18 Aralık 2023 Pazartesi

Renkli konseptlerin arkasındaki emek sömürüsü: Starbucks + Starbucks: Sorun Yahudi sermayesi olması değil (soL)

 Renkli konseptlerin arkasındaki emek sömürüsü: Starbucks 

Starbucks emekçileri çalışma koşullarını ve maruz kaldıkları mobbingi anlattı.

Kurulduğu andan itibaren zenginliğini işçilerin emeğini ve alın terini sömürerek artıran Starbucks’ın renkli ve coşkulu görünen reklamların arkasında emekçilerin zor şartlar altında çalıştırılması ve haklarının gasp edilmesi yatıyor. Patronların Ensesindeyiz Ağı, Starbucks'ta yaşanan emek sömürüsünü şirketin çalışanlarına sordu.

ABD ve dünya çapında yaptığı hızlı çıkış ve ''sıfır reklamlı büyüme'' politikasıyla ''mucize şirket'' olarak değerlendirilen Starbucks’ta çalışma koşullarını Starbucks emekçileri anlattı.

Kahve sektöründe en düşük mesai saatinin Starbucks'ta olduğu öne sürülüyor. Ancak işçilerin anlattığına göre, ''8 saat çalışıyorsun ama açılış ve kapanıştayken kapılar kapanıyor ve sen saatlerce temizlik, ürün yerleştirme falan yapıyorsun. Yani en az 10 saat çalışıyorsun ama ücret 8 saat olarak yatıyor.''

Uzayan mesai saatlerine karşın, Starbucks emekçileri hırsız muamelesine maruz kalıyor: ''Starbucks, çalışanlar vitrindeki bir iki ürün dışında hepsini değiştiriyorlar, ürünler günlük yani. Sonra da o ürünleri çöpe atıyorlar ama çöpe vitrinden aldığın gibi atamıyorsun kameralar önünde açıp tüm ürünleri çöp poşetinin içerisinde karıştırman lazım. Neden, çünkü personel çöpten alıp yiyemesin diye.''

Starbucks çalışanları çalışma koşullarını ve maruz kaldıkları mobbingi şu sözlerle özetliyor:

-Starbucks’ta çalışmaya başladığınızda ilk karşılaştığınız durum nedir? Çalışmaya başlayan yeni kişilere eğitim verildiği söyleniyor, doğru mu?

Starbucks’ta yaklaşık 1 sene 7 ay kadar çalıştım. Girerken kurumsal ve alanında önde olduğu için güzel bir çalışma yeri olduğunu düşündüm. Fakat bu konuda beklentilerimin hepsi boşa çıktı. İşe başlamadan önce tecrübem var diye kimse hiçbir şey öğretmedi. Bahsedilen eğitimi almadım. Sadece içeceklerin miktarı ve kullandıkları kasa programını gösterdiler ve gün boyu benimle ilgilenmediler. Her şeyi izleyerek öğrendim. Halbuki eski çalıştığım yerlerden çok farklı bir sistemleri vardı. 6 ay kadar kimse yapmam gerekenlere dair hiçbir laf etmedi. Büyük oranda standartlarının olduğu bir kafe sektörüydü. Asla kendinize göre süt ısıtmalar, kendinize göre bez kullanmak bile yasaktı, yapamazsınız. İşe girdikten 6 ay sonra bana standartlarının olduğunu, 20 saniyede içeceklerin çıkması gerektiğini ve standartlara uyarak yaparsak bunun zaten 20 saniyede olabileceğini söylediler. Uzun bir süreç kimse böyle bir şeyden bahsetmedi. Aksine kendileri de benden farksız yapmıyordu. Ama ben onlar gibi yapınca standardın bu olmadığını ve doğrusunu göstermeye çalıştıklarını farkettim.

'Molalarımız dinlenmenize yetmiyor ve mental olarak rahatlayamıyoruz'

6 ay sonra bambaşka bir çalışma stiline döndü benim için her şey. Bazen yoğunlukta standartlara uyulup uyulmadığını hatırlamıyorsunuz. Çünkü molalarımız dinlenmemize yetmiyor ve mental olarak rahatlayamıyoruz. Bilen bilir Starbucks’ın sıra yoğunluğunu. İşe başladığımda ilk günler sadece ayakta dikildim ve temizlik yaptım. Barista sıfatıyla işe girersiniz ama kendinizi ya çöp atarken ya da arkada bulaşık yıkarken bulabilirsiniz. Daha sonrasında hafta sonu yoğunluğunda kahve yetiştirmeye çalışırken bile orada 4-5 senedir çalışan vardiya müdürü gibi bir kişi tarafından mobbinge, her defasında aşağılanmaya maruz kaldım. Tuvalet molama giderken neden telefonuma bakıyormuşum diye mağaza müdürüne şikayet edildim.

-Çalışanlar arasındaki durumdan bahsedebilir misiniz? İş tanımınızda olmayan işleri yapmak zorunda kalıyor musunuz?

Çalışanlar arasında asla hak hukuk yok herkes size ağzına geleni söylüyor ve iş paylaşımı çok adaletsiz. Kasada yer alan kişi bir kez bile çöp atmaya gitmedi. Tüm gün çöpleri ben atmaya gittiğim için şikayetçi olduğumda yaşça benden küçük olan sözde mağaza müdürü beni kenara çekti ve uyardı. Temizlik adı altında lambaları, makinelerin en ıncık cıncık yerlerini sildirirler, her yerin ayrı silinme yöntemi bile vardır. Kendilerine özel temizlik suları vardır. Bunların kimisi soluduğunuzda bile sizi öldürebilecek cinstendir, kimisi de cildinize değerse cilt kanserine yol açabilir. Temizlik o kadar uzuyor ki gün sonu kasa akşam 10.00’da da kapansa (her gün bu tekrarlanıyor) asla kirli olmayan bir şeye tüm gün orda bulunduğu için yıkamak gerekiyor ve eve gitmemiz ‘nasıl olsa servis var’ mantığında gece 2'leri bulduğu oluyordu.

'Mesai içindeyken herhangi bir yakınımıza bir şey olsa ve telefon gelse haberimiz asla olmayacak'

Dünyanın 1 numaralı kafesi olduğu söyleniyor. Birçok kuralları var mesela küpe takmanız yasak, piercing takmanız yasak, tırnaklarınız etlerinizin altında olmak zorunda, saçlarınız toplu olmak zorunda , sakal traşı olmak zorunda. Pantolonunuzun şekli yırtmaçlı, taşlı olmamalı, bol pantolon giydirmiyorlar, cepleriniz dikili olmak zorunda, telefonunuza el koyuluyor. Mesai içindeyken herhangi bir yakınımıza bir şey olsa ve telefon gelse haberimiz asla olmayacak. Bazı müdürler molalarda bile telefonumuzu almamıza karşıydı. 45 + 15 dakika mola hakkımız vardı. Lakin içeride 20 kişi de çalışsa molanızı bölüp içeriye desteğe çağırılıyorduk.

-Starbuck’ın çalışanlarına tanıdığı yan haklar var mı? Haklarınız veriliyor mu?

Yemek paramız üç kuruş ve Sodexo’ya yatıyor. Günde 2 tall içecek hakkınız var evet ama, 3 ay deneme süreciniz bittikten sonra yiyeceklerde kullanılan çalışan indiriminden ve primden yararlanabiliyorsun. Yani 3 ay babamın hayrına orada kendimi paralamam bekleniyor.

Hakkımız geri verilmiyor, aksine siyah önlüklü olan herkes arkada oturup ya da dışarıya çıkıp istediği gibi mola yaparken, biz içeride her şeye yetişmeye çalışıyorduk. 20 saniyede 1 içeceğin hazır olması gerekiyordu. Hazırlayamıyorsan görevinden alınıp temizlik yaptırılıyordu. Kendinizden vazgeçtiğiniz koşullarda çalıştığınız bu iş hayatında size layık gördükleri ücret de kuru bir asgari ücret üstüne verdikleri 1000 TL yemek 1000 TL primdi. Vardiya müdürü olmak isteyen kişiyi de müdürün sevmesi gerekiyor, işini ne kadar doğru yaparsa yapsın müdürle arası iyi değilse, sınavı kazansa da müdür olamayabiliyor. Kariyeriniz müdürünüzle ilişkinize bağlı.

                                                             /././

Starbucks: Sorun Yahudi sermayesi olması değil 

Starbucks, İsrail’in Filistin’e dönük saldırıları sonrası Yahudi sermayesi olmasıyla gündeme geldi. Asıl gizlenen emekçilerin sırtından zenginleşen bir patron ve işçi düşmanlığı.

Kurulduğu günden bu yana işçi direnişlerinin içerisinde olan, patronların işçi düşmanı uygulamalarını ifşa eden mücadele ağı Patronların Ensesindeyiz (PE) her ay gündemine bir şirketi almaya devam ediyor. PE'nin bu ayki gündeminde, İsrail’in Filistin’e dönük saldırıları sonrası protestolarla adını duyuran ve en son Adana'daki şubesi kurşunlanan Starbucks kahve zinciri var.

Dosyada Yahudi sermayesi olmasıyla gündeme gelen Starbucks şirketinin "gerçek sorununun" patronunun etnik kimliği olmadığına vurgu yapılıyor. Asıl meselenin emekçilerin sırtından zenginleşen bir patron portresi ve işçi düşmanı uygulamaları olduğu gözler önüne seriliyor.

Starbucks kısa zamanda nasıl zenginliğine zenginlik kattı?

Türkiye pazarına 2003 yılında giren neredeyse AKP ile yaşıt olan Starbucks'ın sahip olduğu en büyük pazar Türkiye’nin de içinde olduğu Ortadoğu pazarı. Sanıldığının aksine İsrail’de ise şubesi bulunmuyor. Ancak bunun nedeni elbette Starbucks’ın Filistin direnişine yönelik tutumu değil. Starbucks, Ortadoğu ülkelerindeki pazarını kaybetmemek için, gelen tepkiler sonucunda İsrail’deki şubesini kapatma yönünde adım atıyor. Tabii ki ‘pazar uyumsuzluğu’ mazeretini göstererek...

Aynı firma, Suudi Arabistan’da kadınların mağazalara girişini yasak hale getirirken, batı pazarındaki reklamlarında lezbiyen bir çifte yer veriyor. Her türlü ‘cinsiyet, ırk ve mezhep özgürlüğünü’ savunduğunu reklam eden firma, yalnızca sendikalı oldukları için işçilerini işten çıkarmakta bir beis görmüyor.

Gelinen noktada Starbucks, 30 milyar doları aşkın net geliri ve 38 binden fazla mağazası ile dünya devi haline gelmiş bir mağaza zinciri. Ancak bu büyümenin arkasında işçilerini maruz bıraktığı yoğun emek sömürüsü yatıyor. Şirket, olabildiğince az sayıda işçiyi uzun saatler boyu çalışmaya mecbur bırakırken, sendikalaşma gündemi ortaya çıktığında da en saldırgan biçimlerde yanıt veriyor. Başka bir deyişle, Starbucks, piyasanın kuralları neyi gerektiriyorsa ona göre adım atıyor.

ABD kökenli olmasına rağmen 86 farklı pazarda faaliyet gösteren, dünya çapında 38 binden fazla mağazaya sahip dev bir şirket haline gelen Starbucks’ın Türkiye’deki işçi sayısı ise çok büyük ölçekli bir fabrikaya denk düzeyde. 8 bini aşkın işçi Starbucks’ta çalışmayı sürdürüyor.

Starbucks’ın 2020 yılında pandemi nedeniyle yaşadığı düşüşü saymazsak net geliri her yıl artmayı sürdürüyor. Küresel kahve zincirinin 2022 yılındaki net geliri 26,58 milyar dolar oldu. Tüm dünyadaki Starbucks mağazalarının sayısı ise 35 binin üzerinde. Starbucks, mağaza sayısını 2030 yılına kadar dünya genelinde 55 bine çıkarmayı da hedefliyor ki, bu da günde ortalama sekiz yeni mağaza anlamına geliyor.

İşçilerin çalışma koşullarını görmezden gelen Starbucks, geçtiğimiz aylarda hissedarlara getiri sağlamak için üç yıl içinde 3 milyar dolar tasarruf etme planı doğrultusunda verimliliği artırmaya dönük adımları duyurdu. ‘Verimliliği ve iş ortağı kültürünü canlandırmayı planlıyoruz’ söylemlerinin ardında ise yoğun bir sömürü mekanizmasının gizlendiği görülüyor.

2008 krizinde 6 bin 700 kişi işten çıkarıldı!

Şirket, ABD ve dünya çapında yaptığı hızlı çıkış ve ‘sıfır reklamlı büyüme’ politikasıyla ‘mucize şirket’ olarak değerlendiriliyordu. Starbucks, Afrikalı ve Latin Amerikalı üreticilerden yok pahasına aldığı kahveyi, yeni bir “trend” yaratarak çok geniş bir kitleye sunarak inanılmaz kâr rakamları kaydetti. Şirketin bu kârlılığı, son yıllarda görülen en hızlı büyüme performanslarından birini de beraberinde getirdi üstelik ‘sıfır reklam’ politikasıyla, yani hiç reklam yapmadan. Ancak, kendi segmentindeki şirketlerin en büyük maliyetlerinden biri olan reklam maliyetinden bile azade olan Starbucks, 2008 kriziyle birlikte 6 bin 700 çalışanını işten çıkarmaktan geri kalmadı.

Starbucks’ı bir de işçilerden dinleyin: Mobbing, aşağılama, kısıtlama...

26 yaşındaki Vildan, Ankara’da bir fakültede yaptığı yüksek lisans sırasında, şehirde yaşamayı sürdürebilmek için, Starbucks’ta yarı zamanlı çalışmaya başlamış. “Lisans mezunuydum ama çalışabileceğim bir yer yoktu ve önünden geçerken girmiştim mağazaya” diyor. Önce tesadüfen güvenlik görevlisi, ardından mağaza müdürü ile konuşmuş ve üç gün sonra işbaşı yapmış.

Vildan, vardiya saatlerinin 18.00 - 23.00 olarak belirlendiğini ama bu saatlerin mağazadan mağazaya değişiklik gösterebildiğini söylüyor ve ekliyor: “Mesai beş saat gibi görünse dahi, kapanış yapıldığı, tüm mağazayı temizlediğimiz için çıkış 01.30’u buluyor. Eve servisle bırakılıyorsunuz ama pek çok zaman eve gidince duş bile alamadan uyuyup kalırsınız”.

Üstelik mesai bitimindeki bu iki saatlik ek çalışma bir angarya ve işçiler, bu saatler için ücretlendirmenin olmadığını belirtiyor.

Eylül, iki yılı aşkın süredir Starbucks’ta çalışıyor. İşe girerken, kurumsal bir firma olduğunu ve alanında öne çıktığını düşünerek, güzel bir çalışma ortamı olacağını varsaymış ama hiç de beklediği gibi olmamış. “Tecrübeliyim diye hiç kimse bir şey öğretmedi. Sadece içeceklerin miktarı ve kullandıkları kasa programını gösterdiler ve gün boyu ilgilenmediler. Her şeyi izleyerek öğrendim” sözleriyle özetliyor işe başladığı dönemi.

İlk günler sadece ayakta dikildiğini ve temizlik yaptığını söyleyen Eylül, çalışma ortamını ve mobbingi şu sözlerle anlatıyor:

“Barista sıfatıyla işe girersiniz ama kendinizi ya çöp atarken ya da arkada bulaşık yıkarken bulabilirsiniz. Daha sonrasında hafta sonu yoğunluğunda kahve yetiştirmeye çalışırken bile orada 4-5 senedir çalışan vardiya müdürü gibi bir kişi tarafından mobbinge, her defasında aşağılanmaya maruz kaldım. Tuvalet molama giderken neden telefonuma bakıyormuşum diye mağaza müdürüne şikâyet edildim. Oysaki tuvalette de insanlara hizmet verdiğimi unutmuşum.”

Kıyafete yönelik pek çok kısıtlamanın söz konusu olduğunu, telefon kullanmanın yasak olduğunu belirten Eylül, durumu şu sözlerle özetliyor: “Birçok kuralları var mesela küpe takmanız yasak, piercing takmanız yasak, tırnaklarınız etlerinizin altında olmak zorunda, saçlarınız toplu olmak zorunda, sakal tıraşı olunmak zorunda, pantolonunuzun şekli yırtmaçlı, taşlı olmamalı, bol pantolon giydirmiyorlar, cepleriniz dikili olmak zorunda, telefonunuza el koyuluyor. Mesai içindeyken herhangi bir yakınımıza bir şey olsa ve telefon gelse haberimiz asla olmayacak.”

“Starbucks: Sorun Yahudi sermayesi olması değil” başlığıyla yayınlanan dosyanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

soL



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder