Şimşek çaktı, Fidan kurudu, Yerlikaya vitrini dağıldı: Saray’ın yıldızlarının ışığı karardı+Bir Hakan Fidan masalı+Halkın karşısında yer alan İçişleri Bakanı+RASYONELDEN SIFIRA - BİRGÜN

Şimşek çaktı, Fidan kurudu, Yerlikaya vitrini dağıldı: Saray’ın yıldızlarının ışığı karardı

Toplumsal desteğini kaybeden Saray yönetiminin 2023 Genel seçimlerinin ardından sahneye çıkardığı aktörlerin büyüsü çabuk bozuldu. Halka kurtarıcı olarak sunulan isimler Fidan, Şimşek ve Yerlikaya, ülkeyi felakete sürükleyen araçlar oldu. Dış politikadaki hezimetler, derinleşen ekonomik kriz, artan baskı ortamı tüm bu aktörlerin maskelerini açığa çıkardı. 19 Mart sonrası halkın yükselen direnişi bu gerçekleri ortaya koyarken bu aktörlerin tamamının kaderi rejimle göbekten bağlı.

Toplumu ikna kabiliyetini yitiren ve miadı dolan tek adam rejiminin 14 Mayıs 2023 Genel seçimlerinin hemen ardından halkın önüne makyaj olarak sunduğu aktörlerin de bütün büyüsü bozuldu. Yerel seçimlerin hemen ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından “halkın mesajını aldık” diyerek sunduğu ‘yenileneceğiz’ mesajları zaman içerisinde daha fazla otoriterleşen bir yönetime evrildi.

‘Şahlanıyoruz’, ‘Güçlü Türkiye için ileri’, ‘Türkiye yüzyılı’ sloganlarıyla ülkedeki sorunlar karşısında reçete olarak sunulan ve Erdoğan tarafından atanan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ekonomi ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın ‘kurtarıcılar’ illüzyonu da kaybolup gitti.

Saray’ın iddia ettiğinin aksine ne dış politikada bir şahlanma, ne ekonomide bir toparlanma ne de ülke içerisinde en ufak bir demokratikleşmenin zaman içerisinde emareleri kaldı. Bir dönem yandaşlar tarafından da Erdoğan sonrası isimler olarak lanse edilen bu aktörlerin en büyük ortak noktası ise ülkeyi adım adım çöküşe götüren bu tek adam rejiminin taşıyıcıları olmaları. CHP Lideri Özgür Özel’in de “Bunlar artık bakan değil. Erdoğan’ın sekreterleri” olarak adlandırdığı bu isimlerin bütün makyajını ise halkın geniş kesimlerinin mücadeleleri bozdu.

Özellikle 19 Mart’ta Saray’ın darbe girişiminin hemen ardından yükselen toplumsal muhalefet, Saray’ın bu aktörlerinin Filistin ikiyüzlülüğünü de ekonomideki krizin tahribatını da rejimin ne kadar otoriterleştiğini de gözler önüne seren en büyük güç oldu.

***

BİR HAKAN FİDAN MASALI

Kafkasya’dan Doğu Akdeniz’e, Ege’den Ortadoğu’ya Türk dış politikası dökülüyor. Büyük bir PR ile koltuğa oturtulan “Erdoğan’ın sır küpü” Saray’ın Fidan’ı dikiş tutturamıyor…

***

HALKIN KARŞISINDA YER ALAN İÇİŞLERİ BAKANI

Saray rejiminin ‘yeni yüzü’ olarak öne çıkarılan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın başarılı algısı kısa sürede çöktü. Suç örgütlerinin ülkedeki faaliyetleri, toplumsal baskılarla birlikte yasakların artırılması, övünülen operasyonların yandaşlar tarafından önceden bilinmesi gibi birçok skandal, Yerlikaya’nın yeni figür vitrinini dağıttı. Yerlikaya’nın düşen maskesi rejiminin krizini de ortaya koyan sembollerden biri.

***

RASYONELDEN SIFIRA

2025 yılında TCMB rezervleri, yılın ilk çeyreğinde rekor seviyelere ulaştı. Şimşek'ten peş peşe müjdeler duyuruldu: 14 Şubat 2025 itibarıyla TCMB’nin toplam rezervleri 173,2 milyar dolar ile tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Swap hariç net rezervler de aynı hafta içerisinde 71,5 milyar dolara yükselerek tarihin en yüksek seviyesine çıktı. Nihayet kasa toparlanmaya başladı. Ancak tüm bunlar sadece 1 ay sürdü.

                                                          /././

Bir Hakan Fidan masalı -Derviş CEMAL-

Tayyip Erdoğan, 4 Haziran 2023’te başkanlık rejimi döneminin ikinci kabinesini açıkladığında dikkatlerin çevrildiği üç bakandan birisi de Hakan Fidan’dı. Mehmet Şimşek ve Ali Yerlikaya ile birlikte tek adam yönetiminin gözde prensi olarak lanse edildi Hakan Fidan. Saray yönetiminde önemli bir makama atanmıştı. Oluşturulan algının da etkisiyle ilk dönemlerde muhalefet partilerinden dahi bu üç bakana olumlu övgüler dizildiği oldu.

Uzun yıllar MİT’in başında bulunan Fidan’ın bakanlık koltuğuna oturtulması sürpriz değildi, zira Fidan’ın her fırsatta kapağı Dışişleri’ne atmaya çalışıyordu. Öyle ki Ahmet Davutoğlu döneminde -Haziran 2015 seçimleri- bakanlık sevdası uğruna girişimde bulunmuş, Erdoğan’dan yediği fırça üzerine yeniden MİT’in başına dönmek zorunda kalmıştı. Fidan’ın kendisinden habersiz olarak MİT’ten istifa etmesine ve siyasete atılma kararına tepki göstermiş, “kırgın” olduğunu söylemişti.

Erdoğan’ın “sır küpüm” dediği Fidan, tek adam rejiminin inşasındaki kilit aktörlerdendi. 23 yıllık AKP iktidarının da en esrarengiz simalarındandı. 2010’da atandığı ve 13 yıl başında olduğu MİT’i dönüştürürken önceki başkanlardan da farklılık arz ediyordu. Bu süre zarfında neredeyse tek bir kez dahi kamuoyunda sesi duyulmamıştı. Fidan arka planda rejimin taşlarını döşemekle meşguldü. İçeride muhalefete yönelik büyük bir kuşatma gerçekleştirilirken dışarıda da Libya’dan Suriye’ye, Ukrayna’dan Kafkaslara tüm bölgesel süreçlerde MİT adına operasyonlara imza atıyordu.

MİT’İN BAŞINDAYKEN ÜLKENİN BAŞINA GELENLER

Amerika’da aldığı eğitim, astsubaylıktan akademisyenliğe, oradan da MİT Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’na uzanan kariyeri ile dikkat çeken bir kişiydi. Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanlığı, Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı gibi görevler üstlenen Fidan, 42 yaşında atandığı MİT Başkanlığı’nda proaktif bir yönetim sergilemişti. İktidar ve yandaşları Hakan Fidan üzerinden bir başarı hikâyesi yazmaya çalışırken MİT başkanlığı dönemindeki tartışmalı uygulamalarını, fiyaskolarını, başarısız operasyonlarını görmezden geliyorlardı. Suriye ve Ortadoğu’daki hezimetler, ülke içinde patlayan bombalar hepsi tartışmaya açıktı. Ülke tarihinin en kanlı katliamlar süreci Fidan’ın MİT Başkanlığı döneminde yaşandı. Cihatçı katiller ellerini kollarını sallaya sallaya ülkenin çeşitli kentlerinde yüzlerce kişiyi katletti. Havalimanları basıldı, ülkenin en işlek caddelerinde bombalar patlatıldı, gece kulüpleri kana bulandı. Ve tabi bir de 15 Temmuz darbe girişimi de yaşandı.

SON BİRKAÇ AYDA YAŞANAN FİYASKOLAR

Hakan Fidan bakanlığı döneminde de silik, başarısız bir yönetim sergiledi. Selefi Mevlüt Çavuşoğlu’ndan devraldığı bakanlığı süresince Türk dış politikasında yaratılmaya çalışılan algıya karşın peş peşe hüsranlar yaşanıyor.

• Amerikancı çözüme teslim oldular: Suriye’de tüm “kırmızı çizgiler”e rağmen Amerikancı bir çözüme razı olundu. ABD’nin devreye girmesiyle SDG ile anlaşıldı, Kürtlerin yeni Suriye yönetimine entegre olması kabul edildi.

• İsrail, Türkiye’nin Suriye’de istediği üssü vurdu: İsrail 3 Nisan’da Suriye’de Türkiye’nin İHA/SİHA konuşlandırmak istediği iddia edilen Hama’daki T4 hava üssünü bombaladı. Ankara bu saldırıyı İsrail’in tehditlerini en alt perdeden karşıladı.

• Türk devletleri Güney Kıbrıs’ı tanıdı: 4 Nisan’da “Kardeş” Orta Asya Türk Devletleri Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan Güney Kıbrıs’ı resmen tanıdı, elçilikler açtı. Sırada Kırgızistan ve Azerbaycan var.

• ABD Libya’da anlaşmayı yok saydı: Türkiye'nin Kasım 2019’da Libya ile yaptığı deniz sınırı anlaşmasını takmayan ABD tekelleri, Exxon Mobil ve Chevron Girit adasının açıklarında petrol-gaz arama lisansları aldı. ABD yönetimi Trablus’ta ve Bingazi’de çatışan taraflar arasında tahakküm kurdu.

• Doğu Akdeniz’de yalnızlık: Doğu Akdeniz enerji paylaşım rekabetinde Türkiye iyice yalnızlaştı. İsrail, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Mısır arasındaki ittifak Ankara’ya manevra alanı bırakmadı.

• Mavi Vatan hezimeti: Türkiye’nin denizlerdeki çıkarlarını savunmak amacıyla icat edilen “mavivatan”da da büyük hezimetler yaşanıyor. Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail üçlüsü arasındaki anlaşmalar Türkiye’yi oyun dışına itti. Fransız, Amerikan, İngiliz sondaj gemileri Türkiye’nin hak iddia ettiği alanlarda keşif faaliyetlerini sürdürüyor. Doğu Akdeniz'de yeni bir safhaya geçilirken iktidar olabildiğince sessiz.

 Gazzelilerin hicreti: İsrail’in iki yıldır ölüm kusmasına göstermelik tepkilerin dışında ses çıkarılmazken ticaret devam ediyor. Şimdi de Filistinlilerin sürülme planları “hicret” denilerek kanıksamaya çalışılıyor.

 İran’a karşı maşa olma: ABD-İsrail’in İran’ı kuşatma, gerektiğinde de vurma planlarına karşı Türkiye bir cephe ülkesi olarak kullanılmak isteniyor. İktidar cenahından son dönemlerde gelen İran karşıtı açıklama ve söylemler bu konuda da suların ısındırılmaya çalışıldığını gösteriyor.

                                                                      /././

Halkın karşısında yer alan İçişleri Bakanı

Saray rejiminin ‘yeni yüzü’ olarak öne çıkarılan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın başarılı algısı kısa sürede çöktü. Suç örgütlerinin ülkedeki faaliyetleri, toplumsal baskılarla birlikte yasakların artırılması, övünülen operasyonların yandaşlar tarafından önceden bilinmesi gibi birçok skandal, Yerlikaya’nın yeni figür vitrinini dağıttı. Yerlikaya’nın düşen maskesi rejiminin krizini de ortaya koyan sembollerden biri.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Saray rejiminin yeni dönem inşasında sahneye sürülen isimlerden biri oldu. 2007 yılında Şırnak Valiliği ile başlayan yolculuğu, iktidara uyumlu kimliği sayesinde İstanbul Valiliği ile taçlandırıldı. 2018-2023 yılları arasında İstanbul Valiliği görevini sürdüren Yerlikaya, bu süreçte rejimin yasaklarının bir numaralı uygulayıcısı konumuna geldi. 1 Mayıs’larda Taksim’i halka kapatan, 8 Mart ve 25 Kasım’da kadınlara cadde ve sokakları yasaklayan kararların arkasında duran Yerlikaya, Saray’dan tek tek puanlarını topladı. Görev süresi boyunca, iktidara karşı birleşen her türlü eylem ve etkinliğin örgütlenmesine karşı duran Yerlikaya, halka kapattığı meydanları gerici İHH, TÜGVA gibi derneklere açtı.

Selefi Süleyman Soylu’nun organize suç örgütleriyle kurduğu ilişkilere dair iddiaların ve kabadayı tavırlarının aksine, Yerlikaya genel seçimlerin ardından rejimin yeni aktörü olarak kabinede yer buldu. Göreve gelir gelmez Soylu’ya “karşı gelişi” ile dikkat çeken Yerlikaya, muhalefetten bile övgü almaya başladı. İlk icraatları ise Soylu’nun kadrolarını görevden alarak yerine kendi isimlerini yerleştirmek oldu.

Rejimin ortağı MHP ile Soylu arasındaki ilişki, Yerlikaya’ya iktidar bloku içinden eleştiriler yöneltilmesine sebep olsa da, rejim onu halkın karşısına “devlet insanı” olarak lanse etti. Toplumda itibarı azalan Soylu’nun ardından rüzgârı arkasına alan Yerlikaya, “Suç organizatörleri ‘Türkiye’de artık sıkı denetim var, gitmeyin’ diyor” şeklindeki açıklamalarıyla dikkat çekti.

Öyle ki ismi, 2024 yerel seçimleri öncesinde Ekrem İmamoğlu’na rakip bulmakta zorlanan Saray rejimi için sıkça anılmaya başlandı. Kamuoyu araştırmalarında adı anketlere eklendi; yandaş köşe yazarları da övgü dolu yazılar kaleme aldı. Hak ve özgürlüklere saygılı, suç örgütleriyle mücadelede kararlı bakan imajı çizilen Yerlikaya’nın işleri ise zamanla tersine dönmeye başladı. “Adaylık düşüncem yok” açıklamalarıyla bu süreci geçiştirmeye çalışan Yerlikaya’nın imajı, halkın tek adam rejimine karşı yükselen öfkesiyle yerle bir oldu.

İlk ciddi itibar kaybı, “suç örgütleriyle mücadele eden kahraman” algısının çökmesiyle yaşandı. Yerlikaya’nın her hafta düzenli olarak yayınladığı operasyon bültenlerinin ardındaki gerçekler, onun Soylu karşıtlığının yalnızca bir PR çalışması olduğunu ortaya koydu. BirGün yazarı Timur Soykan’ın da ortaya çıkardığı ardı ardına gelen suç örgütü dosyaları, Yerlikaya illüzyonunu hızla dağıttı.

Skandallardan biri, ABD ve İsveç’in 5 milyon dolar ödülle aradığı uyuşturucu kaçakçısı Maximilian Rivkin’e Türkiye vatandaşlığı verilmesi oldu. Rivkin’in, Yerlikaya döneminde vatandaşlık aldığı ortaya çıktı. Bir diğer haberde ise İranlı bir suç örgütünün Türkiye’deki faaliyetleri gündeme geldi. Haberlere göre Farshid Amir Shaghaghi, Şişli nüfusuna kayıtlı Türkiye vatandaşı “Can Diego” ismini aldı. Örgüt üyelerinden bazıları ise ‘Koç’, ‘Zorlu’ gibi tanınmış soyadlarını kullanarak faaliyetlerini sürdürdü.

“BARONLARI ALMIYORSUNUZ”

Daha birçok suç örgütünün Türkiye’de yürüttüğü faaliyetlerin ortaya çıkmasıyla Yerlikaya’nın operasyonları ise alay konusu olmaya başladı. Yakalanan suç örgütü üyeleri, sistemin başındaki kişilere dokunulmadığını dile getirerek “Sadece bizi alıyorlar” açıklamalarıyla dikkat çekti. Son olarak, Aydın’da belgesiz civciv satışı yaptığı iddia edilen 5 kişinin gözaltına alınmasının ardından kamuoyunda “Uyuşturucu baronlarını almıyorsunuz, civciv baronlarını alıyorsunuz” tepkisi geniş yer buldu.

Yerlikaya’nın suç örgütleriyle mücadele algısı, verilerle de sarsıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı’nın 2024 Türkiye Uyuşturucu Raporu’na göre, 2023’te 16 ton 210 kilogram metamfetamin yakalanmışken, 2024’te bu miktar %35,5 artışla 21 ton 912 kilograma yükseldi. Her yıl haziran ayında yayımlanan raporun bu yıl gecikmeli yayımlanması ise “Gerçekleri gizlemeyin” tepkilerine yol açtı.

HALKA YASAK MEYDANLAR

Özellikle 19 Mart’ın hemen ardından ülkenin dört bir yanında direnişe geçen halkın karşısında kurulan polis barikatları ve ulaşıma kapatılan yollarla uygulanan yasaklar da Yerlikaya tarafından tebrik mesajlarıyla karşılandı. Anayasal haklarını kullanarak kampüslerde mahallelerde, meydanlarda eyleme geçen yurttaşlara yapılan müdahalelere karşı Yerlikaya, valiler ile emniyet müdürlerinin çalışmalarını takdirle karşıladığını belirtti.

Öte yandan, Yerlikaya’nın operasyon haberleri de çok daha önceden yandaş gazeteciler tarafından duyurulmaya başlandı. Gizlilik kararı bulunan dosyalar, yandaş köşe yazarlarının yazılarına konu olurken, Saray’dan verilen talimatları uygulayan Yerlikaya’nın bu konudaki sessizliği dikkat çekti.

İmamoğlu’nun diploma iptali, çalışma arkadaşlarıyla birlikte tutuklanma kararları, öğrencilere yönelik başlatılan operasyonlar gibi gelişmeler, Cem Küçük, Rasim Ozan Kütahyalı gibi isimlerce kamuoyuna servis edildi. Son olarak Ankara’da gerçekleştirilecek asayiş operasyonları için toplanan kolluk kuvvetlerini önceden öğrenen Kütahyalı, “CHP’ye kayyum atanacak” iddiasını ortaya attı.

Rejimin yeni dönemi için koltuğa getirilen Yerlikaya ise aslında tam da kendinden isteneni yapıyor. Baskılar, yasaklar, halka karşı bir avuç azınlığı koruyan politikalar… Hepsi Saray’dan çıkan kararlar. Halk tepkisini artırdıkça Yerlikaya gibi maskesi düşen aktörlerin kaderleri ise çöküş aşamasına geçen rejimden bağımsız değil.

                                                           ***

Rasyonelden sıfıra -Melisa Ay-

Mehmet Şimşek'in Hazine ve Maliye Bakanlığı'na atanmasının üzerinden 22 ay geçti. Şimşek'in göreve geldiğinde uygulamaya başladığı ekonomi programı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Nas' politikasının panzehiri gibi tanıtıldı. Mayıs 2023 seçimlerine giderken yurttaşı ekonomide iyileşmeye ikna etmeye uğraşan AKP, 'samimi dost'a sarıldı. Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken müjdesi Mehmet Şimşek oldu. Uluslararası finans çevrelerinin 'başarılarıyla dikkatini çeken' Şimşek, şimdi de Türkiye ekonomisini kurtaracaktı, güçlükle ikna edilerek Haziran 2023'te Kabine'de yerini almıştı.

Bakanlık görevine gelir gelmez Şimşek, IMF'siz IMF reçetesine sarıldı. "Rasyonel zeminde inatçıyız," diyen Şimşek için uluslararası finans çevrelerinin güveni öncelik oldu. Erdoğan'ın 'enflasyonun sebebi' dediği faizler, Şimşek döneminde enflasyonla mücadele için yükseltilmeye başlandı. Kur Korumalı Mevduat'tan (KKM) çıkılacak, uzun süredir dövizi baskılamak için arka kapı satışlarıyla zaten azalmış olan Merkez Bankası ve Hazine rezervlerinin üstündeki KKM gölgesi de son bulacaktı. Böylece enflasyon düşecek, ekonomiye güven artacak ve yabancı yatırımcı geri gelecekti. Şimşek, AKP iktidarının yıktığı ekonomiyi AKP iktidarında kurtaracak, kahraman olacaktı. Ancak beklenen olmadı.

Bakan sağlamaya çalıştığı güven için yolu, dar gelirlinin üstüne basmakta buldu. Gıdadan barınmaya, sağlıktan eğitime enflasyonda hiçbir iyileşme hissedilmedi. KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler artırıldı. Yoksullar gelirlerinin daha büyük kısmını vergiye verir hâle geldi. TCMB rezervlerini toparlamak için şart olan KKM'den çıkış bu dönemde hızlandı. Şimşek göreve geldiğinde TCMB'nin brüt döviz rezervi yaklaşık 98 milyar dolar, net rezervi yaklaşık eksi 5 milyar dolar, swap hariç net rezervi yaklaşık eksi 60 milyar dolardı. Tablodan anlaşılan Merkez’in dövize yoğun müdahalede bulunduğu, rezervlerin büyük bölümünün ödünç döviz/swap kaynaklı olduğuydu.

Yabancı yatırımcıyı çekmek ve swap dışı rezervleri artırmak için eurobond ihracı yapıldı yani dış borç yoluyla rezerv takviyesi sağlandı. Körfez ülkelerinin kapısı defalarca aşındırıldı, rezerv yakılmaması için TL’nin değer kazanmasına değil istikrarlı zayıflığına izin verildi. Brüt rezervler 2023 Haziran'ında yaklaşık 98 milyar dolar olan brüt rezervler 2024 yılının başında 140 milyar dolar seviyelerine çıktı. Ekside olan net rezerv 2024 başlarında 20 milyar dolara yaklaştı. Ancak TCMB’nin “gerçek” döviz pozisyonunu gösteren swaplar hariç net rezervler hâlâ eksideydi.

2025 yılında TCMB rezervleri, yılın ilk çeyreğinde rekor seviyelere ulaştı. Şimşek'ten peş peşe müjdeler duyuruldu: 14 Şubat 2025 itibarıyla TCMB’nin toplam rezervleri 173,2 milyar dolar ile tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Swap hariç net rezervler de aynı hafta içerisinde 71,5 milyar dolara yükselerek tarihin en yüksek seviyesine çıktı. Nihayet kasa toparlanmaya başladı. Ancak tüm bunlar sadece 1 ay sürdü.

19 Mart operasyonları iktidarın yarattığı "Şimşek programı" idealini tuzla buz etti. İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, piyasalarda belirsizlik yarattı. Bu süreçte TCMB, döviz kurunu baskılamak amacıyla yoğun müdahalelerde bulundu. Beş haftada rezervlerdeki toplam kayıp yaklaşık 30 milyar dolara yaklaştı. 11 Nisan itibarıyla TCMB’nin toplam rezervleri, bir önceki haftaya göre 6,8 milyar dolar azalarak 147,5 milyar dolara geriledi. Brüt döviz rezervleri 9,8 milyar dolar azalışla 68 milyar dolara indi. Bakan ise bu durumu "Rezervler böyle günler için var" diyerek savundu. Rezervlerdeki hızlı erimeye karşılık olarak, TCMB politika faizinde en başa döndü, 350 baz puan artırarak yüzde 46’ya yükseltti. AKP'nin seçimlerdeki en büyük kozlarından Şimşek, 22 ayda sıfır noktasına döndü. Bakan Şimşek'in "rasyonel zemin"i derinden sarsıldı, uluslararası çevrelerde kurduğu güven de yerle bir oldu.

                                                               /././

BİRGÜN



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

T-24 "Köşebaşı + Gündem" -3 Mayıs 2025-

Hariciye'nin 105. yılı -Hasan Göğüş- Son dönemde sınav yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle bakanlığa girişin kolaylaştırılması, mesle...