Sputnik'te greve çıkan gazeteciler mücadelelerine devam ediyor. soL'a konuşan gazeteciler, mücadelelerinde haklı ve kararlı olduklarını vurguluyor.
Sputnik Türkiye, temel hak talepleri için sendikalaşan 23 çalışanını işten çıkarmıştı. Temel haklarını talep eden basın emekçileri, yönetimin uzlaşmaz tavrına karşı 24 Temmuz’da grev kararını işyerine astı. Sputnik Türkiye işten çıkarılmalarla alakalı "küçülme kararı" olduğunu ifade etse de işten çıkarılan tüm emekçilerin sendikalı olması, gerekçeyi epey kuşkulu hale sokuyordu.
Yaklaşık bir aydır devam eden Sputnik Türkiye grevinde Ankara ve İstanbul'daki temsilcilikler önünde nöbet tutan çalışanların enerjisi ve mücadeleleri her geçen gün artarak devam ediyor. Direnişteki gazetecilere verilen destek de gün geçtikçe artıyor. Zaman zaman radyo dinleyicileri, zaman zaman gazete okurları ziyaret ediyor grevdeki gazetecileri. Kimi zaman farklı iş kollarından emekçiler ziyaret ediyor grevi, kimi zaman da sanatçılar ve aydınlar. Sputnik grevi bugün 23'üncü gününü geride bırakıyor. Grevdeki gazetecilerden Mehtap Yenidoğan, Emre Köse ve Harun Erözbağ mücadelelerini ve içinden geçtikleri süreci soL'a anlattı.
Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci TİS görüşmelerinde süreç nasıl işledi?
Mehtap Yenidoğan : Süreç ekonomik nedenlerle başladı. Ücretlerimizin arttırılmasını ve özlük haklarımızın iyileştirilmesini talep ettik. Bireysel olarak başlayan süreç herkesin aynı sorunları yaşamasıyla birlikteliğe dönüştü. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın yetki belgesi almasıyla Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci 2023 yılının başına başladı. Görüşmelerde maddelerin çoğunda anlaşma sağlanmıştı ancak süreç tıkandı ve biz de 24 Temmuz’da greve çıkacağımızı ilan ettik. Grev ilanından sonra yasal takvim devam ederken 7 Ağustos’ta 24 kişi işten çıkarıldık. Böylece Sputnik Türkiye’deki 12 yıllık çalışma dönemim sona erdi.
Emre Köse: Sendika yetkilileriyle işveren temsilcisi arasında, Şubat ayından bu yana toplu sözleşmeye ilişkin çok sayıda görüşme yürütülmüştü zaten. Bu görüşmeler sırasında sosyal haklar konusunda ilerleme kaydedilse de ücret pazarlığında müzakere süreci tıkandı ve işveren temsilcisi masadan kalkmayı tercih etti. Bunun sonucunda çalışanlara eylül ayında tenkisata gidileceği yönünde, üstü kapalı olarak tehdit yöneltildi. Temmuz ayı ortasında grev ilanımızı duyurduk ve işverenin yanıtı, sendikalı basın emekçilerini işten çıkarmak oldu. Ardından Sputnik Türkiye'nin İstanbul ve Ankara büroları önünde grev uygulamamıza geçtik.
Harun Erözbağ: Bu süreç boyunca sendikalı olduğu düşünülen kişiler yöneticiler tarafından telefonla aranarak imalı bir şekilde işten çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Bizler de takvimler 24 Temmuz'u gösterdiğinde grev ilanımızı asarak meşru örgütlülüğümüzü bir kez daha işverene hatırlattık. Greve gitmeyerek işverene süreci toparlaması için zaman tanımak istedik ancak maalesef iyi niyetimiz suistimal edildi.
"12 yılımı bu kuruma verdim, kriz zamanlarında çalıştım."
İşten çıkarma kararı alana dek işverenin tavrı nasıldı?
Mehtap Yenidoğan: TİS süreci devam ederken herkes normal bir şekilde çalıştı fakat görüşmeler tıkanınca tek tek görüşmeler yapılan kişiler oldu. Sendikalı olanlar ya da greve çıkanlarla yola devam edilemeyeceği şeklinde konuşmalar yapıldı. Bu durum kimsenin çalışma performansını etkilemedi. Yayınlar herhangi bir aksaklık yaşanmadan sürdü. Hepimiz işimize dört elle sarılmaya devam ettiysek de duygusal olarak yıprandığımı hissediyorum zira 12 yılımı bu kuruma verdim, kriz zamanlarında çalıştım. Ben radyoda haber sunuyorum. En zor zamanlarda uzun sürelerle canlı yayınlarda bulundum ancak yöneticilerimin sendikal baskı yapmak yerine “ne istediğimi, derdimi, fikrimi” sormamaları bana değersiz hissettirdi.
Emre Köse: Grev ilanı sonrasında sosyal medya paylaşımları üzerinden sendikalı olanlar tespit edildi ve çalışma ortamında bir tür "sinir harbi" başladı. İşveren temsilcisinin tavrı kaba tabirle ketumdu.
"Kafamdaki en kötü senaryo şu anda yaşadıklarımızdı fakat bu kadar huzurlu olacağım aklıma gelmezdi. Şimdi anlıyorum ki en kötüsü içeride kalıp grev kırıcı olmakmış."
Harun Erözbağ: Yöneticilerimiz eğer bu süreçte yapıcı bir rol üstlenselerdi süreç her iki tarafın da kazandığı bir şekilde sonuçlanırdı. İşveren maalesef zamanı sendikayla orta yolu bulmaktan çok kimlerin sendika üyesi olup olmadığını tespit etmeye harcadı. Doğal olarak çalışma ortamında da büyük bir negatif hava oluştu. İşverenin çalışanlarına "günaydın" demekten bile imtina ettiği bir durum yaratılmıştı. Kafamdaki en kötü senaryo şu anda yaşadıklarımızdı fakat bu kadar huzurlu olacağım aklıma gelmezdi. Şimdi anlıyorum ki en kötüsü içeride kalıp grev kırıcı olmakmış. Bizler işlerimize elbet geri döneceğiz ama tarih bu yaşanılanları unutmayacak. Torunlarıma bile anlatabileceğim bu onurlu mücadele ömrüm boyunca en büyük apoletim olacak.
Sputnik İstanbul temsilciğinden Mehtap Yenidoğan ve Harun ErözbağGrev kararından sonra Sputnik Ankara temsilcisi "İşten çıkarılanların hepsinin sendikalı olduğunu bilmiyordum. Bu bir tesadüf" demişti. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Mehtap Yenidoğan: Az önce de belirtmiştim. Bizi işten çıkarmadan bir süre önce sendikalı olanlarla yola devam edilemeyeceği yönünde konuşmalar yapıldı. Bu konuşmalar sırasında sendikayla bağlarını koparan olursa onlarla çalışılmaya devam edileceği anlaşıldı. Bu söylemler ortadayken aksini düşünmek mantığa ters geliyor. Bizler işimizi seviyoruz ve işimize devam etmek istiyoruz. Uzlaşmak için halâ zeminimiz var. Bu uzlaşının sağlanması için de öncelikli üç talebimiz var: İşten atılanların işe geri alınması, Toplu İş Sözleşmesi’nin imzalanması ve sendikal özgürlüklerin tanınması.
Emre Köse: Örgütlenme sürecinde sendikalı olduğumuzdan büyük ölçüde haberdar değillerdi. Fakat, işten çıkarılan arkadaşlarımızın tamamı sendikalı ve grev ilanının duyurulduğu basın açıklamasına sendikalı olup da katılamayan, yani fotoğrafa girmeyenler işten çıkarılmadılar. Dolayısıyla bu iddianın gerçekliği bulunmuyor.
"Kimse kendini Türkiye Anayasası'ndan büyük görmesin."
Harun Erözbağ: Eğer ekonomik sebeple işten çıkarma olduysa neden şu an arka kapılardan iş görüşmeleri yapıyorlar? Performans sebebiyle ise neden hem toplu konuşmalarda hem de birebir telefon aramalarında, "Biz sizden memnunuz. Sizinle anlaşırız. Üçüncü kişileri (sendikayı) aradan çıkarın" şeklinde bir konuşma yaptılar? İnsanların akıllarıyla dalga geçmeye gerek yok. Medya tarihinde emsali olmayan bir hukuksuzluk yaşanıyor. Ya orta yol bulunup temiz bir sayfa açılacak ya da mahkemeler gerekli kararı verecek. Kimse kendini Türkiye Anayasası'ndan büyük görmesin.
"Türkiye'nin en pahalı plazalarında açlık sınırında çalışan arkadaşlarımız var."
Plazalarda ve büyük kulelerin önünde asılan grev kararlarına ve pankartlara çok alışık değil patronlar. Bu süreç nasıl ilerledi? Neler deneyimlediniz?
Mehtap Yenidoğan: Ben, grevin ilk günlerinde gösterilen ilginin süre uzarsa düşeceğini düşünüyordum fakat öyle olmadı. Bugün grevin 23’ncü gününü geride bıraktık ve ilgi artarak devam ediyor. Gün içinde sürekli destek ziyaretleri yapılıyor. Gelen ziyaretçilerden biri bana “Plazalarda çalışan insanların ekonomik sıkıntı yaşadığını, düşük maaşlar aldığını düşünmezdim” dedi. Oysa “plazalar, büyük kuleler” birer bina ve içlerinde insanlar var. İnsan varsa insani faktörler de var. O büyük ve gösterişli binalarda asgari ücret sınırında çalışan insanlar var. Bu, bizimki gibi bir itiraz getiriyorsa işte o zaman umut da var, dayanışma da var.
Emre Köse: Ankara ofisinde çalışıyorum, Söğütözü'ndeki Koç Kulelerinde ve yakınında büyük oranda kamu kurumu yerleşkeleri bulunuyor. Bunun dışında beyaz yakalı çalışanların ofisleri bulunuyor. Bulunduğumuz konum, grev mefhumuna büyük ölçüde yabancı. Fakat bunun olumsuz bir çıktısını hissetmedik.
Harun Erözbağ: Süzer Plaza tarihinde bir ilk yaşanıyor olabilir. Türkiye'nin en pahalı plazalarında açlık sınırında çalışan arkadaşlarımız var. Sputnik Türkiye'nin çalışanlarını iyileştirecek bütçesi yoksa biz neden iki ay önce buraya taşındık? Süzer Plaza yöneticilerinden bizim grevimize engel olacak bir girişim olmadı.
Sputnik'in Ankara temsilciğinden Tolga Ekenel, Emre Köse ve Nuri DinçelSputnik'te grevle birlikte aksayan neler oldu gazetede ve radyoda? Haber yapılamayan radyo programlarının müzik dinletisiyle telafi edilmeye çalışıldığı örnekler oldu sanırım?
Mehtap Yenidoğan: Ben radyoda çalıştığım için oradaki işleyişi çok iyi biliyorum. Dolayısıyla size bildiğim yerden bahsedeceğim. 12 yıldır aynı radyodan dinleyicilere sesleniyordum. Bu süre içinde sabit dinleyicilerimiz oluştu. Sesimi bir gün radyoda duymadığında merak edip sosyal medya hesabımdan ulaşan, halimi hatırımı soran çok sayıda dinleyici vardı.
Greve çıktığımızı duyup gelen, radyoda sesimizi duymayınca bizi merak edip gelen dinleyicilerimiz var. Bazıları düzenli olarak ziyaret ediyor. Sabahları kahvaltı gönderenler oluyor. Hepsi farklı bir şekilde bizimle dayanışma örneği sergilese de söyledikleri ortak bir cümle var: radyoyu dinlemeyi bıraktıkları.
Tam da bu noktada bizi dinleyenlere bir mesaj vermek isterim. Biz gazeteciler çalışma bağımlısı oluyoruz sanırım. İşimizi yapmadığımız zaman ne yaparsak yapalım boş duruyormuşuz gibi geliyor. Tabii bizler de boş durmayı içimize sindiremedik ve “Grev TV” isminde bir YouTube kanalı açtık. Bu kanalda sadece grev konuşmuyor, aynı zamanda radyoda yaptığımız gibi gündemdeki konuları konuklarla konuluyor, seslerini duyurmaya çalışanların sesi oluyoruz.
Son olarak sizlerin aracılığıyla meslektaşlarımıza bir çağrı yapmak istiyorum : Dışarıda meslektaşlarınız haysiyet mücadelesi verirken onların yanında durun, grev kırıcı olmayın. Meslek onurunuza sahip çıkın ve hep beraber dayanışmayı büyütelim.
Emre Köse: Radyo emekçilerinin tamamına yakını işten çıkarıldığı için işlerin aksadığı, dinleyici tarafından da fark edilmiştir. Fakat internet/ajans kısmında, greve katılmama yönünde tercih kullanan arkadaşlarımızın eliyle işin ilerletilebildiği fark edilecektir. Bu bizim açımızdan eksi.
Okuyucu ve dinleyicilerimizden grev alanlarına ziyaretler de sıklıkla oluyor. Yüzlerindeki hayal kırıklığını işverenin görmesini isterdim."
Harun Erözbağ: Radyomuz haber kanalından müzik kanalına dönüştü. İşe ilk başladığımda arkadaşlarıma Radyo Sputnik'in müzikleri çok güzel diyerek radyoyu dinlemelerini teşvik ediyordum. Şimdi aynı şarkılar çalmaya devam ediyor ama bu sefer dinleyicilerinin kalbi sızlıyor. Ajans kısmınıysa grev kırıcı arkadaşlarımız diğer ajanslardan aldıkları haberleri kopyala-yapıştır yaparak sürdürüyor. Kağıt üstünde siteye haber giriliyor fakat hiçbir işlevi kalmadı. Okuyucu ve dinleyicilerimizden grev alanlarına ziyaretler de sıklıkla oluyor. Yüzlerindeki hayal kırıklığını işverenin görmesini isterdim.
Özkan Öztaş / soL-Söyleşi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder