Siyasi tarih mezarlığı kendini yenilmez sanan liderlerle, rejimlerle dolu. Nice nice kudretinden sual olunmaz liderler, aktörler, rejimler aynı kaçınılmaz sonu yaşadı. Hepsi de siyasal rejimlerinin ilelebet süreceğinden emindi. Ancak öyle olmadı, olamazdı. Hepsinin bir siyasi raf ömrü vardı, aksi durum eşyanın doğasına aykırıydı. Güç zehirlenmesi bir bumerang gibi sahiplerine dönebiliyor.
∗∗∗
Siyasal İslamcılar kaybetti. Tıpkı tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika genelinde olduğu gibi. Kaybetme emareleri çok önceden görülmeye başlansa da sancılı geçen yerel seçimler bunun somut teyidi oldu.
Bu zafer tek adam rejiminin bağnaz, otoriter, baskıcı yönetimine karşı on yıllardır direnen kadınların, gençlerin, emekçilerin, doğasına ve yaşam alanlarına sahip çıkanların, laik-seküler-ilerici güçlerin. Yani bir bütün olarak toplumsal muhalefetin.
Parça parça, kent kent, mahalle mahalle ilmek ilmek örülen direnç sayesinde siyasal İslamcı rejim geriletildi. Ülkenin toplumsal, siyasal yaşamına, tarihsel birikimine, ilerici kazanımlarına saldırılara yanıt sandıkta verilmiş oldu.
REJİMİN KALELERİ ÇÖKERKEN
Rejimin devasa propaganda makinelerine, baskı aygıtlarına, devlet/iktidar gücüne rağmen alınan bu sonuçlar köklü kırılmaların habercisi. Rejimin sarsılmaz sanılan kalelerinin çökmesi, iktidar hattında çözülüşü hızlandıracak manivela işlevi görecektir.
Sonuçlar, bundan yirmi iki yıl önce ekonomik krizin etkisi, emperyalist-küresel güçlerin yol vermesiyle işbaşına gelen Siyasal İslamcıların sonunun başlangıcı demek. Ancak her şey bitmiş değil. Bu daha başlangıç.
HİÇ KİMSE YENİLMEZ DEĞİL
Sandık sonuçları otoriter popülist rejimlerin de yenilebileceğini göstermesi açısından önemli. Yereldeki başarıların bu tarz rejimleri nasıl da yerinden ettiğine yakın siyasi tarih tanık.
Yerel siyaset üzerinden ulusal sonuçlar üreten sandık zaferi, bir dalga kıran işlevi görecektir. Bu kazanım uzun vadede siyasetin yeni bir formu için de gereken alanı açtı. 2028 başkanlık seçimi için uzun erimli sonuçlar türetecek.
TÜM ORTADOĞU’DA KAYBETTİLER
“Yerli” ve “milli” siyasal İslamcıların yenilgisi Ortadoğu’daki gelişmelerden bağımsız değil. Bir proje olarak bölge halklarına dayatılan siyasal İslamcılık ve siyasal İslamcılar her yerde kaybetti.
2010’ların başlarında emperyalistlerin, küresel güç merkezlerinin desteğiyle işbaşına gelen ya da politik arenaya çıkan İslamcılar, Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da, Sudan’da, Suriye’de ve daha pek çok ülkede halkların direncine çarptı. Fas’ta, Cezayir’de hakeza kaderleri aynı oldu.
İhvancılığın tüm türevleri kaybetti. Mısır’da Müslüman Kardeşler, Tunus’ta En Nahda derken siyasal İslamcılık tüm kol ve uzantılarıyla iflas etti.
Arap Baharı sürecinde, 22 yıllık sürgünün ardından 2011’in başında Bin Ali’nin devrilmesi sonrası ülkeye dönen “Tunus’un Humeyni’si” El-Gannuşi, Haziran 2016’da artık “siyasal İslam’ı terk edeceklerini”, “din artık politikaya rehin olmayacak” sözleriyle dile getirecekti. Gannuşi’nin bu manevrası tüm “ümmet kardeşleri”ne ders niteliğindeydi.
YENİ BİR BAŞLANGIÇ İÇİN
Türkiye dahil tüm Ortadoğu coğrafyasında er ya da geç halklar kazanıyor. Kimi yerlerde bu daha uzun ve sancılı sürse de hiçbir barikat, halkların özgür, eşit, kardeşçe yaşam istediğinin önüne geçemez.
Sandık zaferi bir başlangıç. Ancak hiçbir şey bitmiş değil. Seçim yorgunu, umut yorgunu toplumun üzerindeki toprak kaldırılması yeni bir geleceğin başlangıcı olabilir. Şimdi umudu örgütleme zamanı.
Ankara’da sonuç hayallerin ötesinde(Nurcan Gökdemir)
Ankara’yı 1994’den 2017’ye kadar yöneten Melih Gökçek’ten Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunu son seçimde alan Mansur Yavaş seçim yarışına rahat girdi. Ankara’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı Mansur Yavaş’ın kazanacağı konusunda aksi görüş dile getiren pek yoktu. Seçimden üç hafta öncesinde rakibi Turgut Altınok’un “havlu attığı” yorumları yapılmaya başlandı. Sonuçta Yavaş, İYİ Parti’nin desteğini çekmesine karşın bir önceki seçime göre oylarını arttırarak yeniden başkan seçildi.
AKP’nin adaylık süreci tartışmalı başlayan ve Yavaş karşısında çok fazla şans tanınmayan adayı Turgut Altınok, “açıkladığı ve gizlediği mal varlığı” ile zaten geride başladığı yarışta tüm iddiasını yitirdi.
Seçim sürecinde en çok merak edilen, ilçelerde yarışın nasıl sonuçlanacağı idi. CHP, Çankaya, Yenimahalle gibi en zorlu seçimlerde bile başka bir partiye kaptırmadığı ilçeler dışında bugüne kadar skorunu en fazla altı ilçeye kadar çıkartabildi. CHP’nin önceli olan SHP, 1989’da altı ilçede belediye başkanlığını kazandı, sonraki süreçte genellikle iki, arada da üç ilçede başkanlık koltuğuna CHP’li isimler oturdu. 2024’te ise ortaya çıkan tablo en iyimser CHP’linin bile hayallerinin ötesinde, Yavaş kampanya sürecinde çıtayı 15 ilçe olarak belirlemişti. CHP Ankara’daki 16 ilçede başlangıçtan itibaren yarışı önde götürdü.
İYİ PARTİ’DE BÜYÜK HEZİMET
Yavaş’ın beş yıllık başkanlık döneminin çoğu ilçede CHP adaylarına kazandıracak bir tablo oluşturduğu kabul ediliyordu ancak İYİ Parti’nin bu seçimde desteğini çekmesi, destek çekmek bir yana Genel Başkan Meral Akşener’in bizzat Yavaş’ı hedef almasının etkileri merak ediliyordu. Sancılı bir süreç sonunda Millet İttifakı’nı dağıtan, partisinin erimesini önlemek için “özü başına yarışacağını” açıklayan ve ittifak ortağı CHP’ye büyük suçlamalar, eleştiriler yönelten Akşener için ise bu seçim tam bir hezimetle sonuçlandı.
CUMHUR İTTİFAKI’NIN TARİHİ YENİLGİSİ
AKP son yerel seçimde 19 ilçede belediye başkanlıklarını kazanmış, CHP ise Çankaya ve Yenimahalle’ye sadece Elmadağ’ı ekleyebilmişti. AKP, Çamlıdere, Akyurt, Altındağ, Ayaş, Bala, Beypazarı, Çubuk, Evren, Güdül, Haymana, Kazan, Kalecik, Keçiören, Kızılcahamam, Mamak, Nallıhan, Pursaklar, Şereflikoçhisar ve Sincan’da çoğu yüzde 50’nin üzerinde oyla kazandığı belediyelerinin büyük bölümünü kaybetti. Çamlıdere’de bağımsız aday olan Adem Ceylan da AKP’de olan başkanlık koltuğuna oturdu. AKP’nin önde olduğu Sincan, Çubuk, Altındağ, Pursaklar, Akyurt, Evren, Kızılcahamam ve Bala’da sayım uzun sürdüğü için geç saatlere kadar sonuç elde edilemedi.
MHP de Polatlı ve Gölbaşı’ndaki belediye başkanlıklarını koruyamadı.
CHP ANKARA’DA YEREL İKTİDARDA
Ankara’da en fazla merak edilen ilçelerden biri Çankaya idi. “Gençliği ve Özgür Özel’in avukatı” olması dolayısıyla eleştirilen Hüseyin Can Güner’in CHP’nin geçmişte zaman zaman yüzde 90’ların üzerine çıkan oyuna ulaşıp ulaşamayacağı merakla izlendi. CHP seçmeninin desteği bir miktar azalsa da Hüseyin Can Güner yine Türkiye ortalamasının üzerinde bir oyla başkan seçildi.
CHP’nin Etimesgut için belirlediği sürpriz aday tiyatro sanatçısı Erdal Beşikçioğlu da çok fazla şans tanınmamasına karşın büyük bir oya ulaştı. Beşikçioğlu ile CHP’nin oyları yüzde 50’nin üzerine çıktı. Beşikçioğlu’nun sandıklar açıldığı andan itibaren önde götürdüğü seçimin sayımı da geç saatlere kadar tamamlanmadı.
CHP, beş yıl sonra yerel iktidarında olduğu üç ilçenin dışında Beypazarı, Nallıhan, Ayaş, Polatlı, Haymana, Gölbaşı, Güdül, Mamak, Şereflikoçhisar, Kazan ve Kalecik’te belediye başkanlığı seçimlerini kazandı.
Etimesgut’un yanısıra Gölbaşı ve Keçiören’de de CHP’nin önde götürdüğü seçimlerin sayımı gece geç saatlere kadar sürdü.
DEM PARTİ VE YRP
Sağ kökenli bir politikacı olması dolayısıyla Mansur Yavaş’a karşı aday çıkartma kararlılığını her zeminde dillendiren DEM Parti’nin adayı Gültan Kışanak’ın oyları partinin Türkiye oy ortalamasının altında kaldı. Cezaevinde olması dolayısıyla kampanya yürütemeyen Kışanak’ın oyları yüzde 1’in altında kaldı.
2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı içinde yer alan ancak yerel seçimlerinde ittifak dışında kalan Yenden Refah Partisi’nin eski AKP’li Bakan Suat Kılıç’la girdiği yarışta oyu yüzde 3’ün altında kaldı.
1 Nisan bir kıvılcım(Selçuk Candansayar)
Dün akşam ilk sonuçların açıklanmaya başlamasıyla yandaş dışı medyada başlayan hafif şaşkın sevinç bence Türkiye’ye çok iyi geldi. Mayıs 2023’teki derin hayal kırıklığından sonra muhalifler için bu seçim bir kırılma anıydı. İktidarın genel seçimdeki başarısını sürdürerek yerel seçimleri de kazanması durumunda toplumsal muhalefet siyasal alanda çökebilirdi. Bu silkiniş bile tek başına çok önemli. Yerel seçimi de kazanırsa, İstanbul, Ankara’yı yeniden alırsa, RTE’nin artık durdurulamayacağı endişesi dalga dalga yayılmış durumdaydı. “Ya İzmir AKP’ye geçerse” fısıltısını bir kabus gibi yaşayanlar bile vardı.
Bu kaygının yersiz olduğunu söylemek mümkün değil. Bu yüzden 2024 Yerel Seçimleri, gerçekten tarihsel bir seçim olarak görülmeli. Ölü toprağını silkip, ayağa kalkmak için bir fırsat olabilir.
Peki, yalnızca 10 ay önce genel seçimi çok rahat kazanan AKP-MHP ittifakı yerel seçimde nasıl oldu da ağır bir yenilgiye uğradı? Hemen tüm yorumcular ilk sonuçları 1989 yerel seçimlerine benzetiyor. Bu yazının yazıldığı saatlerde Türkiye genelinde açıklanan sonuçlara göre CHP % 38 oy oranına ulaşmış ve birinci parti olacağa benziyordu.
Herkesin aklında benzer sorular… 10 ayda ne değişti? Acaba 2023 Genel Seçimi aslında kazanılabilecek bir seçim miydi? Sorunun yalın hali ise şu: İktidar mı kaybetti, muhalefet mi kazandı?
∗∗∗
Önce CHP’den başlanabilir. Sağ partilerle ittifak (Millet İttifakı) bu kez yapılmadı. Hatta İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Bu ittifak çok yanlışmış" diyerek bozdu. Sonuçta Meral Akşener’in partisi çöktü. Deva ve Gelecek partileri zaten “hiç yoktular”. İttifaksız CHP ise daha rahat ve açık oy farkıyla kazandı. İlk elde ittifak siyaseti yanlışmış denilebilir ama yakından bakıldığında durum biraz farklı gibi. CHP’nin yeni kazandığı yerlerde kazanan adaylar arasında MHP kökenli aday sayısı çok. Ankara’ya bakalım; Açık ara farkla kazanan Mansur Yavaş ile ikinci olan Turgut Altınok MHP kökenli. İkisinin toplam oyu % 92. Vedat Dalokay’ın, Murat Karayalçın’ın yönettiği bir Ankara vardı bir zamanlar.
Başarısının hakkını verelim, ben bu yazıyı yazarken Özgür Özel konuşma yapıyor ve “artık CHP herkesin partisi oldu” diyor. Her siyasi görüşten vatandaşın partisi oldu mu demek istiyor? CHP, “Ortanın azıcık sağında” bir siyasi parti olacağa benziyor diyebilir miyiz? Zaman gösterecek.
Yerel seçimin ilk sonuçları bana göre toplumun yönetme gücünü merkez ve yerel olarak ikiye bölmek zorunda kaldığının kanıtı. Denge denetleme mekanizmalarının yok edildiği bir ortamda merkezi iktidarın gücünü sınırlamak, yereli muhalefete vererek merkezi denetlemek istiyor. İktidar gücünü ikiye bölmesinin asli nedeni ise ne iktidara ne de muhalefete gerçek anlamda güven(e)memesi. Uzun süredir iktidarın toplumun genel yararını gözetmediğinin farkında. Ama iktidarın şiddeti karşısındaki savunmasızlığı ona doğrudan karşı çıkmasını engelliyor. Muhalefete ise hiç güvenmiyor. Güvensizliğinin en temel nedeni de iktidarın hışmından toplumu koruyup, koruyamayacağı kaygısı.
Toplum, 2015 Genel Seçimi’nden bu yana “RTE kazanırsa daha da sertleşir, kaybederse iktidarı bırakmaz” açmazına terk edilmiş durumda. Bu halin en büyük, belki de tek sorumlusu ise muhalefet. Bu yüzden de gönül rahatlığıyla güvenemiyor bir türlü.
∗∗∗
Şimdi 10 ay içinde merkezi RTE’ye, yereli ise muhalefete teslim ederek iktidar gücünü ikiye böldü ve önümüzdeki dönemdeki performanslara bakacak. Hep RTE mi yapacak bölücülüğü? Bu kez de toplum yaptı bölme işlemini.
Yine de dinci-gerici bir iktidardansa popülist sağ ama görece laik bir muhalefete yerel yönetimleri teslim etmesi çok önemli. Yeniden Refah Partisi’nin aldığı oy ise, toplumun dinci bir partiye verdiği güçle çizdiği sınırın göstergesine benziyor. İddialı bulunabilir ama üç-dört puan da çözülüp ANAP’ın kaderini paylaşacak bir AKP’den geldi diyelim, yine de çeyrek yüzyıllık dinci söylemin o kadar da taraftar toplayamadığını söylemek mümkün görünüyor.
∗∗∗
Önümüzdeki dönemde sağcılaşmış ama dincileşmek de istemeyen bir toplumda yaşayacağız gibi görünüyor.
Böylesi bir Türkiye’de Hozat ve Saratlı’yı kazanan SOL Parti için ödev ve sorumluluk ise çok ama çok büyük. Biz de Fatsa’dan sonra bir kez daha yola çıkıyoruz. Bir turistik sosyalizm performansı için değil, bir kıvılcım yakmak için…
(BİRGÜN)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder