6 Mayıs 2024 Pazartesi

T24 KÖŞEBAŞI (6 MAYIS 2024)

Sinan Ateş cinayetinde dikkat çeken nokta; şüphelilerin bir kısmı Covid-19 izniyle cezaevinden çıkmış! (Candan Yıldız)

Sinan Ateş’in ailesi de iddianameye çok tepkili. Kız kardeşi Selma Ateş’le konuştum. Ateş, "Bu iddianameyi toplum vicdanı kabul edemez. Birçok görgü şahidinin ifadesi iddianamede yer almıyor” dedi

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve akademisyen Sinan Ateş suikastıyla ilgili 145 sayfalık iddianameyi okuyunca, bu olayı takip eden gazetecilerin dikkati çekeceği boşluklar ve noktalar olacaktır.

O noktalardan biri de olayda dahli olan şüphelilerin bir kısmının Covid-19 tedbirleri kapsamında Adalet Bakanlığı’nın 2020’de aldığı kararla cezaevinden izinli çıkmış olmaları…  Sinan Ateş cinayeti iddianamesine baktığımızda bazı isimler Covid-19 izni kapsamında cezaevinden çıkmış ve cinayete yardım etmiş.  Mehmet Yüce, Sinan Ateş’i öldüren, tetikçi Eray Özyağcı’yı olay yerinden motosikletle kaçıran Vedat Balkaya’ya motosikleti satan kişi.

Polis ifadesinde sabıkalı olduğunu söyleyen Mehmet Yüce, 01.06.2022 tarihinde Covid-19 izinlisi olarak cezaevinden çıkmış.

Hakan Saraç, Sinan Ateş cinayetini organize eden ekipten olan Suat Kurt’un Ankara’da kalacağı evi organize eden kişi. Hakan Saraç da “Yağma, kasten yaralama” suçlarından dolayı cezaevindeyken Ağustos 2022’de Covid-19 tedbirleri kapsamında cezaevinden tahliye olmuş.

Suat Kurt, Sinan Ateş cinayetinin planlayıcısı, polisin aradığı ama 4 yıl kaçmayı başarabilen, Gülsuyu’nda çete lideri olan Doğukan Çep’in yakın arkadaşı… Tetikçi Eray Özyağcı ve Özyağcı’yı motosikleti ile kaçıran Vedat Balkaya’nın da arkadaşı. Ankara’daki evi ayarlayan, cinayet öncesi de o evde kalan kişi… Suat Kurt da pandemi izni nedeniyle 2020’de cezaevinden izinli olarak çıkmış.

Osman Bayraktar, iddianamede cinayette yardımla suçlanıyor. Sinan Ateş’i öldüren tetikçi Eray Özyağcı’yı Ankara’ya getiren iki özel harekat polisinin de içinde olduğu aracın alındığı otoparkın gayri resmi ortağı.

Osman Bayraktar da Doğukan Çep gibi 8 yıl firar gezebilmiş. 2017’de yakalanak Maltepe Cezaevi’ne girmiş. Pandemi izni nedeniyle 2020 yılında cezaevinden tahliye olmuş.

Özensiz bir iddianame

Özensiz yazıldığı açık bir iddianame… Örneğin Tolgahan Demirbaş’ı çiftliğinde sakladığı iddia edilen Marco Pasha cafenin sahibi Aytaç Ataç’ın adı Aytaç Ateş olarak yazılmış bazı yerlerde. Örneğin, cinayetin azmettirmekten suçlanan Doğukan Çep’i, cinayetten hükümlü olduğu dönemde Maltepe Cezaevi’nden tanıyan Ufuk Köktürk’in ifadesinin bağlamı yok. Köktürk ifadesinde “Yaklaşık 6 ay kadar önce Fatih’te tanımadığım Suriye uyruklu bir şahıstan 25000 TL’ye satın aldım” diyor. Ama iddianamede neyi satın aldığı yazmıyor.

Sinan Ateş’in ailesi de iddianameye çok tepkili. Kız kardeşi Selma Ateş’le konuştum. Ateş, "Bu iddianameyi toplum vicdanı kabul edemez. Birçok görgü şahidinin ifadesi iddianamede yer almıyor” dedi.

İddianamede özellikle Eray Özyağcı’nın sözünü ettiği, plaka ve markasını vermediği aracın üzerine gidilmesi gerektiği de açık. Zira Audi marka aracın siyasi bağlantılarla ilgili olduğu yönünde iddialar var. Özyağcı her ne kadar cinayetle ilgili Suat Kurt ve Vedat Balkaya’nın adını verse de onu İstanbul’a gelinceye kadar iki aracın yardım ettiğini ifadelerinden anlıyoruz. O araçların kime ait olduğu da bu cinayetin aydınlatılmasında kritik önemde… Birçok şüphelinin “Hatırlamıyorum” diye geçiştirdiği ifadeler, dava aşamasında hatırlatılacak ya da hatırlanacaktır.

Delillerin nasıl yorumlanacağı da asıl dava aşamasında ortaya çıkacaktır. Cinayetten 16 ay sonra tamamlanan iddianamede şüphelilerin siyasi bağlantılarına hiç değinilmiyor. Şüpheliler de o bağlantıyı reddediyor. Olay günü eski MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un Ankara’da kullandığı evi kullanan Tolgahan Demirbaş sadece bir yerde MHP’den söz ediyor. Arkadaşına ait olan 06 MHP 96 plakasının başka birine devredilmemesi için cinayet büroda amir ve dosyada tutuklu M.E.A’yı aradığını söylüyor.

Organize bir cinayet ama bağlantıları birleştiren bir iddianame yok karşımızda…

                                                                  /././

Fark edilmeyen bir sorun: Otomobillerden alınan ÖTV…(Murat Batı)

Sorun şu: matrah güncellemesi yeniden değerleme oranına bağlı olmaması ve bunun tamamen Cumhurbaşkanının takdirine bırakılmış olmasıdır

2023 yılında motorlu araçlardan tahsil edilen ÖTV tutarı 441 milyar 232 milyon TL’dir. 2024 yılı bütçe hedefi ise 498 milyar 230 milyon TL’dir. Ancak hedeflenen tutardan çok daha fazla tahsil edilecek gibi duruyor. Nedeni ise motorlu araçlardan tahsil edilecek ÖTV’nin hesaplandığı tarifenin ısrarla güncellenmemesidir.

Daha basit bir ifadeyle motorlu araçlar için hesaplanan ÖTV’nin tabi olduğu tarife basamaklarının yükseltilmesi gerekmektedir. Ancak -yeniden değerleme oranı kadar artması gibi- otomatik bir düzenlemenin bulunmaması çok önemli bir sorundur. ÖTV tarifesinin güncellenmesi tamamen Cumhurbaşkanının takdirine bırakılmıştır.

Hatta en son matrah güncellemesi 24 Kasım 2022’de yapıldı24 Kasım 2022’de yürürlüğe giren 6417 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile otomobillere ilişkin hem ÖTV matrahları hem de tarifedeki matrah dilimi sayısı artırıldı.

Yani matrah güncellemesi yeniden değerleme oranına bağlı değil tamamen Cumhurbaşkanının keyfiyetine bırakılmıştır. Ve Cumhurbaşkanı son iki yıldır yeni bir düzenleme yapmış değil.

Şayet sadece son iki yıl yeniden değerleme oranı kadar artırılsaydı şu an 1 milyon TL’lik bir aracı 805 bin TL’ye alabilirdik.

Şöyle ki aşağıda motor silindir hacmi 1600 cm³'ü geçmeyen otomobiller için ÖTV tarifesi bulunmaktadır.

Yukarıdaki tabloya göre aracın vergisiz fiyatı 184 bin TL’yi aşmıyorsa vergisiz fiyatına yüzde 45 ÖTV oranı uygulanmaktadır. Ancak aracın vergisiz fiyatı 184 bin TL ile 220 bin TL (220 bin TL dahil) arasında ise vergisiz fiyatın tamamına yüzde 50; 220 bin TL ile 250 bin TL (250 bin TL dahil) arasında ise tamamına yüzde 60; fiyatı 250 bin TL ile 280 bin TL (280 bin TL dahil) arasında ise tamamına yüzde 70; fiyatı 280 bin TL’yi aşıyorsa tamamına yüzde 80 ÖTV oranı uygulanmaktadır.

Ayrıca ÖTV dahil çıkan tutara yüzde 20 KDV de uygulanmaktadır. Tabloda görüldüğü üzere 1600 cm³'ü geçmeyen bir aracın vergisiz fiyatı 190 bin TL ise 190 bin TL’nin tamamına yüzde 50 ÖTV oranı uygulanmaktadır. Ya da son satırında görüldüğü gibi örneğin aracın vergisiz fiyatı 290 bin TL ise 290 bin TL’nin tamamına yüzde 80 ÖTV oranı uygulanmaktadır.

Böylece bugün piyasa satış fiyatı yaklaşık 605 bin TL’nin üstünde olan motor silindir hacmi 1600 cm³'ü geçmeyen otomobillerin tamamına yüzde 80 ÖTV uygulanmaktadır.

Sorun ne?

Sorun şu: matrah güncellemesi yeniden değerleme oranına bağlı olmaması ve bunun tamamen Cumhurbaşkanının takdirine bırakılmış olmasıdır.

Enflasyonun bu denli yüksek olduğu bu günlerde bu tarifenin de gerçeğe uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Ancak Şimşek, bu konu hakkında hiç konuşmamaktadır. Biz de konu hakkında maalesef bilgi sahibi değiliz.

Bugünden çok fazla uzaklaşmadan otomobillere ilişkin tarifeyi sadece 2022 yılı yeniden değerleme oranı (yüzde 122,93) ve bu yıl için de yüzde 58,46 oranı (YDO) kadar artırsaydık aşağıdaki yeni tarifeye ulaşmış olacaktık.

Buna göre, örneğin motor silindir hacmi 1600 cm³'ü geçmeyen ve satış fiyatı 1 milyon TL olan bir otomobil için şu an 370 bin TL ÖTV ve 167 bin TL KDV ve toplamda 537 bin TL vergi ödenmektedir.

Ancak tarifedeki basamaklar, sadece son iki yılın yeniden değerleme oranı kadar artırılsaydı bu kez aynı otomobile 208 bin TL ÖTV, 134 bin TL KDV ve toplamda 342 bin TL vergi ödeyip aynı aracı bugün yaklaşık 805 bin TL’ye satın almış olacaktık.

Yani aynı aracı bugün 195 bin TL daha ucuza almış olacaktık. Hatta önceki yıllarda da bu basamaklara YDO uygulansaydı aynı aracı bugün çok daha ucuza almış olacaktık.

Şimşek, bu konuda bir düzenleme yapar mı? bilemiyorum ama 2023 yılında motorlu araçlardan alınan ÖTV’nin toplam vergi geliri içindeki payı yüzde 10’a yakın ve bunun üzerinden ayrıca yüzde 20 KDV de bulunmaktadır.

Şayet amaç enflasyonla mücadele ise yapılması gerekenlerden biri de bu olsa gerek.

Daha yüksek oranlar da var

Yukarıdaki örnek, bizim bindiğiminiz motor silindir hacmi 1600 cm³'ü geçmeyen otomobiller içindir.

Ancak motor silindir hacmi 1600 cm³'ü geçen ama 2000 cm³'ü aşmayan otomobillerde vergisiz fiyatı 170 bin TL’yi aşmayanlar için yüzde 130; aşanlarda ise yüzde 150 ÖTV oranı uygulanmaktadır. Hatta motor silindir hacmi 2000 cm³'ü geçenlere yüzde 220 uygulanmaktadır.

Elektrikli araçlarda ise bu oranlar yüzde 10 ila yüzde 60 arasındadır.

                                                                    /././

Basın Özgürlüğü mü dediniz? (Mustafa Durmuş)

Ülkedeki iktidar bloku iktidara yönelik eleştirileri önleyebilmek için, tutuklamalar, sürgünler ve devletin denetleyici örgütü konumundaki RTÜK ve İletişim Başkanlığı dâhil olmak üzere, her türden siyasal ve iktisadi baskı aracını kullanmaktan çekinmiyor

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) tarafından hazırlanan 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde (3 Mayıs), açıklandı. (1)

Endeks 2002 yılından bu yana her yıl düzenli olarak hazırlanıyor. Kuruluş 2021 yılında medya ve akademik dünyadan uzmanlardan oluşan bir grubun yardımıyla yeni bir metodoloji de geliştirdi. Buna göre, bu yıl 180 ülke ve bölge, “siyasi bağlam, yasal çerçeve, ekonomik bağlam, sosyokültürel bağlam ve güvenliği” kapsayan beş göstergeye göre

Kuruluş bu yıl “medya özerkliğine destek ve özgür haber yapma hakkına saygıda endişe verici bir düşüş ve devlet ya da diğer siyasi ve ekonomik aktörlerden gelen baskıda artış” olduğunun altını çiziyor.

Bu durum, sıralamanın oluşturulmasında kullanılan bu beş gösterge arasında, küresel ortalamada 7,6 puanlık bir düşüşle en fazla gerileyen göstergenin “Siyasi Gösterge” (Alt Endeks) olmasına dayandırılıyor.

Basın özgürlüğünde dünya çapında gerileme

Analiz edilen 180 ülke ve bölgeden 138’inde ankete katılanların çoğunluğu ülkelerindeki siyasi aktörlerin dezenformasyon veya propaganda kampanyalarına aktif biçimde dahil olduğunu söylüyor. 31 ülkede siyasetin basına müdahalesi ise “sistematik” olarak tanımlanıyor.

Rapor yazarları ayrıca, Ekim 2023’ten bu yana gazetecilere ve medyaya yönelik rekor sayıda ihlalin yaşandığı Gazze’deki savaşa özellikle atıfta bulunarak, “gazetecilerin korunmasını sağlamak için uluslararası düzeyde siyasi irade eksikliğinin” altını çiziyor. Rapora göre, en az 22’si gazetecilik faaliyetlerini yürütürken olmak üzere, 100’den fazla Filistinli muhabir İsrail Ordusu tarafından öldürüldü.

Türkiye “çok ciddi ölçüde kötü durumdaki” ülkelerden biri

Daha geniş eğilimlere bakıldığında, 36 ülkenin endekste en kötü kategoride -basının durumunun “çok ciddi ölçüde kötü” olduğu - yer aldığı görülüyor. Aşağıdaki haritadan da görülebileceği gibi Türkiye bu 36 ülkeden biri. Ayrıca 49 ülke “zor durumda ülke” kategorisinde ve 50 ülke “sorunlu ülke” grupta yer alırken, 45 ülke “tatmin edici” ya da “iyi” bir duruma sahip. (2)

Diğer yandan, Norveç sekizinci kez üst üste birinci sıraya oturarak bir kez daha listenin zirvesinde yer alırken, onu Danimarka ve İsveç takip ediyor. Basın için en baskıcı ülkeler olarak kabul edilen son üç ülke ise Afganistan (178’inci sıra), Suriye (179’unciu ve Eritre (180’nci). Raporda şu ifadeler yer alıyor: “Son iki ülke medya için kanunsuz bölgeler haline geldi ve rekor sayıda gazeteci gözaltına alındı, kayboldu ya da rehin tutuldu.”

 

Otoriterlik arttıkça basın özgürlüğü yok oluyor!

Aşağıdaki tablo 2024 yılında, 180 ülke arasında, 100 puan üzerinden ortalama 31,6 puan ile ancak 158’inci sırada kendine yer bulabilen Türkiye’de otoriterleşmenin giderek artmasıyla birlikte medyadaki çoğulculuğun ortadan kalktığını gösteriyor. Üstelik Türkiye geçen yıla göre Siyasi Endekste (gösterge) beş sıra ve Hukuk Endeksinde dört sıra daha gerilemiş bulunuyor.

Sonuç olarak

Temel insan haklarının, bütçe hakkının, işçi haklarının, kadın haklarının, farklı kimliklerin kültürel hak ve özgürlüklerinin ve genel olarak hukukun üstünlüğünün sürekli olarak aşındırıldığı, başta büyük medya olmak üzere iletişim ve propaganda kanallarının devletin, sermaye gruplarının ve sivil toplum olma özelliğinden uzak dini cemaatlerin doğrudan kontrolü altında olduğu bir ülkede basının özgür olması beklenemez.

Ülkedeki iktidar bloku iktidara yönelik eleştirileri önleyebilmek için, tutuklamalar, sürgünler ve devletin denetleyici örgütü konumundaki RTÜK ve İletişim Başkanlığı dâhil olmak üzere, her türden siyasal ve iktisadi baskı aracını kullanmaktan çekinmiyor.

Ülke halkları için büyük fedakârlıklara katlanmış olan sosyalist gazeteci Celal Başlangıç’ın, yaptığı eleştirel habercilik yüzünden, kendi yurdundan uzak bir ülkede sürgünde (Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde) hayatını kaybetmesi, aslında ülkedeki basın özgürlüğünün gerçek durumunu göstermeye yetiyor.


Dip notlar:

(1) https://rsf.org/en/2024-world-press-freedom-index-journalism-under-political-pressure (3 May 2024).

(2) https://www.statista.com/chart/13640/press-freedom-index  (3 May 2024)

(T24)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder