13 Temmuz 2024 Cumartesi

T24 "KÖŞEBAŞI" -13 Temmuz 2024-

 

Ne olacak emeklinin hâli? -Binhan Elif Yılmaz-

Son günlerde gündemi meşgul eden konu, kök aylığı 10 bin TL'nin altında kalan emekliler için yeni bir düzenlemenin yapılacak olması. En düşük emekli aylığı artırılacak, ancak henüz tutar net değil

Memur ve emekli maaşlarına ne kadar zam geleceği 3 Temmuz günü TÜİK'in açıkladığı haziran enflasyon verisine göre şekillendi. TÜİK altı aylık enflasyonu yüzde 24,73 olarak açıklarken, SSK ve Bağkur emeklileri için zam oranı da yüzde 24,73 oldu.

Temmuz ayına akaryakıt, elektrik gibi zamlarla başlamış ve artacak fiyatlarla daha da sıcak bir yaz bizleri beklerken, geçtiğimiz altı aylık enflasyonu telafi edeceği düşünülen yüzde 24,73'lük maaş zammı hiç tatmin edici olmadı.

Ayrıca kök aylık sorunu da çözülemiyor. Enflasyondaki artış karşısında emekli aylığı hâlâ 10 bin TL altında kalan yaklaşık 1,8 milyon emekli var. Yapılan temmuz zammının emeklinin aldığı aylığa değil de kök aylığa yapılıyor olması böyle bir kitleyi yaratıyor.

Diyelim ki emekli aylığı 8 bin TL olan bir emeklinin aldığı yüzde 24,73 zam sonucunda yeni aylığı hemen hemen 10 bin TL'ye tamamlandı ama zaten altı ay önce de aylığı buydu. İşte bu durum 1,8 milyon emeklinin refah seviyesinde herhangi bir değişiklik olmaması anlamına geliyor. 

Son günlerde gündemi meşgul eden konu, kök aylığı 10 bin TL'nin altında kalan emekliler için yeni bir düzenlemenin yapılacak olması. En düşük emekli aylığı artırılacak, ancak henüz tutar net değil.

Aslında sosyal güvenlik, ne zaman karşılaşacağımızı bilmediğimiz hastalık, kaza, analık, işsizlik gibi risklere karşı güvence sağlama görevini üstlenen ve bu risklerin ortaya çıkardığı gelir azalışını ve/veya gider artışını telafi eden bir sistem.

Sosyal güvenlik sistemi hem emekli aylıkları hem de sağlık ödemelerini gerçekleştirmek durumunda. Bu ödemeleri de aktüeryal dengesini sağlayacak şekilde prim gelirleri (kısmen devlet katkısı) ile finanse ediyor.

Aşağıdaki grafik, yıllar itibariyle nominal olarak emekli aylığı ve sağlık ödemelerinin yanında, yüzdesel olarak da prim gelirlerinin bu ödemeleri karşılayabilme kapasitesini gösteriyor.

Kaynak: SGK, mali istatistikler

2003 sonrası sosyal güvenlik sistemi reforma tabi tutulmasına rağmen açıklarda azalış ve aktüeryal denge sağlanamadı.

Bu bağlamda kurum açık vermeye devam ederken bütçe transferlerine muhtaç durumda. Aşağıdaki grafik ise var olan açıklar nedeniyle bütçe transferlerinin GSYH içindeki payını gösteriyor.

Kaynak: SGK, mali istatistikler

Prim gelirleri ise son yıllarda enflasyonun etkisiyle artıyor, kronik kayıt dışılığa rağmen. Başta da yazdığım gibi bu prim gelirleri emekli aylığı ve sağlık ödemelerini finanse edecek. Ama SGK'nın aylık mali istatistiklerine göre hazırladığım aşağıdaki grafiğe bakalım.

Yüksek enflasyon sonucunda emekli aylıklarının altı ayda bir TÜİK enflasyonuna göre artışı normal (mavi sütun) ama normal olmayan sağlık ödemelerindeki artış (turuncu sütun). 

Sağlık TÜFE, haziran ayında manşet enflasyonun 7 puan üstünde geldi. Bir yıl önce Haziran 2023'te manşet enflasyon yüzde 38,2'ye inerken de sağlık TÜFE yüzde 65,7 ile rekor tazeliyordu.

Sosyal güvenlik kapsamındakiler aldıkları sağlık hizmetine ayrıca katkı payı ödüyor, düşük düzeydeki aylıklar daha da eriyor.

Kaynak: SGK, mali istatistikler

Son yılların sosyal güvenlik reformu sonuç vermedi, sistem açıkları büyük. Açıkları azaltmak için, sağlık ödemelerinin payını azaltmak, bunun için de sağlığın maliyetini düşürmek gerek. O nedenle bir sağlık reformuna ihtiyaç var. Ama önce enflasyondan kurtulmak lazım. Enflasyon beklentileri çıpalanmadıkça para ve maliye politikasında alınan önlemler sonuç vermiyor, enflasyona yeniliyoruz.

                                                            /././

Çok tartışılacak işkence davası: İşkenceyi tespit vatana ihanet midir? -Gökçer Tahincioğlu-

Konu 15 Temmuz bile olsa işkence suç sayıldığında bu memleket güzelleşecek. Ortada içinden çıkılamayacak bir ikilem yok. Aynı yargı, hem 15 Temmuz davalarına bakıp hem de işkence suçunu işleyenleri yargılayabilir

Kameraların, avukatların olmadığı bir oda, başınızda kendini sonsuz haklı ve güçlü gören insanlar, durmaksızın vuruyorlar.

Ya da bir askıda, elektrikle gerilen bir bedenin yıkıntısında.

Ya da bir "hoş geldin" dayağında…

Sizi yok etmeyi, gururunuzu, kişiliğinizi ezmeyi, bedeninize zarar vermeyi hak gören, dokunulmaz kılınmış insanlar…

Durmaksızın vuruyorlar.

                                                    * * *

İşkencenin bir insanlık suçu olduğuna kuşku yok.

Ancak dünyanın her yerinde işkenceciler, sonsuz bir haklılıkla işlerinin başındalar.

Ve işkencenin soruşturmalarda hiçbir işe yaramadığı, aksine soruşturmalara zarar verdiği binlerce kez kanıtlandı.

Öyle olmasaydı bile insanlık suçu sayılan bir eylem elbette savunulamazdı ancak hayatında işkence ile henüz tanışmamış, etkilerini bilmeyen insanlara yanıt da vermek gerekiyor.

Zira işkencecilerin en büyük meşruiyeti, kamuoyu desteği…

"Suçu olmasa niye yapsınlar?", "Teröristlere yapıyorlar, elleri dert görmesin…", "Siz devleti yıkmak mı istiyorsunuz?"

Devletle işkenceciyi bir tutmak dışında, önermelerde sorun yok.

Oysa canhıraş, devletin işkenceci olmadığını, kişilerin kusurlarının devlete mâl edilemeyeceğini de savunuyor aynı kişiler

                                                    * * *

Eyüp Birinci

Anayasa Mahkemesi, 2021 yılında, iktidara bağlı medyayı kızdıran bir karara imza attı.

15 Temmuz darbesinden sonra Antalya'da gözaltına alınan, KHK ile mesleğinden ihraç edilen öğretmen Eyüp Birinci kararı…

Yüksek Mahkeme, Antalya Emniyeti'nde gözaltına alındıktan sonra bağırsaklarından ameliyat olmak zorunda kalan Birinci'nin, gözaltında ağır işkence gördüğü iddiasıyla başlatılan soruşturmanın takipsizlikle sonuçlandırılmasını hak ihlali saydı.

Zira Antalya Başsavcılığı, takipsizlik kararını farklı doktor raporlarını dikkate almadan, kamera kayıtlarını savcılık kanalıyla istemeden, tanıkları dinlemeden vermişti.

Yüksek Mahkeme, kararında, soruşturmanın yeniden başlatılarak, eksiklerin giderilmesini, daha sonra bir karar verilmesini istedi. Avukat Münip Ermiş'in ısrarıyla çıkan bu kararın ardından savcılık, yeni bir soruşturma açmak zorunda kaldı.

                                                    * * *

Antalya Başsavcılığı, bu karar nedeniyle "anayasal zorunluluk" vurgusuyla yeniden başlattığı soruşturmayı, Türkiye açısından şaşırtıcı, tartışılacak ve örnek oluşturabilecek bir iddianameyle tamamladı ve dört kişi hakkında dava açtı. İki sanığın "işkence", iki sanığın da "ihmali davranışla işkence" suçundan yargılanmasını istedi.

                                                        * * *

İddianamede, Eyüp Birinci'nin, emniyette yaşadıklarına yönelik anlatımlarına geniş yer ayrıldı. Ve anlatımlarının araştırmalar sonucunda doğrulandığı belirtildi. İşkenceyi polis memurları M.T. ile H.K.'nin yaptıkları ifade edildi. Doktor F.Y.'nin ise açık darp izlerine rağmen Birinci'nin darp edilmediğine dair rapor düzenlediği kaydedildi. Diğer bir polis memuru S.K.'nin de Birinci'nin resmi sorgunun yapıldığı nezarethaneden başka bir yere götürülmesine, burada darp edildiğini bilmesine rağmen sessiz kaldığı ifade edildi. Doktor ve diğer polis memurunun da "ihmali davranışla işkence" suçunu işledikleri öne sürüldü.

                                                      * * *

Yaşananlar şöyle anlatıldı iddianamede: "Eyüp Birinci'nin 24 Temmuz 2016'da Antalya İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne götürüldüğü, şüpheli polis M.T. ile H.K. tarafından belirtilen doğrultuda ifade vermesi sağlanmak amacıyla Antalya İl Emniyet Müdürlüğü hizmet binası içerisinde sistematik olarak ve belirli bir süreç içerisinde insan onuruyla bağdaşmayacak şekilde süreklilik gösterecek nitelikte işkence teşkil eden eylemlere maruz bırakıldığı…"

                                                         * * *

"Şüpheli doktorun, Birinci'nin vücudunda herhangi bir darp veya cebir izi bulunmadığı yönünde üç ayrı tarihte rapor düzenlediği, aksi yönde raporların ise işkence ve darp izlerini gösterdiği…"

                                                     * * *

"Müşteki Eyüp Birinci'nin tekmelenip tokatlanarak ve yumruklanmak suretiyle darp edildiği, yine müşteki Eyüp Birinci'nin üzerindeki kıyafetlerin soydurulup çıplak vaziyette tutularak darp edildiği, ayrıca müşteki Eyüp Birinci'nin hayalarının sıkılması suretiyle vücuduna acı verildiği, yine müşteki Eyüp Birinci'ye yönelik olarak "Sana üç kelime söyleyeceğim, avazın çıktığı kadar bağıracaksın, senin ağzını kırarım, amına koyarım, dişlerini dökerim, a.. koyduğumun çocuğu kalk, burada bildiğin her şeyi öteceksin, eğer konuşmazsan buradan ölün çıkar, arkana sokup çıkartmadığım hiçbir şey bırakmam, seni s.. s… hamile bırakırım, milletin yüzüne bakamazsın, Eyüp Birinci gel şimdi seninle hesaplaşacağız, her şeyi anlatacaksın, anlatmazsan buradan ölün çıkar, seni öldürürüm, patlatırım, erkeklik yapamazsın, karının yüzüne bakamazsın, cinselliğin biter, konuş, öleceksin…", "oğlum bu adamı kızdırma, bu ne söylerse yapar, oğlum seni buradan iteklerim, ölür gidersin, seni kimse bulamaz, düşmedi a… k… çocuğu" şeklinde sözler sarf edilmek suretiyle müşteki Eyüp Birinci'nin vücut bütünlüğü ile cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği inancının doğrultulduğu, ayrıca müşteki Eyüp Birinci'nin ağzına cop sokulduğu, ayrıca müşteki Eyüp Birinci'ye yönelik olarak "Ben evdeyken karını ve kızını gördüm, birazdan onları buraya getireceğim, senin gözlerini açacağım ve onları soyup neler yapacağımı göstereceğim" şeklinde sözler sarf edilmek suretiyle müşteki Eyüp Birinci'nin yakınına kötülük yapılacağı inancının yaratıldığı…"

* * *

İlk soruşturma hiçbir araştırma yapılmadan kapatılmıştı.

İkinci soruşturmada tanıklar işkenceyi açıklıkla anlattı.

Ayrıca Birinci hakkında üç ayrı tarihte, biri İstanbul Adli Tıp'tan olmak üzere darp raporu verildiği anlaşıldı. Bu raporlarda açıkça "işkence teşkil eden eylemler sonucunda hayati tehlike geçirecek şekilde ve basit tıbbi müdahale ile giderilemez nitelikte ve burnunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı" anlatılıyordu.

İlk takipsizlik kararında, bu yaralanmaların merdivenden düşme sonucu yaşandığı gibi akıl almaz bir iddia vardı. İddianamede ise bunun mümkün olmadığı da anlatılıyor

                                                   * * *

Yargılama yakında başlayacak.

Davayı açan Antalya Başsavcılığı, sadece işkence yapan polisler hakkında değil, işkenceyi gizleyen polis ve doktor hakkında da dava açarak, alışılmadık bir uygulamaya imza attı. Takdir görmesi gereken bir cesaret…

Soruşturmanın yeniden açılmasını sağlayan Anayasa Mahkemesi kararı için, iktidar medyasında, "ihanet" başlıkları atılmıştı. İşkencenin görünmez olması istenmişti.

Oysa Birinci hakkında zaten örgüt davası açılmıştı.

Birinci, Gülen cemaati yapılanmasına üye olduğu gerekçesiyle yargılandığı davada 8,5 yıl hapse mahkûm edildi ve cezasını çekti. Bu süreçte kırılan burnundan ve bağırsaklarından ameliyat olmak zorunda kaldı. Tahliye olduktan sonra eşi de tutuklandı.

Kanunlara uygun kanıt toplamak, bu kanıtlara göre yargılama yapmak anayasal bir zorunluluk.

Belli ki işkence sadece bu soruşturmaları seyrinden çıkarmaya ve insanlık suçu işlenmesine yol açıyor.

Konu 15 Temmuz bile olsa işkence suç sayıldığında bu memleket güzelleşecek.

Ortada içinden çıkılamayacak bir ikilem yok.

Aynı yargı, hem 15 Temmuz davalarına bakıp hem de işkence suçunu işleyenleri yargılayabilir.

Ve hiçbir işkenceciden kahraman çıkmayacağını ortaya koyabilir.

Ve adalet, ancak böyle bir yargı tarafından sağlanabilir.

                                                                /././

                                                                   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder