Avrupa seçimlerinin en büyük kaybedenleri: Merkez partiler ve popülist sol (soL)
Dün sonuçlanan AP seçimlerinde aşırı sağın aldığı sonuçlar ülkelere göre farklılık gösteriyor. Merkez sağ, sosyal demokrasi ve sol popülizmse neredeyse tüm AB ülkelerinde sarsıldı.
Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin katıldığı Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin sonuçları dün akşam büyük ölçüde belli oldu.
Fransa'da ve Avusturya'da aşırı sağın birinci, Almanya'da faşist partinin ikinci çıkması, kıtada son yıllarda yükselen aşırı sağ dalganın son çıktısı oldu.
Diğer yandan, kıtanın bütününe bakıldığında, seçimlerin en büyük kaybedeninin merkez sağ, sosyal demokrat ve sol popülist partileri olduğu görülüyor. Almanya ve Fransa da dahil olmak üzere, birçok ülkedeki merkez partilerin oy oranlarında büyük düşüş görüldü. Neredeyse tüm AB üyesi ülkelerde Yeşiller ve sosyal demokratlar hüsrana uğradı.
Aşırı sağın durumuysa ülkelere göre farklılık gösteriyor. Almanya, İtalya ve Fransa'nın aksine, Portekiz'deki aşırı sağ parti 3 ay önceki genel seçime göre oylarının önemli bölümünü kaybetti. İspanya'nın aşırı sağ partisi de koltuk sayısını artırmasına karşın oy yitimi yaşadı.
Komünistlerin halihazırda güçlü olduğu ülkelerde de komünist partiler önemli başarı sağladı.
Seçim sonuçlarına genel bir bakış atıldığında, başlıca sonucun Avrupa "müesses nizamı"nın kritik bir gerileme yaşaması ve bu gerilemenin Avrupa toplumlarında yeni bir arayışa itmeye başlamış olduğu söylenebilir.
Yunanistan'da iktidarın oyları düştü, SYRIZA hedefine ulaşamadı
Yunanistan İçişleri Bakanlığı'nın açıkladığı sonuçlara göre, iktidardaki Yeni Demokrasi oyların yüzde 27,92'sini alarak Avrupa Parlamentosu'nda yedi sandalye elde etti.
Ana muhalefet partisi SYRIZA yüzde 14,94’le dört sandalye, PASOK yüzde 12,88’le üç sandalye, milliyetçi Elliniki Lysi (Yunan Çözümü) yüzde 9,49’la iki sandalye, Yunanistan Komünist Partisi (YKP) yüzde 9,30’la iki sandalye, dinci sağ parti Niki yüzde 4,42’la bir sandalye, SYRIZA’dan ayrılanların kurduğu Plefsi Eleftherias (Özgürlük Yolu) yüzde 3,42’la bir sandalye ve aşırı muhafazakar Foni Logikis (Aklın Sesi) yüzde 3,06’la bir sandalye kazandı.
Ana muhalefet partisi SYRIZA’nın lideri Stefanos Kasselakis, partisinin Avrupa seçimleri öncesinde belirlenen hedefi tutturamamış olmasına rağmen iyimser açıklamalar yaptı.
Kasselakis, seçim sonuçlarına ilişkin partisinin genel merkezinin dışında yaptığı ilk açıklamalarında, "Yeni Demokrasi partisinden farkı yüzde 23'ten yüzde 13'e düşürmeyi başardık. Hiçbir şeyden pişman değilim. Yunan halkı bana alternatif bir hükümet önerisi oluşturmam için açıkça zaman verdi" dedi.
Başbakan Kiriakos Miçotakis, iktidardaki muhafazakarların Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 30 barajını geçememesinin ardından Pazar gecesi televizyonda yaptığı açıklamada, “Gerçeği saklamayacağım. Partimiz koyduğumuz hedefe ulaşamadı” dedi.
Seçim sonuçları, hem iktidarın hem de ana muhalefetin belirtilen hedeflerine ulaşamadığını gösterdi. Yeni Demokrasi, 2019’da aldığı yüzde 33 oy oranını korumayı hedefliyordu. SYRIZA, bu seçimlerde yüzde 20 bandını hedeflediklerini kaydetmişti.
"Siyasi sistemde bir kriz"e dikkat çeken SYRIZA muhalifleri Yeni Sol partisiyse yüzde 3'ün altında kaldı.
Diğer dikkat çeken şey çok düşük katılım oldu. Yüzde 40,6’da kalan katılım oranı, yüzde 58,69 olan son Avrupa seçimlerinden yaklaşık 18 puan düşük oldu.
Yunan aşırı sağında yükseliş
Diğer yandan, Yunanistan'da aşırı sağ partiler oy oranlarını önemli ölçüde artırdı.
Aşırı sağ partilerden biri olan Spartalılar, artık faaliyette olmayan suç örgütü Altın Şafak'ın sadece bir temsilcisi olarak görüldükleri için seçimlere katılmaktan men edilmişti.
Buna karşılık, sağcı Yunan Çözümü'nün 2019'daki yüzde 4,18 oy oranının bugün yüzde 9,5'e yükseldiği görülüyor. Aşırı dindar Niki partisi yüzde 4,4 oy aldı. Aklın Sesi partisi yüzde 3,05 oyla bir parlamento üyesi seçmek için gereken eşiğin hemen üzerinde.
Komünistlerden büyük başarı: TKP'den YKP'ye tebrik mesajı
2019 seçimlerinde yüzde 5,35 oy alan Yunanistan Komünist Partisi, bu seçimlerde yüzde 9,3 oy oranı yakalayarak büyük bir başarı elde etti.
Sonuçların ardından Türkiye Komünist Partisi, bir mesaj yayımlayarak YKP'nin başarısını selamladı.
Seçim sonuçlarının Avrupa’nın birçok yerinde sağın yükselişine işaret ettiği belirtilen mesajda, Yunan komünistlerinin başarısının yalnızca Yunanistan’da değil tüm Avrupa ülkelerinde emekçi halk için umut verici bir örnek teşkil ettiği vurgulandı.
Son yıllardaki oy artışını sürdüren YKP’nin bu seçim başarısının, burjuva hükümete karşı tepkilerin kapitalist düzene karşı daha kalıcı bir konumlanışa dönüştürüldüğüne işaret eden yeni bir gösterge olduğunun altı çizilen açıklamada, Avrupa Parlamento’sunda işçi sınıfını temsil etmeye devam edecek olan Kostas Papadakis ve Lefteris Nikolaou-Alavanos'a başarılar dilendi.
Portekiz'de sosyal demokratlar birinci oldu, ama koltuk kaybetti
Bu seçim, merkez sağ Demokratik İttifak'ın (AD) çok küçük farkla zaferle elde ettiği 10 Mart 2024 genel seçiminden sadece üç ay sonra gerçekleşmesinden dolayı bir "ikinci tur" olarak görüldü.
Sosyal demokrasi çizgisindeki Sosyalist Parti (PS), AD’nin yüzde 32'ye karşı yüzde 31'lik küçük bir farkla önünde yer aldı. Ancak 8 koltuk kazanan PS, bir koltuğunu kaybetmiş oldu. AD ise 2019'da kazandığı 7 koltuğu korudu.
Aşırı sağ parti oylarının yarısını kaybetti
Seçimde en çok kayıp yaşayan parti aşırı sağcı CHEGA (CH) oldu. Yüzde 10'dan az oy alan parti, sadece iki koltuk kazandı. CH, Mart seçimlerindeki oyların yüzde 18'ini almıştı.
Liberal Girişim (IL), CHEGA'ya çok yakın bir oy oranına sahip olmasının yanı sıra yüzde 9 oyla 2 koltuk kazandı.
Sol koalisyonlar başarısız oldu
Popülist sol parti Sol Blok (BE) ve Portekiz Komünist Partisi’nin de yer aldığı Üniter Demokratik Koalisyon (CDU) beklenenden düşük oy olarak sırasıyla yüzde 4,2 ve yüzde 4,1 oranında kaldı. Her iki parti de parlamentodaki birer koltuğunu korudu. Yeşillerin partisi Livre ise oyunu artırmasına rağmen bir koltuk kazanamadı. İnsanlar-Hayvanlar-Doğa (PAN) da kötü bir performans göstererek tek koltuğunu kaybetti ve sağcı Ulusal Demokratik Alternatif'in (ADN) arkasında kaldı.
Katılım, birkaç seçimden sonra ilk kez arttı. Seçmenlerin yüzde 36,5'i oy kullandı.
İspanya'da sosyal demokrat iktidar darbe aldı, aşırı sağcılar koltuk sayısını artırdı
İspanya'nın merkez sağ Halk Partisi (PP), Pazar günü yapılan Avrupa seçimlerini ülkesinde lider tamamladı. Parti, ülkenin sahip olduğu 61 sandalyeden 22'sini kazandı ve Sosyalist Parti (PSOE) hükümetine darbe vurdu.
PSOE’yse 20 sandalye kazandı. PSOE Genel Sekreteri olan Başbakan Pedro Sanchez, son dönemde muhalefetin eşine yönelik özel yolsuzluk iddialarıyla boğuşuyordu. Seçim sürecinde ülkedeki bir gündem de, seçimden sadece bir hafta önce kabul edilen Katalan bağımsızlık yanlısı liderlere yönelik af yasasıydı.
Aşırı sağcı Vox partisiyse, üçüncü oldu ve koltuk sayısını 4’ten 6’ya çıkardı.
Yine de oy oranı açısından bakıldığında, Vox'a destek Temmuz 2023 genel seçimlerine kıyasla yüzde 12,4'ten yüzde 9,6'ya düştü.
Hükümet koalisyonunun küçük ortağı Sumar, üç sandalye kazanırken, eski Eşitlik Bakanı Irene Montero liderliğindeki Podemos iki sandalyeye sahip oldu.
Macaristan'da Orbán, tarihinin en kötü sonucunu aldı, hizip partisi yükseliyor
Macaristan'ın iktidardaki Fidesz partisi, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde şimdiye kadarki en kötü sonucunu aldı.
Fidesz’den ayrılan Péter Magyar’ın kurduğu Tisza partisi, yüzde 29,7 oy aldı. Macaristan Başbakanı Viktor Orbán'ın partisi Fidesz ve müttefikleri, anketlerin tahmin ettiğinden çok daha düşük oy alarak yüzde 44,6 oranında kaldı.
Fidesz, son yirmi yılda yalnızca 2004 yılında oyların yüzde 50'sinden azını almıştı. Bu sonuçlarla Orbán 11, Magyar’sa 7 sandalye kazandı.
Eski bir Fidesz partisi yetkilisi ve eski Macaristan Adalet Bakanı Judit Varga'nın eski kocası olan Magyar, bu yılın başlarında yolsuzluğa ve Orbán iktidarına karşı çıktığını ilan etmişti. Magyar, Brüksel tarafından “hukukun üstünlüğü” endişeleri nedeniyle dondurulan Macaristan'a ayrılan milyarlarca AB fonunu geri alacağını taahhüt etmişti.
Magyar, sonuçların ardından "Bu, Orbán’ın iktidar imalathanesinin Waterloo'su, sonun başlangıcı" dedi.
Orbán, aynı gün gerçekleşen Macaristan yerel seçimlerine atıfta bulunarak Budapeşte'deki seçim sonrası mitinginde "Bugün iki seçim yapıldı ve ikisini de kazandık" diye karşılık verdi.
Seçimde ayrıca yüksek katılım da dikkat çekti. Ülkede, 2019 AB seçimlerindeki yüzde 43,4'e kıyasla Pazar günü sandık başına gidenlerin oranı yüzde 58,7 oldu.
/././
Belçika'da her seçim sonrası yaşanan zorlu süreç başlıyor (Birgün)
Belçika'da seçimlerin galibi, beklenenin aksine aşırı sağcı Vlaams Belang (VB) değil sağ eğilimli milliyetçi Flaman parti N-VA oldu, büyük hezimete uğrayan Open Vld Partisi lideri Başbakan Alexander de Croo'nun istifasını sunmasıyla son seferde 653 gün hükümetsiz kalan federal ülkede sancılı süreç başladı.
Belçika'da seçmenler, dün hem Avrupa Parlamentosu (AP) hem de ülkenin federal ve bölgesel parlamentoları için oy kullandı.
İlk kez 16 ve 17 yaşındakilerin de sandığa gittiği seçimde katılım, yüzde 89,23 olarak gerçekleşti.
Federal Parlamentoda N-VA oyların yüzde 16,7'sini, VB yüzde 13,8'ini aldı. Oylarını önceki seçime göre yalnızca yüzde 1,8 artıran VB, öngörülen başarıyı elde edemedi.
Liberal çizgideki Frankofon MR Partisi, oylarını 2,7 puan artırarak yüzde 10,3 ile üçüncü sıraya yerleşti.
Başbakan De Croo'nun liberal Flaman partisi Open Vld ise seçimi 9. tamamladı, yüzde 3 oy kaybederek seçmenlerin yalnızca yüzde 5,4'lük kesiminin desteğini aldı.
BAŞBAKAN DE CROO İSTİFASINI SUNDU
Seçim sonuçları, De Croo'nun dün kameraların karşısında gözyaşlarını tutamamasına neden oldu.
De Croo, ülke geleneği olarak istifasını sunacağını duyurarak, "Bizim için özellikle zor bir akşamdı. Kaybettik. Yarından itibaren istifa eden bir başbakan olacağım." ifadelerini kullandı.
Bu sabah Başbakan, Belçika Kralı Philippe'ye istifasını sundu.
N-VA, VB VE MR'NİN LİDERLERİ KRAL'IN MİSAFİRİ
Kral Philippe, seçimin galibi N-VA'nın lideri Bart De Wever'i yerel saatle 14.30'da kabul edecek.
Ardından, seçimden ikinci parti çıkan VB'nin lideri Tom Van Grieken ve üçüncü parti MR'nin lideri Georges-Louis Bouchez, Kral'ın misafiri olacak.
FLAMAN PARLAMENTOSUNDA DA N-VA ÖNDE
Ülkenin yüzde 60'lık kesimini oluşturan Flaman Parlamentosunda da VB, beklenen başarıyı yakalayamadı.
N-VA oyların yüzde 23,9'unu, VB ise yüzde 22,7'sini aldı.
Hem Brüksel Başkent Bölgesi hem de Fransız toplumunun parlamentosunda liberaller kazandı
Fransızca konuşan toplumun bölgesi Valonya'da seçimleri liberal MR, yüzde 26,9 ile önde tamamladı. Onu yüzde 23,2 ile Frankofon sosyalistler (PS) izledi.
Brüksel Başkent Bölgesi'nde de MR, yüzde 26 ile yarışı göğüsledi, oylarını önceki seçime göre yüzde 9,1 artırması dikkati çekti.
MR'yi yüzde 22 ile PS izledi. Frankofon İşçi Partisi, oylarını yüzde 7,5 artırdı ve yüzde 20,9'le 3. sıraya yerleşti.
TEK SEÇENEK KOALİSYON
Belçika'da federe bölgelerin arasında yaşanan anlaşmazlıklar, hemen her seçim sonrasında siyasi krizlere neden oluyor.
Ülke, 1979 seçimlerinin ardından 107 gün, 1988'de 148 gün, 2007'de 194 gün ve 2019 seçimleri sonrası 653 gün hükümetsiz kalarak bu konuda rekor kırmıştı.
/././Avrupa’da ‘aşırı sağ’ rüzgarı: Fransa’da Meclis feshedildi, Almanya’da AfD ikinci parti oldu (soL)
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ yükselişe geçti. Aşırı sağın birinci parti çıktığı Fransa seçime gidiyor. Almanya’da AfD, iktidardaki Sosyal Demokratları geçerek 2. sıraya yerleşti.Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde Fransa ve Avusturya’da aşırı sağ partiler ilk sıraya yerleşti. Almanya’da faşist parti Almanya için Alternatif Partisi (AfD) ikinci oldu.
6-9 Haziran'da 27 AB üyesinde düzenlenen AP seçimlerinin sonuçları belli oluyor.
Avusturya’daki seçim sonuçlarına göre aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) ilk sıraya yerleşti.
Almanya'da muhafazakarlar birinci, AfD ikinci parti oldu
Almanya'da AP seçimlerinde ilk sırayı toplam yüzde 30,2 oy oranıyla Hristiyan demokrat CDU/CSU ittifakı aldı. Faşist parti AfD ise önceki döneme göre oylarını yaklaşık 5 puan artırarak yüzde 15,9 oy oranıyla ikinci sıraya yerleşti. AfD Avrupa Parlamentosu'na 16 milletvekili gönderecek.
Alman ARD televizyonunun verdiği sandık çıkış anketine göre CDU yüzde 23,8, AfD yüzde 15,9, Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 13,9, Yeşiller 11,9, Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) yüzde 6,4, Sahra Wagenknecht İttifakı-Anlayış ve Adalet İçin (BSW) ise yüzde 6, Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 5,1 oy aldı.
Koalisyon hükümetinde bulunan Yeşiller geçen seçime göre 8,6 puan kaybıyla büyük hezimet yaşarken, iktidarın diğer ortağı SPD 1,9 puan, Hür Demokrat Parti (FDP) 0,3 puan oy kaybetti.
Öte yandan AfD'nin sadece Thüringen eyaletinde yüzde 30,7 oy alarak birinci parti çıkması Eylül ayında yapılacak eyalet meclisi seçimlerinde iktidar şansını ilk kez yakalayabileceğine işaret ediyor.
Fransa'da Ulusal Meclis feshedildi, erken seçim yapılacak
Fransa'da Marine Le Pen'in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi yüzde 31,5 oyla açık farkla ilk sıraya yerleşti. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un partisi Rönesans ise yüzde 15,2'lik oranla ikinci sırayı aldı.
Macron, AP seçimlerinde ülkesinde aşırı sağın açık farkla ilk sırada çıkması üzerine parlamentoyu feshederek erken genel seçim kararı aldı. Sonuçların "Avrupa'yı savunan partiler için iyi olmadığını" söyleyen Macron ülkede 30 Haziran - 7 Temmuz tarihlerinde erken seçime gidileceğini duyurdu. Macron “Bu akşam Ulusal Meclisi feshediyorum” dedi.
Avusturya ve Yunanistan'da komünistlerin oylarında artış
Avusturya’daki AP seçimlerinde Avusturya Komünist Partisi (KPÖ) 2019’da 0,8 olan oy oranını yüzde 2,9'a yükseltti. Yunanistan’daki AP seçimlerinde de Yunanistan Komünist Partisi 2019’da yüzde 5,35 olan oy oranını yüzde 9,27’ye çıkardı.
Belçika'da aynı zamanda genel seçim yapıldı, aşırı sağ birinci çıkmadı
Belçika’da ise halk bugün Avrupa Parlamentosu'nun yanı sıra federal parlamento ve bölgesel parlamentolara milletvekili seçti. Kesin olmayan sonuçlara göre, anketlerin aşırı sağcı Flaman parti VB'nin birinci çıkacağı öngörüsü gerçekleşmedi. Federal parlamentoda milliyetçi çizgideki Flaman parti N-VA oyların yüzde 18,9'unu aldı. Bu, 2019'daki seçim sonucuna göre yüzde 2,9'luk artışa karşılık geliyor. Aşırı sağcı VB ise oyların yüzde 15,6'sını alarak önceki seçime göre yalnızca yüzde 3,7'lik artış yakaladı.
İtalya'da iktidardaki faşist Meloni'nin partisi birinci çıktı
İtalya'da de hem AP seçimleri hem de kısmi yerel seçimler yapıldı.
Ülkede sağ koalisyon iktidarının büyük ortağı Başbakan Giorgia Meloni'nin partisi aşırı sağcı İtalya'nın Kardeşleri, AP seçimlerinden de birinci parti çıktı.
Çoğunluk Avrupa Halk Partisi'nde olmaya devam ediyor
AP tarafından yeni parlamentosunun görünümüne dair paylaşılan ilk projeksiyona göre, Hristiyan demokratların çatı partisi EPP (Avrupa Halk Partisi) 186 sandalye ile AP'de en büyük siyasi grup olmaya devam ediyor.
Onu yine, 133 milletvekili ile Sosyalistler ve Demokratlar (S&D) ve 82 ile Liberal partileri birleştiren Avrupa'yı Yenile (RE) ittifakı izliyor.
Aşırı sağcı partilerden ECR 70 ve ID 60 sandalye ile ilk 5'te yer alırken Yeşiller 53, Sol 36 sandalye kazanmış görünüyor.
Çoğunlukla aşırı sağ eğilimli partilerden 100 milletvekilinin bağımsız üye olarak parlamentoya girdiği görülüyor. Bu milletvekillerinin AP'de yeni bir siyasi grup kurması da muhtemel.
Bu seçimde ilk kez AP seçimlerinde 705 yerine 720 milletvekili seçiliyor. Nüfuslarına göre en çok milletvekilini çıkaran ilk 5 ülke sırasıyla 96 ile Almanya, 81 ile Fransa, 76 ile İtalya, 61 ile İspanya, 53 ile Polonya'dan oluşuyor.
İlk genel kurul 16 Temmuz'da toplanacak
Resmi sonuçların 10 Haziran'da açıklanmasıyla AP'ye girebilen ulusal partiler, siyasi gruplarını oluşturma sürecine başlayacak.
İlk genel kurul 16 Temmuz'da toplanacak, böylece yeni yasama dönemi başlamış olacak.
/././
Von der Leyen: Merkez yerinde duruyor ama sağdaki ve soldaki aşırıların da destek aldığı bir gerçek (Birgün)Aşırı sağ partiler ilk sıraya yerleştiği Avrupa Parlamentosu seçimlerini değerlendiren AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, "Merkez yerinde duruyor ama sağdaki ve soldaki aşırıların da destek aldığı bir gerçek. Bu nedenle sonuç, merkezdeki taraflara büyük sorumluluklar yüklüyor" ifadelerini kullandı. AP seçimlerinin en çok dikkat çeken unsuru, birçok AB üyesi ülkede aşırı sağın yükselişe geçmesi oldu.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin sonuçlarına göre merkezdeki gruplara daha büyük sorumluluk düştüğünü söyledi.
Alman Hristiyan demokrat siyasetçi Von der Leyen, 6-9 Haziran'da düzenlenen AP seçimlerinin ardından EPP'nin listebaşı adayı olarak Genel Kurul salonunda basına hitap etti.
Mensubu olduğu grubun birinci gelmesiyle seçim sonuçlarının güçlü bir Avrupa isteyenlerin çoğunlukta olduğu mesajını verdiğini söyleyen von der Leyen, "Yani merkez yerinde duruyor ama sağdaki ve soldaki aşırıların da destek aldığı bir gerçek. Bu nedenle sonuç, merkezdeki taraflara büyük sorumluluklar yüklüyor" dedi.
Von der Leyen, yarından itibaren ikinci sıradaki, merkez sol eğilimli Sosyalistler ve Demokratlar (S&D) ve liberal çizgideki Avrupa'yı Yenile (Renew Europe-RE) grubunun desteğini almak için görüşmelere başlayacağını söyledi.
"Amacım Avrupa'dan yana, Ukrayna'dan yana ve hukukun üstünlüğünden yana olanlarla bu yola devam etmek" diyen von der Leyen, bir soru üzerine, AB Konseyinin de desteğini alacağına inandığını kaydetti.
AP'NİN DUYURDUĞU KESİN OLMAYAN SONUÇLAR
"AP'nin 10'uncu yasama döneminin ilk gerçekçi resmi" olarak duyurduğu sonuçlara göre, EPP 189, S&D 135, RE 80, Yeşiller 52, Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri (ECR) 72, aşırı sağcı partileri buluşturan Kimlik ve Demokrasi (ID) 58 ve Sol grup 36 sandalye kazandı.
Resmi sonuçların yarın açıklanması planlanıyor.
Akabinde AP'ye girebilen partilerin yeni siyasi grupları oluşturmaya ve ardından AB Komisyonunun yeni başkanının seçimi amacıyla görüşmelere başlaması bekleniyor.
AB ülkelerinin liderleri 17 Haziran'da gayri resmi bir zirvede bir araya gelerek, AB Komisyonu Başkanlığı için aday üzerinde karar verecek. Ardından bu aday, AP'nin onayını alması gerekecek.
AP'nin ilk genel kurul oturumu 16 Temmuz'da yapılacak ve yeni yasama dönemi başlamış olacak. Konsey başkanı da dahil olmak üzere AB'nin yeni yönetiminin tümüyle belli olması ise aralık ayını bulacak.
/././
AB seçim sonuçları: Almanya’da faşizmin yükselişi neye işaret? (Haluk Arıcan-soL/Özel)
Almanya'da AfD partisi, Avrupa seçimlerinde beklenildiği üzere büyük yükseliş gösterdi. Bütün zorluklara rağmen, ülkenin kaderini tekrar faşistlere bırakmamak için son bir şans var.Avrupa Birliği (AB) Parlamentosu seçimleri Almanya'da beklendiği gibi sağın zaferiyle sonuçlandı. AB geneliyle kıyaslandığında, ülkede halkın gündeminde yer almayan seçimlerde oy vermeleri için, her türlü medya kanalından sokaklardaki reklam panolarına kadar seçmenlere çağrı yapıldı. Verilen mesajların doğrudan veya dolaylı olarak ana teması, faşizan AfD partisinin engellenmesi üzerine kurgulanmıştı.
Dün gece oy verme işleminin sona ermesinden sonra açıklanan ilk sonuçlar, gecenin ilerleyen saatlerinde netleşti. Ana muhalefeti oluşturan birlik partileri CDU-CSU oyların yüzde 30’unu alarak seçimlerden birinci parti olarak çıktı.
Seçimler sırasında bütün partilerin karşı çıktığı, birçok skandal, rüşvet ve ajanlık suçlamasıyla boğuşan faşizan AfD partisi ise yüzde 16’ya yaklaşan oy oranıyla Almanya genelinde ikinci parti olurken, ülkenin doğusunda da birinci parti konumuna geldi.
Almanya’da hükümeti oluşturan koalisyonun büyük ortağı sosyal demokrat SPD yüzde 13,9’luk oy oranıyla hezimete uğrarken, üçüncü parti konumuna düşen SPD’de liderlik tartışmalarının başlaması olası görülüyor.
Hükümet koalisyonunun diğer ortağı, dışişleri ve ekonomi bakanlıkları gibi önemli hükümet koltuklarını ellerinde tutan Yeşiller partisi de, yüzde 11,9’luk oranla seçimden hezimetle çıkan diğer bir parti oldu.
Seçimlerden başarıyla çıkan diğer bir parti ise, aslında henüz bir parti olmayan ve kısa bir süre önce Sol Parti’den ayrılan Sahra Wagenknecht liderliğindeki ittifak BSW oldu. İlk kez katıldığı seçimlerde Almanya genelinde yüzde 6,2’lik oy oranına ulaşan BSW, doğudaki eyaletlerde de aldığı yüzde 13,8 oy oranıyla ikinci parti konumunu alırken, beklendiği gibi AfD’nin önünü kesen bir rol de oynadı.
İç karışıklıklarını atlatmaya çalışırken, hangi yöne gideceğine karar vermekte zorlanan Sol Parti ise bir önceki seçimlere göre oy oranını yarı yarıya azaltarak yüzde 2,7’lik orana ulaştı.
Seçimin gösterdikleri
Seçim çalışmaları sırasında öne çıkan haberler, adayların propaganda çalışmalarında söylediklerinden çok, adaylar ve parti seçim çalışmalarına yapılan sözlü ve fiziksel saldırılarla ilgiliydi.
Sosyal demokrat SPD seçim stratejisini ‘’barış’’ ve ‘’ihtiyat’’ olarak belirlerken, koalisyonun bir diğer ortağı Yeşiller partisi ise, Almanya ve Avrupa’da ‘’sağa kayma’’ tehlikesi ve iklim sorunlarına odaklandı.
AfD daha önceki seçimlerin aksine, öze ilişkin olmasa da bir bütün olarak AB karşıtlığı yerine, ulusal çıkarları temel alan bir AB, bu olmazsa bu zemindeki Avrupa ülkelerini kapsayacak bir birlik gerektiği tezine ağırlık verdi.
Bunda özellikle İtalya’da başbakanlığı yürüten faşist Meloni’nin AB ve AB dış politikalarını karşısına almadan yürüttüğü faşizan iç siyasetin AB ve AB’nin egemen ülkeleri Almanya ve Fransa’yı rahatsız etmemesi de etkili oluyor. Fransa’da Le Pen çevresinin de aynı politikayı, Fransa'yı erken seçimlere götürtecek kadar başarıyla uyguladığı bu son seçimle kanıtlandı.
AB Parlamentosu seçiminin gerçek kaybedeni: Barış
Almanya’da çok farklı sloganlarla seçime katılan partiler, dış politikada gerek Rusya-Ukrayna savaşında gerekse Filistin’de savaşı destekleyen pozisyonlarıyla ortaklaşıyorlar. NATO ise zaten tartışma dışı.
AfD ise Rusya’ya yönelik ambargoya Almanya'nın çıkarları adına karşı çıkarken, diğer başlıklarda NATO politikalarına ve Almanya’nın silahlanmasına diğer partiler gibi açık destek veriyor.
Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık AfD’nin hanesine yazılırken, AfD göçmenlerle ilgili yaptığı çoğu açıklama sonucu faşist-ırkçı damgası yerken, benzeri açıklamaları yapan ‘’kabul gören’’ düzen partileri ‘’hatalı’’ açıklama yapmış oluyorlar.
AfD’nin bu seçimlerdeki en büyük başarısı aldığı oy oranından çok, gençlerden aldığı destekte yatıyor.
Düzen, devlet kurumları, medyası ve üniversiteleriyle sağa kayarken, polis ve ordu içinde neredeyse her gün ‘’gizli’’ ama ‘’örgüt olmayan’’ bir yapılanma açığa çıkarken ve bu işe karışan kamu görevlileri çoğu zaman basit bir kınamakla görevlerini sürdürürlerken, asıl AfD’nin güçlenmesine şaşıranlara şaşmak gerekiyor.
Almanya’da çok açık bir savaşa hazırlık dönemi yaşanıyor, geniş kitleler, emekçiler ve orta sınıflar olarak kodlanan küçük burjuvalar ekonomik durumlarının bozulmasından endişeli ve çok uzun on yıllardan sonra gelecekten umudunu kesmiş durumdalar.
Ekonomik ve sosyal sorunları emekçi bir eksende gündemine almayan, ‘’büyük uykudan’’ silkinip kalkarak, düzeni karşısına alarak yola koyulamayan bir sol, geniş kitlelerin arayış içinde faşistlerin peşine takılmaya hazırlandığı bir dönemde, sadece büyük bir hata yapmış olamayacak, aslında çok büyük bir fırsatı da kaçıracak.
Bütün zorluklara rağmen, Almanya’nın kaderini tekrar faşistlere bırakmamak için bir şans var. Son bir sanş…
/././
Avrupa’da ibre sağa ve aşırı sağa kaydı (Yücel Özdemir-Evrensel)
27 Avrupa Birliği ülkesinde yaklaşık 350 milyon seçmen Avrupa Parlamentosu’nun 720 üyesini belirlemek için sandık başına gitti. 6 Haziran’da başlayan ve 9 Haziran pazar gününe kadar devam eden seçimlere katılım oranı ortalama olarak yüzde 52 oldu. Katılım oranı Doğu Avrupa ülkelerinde düşük kalmaya devam ederken Batı Avrupa ülkelerinde kısmen arttı.
Seçimler öncesinden yapılan kamuoyu araştırmalarında aşırı sağ ve muhafazakar partilerin seçimden avantajlı çıkacağı ve bundan sonra Avrupa Parlamentosu’nda çoğunluğu elde etmenin daha karmaşık olacağına dikkat çekiliyordu. Gerçekten de seçim gecesi açılan seçim sonuçları ülkeden ülkeye farklı olmakla birlikte genelde muhafazakar ve sağ partilerle aşırı sağcıların seçimlerden kazançlı çıktığını ortaya koyuyor.
Açıklanan sonuçlara göre, orta sağ ve muhafazakar partilerin içinde olduğu Avrupa Halk Partisi (EVP) 720 sandalyenin 184’ünü kazanarak açık arayla birinci oldu. EVP 2019’daki seçimlere göre sandalye sayısını 8 arttırdı. EVP liste başı adayı Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, seçim akşamı yaptığı açıklamada seçim sonuçlarını “Aşırı sol ve aşırı sağcılara karşı bir barikat inşa edeceğiz” şeklinde değerlendirdi.
LEYEN’İN PAZARLIĞI
Ancak von der Leyen’in yeniden komisyon başkanlığı için aşırı sağcı gruplar ile bağlantılı olduğu ifade ediliyor. Bunların başında da İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin yaptığı İtalya’nın Kardeşleri partisi geliyor. Sosyal demokrat, yeşil ve liberal partiler bir süredir Meloni ile von der Leyen arasındaki yakınlaşmayı eleştiriyor. Von der Leyen’in başını çektiği liste birinci olmasına rağmen Alman hükümeti kendisini AB Komisyonu başkanlığına önermeyebilir. EVP ve aşırı sağ ve popülist partilerin desteğini almayan bir ismin AP’de komisyon başkanı olması ise mümkün görünmüyor. Bu nedenle pazarlıklar devam edecek gibi görüyor.
Sosyal & Demokrat (S&D) AP’deki milletvekili sayısını 139 olarak korumayı başarırken Liberaller (Renew) 23, Yeşiller 19, Sol 1 ve bağımsızlar 17 sandalye kaybetti.
Buna karşılık içinde Fransız aşırı sağ Ulusal Birlik (Marine Le Pen), Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Hollanda Özgürlük Partisi gibi aşırı sağcı partilerin üyesi olduğu “Kimlik ve Demokrasi” (ID) grubu sandalye sayısını 9 arttırarak 58’e çıkardı. Buna daha önce bu fraksiyona üye Almanya için Alternatif (AfD) partisinin kazandığı 15 sandalye de eklendiğinde, kazanılan yeni sandalye sayısı 24’e kadar çıkıyor. Dolayısıyla aşırı sağ, İslam ve göçmen karşıtı partilerin kazandığı sandalye sayısı görünenden de fazla. Bunun başlıca nedeni ise ID grubuna üye partilerin Fransa ve Avusturya’da birinci, Almanya ve Hollanda'da ikinci, Belçika ve İspanya gibi ülkelerde üçüncü olması.
Marine Le Pen’in liderliğini yaptığı Ulusal Birlik partisinin sandıktan birinci çıkması üzerine Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron erken seçim kararı aldı. Seçimlerden aşırı sağcı partinin birinci çıkması bekleniyor.
Bir diğer aşırı sağcı grup olan Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular (EKR) grubu ise beş yıl öncesine göre sandalye sayısını 4 arttırdı.
Sol sosyal demokratların içinde yer aldığı Sol Grubu ise bir üye kaybıyla ancak 36 sandalye kazanabildi. Daha önce Avrupa Parlamentosuna 5 milletvekili gönderen Almanya Sol Partisi bu kez üç milletvekili gönderebildi. Seçilenler arasında Türkiye kökenli Özlem Alev Demirel de var. Sol Parti’den ayrılan siyasetçilerin kurduğu ulusalcı sol çizgideki Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) ise ilk kez katıldığı seçimlerde yüzde 6,2 oy alarak meclise 6 milletvekili gönderebildi. Yeni kurulan bir partinin aldığı bu yüksek oy oranı BSW’nin önümüzdeki Almanya seçimlerinde de benzer çıkışlar yapabileceğini gösteriyor. BSW’nin AP’de Sol Grubu’na katılması beklenmiyor. Bunun yerine Boyun Eğmeyen Fransa (La France Insoumise) ile birlikte ayrı bir grup kurması bekleniyor.
AVRUPA’NIN SİYASİ MANZARASI
Seçim sonuçları, kıta Avrupa’sında siyasi ibrenin sağ-muhafazakar, aşırı sağ, göçmen ve mülteci düşmanlığına kaydığı açık olarak görülebiliyor. Genelde aşırı ağın Fransa ve İtalya gibi Akdeniz ülkelerinde yüksek olduğu görülüyor. Bunda göçmen, mülteci ve İslam düşmanlığının rolü belirleyici. Almanya, Hollanda, Belçika gibi orta Avrupa ülkelerinde ise bu kesimlerin ikinci sıraya düştüğü görülüyor. Kuzey Avrupa ülkelerinde ise aşırı sağcılar istedikleri başarıyı elde edemediler. İsveç, Finlandiya, Danimarka gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde sosyal demokrat, sol ve yeşil partiler çoğunluğu almayı başardı. Keza Romanya, Polonya, Bulgaristan, Yunanistan, Çekya’da aşırı sağcılar fazla varlık göstermediler.
Avrupa Parlamentosunun bileşimi, ülkelerin nüfusuna göre oluştuğu için en fazla milletvekilini en fazla nüfusu olan ülkeler gönderiyor. Almanya, Fransa, İtayla, İspanya ve Polonya’dan gönderilen toplam milletvekili sayısı 367’yi buluyor. Bu dört ülkedeki siyasi dengeler bu nedenle AP’deki grupların durumunu da etkiliyor.
İBRENİN SAĞA KAYMASI NE ANLAMA GELİYOR?
AP seçimleri özgülünde Avrupa’da siyasi dengelerde ibrenin sağa kaymasının bir birbiriyle bağlantılı belli başlı birkaç nedeni bulunuyor. Bunların başında artan ekonomik ve sosyal sorunlar nedeniyle göçmenler ve mültecileri hedef göstererek yerli emekçiler arasında milliyetçilik kolayca körüklenebiliyor. Sorunların kaynağının kapitalist sistemde değil, genel olarak göçmenlerde olduğu basit bir şekilde işleniyor. En çok da mülteci ve İslam düşmanlığı bu konuda kısa sürede tepkilerin oluşmasına yol açabiliyor.
Hayat pahalılığı, enflasyon, yüksek enerji fiyatları gibi konularda Ukrayna savaşının etkisi da açık olarak görülüyor. Bu nedenle savaşın bitirilmesi, Rusya ile diyaloğa geçilmesi söylemlerini kullanan aşırı sağ partiler bu nedenle de destek alabiliyor. Almanya, Fransa, Avusturya, Macaristan’daki sağ partilerin Rusya yanlısı söylemler kullandığı da biliniyor.
Bir diğer önemli neden de yükseliş içinde olan partilerin ülkelerindeki sermaye sınıflarının bir bölümünün eğilimini yansıtmaları, onların desteğini alması. Dünya çapındaki rekabette AB’nin değil ulusal çıkarların daha fazla önce çıktığı günümüzde, AB’ye yönelik eleştiriler de bu partilerin oy almasının bir diğer nedeni. Geleneksel muhafazakar (EVP) ile EKR ve ID fraksiyonlarının ayrıldığı en önemli noktalardan birisi bu. Muhafazakarlar genel olarak AB’deki entegrasyon sürecinin güçlenerek devam etmesini savunurken, aşırı muhafazakar ve aşırı sağ popülist partiler AB’nin ulusal devletlerin üzerinde olmaması gerektiğini savunuyorlar. Bu nedenle de mevcut koşullarda anlaşmalar zor görünüyor. Dolayısıyla farklı görüşler olmakla birlikte en büyük fraksiyon olan EVP’nin sosyal demokratlar, yeşiller ve liberallerle çalışmaktan başka şansı bulunmuyor. Parlamento çoğunluğu gerektiren bazı gerici konularda ise hepsinin işbirliği yapması söz konusu. Tıpkı bir süre önce çıkarılan yeni mülteci sisteminde olduğu gibi. Göç, iltica ve mülteciler ulusal solculardan aşırı sağcılara kadar geniş bir kesimim ortak paydası haline gelmiş durumda.
/././
AP seçimleri: Aşırı sağ oy patlaması mı yaptı, mevcut durum ne kadar değişti, Yeşiller neden kaybetti?(Buse Söğütlü-T24)
Şu an için gözler AB’nin en üst ve prestijli pozisyonu olan AB Komisyonu Başkanlığı’nda; çünkü yeni ismin üstlenmeyi tercih edeceği liderlik rolü, Avrupa’nın siyasi gidişatını belirleyebilir
Avrupa Birliği’nin ana yasama organlarından Avrupa Parlamentosu’nun (AP), 27 üye ülkede yaklaşık 400 milyon seçmeni ilgilendiren seçimleri geride kaldı. 9 Haziran akşamı itibarıyla gelen ilk sonuçlarla beraber genel olarak aşırı sağ oylarının artış gösterdiği görüldü. Hatta bloğun motor ülkelerinden biri olan Fransa’da Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen’in öncülüğündeki aşırı sağcıların birinci çıkmasıyla Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, erken seçim ilan etti. Belçika’da da Başbakan Alexander De Croo istifa edeceğini duyurdu. Almanya’da 2021 seçimlerinde birinci parti olan Sosyal Demokratlar, üçüncülüğe geriledi ve aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi (AfD) ülkede ikinci parti oldu.
Seçim öncesi yapılan anketlerde aşırı sağın oy artıracağı öngörülse de 9 Haziran akşamı açığa çıkan siyasi görünüm, aşırı sağdaki oy patlamasına işaret etmiyor gibi görünüyor. Parlamentonun en çok sandalye sayısına sahip üyeleri Almanya ve Fransa’da aşırı sağ oylarında yükseliş yaşansa da seçimin açık ara kaybedeni Yeşiller. Ancak 720 sandalyeli AP’de merkez sağ ve merkez sol koltuklar yüzde 64’ü oluşturuyor.
Şimdi, yaklaşık 6 aylık sürede AB'nin yürütme organı Komisyon ve karar alma organlarından Konsey'in yapısı da şekillenecek. Ancak şu an için gözler AB’nin en üst ve prestijli pozisyonu olan AB Komisyonu Başkanlığı’nda. Çünkü yeni ismin üstlenmeyi tercih edeceği liderlik rolü, Avrupa’nın siyasi gidişatını belirleyebilir.
Parlamentodaki dağılım Komisyon Başkanlığı’nı etkileyecek mi, bilinmiyor. Bu şimdilik hâlâ AP’nin en kalabalık grubu olan merkez sağ Avrupa Halk Partisi'nin (EPP) adayı Ursula von der Leyen’in hangi gruplarla iş birliği yapabileceğine bağlı. Avrupa Komisyonu Başkanı’nı onaylama yetkisine sahip AP’de bunun için 361 koltuğa ihtiyaç duyuluyor; 185 sandalyeli EPP tek başına bu onayı çıkarabilecek durumda değil.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, AP seçimlerindeki sandalye dağılımı sonrası oluşan siyasi görünümü T24’e değerlendirdi. Sandalye dağılımının genel bir değerlendirmesini yapan Eralp, sonuçların en çok etkileyeceği konunun Yeşiller’in oy kaybıyla yeşil dönüşüm projesi olacağının altını çizdi. Aşırı sağ oylarındaki en endişe verici şeylerden birinin genç oyları olduğuna işaret eden Eralp, popülist gruplar içerisinde de bir bölünme olduğunu vurguladı.
“En güçlü partiler merkez sağ ve merkez sol”
“Parti grupları bazında bakarsanız sandalye dağılımında büyük bir değişiklik olmadı. Yine en güçlü partiler merkez sağ ve merkez sol. Avrupa Halk Partisi (EPP) örneğin oyunu ve dolayısıyla sandalye sayısını biraz da artırdı. Sosyalistler ve Sosyal Demokratlar, eğer yanılmıyorsam, aynı kaldılar. Avrupa’yı Yenile Grubu (Renew), yani liberallerde az bir düşüş var” diyen Eralp, şu ifadeleri kullandı:
“Esas önemli ve Avrupa’nın yeşil dönüşüm politikalarını etkileyecek olan düşüş Yeşiller’de oldu. Bir önceki seçimlerde dördüncü parti grubuydu, şimdi altıncı oldular. Ciddi bir düşüş söz konusu. Aşırı sağ parti grupları; Muhafazakârlar ve Reformistler ya da Kimlik ve Demokrasi Grubu (ID) oy artırdı ancak Avrupa Parlamentosu içinde çoğunluk sağlayamıyorlar. Bölünmüşlük söz konusu. Örneğin son olarak özellikle Fransız Ulusal Birlik Partisi’nin lideri Marine Le Pen’in bastırmasıyla ID’den Almanya için Alternatif (AfD) atıldı. Yani dağınık durumdalar. Ancak şimdi etkili olabilmek için çeşitli yeni gruplaşmalara giderler mi, bilemiyoruz. Çünkü bağımsızlar da 100 sandalye sayısıyla azımsanmayacak bir sayıdalar. Çeşitli gruplara dağılırlar mı, bilmiyoruz. Ama yine de bu bahsettiğim denge bozulmaz gibi geliyor. Yani merkez sağ ve merkez sol, liberaller çoğunluğu elde etmiş durumdalar”
“Avrupa Komisyonu Başkanı’nın kim olacağı önemli”
Avrupa Komisyonu Başkanı’nın kim olacağının önemli olduğunu vurgulayan Eralp, “Çünkü kişiliğine bağlı olarak liderlik rolü üstlenebiliyor. Ursula von der Leyen de böyle bir pozisyondaydı. Bazılarının hiç esamesi okunmuyor ama bazıları da liderlik rolünü üstleniyor. Esasında Avrupa Birliği’nin yürütme organı. Leyen’in şansı az görünüyordu ama onun parti grubu EPP, hem Almanya’daki AP seçimlerinde hem de AP’de en güçlü grup oldular. Leyen herhalde aday gösterilecek. Ama kendisinin Komisyon Başkanı olarak atanabilmesi için AP’de 361 oy alması gerekiyor. Şu anda sosyalistler ve EPP’nin toplam sandalyeleri buna yetmiyor. Geçen sefer hem EPP hem sosyalistler hem de liberaller desteklemişti. Bu sefer liberaller destekler mi, desteklemezse von der Leyen aşırı sağcılardan oy almaya çalışır mı, bilmiyoruz” dedi.
“Yeşil dönüşümün izah edilememesi, aşırı sağ tarafından kullanıldı”
Seçim sonuçlarındaki esas vahim tablonun AB’nin motor gücü Almanya ve Fransa’daki aşırı sağ yükselişi olduğunun altını çizen Eralp, Yeşiller açısından oy kaybının ardındaki sebebin yeşil dönüşümün benimsenmemesi olduğunu vurguladı:
“Yeşil dönüşüm hem sanayi için hem Fransa, Hollanda gibi ülkelerde tarım için çok büyük maliyet artışı demek. Halklar bundan hoşlanmadı. Tam anlamıyla da yeşil dönüşümün kazandıracakları izah edilemedi. İnsanlar bir sonraki neslin ne kazanacağına değil de kendi günlük kazancına bakıyor. Bu da aşırı sağ tarafından kullanıldı”
Eralp, yeşil dönüşüm politikalarında yavaşlama görülebileceğini söyledi.
Göç: Merkez sağ, aşırı sağın söylemini benimsemek zorunda kaldı
Aşırı sağ oylarının yükselişiyle endişe duyulan göç politikalarında ciddi bir fark görülmeyeceğine işaret eden Eralp, merkez sağın aşırı sağın göç söylemini benimsemek zorunda kaldığını anlattı. Eralp, “Bu tablonun göç politikasına olumsuz bir yansıması olmaz çünkü zaten olumsuz bir politika ortaya çıktı” dedi:
“Açıkçası aşırı sağ ile merkez sağın göç politikalarında çok büyük farkı yok. Avrupa Komisyonu’nun son olarak yayımladığı ve AP’nin istemeyerek de olsa kabul ettiği göç politikası; sosyalist grubun benimsediğini öne sürdüğü değerlerden ve insan haklarından çok uzak. Yani sırf göçmenleri geri gönderebilmek için Moritanya, Libya, Tunus, Mısır, Lübnan gibi otokratik rejimlerin olduğu ülkelerle anlaşmalar yapıldı. En fazla sesi çıkan da sosyalistler oldu. Ama Hristiyan Demokratlar buna çok ciddi sahip çıkıyorlar ve aşırı sağ ile de birleşiyorlar. Bu tablonun göç politikasına olumsuz bir yansıması olmaz çünkü zaten olumsuz bir politika ortaya çıktı. Merkez sağ da aşırı sağın söylemini benimsemek zorunda kaldı”
Aşırı sağın sınırlılıkları var mı?
Aşırı sağın beraber hareket etmek konusundaki sınırlılıklarına değinen Eralp, “Göç onları birleştiriyor, yeşil dönüşümde ayrışmalar var. Faşist gruplar ya da Almanya örneğinde olduğu gibi Nazizme özenenler var. Fakat bunu tabu olarak gören ve Nazizme karşı olan aşırı sağ, popülist gruplar da var. Bir ayrım daha var, o da Rusya’ya bakış. Rusya yanlısı veya Rusya karşıtı olmak… Le Pen’in partisinin de Rusya ile ilişkileri söz konusu ama Almanya’da AfD’nin içinde Rusya için ajanlık yapanlar tespit edildi” dedi ve aşırı sağ gruplardaki ana fay hatlarının faşizm ve Rusya’ya bakış olacağını aktardı.
Dış faktörler de etkili olacak
Seçim sonuçlarında endişe verici ve olumlu gelişmelerin aynı anda görülebildiğini aktaran Eralp, “Motor güçlerde aşırı sağ partiler güçlendi ama Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın partisi de güç kaybetti. Böyle olumlu gelişmeler de var. Ancak popülist partiler daha çok gençlerden oy aldı, bu olumsuz bir gelişme” dedi ve sonuçların değerlendirilmesinde dış faktörlerin etkisine de değindi:
“Bir de dış faktörlere de bakmak lazım. ABD seçimlerinde Donald Trump’ın kazanması ve Çin’le girilen ekonomik rekabet Avrupa’yı iyice zayıflatabilir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali de devam ederken ekonomik ve güvenlik açısından zayıflayan, yabancı düşmanlığının da ağır bastığı bir Avrupa ile karşılaşabiliriz. Bu durum, AB’nin, Ukrayna’nın işgalinden sonra girdiği genişleme sürecini bile etkileyebilir”
Türkiye açısından sonuçları olacak mı?
Sonuçların Türkiye açısından sonuçlarına da değinen Eralp, Türkiye’nin uzun zamandır AB’nin gündeminde olmadığını vurguladı ve şunları ifade etti:
“Avrupa Birliği’nde güvenlik zafiyeti konuşulurken ve savunma gündemi konuşulurken bile Türkiye maalesef gündemde değil.
Velev ki büyük bir değişiklik oldu, Türkiye vizelerin kaldırılması konusundaki tüm kriterleri yerine getirdi; AP, sayıları gitgide artan alanda Avrupa Birliği Konseyi ile eş karar alma yetkisine ve vize o konulardan biri. Yani sosyalist grup Türkiye’de insan hakları, özgürlük ve hukukun üstünlüğü gibi maalesef acı durumumuza atıfta bulunarak bastırıp bunu engelleyebilir. Zaten bizi destekleyen parti grubu da kaldı mı? Belki bir miktar Yeşiller ve Liberaller idi. Ama Türkiye’deki demokrasi alanında gerileme, AİHM ve AYM kararlarına uyulmaması o grupların desteğini de yitirtti.
Gümrük Birliği modernizasyonu, diyoruz ve iş dünyası bunu çok destekliyor. Avrupa Birliği ile norm bazında bir ilişki olsun, diyen bizim gibi insanlar da destekliyor. Avrupa Birliği liderleri bu konuda müzakerelere başlanması için Konsey’e iletti ama Komisyon’a yetki vermiyorlar. Velev ki yetki verdiler, bu müzakereler başladı ve bitirildi ancak onay yetkisi AP’de. Bu durumda onay vermeyebilirler.
AP, AB bütçesi konusunda önemli yetkiye sahip. 2018 yılında AP, Türkiye’ye verilen fonlarda ciddi kesintiye gitmişti. Tekrar bir kesintiye gidebilir.
Şu an rüya ama velev ki müzakereler başladı ve başarıyla tamamlandı; katılım antlaşmalarının onaylanmasında da AP yetkili. Ancak bu şu anda çok uzak bir ihtimal”
/././
Yunanistan'da AP seçimleri: 'Aşırı sağın yükselişinin bedelini halk ödeyecek' (Nikolaos Stelya-duvaR)
AP seçimlerinin sonuçlarını değerlendiren Panos Kosmas, "Geçmişte aşırı sağın siyasi sponsoru olan iktidar, şimdi bunun bedelini ödüyor. Ne yazık ki, en büyük bedeli ise vatandaşlar ödeyecek" dedi.
LEFKOŞA - Yunanistan'da 9 Haziran'da gerçekleştirilen Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin sonuçları, ülkede aşırı sağa desteğin yükseldiğini gösterdi. Helen Çözümü, Niki ve Mantığın Sesi gibi aşırı sağcı ve popülist partiler toplamda yaklaşık yüzde 17 oy oranına sahip oldu. Bu sonuçlar, aşırı sağcı partilerin Yeni Demokrasi’nin ardından ikinci sıraya yerleşmesiyle dikkate değer bir değişime işaret ediyor.
Avrupa seçimlerinin resmi olmayan sonuçlarına göre, Kiriakos Velopoulos'un liderliğini yaptığı Helen Çözümü yüzde 9,30 oranında oy aldı. Kilise çevrelerinin desteğini arkasına alan Dimitris Natsiou'nun Niki partisinde oy oranı yüzde 4,37 olurken, Aphrodite Latinoupoulou'nun liderliğindeki Mantığın Sesi yüzde 3.04 oy ile Yunanistan'dan AP'ye vekil gönderen üçüncü aşırı sağcı-popülist parti oldu.
Söz konusu üç partinin oy oranlarının toplamı yaklaşık yüzde 17 olarak kayıtlara geçti. Buna, AP'ye vekil gönderemese de dikkate değer oy alan bir başka aşırı sağcı parti olan Prodromos Emfietzoglou'nun yüzde 1'lik oy oranı elde eden Vatanseverler partisi de dahil edildiğinde, aşırı sağ blokun oy oranı toplamda yüzde 18'i buluyor. Bu durum ise, üç aşırı sağcı partiyi Yunanistan'ın yeni partiler sıralamasında, yüzde 14,92 oy alan SYRIZA'nın üzerinde ve yüzde 28,31 oy alan Yeni Demokrasi’nin hemen arkasında ikinci sırada konumlandırıyor.
MİÇOTAKİS: AŞIRI SAĞIN YÜKSELİŞİNDEN NE YAZIK Kİ ÜLKEMİZ MUAF DEĞİL
Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis, dün akşam saatlerinde aşırı sağın ülke genelinde artan etkisine değindi. Aşırı sağın, gerek Avrupa gerekse de ülkesinde güçlenmesini 'kayda değer bir gelişme' olarak ele alan Miçotakis, "Bize bir kez daha güvenen tüm Yunan kadınlarına ve tüm vatandaşlara yürekten teşekkür ediyorum. Milletvekillerimiz, aşırı sağın yükselişinin ne yazık ki ülkemizin de muaf olmadığı bir gerçek olduğu Avrupa Parlamentosu'nda ellerinden gelenin en iyisini yapacaklardır" dedi.
UZMANLARDAN 'İKTİDAR ALTERNATİFİ' UYARISI
Miçotakis'in açıklamalarına paralel olarak seçim sonuçlarını televizyon kanallarının özel seçim programlarında değerlendiren siyasetçiler ve uzmanlar da benzer mesajlar verdi. Aşırı sağın ikinci büyük güç konumuna gelmesi, Yunanistanlı uzmanları rahatsız ederken, bazı siyasetçi ve yorumcular ülkenin en büyük partisi Yeni Demokrasi Partisi'nin (YD) oy oranındaki erozyona ve muhalefetin iktidar alternatif yaratamamasına dikkat çekti.
'ESKİDEN AŞIRI SAĞIN SPONSORU OLAN YD, BUNUN BEDELİNİ ÖDÜYOR'
Seçim sonuçlarını Efimerida ton Sintakton gazetesinde yayımlanan köşe yazısında değerlendiren Panos Kosmas, muhalefetin iktidar alternatifi yaratamamasının sonuçları üzerinde durdu. Kosmas'a göre, bu zafiyet nedeniyle dünkü seçimlerde boykot cephesi büyük bir başarı kaydetti. Kosmos, aşırı sağın bu durumu fırsata çevirdiğini belirtti.
"Siyasi belirsizlik, toplumsal sistemden uzaklaşma ve hegemonya krizi ortamında, aşırı sağ toplamda yüzde 20'ye yaklaşıyor. Aşırı sağ, mevcut koşulları fırsata çevirerek yükselen bir siyasi dinamiğin başarı rüzgarını arkasına alıyor" yorumunda bulunan Kosmas, şöyle devam etti: "Geçmişte aşırı sağın büyük siyasi sponsoru konumunda olan iktidardaki YD, şimdi bunun bedelini ödüyor. Ne yazık ki, en büyük bedeli ise çalışanlar ve vatandaşlar, sosyal ve siyasi haklar ödeyecek."
HELEN ÇÖZÜMÜ'NDEN 'YURTSEVERLİK' MESAJI
Öte yandan Helen Çözümü'nün lideri Kiriakos Velopoulos, dün akşam elde edilen seçim sonuçları hakkında yaptığı ilk açıklamada, “Bugün ülkenin vatansever yönetim kutbu doğdu” diyerek durumu bir 'büyük altüst oluş' olarak nitelendirdi. Velopoulos, “Yunanistan'da ilk kez bir parti, yaşadığı saldırılara rağmen bir kırılma ve büyük bir geri dönüş gerçekleştirdi. Tüm Yunanları ülkede yurtsever bir yönetim için Helen Çözümü ile birlikte hareket etmeye çağırıyoruz” açıklamasında bulundu.
'NİKİ, İSTİKRARLI BİR DİNAMİZM İLE YÜKSELİYOR'
Niki'nin lideri Dimitris Natsios ise, seçim sonuçlarının ardından yaptığı açıklamada, “Yunan halkının haklarını sadece kendi topraklarımızda değil, bugünden itibaren, yarından itibaren ve Avrupa'da savunmaya canlılık, tutarlılık ve ciddiyetle devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Natsios, hükümeti eleştirerek, “Niki yavaş ve istikrarlı bir dinamizmle yükseliyor ve bir sonraki seçimde sayılarımızın çok daha yüksek olacağına inanıyoruz” dedi.
Mantığın Sesi lideri Afroditi Latinoopoulou da, şu açıklamalarda bulundu: “Bugünden itibaren, Avrupa genelinde Mantığın Sesi'ni tanıtacağımız için çok mutluyum. Bize oy veren binlerce insana yürekten teşekkür ediyorum ve onlara asla ihanet etmeyeceğime söz veriyorum. Boykot oranının yüksek olması beni çok üzdü. Ne yazık ki, eski siyasi sistem güvenilirliğini yitirmiştir. Ama biz buradayız, her zamankinden daha güçlüyüz ve bugün ilk büyük adımı atıyoruz.”
AP SEÇİMLERİ YENİ SİYASİ GELİŞMELERİN HABERCİSİ Mİ?
AP seçimlerinde aşırı sağın yükselişi, Yunanistan’da siyaset sahnesinde önemli bir değişimin habercisi olarak yorumlandı. Aşırı sağcı partilerin hem Yunanistan iç politikasında hem de Avrupa Parlamentosu'nda nasıl bir rol oynayacağı şimdilik merak konusu. Bu partilerin kendi aralarında uzlaşıp ortak bir cephe kurmaları şimdilik uzak bir olasılık olarak ele alınıyor.
Yunanistan'da önümüzdeki üç yıl boyunca bir sürpriz olmaması durumunda seçim süreçleri yaşanmayacak. İktidardaki YD, bu üç yılı AP seçimlerinde yaşadığı kan kaybıyla tamamlamaya çalışacak. Yunanistanlı uzmanlar, YD'deki kan kaybının önüne geçilmemesi ve aşırı sağın güçlenmesinin sürmesi durumunda komşu ülkede kayda değer siyasi gelişmelerin yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.
AP seçimlerinde ağır yenilgi almıştı: İspanya'da hükümet ortağı Sumar'ın lideri Diaz istifa etti (Cumhuriyet)
Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin İspanya'daki ayağında yenilgi alan, koalisyon hükümetinin küçük ortağı Sumar ittifakının lideri Yolanda Diaz partisindeki genel koordinatörlük görevinden istifa etti.
İspanya'daki AP seçimlerini, koalisyon hükümetinin büyük ortağı Sosyalist İşçi Partisinin (PSOE) 4 puan önünde ana muhalefetteki merkez sağ görüşlü Halk Partisi (PP) kazanırken, seçimlerde oy oranı düşen ve beklentileri karşılayamayan Sumar'dan istifa geldi.
İSTİFA ETTİ
Sol ve komünist görüşlü yaklaşık 20 siyasi partinin katılımıyla 2023 yılında kurulan Sumar'a liderlik eden Yolanda Diaz, AP seçimlerinde aldıkları yenilgide kendisinin sorumluluğu olduğunu açıklayarak genel koordinatörlük görevinden istifa ettiğini duyurdu.
"Son seçimler ayna görevi gördü. Vatandaşlar ne oy verirken ne de oy vermemeye karar verirken hata yapıyor. Bu durumda sorumluluk benim." diyen Diaz, nerede hata yaptıklarını iyi bir şekilde teşhis ederek, gereken siyasi adımları atmalarının önemine işaret etti.
Diaz, buna rağmen Başbakan Yardımcısı ve Çalışma Bakanı olarak kalmaya devam edeceğini söyledi.
NE OLMUŞTU?
Sumar, AP seçimlerinde 808 bin 142 oy almış (yüzde 4,56) ve sadece 3 parlamenter çıkarmıştı.
Bu ittifakta yer alan İspanya'nın köklü komünist partilerinden Birleşik Sol, AP'ye temsilci gönderememişti.
Sumar ilk kez katıldığı Temmuz 2023'te İspanya'daki genel seçimlerde yüzde 12,33 oranında oy almıştı.
İspanyol basınında yapılan yorumlarda, "PSOE ve Sumar ittifakının Kasım 2023'te kurduğu azınlık koalisyon hükümetinin AP seçimlerinden yara aldığı ancak şimdilik ayakta kalabileceği" belirtiliyor.
Ayrılıkçı Katalan ve Bask siyasi partilerin dışarıdan desteğini alan koalisyon hükümetinin geleceği için yıl sonuna doğru yapılacak müzakerelerde 2025 bütçesinin Meclis'ten geçirilmesi hayati önem taşırken, bütçenin kabul edilmemesi halinde erken seçimin gündeme gelebileceği görüşü ağırlık kazanıyor.
/././
Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları: 5 başlıkta bilmeniz gerekenler (medyascope)
Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri beklenildiği gibi aşırı sağın oylarını artırmasıyla sonuçlandı ve bu sonuçlar kıta politikasında sarsıntıya neden oldu. Avrupalı muhafazakârlar sonuçlardan çok mutlu. 27 ülkede kullanılan 185 milyon oy neyi belirledi? İşte seçim sonuçlarının bize gösterdiği 5 kritik madde.
Dün gece sona eren Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde aşırı sağcı gruplar büyük kazanımlar elde etti. Fakat Avrupa’nın güç odağı merkezde kaldı. İlk sonuçlara göre merkez-sağdaki Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) en büyük grup olarak kaldı, Parlamento üzerindeki hakimiyetini sıkılaştırdı.
- Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarında son durum: Aşırı sağ yükselişte
- Kesin olmayan sonuçlara göre Avrupa Halk Partisi (EPP), 2019’a kıyasla 2 koltuk artırdı ve 184 milletvekili var. Bu, 720 milletvekilinin dörtte biri anlamına geliyor. Sonuçlar bize büyüyen tek grubun EPP olduğunu gösterdi. Merkez-soldaki Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı (S&D) istikrarını korudu.
- Sahip olduğu güç açısından EPP, Avrupa Birliği (AB) politikasını belirlemek için çok önemli bir konumda. EPP grubunun lideri Manfred Weber, geçtiğimiz günlerde Politico’ya verdiği demeçte, “Biz sanayinin partisiyiz, biz kırsal kesimlerin partisiyiz, biz Avrupa’nın çiftçi partisiyiz” demişti.
- Peki sonuçlar bize ne gösterdi? Gelin birlikte inceleyelim.
- Aşırı sağın yükselişi
- Anketlerde öngörüldüğü gibi, aşırı sağ partiler blok genelinde büyük kazanımlar elde etti. Fransa’da Rassemblement National (Ulusal Cephe) Partisi’nin oyların neredeyse 3’te 1’ini alması Marine Le Pen’in yerini sağlamlaştırdı. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin de İtalya’nın Kardeşleri Partisi, benzer şekilde yükselişe geçti ve seçmenlerin dörtte birinden fazlası Meloni’yi destekledi.
Avrupa Parlamentosu’nda yelpazenin en sağındaki iki grup, Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular Partisi (ECR) ve Kimlik ve Demokrasi (ID), parlamentoda 131 sandalye kazandı. Bu gruba, Almanya’dan 15 milletvekili, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın Fidesz partisinin 10 temsilcisi, Polonya Konfederasyon Partisi’nden 6 kişi ve Bulgaristan’dan Kremlin yanlısı partisinden 3 kişi dahil değil. Meloni’nin İtalya’daki ilerleyişi, Lig Partisi’ni baltaladı ve Kimlik ve Demokrasi grubunun önde gelen partisi Lig, sandalyelerinin 3’te 2’sini kaybetti. İspanya’da Vox partisi, aşırı sağcı Alvise Pérez’in liderliğindeki yeni parti The Party is Over tarafından baltalandı. Eğer aşırı sağ, tek bir grup oluştursaydı Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) ardından parlamentodaki en büyük ikinci güç olacaktı.
Von der Leyen zafere mi koşuyor?
Dünkü sonuçlar, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in bir dönem daha görevde kalma şansının yüksek olduğunu ancak kesin olmadığını gösteriyor.
Ursula von der Leyen.Komisyon başkanı olmak için parlamentoda gerekli 361 oyu toplaması gereken von der Leyen, parlamentodaki siyasi grupları ikna etmesi gerekiyordu. Von der Leyen resmi olarak başkan olmasa da sonuçlar, Avrupa Komisyonu Başkanı için oldukça umut verici.
Yeşiller koltuk kaybetti: Neden?
Avrupa Birliği’nin (AB) Yeşil Mutabakat Eylem Planı (Green Deal) ile gerçekleştirmek istediği yeni dünya düzeni, beş yılın sonunda Yeşiller grubuna yaramamış gibi gözüküyor. Yeşiller grubunun 2019’da 74 koltuğu varken, bu sayı 52’ye düştü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder