13 Eylül 2024 Cuma

T24 "KÖŞEBAŞI" + "GÜNDEM"

 

7 bin liranın sırrı ne? -Murat Batı-

Taslak Tebliğe göre bir mükellef (mükellef olmayanların kendi aralarında yapacakları işlemler hariç olmak üzere) 7 bin lirayı aşan tutarda para göndermeye kalkarsa bunu banka ya da finansal bir kurum aracılığıyla yapmak zorundadır

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı) 9 Eylül 2024'te kendi internet sayfasında 459 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine değişiklik yapılmasına ilişkin bir tebliğ taslağı yayımladı.

Söz konusu Tebliğ taslağında yer alan "Tevsik zorunluluğu kapsamında olanların (mükellef olmayanların kendi aralarında yapacakları işlemler hariç olmak üzere) yapacakları, 7.000 TL'yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini  aracı finansal kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ve ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunludur." ifadesi basında tartışmalara neden oldu.

Öncelikle hem 459 Sıra No.lu Tebliğ hem de GİB'in 9 Eylül'de yayımladığı taslak tebliğde geçen aracı finansal kurum ifadesinden 5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan bankaların, 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında yetkilendirilmiş ödeme kuruluşlarının ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununa göre kurulan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin (PTT) anlaşılması gerekir.

Bu taslak Tebliğe göre bir mükellef (mükellef olmayanların kendi aralarında yapacakları işlemler hariç olmak üzere) 7 bin lirayı aşan tutarda para göndermeye kalkarsa bunu banka ya da finansal bir kurum aracılığıyla yapmak zorundadır.

Buradaki mükellef olmayanlar kavramı oldukça önemlidir. Örneğin bir devlet memuru emekli babasına 10 bin lira para verecekse bunu -7 bin lirayı geçse bile- bankadan vermesine gerek yoktur.

Ancak bu kişiler mükellef ise durum farklılık arz edecektir. Şöyle ki hem 459 Sıra No.lu Tebliğ hem de GİB'in 9 Eylül'de yayımladığı taslak tebliğde geçen tevsik zorunluluğu kapsamında olanlar ifadesi Vergi Usul Kanununun 232'nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında fatura almak zorunda olan birinci ve ikinci sınıf tüccarları, serbest meslek erbabını, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarları, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçileri, vergiden muaf esnafı kapsar.

Örneğin bir mükellefe yapılacak bir işten kaynaklı para ödemeleri 7 bin lirayı aşıyorsa banka ya da finansal kurum aracılığıyla yapılmak zorundadır. Burada geçen mükellef kavramı ise market, restoran, galeri gibi ticari kazanç, zırai kazanç, avukat, doktor gibi serbest meslek kazanç sahiplerini kapsamaktadır. Ayrıca evini, dükkânını kiraya veren (emekli dahi olsa) kişiye ödenecek kira tutarı da tutara bakılmaksızın banka ya da finansal kurumlar aracılığıyla ödenmesi gerekmektedir.

7 bin lira neye göre belirlendi?

24 Aralık 2015 günü Remi Gazete'de yayımlanan ve 1 Ocak 2016'da yürürlüğe giren 459 sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayı, belli kurumların kayıt ve belgeleri yardımıyla tespit etmek ve böylece kayıt dışılığı önlemek amacı doğrultusunda tahsilat ve ödemelerde tevsik zorunluluğu getirilmesi amaçlanmıştır.

459 Sıra Nolu Tebliğ ile tevsik zorunluluğu kapsamında olanların, kendi aralarında ve tevsik zorunluluğu kapsamında olmayanlarla yapacakları 7 bin TL'yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ile ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunlu tutulmuştur.

Bu kapsamda örneğin her türlü mal teslimi veya hizmet ifasına ilişkin tahsilat ve ödemelerin, avans, depozito, pey akçesi gibi suretlerle yapılacak tahsilat ve ödemelerin, işletmelerin kendi ortakları ve/veya diğer gerçek ve tüzel kişilerle yaptığı her türlü tahsilat ve ödemelerin 7 bin lirayı aşması durumunda, aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması ve bu işlemlerin söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik edilmesi zorunluluğu getirilmiştir.

Buna göre 7 bin liralık tutar ilk olarak 1 Ocak 2016'da geçerli olmak üzere 459 Sıra Nolu Genel Tebliğ'de yer aldı. Ve o tarihten bu yanadır da 7 bin liralık tutar hiç değiştirilmeden aynen korundu.

Peki, 7 bin liralık tutar neden hiç değiştirilmedi? Bunun cevabı için isterseniz bu tutarın yıl bazında dolara endeksleyerek değerlendirelim.

Aşağıda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının internet sayfasında yer alan ve her yılın ilk iş günündeki dolar alış kuru dikkate alınarak tablo oluşturulmuştur.

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere 2016'nın ilk iş günü olan 4 Ocak tarihli dolar alış kuru 2,94 TL'dir. 7 bin lirayla o tarihte 2 bin 381 dolar alınabiliyordu. Daha basit bir ifadeyle banka ya da finans kurumları aracılığıyla gönderme zorunluluğunun alt sınırı 2.381 dolardı. Bugün ise 236 dolar. 2.381 doların karşılığı daha basit bir ifadeyle 7 bin liranın olması gereken tutar (2024 yılının ilk iş günü dolar alış kuru uyarınca) yaklaşık 71 bin liradır. Oysa bu tutar hâlâ 7 bin lira yani yaklaşık 10'da biri kadar.

Konuya devlet açısından bakarsak 7 bin liranın daha da düşürülmesinde fayda var elbette ancak gerçek şu ki 2016'daki 7 bin lira bugünkü 7 bin lira ile aynı değil. 2016 yılında net asgari ücret 1.300 TL idi ve 7 bin lira asgari ücretin 5,4 katı kadardı. 2024 yılında ise asgari ücret 7 bin liranın yaklaşık 2,43 katı.

Yaklaşık 9 yıldır aynı parasal tutarı uygulayan Maliye'nin bunu değiştirme niyeti var mı bilemiyorum ayrıca bu tutarı o tarihte neye göre belirlediği hususunda da maalesef net bir bilgim yok. Umarım Maliye bu konuyla alakalı bir açıklama yapar. Bu nedenle bu kısma ilişkin yorumu size bırakayım isterseniz.

Kira ödemelerini de kapsayacak mı?

Kira ödemeleri ile alakalı ise 268 Seri Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği 29 Temmuz 2008 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmıştı. 268 Seri Nolu Tebliğ uyarınca kira ödemelerinde daha önce konutlarda aylık 500 lirayı aşmayan kiralar elden ödenebiliyordu. Oysa haftalık ya da günlük (kısa süreli) konut kiralamalarında banka ya da finans kuruluşu aracılığıyla gönderme zorunluluğu bulunmaktaydı. Dükkân kiralarında ise tutar ne olursa olsun banka ya da finans kuruluşları aracılığıyla ödenmesi gerekiyordu. Banka ya da finans kuruluşları aracılığıyla ödenmesi gerektiği halde elden ödenir ve bu durum tespit edilirse özel usulsüzlük cezası kesilmektedir.

GİB'in kendi internet sayfasında bu kez 268 Sıra Nolu Tebliği yürürlükten kaldıracak ve 268 Sıra Nolu Tebliğ yerine geçecek yeni bir Tebliğ taslağı daha yayımlandı. Bu Tebliğ taslağına göre konutlar için uygulanan 500 TL'lik kira sınırı kaldırılmakta tutar ne kadar olursa olsun banka ya da finans kurumları aracılığıyla ödenmesi gerekecektir.

Bu zorunluluğa uymayanlara yani kirayı elden verenlere idari para cezası –VUK mük. m.355 uyarınca özel usulsüzlük cezası- kesilecek.

                                                                /././

Mafya liderine tahsis edilen "çakarlı" vekil aracı ve Harp Okulu'ndaki yemin krizinde ikinci perde -Tolga Şardan-

Aracın, Giresun Milletvekili Ertuğrul Gazi Konal adına ruhsat kaydının bulunduğu anlaşıldı

Diyarbakır'ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe Köyü'nde sekiz yıl önce dünyaya gözlerini açan Narin'in kayboluşunun üzerinden 25, cesedinin dere yatağında çuval içinde bulunmasının üzerinden ise 6 gün geçti.

Olayın vahameti henüz tazeliğini koruyor. Kabinenin üç bakanı Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Aktaş ile İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bizzat olay mahalline gitti.

Bakanlar inceleme yaptı, savcılık ve jandarma adli soruşturmaya devam ediyor. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un açıklamalarının yanı sıra ortaya çıkan iki kişiye ait üç ayrı ifadede yer alan bilgiler ve bir ön otopsi raporu üzerinden cinayet kamuoyu önünde aydınlatılmaya çalışılıyor.

Narin'in cesedinin bulunduğu geçen pazardan bu yana birçok senaryo konuşuluyor, tartışılıyor. Buna karşın olayın gerekçesi ve asıl faille ilgili bir arpa boyu alın(a)madığını söylemek yanlış olmaz.

İtirafçı köylünün verdiği bilgiler sonrasında başlatılan gözaltılardan sonra şüpheliler dün sabah adliyeye çıkarıldı.

Soruşturmanın hazırlık aşamasında savcılıkça ne kadar bilgi edinildiği ve olayın çözülüp çözülmediği önümüzdeki günlerde daha netleşecek, süreçteki soru işaretleri yanıt bulacak kuşkusuz.

Erken olmakla birlikte, bu satırların yazarı olarak edindiğim bilgiler ve geçmişte yaşanan benzer olaylara bakıldığında gerçeğe ulaşma konusunda umutlu olmadığımı belirteyim. Umarım yanılırım.

Milletvekilinin makam aracı mafya liderine tahsis edilmiş

Gündemin yoğunluğu kimi konuların geri planda kalmasına neden oluyor maalesef.

Yeri geldikçe arkada kalan başlıkları kamuoyunun önüne getirip dikkatine sunmak biz gazetecilerin işi.

Büyüteç'in bugünkü iki gündem başlığından ilki organize suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle tutuklanan, hüküm giyen ve sonrasında da yeniden yargılama yoluyla cezaevinden tahliye edilen Kürşat Yılmaz'ın geçen haftaki Konya ziyareti!

Ülkücü camia içinde yetişen Yılmaz'ın suç dosyası geçmişinde Banker Kastelli adıyla bilinen Cevher Özden'in vurulması, Endüstri Holding'in yağmalanması, Eski Kuşadası Belediye Başkanı Lütfü Suyolcu'nun öldürülmesi gibi olaylar mevcut.

Daha önce üç Bulgaristan'da yakalanıp Türkiye'ye getirilip yargılanan Yılmaz, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, nitelikli yağma, tehdit, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma gibi suçlardan 66 yıl hapis cezası aldı.

Yılmaz, avukatlarının yaptığı yeniden yargılama talebi sonrasında 2021'de cezaevinden tahliye oldu.

Avukatı Hasan Özay, Yılmaz'ın tahliye olduğu 30 Ekim 2021 gecesi yaptığı açıklamada şunlaru söyledi:

"Güvenlik sebebiyle gece yarısından sonra, erken bir saatte tahliye oldu. Saat 08.00'de bekliyorduk ancak bu şekilde tahliye gerçekleşti. Kendisi 17 seneden beri, 2005 yılından beri hapis yatmaktadır. Aldığı kesinleşen hapis cezası 66 yıldı. Bizim bu sene Mayıs ve Haziran'da yaptığımız hukuk mücadeleleri sonucu haksız olan cezanın 35 senelik bir kısmını iade-i muhakeme yoluyla tekrar yargılanıp, beraat kararı verilip, kesinleşmek suretiyle bu ceza ortadan kaldırıldı. Kalan ceza yönünden de hukuka uygun, hak edilen, zamanında bir tahliye gerçekleşti. Başka bir sebep yok. Bu karar haziran ayında alınmıştı. Hazirandan beri süresinin dolmasını bekliyorduk. Süresi doldu ve bitti." 

FETÖ kumpası mağduru olduğu gerekçesiyle yeniden yargılanan Yılmaz, o günden sonra sosyal medya hesabı üzerinden kimi zaman farklı kişileri eleştiri görünümünde tehdit etti.

Yılmaz, kısa süre önce Konya'daydı.

"Gör Konya'yı, gez dünyayı" misali Konya'ya gelen Yılmaz, şehirde "çakarlı" bir araç kullandı.

Yılmaz'ın Konya ziyareti sırasında "çakarlı makam" aracı kullanması sosyal medyaya düştü ancak pek dikkate alınmadı.

Zira, kendisi gibi organize suç örgütü lideri olmak suçlamasıyla yargılanarak hüküm giyen ve 16 yıldır cezaevinde bulunan, 2020'deki yeni infaz düzenlemesi kapsamında tahliye edilen Alaaddin Çakıcı'nın da "çakarlı makam aracı" kullandığı gündeme geldi.

Tahliyesinden sonra 2021'de Kırıkkale'nin Keskin ilçesi adliyesine gelen Çakıcı'yı taşıyan "çakarlı ışık ve ses sistemine sahip" olan araca Kırıkkale Emniyeti'nce para cezası kesildi.

Çakıcı'nın kullandığı çakarlı aracın konvoyda yer alan bir kişiye ait olduğu özel ışık ve ses sistemi kullanma yetkisi olmadığı anlaşıldı.

Konya'da ziyaretlerde bulunan Yılmaz ise Çakıcı'nın konumunu bir üst katmana taşıdı.

Yılmaz'ı kente getiren aracın MHP milletvekiline ait olduğu ortaya çıktı. Görüntülerde Yılmaz'ın makam koltuğundan indiği 34 XXX 01 (kişisel verilerin korunması amacıyla plakanın harf grubu özellikle belirtilmedi. Y.N.) plakalı aracın, Giresun Milletvekili Ertuğrul Gazi Konal adına ruhsat kaydının bulunduğu anlaşıldı.

Yılmaz'a tahsis edilen ve içinde Milletvekili Konal'ın olmadığı görüntülere yansıyan makam aracına, yürürlükteki Koruma Hizmetleri Yönetmeliği hükümlerine göre herhangi bir ceza uygulanması mümkün değil.

İçinde hakkında koruma kararı bulunan milletvekili olsun olmasın, araçları da milletvekilinden doğan hakla otomatik şekilde koruma kalkanına sahip.

Kolluk görevlilerince; durdurulması, aranması ve ceza uygulanması olanağı yok. Yılmaz, kimsenin kendisine karışmadığı ortamda rahatça dolaşma imkanına sahip.

Tabii, Yılmaz'ın hakkındaki davalardan beraat ettiği göz önüne alındığında sıradan bir yurttaştan farkı olmadığı söylenebilir.

Bildiğim kadarıyla, Yılmaz hakkında koruma kararı yok.

Daha önce, halen yurt dışında firardaki organize suç örgütü hükümlüsü Sedat Peker'e hakkındaki koruma kararı gereğince polis koruma tahsis edilmişti.

Yılmaz'a da koruma hakkı verilebilir elbette!

Burada herhangi bir suç yok elbette.

Fakat, milletvekili olmasından dolayı doğal biçimde resmi koruma kararına sahip bir kişinin, yine aynı kişinin milletvekili olmasından kaynaklanan ve üzerinde koruma kararı bulunan özel aracını, kendisi içinde bulunmadığı halde, suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle yargılanan bir mafya liderine tahsis etmesi ne kadar doğru veya etik, bunun tartışılması gerekir kanımca.

Harp Okulu'ndaki yemin töreni hakkında yeni bilgiler

Kara Harp Okulu'ndan (KHO) mezun olan teğmenlerin bir bölümünün katıldığı ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" şeklinde slogan attıkları olay henüz küllenmedi.

Büyüteç'i kaleme aldığım saatlerde Milli Savunma Bakanlığı (MSB), açıklama yaparak sürece yönelik kamuoyunu bir kez daha gelişmelerle ilgili bilgilendirdi.

MSB, yaşananların "her yönüyle büyük bir titizlik ve hassasiyetle araştırılmakta ve incelenmekte" olduğunu duyurdu.

KHO'nda gerçekleşen olayla ilgili salı günü Büyüteç'te Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in süreçten rahatsız olduğu ve "görevden affını" isteyeceği bilgisini paylaştım.

Bu bilgiye şu ana kadar, ne Güler'den ne de farklı makamlardan bir açıklama yapıldı.

Edindiğim bilgileri paylaşayım; Güler'in rahatsızlığının "teğmenleri TSK'dan ihraç eden" Bakan olmak istememesinden kaynaklandığı ifade ediliyor.

Güler'in FETÖ dönemindeki Balyoz davası sırasında yaşanan ve cezaevindeki yüksek rütbeli TSK mensuplarının yarattığı travmanın bir benzerine imza atmak istemediği kulislere yansıdı.

Zaten MSB'den dün yapılan açıklamanın içeriğine bakılırsa, tansiyonu düşürmeye çalışan bir yaklaşım görünüyor.

Kaldı ki, Bakan Güler'le ilgili kulis bilgisinin gündeme gelmesinden hemen sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Bakan Güler, İstanbul'da onarılan Atatürk'ün kullandığı Savarona Yatı'nın teslim töreninde buluştu.

Doğrusu, bu özel görüşme hakkında bilgi sahibi olamadım. Sonrasında da Cumhurbaşkanlığı'nda kabine toplantısı vardı pazartesi günü. Güler, toplantıya katıldı, fakat bir açıklama yapmayı tercih etmedi.

Bir bilgi daha vereyim; olayın akabinde KHO'da görevli Binbaşı M. adlı bölük komutanının istifasını verdiği bilgisi gündeme geldi.

Aldığım bilgiye göre, Binbaşı M.'nin istifasının yaşananlarla bağı yok. Söz konusu bölük komutanı, TSK'daki 15 yıllık zorunlu görev süresini tamamlaması nedeniyle yemin töreni öncesinde ilgili birime istifa dilekçesini sundu.

Durum bundan ibaret.

                                                      /././

Narin olayını 'gazetecileri' de kullanarak bulandırıyorlar! -Tuğçe Tatari-

Narin'in öldürülmesine üzülürken bir diğer yandan da gazeteciliğin yok edilmişliği, yayıncılığın çürümüşlüğü, medyanın kokuşmuşluğu gerçeği ile bir kere daha temas etmek durumunda kaldık…

Gazetecilik ciddi bir meslektir. Yazmak, ekranlara çıkmak, yorumculuk yapmak, televizyonda program yapmak bunların hepsi birbirinden büyük sorumluluklar gerektirir.

Bırakınız ekran önüne çıkmayı, misal ekranlarda belirecek yazıların sorumlusu "KJ'ci" olmak da büyük bir sorumluluktur. Çünkü ekran, evet eğlenceyi de barındırır ama kitleleri bilgilendirme, kitleleri aynı anda aynı konudan haberdar etme yeridir aslında. En ufak hata beklenmedik sonuçlara neden olabilir.

Televizyonların, yayın kuruluşlarının ve hatta YouTube yayıncılarının dahi ekrana bakan yüzünden sorumlu olan kişiler, uçaklarda acil çıkışa oturan kişilerdir aslında.

Beklenmedik bir durum oluştuğunda yayını kurtarabilecek yetide olmalıdırlar.
Yayını kurtarmak izleyiciye karşı da mahcup olmamaktır aslında.

İzleyiciye mahcup olmak bir yayıncının başına gelebilecek en kötü şeylerden biridir-biriydi, çok eskiden!
Yani bizlere bu işler böyle öğretildi. Biz çalıştığımız kurumlarda gerekirse sabahlayarak o son yayına da göz kulak olan nesiliz.

O zaman da çok eksiklerimiz vardı, şikâyet ettiğimiz tonla sorunumuz vardı ama izleyiciye, okuyucuya, hatta haberini yayınladığınız 'kayıp yaşayan tarafa' dahi mahcup olmamak çok önemliydi.

Hâliyle yeni Türkiye'nin ekranlarının geldiği hâl bizim gibiler için kabullenilmesi imkânsız bir hâl!
Türkiye haftalardır Narin konusuyla yatıp kalkıyor.
Ben, siz, herkes, tüm ülke!
Haber almak, bilgi almak, aslında ne olduğunu anlamak, öğrenmek istiyoruz.
Bu en doğal hakkımız…
Hâliyle ekranları açıyoruz, refleks gereği.
Bölgede olan olmayan, bölgeyi tanıyan tanımayan herkes konuşuyor.
Bir bilgi duyuluyor, okunuyor ve onu sakız gibi uzatarak üzerinde tepiniyorlar.

Bugünün ekranlarında karşımıza çıkan sözüm ona en iyi tablo tanınmış, hatta 'bizim devirden' gazeteci arkadaşların da ertesi gün doğrulanamayan dev iddialar ortaya atmasıdır -çoğu çürüdü bile- anne ve amca ilişkisi gibi!

Bunlar da ekranların 'crem de la crem'leridir ha!
Pamuklara sarıp sarmalamak gerekir, çünkü devamı dokunduğunuz an direk elinizde kalır, lime lime dökülür!

Canlı yayında Narin için toplu çığlık seansı yapanlar mı istersiniz, haber yapmayı bilmediği gibi gördüğü duyduğu şeyin bir haber olup olmadığını dahi anlayamayanlar mı? 'Özel haber' yapıyorum diye suyu bulandıracak, gerçekten iyice uzaklaştıracak bilgiler yaydığını bile fark etmeyenler mi istersiniz, yoksa dedektifliğe soyunup aranan gerçek için zar atan tahminleriyle sözüm ona bizleri 'bilgilendirenleri' mi?...

Evet Narin'in öldürülmesine üzülürken bir diğer yandan da gazeteciliğin yok edilmişliği, yayıncılığın çürümüşlüğü, medyanın kokuşmuşluğu gerçeği ile bir kere daha temas etmek durumunda kaldık.

Buraya bir not düşmeliyim; 20 günü aşkın süredir bölgeden Halk TV adına yayın yapan meslektaşım Ferit Demir'i tebrik etmek durumundayım.
Yayın yasakları, tehditler, köylülerin baskılarına rağmen haber yapmaya devam etti.
Sadece doğruluğundan emin olduğu bilgileri vermeye önem gösterdi.
Neden, çünkü tecrübeli bir gazeteci kendisi.
Bulunduğu yeri, içinde olduğu durumu anlayabilecek kadar tecrübeli.
Hâliyle heyecana kapılıp 'dedikodu' aktarmadı hiç.
Ama tekti, geri kalan tüm yayınlar konunun ilgi çekiciliğinden faydalanıp, her lafın, her iddianın dillendirilmesiyle büyük bir karmaşa yarattı!
Anne ve amca ilişkide, dediler devamı yok…
Köy mühimmat deposu olabilir, dediler devamı yok…

Oysa o köyde çok büyük bir olayın derinlere giden bağlarının, ortam bulandırılarak, hedef şaşırtarak kapatılmaya çalışıldığı aşikâr.
Bugün Narin olayı bu kadar karambole getirilebiliyorsa, yüz senaryo aynı anda tüm topluma zerk edilebiliyorsa, burada iyi yayıncılar, doğru yöneticiler ve tecrübeli gazeteciler kalmadığındandır!
Gazeteciliği bitirdiler.
Yayıncılığı bitirdiler.
Sağlıklı haber akışı sağlayabilecek insanları sürdüler.
Sahalarda çalışan genç arkadaşlar da çok yetersiz kaldı, hatta belki fark etmeden kullanıldı-kullanılıyor.

Mesele sadece toplumun çürümesi ile sınırlı kalmıyor anlayacağınız. Toplum çürürken tüm katmanları da bundan nasibini alıyor. Çok yakında bu çürümeyi doğru okuyabilecek entelektüelleri, geldiğimiz noktayı analiz edip tarihe not düşebilecek akademisyenleri, bu insanları bulup haberleştirecek o ender gazetecileri bile bulmakta zorlanacağız!

                                                       T24 - GÜNDEM

Narin Güran cinayetinde anne ve abisinin de aralarında olduğu 8 kişi daha tutuklandı!

Olayla ilgili tutuklu sayısı 10’a yükselmiş oldu.Bağlar ilçesinde 21 Ağustos'ta kaybolan ve arama çalışmalarının 19'uncu gününde cansız bedeni bulunan Narin Güran cinayeti ile ilgili yürütülen soruşturmada adliyedeki ifade işlemlerinin ardından tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen 9 şüpheliden anne Yüksel Güran (44), ağabey Enes Güran (18), amcası Fuat Güran (42), kuzeni Muhammed Kaya, yengesi Maşallah Güran (46) ile kızı Birsen Güran, (19), halasının eşi Mehmet Şevket Kaya, tutuklu amca Salim Güran’ın işçileri Mehmet Selim Atasoy (40) tutuklandı.(https://t24.com.tr/haber/narin-guran-cinayetinde-anne-ve-abisinin-de-aralarinda-oldugu-8-kisi-tutuklandi,1183861)

                                                             ***

Galatasaray Daikin, Balkan Kupası'nın sahibi oldu
Galatasaray Daikin, Balkan Kupası son maçında Yunanistan temsilcisi PAOK'u 3-0 mağlup ederek kupanın sahibi oldu. Sarı-kırmızılılar, bu sonuçla CEV Challenge Kupası'nda mücadele etme hakkı kazandı.(https://t24.com.tr/haber/galatasaray-daikin-balkan-kupasi-nin-sahibi-oldu,1183838)
                                   ***

CHP'li Tanal emniyetin aracını kovaladı: Devlet seni doyurmuyor mu utanmaz!
CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, Tek Gıda-İş sendikasına üye oldukları için işten çıkarılan ve 56 gündür direnişlerini Çatalca'daki fabrikada sürdüren Polonez işçilerine destek ziyaretinde bulundu. Ziyareti sırasında, polislerin Polonez fabrikasının yerleşkesinde sucuk ekmek yemelerine tepki gösteren Tanal, polislerin tarafsız olması gerektiğini vurguladı. Tanal, işçileri tehdit ettiği gerekçesiyle hakkında suç duyurusunda bulunduğu Çatalca İlçe Emniyet Müdürü'nü İçişleri Bakanlığı'na şikayet ettiğini bildirdi. (https://t24.com.tr/haber/chp-li-tanal-emniyetin-aracini-kovaladi-devlet-seni-doyurmuyor-mu-utanmaz,1183829)

(T24)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder