalesef yeteri kadar ses çıkartılamamış oluyor. Öte yandan yoksulluk arttıkça çocuklar da çalışma oranı artıyor. Yasal haklarının zaten olmadığı koşullarda üzerine bir de hastalık gibi hayatı etkileyecek faktörler oluşunca sömürünün de ne boyutlara ulaştığı ortaya çıkıyor. Bir kadercilik anlayışı mevcut ve maalesef çocuklarımızı da kader niteliğine bıraktılar.
79 MİLYON TEHLİKELİ İŞLERDE ÇALIŞIYOR
ILO ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'ndan (UNICEF) derlediği bilgilere göre, dünya genelinde 160 milyon çocuk (63 milyon kız ve 97 milyon erkek) halen çocuk işçiliği yapıyor. Bu rakam dünya genelinde 10 çocuktan 1'ine denk gelirken, çocuk işçi sayısı az gelişmiş ülkelerde artış gösteriyor. En az gelişmiş ülkelerde 5 ila 17 yaş arasındaki her 4 çocuktan 1'inden fazlası, sağlıklarına ve gelişimlerine zararlı olduğu düşünülen işlerde çalışıyor. ILO ve UNICEF'in 2021'de yayımladığı rapora göre, 5 çocuktan birinin (92 milyon) çocuk işçi olarak çalıştığı Afrika çocuk işçiliğinde en üst sırada yer alıyor. Öte yandan, çocukların sağlığına, güvenliğine veya ahlakına zarar verebilecek işler olarak tanımlanan tehlikeli işlerde çalışan 5-17 yaş arası çocuk sayısı ise, 2016'dan bu yana 6,5 milyon artarak 79 milyona ulaştı. Çocuk işçiliğinin açık ara en büyük payını tarım sektörü oluştururken, bu sektör aynı zamanda tüm çocuk işçiliğinin yüzde 70'ini (112 milyon çocuğu) oluşturuyor. Öte yand an hizmet sektöründe çocuk işçiliği yapan çocukların sayısı 31,4 milyon iken, sanayi sektöründe ise 16,5 milyon olarak kaydedildi. Çocuk işçiliği yapanların yüzde 48'i 5-11, yüzde 28'i 12-14 ve yüzde 25'i 15-17 yaş aralığında olurken, tehlikeli işlerde çalıştırılanların önemli bölümünü 5 ila 11 yaş arası çocuklar oluşturuyor. Çocuk işçiliğinde kırsal kesimdeki oran yüzde 14 iken, şehir bölgelerinde bu oran yüzde 5'lerde seyrediyor. Bununla birlikte, yaşları 5 ila 11 olan çocuk işçilerin yüzde 28’i, yaşları 12 ila 14 olanların ise yüzde 35’i okula gitmiyor. Çocuk işçilerin yüzde 72'si ailesiyle çalışırken buna karşın tehlikeli işlerde de yer alabiliyorlar.
/././
Et ve Süt Kurumu batağa saplandı (Mustafa BİLDİRCİN-Birgün)
Mali raporlara göre, 2022 yılı zararı 652 milyon TL, toplam zararı ise 2 milyar TL olan kurum, Ankara’daki mağazalarının kapısına kilit vurdu. Yurttaşlara ucuz ürün sağlama göreviyle kurulan kurumun, Başkent’te yalnızca iki mağazası kaldı. Mağazaların, artan maliyetler nedeniyle kapatıldığı iddia edildi.
LİMAK’A FAHİŞ KİRA
Mağazalarını birer birer kapatan kurumun, Ankara’da bulunan ve mülkiyeti Limak’a ait olan genel merkez binası için ödediği kira tutarı ise dudak uçuklattı. BirGün’ün ulaştığı kira faturaları, Et ve Süt Kurumu’nun ödediği kiranın büyüklüğünü gözler önüne serdi. Et ve Süt Kurumu, genel merkez binası için 16 Ocak’ta Limak’a 463 bin 978 TL kira ödedi. Kurumun kirası Şubat ayında ise 800 bin 131 TL’ye yükseldi. Buna göre, kira için Et ve Süt Kurumu’nun kasasından şubat ve nisan aylarında toplam 1 milyon 600 bin 262 TL çıktı.
Et ve Süt Kurumu’nun, mülkiyeti Limak’a ait olan genel müdürlük binasını boşalttığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı’na ait bir binaya taşındığı ortaya çıktı. Kurumun kasasından Limak’a kira için Ocak-Nisan döneminde çıkan toplam para ise 2 milyon 864 bin 371 olarak hesaplandı.
HER YIL MİLYONLARCA TL
Temel görevlerinden biri, “Yurttaşa ucuza et satmak” olan Et ve Süt Kurumu, 2018 yılından itibaren Limak’ın kiracısı konumunda bulunuyor. 2021 yılında öz kaynaklarının tamamını yitiren kurumun 2018-2022 döneminde genel merkez binası için Limak’a ödediği kira bedeli ise şöyle sıralanıyor:
•2018: 2 milyon 19 bin 886 TL
•2019: 3 milyon 482 bin 369 TL
•2020: 3 milyon 851 bin 197 TL
•2021: 4 milyon 214 bin 869 TL
•2022: 5 milyon 482 bin 275 TL
/././
Baraj, korsan köy doğurdu(Kayhan Ayhan-BİRGÜN)
2 FARKLI KARAR
Köylülerden beyin cerrahı Mustafa Başaran köyde barajla birlikte sadece 1 konutun etkinlediğini belirterek, "Hal böyleyken DSİ'nin gönderdiği yazılarda 'İncirli köyü kamulaştırılmayacak' denildi. Ancak Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü önce su altında kalacak dediği İncirli Köyü'nün imar durumunu İl Özel İdare'ye gönderdi ve imar kabul edildi. Bu kabul ettikleri imar da bir kişiye ait bir arazi. Köy yerli yerinde duruyor ancak yeni yerleşim yeri açmışlar. İmarı uygunsuz vermişler. Çevre Şehircilik bu yazıdan 8 ay sonra bizim bir köy sakininin dilekçesine verdiği yanıtta 'İncirli Köyü meskul mahaldir bir konut hariç sudan etkilenmemiştir' diyor. Biz defalarca Çevre Şehirciliğe yazı yazdık bu köy su altında kalmıyor resmi evrakta sahteciliğe giriyor dedik" diyerek yaşananları anlattı.
Köy hakkında kendilerinden habersiz bir refarundum yapıldığını ve sadece 53 kişinin onay verdiğini söyleyen Başaran, "Biz 59 kişilik itiraz dilekçesi verdik. Bu dilekçeyi verdikten sonra imar komisyonu toplandı ve köye geldi. Köy merkezinin yukarıya taşınmasını reddetti valiliğe geri iade etti. Valilikte 6 aydır bekletilen dosya siyasi baskıyla tekrar il genel meclisine gönderildi ve tüm itirazlarımıza rağmen 11 e karşı 11 oyla kabul edildi. Başkanın oyu iki sayılıyormuş yani 6 ay önce reddettikleri dosyayı hiç bir değişiklik yapılmadan aynı üyeler kabul ettiler. İl genel meclisi üyelerine neden kabul ettiniz konuyu bildiğiniz halde dediğimizde 'üzerimizde siyasi baskı var hakkınızı helal edin kabul etmek zorundayız' dediler" ifadelerini kullandı.
Karar hakkında suç duyurusunda bulunan köylüler bir de CİMER'e yazı yazdı. Kaymakamlık CİMER üzerinden gönderdiği yazıda "DSİ yazısını yanlış anladık. Köyün su altında kalacağını zannettik. DSİ ile şifai görüşme yaptık ve konuyu anladık ama iş işten geçmişti yapılacak bir şey yok" yanıtı verildi.
Köylülerin çoğu eski yerleşimde.RESMİYETTE YOK!
Karara tepki gösteren köylüler, "İncirli köyü adına yapılması gereken bütün hizmetler alt yapı, üst yapı, kanalizasyon, foseptik atık çukuru, elektrik şebekesi, halı saha, parke taşı, taziye evi ve benzeri milyonlarca harcama kamu zarara uğratılarak uygunsuz bir şekilde o yeni yere uygulandı. Hasankeyf'e bağlı 2 haneli köy var ama bizim köyümüzü taşıdılar. Şu anda yapılan bütün ihaleler İncirli köyü adına yapılmış ama orası resmiyette hala hala İncirli köyü değil. Bunu kapatmak için merkezi oraya götürmeye çalışıyorlar.Bizim köyümüz sit alanı ilan edilmiş 1000 yıllık bir köydür. Köyün merkezi buradayken burayı bir şahsi hesap uğruna taşımak istiyorlar. O kadar keyfilik var ki biz bu hatadan bir an önce dönülmesin istiyoruz" diyerek duruma tepki gösterdi.
Köylülerin avukatı Ferhat Özdemir de "Devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan yanlış anlaşılma ve şifahi görüşme gerekçe gösterilerek yeni bir köy inşa edilmiştir kadim İncirli Köyü'nün bütün tüzel hakları yok sayılıp her türlü hizmetten mahrum bırakılmıştır. Bu kadar hukuksuz ve usulsüz ihaleden sonra savcılığa suç duyurusunda bulunduk" dedi.
/././
Rektör tavuk-pilav parası topladı!(Yusuf Körükmez-Cumhuriyet)
Adı birçok skandala karışan İzmir Demokrasi Üniversitesi Rektörü Bedriye Tunçsiper bu kez de öğretim üyelerinden mezuniyet törenleri için para istedi. Tüm dekanlara talimat veren Tunçbilek, mezuniyet törenlerinde yapılacak ikramlar için akademik personelden 200 TL talep etti.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 2021’de İzmir Demokrasi Üniversitesi’ne rektör olarak atanan Prof. Dr. Bedriye Tunçsiper skandallarına bir yenisini ekledi. Daha önce kendisine hediye alınması için akademik personelden 500 TL talep ettiği, yine akademik personeli arayarak araçlarının kaskosunu eşi Cenk Tunçsiper’in sahip olduğu sigorta acentesinde yapılması konusunda baskı yaptığı gibi iddialara adı karışan hatta hakkında TBMM’ye soru önergesi verilen Prof. Dr. Bedriye Tunçsiper bu kez mezuniyet törenleri için öğretim görevlilerinden para istedi.
Bu yıl toplu mezuniyet yerine her fakültenin kendi törenini düzenlenmesi uygulamasına geçen rektör Tunçsiper masraflar için de dekanlar aracılığıyla akademik personelden 200 TL talep etti. WhatsApp gruplarından atılan mesajda paraların da okulun resmî banka hesabına değil de seçilen bir öğretim üyesinin hesabında toplanacağı ifade edildi.
VELİLERE TAVUK-PİLAV İKRAM EDİLECEKMİŞ
Fen - Edebiyat Fakültesi’nde yapılacak mezuniyet töreni için akademik personelin bulunduğu WhatsApp grubundan atılan mesajda şu ifadeler yer aldı:
“Değerli Hocalarım bildiğiniz üzere 14 Haziran Çarşamba Fakültemizin 2023 yılı mezuniyet töreni gerçekleşek. Akşamüstü olacak törene çevre il ve ilçelerden çok sayıda veli de katılacak, bu nedenle 7. kattaki kep atma töreninin ardından bahçe katında gelen misafirlere tavuk-pilav vb ikramlarda bulunmak uygun olabilir diye düşündük. Bu masrafın yani sıra organizasyonun düzenlenmesi sırasında oluşan küçük masraflar için tüm akademik personelden dekanligimiza tahsis edilen bütçe olmaması gerekçesiyle 200 TL toplamak mecburiyetinde kalıyoruz. Söz konusu tutarın cuma akşamına kadar Sosyoloji bölümü Aras. Görevlisi Ö. T.'ye iletilmesini rica ederim. Anlayışınız için teşekkür eder, iyi çalışmalar, dileriz.”
Adını açıklamak istemeyen bir öğretim üyesi daha önceki skandal uygulamalara karşı gelenlerin çeşitli mobbinglere maruz kaldığını hatta akademik ünvan kazanımları konusun da bile çeşitli zorluklar çıkarıldığını ifade ederek parayı “korkutan” yatırdığını belirtti.
/././
AB, Türkiye'yle sığınmacı anlaşmasının benzeri için Tunus'a 1 milyar avrodan fazla yardım vaat etti(soL)
AB, göçmen hapishanesi olarak kullanabileceği ülkeler arasında gördüğü Tunus'u 'rüşvetle' ikna çabasında. AB liderleri, iltica reformu uzlaşısı sonrası soluğu aldıkları Tunus'a, göçmenlerin Avrupa'ya geçişlerine izin vermemesi ve sığınmacıları kamplarda toplaması karşılığı 1 milyar avroyu aşan yardım vaat etti. Tunus Cumhurbaşkanı Said, AB üçlüsüyle görüşmesi öncesi "Tunus'u Avrupa'nın sınır muhafızı haline getirmeyi reddettiğini" söyledi.Sputnik'in haberine göre Lüksemburg'da Perşembe günü düzenlenen toplantıdan çıkan Ortak Avrupa İltica Sistemi'nde (CEAS) reform anlaşmasıyla sığınma haklarına kapalı bölge haline gelen AB, göçmen hapishanesi olarak kullanabileceği ülkeler arasında gördüğü Tunus'u 'rüşvetle' ikna çabasında
Bugün Kuzey Afrika ülkesine çıkarma yapan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Hollanda Başbakanı Mark Rutte, kronik ekonomik kriz içindeki, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile müzakere kıskacındaki Tunus'a 900 milyon avroluk yardım paketi artı 150 milyon avroluk acil destek önerisi sundu.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'le görüşmenin ardından AB üçlüsü birlikte açıklama yaptı. Yanısıra AB ile Said'in ortak açıklaması yayımlandı.
Von der Leyen, konuşmasında "İnsan kaçakçılığı ve kaçakçılık yapanların sinik iş modelini kırmakta her iki tarafın da büyük çıkarı var. Kazanmak için insan hayatını kasten riske attıklarını görmek korkunç" dedi.
"AB'nin bu yıl ticaret ve yatırımın yanısıra 100 milyon avroluk destekle Tunus'a sınır yönetimi ve insan kaçakçılığıyla mücadele konusunda yardımcı olacağını" söyleyen Komisyon Başkanı, diğer "AB projelerinin de Tunus'un birliğe temiz yenilenebilir enerji ihraç etmesine ve yüksek hızlı geniş bant sağlamasına yardımcı olacağını" sözlerine ekledi.
"Bu ayın sonunda yapılacak AB zirvesinde birlik ile Tunus arasında anlaşma imzalanabileceğini umduğunu" belirten von der Leyen, "AB, Tunus'un en önemli ticaret ve yatırım ortağıdır ve Tunus'un 2011'de Arap Baharı isyanlarının doğum yeri haline gelmesinden bu yana Tunus'un demokrasiye giden uzun ve zorlu yolunu desteklemiştir" vurgusunu yaptı.
İtalya Başbakanı Meloni, Salı günü Said'le görüşmesinin ardından bir hafta içinde ikinci Tunus ziyaretini gerçekleştirmiş oldu.
Said ise bugün AB liderleriyle görüşmesi öncesi dün göçmenlerin Akdeniz'e açılma noktalarının başında gelen sahil kenti Safakes'te bir göçmen kampını ziyaret edip Türkiye'nin AB ile yaptığı sığınmacı anlaşmasının bir benzerini yapmayı reddettiğini ima eden konuşma yaptı. Said "Tunus'u Avrupa'nın sınır muhafızı haline getirmeyi reddettiğini" söyledi.
Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu, üç Avrupalı liderin ziyaretini, sınır geçişlerine izin vermeme karşılığında mali destek teklif ederek Tunus'a "şantaj yapma girişimi" olarak kınadı.
İtalya'nın Lampedusa Adası'na 150 kilometreden yakın mesafede bulunan Tunus, Avrupa'da daha iyi bir yaşam arayan, çoğu Sahra altı Afrika ülkelerinden gelen göçmenler için uzun süredir atlama tahtası teşkil ediyor.
Turizme dayalı ekonomisi Covid pandemisinden ağır darbe yiyen ve yüksek enflasyonla işsizliğin damgasını vurduğu ciddi bir ekonomik kriz içinde olan Tunus'tan da artan sayıda göçmen İtalya'nın yolunu tutuyor. Yani Tunus'taki ekonomik krizin daha da büyümesi AB'nin göçmen sorununu daha da tırmandırabilir.
Tunus, geçen yıl yaklaşık 2 milyar dolarlık bir kurtarma kredisi için IMF ile prensipte bir anlaşmaya vardı. Ancak o zamandan beri, IMF'nin talep ettiği reformlar, özellikle kamu iktisadi teşebbüsleri ve temel ürünlere verilen devlet sübvansiyonlarının kaldırılması konusunda görüşmeler durdu. Said, sübvansiyonların kesilmesi ve devlete ait şirketlerin yeniden yapılandırılmasının sosyal patlamayı ateşleme riski taşıdığını söyledi.
/././
Kabataş Erkek mezunları pilav gününde müdür ve vakıf başkanını protesto etti (soL)
Kabataş Erkek Lisesi’nin 115. Geleneksel Pilav Günü’nde, okul müdürü Muharrem Bayrak ve Kabataş Erkek Lisesi Eğitim Vakfı (KELEV) Başkanı Ahmet Çağlar protesto edildi. İstanbul'da Kabataş Erkek Lisesi’nde bugün düzenlenen 115. Geleneksel Pilav Günü, okul mezunlarının protestosuna sahne oldu. Pilav gününe katılan mezunlar, okul müdürü Muharrem Bayrak ve Kabataş Erkek Lisesi Eğitim Vakfı (KELEV) Başkanı Ahmet Çağlar’a tepkilerini, konuşma yaptıkları sırada düdük çalarak ve alkışlarla gösterdi.Protestoya gerekçe olarak, 7 yıldır bitmeyen Feriye Sarayı yurt inşaatları, Üsküdar ve Ümraniye’de bulunan erkek yurtlarında yapılan cemaat toplantıları ve okul müdürünün liyakatsiz olması gösterildi.Kabataş Erkek Liseliler Derneği Başkanı Hasan Anıl Cansızoğlu, protestoya ilişkin şunları söyledi: “Kabataş Erkek Lisesi, 115 yıllık eğitim geleneği ile bu ülkenin kuruluşunda cephede dahi şehit vermiş bir eğitim geleneğin okuludur. Bu eğitim yuvasında hiçbir zaman hiçbir siyasi ortamın yaratılmaması önem taşımaktadır. Okulumuzdaki bin kardeşimiz, bu ülkenin geleceğini yazmak için Anadolu’nun 81 ilinden burada eğitim görmektedir. Onların tecrübeli ellerde bu yolculuğuna eşlik edecek eğitimciler ve idarecilerle bir arada olması, Türkiye’mizin âli menfaatinedir. Mevcut okul idarecilerinin son bir yılda ortaya koydukları keyfi emrivakiler bizim gibi camialarda karşılık bulmaz. Bizim eğitim geleneğimiz, bu Cumhuriyet’in temel değerlerinin akıl ve bilimle taçlandırılmasından geçer. Karşılıklı diyalog ve fikir zenginliğinden beslenir. Ben, son derece ölçülü ve örnek bu protestonun devletimizin ilgili makamlarınca doğru değerlendirilerek gerekli iyileştirmelerin hayat bulacağına yürekten inanıyorum. Bizler, her daim okulumuz için gönüllü olarak emek vermeye devam edeceğiz. Birbirimizi anladığımız kadar büyüğüz. Her zaman dediğimiz gibi; Türkiye’nin sesi, Kabataş Erkek Lisesi’dir.”
/././
Yayıncı Muzaffer Erdoğdu yaşamını yitirdi (soL)
Pencere Yayınları'nın sahibi Muzaffer Erdoğdu hayatını kaybetti.
Erdoğdu'nun ölümünü akademisyen Fatmagül Berktay, sosyal medya hesabından duyurdu.
Berktay paylaşımında şu ifadeleri kullandı: "Çok değerli bir insanı, cefakar yayıncı Muzaffer Erdoğdu'yu kaybettik. Pencere Yayınları'nı yıllarca her türlü baskıya, yokluğa rağmen yaşatan Muzaffer, ilk kitabımı (Kadın Olmak, Yaşamak, Yazmak) ve alanında temel eserlerden biri olan çevirim 'Kadın ve Eşitlik'i yayımlamıştı. Devletin her türlü hunharlığına maruz kalan, ömrü yoksulluk ve cefa içinde geçen Muzaffer her şeye rağmen fikirlerini ve emeğin, ezilenlerin, kadınların haklarını savunmaktan vazgeçmedi. Başını hep dik tuttu. Ruhu şad olsun."
soL yazarı Asaf Güven Aksel ise ölümünün ardından Erdoğdu için sosyal medya hesabında şunları yazdı: "Elbet indiğimiz de olmuştur, ama hep çıkılan bir yokuş kalıyor... Elbet indirip soluklandığımız da olmuştur, ama hep sırtta omuzda koliler kalıyor... Elbet anason da, badem de yakıp geçmiştir genzimizden, ama hep mürekkep, hep boya, hep tutkal kokusu kalıyor... Elbet bir zarf içinde katlanmışı da uzanmıştır kâğıdın ellerimize, ama hep 57x82 bir tabaka kalıyor... Elbet ekmek de dilimlemişizdir, ama hep cilt giyotini kalıyor... Elbet bağırış çağırış da vardır sokak ortalarında, ama hep meydanlarda kucaklaşma kalıyor... İşte böyle Muzo, işte böyle "devrimin hamalı" sen şimdi uzun yılların anılarını sırtlayıp vuruyorsun bir yokuşa kendini, gidiyorsun, ama hep devrim kalıyor, hep yarınlara umut taşıma. Ardında kalan, omzum üstüne..."
/././
Silivri ve Başakşehir'de operasyon: 530 kilogram metamfetamin ele geçirildi (Evrensel)
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya İstabul'da 530 kilogram metamfetamin ele geçirildiğini açıkladı. Sosyal medya hesabından operasyonlarla ilgili bilgi veren Yerlikaya, "İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerimizin sabır, gayret ve azimle 2 aydır devam eden takip sonucu gerçekleşen operasyonda; araçtan araca nakledildiği sırada; Silivri'de 227 kilogram, Başakşehir'de 303 kilogram metamfetamin ele geçirildi. Gençlerimizi zehirleyerek geleceğimizi tehdit eden uyuşturucu tacirlerine asla geçit yok. Emek veren güvenlik güçlerimizi yürekten kutluyorum" ifadelerini kullandı.
(derleyen: mstfkrc)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder