İmamoğlu’nun ifadesi: Benim mal varlığım bir yüzükle yola çıkılan uydurma siyasi yaşam hikâyelerine benzemez!
“Cumhurbaşkanı, seçimlerde kaybettiği İBB ve ilçeleri ele geçirme sürecini yargı üzerinden yürütmektedir. Yürütülen bu sistemli operasyon, ekim ayında Başsavcının İstanbul’a tayini ile başlamıştır. Kula kulluk eden insandan adalet bekleyecek değilim!"
İmamoğlu’nun İBB’de yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında tutuklandığı İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği’nde yaptığı savunmasında çok sert cümleler kurması dikkat çekti. Emniyet ve savcılık sorgularının aksine, bu kez çok daha sert ifadeler kullanan İmamoğlu ifadesinde özetle şunları söyledi: “Hakkımdaki bütün iddialar uydurma ve yalandır, bir kumpas içerisinde kurulmuş sistem karşısında mahkemeye çıkarıldım. Kumpas nizami şekilde burada da devam etti. Aynı düzen devam etmektedir, göreve geldiğim andan itibaren 1200 soruşturma teftiş geçirdim ancak bu soruşturmalar neticesinde herhangi bir şey bulunamadı. Siyasi mücadelesini namertçe veren insanların yargıyı bir aparat olarak kullandıklarını yaşamaktayım.
“Millet demokrasi tokadı vurdu”
Şehri tümüyle trafiğe kapatan, giriş çıkışı kontrollü hale getiren bu akıl korkak bir biçimde yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu görerek yalan ve iftira olduğunun da farkına vararak milletinden kaçarcasına uydurma suçlarla Ekrem İmamoğlu’nun itibarini zedeleyeceklerini düşünüyorlar. Bu namertlerin milletten aldığı ve alacağı cevabi çok iyi biliyorum. Namertlik peşinde koşan bir avuç insan 2019 31 Mart seçimlerinde yenilince milletin iradesini çalarak hırsızlık yapmıştır ve seçimi iptal etmişlerdir ve bir sonraki seçimde millet demokrasi tokadını bu bir avuç insanın suratına vurmuştur.
“Cumhurbaşkanının talimatı yerine getirildi”
Demokrasiden, hukuktan, adaletten nasibini almamış insanlar 2019 yılında kul hakkını yedikleri gibi ne tesadüftür ki 2025 Ramazan ayında da kul hakkini yemeye devam etmiştir. Milletin gözünün içine baka baka kul hakki yiyen bu zavallı bir avuç insan siyasi irade ve liderlerinin secimi kazanmak için her yolu mubah görmektedirler, bugün yaşanan bunun sonucudur. Kaldı ki 4 gün önce sabah 06:00'da evimden alınmak için talimat veren bu zavallı akıl bu sürecin sadece 3-5 gün öncesinde dosyalara uydurma MASAK raporları ile doldurarak; ‘kısa bir örneği 250 bin TL evrakta görülüyor şirketiniz bu binayı satın aldığı’ iddia edilirken bu binanın 2 büyük bankadan kredi alınarak alındığını araştırmamışlardır. Algı yaratmak, leke atmak, aylar öncesinden bugünün mahkemesinin gününü veren, bugünkü mahkemenin işaretini veren ‘Turpun büyüğü heybededir’ diyen Cumhurbaşkanının talimatını yerine getirmişlerdir. Milletimiz hak eden herkese cevabını verecektir.
Başsavcıya sert eleştiri: Kula kulluk etme vazifesinin sonucu
Yürütülen bu sistemli operasyon, ekim ayında Başsavcının İstanbul’a tayini ile başlamıştır. Dedikoduları İstanbul'un bütün sokaklarını sarmış olan bu şahıs yaranmak adına uydurma dava üstüne dava açarak hedefine varmak adına her türlü kötülüğü yapmaya hazır ve nazırdır. Kula kulluk eden insandan adalet bekleyecek değilim. Namus haysiyet mücadelesini vererek yaşamının anlamına bunları katan bir kişi olarak bunun tam ter tersini yapanları da çok iyi tanırım. Bugüne kadar hakkımda açılan uydurma davaları özetlersek, diploma davası, ahmak davası, bilirkişi davası, Vali davası, Beylikdüzü’nde 10 senedir süren ve son 3 duruşmada savcının rapor aldığı dava ve Başsavcının kendisi ile ilgili uydurduğu tehdit davasıdır. Bütün bunlar İstanbul'dan Ankara'ya talimatları yerine getirme, kula kulluk etme vazifesinin sonucudur. Bütün bu süreçleri takip ederek namuslu bir baba, namuslu bir aile büyüğü, namuslu bir evlat ve Trabzonlu Ekrem İmamoglu, bir vatandaş olarak hukuksuzluğa karşı hukuki mücadelemi ve bu hukuksuzluğu yapanlara karşı da adil bir yargı sistemi ile hak arama mücadelesini nasıl vereceğini milletimiz şahitlik edecektir.
“Millet iradesine göz diktiler, ebedi istirahat yeri 2 metre yerdir”
Bu sürece dair son seçimde İstanbul’da 1 milyonun üzerinde fark yiyen, 17 Bakan ve kendisi birebir onlarca mitingle İstanbul’da mücadele edip kaybeden Cumhurbaşkanı İstanbul'da kaybettiği İBB ve muhtelif ilçeleri ele geçirme sürecini yargı üzerinden yürütmektedir. Buradan milletimize sesleniyorum, milletimiz bilsin ki sadece Ekrem İmamoğlu’nun diplomasına, işine, gücüne, namusuna, onuruna, malına, mülküne göz dikilmemiştir. Bu kişiler ayrıca milletin var olan iradesine de göz dikmiştir ve artık bugün itibariyle savcıların sevk ettiği karara bakarak ifade ediyorum ki milletimizin de malı mülkü, namusu, şerefi, haysiyeti, emeği tehdit altındadır. Bu akıl koltuğun, sarayın, İstanbul’un, memleketin, millete ait her şeyin kendisine ait olduğunu düşünmenin tezahürüdür. Mübarek Ramazan ayında hatırlatırım ki dünya fanidir, dünya mali kimseye kalmaz. Ebedi istirahat yeri 2 metre yerdir. Elbette önce yüce yaradan sonra milletime olan inancımla kendimi milletimize emanet ediyorum, milletimiz hak arama mücadelesine sorumluluk alarak devam etmelidir, millet büyüktür”
“Benim malvarlığım uydurma siyasi yaşam hikâyelerine benzemez”
İfadesinin devamında İmamoğlu İnşaat hakkındaki iddialara değinen İmamoğlu, şöyle devam etti:
“35 yıllık bir firmadır, sadece Beylikdüzü’nde 2000'in üzerinde insanı ev sahibi yapmıştır. Daha önceki ismi ve kollektif şirket adı ile geçmişi 1950'lere dayanmaktadır. Ortaya konulan birikim de bunun eseridir. Göze battığı düşünülen mal varlığı tespit edilmiş ise de bunun üzerinde mal varlığım olduğu geçmiş dönemlerde de bellidir. Benim mal varlığım 3 nesildir devam eden aile şirketimden gelmektedir, bir yüzükle yola çıkan ve uydurma siyasi yaşam hikayelerine benzemez, asildir benim iş hayati yolculuğum. Bir yığın vergi rekortmeni ve saygın iş adamlığı ile eştir. 1970'lerden 1980'lere, 1990'lardan 2000'lere, 2000'den bu günlere kadar gelmiştir. Dolayısıyla MASAK raporlarını ciddiye almıyorum, MASAK raporlarındaki uydurma bilgi ve belgeler hakkında suç duyurusunda bulunacağımı beyan ederim.
“Bilgim dahilinde yapılmış usulsüz işlem yoktur”
Murat Ongun Belediyede Başkan Danışmanı olarak çalışmaktadır, benim bilgim dahilinde herhangi bir usulsüz işlemi yapmış olmayı kesinlikle kabul etmiyorum, yapılan teftişlerde de ve benim de bizatihi yaptığım tespitlerde kamu ahlakına şeffaflık ve hesap verebilirlik kişiliğime bu tür olaylara müsaade etmem. Kesinlikle bilgim dahilinde değildir. Benim Murat Kapki ile herhangi bir bağlantım yoktur. Murat Ongun benim danışmanımdır. Fatih Keleş benim meclis üyemdir. 1-2 saatte dosyanın ayrıntılı incelendiğini düşünmüyorum. Dolayısıyla HTS ile ilgili sorular tarafımca anlaşılamamıştır.”
***
Erdoğan’ın yaklaşan sonunun ilk günü -Mehmet Y.Yılmaz-
Dedikodulardan iddia üretmelerine bakarak bu operasyonun amacının İmamoğlu'nun adaylığının önüne geçmek olduğunu anlıyoruz. Bu çorabı örmeselerdi ön seçime ilgi böyle olmayacaktı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “suç örgütü lideri” olarak tutuklanmasına neden olan soruşturma sırasında alınan ifadesi 121 sayfa uzunluğunda.
121 sayfayı hızla taradığınızda “ifade” denilen şeyin “ifade” olmadığı da anlaşılıyor.
Çünkü esasen “sorgu” denilen şey “sorgu” değil.
İfadeyi alan savcı, savcı değil de mahalle kahvesinde pişpirik oynayan amca olsaydı bunu anlayışla karşılamak mümkün olabilirdi.
Nasıl bitirdiyse hukuk fakültesini bitirmiş, nasıl kazandıysa sınavı da kazanıp savcı olabilmiş, onun için bu “seviyeye” anlayış göstermek de zor.
Çünkü “sorgu” somut olaylar ve tespitler üzerinden yürümüyor.
Birtakım “bitki” isimleri verilmiş “gizli tanıklar” savcıya dedikodu yapmışlar, savcı da dedikoduları soru diye soruyor.
İmamoğlu da yanıt vermemiş zaten. Dedikoduya nasıl yanıt verilir ki?
Bu soruşturma, gerçekten kamu kaynaklarının gereksiz yere harcanıp, bazı kişilerin yolsuzlukla zengin olmalarını ortaya çıkarmak istiyorduysa, böyle yapılmamalıydı.
Mülkiye Müfettişleri, MASAK uzmanları filan bunun için varlar.
Madem bir ihbar geldi, savcı ihbar üzerine böyle bir çalışma yaptırmalıydı.
Gerçekten o işler öyle mi yürütülmüş, bunu somut belgelerle destekleyecek şekilde ortaya çıkarmalıydı.
Sora da karşısına İmamoğlu da dahil olmak üzere sorumlu tuttuğu kişileri alır, önlerine bu kanıtları koyar ve ondan sonra soracağı soruyu sorardı.
O vakit soruların yanıtsız geçiştirilmesinin de biz vatandaşlar açısından ifade ettiği bir şey olabilirdi.
Ama bu yapılmadı.
Çünkü savcının elinde delil melil yok.
Savcı dedikodu yapıyor, sulh ceza hâkimi dedikoduyu kanıt zannediyor ve seçimle iş başına getirilmiş bir yönetici tutuklanıyor.
Sadece bu bile bu operasyonun asıl amacını ortaya koyuyor:
Ekrem İmamoğlu’nun, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminden aday olmasının önüne geçmek.
Artık kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıktı ki Erdoğan ve partisi, önümüzdeki seçimi normal yollardan kazanamayacağının farkında.
Seçimi kaybetme korkusu o dereceye gelmiş ki böyle uyduruk operasyonlar ile güçlü bir rakibi engelleme peşindeler.
Bundan sonraki hedefin Mansur Yavaş olacağını da bugünden söyleyelim.
İki üç ay geçip, kamuoyundaki tepki bir nebze yatışınca bunun ipuçlarını görmeye başlayacağız.
Sonra operasyon için ne zaman düğmeye basarlar, onu bugünden söylemek zor.
Ancak bu tabloya bakıp demokrasimizin geleceği açısından ümitli konuşmak da mümkün.
Seçimi kazanacak bir adayı elemek istediklerine göre en azından normal koşullara yakın bir seçim yapılmasına izin verecekler demektir.
Seçim yapmayı tamamen kafalarından silmiş olsalardı, adayları bu yollarla eleyip, milleti ayağa kaldırmalarına gerek kalmazdı.
Erdoğan ve çevresine toplaşmış heyecanla el çırpan tayfası dün Türkiye’de neyin değiştiğini ne kadar fark edebildiler, bilemiyorum.
Bir millet yaşlısı, genciyle sokaklara döküldü ve normal şartlar altında CHP ilçe merkezinin yerini dahi bilmeyenler ve hayat boyu öğrenmeyecek kişiler bile o binaları bulup, gidip oy kullandılar.
Kuşkusuz ki çevresindeki kimse bunu Erdoğan’a anlatmayacak.
Zaten haberleri de havuz medyasından takip ettikleri için muhtemelen dünkü kuyrukları görmediler, duymadılar, bilmiyorlar.
İmamoğlu’nun başına bu çoraplar örmeseler, 150-200 bin kişinin arasında gerçekleşecek bir ön seçim yapılacak ve hayat normale dönecekti.
Yanlış hesapları milyonlarca kişiyi harekete geçirdi.
Dün Erdoğan’ın önümüzdeki seçimi kaybetme sürecinin ilk günüydü!
* * *
1 lira eşittir 1,09 Grivna
Kendisini iktisatçı zanneden Erdoğan’ın seçilmiş bir belediye başkanını yargı darbesiyle hapse attırdığı süreçte, paramızın değeri 11 yıldır savaşta olan Ukrayna parasının değeriyle neredeyse eşitlendi. |
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Ukrayna, 20 Şubat 2014 gününden beri Rusya ile savaşıyor.
Savaş, Rusya’nın Kırım’ı işgal ve ilhak etmesiyle başladı, Donbas bölgesindeki Rus ayrılıkçılara açık askeri estek vermesiyle genişledi.
Bundan tam sekiz yıl sonra, 24 Şubat 2022 tarihinde de Rusya’nın Ukrayna’yı işgal operasyonu başladı.
Savaş o günden beri aralıksız sürüyor.
Bu savaşta Ukrayna alt yapı ve enerji tesislerinin önemli bölümünü kaybetti.
Bazı kentlerinde taş üstünde taş kalmadı. 100 binden fazla insanın öldüğü, 20 binden fazla insanın en az bir uzvunu kaybettiği de biliniyor. Savaş hâlâ devam ettiği için kesin bir kayıp sayısı veremiyorum.
Ve dün itibariyle 11 yıl 1 ay 3 gün süren savaşın sonunda 1 Türk lirası, 1,09 Ukrayna Grivnası değerindeydi.
Erdoğan’ın kendisini iktisatçı zannetmesiyle başlayan ve seçilmiş bir belediye başkanını yargı darbesiyle hapse attırdığı süreçte paramızın değeri ile 11 yıldır savaşta olan Ukrayna parasının değeri neredeyse birbirine eşit.
Bu, Erdoğan’ın iktidar hırsının kendisine oy verenler de dahil bir milleti nasıl perişan ettiğinin bir vesikalık fotoğrafı sadece.
/././
Boykot başlatalım: X, Türkiye’de muhalif isimlere ait birçok hesabı askıya aldı, alıyor -Füsun Sarp Nebil-
Dijital hakları ve ifade özgürlüğünü korumak yalnızca Türkiye için değil, aynı zamanda dünya çapındaki demokrasiler için de önemlidir. Bu nedenle tüm dünyadaki kullanıcıları da yardıma çağırmak ve sosyal medya şirketlerine, kullanıcıların gücünü fark ettirmek gerekir.
Türkiye'yi 4 gündür sarsmakta olan Ekrem İmamoğlu'na yönelik hukuki süreçte, internet erişimin daraltılması ve RTÜK kanalıyla canlı yayınların engellenmesi ile haberleşme ve haber alma özgürlüklerinin, mitinglerdeki polis şiddeti ile gösteri ve toplantı yürüyüşleri özgürlüklerinin halkın elinden alındığı yetmiyor gibi, şimdi de X'in (eski Twitter) para kazandığı ülkenin iktidarına yaranmak uğruna muhalif çok sayıda ismin hesaplarını askıya aldığı anlaşılıyor. Bu konuda New York Times’dan, Financial Times'a kadar her yerde haber var.
Türkiye'de muhalif isimlere ait hesapların, Recep Tayyip Erdoğan'ın en önemli siyasi rakibinin tutuklanmasıyla başlayan yaygın protestolar sırasında X'te (eski adıyla Twitter) askıya alınması, ifade özgürlüğü, siyasi sansür ve sosyal medya platformlarının demokratik süreçlerdeki rolü konusunda ciddi endişelere yol açıyor.
Üstelik Elon Musk bunu ilk defa yapmıyor. 2023 seçimleri öncesinde de AKP'nin talebiyle bazı muhalif hesapları askıya almıştı. Geçen sefer yaptığı hareketi "Global Govermental Affairs" hesabından duyurmuştu. Ama Wikipedia kurucusu gibi internet öncülerinden ağır eleştiriler aldıkları için olsa gerek. Bu sefer şeffaflık yok. Gizlice kapatmış gözüküyorlar.
Oysa, tarihsel olarak X (Twitter), özellikle basın özgürlüğünün kısıtlandığı ülkelerde, siyasi söylem ve aktivizm için bir platform olmuştu. Şimdi Hükümet baskısı altında hesapların askıya alınması, platformun ve de bizzat Elon Musk'ın kendisinin ifade özgürlüğünü koruma taahhüdü hakkında soruları gündeme getiriyor.
Bu durum, sosyal medya şirketlerinin kendi sermayeleri olan kullanıcıları artık takmadığının ve hükümet baskısı ile artık ifade özgürlüğüne önem vermediklerinin önemli bir göstergesi. Buna karşı tepkisiz kalınmamalı, tavır gösterilmeli, boykot ilan edilmeli ve toplu olarak X.com terkedilmeli. Başka sosyal medya kuruluşlarına geçilmeli.
X.com kimleri askıya aldı ve niçin?
Haberlere göre, Türkiye'deki muhalif figürlere, gazetecilere ve aktivistlere ait hesaplar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başlıca siyasi rakibinin tutuklanmasının ardından patlak veren yaygın protestolar sırasında X tarafından askıya alındı. Askıya alınan hesapların tam listesini "İfade Özgürlüğü Derneği" sayfasından görebilirsiniz. Bazı örnekleri şöyle listeleyelim;
Bu askıya almalar, bilginin serbest akışının kamuoyunun farkındalığı ve seferberliği için hayati önem taşıdığı kritik bir siyasi anda gerçekleşiyor. Yani başka deyişle, X'in hükümet baskısına uyduğu veya içerik kaldırma talepleri için aşağıdaki nedenlerden biri çerçevesinde işbirliği yaptığı ve sansüre ortak olduğu anlaşılıyor.
- 5651 sayılı yasa uyarınca verilen mahkeme kararları,
- Hükümet yanlısı bot ağları tarafından yapılan toplu raporlama kampanyaları,
- Platformun algoritmik moderasyonu veya "spam" veya "yanlış bilgi" gibi politikaların kötüye kullanılması.
Bunun sonucunda ise, protesto koordinasyon kanallarına erişim kaybı, dijital ortamdaki mesajlaşmaları engelleme, muhalif seslerin susturulması gibi etkiler meydana geliyor.
Eleştirmenler, Elon Musk'ın X'i satın almasından bu yana, platformun kaldırma talepleri konusunda şeffaf davranmakta isteksiz olduğunu ve özellikle iş veya düzenleyici risklerin söz konusu olduğu durumlarda otoriter rejimlere itaat ettiğini söylüyor. Zaten Musk seçim zamanı olan askıya almalar için şöyle demişti : "Yerel yasalara uyacağız veya o ülkede kapanma riskini göze alacağız."
AKP hükümeti zaten yöneticilerini eleştiren içerikleri kaldırmaları veya hesapları askıya almaları için sosyal medya platformlarına baskı yapma konusunda uzun bir geçmişe sahip. 5651 sayılı internet yayınlarının düzenlenmesi ile ilgili kanunda 18 yılda yapılan 19 büyük değişiklik ve ilaveten sosyal medya ve dezenformasyon yasaları da zaten bunun bir başka göstergesi oldu.
Ne yapılabilir?
- Bireyler İçin: Mastodon, Bluesky, Telegram, Matrix, Signal gibi alternatif kanalları kullanın. İlla X üzerinde kalmak istiyorsanız, tamamen susturulmaktan kaçınmak için yedek hesaplar tutun ve takma adlar kullanın. Wayback Machine veya Nitter gibi araçlarla önemli hesapları/içerikleri arşivleyin. Türkiye dışında hashtag'ler kullanarak uluslararası farkındalığı artırın (örneğin, #TurkeyCensorship, #FreeSpeechUnderAttack).
- Sivil Toplum İçin: Dijital haklar gruplarıyla (ö Access Now, EFF, Article19) iletişime geçin. Kaldırma emirlerinin kamuya açıklanması için X'e şeffaflık talepleri gönderin. Açıklama ve yeniden yürürlüğe koyma talebinde bulunan kamuya açık beyanlar veya açık mektuplar yayınlayın.
- Gazeteciler ve Araştırmacılar İçin: Seçici yaptırımların askıya alınmalarını ve kalıplarını izleyin ve belgelendirin. Dijital baskıyı izlemek için OONI, NetBlocks, Censored Planet gibi araçları kullanın.
Bütün bunların ötesinde yeniden tekrarlayacağım;
turk-internet.com, t24.com.tr gibi bağımsız medya organlarını destekleyin. Okuyarak, reklamlarına tıklayarak ya da mali destek atarak. Türkiye'de dijital hakları ve internet özgürlüğünü korumak için çalışan örgütlere fon sağlayın ve destekleyin. İnternet hizmetlerinin keyfi olarak kısıtlanmasını veya engellenmesini önleyen ve net tarafsızlığını sağlayan yasalar (bant daraltmalarını engelleyen) için baskı yapın.
X.com'un bu yeni askıya alma hareketi, sosyal medya şirketlerinin giderek artan strateji değişikliğinin yaşanan son örneği. Sosyal medya platformlarının asıl sermayeleri kullanıcılar olmasına karşın, bu şirketler sundukları hizmetler artık alışkanlık yarattıkları ve vazgeçilmez hale geldikleri için, kullanıcılara değil hükümet taleplerine öncelik veriyor. Halbuki engellendiklerinde savunanlar biz kullanıcılar olmuştuk.
Dijital hakları ve ifade özgürlüğünü korumak yalnızca Türkiye için değil, aynı zamanda dünya çapındaki demokrasiler için de önemlidir. Bu nedenle tüm dünyadaki kullanıcıları da yardıma çağırmak ve sosyal medya şirketlerine, kullanıcıların gücünü fark ettirmek gerekir.
Bu nedenle herkesi X.com (Twitter) BOYKOTUNA ve diğer platformlara geçmeye davet ediyorum. Hesabınızı kapatmasanız bile kullanımınızı sona erdirin. Diğer platformlara geçin (ben ağırlıklı Bluesky tercih ediyorum).
NOT: İmamoğlu'nun 15 milyon civarı oy aldığının açıklamasının arkasından 21.40'da X.com geri adım attı. Bu saate kadar yapmadığı açıklamayı yaptı. Üstelik bu tür bir açıklamayı 2023 seçimlerinde yaptığı sansür zamanında yapmamıştı. Anlaşılan İmamoğlu'nun gelmekte olduğunu görüp, taraf değiştirdiler. Çünkü açıklama şu şekilde;
"Türkiye Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun, Türkiye'deki haber kuruluşları, gazeteciler, siyasi figürler, öğrenciler ve diğer kişilere ait 700'den fazla hesabın engellenmesine yönelik çok sayıda mahkeme kararına itiraz ediyoruz. Herkesin ifade özgürlüğü hakkını savunmaya kararlı bir platform sağlamak X için her şeyden önemlidir ve biz Türk hükümetinin bu kararının yalnızca hukuka aykırı olmakla kalmayıp aynı zamanda milyonlarca Türk kullanıcıyı ülkelerindeki haber ve siyasi söylemlerden alıkoyduğuna inanıyoruz. Bu ilkeleri hukuk sistemi aracılığıyla savunmayı sabırsızlıkla bekliyoruz. X, faaliyet gösterdiğimiz her yerde her zaman ifade özgürlüğünü savunacaktır."
/././
Yenikapı’dan Saraçhane’ye; farklı gençlik halleri ve olası riskler…-Candan Yıldız-
Türkiye’nin sosyolojik bölünmüşlüğü siyasetin yörüngesi sağa daha da kaydıkça derinleşiyor gibi… Ve gençlerin aidiyetlik krizi bu tabloyu daha olumsuz etkiliyor

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder