27 aydır uygulanan Erdoğan'ın 'nas' ekonomisi yani 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' tezi fiili olarak sona erdi. Merkez Bankası faiz arttırma kararı aldı.
Tam 27 ay sonra Merkez Bankası Para Politikası Kurulu faiz arttırma kararı aldı. Ve tam 19 ay sonra politika faizi yeniden yüzde 15 seviyesini gördü. En son 2021 Mart’ın faiz artırımı yapan Merkez Bankası’nın 27 aylık ‘nas’ serüvenine son verildi, bir başka deyimle Erdoğan’ın ekonomi tezi olan ‘nas’ politikasına ‘fatiha’ okundu.
AKP’nin yavaş yavaş ‘ortodoks’ politikalara geçip geçmeyeceğine ilişkin ilk ipucu olacak bu karar dört gözle hem iç hem dış piyasada bekleniyor ve takip ediliyordu. Peki bu karar bize ne anlattı? Erdoğan ekonomi tezinden mi vazgeçti de politika faizi arttırılabildi yoksa denedikleri yeni bir şey mi var?
Seçimin ardından ithal bakan ve yöneticilerle oluşturulan ‘ortodoks’ politika söylemini de bir sos olarak serpen bu yeni ekonomi vitrini ilk faiz kararını aldı ve ‘niyet beyanı’ olarak değerlendirilen faiz artırımı gerçekleşti. Piyasaların beklediğinden daha düşük olan bu faiz artırımı yerel seçim durağına varmadan önce, Erdoğan’ın dolu dizgin faiz artırımı yaptırmayacağını da gözler önüne serdi. Fakat kurul, faizin karar metninde artırıma devam edeceklerine de göz kırpmayı es geçmedi.
‘Yerel seçimlere kadar idare et' ekonomisini Prof. Dr. Aziz Konukman ve iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez ile konuştuk. Yeni dönemin emekçilere faturası, döviz kurunun geleceği ve alınan faiz kararının perde arkasını irdeledik.
'Dağ fare doğurdu'
Kararı ‘Dağ fare doğurdu’ diyerek tem cümle ile özetleyen iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez, dış para otoritelerinin yüzde 25-40 arasında beklenti içindeyken ve içeride de en az yüzde 20 beklentisi hakimken; yüzde 15’e gelmesini değerlendirdi.
“Neden bu kadar ihtiyatlı olunuyor sorusunu sormak lazım. Belli ki sert bir artışı kaldırabilecek bir ekonomik yapı yok ve daha kırılgan bir yapı var. Bankaların sert bir artışı kaldırabilecek durumda olup olmadığı bir soru işareti. Dolayısıyla bu sadece bir niyet beyanı. Kurul, enflasyonun yüksek olduğunu ve yükseleceğini kabul ediyor ve buna faiz artışlarıyla müdahil olacağını söylüyor. Ama attıkları adım çok minik bir adım. Umulduğu gibi bundan yabancılar iştahlanmaz. Yüzde 40 gibi bir resmi enflasyon varken yüzde 15 faiz var yani arada 25 puan fark var. Buna yabancılar itibar etmez. Bu şekilde Türk Lirası’nın faizi de artmaz dolayısıyla insanlar dövizden liraya bir geçiş yapmaz. Bunun etkileri bu sebeplerle beklenenin çok çok altında olacaktır. ‘Biz mevcut durumdan çıkış yapıp yeni bir yola girdik ama bu yolda çok düşük vitesle şimdilik başlıyoruz’ demekti bugün atılan adım.”
Kurulun metinde yer verdiği enflasyon vurgusuna da işaret eden Sönmez, “Enflasyon sürüyor ve artacak, göstermelik faiz tedbirleriyle önlemesi ise hiç kolay değil” dedi.
Yerel seçime kadar 'idareli' ekonomi
Dikkat çekilen bir diğer nokta ise Erdoğan’ın yerel seçim hedefi ve buna göre atacağı adımlar.
Sönmez yerel seçim konusunu şöyle ele alıyor:
“Yerel seçime kadar ekonomiyi soğutacak, şoka sokacak, işsizliğin arttığı bir senaryo istemiyor. ‘Sadece top çevirin, bana zaman kazandırın, bir şeyler yapıyor gibi görünün, enflasyon yangınına biraz merhem gibi bir şeyler bulun, bununla mart ayına kadar idare edin’ yaklaşımı olarak değerlendiriyorum bu süreci. Bu politika da yine enflasyonu kontrol edilmez hale getirebilir ve insanlarda ciddi bir gelir kaybına yol açabilir. Yerel seçimlerden sonra gerçek canavara yol verebilirler ama marta kadar daha ılıman daha mehter yürüyüşünü andıran bir politikayı benimseyecekleri görünüyor.”
Prof. Dr. Aziz Konukman, yerel seçimler üzerine bir hesap yapıldığını ön görüyor ve çizdiği tabloda dikkat edilecek maddeleri sıralıyor:
“Büyük bir ihtimalle Erdoğan ile ekonomi yönetimi arasındaki müzakerede bazı maddeler ve çizgilerde anlaşılmış olabilir. Durumun özellikle yerel seçimlere kadar idare edilmesi, maaş zamlarının yapılması, ekonominin büyümesini küçültecek tüm adımlardan uzak durulması gibi konularda mutabık kalınmış olabilir.”
Erdoğan’ın 2018 seçimlerinde küçülen ekonomi ile seçime girmenin sonuçlarını gördüğünü ve bu yüzden ekonominin küçülmesine yol açacak hiçbir adımı atmayacağı değerlendirmesi mevcut.
Konukman, “Mehmet Şimşek’in uygulayacağı mali disiplini esas alan program büyümeyi aşağı çekebilir, bu da Tayyip Erdoğan’ı rahatsız eder. Yani ‘2024 Mart’ına kadar idare et’ politikası geliyor. Marttan sonra mali disiplini esas alıp, IMF’siz IMF programına gaz verilecektir. Ama burada seçimlere kadar olan süreç beklemede yani ‘idare et’ politikasıyla ilerleyecektir, benim gördüğüm tablo bu” diyerek özetliyor.
Emekçilerin hanesine yazılan fatura daha da ağırlaşıyor
Peki seçim sonrasında emekçileri bekleyen ne olacak? Sert bir faiz artışıyla, ekonomiyi soğutma adımları atılabilir. Ekonomi soğursa talep düşer, enflasyon aşağı indirilir. Bu ise bütçe harcamalarının kısılması gibi bir reçete ile sonuçlanabilir. Bu yolun sonucu ise büyük bir işsizlik sarmalına çıkıyor. Prof. Dr. Konukman bu tabloya ek yapıyor ve ek bütçe formülünün vergi oranlarının artması ile sonuçlanacağını hatırlatıyor. Ama halkın sadece yerel seçimlerden sonra kemer sıkmayacağını, öncesinde de hiçbir şeyin güllük gülistanlık olmayacağını dile getiriyor.
Seçime kadar giden süreçte emekçilere yönelik planlananlara da bir sayfa açıyor Konukman, “Şimdi seçime kadar gazları alınacak ücret zamlarıyla, planlanan bu. Eski Çalışma Bakanı’nın dile getirdiği 500 dolar talebi ne oldu? Böyle bir şey olabilir mi? Bakan değişince ‘Bu eski Vedat’ın talebiydi, bu yeni Vedat’ın talebi’ denilebilir mi? Bütün talepler Erdoğan’ın onayını alır ama asgari ücret için 500 dolar sözü yerine getirilemedi. Bu bile geri adımdır, teklifi hayata geçiremediler. Refah payı kapsamında Erdoğan bir anda tutarı arttırıp gazı alabiliyor, bunu bir kere daha yapabilir” diye ekliyor.
Emekçilerin cebine yazılan faturanın en ağır fatura olacağı görüşü hakim. Bu tür faiz artışlarıyla enflasyonun önlenebilmesi beklenmiyor. Sönmez, “Talep düşecek, düşmesiyle ekonomi soğuyacak, soğumasıyla enflasyon aşağıya doğru gelecek, fiyatlar terbiye edilecek. Fakat böyle bir faiz silahı kullanmıyorsun” değerlendirmesi yapıyor. Bunun sonucunda da enflasyonun artmaya devam edeceğini de ekliyor. Doların seçim öncesi ve sonrasındaki durumunu hatırlatan Sönmez, “Yüzde 20 fiyatı artan dolar demek, akaryakıt başta olmak üzere ithal ürünlerde sürekli gelecek bir fiyat artışı demek. Yani ortaya tekrar yüksek bir enflasyon dalgası çıkıyor. Bu enflasyon dalgası oldukça siz istediğiniz kadar asgari ücrette ya da memur/emekli maaşlarında zam yapın bir işe yaramaz. Enflasyon kendi başına ciddi bir törpüdür. Bu insanların gelirlerini törpülüyor” ifadelerini kullanıyor.
Yeni Bakan faizden önce BAE'ye uçtu
Yeni yönetim faiz kararını beklerken asıl dikkat çeken ise yeni Bakan ile Cumhurbaşkanı Yardımcısını’nın koşa koşa Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitmesi oldu. İktidarın bu politikalarla ilk elde yoğun bir sıcak para beklentisi içinde olmadığını dile getiren Prof. Dr. Aziz Konukman, şöyle anlatıyor:
“Buna dayanak noktamız şu; tam faiz kararının açıklanacağı gün Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) yolunu tuttu. Hatırlayalım Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Erdoğan ‘Biz Körfez ülkelerinden açılan döviz depo hesapları sayesinde doların ateşini durdurduk, istikrara kavuşturduk’ dedi. Bu ne demek? Döviz depo hesaplarının vadesi, faizi, koşulu bilinmeksizin, Türkiye ekonomisine bedeli açıklanmaksızın atılan adımlar. Bunların izah edilmesi gerekir. Şimdi aynı kaynağı daha da artırabilmek için buraya ziyarete gidildi. Bu ziyaretin sebebi depo mevduat hesabı için mi? Yine hatırlayalım, kur seçimlerden sonra patladığında ‘Depo döviz hesabından 3 milyar dolar giriş yapıldı’ iddiaları sızmıştı, benzer bir durum mu yaşanıyor? Ama her şeyden öte bu kalıcı bir kaynak değil. Normalde ulusal parayı değerli kılarsanız kurun ateşi söner ama bugün atılan adımın ardından da böyle bir etki görülmedi.”
KKM gerçeği ve ortodoks politikalara giden yol
Peki ya Erdoğan’ın ekonomi tezinin sonuçlarından biri olan Kur Korumalı Mevduat (KKM) bu gidişatta neye yol açacak Konukman, ‘sıkıntı’ olarak tanımlıyor ve şunları söylüyor:
“Eğer kur artışa devam ederse Kur Korumalı Mevduat sıkıntı yaratacak. Hem Merkez Bankası kaynaklı hem de Bütçedeki yük artacak ve bu Hazine’ye yüklenecek. E Hazine’de olmayan bir paraya ihtiyaç duyulduğunda ne olacak, para basılacak. Para sıkılaştırması yapması gerekirken para basma durumuna düşecek, eğer kurun artması devam ederse ve yeteri kadar sıcak para gelmezse. O zaman ‘mali disiplin’ ne olacak? Devir teslim töreninde ilk sözdü bu, ‘mali disiplin korunacak’ denildi.”
Dikkat çekilen bir başka nokta ise ‘ortodoks’ politikaların ‘uygulanabilir’ olup olmadığı… Konukman eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun BDDK’nın başına atanmasını “Ekonomi yönetiminin ortodoks politikaları tam uygulama şansı yok” diyerek değerlendiriyor. Ona göre, bu atama Erdoğan’ın yeni yönetime ‘Bak seni denetliyorum’ demesi oluyor. ‘Kontrollü ve idareli gidiş’in fiili yansıması bu atama oluyor.
Son olarak; kur şokları, fırlayan enflasyon, faizin inada binmesiyle geçen 27 ayın sonunda daha kötü bir ekonomi, yoksullaşan emekçiler, değer kaybeden Türk lirası elimizde kaldı. Fiilen ‘nas’ın ruhuna fatiha okunsa da, Erdoğan ‘Ben durduğum yerdeyim’ söylemini sürdürüyor. Yani işler daha da kötü gitmeye başladığında ‘Her istediğimi yaptıramıyorum ki kardeşim’ söylemi yeniden ortaya çıkması imkansız olmayan bir gerçek.
İREM YILDIRIM / soL-Görüş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder