Seçimin kazananı muhafazakar CDU/CSU, aşırı sağcı AfD ve Sol Parti oldu + 10 maddede Ukrayna savaşının üç yılı -Yücel Özdemir / Evrensel

Seçimin kazananı muhafazakar CDU/CSU, aşırı sağcı AfD ve Sol Parti oldu

Almanya’daki erken genel seçimlerin kazananı muhafazakar CDU/CSU, aşırı sağcı AfD ve Sol Parti oldu. Kaybedenler ise 2021’den bu yana ortaklık yapan SPD, Yeşiller ve FDP oldu.

Köln - 23 Şubat Pazar günü yapılan erken genel seçimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar birkaç açıdan önem arz ediyor. Bunların başında, seçimlere katılım oranının iki Almanya’nın birleşmesinden bu yana en yüksek seviyeye ulaşması geliyor. 2021’deki erken genel seçimlere katılım oranı yüzde 76 olurken, bu seçimlere katılım yüzde 83 olarak gerçekleşti.

Seçimlere katılım oranının artmasında aşırı sağın güç kazanması önemli rol oynadı. Daha önce sandık başına gitmeye gerek görmeyen seçmenlerin bir kısmı bu sefer sandık başına giderek oy kullandı.

Kesin olmayan sonuçlara göre Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) partileri bir önceki seçimlere göre oyunu yüzde 4,5 artırarak yüzde 28,6’ya çıkardı. Anketlerde Birlik partilerinin daha fazla oy alacağı ifade ediliyordu. Sonuçlar anketlerin gösterdiği en düşük orana yakın oldu. Birlik partileri seçimlerden birinci çıktığı halde, Federal Almanya tarihinde aldığı ikinci düşük oy oranı oldu. Bu da “merkez” partilerindeki zayıflamanın devam ettiğini gösteriyor.

Hükümet partileri yüzde 18,5 oy kaybetti

2021’deki seçimlerden sonra “trafik lambası koalisyonu” kuran Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) seçimlerin asıl kaybedenleri oldu. 2021 seçimlerine göre yüzde 9,4 oy kaybederek yüzde 16,3 ile tarihinin en düşük oyunu alan SPD, seçimlerin asıl kaybeden partisi oldu. İzlediği neoliberal politikalar nedeniyle tabanını kaybeden SPD, seçimlere Başbakan Olaf Scholz ile katılmıştı. Neoliberal politikaların yanı sıra Ukrayna savaşına verdiği destek ve silahlanma için ayırdığı devasa bütçe SPD’nin oy kaybetmesinin başlıca nedenleri arasında.

Koalisyon hükümetinin diğer ortağı olan Yeşiller, SPD’de kadar olmasa da yüzde 2,4 oy kaybıyla yüzde 12,3 oy alabildi. Erken seçimler için koalisyon hükümetini bozma planları yapan FDP ise yüzde 5 barajının altında kalarak faturayı ödedi. 2021’deki seçimlere göre yüzde 6,7 oy kaybeden FDP ancak yüzde 4,7 oy alarak yüzde 5 barajın altında kaldı. FDP Genel Başkanı Christian Lindner, seçimlerin kendisi için bir yenilgi olduğunu ifade ederek, bir daha başkanlığa aday olmayacağını açıkladı.

Barajın altında kalan bir diğer parti ise Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) oldu. 2024’ün başında kurulan BSW ilk başlarda anketlerde yüzde 7-8 arasında görünüyordu. Sol Parti’den ayrılanların kurduğu BSW, göç ve mülteciler politikasında sağ-muhafazakar partilerle birlikte hareket ettiği için tepki çekmişti. Bunun faturasını da seçimlerde ödemiş oldu.

Seçimin kazananları: AfD ve Sol Parti

CDU/CSU’nun yanı sıra seçimlerin asıl kazananları aşırı sağcı, Almanya için Alternatif (AfD) partisi oldu. 2021’deki seçimlere göre oylarını yüzde 10 artırarak yüzde 20,4’e çıkaran AfD böylece yeni Mecliste ikinci büyük parti oldu. AfD’nin özellikle Doğu Almanya’daki eyaletlerde aldığı oy oranı ortalama olarak yüzde 30’un üzerinde oldu. Her fırsatta CDU/CSU ile birlikte koalisyon ortaklığı mesajı veren AfD’ye, müstakbel Başbakan Friedrich Merz kapıyı kapattı. Merz’in başbakanlığını yapacağı yeni hükümette AfD’nin olmayacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu nedenle koalisyon hesapları AfD’siz yapılıyor.

Seçim sonrasında yapılan analizlerde AfD en fazla oyu daha önce sandık başına gitmeyen seçmenlerden, CDU/CSU ve FDP’den aldı.

Sol Parti, sosyal konular nedeniyle kazandı

Seçimlerin bir diğer kazananı Sol Parti (Die Linke) oldu. 2021’deki seçimlerde yüzde 4,9 oy alarak baraj altında kalan, ancak kazandığı üç doğrudan milletvekili sayesinde parlamentoya 39 milletvekili gönderen Sol Parti, bölünmesine rağmen bu seçimlerde oylarını yüzde 3,6 artırarak yüzde 8,5’e çıkardı. Haziran 2024’te yapılan seçimlerde yüzde 2,7 oy alan Sol Parti’nin yüzde 5 barajını geçeceği şubat ayının başına kadar anketlerde görünmüyordu. Ancak, ocak sonunda Federal  Parlamento’ta yapılan mülteci karşıtı oylamadan sonra Sol Parti’nin oyları artmaya başladı. BSW’nin aşırı sağ ve muhafazakar partilerle birlikte oy kullanmasına tepki gösteren BSW seçmenlerinin tercihi seçimlerde Sol Parti oldu.

Diğer partiler göçmenler ve mülteciler üzerinden bir kampanya yürütürken Sol Parti yüksek kiralar, düşük ücretler, hayat pahalılığı başta olmak üzere sosyal konuları işlemeye devam etti. Bu dönemde başlayan aşırı sağ karşıtı eylemler de Sol Parti’nin güçlenmesinde rol oynadı. Eylemlere katılan gençlerin bir bölümü sadece oy kullanmakla kalmadı aynı zamanda aktif bir şekilde seçim kampanyasında yer aldı.

Seçimlerin ardından yapılan anketlerde Sol Parti, 18-24 yaşları arasındaki gençlerden, yüzde 25 ile en fazla oy alan parti oldu. Sol Parti’yi yüzde 20 ile AfD takip etti.

Tek koalisyon seçeneği: CDU/CSU-SPD

FDP ve BSW’nin yüzde 5 barajını geçmemesinin kesinleşmesi durumunda 630 sandalyeli yeni mecliste CDU/CSU’nun 209, AfD’nin 149, SPD’nin 119, Yeşiller’in 90, Sol Parti’nin 62, azınlık partisi Güney Şlezya Seçmenler Birliği (SSW) 1 sandalyeye sahip olacak. Bu durumda Friedrich Merz başbakanlığında CDU/CSU-SPD koalisyonu tek seçenek olarak görünüyor. Günün sonunda BSW’nin meclise girmeye hak kazanması durumunda ise koalisyon kurma hesapları çok daha zor olacak. Zira CDU/CSU-SPD koalisyonu salt çoğunluğu sağlayamıyor.

Acil hükümet kurma hesabı

Seçimlerin ardından partisinin genel merkezinde bir konuşma yapan Merz, en kısa zamanda güçlü bir hükümet kurarak işe başlamak istediğini söyledi. Merz’in liderliğinde kurulacak bir hükümetin her bakımdan emekçilere karşı daha saldırgan ve militarist bir hükümet olacağının mesajı önceden verilmişti. Merz, Paskalya tatili öncesinde hükümeti kurmak istediğini de açıkladı.

Başbakan Scholz da güçlü bir hükümetten yana olduğunu ifade ederken, Merz’in liderliğindeki bir hükümette yer almayacağını açıkladı.

                                                                 /././

 10 maddede Ukrayna savaşının üç yılı 

Ukrayna savaşı üçüncü yılını doldururken savaşı dayatan taraflardan ABD, şimdi de kendi barışını dayatıyor. Trump ve ekibinin artık mecbur kalmadıkça Avrupa’yı müzakerenin parçası yapmayacağı da açık.

24 Şubat 2022’de Rus ordusunun saldırısıyla başlayan Ukrayna savaşı bugün üçüncü yılını dolduruyor. Bu üç yılda her iki taraftan ölen asker ve sivil sayısının 500 bini aştığı tahmin ediliyor. Ukrayna’yı Rusya’ya karşı bir ön cephe ülkesi olarak kullanmak isteyen ABD, NATO ve AB’nin Ukrayna'nın tamamını kazanma stratejisi üç yılda hayat bulmadı. Rusya’nın her fırsatta Ukrayna’nın NATO üyeliğine koyduğu “kırmızı çizgi” belirleyici olmaya devam ediyor. Savaşla birlikte Ukrayna’nın yaklaşık üçte birini işgal eden Rusya’nın bu toprakların ne kadarından nasıl feragat edeceği de belirsiz.

Ukrayna karşıtı hava

Üç yıl önce Ukrayna ve Lideri Volodimir Zelenskiy’nin sırtını sıvazlayan, bağlandığı ya da katıldığı her toplantıda kahraman gibi karşılayan ABD, Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra strateji değiştirerek Rusya ile doğrudan müzakere sürecini başlattı. Savaşın dördüncü yılına girdiği şu günlerde Washington’da Ukrayna ve Zelenskiy karşıtı hava esiyor. Trump’ın geçen hafta Zelenskiy için kullandığı “seçilmemiş diktatör” tanımlaması dün de Başkan Yardımcısı JD Vance tarafından kullanılarak sürdürüldü. ABD’nin savaşın üçüncü yıl dönümü arifesinde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kuruluna getirmeyi planladığı taslakta ise Rusya saldırgan olarak nitelendirilmiyor. Üstelik bu AB ve Ukrayna tarafından hazırlanan bir karar taslağına karşı bir öneri olarak görülüyor. Alman Haber Ajansı (DPA) tarafından aktarılan Washington taslağında, Rus askerlerinin Ukrayna topraklarından çekilmesi de yer almıyor.

ABD’nin bu çıkışlarının, Suudi Arabistan’da Rusya ile sürdürülen görüşmeler kapsamında sağlanacak bir uzlaşmanın Ukrayna’ya dikte ettirilmesini amaçladığı anlaşılıyor. Aynı dönemde ABD yönetiminin Ukrayna’nın yer altı kaynaklarına, limanlarına el koymak için ayrı bir anlaşmayı daha Kiev yönetimine dayattığı ortaya çıktı.

Üç yılda neler oldu?

Üç yılın sonunda bütün bu olup bitenleri şu şekilde sıralamak mümkün:

1-Ukrayna savaşının başlaması için Kiev yönetimine açık çek vererek cesaret veren ülke ABD idi. Başta Almanya ve Fransa olmak üzere birçok ülkenin savaşı durdurmak için başlattıkları diplomatik görüşmeler, ABD’nin dayatmaları sonucunda başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Savaşı dayatan ABD, Avrupa ile Rusya arasında ekonomik ve siyasi ilişkilerin kesilmesiyle belirlediği hedeflerinden birinde daha en başta ulaştı.

2-Savaşla birlikte Avrupa’da başlayan ABD’den ayrı bir güç merkezi olma hesapları altüst oldu ve AB ülkeleri yeniden ABD eksenine mecbur bırakıldı.

3-Savaştan en fazla zarar gören ülkelerden biri ekonomik olarak ABD’nin rakipleri arasında yer alan Almanya oldu. Rusya’dan ucuz enerji seçeneğini yok etmek zorunda bırakıldı. Rus doğal gazını doğrudan Almanya’ya taşıyan Kuzey Akımı I ve II devre dışı bırakıldı. Almanya ihtiyaç duyduğu doğal gazın bir bölümünü ABD’den daha pahalıya satın almak zorunda kaldı. ABD’nin Avrupa’ya sattığı sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) yüzde 80’i Almanya’ya gönderiliyor.

4-Savaşta Ukrayna’ya askeri ve mali olarak en fazla destek veren ülke ABD oldu.

5-Ukrayna’ya son üç yılda toplamda yaklaşık 267 milyar avro yardım yapıldı. Bunun yaklaşık 130 milyar avrosu (yüzde 49) askeri, 118 milyar avrosu (yüzde 44) mali ve 19 milyar avrosu (yüzde 7) insani yardıma tahsis edildi. Avrupa toplam yardım bakımından ABD’yi geride bıraktı. Avrupa 70 milyar avro mali ve insani yardım, 62 milyar avro askeri yardım yaptı. ABD, 64 milyar avroluk askeri, 50 milyar avroluk mali ve insani yardım yaptı. Ülke olarak en fazla yardımı yapan ABD olurken, ikinci olarak onu Almanya takip ediyor.

6-ABD ve Avrupalı silah ve enerji tekelleri son üç yılda kâr rekorları kırarken, bu tekellerin borsadaki değeri de savaş nedeniyle katlanarak büyüdü.

7-Rusya tehdidi ya da korkusunu kullanılarak Finlandiya ve İsveç bu üç yıl içinde NATO’ya üye yapıldı. Böylece NATO’nun Rusya sınırına dayanma planı Ukrayna üzerinde olmasa da, en uzun sınıra sahip Finlandiya üzerinden gerçekleşmiş oldu. Bu nedenle Ukrayna’nın NATO üyeliği bundan sonra ABD ve müttefikleri için çok belirleyici olmayabilir.

Başlatırken sormadı, bitirirken de sormuyor

8-Savaşın başında Avrupa’daki müttefiklerini muhatap görmeyen, onları sürecin dışında bırakarak Kiev yönetimiyle birlikte savaş planları hazırlayan ABD, savaşın sonunda da aynı yöneteme başvurmaya hazırlanıyor. Savaşı durduramadıkları için parçası olan Avrupalı emperyalist devletler şimdi müzakere sürecinin dışında tutulmanın sancısını yaşıyor. Bu nedenle Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Trump’ı ziyaret edecek. Ancak Trump ve ekibinin bundan sonra mecbur kalmadıkça Avrupa’yı müzakerenin parçası yapmayacağı, Ukrayna’nın yer altı ve yer üstü zenginliklerini paylaşmayacağı görülüyor. Bu nedenle Rusya ile varılacak bir anlaşma sadece Ukrayna’ya değil, aynı zamanda Avrupa’ya da dayatılacak. Ukrayna ve Avrupa’nın Rusya’yı karşısına “ABD’siz” alma olasılığı zayıf olduğu için, Trump’ın eli güçlü görünüyor.

9-Savaşın asıl kaybedeni ise Ukrayna; Ukrayna halkı ve bölge halkları oldu. Yüz binlerce Ukraynalı, emperyalistler arası savaşın kurbanı olurken, milyonlarcası yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Bölge halkları ise savaş ve silahlanma nedeniyle daha fazla yoksullaştı. Doğal gaz ve petrolü Rusya’dan alan ülkelerde enerji fiyatları kısa sürede iki katına çıkarıldı, fatura emekçilere kesildi.

10-Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’nın emperyalist yayılma planları daha somutluk kazandı. Bu nedenle özellikle Rusya’ya sınırı olan Baltık ülkelerinden başlayarak diğer Avrupa ülkelerine kadar, savaş nedeniyle askeri harcamalar rekor düzeyde arttırıldı. NATO’nun yüzde 2 kriterini kısa sürede yerine getiren bu ülkeler Batılı emperyalist ülkeler tarafından bundan sonra da Rusya korkusuyla silahlandırılmaya devam edilecek.

Yücel Özdemir / Evrensel


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Bugün milyonluk efsanelerden olan Mini Cooper’ın tasarımcısının İzmirli olduğunu biliyor musunuz? -Berna Abik/T24-

  Yolda süzülen bir Mini Cooper görürseniz, kırmızı ışıklarda camınızı indirip sürücüsüne “Vay hemşerim benim!” diyerek otomobilinin kısa ta...