22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı -Adnan Gümüş/Evrensel-
Hakan Fidan 10 Aralık’ta Meclisteki Dışişleri Bakanlığı bütçe görüşmeleri için yaptığı bilgilendirmede ABD’den “72 yıllık müttefikimiz” diye bahsediyordu: “Ülkemiz ittifaka sunduğu kabiliyetleri ve kapasitesiyle, müttefiklik ruhu doğrultusunda NATO’ya güçlü desteğini sürdürmektedir. Temmuz ayında Washington’da düzenlenen NATO zirvesinde, terörizmle mücadelede NATO’nun rolünün güçlendirilmesi ve müttefikler arasında savunma sanayisi ticaretindeki kısıtlamaların kaldırılmasında mutabık kalınması ülkemizin yoğun girişimlerinin neticesinde olmuştur.
2025’te NATO Dışişleri Bakanları gayriresmi toplantısına ve 2025’ten sonraki NATO zirvesine ev sahipliği yapacak olmamız, ittifaka verdiğimiz önemin göstergesidir. ABD ile stratejik mekanizma temelinde terörle mücadeleden enerjiye, ticaretten savunma sanayisine birçok konuda istişarelerde bulunuyoruz. 72 yıllık müttefiklik ilişkimiz çerçevesinde bazı görüş ayrılıklarımıza rağmen, bölgesel ve küresel meselelerde temaslarımızı sürdürmekten kaçınmıyoruz. Yeni ABD yönetimiyle bu çerçevede yapıcı ve açık diyalogu sürdürmeye kararlıyız.”
MİLLİ GÖRÜŞ, BÜYÜK DOĞU: 22 DEĞİL, 80 YILLIK SENTEZ VE İKTİDAR
ABD ile NATO ile 72 yıllık müttefiklik, daha doğru bir tarihleme ile 1945’ten beri 80 yıllık ittifak olma halidir. Bunun diğer adı “komünizmle mücadele”dir, “Soğuk Savaş”tır, bunun en etkili ideolojik yollarından biri “yeşil kuşak/ılımlı İslam” projelerdir, Türk-İslam ve güncel haliyle, İsmet Özel’in adlandırmasıyla “Müslüman Türk” sentezidir, Sami dinleri zaten özel mülkiyetçi, tüccar ve piyasacıdır. Yani sentez 80 yıllık haliyle “kapitalizm-İslâm sentezi”dir.
22 yıllık iktidar daha doğrusu 1945’lerden, 7 Ocak 1946’da DP’nin resmi kuruluş tarihinden başlayarak AP, MNP, MHP, ANAP, AKP’nin kuruluş ve iktidar yolculuğu bu yol ve yolculuğun parçası durumundadır.
Nihal Atsızların, Nurettin Topçuların, Necip Fazılların öne çıktığı bir süreçtir. Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu” Türk İslâmcı dergisinin ilk sayısı 17 Eylül 1943 günü yayın hayatına başlamış 1978 yılına kadar sürmüştür. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ne karşı daha dinci bir “Gençliğe Hitabe” yazmıştır, AKP’nin idolüdür.
Eğitimde olanlar da AKP ve MEB’in yaptıkları da her ne kadar AKP 22 yılı temsil ediyor gözükse de 80 yıllık bir gidişatın ürününü oluşturuyor. DP ile AKP arasındaki dinci genetik damar sürmeye devam ediyor, Türkiye-ABD müttefiklik ilişkileri iktisadi sistem olarak kapitalizm, ideolojik ayağı olarak din temelli sürmeye devam ediyor.
DİNCİ KAPİTALİST ‘GELECEĞİN İNŞASI: EĞİTİM 2002-2024’ MAARİF MODELİ
AKP 22 yılda eğitimde yaptıklarını toparlamış, MEB resmi web sayfasından bunu şöyle bir başlıkta duyurmuş bulunuyor: “Türkiye Yüzyılı’nın inşasında son 22 yılda yapılan eğitim seferberliği kitaplaştırıldı. Milli Eğitim Bakanlığınca, Türkiye Yüzyılı’nın inşasında son 22 yılda, eğitim sistemindeki dönüşüm ve yapılan eğitim seferberliği, bilimsel veriler ışığında ‘Geleceğin İnşası: Eğitim 2002-2024’ adıyla kitaplaştırılarak yayımlandı.”
Bakan Yusuf Tekin 22 yılı bazı vurgularla özetliyor: “Bakanlığımız, eğitimi ülkemizin sadece maddi refahını artıran zaruri bir yatırım alanı olarak değil, geleceğimizi teminat altına alan, kültürel ve toplumsal varlığımızın ihyasını sağlayan dinamik ve süreklilik arz eden bir alan olarak kabul etmektedir. Kitapta 2002-2024 yılları arasında özellikle eğitimin demokratikleşmesi ile eğitime erişim ve katılımın önündeki engelleri kaldıran çalışmalar yer alıyor. Buna göre meslek liseleri önündeki en büyük engel olan katsayı uygulaması, başörtüsü yasağı gibi eğitim sistemindeki antidemokratik uygulamalara son verildi, eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için çok yönlü sosyal politikalar hayata geçirildi. Ayrıca 22 yıl içinde müfredat değişiklikleri, seçmeli ders uygulamasına geçiş, inanç özgürlüğünün sağlanması, zorunlu eğitimin 8 yıldan 12 yıla çıkarılması (4+4+4 düzenlemesi), öğrenci meclisleri ve temsilcilikleriyle yönetime katılımın sağlanması gibi eğitimde fırsat eşitliğini güçlendiren politikalar geliştirildi.”
AKP yapılanlar, yaptıkları ve yapacaklarını anlatıyor. 2010 şûrası ile birlikte “değerler eğitimi” ana ideolojik yaklaşım kabul edildi, “kök değerlerimiz” de dine bağlandı. 2012’de 4+4+4 ve seçmeli dersler gibi düzenlemelerle imam hatip ortaokulları da yeniden açılarak imam hatip modeli esas kabul edildi ve yaygınlaştırıldı, sadece imam hatipler değil, tüm ortaokul ve lise ders programları seçmeli dersler altında din derslerine/nakli ilimlere zorlandı. 2016’dan bu yana mesleki teknik okullar ve MESEM çok ağır piyasacı dönüşümlere zorlanmaktadır. Gelinen nokta “Maarif Modeli” ile dincileştirme tarikatlaştırmanın model yapılması ve mesleki eğitimin ve çıraklığın tümden piyasalaştırılmasıdır.
İşin dinciliği zaten en aşırı noktalarına vardı, son yıllarda MESEM ve mesleki teknik eğitim devlet teşviki/kamu kaynaklarının özele transferi şeklinde tümden işletmelere ve çocuk işçiliğine bağlanmış bulunuyor. 22 yılın birkaç tablosunu verelim.
MESEM, MESLEKİ TEKNİK OKULLAR: SEKTÖR, PİYASA, İŞLETME, METEP, METEK, UYUM SATRETEJİLERİ, ZANAAT, AHİLİK
Kitabın 215’inci sayfasında mesleki teknik eğitime nasıl baktıklarını, öne çıkan kavramlarını görsel olarak sunmuşlar. Kavram haritasına bakınca, eğitim öğretimin neye dayandırıldığı sözü uzatmadan görülüyor. “Sektör”, “piyasa”, “işletme” “uyun ve işletme” gibi kavramlar artık eğitim politikalarının odak kavramları haline getirilmiş, standartlar ve akreditasyonlar dışsallaştırılmış, piyasa ölçütlerine bağlanmış bulunuluyor.
Çıraklık ve mesleki eğitimde okulların çeşitli adlar altında özel sektöre devredileceği, meslek ortaokulların da açılacağı, MESEM/çıraklığın ve ahilik/tekke kültürünün yaygınlaştırılacağı ifade ediliyor. Kitaptan birkaç ibare:
“Yeni Okul Modelleri: …paydaş kurum ve kuruluşların süreçlere aktif katılımını esas alan iş birliği modellerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar kapsamında bölge okulu, ihtisas, sektör içi ve sektöre entegre özellikli yeni okul modelleri hayata geçirilmiştir. Bu kapsamda 9 ilde (Adana, Bursa, Denizli, Gaziantep, Kocaeli, Samsun, İstanbul, Kayseri, Konya) 10 bölge okulu açılmıştır. Sektör içi okul ise ilk olarak Çorum ilinde açılmıştır.”
“Genç Girişimci Ahiler: Öğretmen ve öğrencilere Ahilik geleneğinin öneminin kavratılması, modern girişimcilik yetkinlikleri kazandırılması ve Ahiliğin toplum tarafından kabul edilmiş bir kalite güvence sistemi olduğu hususuna dikkat çekilmesi hedeflenmiştir.”
“Zanaat Atölyeleri: (…) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü bünyesindeki ortaöğretim kurumlarında geçtiğimiz temmuz ayında açılan zanaat atölyeleri, ilk olarak 10 ilde 196 okulda uygulamaya konulmuştur. Çalışmaların değerlendirilmesi doğrultusunda uygulama 18 ilde 270 okulda, 129 farklı modüler kurs programında, 7 ve 8. sınıf öğrencileri yaz boyunca ücretsiz olarak faydalanmıştır. 2025-2024 eğitim ve öğretim yılı itibarıyla zanaat atölyeleri uygulamasının ülke geneline yaygınlaştırılması çalışması başlatılmıştır.”
4. Protokoller: (…) Milli Eğitim Bakanlığı ile çeşitli sektör temsilcileri ve kuruluşlar arasında birçok iş birliği protokolü imzalanmıştır. Mevcut durumdaki 225 protokol; 21 kamu kurumu, 8 belediye, 2 valilik, 11 üniversite, 8 birlik, 15 dernek, 11 vakıf, 5 organize sanayi bölgesi, 2 ülke, 1 federasyon, 19 oda, 4 sendika, 115 şirket ile yürütülmektedir.
KAYITSIZ 1 MİLYON, AÇIK VE MESEM İLE BİRLİKTE 2 MİLYONDAN FAZLA
Kitapta MESEM ve yaş grubu açıkça tanımlanmasa da öğrenci sayıları da veriliyor:
1.3. Mesleki eğitim merkezi programı (MESEM) mesleki eğitim merkezleri (MESEM), ortaokul mezunlarına yönelik işletmelerde pratik eğitim ve okulda teorik eğitimi bir araya getiren dört yıllık bir örgün eğitim programıdır. Bu program, öğrencileri iş hayatına hazırlayarak hem mesleki beceriler kazanmalarını hem de öğrencilerin genel kültürlerini geliştirmelerini amaçlamaktadır. MESEM’e kaydolabilmek için en az 14 yaşında olmak ve ortaokul mezunu olmak yeterlidir. (…) öğrenim gördükleri merkezde diploma almalarına yönelik olarak gerekli düzenlemeler yapılarak uygulamaya konulmuştur. Yapılan bu değişiklik ile mesleki eğitim merkezi programlarında okuyan öğrenci sayısı 480 bini bulmuştur. Böylece kadim Ahilik geleneğinin günümüzdeki modern temsilcisi olan bu merkezlerde öğrenim gören öğrencilerin işletmelerde eğitim ve istihdam oranlarının artışının teşvik edilmesi sağlanmıştır.”
Kitapta verilen okullaşma oranları dikkate alındığında okula kayıtsız 1 milyon 95 bin 364 kişi bulunmaktadır.
Tablo: 2023-2024 Yaş Gruplarına Gör Net Okullaşma Oranı*
Net Okullaşma (Bakanlık 2002-2024 Yıl Kitabı) | Çağ Nüfusu (2023 Aralık) | Okula Kayıtlı** | Kaydı Olmayan 2023-2024 | |
5 yaş | 86,24 | 1256552 | 1083650 | 172902 |
6-9 yaş | 98,61 | 5309934 | 5236126 | 73808 |
10-13 yaş | 98,32 | 5122388 | 5036332 | 86056 |
14-17 yaş | 91,25 | 5169106 | 4716809 | 452297 |
Toplam 5-17 (T.C. Yurttaşı) | 95,34 | 16857980 | 16072917 | 785063 |
Toplam 5-17 (Yabancı) | 76,44 | 1317122 | 1006821 | 310301 |
Toplam (Yurttaş ve Yabancı) 5-17 | 93,97 | 18175102 | 17079738,47 | 1095364 |
*Yaş gruplarına (doğum yılları) göre net okullaşma oranları hesaplanırken; öğrencinin ait olduğu eğitim kademesine (öğrenim türüne) bakılmaksızın, ilgili yaş grubunda bulunan toplam öğrencilerin, ilgili yaş grubunda bulunan toplam nüfusa bölünmesi ile elde edilmiştir.
Okullaşma oranları “Eğitim 2022-2024”den alınmıştır. Yabancılar için: Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı Göç ve Acil Durumlarda Eğitim Daire Başkanlığı (2024) izleme ve değerlendirme raporu 2023.
**Açık öğretim ve MESEM dahil.
Kitapta 480 bin MESEM öğrencisi olduğu ifade ediliyor. MESEM’dekiler okula kayıtlı ama okulda değil işletmedeler.
Okulda Kaydı Olmayan (Yurttaş ve Yabancı) 5-17 | 1095364 |
MESEM’de Kayıtlı Öğrenci | 480000 |
Ayrıca açık okul öğrencileri bulunuyor. Açık okullardaki pasif öğrenci sayısı hiç verilmiyor. 2022-2023 eğitim öğretim yılında aktif durumda (Sınava bir kez başvurmuş) öğrenci sayısı 2.346.654 idi.
* Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünün “izleme ve değerlendirme raporu” 2023
MEB 2023-2024 için 1229802 (1 milyon 229 bin 802) öğrenci olarak yansıtmış. Hayat Boyu Öğrenme Müdürlüğünün açıklamadığı, MEB eğitim istatistiklerinde bu şekilde açıklanan sayılar tüm yılı mı yansıtıyor, gerçek durumu mu yansıtıyor? Eğer gerçek durum ise aradaki 1 milyon 116 bin 852 açık öğretim öğrencisine ne oldu, bir yılda bu kadar azalmanın sebebi ne?
Tablo: Okulda Olmayan Öğrenci Sayısı
Okulda Kaydı Olmayan (Yurttaş ve Yabancı) 5-17 yaş | 1.095.364 |
MESEM’de Kayıtlı Öğrenci | 480.000 |
Açık Okul Aktif İlk Yarı | 1.229.802 |
Devamsız | ??? |
Açık okullardaki aktif pasif çağ nüfusu öğrenci sayısını açıkça bilmiyoruz, Bakanlık bunu açıklamalı. Ancak bir öngörüde bulunulursa bu sayının da 600 binlerden fazla olduğu kestirilebilir. Bu hesaplarla okulda olmayan 2 milyondan fazla çocuk var demektir. Bunlara devamsızlar eklenmemiş bulunuyor. Özellikle ortaöğretimde devamsızlık çok artıyor, bazı okul türlerinde yüzde 20’lerin üzerine çıkıyor.
Devamsızlar da dikkate alınırsa 3 milyondan fazla çocuğun okulda olmadığı söylenebilir.
MÜTAŞERİK: İÇERİDE, TÜRKİYE’DE 22 YILLIK MÜTTEFİKLİK KİMLERLE?
Bu anlayış, “değerler eğitimi” ve değerlerin dine bağlanması sadece Türkiye’ye özgü değil, 72 yıllık müttefikliğin parçası durumunda. İçerde ittifakta olanlar “tefeci bezirgan/tüccar” yapılanmanın güncel bloklarını oluşturuyor: “MÜTAŞERİK-müteahhit, taşeron, tarikat, şeriatçı şerikliği”, Trump veya Erdoğan, ABD ve Batı ile ittifak halinde sürdürülüyor bu blok ve projeler.
Yani çözümü bir yerden gelmeyecek.
Dünya halkları ve halkın mücadelesinden başka yol yok. 2025’in Suriye’de, Türkiye’de, tüm dünyada daha dirençli bir mücadele yılı olması, insan-toplum-doğa yararına yol alabilmemiz, her çocuğa nitelikli okul ve eğitim dileğiyle.
/././
Boğaziçi direnişi sürüyor: 4 yılda neler yaşandı?-Birgün-
Boğaziçi Üniversitesi’nde, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Melih Bulu'yu rektör atamasıyla başlayan direniş 5. yıla giriyor. Boğaziçililer dört yıldır yağmur kar demeden, rektörlük makamına sırtını dönüp protesto gerçekleştiriyor. Bu süreçte üniversitenin kapısına kelepçe vuruldu, protesto eylemi yapan öğrenciler gözaltına alındı, seçilmiş eski rektör Prof. Dr. Üstün Ergüder ve mezunlar okula alınmadı, akademisyenlerin dersleri iptal edildi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 2 Ocak 2021 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’ne Prof. Dr. Melih Bulu, rektör olarak atadı. Öğrencilerin ve akademisyenlerin “kayyum” olarak nitelendirdiği Bulu’nun 2002’de AKP Sarıyer İlçe Başkanlığı kurucusu ve 2015’te AKP İstanbul Milletvekili aday adayı olarak seçimlere katıldığı biliniyor.
Melih Bulu, görevinde 7’nci ayı tamamlayamadan 15 Temmuz 2021 tarihinde yine Erdoğan’ın kararıyla görevinden alındı ve yerine Prof. Dr. Mehmet Naci İnci rektör vekili olarak atandı. "Paraşütle Atama" nitelemesi "Kayyum Rektör" tanımının yanına eklendi. İnci’nin asaleten ataması ise 21 Ağustos 2021 tarihinde yapıldı. Bu süreçte ne öğrencilerin ne de akademisyenlerin tepkisi sona erdi. Hâlen birçok öğretim üyesi, rektörlük binasına sırtını dönme nöbetine devam ediyor.
4 yıldaki önemli bazı önemli gelişmeler şöyle:
BİBER GAZI SIKILDI
2 Ocak 2021: Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Prof. Dr. Melih Bulu rektör olarak atandı.
3 Ocak 2021: Öğrenciler, “kayyum rektör” diye nitelendirdikleri Melih Bulu’yu kampüste protesto etmeye başladı.
4 Ocak 2021: Öğrencilerin üniversite içerisindeki direnişinin büyümesi üzerine polis müdahale etti. Güney Kampüs’te izin verilmeyen yürüyüş, Kuzey Kampüs’te devam etti. Öğrencilere biber gazı sıkan polisin üniversitenin giriş kapısına kelepçe vurması da tepki çekti ve direnişin simgesi hâline geldi. Dönemin CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da direnişe destek verdi.
5 Ocak 2021: Protestolara katıldığı belirlenen 20’den fazla öğrenci, evleri basılarak gözaltına alındı. Gözaltındaki öğrenciler, çıplak aramaya direndikleri için darp edildiklerini ifade etti.
ÖĞRENCİLER BULU’YU CANLI YAYINDA YUHALADI
5 Ocak 2021: Öğretim üyeleri, cübbelerini giyerek rektörlük binasına sırtlarını dönme eylemine başladı. Akademisyenlerin bu protestosu hâlen devam ediyor.
5 Ocak 2021: Olayların büyümesi üzerine Melih Bulu, bir televizyon programının canlı yayınına katıldı. “Tepkilerin ardından istifa edecek misiniz” sorusuna Bulu, “Niye istifa edeyim” yanıtını verdi. Kapıya kelepçe takılmasını da Bulu, “Kapı kırıkmış, kapıyı tutturmak için kelepçe takılmış. Öyle bir pratik çözüm bulunmuş” sözleriyle savundu.
6 Ocak 2021: Melih Bulu, katıldığı bir YouTube kanalının canlı yayınında odasından öğrencilere el salladı. Öğrenciler ise yuhalayarak “Suda balık oynuyor, Melih camdan el sallıyor” diye çocuk şarkısıyla ironik bir karşılık verdi.
6 Ocak 2021: İstanbul Valiliği, öğrencilerin rektörü protesto edecekleri eylemi koronavirüs salgını gerekçesiyle yasakladı. Bunun üzerine öğrenciler, Kadıköy İskelesi önünde eylem yaptı.
8 Ocak 2021: Öğrenciler, kampüste sandıklar kurarak “Boğaziçi Üniversitesi Rektörü demokratik bir seçimle belirlenmelidir” yazılı oy pusulalarıyla, temsili bir seçim yaptı. Ayrıca Aşık Mahzuni Şerif’in “Yuh Yuh” parçasından direnişe uyarlanan bir klip yayınlandı.
ERDOĞAN, KAFTANCIOĞLU’NU HEDEF ALDI
8 Ocak 2021: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Üsküdar’da kıldığı cuma namazının ardından “Ben öğrencilerle niye görüşeyim? Öğrenciler bu işin içinde değil. Bu işin içinde olan teröristler var. Öğrencilikle alakası olmayan CHP’nin İstanbul İl Başkanı orada. Zaten kendisi bir DHKP-C militanıdır” sözleriyle Canan Kaftancıoğlu’nu hedef aldı.
9 Ocak 2021: Erdoğan, katıldığı bir açılışta, Gezi Parkı eylemlerine de gönderme yaparak “Biz bu filmi 18 yıldır yüzlerce defa seyrettik. Rutin bir atamayı üniversitelerimizi karıştırmak için fırsata çevirenleri takip ediyoruz. Terör örgütü iltisaklı kişilerin en ön safta yer aldığı bu tür eylemlerin demokrasiyle hak arayışıyla, fikir ve ifade özgürlüğüyle ilgilisi yoktur” sözleriyle Boğaziçi direnişini hedef aldı.
30 Ocak 2021: Üniversitede öğrenciler tarafından hazırlanan bir sergide, Kâbe üzerine şahmeran temalı bir figür ve resmin dört köşesine de gökkuşağı bayrakları asıldı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun konuşmalarının ardından 2 öğrenci tutuklandı.
1 Şubat 2021: Üniversite önünde devam eden eylemlerde polisin bir öğrenciye, “Aşağı bak, toplu gezmek yok” diye bağırdığı iddiası üzerine “Aşağı bakmıyoruz” sloganı sembol hâle geldi. Protestolarda 159 öğrenci gözaltına alındı.
ERDOĞAN, ÖĞRENCİLERİ YİNE TERÖRİST OLMAKLA SUÇLADI
1 Şubat 2021: Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Üniversitelerini, liyakati ve adaleti savundukları için gençlerin gece yarısı operasyonuyla gözaltına alınması kabul edilemez... Rektör Melih Bulu görevinden ayrılıp bu çirkin duruma son vermelidir” tepkisini gösterdi.
3 Şubat 2021: Recep Tayyip Erdoğan, canlı bağlantıyla katıldığı partisinin il kongrelerinde yine Boğaziçili öğrencileri hedef aldı. Erdoğan, “Siz öğrenci misiniz, yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan terörist misiniz” ifadelerini kullandı.
5 Şubat 2021: Erdoğan, cuma namazı çıkışında, “Önüme gelen 9 adaydan biri olan Melih Bey’in atamasını ben yaptım. Bazı televizyon kanalları çıkıp sürekli ‘İstifa etmelidir’ diyor. Yürekleri yetse ‘Cumhurbaşkanı istifa’ diyecekler” açıklamasını yaptı.
6 Şubat 2021: Resmi Gazete’de yayınlanan kararla Boğaziçi Üniversitesi’nde Hukuk ve İletişim Fakülteleri kuruldu.
FİZİKÇİ NACİ İNCİ, SOSYAL BİLİMLER’İN BAŞINA GEÇTİ
9 Şubat 2021: Melih Bulu’nun yardımcısı Naci İnci, kampüste öğrencilerin tepkisiyle karşılaştı. “Bölümünüzden iki öğrenci tutukluyken siz hiç utanmıyor musunuz rektör yardımcılığını kabul etmeye? Bu kadar meslektaşınız, yan yana ders verdiğiniz hocalarımız protesto ederken siz nasıl kabul ettiniz böyle bir görevi” soruları üzerine İnci, “Şimdi toplantıya gireceğim, daha sonra sizi dinleyeceğim” diyerek uzaklaşı görüntüsü verdi.
13 Şubat 2021: Hukuk Fakültesi Dekanlığı’na Prof. Dr. Selami Kuran atandı.
1 Mart 2021: Melih Bulu, rektör yardımcılığını kabul eden fizik profesörü Naci İnci’yi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün başına atadı.
25 Mart 2021: Güney Kampüs’ten Kuzey Kampüs’e geçmeye çalışan 12 öğrenci, LGBTİ bayrağı taşıdıkları gerekçesiyle gözaltına alındı.
19 Nisan 2021: Rektör Melih Bulu, İletişim Fakültesi’ne dekan olarak atandı.
MELİH BULU ALINDI, NACİ İNCİ ATANDI
15 Temmuz 2021: Tepkilerin dinmediği üniversitede Melih Bulu, rektörlük görevinden alındı. Bulu’nun yerine rektör vekili olarak Naci İnci atandı.
26 Temmuz 2021: Sinema ve belgesel alanında dersler veren öğretim üyesi Can Candan’ın görevine son verildi.
21 Ağustos 2021: Resmi Gazete’de Erdoğan’ın imzasıyla yayınlanan kararla Naci İnci, Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne asaleten atandı.
26 Ağustos 2021: Resmi olarak görevine başlayan Naci İnci, kampüste öğrencilerle karşılaştı. El sallayarak “Nasılsınız” diye sorduğu öğrenciler İnci’ye, “İyi değiliz. Nasıl iyi olabiliriz sizce? Hâlâ el sallayabiliyorsunuz. Kime selam veriyorsunuz? Hâlâ yüzümüze bakabiliyorsunuz. Utanmadan ‘Nasılsınız’ diye sorabiliyorsunuz” diye tepki gösterdi.
İNCİ’Yİ PROTESTOYA TUTUKLAMA
6 Ekim 2021: Rektörlük binası önünde Naci İnci’yi protesto eden öğrencilerden 10 kişi gözaltına alındı. İnci'nin isim isim şikâyet edilmesi sonucu öğrencilerin gözaltına alındığı öğrenilirken, 2 öğrenci tutuklanarak cezaevine gönderildi.
23 Kasım 2021: 4 Ekim günü düzenlenen protestolara katılan 6 öğrenciye, İnci’nin talebiyle Fen-Edebiyat Fakültesi Disiplin Kurulu tarafından okuldan uzaklaştırma cezası verildi.
9 Aralık 2021: Naci İnci, rektörlüğe sırtlarını dönerek eylemlerini sürdüren 16 akademisyen hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
19 Ocak 2022: Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özlem Berk Albachten, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. R. Metin Ercan ve Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yasemin Bayyurt görevden alındı.
REKTÖR İNCİ, KENDİSİNİ DEKAN ATADI
27 Temmuz 2022: Prof. Dr. Selami Kuran, Hukuk Fakültesi Dekanlığı görevinden istifa etti. Rektör İnci, kendisini vekaleten dekan olarak atadı.
9 Ekim 2022: “Mezunlar Günü Etkinliği” düzenlemek isteyen Boğaziçi Üniversitesi Mezunları Derneği (BUMED), üniversite yönetiminin izin vermediğini belirterek “Boğaziçi tarihine kara leke, ilk kez mezunlar okula alınmadı” açıklamasını yaptı. Etkinlik, Akatlar’daki Sanatçılar Parkı’nda düzenlendi.
22 Ağustos 2022: Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ünal Zenginobuz, İnci yönetiminin açtığı soruşturmanın ardından 3 ay görevinden uzaklaştırıldı.
30 Eylül 2023: Rektörlük binasına 1000’inci günde de sırtlarını dönen Boğaziçili akademisyenler, “Bin kere söyledik. Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz” dedi.
ÖZGÜR ÖZEL’DEN ZİYARET
2 Nisan 2024: Prof. Dr. Cem Say, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Bilgisayar Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevinden alındı.
23 Nisan 2024: Üniversitenin seçimle gelen ilk rektörü Prof. Dr. Üstün Ergüder okula alınmadı. Rektör Naci İnci, “Ergüder’in üniversitemiz kampüsüne girişinin kısıtlanması söz konusu değildir. Bu sabah bir yanlış anlama nedeniyle kampüs girişinde yaşanan talihsiz olayın ardından kendisi ile görüşerek durumu açıkladım” bilgisini paylaştı.
6 Aralık 2024: CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Boğaziçi Üniversitesi’ne giderek öğrencilerin ve akademisyenlerin direnişine destek verdi. Rektörü “kayyum” olarak nitelendiren Özel, “O kapıya konulan kelepçe, saray rejiminin üniversiteye nasıl baktığının tam olarak fotoğrafıdır” dedi.
Dört yıl boyunca, değeri yaklaşık 4 milyar Dolar iddiasıyla üniversitesinin arazisi de tartışılırken, Boğaziçi Üniversitesi ve Hacıosman Bayırı’na yönelik doğal SİT alanı statü değişikliği, üniversite arazisi yapılaşmaya açılabilir endişesi yarattı. Dört yıldır tartışılan bir başka konu ise Cumhurbaşkanı'nın rektör atama yetkisinin olup olmadığı...
***
Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü neden kapatıldı?-Feray Aytekin Aydoğan/Birgün-
Yunan mitolojisinde Perseus kahramanlıklarıyla ve ortadan kaldırmayı başardığı canavarlarla bilinen bir kişilik. Hades, canavarlarla mücadelesinde ona yardımcı olsun diye Perseus’a görünmez olmasını sağlayacak bir miğfer hediye ediyor. Marx Kapital’in girişinde bu miti hatırlatıyor ve kapitalist canavarları görmüyor oluşumuzu sorguluyor. “Yapılması gereken canavarların görünür kılınmasıdır” diyor.
Öğretmenlik mesleği, çocukların laik, kamusal eğitim hakkı hiçbir dönem bu denli büyük bir kuşatma yaşamamıştı. Kuşatma o denli hızlı gelişiyor ki “görünmez” olan meselelerin başında Öğretmenlik Meslek Kanunu sonrası atılan adımlar geliyor.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun yasalaşması sonrası aday öğretmenlik ve kariyer basamakları yönetmeliği yayımlandı. Yönetmeliğin hemen sonrasında ise Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü kapatıldı. Öğretmen Akademisi’ne yönelik görevlendirmeler yapıldı, kadrolar verildi.
Akademi başından itibaren tasarlandığı gibi öğretmenler için bir baskı, kuşatma aracına dönüştürülüyor. Öğretmen Akademisi; öğretmenlik mesleğine ilişkin tüm süreçlerin karar vericisi, iktidarın temel mekanizması, aygıtı olarak tasarlandı.
Öğretmenler öyle bir kanun ve mekanizma ile karşı karşıya ki “genel afet ve salgın hastalık” durumunda dahi öğretmenlerin zorunlu çalıştırılacağını düzenleyen maddeler unutulmadı. Depremi de, salgını da yaşasanız çalışmak zorundasınız diyorlar.
∗∗∗
Akademide hazırlık eğitimine alınacak öğretmenlerin belirlenmesinde “…teorik derslerin aritmetik ortalamasının yüzde kırkı, uygulamalı derslerin aritmetik ortalamasının yüzde altmışı toplanarak atamaya esas puanın belirleneceği” maddesi yer alıyor. Mülakatın eşit, adil, objektif kriterler taşımadığı artık tüm toplum tarafından kabul edilmiş bir hakikat iken eşit ve adil olmayan yeni uygulamanın adı değerlendirme formu olarak karşımıza çıkıyor.
Mesleki gelişim adıyla; Bakanlıkça öğretmen ve yöneticilere yönelik bireysel mesleki gelişim planları hazırlanacağı açıklanıyor. Uzun yıllardır hayata geçirmeye çalıştıkları performans uygulaması da akademi ve kanunla birlikte yaşama geçirilmiş oluyor. Herkes çok iyi biliyor ki performans; kamu hizmetlerini piyasalaştırmanın, güvencesizliğin, esnek koşullarda çalıştırılmanın yaygınlaştırılmasının, mücadele ederek kazanılmış hakların gaspının adı. Eğitimde performans uygulamasının yeni ismi; bireysel gelişim planı.
Disiplin hükümleri maddelerinde tüm öğretmenler için özellikle muğlak ifadeler yer alıyor. Yüz kızartıcı davranışlar akademiden çıkarılma gerekçesi. Öğretmenlik mesleğiyle bağdaşmayacak şekilde öğrencilere olumsuz örnek teşkil edecek söz, davranış, hâl ve hareketlerde bulunanlar, öğrencilerin ders başarılarının değerlendirilmesinde taraflı davrananlar, eğitim öğretim sürecinde Bakanlıkça onaylanan öğretim programının belirlediği amaç ve hedeflere aykırı faaliyet ve uygulamalar yapanlar aylıktan kesme cezası ile cezalandırılacak ifadeleri yer alıyor.
∗∗∗
Öğretim programı özellikle vurgulanarak maarifin muallimi olmayı reddeden, bilimsel eğitim karşıtı maarif müfredatını eleştiren, uygulamayan her öğretmenin cezalandırılacağını açıklıyorlar.
Akademik Kurul ile Akademi İzleme ve Yönlendirme Kurulunun çalışma usul ve esaslarının Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirleneceği maddesi ile öğretmenlik mesleğini hedef alan kuşatmanın çıkarılacak her yönetmelikle Akademi adıyla devam ettirileceğini tüm öğretmenlere deklare ediyorlar.
2025 görünmezi görünür kıldığımız, laikliği ve kamusallığı kazandığımız bir yıl olsun.
/././
İmam öğretmeni, medrese okulu yendi mi?-Feray Aytekin Aydoğan/Birgün-
16 yıl önce Şerif Mardin siyasi iktidarın ülkeyi siyasal İslam rejimine adım adım dönüştürme başarısını “İmam öğretmeni yendi” diyerek ifade etmişti. Liberaller “merkez-çevre” teorisini merkezin elitizmine, vesayetçiliğine karşı muhafazakarların yani “çevre”nin isyanı diye kurgulayarak siyasi iktidarın yeni rejim inşasını meşrulaştırmayı amaçladı, iktidarın koltuk değneği oldular.
Liberallerin analizi, sınıfsal bir analiz değildi. Kapitalizmin ihtiyaçlarını ve sermaye sınıfının emperyalizme bağımlılığını görünmez kılarak siyasal İslam rejimine dönüşümün kendiliğinden gerçekleştiğini savunan bir analizdi.
Liberallerin “sağlı-sollu” ülkede yarattığı tahribata rağmen iktidar ve çeşitli muhalefet çevrelerinde gördükleri itibar sonucu emekçiler kaybetse de her dönemin “kazananın” liberaller olduğunu da not düşelim.
Okullarda yasaklanan yılbaşı kutlamalarında muhalefetin önemli bir kısmının hala laiklik demekten imtina etmesi, din aracılığıyla yaratılan baskıların sınıfla, emekle bağını ısrarla kurmaması liberal saldırılan yarattığı tahribatın güçlü etkisinin devam ettiğinin göstergesidir.
Büyük Ortadoğu Projesi’nin Suriye’de yaşanılanlar üzerinden de güncellendiği günümüzde ABD politikalarının baş aktörünün Carter’a söylediği “Taliban teferruattır. Elimize tarihi bir fırsat geçti, sosyalizmi tasfiye fırsatı geçti.” sözlerinin karşılığını ülkemizde genelde yaşamın her alanında özelde eğitim alanında çok açık bir şekilde görüyoruz.
Emperyalizmin, kapitalizmin bekası için din; sömürüye, eşitsizliğe rızanın temel aracı haline getirildi. Yeni bir rejim inşasında temel alınacak alan eğitimdi, siyasi iktidar da yirmi iki yıl süresince varlığının, onlara verilen rolün gereğini yaptı.
22 yıl öncesine döndüğümüzde şu anda eğitimde yaşadığımız durum yaşanacak denilse, kaç kişi bu yaşadıklarımızın gerçek olacağını düşünebilirdi?
Okul öncesinden yükseköğretime eğitim kurumlarında açılması zorunlu olan tek alan mescitler. Okullar 4-6 yaş/7-10 yaş Kuran kurslarının okullarda ve her yerde (camiler, toplum temelli kurum adıyla tarikat yapıların açtığı yerler) kademeli olarak tüm okul ve okul türlerinde yaygınlaştığı yerler haline getirildi. 4+4+4 yasasında 9 yaşından itibaren çocukların saçlarının, bedenlerinin örtüldüğü uygulama dört yaşa kadar indi. Başta ÇEDES olmak üzere tüm eğitim kurumları imzalanan onlarca protokol ve iş birlikleri ile tarikatlar tarafından kuşatıldı. 80 darbesinin ürünü zorunlu din dersi 4+4+4 ve genel seçim sonrası yayınlanan yönetmelikle, okullarda din derslerinin haftalık ders saati sayısı akademik derslerden daha fazla hale getirildi. Maarif müfredatı ile tüm derslerin bilimsel içeriğine son verildi. İmam hatip ortaokul ve liselerinin sayısı ülke tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. Sınav sistemi ve okullaşma politikası sonucu çocuklar zorunlu bir şekilde imam hatip okullarına yerleştirildi. Ortaöğretimde tüm okul türlerinin imam hatipleştirildiği fen imam hatip, sosyal bilimler imam hatip, spor imam hatip gibi okul türleri yaratıldı. Karma eğitim önce imam hatip okullarında, sonrasında 2018’de çıkarılan yönetmelikle ortaöğretimde kaldırıldı, yakın dönemde eğitimin her kademesinde kaldırılacağı açıklandı.
Siyasal kadrolaşma eğitimin her alanında yaygınlaştırıldı. Akademik dersler için yeterli öğretmen ataması yapılmazken atamalarda ilk üç sıralamada din dersi atamasına öncelik verildi. Öğretmen ataması ve okul idarecisi görevlendirmelerinde mülakat temel kriter haline getirildi. Manevi danışmanlık adıyla imam, vaiz, vaize vb isimlerin atamaları olağanlaştırıldı. Yalnızca İzmir’de 99 din görevlisi okullara görevlendirildi. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile kimlerin atanıp atanmayacağına, görevine devam edip etmeyeceğine, okul idarecisi olup olmayacağına iktidarın karar vereceği bir mekanizma yaratıldı. Protokoller eliyle tarikat yapıları tüm okullarda yarışma, sempozyum, yaz okulu gibi başlıklarla ideolojik çalışma yürütebiliyor.
Eğitimin paralılaştırılması, bir hak olmaktan çıkarılıp alınıp satılabilir bir meta haline getirilmesi, yoksulluğun getirdiği çaresizlikle çocukların 4-6 yaş Kuran kurslarına, imam hatiplere, tarikat yurtlarına mecbur bırakılması, çocuk işçiliğinin, çocuk yaşta evliliklerin yaygınlaştırılması, kapitalizmin bekası için din araçsallaştırıldı.
Tüm bu tabloya rağmen eşit, özgür, laik bir ülke için verdiğimiz mücadelenin yarattığı umut her dönemden daha güçlü. Son yapılan anketlerde toplum yüzde sekseni aşan bir oranla laik, demokratik bir ülkede yaşamak istiyorum diyor.
İmam öğretmeni, medrese okulu yendi mi?
Bu sorunun cevabı ise laik, kamusal eğitim için vereceğimiz mücadelede saklı.
/././
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder