26 Ekim 2024 Cumartesi

BRICS (DOSYA) -26 Ekim 2024-

 

BRICS’in kurumlaşma zirvesi -Mehmet Ali Güller/Cumhuriyet-

BRICS’in Rusya-Kazan’daki 16. liderler zirvesi, esas olarak örgütleşme, kurumlaşma zirvesi oldu.

Haklı olarak “BRICS daha önce örgüt ya da kurum değil miydi” diye sorabilirsiniz. Elbette örgüttü, tabii ki kurumdu. Ancak örgüt de kurum da dinamik bir yapıdır. 16. zirve ile kurumlaşma derinleşti, gelişti ve BRICS’in ana hedeflerine ulaşabilme potansiyelini ortaya koyan bir yapı haline geldi.

BRICS’İN ÜÇ HEDEFİ

BRICS en başından itibaren üç sütun üzerinde yükselmeye çalışıyor: 1) Siyasi ve güvenlik sütunu. 2) Ekonomik ve finansal sütun. 3) Kültürel ve halklararası işbirliği sütunu. 

Bu üç sütun üzerinde yükselerek; 1) üyeleri arasında işbirliğini geliştirmeyi, 2) daha temsili ve adil bir uluslararası düzen inşa etmeyi ve 3) yeniden yapılandırılmış çok taraflı bir sistem oluşturmayı hedeflemektedir. 

İşte 16. zirve, bu hedeflere yaklaşabilecek bir yapıyı oluşturmanın zirvesi olarak tarihe geçecektir. Nitekim Kazan’daki zirvenin teması da şuydu: “Adil küresel kalkınma ve güvenlik için çok taraflılığın güçlendirilmesi.”

YENİDEN YAPILANDIRILMIŞ GÜÇLÜ BM

134 maddeli sonuç bildirgesi incelendiğinde BRICS’in kurumlaşmayı derinleştirdiği görülecektir. Bu köşenin sınırları içinde inceleyecek olursak:

Bildirinin “Daha adil ve demokratik bir dünya düzeni için çok taraflılığın güçlendirilmesi” ana başlığı altında işaret edilen konulardan şu ikisi öne çıkıyor:

İlki, BRICS’in, BM’nin, Güvenlik Konseyi de dahil reformu desteklediği vurgusu. 15. zirvede de yer alan bu amaç, daha da vurgulanmış görünüyor. Özetle BRICS ülkeleri daha güçlü bir BM istiyor ve bunun Batı’nın BM’deki hâkimiyetinin zayıflatılmasıyla mümkün olacağını öngörüyor.

İkinci önemli konu ise BRICS ülkelerinin, küresel işbirliğinin en önemli aracı olarak G20’yi işaret etmesidir. Küresel Güney ülkelerinin ağırlığının arttığı G20, aynı zamanda ABD’nin tek hâkim olduğu G7’yi sınırlandırma işlevine sahip.

YENİ KALKINMA BANKASI GÜÇLENDİRİLİYOR

“Küresel ve bölgesel istikrar ve güvenlik için işbirliğinin artırılması” ana başlığı altında öne çıkan konulardan biri ise BRICS Terörle Mücadele Çalışma Grubu’na dair olandır. Zirvede, çalışma grubunun altında, terörle mücadele stratejisine ve eylem planına dayalı, beş alt grup ile Terörle Mücadele Çalışma Grubu Pozisyon Belgesi kabul edildi. 

“Adil küresel kalkınma için ekonomik ve finansal işbirliğinin teşviki” ana başlığı altında ise şu konular öne çıktı: BRICS Yeni Kalkınma Bankası’nı güçlendirmek üzere bir yatırım platformu oluşturulması kararlaştırıldı. BRICS Bankalararası İşbirliği Mekanizması, yerel para birimlerinde kabul edilebilir bir finansman mekanizması üzerinde çalışmakla görevlendirildi. BRICS “tahıl borsası”nın hayata geçirilmesi tasarlandı.

Ve BRICS ülkeleri, İsrail’in saldırıları, Suriye, Ukrayna başta küredeki hemen tüm sorunlar için de görüş ve tutum açıkladı.

ORTAKLIK MEKANİZMASI

Çok kısaca özetlediğimiz bu mekanizmalar, platformlar, alt gruplar, başta belirttiğimiz “kurumlaşmanın” çapına işaret etmektedir.

Ve asıl önemlisi, BRICS+ da yeni tip bir ortaklık mekanizmasıyla daha da kurumlaşmaktadır. Önümüzdeki günlerde BRICS’in ortakları olarak 10’un üzerinde ülke resmi olarak açıklanacaktır. 

Öte yandan Rusya ve Putin’i tecrit etmeye çalışan ABD ve müttefikleri için de Kazan Zirvesi tam bir yanıt oldu. 30’dan fazla devlet ve hükümet yetkilisi Kazan’daydı ve Putin’le ikili görüşmeler yaptı. Nitekim Putin’in liderliğinde yapılan BRICS+ etkinliğinin mottosu da şöyleydi: “BRICS ve Küresel Güney: Birlikte daha iyi bir dünya inşa ediyoruz.”

                                                      /././ 

Türkiye BRICS’te de kapıda bekletiliyor, kapının ardı cennet değil ki!-Bülent Falakaoğlu/Evrensel-

Rusya’nın Kazan şehrinde süren BRISC zirvesinin iki ana gündemi: 9 üyeli birliğin genişlemesi ve ortak para birimi.

Türkiye’nin üyelik başvurusunun da bu başlıklar altında konuşulması bekleniyordu. Olmadı! O işin başka bahara kaldığı söyleniyor; “Türkiye’nin üyeliği 2025’te Brezilya’da gerçekleşecek zirvede onaylanacak” deniliyor.

AB kapısında beklemekten sıkıldıklarını beyan eden AKP’li hükümet sözcülerinin karşısında yeni bir bekleme kapısı var artık!***

Davet yok. Birliğe üyelik başvurusu Türkiye’den. Ama belli ki birlik üyeleri acele etmiyor. Hatta Rusya taş koyuyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov şu sözleriyle belli etmişti pozisyonlarını: BRICS üyesi ülkeler ‘şu aşamada’ genişlemeye sıcak bakmıyor.

Lavrov Türkiye’nin başvurusuna ilişkin tereddütlerini gizlemedi.

Türkiye’nin NATO üyeliğini ve AB adaylık sürecini hatırlattı. BRICS’e üyelik için “Ortak değerleri paylaşmak” kriterinin olduğunu belirtti. Ortak değerlerin ne olduğunu tanımlamadı. Ama Ukrayna’ya silah yollayan, NATO’yla ortak tatbikatlar yapan, Rusya’ya yaptırımların büyük bölümüne uyan bir ülkeyi de ‘ortak değerlerin’ dışında tuttuklarının işaretini verdi. 

Öte yandan Rusya açısından Türkiye’yi kapıda, yanı başında tutmasının çıkarına yarayan sebepleri var:

Ukrayna Savaşı sonrası karşılaştığı ekonomik ambargo ve diplomatik dışlanmışlık karşısında muhtaç hale geldiği Çin’i dengelemek gibi…

Ukrayna üzerinden karşı karşıya geldiği Batılı emperyalistlerin savaş örgütü NATO’nun üyesi bir ülkeyi yanlarına çekerek, NATO içi çelişkileri derinleştirme amacı gibi…

Ayrıca Çin’in de hesapları var!

Türkiye’nin bölgesel örgütlere katılmasına sıcak bakmayan Çin’in tutumu da artık farklı! Batı’nın kendisine karşı ambargosunu delmek için Çin, Türkiye ile yatırım anlaşmalarını hızlandırıyor. Türkiye’yi bir üs olarak kullanmayı hedefliyor. Türkiye’nin BRICS’e yakın durmasını artık destekliyor!

Rusya’nın, Çin’in söz konusu çıkarları bugün için Erdoğan iktidarının ABD, AB ve NATO eksenine daha fazla bağlanma yönünde adımlar attığı bir dönemde de kapıda bekletmeyi daha uygun hale getiriyor.

ERDOĞAN SADECE "FIRSAT" GÖRÜYOR

Erdoğan ve hükümetin tutumuna gelince…

BRICS üyeliği konusundaki hevesi iki maddede özetleniyor: Birincisi, küresel ticaretten daha fazla pay almak; ikincisi, Avrupa Birliği ile ilişkilerde BRICS’i bir koz olarak kullanmak.

BRICS’in Türkiye’nin içinde olduğu Batılı kurum ve ittifaklara alternatif bir yapısı yok! Hükümet sözcüsü ve hükümete tez üreten oluşumlar da zaten altını kalınca çizmek durumunda kalıyor: “Kayma yok, denge var”.

Diyorlar ki…

* BRICS ekonomik ve siyasi bir topluluk, askeri angajman içermiyor. Türkiye ne AB’ye ne de NATO’ya aykırı bir tutum içerisinde de değil. Türkiye hepsinin dengesi içinde hareket ediyor.

Erdoğan ve çevresi sadece ‘fırsat’ analizi yapıyor. Bölgenin yeniden paylaşımı mücadelesinin kızıştığı bir süreçte, bayraktarlığını yaptığı sermaye gruplarının payını büyütme derdine giriyor.

Risk, bela, bedel yokmuş gibi davranılıyor. Bekletilen kapının ardı cennetmiş gibi pazarlanıyor. 

Oysa…

Orada da kurtlar sofrası var. Bakmayın, ‘herkes eşit’, ‘kimsenin veto ayrıcalığı yok’, ‘BRICS ekonomik ve siyasi bir topluluk, askeri angajman içermiyor’ söylemlerine… İçinde yayılmacı emelleri olan ‘büyük’ ülkeler var. Çelişkileri var, karşı karşıya gelişleri var.

                                                      ***

Batı emperyalizmi karşısında yükselen ‘Doğu’ iştahı, bedelini uğruna pazar genişletilen sermayenin değil, ülke emekçilerinin ödediği hükümet adımlarını beraberinde getiriyor. 

Evet, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin öncülüğünde inşa edilen yeni dünya düzeninden çatırtı sesleri geliyor.

Oluşturulan uluslararası para ve finans sistemi eskisi kadar etkili işlemiyor. ABD hegemonyasının kapasitesi de göreli olarak değişiyor, azalıyor. Yükselen güçler ABD hegemonyasının etkinlik alanını kemiriyor.

Tüm bunlar ABD’nin ve doların gücünün -gerilediğini gösterse de- kırıldığını anlatmıyor. 

Hâlâ rezerv paranın yüzde 58’i dolar, yüzde 12’si avro yani rezerv parasının yüzde 70’i Batı’nın.

Uluslararası kredilerin yüzde 53’ü dolar yüzde 22’si avro yani küresel kredilerin yüzde 75’i Batılıların kontrolünde.

Çin, parası yuanı IMF’ sistemine dahil etmek istedi, uluslararası rezerv para işlevi kazansın diye ama olmadı.

BRICS ülkeleri 3.2 milyarlık nüfusuyla dünya nüfusunun yüzde 40’ını kapsıyor. Ama iş paraya gelince G7 ülkeleri (Kanada , Fransa , Almanya , İtalya , Japonya , Birleşik Krallık ve ABD) baskın; bu ülkeler kürüsel ekonominin yüzde 40’ın kontrol ediyor.

ORTAK PARA ZOR!

Grup üyelerinin hegemonyayı kırmaya yönelik hamleleri sürekli artıyor. 2015’te hayata geçirilen Yeni Kalkınma Bankası da bunlardan biriydi. Bu banka IMF’deki kota sistemine karşı… Bunda etkin olan ABD’nin gücünü kırmak, ABD odaklı karar alma süreçlerine bir alternatif getirmek üzere kuruldu.

Daha çok Dünya Bankasına alternatif olma gayretiyle kurulan yeni bankanın bütçesi rakibine göre mütevazı! Fakat yerel para birimleriyle kredi verebiliyor olması BRICS’in genişlemesinde etkili faktörlerden...

Lakin tekrar vurgulamak gerekir ki… Genişleyen BRICS dev cüssesine karşı  küresel ekonomisi üzerindeki etkisi hâlâ cüssesine göre çok küçük!

Cüsse genişledikçe de iç çelişkiler artıyor. BRICS içinde Çin’in belirleyiciliğine karşı Hindistan itirazı yükseliyor.

Öte yandan… BRICS’in en büyük ekonomileri olan Çin ve Hindistan’da çarkları döndüren, ekonomik büyümeyi sağlayan motor grup içi ticaret değil. Aksine rekabet edilen ‘piyasalar’ ve onların kurallarıyla yapılan ticaret!  Ve bu bağımlılık da hayali kurulan bazı ortaklıkları zorlaştırıyor.

Misal ortak para birimi… Çok konuşuluyor ama çok zor.

Grup üyeleri doların egemenliğini kırmak, küresel ödeme sistemi dışına itilen Rusya bir yol bulmak için ortak para birimi geliştirmek istiyor. 

Ama… Ekonomik durum farklılığı… Çin’in ödemeler dengesi hesabının kapalı olması… Körfez ülkelerinin kendi paralarını değerli kabul edip ortak para birimine yanaşmaması… Coğrafi uzaklık… Pek çok sebep engel.

Coğrafi yakınlıktan ekonomik istikrar göstergelerinin uyumuna, bölge içine dönmüş ticari ve mali ilişkilerin zayıflığına tüm belirleyiciler eksik.

Haliyle de "ortak para’ çıkmıyor.

ELDEKİNDEN OLMAK

Yine de dünyanın şu cümlelerin kurulmasına yol açan bir dönemden geçtiği açık: “Çok kutuplu dünyada tüm yollar sadece Washington, Brüksel, Londra ve Paris’e çıkmıyor. Moskova, Yeni Delhi, Pekin ve Cape Town, yeni oyun kurucu başkentler.”

Kapitalist dünya bu cümlelerin kurulmasına yol açan bir ara rejim döneminden geçiyor. BRICS’e de yarıyor. Erdoğan Hükümeti de kendince çelişkilerden nemalanmaya çalışıyor. Buna ihtiyacı da var.

Çünkü…

Yaşanan ekonomik sıkıntılar ve buna karşı 2023 haziranından bu yana Bakan Mehmet Şimşek öncülüğünde uygulanan ekonomik program Batı’dan beklenen yatırımı çekmeyi başaramadı. Gelenler de finansal vurgun için gelmiş durumda.

BRICS bir umut kapısı aynı zamanda. Fakat avantaj beklenen BRICS üyeliği ülke ekonomisi için evdeki bulgurdan olmayı da beraberinde getirebilir.

BRICS ülkeleri arasında AB’deki Gümrük Birliği gibi bir ortaklık henüz yok.

Türkiye’yi üs olarak kullanmak isteyen Çin’in rekabeti, Gümrük Birliği anlaşmasına rağmen,  Türkiye’nin AB ile ticari ilişkilerini zorluyor.

Yeni pazarlar aranırken ihracatta rekabet kapasitesini kaybetmek de var.

Çin en fazla ticari açık verilen ülke… Kapıda beklerken işin ucunda ufak ufak ekonomik olarak kemirilmek de var! 

                                                             ***

9 ÜYELİ BİRLİK

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin tarafından 2009 yılında kurulan platforma bu ülkelerin baş harflerinden ilham alınarak BRIC denildi. Adı, 2011’de Güney Afrika Cumhuriyeti’nin eklemlenmesi sonrası BRICS halini aldı.

Sonraki yıllarda Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri oluşuma dahil oldu.Şu an 9 resmi üye ülkeden oluşan BRICS’e son dönemde üye olmak isteyen ülkeler arasında Türkiye, Azerbaycan ve Tayland öne çıkıyor. Suudi Arabistan zirvenin resmi sitesinde 10’uncu üye olarak sayılıyor. 

                                                           *** 

EKONOMİK BÜYÜKLÜĞÜ?

BRICS’nin ekonomik büyüklüğü 29.5 trilyon dolar. Küresel gayrisafi milli hasılanın yüzde 26’sına, dünya ticaretinin yüzde 20’sine, tahıl üretiminin yüzde 40’ına ve küresel maden rezervlerinin yüzde 60’ına BRİCS üyeleri hakim durumda. BRICS üye ülkesi Çin’in 20 trilyona dayanan gayrisafi milli hasılası kendinden sonra gelen 4 ülkenin toplamından iki kat daha büyük. Enerji kaynakları açısından, dünya petrol üretiminin yüzde 43’ü BRICS, geri kalan tüm dünya yüzde 57 düzeyinde. BRICS tüm dünya ihracatının yüzde 25’ni yapmakta. BRICS üye ülkesi Çin dünyanın en büyük ihracatçısı; yüzde 14.5’lik oranı ile. BRICS ülkeleri yaklaşık 3.2 milyarlık nüfusuyla dünya nüfusunun yüzde 40’ını kapsıyor.                                         

                                                        *** 

KALKINMA BANKASI HAMLESİ 

BRICS Yeni Kalkınma Bankası (NDB) 2014 yılı ortalarında, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika hükümetleri tarafından kuruldu. ‘Altyapı finansmanında önemli bir araç olarak devreye sokuldu.  NDB’nin resmi rakamlarına göre halihazırda 32.8 milyar dolarlık kredi verilerek 96 proje finanse ediliyor. Projelerin yoğunlaştığı ülkeler Çin, Rusya, Brezilya, Hindistan ve Mısır. Verilen kredinin ağırlığı Batı finansal sisteminin para birimleri. Şöyle ki verilen kredinin 20 milyar doları Amerikan doları, 3 milyarı avro cinsi.

Öte yandan 5 milyar dolardan fazla yuan cinsi kredi bulunuyor. Diğer ülkelerin para birimleri daha küçük paylara sahip. 

                                                        ***

Batı hegemonyasının para birimlerini ve para sistemini bir silah olarak kullanmasına karşı başlangıç hedeflerinin dışında, karşı küresel rezerv paranın oluşturulması yakın hedef olarak belirlenmiş durumda. Bangladeş, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Uruguay, genişleme hamlesinin bir parçası olarak 2021 yılında bankanın yeni üyeleri olarak kabul edildi. 

ORTAK PARA YOK DİJİTAL OLUR MU? 

Ortak para birimi yerine BRICS içi dijital para kullanımı daha yoğun tartışılıyor. Çin yönetimi ülkesinde harekete geçmiş durumda. Dijital yuan pilot bölgelerde kullanılmaya başladı. Son zamanlarda hızla yaygınlaştırılıyor. Bazı şehirlerde dışarıda yemek sektörüne yardımcı olmak için milyonlarca dolar değerinde dijital yuan (e-CNY) dağıtıldı.

Pekin yönetiminin hedefi açık: Başlatılan dijital para biriminin kullanımını artırmak.

                                                              /././

BRICS’in Kazan Zirvesi ne anlama geldi?-Erhan Nalçacı-

Emperyalist hegemonyada tarihsel bir makas değişimine tanıklık ediyoruz. Hiç masum değil, silahların birbirine doğrultulduğu büyük bir çalkantı dönemi içindeyiz.

BRICS’in 22-24 Ekim tarihindeki yıllık zirvesi Rusya’nın Kazan kentinde geçen günlerde toplantı. Bu zirvenin ne anlama geldiğini sorup yanıtlamaya çalışacağız bu yazıda.

Birçok yan anlam ve sonuç olabilir, ancak en önemlisi son BRICS zirvesi emperyalist hegemonya krizinde Batı emperyalizminin altındaki halının nasıl çekildiğini bir kez daha belgeledi.

Geçen yıl Batı emperyalizminin araçlarından olan Uluslararası Ceza Mahkemesi Ukrayna savaşından dolayı Putin’in tutuklanarak yargılanması kararı almıştı. Rusya’nın Batı bankalarındaki bütün yatırımına el koyan bu alçaklar pekâlâ Putin bir uluslararası ziyarete çıksa tutuklayıp yargılamayı deneyebilirlerdi.

Ancak yaratmaya çalıştıkları yargı terörünün yok hükmünde olduğu anlaşıldı, Kazan’daki zirveye 36 ülkeden ve 6 uluslararası kuruluştan çoğu en üst düzey olmak üzere katılım oldu. Putin toplantıya katılan liderlerin hepsiyle ikili görüşme yaptı.

İşin ilginci, Batının tüm söylenmelerine rağmen BM Genel Sekreteri de oradaydı, bu kadar çivisi çıkar Anglosakson itibarının!

Başta Çin olmak üzere BRICS’in yarattığı çekim gücüne şunu da eklemeliyiz. Devletler aralarındaki bütün düşmanlık ve husumetlere rağmen BRICS zirvesine katılmadan yapamıyorlar. Aşağıdaki fotoğrafa bir kez bakın, Ermenistan ve Azerbaycan Başkanları yan yanalar. Aralarında nerdeyse savaş çıkacak Etiyopya ve Mısır aile fotoğrafına girmişler. İran ve BAE, Hindistan ve Çin aynı toplantıya katılıyorlar.

ABD’deki mali çöküşün hemen arkasından 2009’da kurulan BRICS’in klasik üyeleri Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’ydı. Bu yılın başından itibaren İran, Mısır, Etiyopya ve BAE BRICS üyesi haline geldiler. Aynı süreçteki Suudi Arabistan ise yaşadığı tereddüt nedeniyle henüz üye olarak katılmadı.

Bu toplantı yeni katılan üyelerin süreçle bütünleşmesini hedefliyordu ve yeni üye alımı gündemde değildi. Batı emperyalizmine bağlı medyanın Türkiye’nin üyeliğini Hindistan engelledi haberinin bir değeri yok dolayısıyla.

Ancak uluslararası ilgi ve yaygın üyelik başvuruları nedeniyle “Ortak Üye” statüsü tanımlandı ve 13 ülke eklendi: Belarus, Bolivya, Cezayir, Endonezya, Kazakistan, Küba, Malezya, Nijerya, Özbekistan, Tayland, Türkiye, Uganda, Vietnam. Bunların içinde Türkiye özellikle ilgi çekti, çünkü tek NATO üyesi.

Ortak üyeliğe henüz alınmayan ve başvuru yapan birçok ülke bulunuyor.

Neden Batı emperyalizminin tüm basıncına rağmen halı ayaklarının altında kayıyor?

Öncelikle BRICS ülkeleri büyük bir ekonomik güce ulaştı ve dünyanın üretim merkezi batıdan doğuya doğru kaydı. 1995 yılında G-7 ülkelerinin (ABD, Kanada, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya) dünya üretimine katkısı %45 iken daha sonra BRICS üyesi olacak beş ülkenin katkısı %16’ydı. 2023 yılında ise BRICS’in payı %32’ye çıkarken G-7’nin payı %29,9’a geriledi ve bu eğilim makas açılarak süreceğe benziyor.

Bu doğuda büyük bir sermaye birikimi anlamına geliyor. Fortuna Global’in 500 şirket listesindeki tekellerin üçte biri BRICS ülkelerine ait.

Mali sermaye açısından da bakıldığında dünya döviz rezervlerinin yarısı ve belki daha fazlası BRICS ülkelerinde bulunuyor.

Ayrıca BRICS ülkeleri dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturuyor ve bu büyük bir pazar anlamına geliyor.

Dolayısı ile ulusal sermayelerin ve devletlerinin Brıcs’e yönelmesinin önemli ekonomik nedenleri bulunuyor.

Öte yandan BRICS’in Batı emperyalizmine göre önemli bir ideolojik gücü var. Avrupalıların Amerika kıtasını, Hindistan’a ve Çin’e giden deniz yollarını keşfetmesinin üzerinden 500 yılı aşkın zaman geçti. Bu ülkelerin egemen sınıfları bu süre zarfında dünyanın geri kalanını en ağır şekilde yağmalayıp sömürdüler, tarifsiz katliamlara ve cinayetlere yol açtılar.

Dünyanın bu şekilde sömürülmesi ve zenginliklerin Avrupa ve ABD’de birikmesi aynı zamanda ırkçılık, kibir ve Hıristiyan kültürü baskınlığı ile birlikte gitti. Anglosakson emperyalizminin içine öyle bir kibir işlemiş ki bugün batarken bile buna engel olamıyorlar.

Mali sistem hegemonyaları ile istedikleri ülkeye ambargo uyguluyorlar. Küba’ya 65 yıldır uygulanan abluka yüz kızartıcı bir insanlık suçu. Suriye’ye uygulanan da öyle.

Oysa BRICS geçen yüzyıllarda sömürülen veya yarı sömürge haline getirilen ülkelerden oluşuyor. Çin ve Hindistan özellikle anılmalı. Ne ortak bir din ne bir etnik kimliğin üstünlüğü söz konusu. Hindu, Çin ve Rus milliyetçiliği henüz bir ırkçılık yaratmış değil. Çin, Rusya ve Hindistan insanlığa karşı işlenen suçlar konusunda Batı emperyalizmi ile karşılaştırıldığında çocuk gibi masum kalıyorlar.

BRICS ülkelere daha adil ve daha iyi bir dünya öneriyor. Ulusların eşitliğini, BM Güvenlik Konsey’inde ve Dünya Ticaret Örgütü’nde eşit temsili, ABD tarafından uygulanan ekonomik kısıtların siyasi bir araç olmaktan çıkması vb. talepler ideolojik bir çekim alanı yaratıyor.

Öte yandan BRICS’ten yükselen “daha adil bir dünya” isteğine yakından bakalım. Daha adil bir dünya gerçekten ama ulusların sermaye sınıfları için.

Sonuçta bu ülkelerdeki sermaye birikimi ve üretim gücü derin bir emek sömürüsü ile birlikte gidiyor. “Kazan-Kazan” sermaye sınıfları arasındaki bir ilişkiyi tanımlıyor bize.

Örneğin, hiçbir BRICS belgesinde üretim araçlarının kamulaştırılması veya emekçi sınıfların daha örgütlü hale gelmesi, en azından ücretlerinin artması ile ilgili bir söylemi bulamazsınız.

Öyle olsaydı, Erdoğan BRICS’e katılmak için oralarda dolaşır mıydı? 

Emperyalist hegemonyada tarihsel bir makas değişimine tanıklık ediyoruz. Hiç masum değil, silahların birbirine doğrultulduğu büyük bir çalkantı dönemi içindeyiz.

Ulusların emekçi sınıfları bu sarsıcı çalkantının yarattığı zaaflara gözünü dikiyor ve iktidarını arıyor.

                                                              /././

BRICS her şeye karşı -Hasan Göğüş/T24-

BRICS’ten beklentileri fazla abartmamakta yarar var. Birleşmiş Milletler'de nasıl güvenlik konseyinin beş daimî üyesinin veto hakkı varsa, İslam İşbirliği Örgütü'nden nasıl Suudi Arabistan’ın istemediği bir karar çıkmazsa, BRICS’te de son tahlilde Rusya ve Çin’in dediği olur.

Son günlerde Türk dış politikasının yeni bir gündem maddesi olarak kamuoyunu meşgul eden BRICS’in bu yılki Zirve toplantısı 22-24 Ekim’de Rusya Federasyonu’nun sınırları içerisindeki Tataristan’ın başşehri Kazan’da yapıldı. Türkiye’nin henüz resmi bir statüsü olmamasına karşın Putin’in özel davetlisi olarak Zirve’ye Cumhurbaşkanı Erdoğan da iştirak etti.

“BRICS” nereden geliyor?

BRICS ismi artık herkesin bildiği gibi oluşumun kurucu üyeleri Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve sonradan dahil olan Güney Afrika’nın İngilizce yazılışlarının baş harflerinden oluşuyor. BRİC tabiri ilk kez 2001 yılında “Goldman Sachs”ın ekonomistlerinden Jim O’Neil tarafından hazırlanan bir raporda kullanılmış. Raporda, 40-50 yıl içerisinde Brezilya, Rusya, Çin ve Hindistan’ın dünyanın başat ekonomik güçleri haline gelmesinin beklenildiği belirtiliyor. O’Neil’in öngörülerinin gerçekleşmesi için 40-50 yıl geçmesi bile gerekmedi.

BRIC ülkelerinin liderleri ilk kez 2006 yılında önce Rusya’nın Petersburg kentinde, daha sonra yine aynı yıl BM 61. dönem genel kurul toplantısı marjında New York’ta bir araya gelerek dörtlü iş birliği sürecini başlattıklarını resmen ilan ettiler.2011 yılında Güney Afrika, bu yıl başında da Mısır, Etopya, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran BRIC’e katıldılar. Yeni katılımlardan sonra BRICS doğru bir akronim olmaktan çıktı. Ama yine de isim değiştirilmedi, BRICS’in sonuna “artı” sözcüğü eklenerek yola devam edildi. Bugün itibarıyla BRİC ülkeleri toplamda Dünya nüfusunun yüzde 46’sını, Gayri Safi Milli hasılasının ise yüzde 36’sını oluşturuyor. Ancak BRICS’in uluslararası ilişkilerde bu çapta bir ağırlığı olduğu söylenemez. Beşiktaş’ın ÇARŞI grubu gibi adını daha ziyade karşı olduklarıyla duyuruyor. BRICS uluslararası mali sisteme ve kurumlarına karşı, dış ticarette doların egemen para birimi olarak kullanılmasına karşı, devletlerin birbirlerinin iç işlerine karışmalarına karşı, Birleşmiş Milletler’de veto yetkisine karşı. Ama henüz siyasi ve ekonomik düzeyde nasıl bir dünya düzeni amaçladığını somut önerilerle ortaya koyabilmiş değil. Bugüne kadar düzenlediği çok sayıda toplantılar haricinde yapısal alandaki tek başarısı “BRICS Bank” olarak da bilinen Yeni Kalkınma Bankası (YDB.) YDB, Avrupa Yatırım Bankası, Asya Kalkınma Bankası gibi benzerlerine göre kurulduğu 2014 yılından bu yana pek işlevsel bir nitelik kazanamadı. Kazan’daki zirvenin en önemli gündem maddesi ise dedolarizasyon oldu. Bu çerçevede uluslararası ticarette dijital para mı kullanılacak? Yeni bir para birimi mi yaratılacak? Tartışılmaya devam ediliyor.

Aynı insanlar gibi devletler de bilinmeyene rağbet etmekte birbirleriyle yarışıyorlar. Aralarında Türkiye ve Yunanistan gibi NATO üyelerinin de bulunduğu 34 ülke BRICS’e ilgi gösteriyorlar. BRICS’e üye olmak için yazılı bir mekanizma öngörülmemiş. Resmi üyelik başvurusu yapılmıyor. Katılmak için niyet beyanında bulunan ülkeler üyeliğe davet ediliyor. Aslında davet esasına dayalı üyelik sadece BRICS’e özgü değil. Bu yöntemle üyelik başvurusunda bulunan ülkenin halihazırdaki üyelerden birinin vetosu ile karşılaşması gibi nahoş bir durumu önlemek için bir anlamda önceden oydaşma sağlanmış oluyor.

Türkiye ve BRICS

Anlaşılan Türkiye de niyet beyanında bulunan 34 ülke arasında. Ancak ben bugüne kadar Türk yetkililerin ağzından, “Biz Türkiye olarak BRICS’e katılma irademizi resmi yoldan bildirdik” şeklinde bir açıklama görmedim. Genelde, “BRICS içerisindeki gelişmeleri izliyoruz, ilişkileri geliştirmek istiyoruz, değerlendiriyoruz” gibi yuvarlak laflar ediliyor. Son olarak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 17 Ekim’de bir televizyon kanalında yayınlanan mülakatında Türkiye’nin muhtemel BRİCS üyeliğiyle ilgili bir soruyu şöyle yanıtlıyor:

“Bizim değerlendirmemiz şu: BRICS halihazırda 11 ülkenin üye olduğu bir platform. Şu anda en az onun iki mislinden daha fazla ülkenin buraya müracaat ettiğini görüyoruz. Şimdi bu ülkelerle ilgili BRICS ülkeleri ne yapacaklar, nasıl hareket edecekler bunu yakından izliyoruz. Buna ilişkin değerlendirmelerimiz var, sürekli temaslarımız var, bu platformun bundan sonra gelişme stratejisi nasıl olacak buna bakıyoruz. Hem de daha önemlisi bizim için ne türden bir katma değer üretecek, ne türden bir kurumsallaşmayı beraberinde getirecek onu göreceğiz.”

Hakan Fidan’ın bu sözleri henüz katılım yönünde bir karar alınmadığına işaret ediyor.

El yükselten Lavrov

RF dışişleri bakanı Lavrov yılların kurt diplomatı. Türkiye’nin BRICS’e ilgi duyduğu haberleri dolaşmaya başlayınca hemen el yükseltti. Türkiye’nin niyetinin ciddi olduğunu, bir ülkenin NATO veya AB üyeliğinin BRICS’e katılması için engel teşkil etmediğini belirttikten sonra, Şimdilik BRICS üyeleri arasında yeni bir genişleme olmaması için görüş birliği bulunduğunu, ayrıca yeni katılacak üyelerin de aynı değerleri paylaşması gerektiğini söyledi.

BRICS’ten beklentiler abartılmamalı

BRICS’ten beklentileri fazla abartmamakta yarar var. Birleşmiş Milletler’de nasıl güvenlik konseyinin beş daimi üyesinin veto hakkı varsa, İslam İşbirliği Örgütünden nasıl Suudi Arabistan’ın istemediği bir karar çıkmazsa, BRICS’de de son tahlilde Rusya ve Çin’in dediği olur.

Türkiye dış ticarette en fazla açığı BRICS’in üç kurucu üyesi Rusya, Çin ve Hindistan’a karşı veriyor. Sabahtan akşama topraklarımızdan veya denizlerimizden doğal gaz fışkırmadıkça, işgücü maliyetlerindeki artış bu hızıyla devam ettiği sürece Türkiye BRICS’e girse de girmese de bu ülkelerle ticaret açıkları, artar azalmaz. Oysa Avrupa Birliği halen ihracatta da ithalatta da yatırımda da birinci sıradaki ortağımız.

Bu aşamada Türkiye için en hayırlısı, BRICS’in nasıl bir evrim geçireceğini izlemek. Kafalar biraz karışık olsa da, Türkiye de galiba bunu yapıyor.

                                                               /././

Etiyopya’nın darboğazına BRICS bir çare olacak mı?-Mühdan Sağlam/duvaR-

BRICS bir gün alternatif olacaktır, ancak Etiyopya’nın temsil ettiği yoksulluğa, borç açmazına, yeni bir adalet merkezli dünya düzeni arayışına değil… Aile fotoğrafında Abiy Ahmet Ali’nin kıyıda kalmışlığı, herkes birbiriyle konuşup, gelecek için atılım planları yaparken onun şaşkınlığı ve mahcup bakışları da bize bir şeyler söylemiyor muydu?

Büyük spot ışıkları altında belki onlarca fotoğrafçının patlayan flaşlarıyla gözler kamaşıyor. Kamaşan gözler bilindik simalara odaklanıyor, gözler bildiğini arıyor. Önce ev sahibi olması münasebetiyle Rusya Devlet Başkanı Putin’i seçiyor, sağında ve solunda dünya nüfusunun hatırı sayılır kısmını temsil eden Xi ve Modi var. Brezilya Devlet Başkanı gelmediği için kıyıya savrulmuş Brezilya Dışişleri Bakanı Mauro Vieira. Sıralama neye göre yapıldı acaba denmesine neden olan başka bir ülke de var. Doğrusu pek kimse konuşmadı, sorulsa çoğu uluslararası ilişkiler uzmanının ‘yüzünü biliyorum da adını şimdi çıkaramadım’ dediği bir ülkenin lideri Abiy Ahmet Ali, Etiyopya Başbakanı. En solda öylece duruyor, flaşlar ona odaklı değil, kadrajda ama mecburiyetten, hani zirveden beş lider seçin denilse Abiy Ahmet ilk beşte olmayacak. Oysa o zirvedeki tek Nobel Barış Ödülü sahibi olan da Abiy. Barış konusunda da savaş konusunda da söyleyecekleri var. Yoksulluk, sömürü, borç sorunu konusunda da…

Bahsettiğimiz bu toplantı 16’ncı BRICS Zirvesi, 22-24 Ekim’de Rusya, Kazan’da gerçekleştirildi. Zirvenin üzerine tüm dünyada pek çok şey söylendi. Aklı başında cümleler, soğukkanlı analizler tıpkı patlayan flaşlar gibi belirli sorulara odaklandı. Ana uğrak şunlardı: "BRCIS bir alternatif mi? Rusya izole olduysa bu cümbüş nesi? Türkiye BRICS’e katılacak mı? Erdoğan ne diyecek?" Esas soru hep ıskalandığı için belki de "BRICS neye alternatif?" sorusuna içi dolu yanıtlar veremiyoruz. Bu hafta Etiyopya üzerinden "BRICS bir alternatif mi?" sorusuna yanıt arayacağız.

ETİYOPYA BİR KAHVEDEN DAHA FAZLASI

Etiyopya bir ülke olarak gözümüze çarpmayan bir Sahra Afrika ülkesi, hatta kahveye adını veren ülke. 15. yüzyılda özellikle Kaffa şehrinden üretilen kahve yavaş yavaş dünyaya yayıldı. Ülke bugün de dünyanın en büyük beş kahve üretilen adresi arasında. Kahve üretiminin yarattığı sömürü, kullanılan çocuk işçiler, olmayan sosyal haklar tıpkı kahvenin her eve girmesi gibi dünyaya yayıldı. Bugün Etiyopya’nın da aralarında olduğu ülkelerde bu sömürü düzeni ve kahve üretimi devam ediyor. Kahveden gelen gelir 123 milyonluk ülke ekonomisinde yüzde 10 paya sahip. Öte yandan ekonomiye bakıldığında göz kamaştıran bir görüntü çıkmıyor ortaya. Ekonomistler Etiyopya dendiğinde var olan 28 milyar dolardan fazla dış borca bakıyor. Ödenmesinin ve yenisini bulmanın zorluğundan dert yanıyorlar keza.

Etiyopya gibi pek çok Afrika ve Latin Amerika ülkesi borç açmazı içinde. Bu yeni olmasa da son yıllarda daha görünür bir hal almış durumunda. Etiyopya, geçtiğimiz yıl BRICS’e katılınca, otomatik şöyle bir çıkarıma gitmek kolaylaşıyor: “Herhalde borcu Batı’dan aldı ki yönünü doğuya dönüyor”. İşin aslı pek öyle değil, Etiyopya bu borcun neredeyse yarısını bilindik bir ülkeye ödemekle yükümlü: Çin. Onu IMF ve Dünya Bankası takip ediyor. Borç yapılanması için verilen mücadeleden henüz olumlu bir sonuç çıkmış değil. Ülkede 2022’nin sonlarına değin süren iç savaş borç ödemelerini güçleştirdi. Hükümet farklı adreslere başvurarak derdine derman aramaya çalışıyor. Bu adreslerden biri de BRICS.

BRICS NEDEN DARDAKİ ÜLKELERİN İLGİSİNİ ÇEKİYOR?

Açıktır ki Etiyopya örneği, bir soruna işaret ediyor. "Küresel liberal düzen tıkandı mı?" sorusunun yanıtı da biraz burada aranmalı. BRICS denildiğinde genellikle hafif küçümsemeyle akla gelen bir cümle var; "fakirler kulubü". Gerçek pek öyle değil oysa. BRICS küresel GDP’nin yüzde 35’ini temsil ederken G7 yüzde 30’unu temsil ediyor. Ancak buradaki ima daha çok Mısır, Etiyopya gibi ülkelere yönelik bir örtük aşağılama. ‘Hiç kusura bakmayın zaten paranız yok, sizin kulübünüz bizim materyalist gündemimizi neden işgal etsin’ üstenciliği, kibri. Oysa kapitalizmden ödünç alınan "money talks" düşüncesine biraz mola verilse belki başka sorular sorabilir, "BRICS neye alternatif?" sorusuna içi dolu yanıtlar verebiliriz.

Batı ve ABD odaklı düzeni merkeze alıp, "Bu rakip mi olur, bu çırak mı çıkar, kim meydan okur, okursa onun canına mı okurlar?" türü akıl yürütmeler dünyanın büyük bir kısmının sorunlarını görünmez kılıyor. Hatta bazı ülkelerin neden BRICS’te olduğu sorusunu da ıskalıyor. Herkesin Hindistan, Çin için verecek yanıtı varken söz Mısır’a geldiğinde Etiyopya'ya geldiğinde jeopolitik hesaplaşmayı arar gözler şaşkına dönüyor. Hatta şöyle bir yanıt veriyor: "Sırası mı şimdi Etiyopya’nın? Ne olmuş hem Mısır hem Etiyopya borç açmazı içindeyse, borç bulamıyorlarsa, asıl soru bu mu…" böyle gidiyor monolog.

Dünya nüfusunun hatırı sayılır bir kısmı açlık çekiyor, dünyada elektriğe erişimi olmayan 1 milyardan fazla insan var. İnsanların pek çoğu bugün çaresi olan hastalıklardan ölüyor. Zamana yayıldığı için görmüyor olsak da yoksulluk da en az füzeler kadar can alıyor. Tam da bu gölgesi olmayan insanlara kulak vermeye tenezzül etmeme hali bugünkü sistemin pimini çeken unsurların başında geliyor. Tam da buradan bakınca "BRICS neye alternatif?" sorusuna yanıt aramak gerekiyor…

BRICS NEYE ALTERNATİF? BAŞKENTİN VE PARA BİRİMİNİN DEĞİŞMESİNE Mİ?

BRICS bir platform olarak son zirvesinde 30’dan fazla ülkeyi bir araya getirerek “dünya düzeninden memnun olmayan sesleri” yansıtan bir görüntü ortaya çıkardı. Ancak bugün küresel liberal sistemin içinde olduğu çöküşü yalnızca jeopolitik hesaplaşmalar, iki yüzlülüklerin saklanamadığı, maskelerin düştüğü bir yerden okursak, yalnızca buraya bakarsak Etiyopya örneği ayağımıza dolanacaktır. Açıktır ki en liberal ekonomi uzmanları dahi son yıllarda sistemdeki tıkanmayı görüp: Ücretleri artırın diyerek kapitalist sistemin girdiği açmazın boyutunu ima ediyor. Alt sınıfların öfkesi, eriyen orta sınıf bu düzeni yıkabilir kaygısının bir nevi dışa vurumu (IMF’nin Türkiye’ye tavsiyesinin aksine). Benzer biçimde IMF, “Yok mu bu şirket karlarına dur diyecek?” nidalarıyla devleti göreve davet ediyor. Bunlar bize bir şey söylüyor aslında; içinde olduğumuz neoliberal sistem artık işlemiyor. Arada görünür gibi olan eşitlik, ki adalete henüz gelemedik bile, artık sorunları maskelemeye yetmiyor.

Bu açıdan BRICS’in işleyiş tarzına baktığımızda; şayet BRICS yeni bir ekonomik model önermiyorsa, bildiğimiz ve hatta ezberlediğimiz, borcu daha düşük faiz ve dolar dışı cinsten para birimleriyle verme planına yaslandıysa BRICS’in sistemle değil, bu sistemi sürdüren ABD’yle bir derdi var demektir.

Kısacası BRICS, Etiyopya’ya kendi bankası üstünden kredi verecektir, tıpkı Çin’in verdiği gibi. "Bu borcu akıllı kullan kendine yeter ol, sonra bize ödemeni yap" diyecektir. O halde Etiyopya’nın gördüğü sömürü göz önüne alınmayacaksa, "Adaleti temel alan bir ekonomi modeliyle sistem nasıl kurulur?" etrafında kafa yormaya dayanmayacaksa BRICS önerisi, sistemin merkezini Washington DC’den alıp Pekin’e taşımak mı olacak? Alternatif algınız yalnızca coğrafi başkentin ve para biriminin değişimini kapsıyorsa BRICS bir gün alternatif olacaktır, ancak Etiyopya’nın temsil ettiği yoksulluğa, borç açmazına, yeni bir adalet merkezli dünya düzeni arayışına değil… Aile fotoğrafında Abiy Ahmet Ali’nin kıyıda kalmışlığı, herkes birbiriyle konuşup, gelecek için atılım planları yaparken onun şaşkınlığı ve mahcup bakışları da bize bir şeyler söylemiyor muydu?

 (derleyen: mstfkrc)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder