T24 "Köşebaşı + Gündem" -13 Mart 2025-

 

Sayılarla 2024 yılı vergi inceleme sonuçları; İnceleme oranı yüzde 2,06 -Murat Batı-

Özellikle son dönemlerde sosyal medya fenomenlerinin, kara para aklayıcılarının ve bilumum yasa dışı faaliyetlerinin ülkede cirit attığını da düşünürsek vergi denetim kurulunun ivedilikle güçlendirilmesi, nitelikli yine inceleme elemanlarının katılması ve daha da önemlisi var olan vergi müfettişlerini özel sektöre kaptırmaması gerekmekte.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu m.41 uyarınca hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla kurumlar her yıl faaliyet raporu hazırlar ve yayımlar. Her kurumun kendi web sayfasında bu raporlara ulaşılabilir.

Vergi Denetim Kurulu da 2024 yılına ilişkin faaliyet raporunu 11 Mart 2024 Salı günü  yayımladı.

Söz konusu Raporda Vergi Denetim Kurulu’nun (VDK) 2024 yılında vergi incelemelerine ilişkin faaliyetleri verilerle anlatılmaya çalışıldı. Bu verilerin bir kısmını birlikte analiz etmeye çalışalım.

Vergi müfettişi sayısı

Amacı ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olan vergi incelemesi, mükellefin ödediği verginin; defter, hesap, kayıt ve belgeler ile gerekli olduğu takdirde yapılacak muhasebe dışı envanter ve araştırmalardan sağlanacak emarelere uygunluğunu saptayıp sağlamaktır. Vergi incelemesini ise ekseriyetle Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı (VDK) yapar.

646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 27990 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanması ile Maliye Teftiş Kurulu, Hesap Uzmanları Kurulu, Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenleri kaldırılmış ilgili kurumları tek bir çatıda altında toplamak amacıyla 10 Temmuz 2011’de Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı kurulmuştur.

Bu kapsamda vergi incelemesi genel olarak Vergi Denetim Kurulu bünyesinde görev alan vergi müfettiş ve yardımcıları tarafından yerine getirilir.

Aşağıdaki tabloda Vergi Denetim Kurulu’nun kuruluşunu müteakip yıldan bu yana vergi müfettişi ve vergi müfettiş yardımcılarının sayıları yer almaktadır. Bu sayılar ilgili yıl faaliyet raporlarından alınmıştır.

VDK Faaliyet Raporuna (syf.17) göre 31 Aralık 2024 itibariyle 5.615 erkek ve 1.671 kadın Vergi Müfettişi olmak üzere toplamda 7.286 Vergi Müfettişi bulunmaktadır. Özellikle son dönemde sosyal medya hesaplarında yaptıkları ilanlardan anladığım kadarıyla bu meslekten ayrılan müfettişlerin sayısı da azımsanmayacak kadardır.

VDK Faaliyet Raporuna (syf.17) göre Vergi Denetim Kurulu Başkanlıkta görev yapan Vergi Müfettişlerinin yaklaşık olarak yüzde 4’ü hizmet süresi 0-3 yıl, yüzde 6’sı hizmet süresi 4-10 yıl, yüzde 68’i hizmet süresi 11-15 yıl, yüzde 9’u hizmet süresi 16-20 yıl, yüzde 5’inin hizmet süresi 21-25 yıl, yüzde 8’inin ise hizmet süresi 25 yıl üzeridir.

Vergi Denetim Kuruluna tahsis edilen bütçe tutarı

2024 yılında Vergi Denetim Kurulu Başkanlık bütçesine 9.342.759.600-TL ödenek tahsis edilmiş olup bu ödeneğin 9.153.175.314-TL’si kullanılmıştır. Tahsis edilen ödeneğin kullanım oranı yüzde 97,97 olarak gerçekleşmiştir.

Vergi denetim oranı

Başkanlıkça, 2024 yılında vergi incelemesi, izaha davet ve fiili envanter yoluyla denetime tabi tutulan mükellef sayılarına ilişkin sonuçlar aşağıdaki tabloda bulunmaktadır.

Vergi Denetim Kurulu Başkanlığınca 2024 yılında yapılan vergi denetimleri sonucunda toplam mükellef sayısının denetim oranı yüzde 2,91 olarak gerçekleşmiştir.

Aşağıdaki tabloda Türkiye genelindeki mükelleflerin denetim oranlarıdır.

Yapılan vergi denetimleri sonucunda, tarhı önerilen vergi ve kesilmesi istenilen ceza tutarı toplamı 128.002.874.629-TL olarak gerçekleşmiştir. Toplam tarhı önerilen vergi ve kesilmesi istenilen ceza tutarı bir önceki yıla kıyasla yüzde 134 oranında artış göstererek son beş yılın en yüksek rakamlarına ulaşılmıştır.

Vergi İnceleme Sonuçları

Tam inceleme, bir mükellef hakkında, bir ya da birden fazla vergi türü için bir ya da daha fazla vergilendirme dönemine ilişkin her türlü iş ve işlemlerin bütün matrah unsurlarını da kapsayacak şekilde yapılan inceleme türüdür. Sınırlı inceleme ise, tam inceleme haricinde bulunan vergi incelemesidir.

2024 yılında toplamda 261 bin 785 adet inceleme yapılmış bunun 218 bin 197 adedi sınırlı; 43 bin 588 adedi ise tam incelemedir. 2019 yılında yapılan incelemelerin yüzde 26,36’sı, 2020 yılında yapılan incelemelerin yüzde 26,07’si, 2021 yılında yapılan incelemelerin yüzde 21,27’si, 2022 yılında yapılan incelemelerin yüzde 19,36’sı, 2023 yılında yapılan incelemelerin yüzde 17,31’i ve 2024 yılında yapılan incelemelerin yüzde 16,65’i tam incelemelerden oluşmaktadır.

2024 yılında inceleme oranı yüzde 2,06

2024 yılında 78.187 mükellef incelenmiş, incelenen mükellefler için tarhı önerilen toplam vergi tutarı 40.007.460.504 TL, kesilmesi istenilen toplam ceza tutarı 80.403.735.687 TL olmak üzere toplam 120.411.196.191 TL vergi tarhı ve ceza kesilmesi önerilmiştir. 2024 yılında faal gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin yüzde 2,06’sı incelemeye tabi tutulmuş

Rapor Sayısı

2024 yılında Vergi Denetim Kurulu Başkanlığınca yürütülen vergi incelemeleri sonucunda 207.224 adet rapor düzenlenmiştir. Bu raporlardan vergi iade ve kabul raporları dâhil 140.047 adedi Vergi İnceleme Raporu, 27.746 adedi Vergi Tekniği Raporu (sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ve/veya kullanma incelemeleri de dâhil olmak üzere), 23.687 adedi Vergi Suçu Raporu, 15.069 adedi Görüş ve Öneri Raporu, 675 adedi ise diğer raporlardan oluşmaktadır.

Aşağıdaki tabloda vergi türlerine göre inceleme verileri görülmektedir.

Ezcümle

Vergi inceleme elemanı sayısının azlığı hem iş yoğunluğunu hem de kişi başına düşen dosya sayısını artırmaktadır. Bundan kaynaklı olarak inceleme oranı da ciddi anlamda düşük kalmaktadır. Bu kapsamda vergi müfettiş ve müfettiş yardımcısı sayısını niteliğe dokunmadan artırmak ve Kurumdan ayrılmalarına neden olan başta özlük haklarıyla alakalı eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda yukarıda da ifade edildiği üzere, sınırlı denetim ve inceleme gücü nedeniyle inceleme oranları oldukça düşük kalmaktadır. Hal böyle iken denetim ve inceleme elemanın güncel ekonomik sorunlara yönelik piyasa ve sektörler itibarıyla bilgi toplama, tespit yapma gibi denetim ve inceleme görevi dışındaki işlerle görevlendirilmesi neticesinde esas denetim hizmetlerinin aksaması sınırlı denetim ve inceleme gücünü daha da zayıflatmaktadır.

Bu nedenle denetim elemanlarının Yönetmelikle belirlenen esas inceleme görevi dışındaki hususlarda görevlendirilmemesi denetimi gücü ve potansiyelinin artırılması adına önem arz edecektir.

Kariyer mesleklerin parlayan yıldızlarından biri olan vergi müfettişliği mesleğine gerekli önemin verilmesi ülke vergi tahsilatı açısından da oldukça önemlidir.

2024 yılında 7 bin 286 kişi olan vergi müfettiş sayısı hiç de fazla değildir. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ivedi şekilde kanayan bu yaraya tampon tutması gerekmektedir. Zira 2024 yılında yapılan inceleme oranı sadece yüzde 2,06’dır.

Hatta yeminli mali müşavirlik ruhsatını alacak olan müfettişleri bu özlük haklarıyla Kurul’da tutmak pek mümkün görünmemektedir. Önümüzdeki yıllarda ruhsata hak kazanacak müfettiş sayısı da düşünüldüğünde ivedilikle önlem alınması gerektiği apaçık ortadadır.

Özellikle son dönemlerde sosyal medya fenomenlerinin, kara para aklayıcılarının ve bilumum yasa dışı faaliyetlerinin ülkede cirit attığını da düşünürsek vergi denetim kurulunun ivedilikle güçlendirilmesi, nitelikli yine inceleme elemanlarının katılması ve daha da önemlisi var olan vergi müfettişlerini özel sektöre kaptırmaması gerekmektedir.

Ezcümle, resmi doğru görüp yerinde analiz yapmak memleket meselesidir…

                                                                  /././

Devlet zayıflıyor mu? Yolsuzluk artıyor mu?-Ercan Uygur-

Türkiye’de devlet zayıflıyor ve kırılgan hale geliyor söylemi doğru mu? Devletin zayıfladığını ifade eden göstergeler var mı?

Son dönemde Türkiye’de devletle ilgili çok tartışma var. Bir yanda “devlet, artık vatandaşların değil, iktidardaki siyasi partinin, hatta bazı kişilerin devleti haline getirildi” görüşü yaygın.

Bu görüşe göre, devletin böylece zayıfladığı, vatandaşlar için görevlerini yeterince yapamadığı söyleniyor. Çünkü devletin giderek iktidar partisi ve o partideki kişiler için ve ancak onlardan talimat alarak görev yaptığı ifade ediliyor.

İktidar partisinin sıkça sözünü ettiği anayasa değişikliği de bu bağlamda ele alınmalıdır. Devlet kapsamı içinde, iktidardaki hükümet yanında, kamu kurumları, yerel yönetimler ve onların yöneticileri yer alıyor.

Diğer tarafta, devletin yerel yönetimler gibi bazı kurumlarını başka siyasi partilerin seçilerek yönettiği gerçeği var. İktidar partisinin, yerel düzeyde bile, iktidarını paylaşmak istemediği, seçilmiş olsalar da, yargı yoluyla diğer partilere engel olduğu görüşü sıkça dile getiriliyor.   

Türkiye’de devlet zayıflıyor ve kırılgan hale geliyor söylemi doğru mu? Devletin zayıfladığını ifade eden göstergeler var mı? Bu yazıda önce devleti, özellikle ulus devleti kısaca tanımladıktan sonra, devletin zayıflığını ve kırılganlığını gösteren ölçütlere bakıyorum.

Devletin zayıflamasına neden olan bir partiye ve/veya bazı kişilere bağlı hale gelmesi başka sonuçlar da doğruyor mu? Örneğin, yolsuzluk, usülsüzlük ve rüşvet giderek artıyor mu? Bu sorunun da yanıtını kısaca araştıryorum.

Ölçütlerin gösterdiği sonucu kısaca belirteyim; Türkiye, hem devletin zayıflayıp kırılgan hale gelmesinde, hem de yolsuzlukta, diğer ülkelere göre, sürekli kötüye gidiyor. Bu durum bir kısır döngüye giriyor. 

Devlet ve ulus devlet

Devlet, en üst düzeyde bir toplumun siyasi örgütlenmesidir; diğer örgütlenmelerden farklıdır. Çünkü devletin, sınırları belli bir alanın tümünde, tüm ülkede diyelim, egemenlik ve yargılama gücü vardır.

Devlet bu alanda, hukuk ve yasalar çerçevesinde ve tarafsız olarak, egemenliğini ve yasalarını uygular. Devlet bu alanda ve tarafsızlık içinde, vatandaşların ve ülkenin düzenini ve güvenliğini sağlamak zorundadır.

Vatandaşlar, bunun karşılığında, devletin egemenliğini ve yasama gücünü genel bir mutabakat içinde kabul ederler. Genel mutabakat yoksa, devletin yasa uygulama ve egemenlik gücü zayıf demektir.

Ulus devlet, kendilerini bir ulus olarak tanımlayan vatandaşların devletidir. “Biz bir ulusuz” diyenler ülkedeki nüfusun genellikle önemli bölümünü oluştururlar ve kendi kaderlerini tayin ederek (self-determination: öz-belirtim (TDK)) devleti kurarlar.

Devleti kuran çekirdek grup için ulus devlet kendilerinindir, egemen oldukları alan anavatanları olur. Bu çekirdek grup, diğer daha küçük gruplardan devleti tanımalarını ve devlete saygı duymalarını bekler, ister. Brubaker (1996, Bölüm 3 ve 4).

Ulus devletlerin çoğunlukla zor koşullarda, genellikle savaşlar ile kurulduğunu görüyoruz. Avrupa’da ulus devletlerin kuruluşu uzun savaşlar sonrası, 17. Yüzyıl ortalarından sonra 200 yıllık bir süreçte olmuştur. Avrupa’da Fransa ilk ulus devlettir. Britanya ve Belçika farklı uluslardan oluşurlar ve ulus devlet değildirler.

Eyaletlerden oluşmasına karşılık ABD de, iç savaş sonrası kurulmuş bir ulus devlettir.

ABD, bir merkezi hükümet etrafında bir ortak dil ve ortak kültür ile ulus olmuştur. Buna karşılık ABD, Orta Doğu gibi bazı bölgelerde ulus devletleri yıkmaya çalışıyor.

Türkiye Cumhuriyeti de bir ulus devlettir. Osmanlı İmparatorluğunun dağılması sonrasında Türklerin çekirdek grubu oluşturmasıyla bir bağımsızlık savaşı ile kurulmuştur.

Haliyle, Türkiye’nin tarihini ve devletin oluşumunu bilen vatandaşlar, devletin yapısıyla çok oynanmasını istemez.

Türkiye’de devleti kırılgan yapan başlıca unsurlar

Şimdi Türkiye’de devletin kırılganlığının son 20 yılda nasıl geliştiğine bakalım.

Bu konuda 180 ülke için ABD’de bir sivil toplum kuruluşu olan Barış İçin Fon (FFP, Fund for Peace) tarafından 2006 yılından bu yana hazırlanıyor.

Kırılganlık endeksinin değeri, 12 maddeye göre belirleniyor. Bu maddeler, siyasi, ekonomik, güvenlik, dış ilişkiler gibi konuları içeriyor ve bu konularda ülkeye notlar veriliyor. Not yükseldikçe kırılganlık artıyor. Örneğin 2024’te en yüksek kırılganlık endeks değerini Somali 120 üzerinden 111 ile alıyor; sıralamada birinci sırada.

Türkiye’nin endeks değeri 2024’te 84 ve 41inci sırada yer alıyor. Kısacası, Türkiye devleti en kırılgan olan 41inci ülke. Türkiye bu endeks içinde en yüksek puanları, yani en kırılgan görünümü, aşağıdaki maddelerden alıyor:

1) Belli ve/veya muhalif gruplara karşı haksızlık, kindarlık; siyasi liderlik tüm toplumu temsil etmiyor; uzlaşma yok, gerginlik var.

2) Yönetici elit gruplar kamplara ayrılmış ve birbirlerine ayrımcılık, partizanlık ve ötekileştirme yapıyorlar.

3) Sığınmacılar ve göç yüksek; sığınmacı yoğunluğu etkin devlet işleyişini ve devletin vatandaşlarına kaynak ayırmasını sınırlıyor, sosyal sorunlar yaratıyor.

4) İnsan hakları ihlali ve adaletsizlik var; bağımsız medya ve demokratik haklar  kısıtlanıyor ve baskılar görülüyor, adalete güven azalmış.

5) Ekonomide gerileme ve belirsizlikler var.

6) Devletin meşruluğu azalıyor; yolsuzluk yaygın, devlet kurumlarına güven azalmış, seçimlerle halkın bazı bölümleri temsil edilmiyor.

Diğer kırılgalık maddeleri daha geri plandadır.

Şekil 1’de Türkiye’nin devlet kırılganlığı sıralaması mavi çizgi ile temsil ediliyor. 2007’de Türkiye kırılganlıkta 180 ülke içinde 91inci ülkedir, ortalarda yer alıyor. Ancak özellikle 2015’ten itibaren devlet kırılganlığı hızla artıyor ve 2024’te devleti en kırılgan 41inci ülke oluyor. Türkiye burada Ekvator Ginesi ve Fildişi Sahili ile yan yana.

Devletin kırılganlığı konusunda en kötü (yüksek) puanları getiren birinci ve ikinci maddelere bakınca, son haftalarda devletin daha da zayıflatıldığını görebiliyoruz. Son dönemdeki yargı baskıları ve diğer uygulamalar ülkeye yalnızca zarar getiriyor.  

Türkiye’de yolsuzluk

Şekil 1’de Türkiye’nin devlette yolsuzluk sıralaması da yer alıyor ve kırmızı çizgi ile temsil ediliyor. 2007’de Türkiye yolsuzlukta 180 ülke içinde 64üncü sırada.

Yolsuzluk endeksini hazırlayan ve ülke sıralamasını belirleyen ise Uluslararası Şeffaflık Kurumu (Transparency International, TI). Dikkat edelim, TI yolsuzluk sıralamasını kırılganlık sıralamasındaki uygulamanın tersine yapıyor; bir ülkede yolsuzluk yükseldikçe, sıralamada yukarı çıkıyor.

Şekilden görüldüğü gibi, Türkiye özellikle 2013 sonrasında yolsuzlukta hep yukarı sıralara çıkıyor. 2007’de Türkiye yolsuzlukta 64üncü sırada, 2024’te ise 107’inci sıraya yükseliyor.

Belirtelim, burada yolsuzluk hükümette/devlette algılanan yolsuzluktur. Yukarıda 6ıncı maddede belirttiğim gibi, yolsuzluk artışı zaten devlette kırılganlık artışını da beraberinde getiriyor.

Yaklaşık üç hafta önce yayınlanan son Yolsuzluk Algılama Raporu 2024’te bir de şu soruya yanıt aranmış; bir ülkedeki yolsuzluk derecesi ile ülkenin siyasi rejimi  arasımda bir ilişki var mı?

Soruya yanıt vermek için ülkeler şu gruplara ayrılmış; (i) tam demokrasiler, (ii) sorunları olan demokrasiler, (iii) hibrit rejimler, (iv) otoriter rejimler. Batı ülkeleri, Japonya, Tayvan gibi ülkeler tam demokrasi ülkeleri içinde. ABD, sorunları olan demokrasiler içinde.

Türkiye, Gürcistan gibi bazı ülkelerle birlikte yarı demokrasi, yarı otoriter sayılan hibrit rejimler içinde. Türkiye bu listede aşağılarda yer alıyor. Otoriter rejimler içinde Kuzey Kore, Rusya, Çin gibi ülkeler var.

Yukarıdaki sorunun yanıtı şu; en az yolsuzluk, tam demokrasilerde var. Sorunlu demokrasilerde daha çok yolsuzluk var. Türkiye gibi hibrit ülkelerde yolsuzluk daha da fazla gözleniyor. En yüksek yolsuzluk ise otoriter rejimlerde.

Elde edilen bulgular beklenen sonuçlardır. Bu durum zaman içinde Türkiye’de de gözleniyor: Otoriterleşme ile birilkte devletin kırılganlığı da yolsuzluk da artıyor. Bu sonuçlar Türkiye’nin parlamenter rejime dönmesi gerektiğini gösteriyor.

Elde edilen bulgulara zaman zaman iktidar şöyle bir tepki verir: “Bu sonuçlar, yabancıların yaptığı değerlendirmeleri gösterir, kabul etmeyiz.” Bir kere bu gibi çalışmalarda ilgili ülkelerin (ve Türkiye’nin) uzmanları da yer alır, tümüyle yabancıların değerlendirmesi olamaz.

Daha da önemlisi, her bakımdan dışa açık olduğunu iddia ettiğimiz bir ülkede yaşıyoruz. Bu değerlendirmeleri kabul etmemek, dışa açıklığı da inkar etmek demektir. 

Kaynaklar

Brubaker, Rogers (1996) Nationalism Reframed: Nationhood and the National Question in the New Europe (1996), Cambridge University Press.

                                                                             /././

Ev… Kadının iş yeri, erkeğin oteli -Mine Söğüt-

Gerçekleri kabul etmediğiniz ve iktidarlar tarafından biçilmiş tüm toplumsal cinsiyet rollerinin alayına isyan etmediğiniz sürece… 8 Mart’lar nafile. Ruhen ya da bedenen öldürülecek daha nice kadın eşliğinde, işten eve evden işe, bin yıl daha iyi yolculuklar size.

Hiç hoşnut olmadığınız ataerkil, feodal bir toplumsal düzende yaşadığınızı biliyorsunuz da bu düzenin nasıl değişebileceğini bir türlü bilemiyorsunuz.

Kadınlar öldürülmesin istiyorsunuz ama gözü dönmüş erkekleri zapt etmenin yolunu bulamıyorsunuz.

Bu konularda kitaplar okuyorsunuz, panellere katılıyorsunuz, dostlarınızla tartışmalar yapıyorsunuz, mesele üzerine uzun uzun düşünüyorsunuz, eylemlere gidiyorsunuz.

Sonra hepiniz evlerinize dönüyorsunuz.

Ev…  

Kadının iş yeri, erkeğin oteli.

Eve dönerken…

Sokağa düşen delirmiş bir kadından gözlerinizi kaçırıyorsunuz.

Çocuklarını içi tıka basa dolu dev bir tekerlekli çöp torbasının üzerine oturtmuş hamile kadının yanından geçiyorsunuz.

Plastik ve teneke kutuları toplayarak geçinmeye çalışan yaşlı kadını görmezden geliyorsunuz.

Paçanıza yapışıp kâğıt mendil satmaya çalışan küçük kız çocuğunu kibarca öteliyorsunuz.

Geceleri sokaklarda, kulüplerde en güvensiz koşullarda çalıştığı besbelli genç kadınların yanından geçerken başınızı başka taraflara çeviriyorsunuz.

Elinizde bir gazete ya da telefon…

Erkekler tarafından öldürülen kadınların, yaşadığı hayatın baskılarına dayanamayıp intihar eden kadınların, cinnet geçirip çocuğunu öldüren kadınların hakkında çıkan haberleri okumaya devam ediyorsunuz.

Ve eve gidiyorsunuz.

Gittiğiniz evde…

Çalışan bir kadın var.

Çamaşırlardan o sorumlu. Yemekten o sorumlu. Ütüyü o yapıyor. Temizliği o yapıyor. Bulaşıkları o yıkıyor. Nevresimleri o değiştiriyor. Çocukları o yediriyor. Çocukları o giydiriyor. Alışverişi o yapıyor. Her şeye yetişebilmek için sabah 6’da uyanıyor.  8’de koşarak evden çıkıp akşam 6’da koşarak eve dönüyor, yatağa girmesi gece yarısını geçiyor.

Gittiğiniz evde…

Çalışan bir erkek var. Faturaları o ödüyor. Kirayı o ödüyor. Sabah 8’de uyanıp, kahvaltısını edip işe gidiyor. Akşam kaçta isterse o saatte eve dönüyor. Yemeğini yiyip, kumanda elinde televizyon izliyor. Uykusu gelince yatağa giriyor.

Gittiğiniz evde…

Yaşlı bir erkek var. Çoktan emekli olmuş. Faturaları ve kirayı o ödüyor. Devamlı söyleniyor. Hiçbir şeyi beğenmiyor. Etrafında kim varsa azarlıyor. Dizleri acıyor. Sırtı ağrıyor. Bütün gün canı ne isterse onu yapıyor. Uyanınca kalkıyor, uykusu gelince yatıyor.

Gittiğiniz evde yaşlı bir kadın var. Çoktan emekli olmuş. Erkeği devamlı alttan alıyor. O daha fazla hiddetlenmesin diye söylediklerine ses çıkartmıyor. Ömrü onu yatıştırarak geçiyor. Erkek kızacak diye ödü kopuyor. Çünkü erkeğin kalbi var. Çünkü erkeğin sinirleri tepesinde. Çünkü erkeğin tahammülü kıt. Ama onun tahammülü bol. Onun bir kalbi yok. Onun sinirleri alınmış. Onun da dizleri acıyor. Sırtı ağrıyor. Ama çamaşırlardan o sorumlu. Yemekten o sorumlu. Ütü onda. Temizliği o yapıyor. Bulaşıkları o yıkıyor. Nevresimleri o değiştiriyor. Erkeğin ilaçlarını o ayarlıyor. Doktor randevularını o alıyor. Torunlara o bakıyor.  Anca işler bitince yatağa giriyor. Gözüne geceleri uyku girmiyor. Sabah gün doğmadan kalkıp mutfağa giriyor. Dolma yapıyor. Çorba yapıyor. Börek açıyor. Erkek kalkmadan çayı demliyor.

* * *

Yanından geçip gittiğiniz ve görmezden geldiğiniz kadınlarla, içine girip çıktığınız ve içinde görmezden geldiğiniz kadınlıkların hapsedildiği ev arasındaki bağı dürüstçe kurmadığınız sürece ne kadınlara yönelik cinayetleri durdurabilirsiniz ne de sokaklarda tehlikelere açık hayatlara terk edilen kadınları kurtarabilirsiniz.

Sokaklarda gördüğünüz ve görmezden geldiğiniz en sert hikayelerle, evlerde kanıksadığınız ve sorgulamaktan vazgeçtiğiniz hikayeleri toplayıp ikiye böldüğünüzde elinizde kalan hikâye, hem bu dünyada hayatı hep tehlikede olan kadının hem de o tehlikelere şuursuzca çanak tutan sizin gerçek hikayeniz.

Kaderinin değişmesini elzem bulduğunuz kadınlığı, bu gerçeklikle baş edemeyeceğinize ikna olduğunuzdan beri, kadim zaaflarınıza ve aymazlıklarınıza kurban veriyorsunuz.

Gerçekleri kabul etmediğiniz ve iktidarlar tarafından biçilmiş tüm toplumsal cinsiyet rollerinin alayına isyan etmediğiniz sürece… 8 Mart’lar nafile.

Ruhen ya da bedenen öldürülecek daha nice kadın eşliğinde, işten eve evden işe, bin yıl daha iyi yolculuklar size.

                                                                     /././

(T-24)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

BİRGÜN "Köşebaşı + Gündem" -13 Mart 2025-

  Akkuyu’nun atığı nereye atılacak?-Özgür Gürbüz- Ankara’nın Polatlı ilçesinde yapılması düşünülen nükleer atık depolama sahasına ilişkin so...