Beklenen İstanbul depremi için kendi haberleşmenizi garantileyin -Füsun Sarp Nebil-
Bu depremde de aynısı oldu. Daha küçük oranda da olsa, haberleşmeyi bir süre gerçekleştiremedik. O zaman bunu yıllardır yapmayan hükümetten beklemekten vazgeçip, kendi göbeğimizi kendi başımıza kesmemiz lazım.
İstanbul'da yine büyük bir deprem (6,2) ve artçıları ile (yazının yazıldığı an itibariyle en büyüğü 5,9 dahil 141 sarsıntı) sallandık. Merkez üssü Marmara Denizi'nde, Silivri açıkları olarak açıklandı. Ama Pendik'ten, Sarıyer'e, Beylikdüzü'nden Şişli'ye, Maltepe'den Bakırköy'e kadar herkes çok sarsıldı ve korktu. Allahtan hasar ya da can kaybı da yaşandığı görülmedi.
Tabii ki arkasından hepimiz yakınlarımızı ya da arkadaşlarımızı merak ettik ama yine haberleşme sıkıntısı yaşandığı görüldü. Özellikle Turkcell kullananlardan çok fazla şikâyet geldi bana. Tabii ki bu "haberleşememe derdi" çok önemli bir sorun. Aşağıda down dedector'deki raporlama var. Dikkat ederseniz, 6,2 şiddetindeki en büyük sarsıntının olduğu 12.59 civarında şikâyet sayısı yükseliyor.
Millet cep telefonu sisteminde sıkıntı yaşayınca, muhtemelen önceki depremlerde alternatif haberleşme (VOIP / VOLTE) kanallarını kullanmaya antremanlı oldukları için, ses ile haberleşmeyi bırakıp, internet mesajlaşma uygulamalarının üzerinden haberleşti. Orada da aksamalar oldu ama ses şebekesine nazaran durum daha dengeliydi. Depremin can ve mal kaybı yaratmadan geçmesinin yanında, gelen tepki sayısına bakarak, bu sıkıntının fazla büyümeden atlatıldığını ve şebekelerin fazla yüklenmediğini düşünüyoruz.
BTK ve Ulaştırma Bakanlığı, yapmadığı görevini operatörlere soruşturma açarak unutturuyor
Deprem uzmanı hocalarımız, zamanlamasını tam bilemeseler de, Kuzey Anadolu Fayının İstanbul yakınlarında 7+ bir deprem yaratacağından hemen hemen eminler. Böyle bir deprem olursa, en büyük sorunlarımızdan birisi "haberleşme" olacak. Bu konuda 2015 yılından bu yana yazdığım 32 farklı yazı var. Hepsinde aynı şeyleri bir daha bir daha, bir daha yazıyorum, hatırlatıyorum. Ama değişen bir şey yok.
Önceki acı tecrübelerimize, yani 6 şubat 2023 KahramanMaraş depremi, 2019 İstanbul depremi ve 2020 İzmir depremi başta olmak üzere, son 10 yılın diğer tüm depremlere baktığımızda, hepsinde de haberleşme sıkıntısı yaşandığını görüyoruz. Yani AKP hükümeti bu konuyu hiç dert etmiyor. Yaptıkları tek şey, her seferinde BTK eliyle GSM operatörlerine dava açmak ve ceza vermek oluyor. Bu yolla kendi yapmadıkları işlerini, yapmadıkları denetimlerini, sanki sadece operatörlerin kabahati gibi gösteriyorlar. 2019 İstanbul depreminde de ceza verdiler. 6 Şubat depreminde de. Peki, ceza sonrası ne oldu? Aynı tas aynı hamam. Yeni depremde yine haberleşme sıkıntısı çeken halk oluyor.
BTK'ya "iş işten geçtikten yani deprem olduktan sonra operatöre soruşturma açmak ne işe yarar? Neden iş işten geçmeden yani deprem olmadan, onlara gerekli yatırımları ya da süreçleri yaptırmıyorsun, neden denetim yapmıyorsun" diye soran birileri var mı? Ulaştırma Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı ya da herhangi bir sivil toplum örgütü?
Yok, yok, yok .... Olmadığı için de, oyun oynuyoruz. Deprem oluyor, haberleşme sıkıntısı yaşanıyor, BTK soruşturma açıyor, iş yapıyormuş gözükmek için bir ceza veriyor. Sonra yeniden deprem oluyor, yeniden haberleşme sıkıntısı yaşanıyor, yeniden BTK soruşturma açıyor, yeniden iş yapmış gözükmek için ceza kesiyor. Sonra yeniden deprem oluyor, yeniden haberleşme... bu böyle gidip, duruyor. Yani BTK diyor ki; sonraki depreme kadar kötü haberleşmeyi unutun. Bak operatöre ceza verdik, oldu, bitti.
Ama ben ne olup bittiğini büyük harflerle söyleyeyim; Depremde haberleşme sıkıntısı varsa, sorumluları tabii ki operatörlerdir. Ama ondan önce operatörleri denetlemeyen ve halkın menfaati gereği olan yatırımları yapmalarını sağlamayan BTK VE ULAŞTIRMA BAKANLIĞI, DOLAYISIYLA DA AKP HÜKÜMETİ, DEPREMDE HABERLEŞME SIKINTISININ ESAS SORUMLULARIDIR.
Risk azaltma planı ne kadar uygulandı?
Ha bu arada AFAD ne yaptığına da bakalım; 2023 yazımda, İstanbul’u ilgilendirebilecek 5 afet planı yapıldığını yazmışım. Şöyle ki;
- 31 mart 2022 tarihli “İstanbul Risk Azaltma Planı“
- “2012-2023 – Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Plan (UDSEP)” (ki adını 2023 UDSEP yapmışlar)
- 28 mart 2022 tarihli “Türkiye Afet Risk Azaltma Planı (TARAP)“
- “Türkiye Afet Müdahele Planı (TAMP)“
- “AFAD 2019-2023 Stratejik Planı”
Bunlar 2023 işleri, o günden bu yana yeni ne var diye baktım.
- İstanbul Risk Azaltma Planında bir yenilik gö Üstelik daha önce de yazmıştık. 2022'de bitmesi gereken riskli yerlerdeki baz istasyonlarının taşınması gibi eylemleri sorduk, yapılmadığını öğrendik. Yani eylem planı var ama uygulanıyor mu?
- UDSEP 2023 şeklinde adlandırılan belge için yeni bir şey gö
- TARAP'ın 2022-2030 arası olduğu not ediliyor. Yeni bir şey yok.
- TAMP da aynı şekilde 2022'de yayınlanan haliyle duruyor.
- AFAD 2024-2028 planı geçen yıl yayınlanmış.
Anlayacağınız 2023'den bu yana önemli bir değişiklik yok. Zaten haberleşme sıkıntısının aynen sürmesinden anlıyoruz bunu. O zaman, hükümet kontrol etmiyorsa, eylem planlarının uygulanmasını hep birlikte bizim halk olarak sorgulamamız lazım. Özellikle de sivil toplum örgütlerinin. Hatta gerekirse, uygulanmayan maddelerin tespit edilerek, görev ihmali için hukuk yoluna başvurulmalı. Çünkü halkın iyiliği söz konusu. İş işten geçtikten sonra değil, olmadan bakmayı öğrenmek zorundayız.
Depremde haberleşme sıkıntısını hükümet çözemiyorsa, halk kendisi çözüm yaratabilir
Diğer yandan halkın da kendi sorunlarını çözmek için çabalaması lazım. Daha önce defalarca telsiz sistemlerinden bahsettim. Eğer AKP hükümeti depremdeki haberleşmemize özen göstermiyorsa, halk olarak kendimiz göstermeliyiz. Telsiz sistemleri sadece deprem değil, her türlü afet ve savaş zamanı için de önemli bir haberleşme unsuru. Bunun yaygınlaştırılması için çalışmalıyız.
Ve artık bir afet kültürü oluşturmamız lazım. Mahalle Gönüllüleri (MAG) çok önemli. Bir eğitimlerine katıldım. Güzel şeyler anlatıyorlar. Lütfen daha çok kişi katılsın bunlara. Başta acil durum müdahelesi gibi faydalı şeyler anlatıyorlar.
Ama bunları daha geniş halk kitlelerine yaymalı ve “haberleşme sıkıntısı” gibi konuları da farketmeli (anlatılanlardan, bu konuda neler yapılabileceğine dair bilincin eksik olduğu izlenimim oldu) olduğu gibi kabul etmek yerine çözüm önerileri oluşturmalı ve ortak hareket etmeliyiz.
Bu konuda öneri isteyen olursa, buradayım.
/././
İmamoğlu: 19 Mart darbesinin trilyonlarca lira maliyeti oldu; bu bütçeyle 1 milyon yapıyı yenileyebilirdik!
"Büyük bedeller ödeyerek 2 yılda biriktirdiğimiz döviz rezervlerini 3 günde sattılar."
23 Mart'tan bu yana tutulu olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 19 Mart'ta gözaltına alınmasıyla başlayan süreci işaret ederek, "19 Mart sabahı millet iradesine yapılan darbenin ekonomiye trilyonlarca lira maliyeti oldu. Bu kadar büyük bir bütçe ile yaklaşık 1 milyon yapıyı yenileyebilir ya da en az aynı miktarda güvenli konut üretebilirdik" dedi.
Silivri'deki cezaevinde tutuklu bulunan İBB Başkanı ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da meydana gelen, en büyüğü 6,2 olan depremlerin ardından konuyla iligili olarak sosyal medyadan açıklama yaptı.
Son günlerde ekonomistler tarafından sıkça dile getirilen, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) tarafından 50 milyar dolar seviyesini aşan rezerv satışına işaret eden İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"19 Mart sabahı millet iradesine yapılan darbenin ekonomiye trilyonlarca lira maliyeti oldu.
Bu kadar büyük bir bütçe ile yaklaşık 1 milyon yapıyı yenileyebilir ya da en az aynı miktarda güvenli konut üretebilirdik.
Siyasi kumpas sonucu yaşanan dalgalanma maalesef zamanla ekonominin temellerine daha da nüfuz edecek.
Büyüme yavaşlayacak, enflasyon yüksek kalacak, kıt kanaat geçinmeye çalışan insanların yaşam şartları daha da ağırlaşacak.
Büyük bedeller ödeyerek 2 yılda biriktirdiğimiz döviz rezervlerini 3 günde sattılar. Yüksek faizle peşinde koştukları sıcak parayı bile kaçırdılar. Yarattıkları kaosu durdurmak için daha fazla faiz verdiler. Üreticiyi yüksek kredi faizleriyle adeta boğdular. Devletimizin ve milletimizin borçlarını döviz artışları ile daha da artırdılar.
Bir an için ülkemizin acil ihtiyaçlarını düşünün. Fakir fukarayı, emekliyi, çiftçiyi, işçiyi, memuru, küçük esnafı, gençlerimizi düşünün. Bir hiç uğruna yaktıkları bu parayla bu güzel insanlar için neler yapılabilirdi bir hayal edin.
Bu aziz millet; koltuk hırsı uğruna önüne geleni yakıp yıkan, milletin ekmeğine göz diken, deprem riski için kullanılması gereken kaynakları kumpaslara feda eden bu kifayetsizlere daha ne kadar tahammül gösterecek?"
Polis, deprem nedeniyle vatandaşların Gezi Parkı'na kurduğu çadırları kaldırdı, "Deneyimlerimiz nedeniyle izin vermiyoruz" dedi; vatandaşlar geceyi geçirmek için Maçka Parkı'na gitti -Can Öztürk-
Geceyi Maçka Parkı'nda geçiren vatandaşlara Beşiktaş ve Şişli Belediyeleri sıcak çorba servisi yaptı
İstanbul, Silivri’de meydana gelen en büyüğü 6,2 büyüklüğünde korkutan depremin ardından Taksim çevresindeki vatandaşlar Gezi Parkı’na geldi. Bazı vatandaşların çadır kurduğu görüldü. Çevik kuvvetin bulunduğu parkta polis çadırlara müdahale etti. Polis, duruma tepki gösteren vatandaşlara, “Çadır kurmak istiyorsanız çevredeki parklara gidin, bu park onun yeri değil” diye yanıt verdi. Vatandaşların Gezi Parkı’nın acil toplanma alanı olduğunu belirtmesi üzerine polis, “Daha önceki deneyimlerimiz nedeniyle çadıra izin vermiyoruz” dedi. Vatandaşlar, çadır kurmalarına izin verilmeyince geceyi geçirmek için Maçka Parkı'na gitti.
Marmara Denizi'nde en büyükleri 6,2 ve 5,9 olan çok sayıda deprem gerçekleşti. İlk depremin büyüklüğü 3,9 olarak açıklanırken saat 12.49'da meydana gelen depremin büyüklüğü İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'ndan (AFAD) tarafından 6,2 olarak açıklandı. Depremin ardından sokaklara çıkan vatandaşlar yakınlarındaki parklara koştu. Gezi Parkı’nda bazı vatandaşlar geceyi geçirmek için çadır kurdu. Çadırlara müdahale eden polise çevredeki vatandaşlar tepki gösterdi.
Av. Yunus Emre Işık, çadırların engellenmesi hakkında şöyle konuştu:
"Siz bu çadırları neye göre söktürüyorsunuz?"
“Bildiğiniz üzere bugün sabah İstanbul'da 6.2 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Ve insanlar deprem riskinden korunmak için çevrelerinde bulunan resmi toplanma alanlarına akın ettiler. İstanbul'da bulunan Gezi Parkı da yine bilindiği üzere bir deprem toplanma alanı.
Buraya gelen insanlar deprem riskinden korunmak için çadırlarını kurdular. Çeşitli polis memurları buradan gelip ailelerin çadırlarını söktürdüler. Şu an polis memurlarıyla konuştuk.
Siz bu çadırları neye göre söktürüyorsunuz? Elinizde resmi bir yasaklama, resmi bir kısıtlama var mı? Ellerinde hiçbir yasak ve kısıtlama emri olmadığını bize ifade ettiler. Yasal, resmi, yazılı hiçbir yasak ve kısıt olmamasına rağmen depremin olduğu günde AFAD'ın deprem toplanma alanı olarak belirttiği bir yerde çadır kurdurtmayacaklarını ve gece insanların burada kalamayacağını fiil olarak bu anlama geliyor. Çünkü gece soğukta insanlar çadırsız kalamaz.
Kendileri belirttiler. Tekrar ediyorum hiçbir resmi yasak veya kısıt kararı yok. Fakat ‘İnsanlar Gezi Parkı'nda AFAD'ın deprem toplanma alanı dediği yerde çadır kuramayacak ve burada kalamayacak’ diyorlar.
Kendilerinin ifade ettiği şu, ‘Çadırı isterseniz gidin başka parklarda kurun.’ Tamamen keyfi bir biçimde bunu buradaki insanlara dayatıyorlar şu anda.”
https://www.dailymotion.com/video/x9idp0g
Gezi Parkı'nın girişinde polis engeli
Gezi Parkı'nın Taksim Meydan tarafındaki girişi başta olmak üzere parkın çevresindeki giriş noktalarında polis denetimi yapıldı. Polis parka gelmek istediklerini söyleyen vatandaşların geçişine izin vermedi.
Vatandaşlardan Gezi Parkı'nda afet eğitimi
Gezi Parkı'nda toplanan vatandaşlar deprem farkındalığını artırmak için parkta AFAD gönüllüsü bir kişinin verdiği eğitime katıldı. Afetlar konusunda bilgilendirme eğitiminin ardından vatandaşlar polisin çadır kurulmaması konusunda uyarılarını sürdürmesi nedeniyle dağılma kararı aldı.
Vatandaşların bir kısmı Maçka Parkı'na geçme kararı aldı
Polis, depremden etkilenen ve geceyi dışarıda geçirmek için Gezi Parkı'na gelen vatandaşların çadırlarını açmalarını izin vermemesi nedeniyle vatandaşlar Maçka Parkı'na gitme kararı aldı.
Bazı vatandaşlar çadır kullanımına izin verilmemesi nedeniyle yalnızca yorganlarıyla geceyi Gezi Parkı'nda geçirdi.
Vatandaşlar geceyi Maçka Parkı'nda geçirdi; Beşiktaş ve Şişli Belediyeleri çorba dağıttı
Geceyi geçirmek için Maçka Parkı'na gelen onlarca vatandaşlara Beşiktaş ve Şişli Belediyeleri sıcak çorba servisi yaptı. Çadırlarını kuran vatandaşlar müzik eşliğinde geceyi Maçka Parkı'nda geçirdi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencileri ücretsiz kahve ve çay dağıttıkları "Dayanışma Kafe"yi açtı.
Her şeyin üzerinden silindir gibi geçip giderken gücünü kolayca birbirine düşürebileceğini düşündüğü tarafların zaaflarından alıyor. Ne istediğini bilmeyenlerle neye sahip çıktığını idrak edemeyenlerin ortak şuursuzluğundan faydalanan global bir niyetin hızla çöreklendiği bu topraklar, kendi çıkmazlarını yaratmakta mahir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder