Bir çocuk, bir katil ve vahşet
Ocak ayında İstanbul Bağcılar’da 12 yaşındaki Meryem katledildi. Polis kısa sürede caniyi yakaladı. Katil, ceza indirimlerinden faydalanmak için profesyonelce ve soğukkanlılıkla cinayeti anlattı. Meryem Samou
İstanbul’da 12 yaşındaki mülteci bir kız çocuğu katledildi. Artık ölümün, vahşetin sıradanlaştığı ülkede birkaç gün içinde unutuldu. Suriyeli Meryem’in öldürülmesiyle ilgili iddianame tamamlandı. Oradaki bilgilerle anlatalım.
Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan yüzbinlerce aileden biriydiler. Uzun süre kamplarda yaşadılar. Savaştan kaçtıklarında Meryem henüz bebekti. Kendi ülkesini hiç hatırlamayan bütün anıları, mültecilik, yoksulluk, dışlanmışlıkla dolu olan bir çocuktu.
SIĞINMACI, YOKSUL BİR AİLE
Annesi, babası ve kardeşi ile İstanbul Bağcılar’daki yoksul bir mahallenin, en fakir köşesindeki bir apartmanın zemin katındaki eve yerleşmişlerdi. Burası Suriyelilerin yaşadığı bir gettoya dönüşmüştü. Küçük erkek kardeşi A. burada dünyaya gelmişti. Babası bir süre Türkiye’de çalıştıktan sonra yurt dışına iş bulmak için gitmişti. Annesi tekstil atölyelerinde çalışırken Meryem, 6 yaşındaki kardeşi A.’ya bakıyordu. Hiç okula gitmemişti. 13 yaşındaki ağabeyi M. ise ara sıra atölyelerde çalışıp eve para getirmeye başlamıştı. Yurt dışındaki ailenin babasından çok az para geliyordu. 48 yaşındaki anne, bu yoksulluk içinde Meryem’in problemli olan dişlerini yaptırmak için para biriktirmişti.
Anne, 13 Ocak 2025 günü sabah 07.30’da uyandı. Sobayı yaktı. Çocuklarına kahvaltı hazırladı, birlikte kahvaltı yaptılar. Göç idaresine gidip oturum izinlerini yenilemesi gerekiyordu ve bunun için işten izin almıştı. Saat 11.00’de 13 yaşındaki oğlu M.’yi yanına alarak evden çıktı. Otobüslere ve metrobüse binerek Esenyurt Kıraç’taki Göç İdaresi’ne gittiler. Burada saatlerce beklediler ve memurlar Ramazan’dan sonra gelmesini söyledi. Saat 16.45 sıralarında, akşam çökerken yorgun argın evlerine dönmüşlerdi. Anne, evin ışıklarının yanmadığını görünce endişelenmişti. M. kapıyı tekmeledi ama açan olmadı. Anne “Oğlum bekle bende anahtar. Belki komşulara gitmişlerdir” dedi.
‘MERYEM’ HAYKIRIŞLARI
Kilitli olmayan, çekerek kapatılmış kapıyı anahtar ile açtı. Tam karşısında 6 yaşındaki oğlu A. yerde yatıyordu. Başı kan içindeydi. A., annesini görünce ağlamaya başladı. “İki kişi geldi, bizi dövdüler” dedi. 13 yaşındaki M. bu sırada diğer odaya doğru koşmuştu. Anne, oğlunun “Meryem, Meryem” diye defalarca bağırdığını duydu. A.’yı kucağından indirip odaya doğru koştu. Meryem odadaki yatağın yanında yerde hareketsiz yatıyordu. Üzerinde sabah giydiği pembe renkli kazak ve kot pantolonu vardı, başının etrafındaki kan birikintisini gören anne, çığlık attı. Kızını kucaklayıp sobanın olduğu odaya taşıdı, halının üzerine yatırdı. Defalarca “Meryem” diye bağırdı ama kızı halen hareketsizdi. Annenin çığlıklarını duyan komşular eve geldi. Meryem ölmüştü. Hemen polise haber verdiler. Polis ekipleri ve ambulans geldi.

KANLI KALDIRIM TAŞI
Evde inceleme yapan polisler, cinayeti çözmeye çalışıyordu. Meryem’in bulunduğu odada kan izi ve doku parçaları olan bir kaldırım taşı vardı. Bu taşla başına vurulmuştu. Ama kızın vücudunda kesici aletle açılmış yaralar da vardı. Bıçak bulunamadı.
Polisler, anneye evden kayıp bir eşya olup olmadığını sordular. Meryem’in dişlerini yaptırmak için biriktirdiği 20 bin TL ve 40 bin TL değerinde altın kolye ile altın bir çift küpe evdeydi. Bunlar çalınmamıştı ama polis katilin eve hırsızlık amacıyla girdiği ihtimali üzerinde duruyordu.
Otopside cinsel istismar izine rastlanmadı. Meryem’in kafasına vurulan taş nedeniyle beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu öldüğü belirlendi. Küçük bedeninde 3 kesici delici alet yarası ve 17 kesik yarası vardı ama bunlar öldürücü değildi.
A. da kafasına kaldırım taşı vurularak yaralanmıştı. İfadesi alınmak istendiğinde hıçkırarak ağlıyordu ve konuşamadı.
Emniyette alınan ifadelerde anneye sorular sorularak şüpheliler belirlenmeye çalışılıyordu. İlk soru şuydu: “Evdeki altın ve parayı kim biliyordu?”
Anne, 7 yıl önce bu altınları satın alırken yanında aynı tekstil atölyesinde çalıştığı Suriyeli kadın arkadaşı H. olduğunu anlattı. Daha sonra bu kadın ile kavga etmiş ve küsmüşlerdi. “Evde altınlarımın olduğunu bu kadından başka bilen yoktu” dedi.
ANNE: KARDEŞİM GİBİDİR
Peki o gün evde olmadığını kimler biliyordu.
Anne özetle şöyle yanıt verdi:
“Bizimle aynı mahallede oturan, kardeşim gibi gördüğüm Zekeriyya var. Eşi ile bize gelip giderler. Onlar da Suriyeli. E-devlet üzerinden Göç İdaresi’nden randevu almak için onlardan yardım istedim. Onlar biliyor. Yine arkadaşım Suriyeli kadın L. ile kırtasiyeye gidip göç idaresi randevusunun çıktısını aldık. O biliyor. Bir de çalıştığım atölyenin sahibi biliyor.”
Polis, bu kişilerle ilgili daha detaylı sorular sordu. Anne, Zekeriyya ile ilgili şunları söyledi:
“Zekeriyya kardeşim gibi olduğu için evde 20 bin TL paramız olduğunu bilir, fakat altınlarımız olduğunu bilmez. Dün eşi ile ziyaretimize gelmişlerdi. Kızımı kimin öldürdüğünü bilmiyorum.”
Polis şüphelileri tek tek araştırmaya başlamıştı. Ertesi gün polisler, tekrar eve geldi ve 6 yaşındaki A. ile konuştu. Halen konuşmakta güçlük çeken A., polisleri kendi evlerinden 4-5 sokak ötedeki bir apartmana götürdü. Bu apartmanda ifadelerde adı geçen Suriyeli Zekeriyya Ali yaşıyordu. Polisler, Pol-Net sisteminden Zekeriyya Ali’nin fotoğrafını buldu. Psikolog eşliğinde bu fotoğraf A.’ya gösterildi. A. kesin ve net olarak eve gelip kendilerine saldıran şahıs olarak Zekeriyya Ali’yi teşhis etti.
KATİL KAMERADA
Ancak en önemli veriye; evin yakınlarındaki güvenlik kamera kayıtlarının incelenmesiyle ulaşılacaktı. Saatlerce süren kayıtlar incelendikten sonra bir güvenlik kamerasında Zekeriyya Ali tespit edildi. Cinayet günü; Meryem ve ailesinin yaşadığı eve doğru yürüyordu. Siyah deri ceket, siyah pantolon giymişti. Beyaz açık renkli kapüşonlu polar ile yüzünü gizlemeye çalışmış ama başaramamıştı. Ellerinde eldiven vardı.
Kayıtların devamı incelendi. Bu kez hızlı adımlarla, tedirgin ters istikamete doğru yürüyordu. Ellerinde eldivenlerin olmaması polisin dikkatini çekmişti.
Artık polis emindi ve cinayetten birkaç gün sonra yapılan operasyonla Zekeriyya Ali gözaltına alındı.
SOĞUKKANLI İFADE
Caninin soğukkanlı ve ceza indirimleri almayı planladığı ifadesi kan dondurucuydu. Polisteki ilk ifadesinde Meryem’in kendisine bıçak çektiğini iddia etti. Böylece ceza indirimi almayı planlamıştı. Savcılıktaki ifadesinde bu ifadeden vazgeçti. Şöyle konuştu:
“Bir gün önce, 12 Ocak 2025 günü eşimle birlikte Meryemlerin evine gittik. Annesi odadaki lambanın arızalı olduğunu kendisinin değiştiremediğini söyledi. Baktım lamba yuvası yoktu. Yardımcı olacağımı söyledim. Ertesi gün göğsümde ağrı olduğu için işe gitmedim. Ama bir süre sonra ‘İşe gideceğim’ diyerek evden çıktım. Minibüs beklerken nalbur gördüm. İşe gitmekten vazgeçip nalburdan 20 TL’ye lamba yuvası aldım. Onların evine doğru gittim.”
CİNAYET PLANINI GİZLEDİ
Zekeriyya Ali, burada cinayetin planlı olmadığını göstermeye çalışıyordu. İfadesinin devamında da aynı strateji uygulayacaktı. Ancak kamera kayıtlarında elinde lamba yuvası ya da bir poşet görünmüyor. Bu sorulunca “Montumun içine koymuştum. Nalburun ismini ve yerini hatırlamıyorum” diye yanıt verdi.
İfadesine şöyle devam etti: “Annesinin ve ağabeyinin evde olmadığını biliyordum. Kapıyı çaldım, Meltem açtı. Evde sadece Meryem ve A. vardı. Meryem’den sandalye ve tornavida istedim. Şalteri indirdim ve telefon ışığını yakarak lamba yuvasını takacağım odaya girdim. Meryem’den telefon ışığını tutmasını istedim. Meryem, annesinin çantasını göstererek “Dayı, dayı, annemin çantasında çok para var” dedi. Aklımda hırsızlık yoktu. Meryem’in söylemesi üzerine bir an paraları almak aklıma geldi. Daha önce mutfakta gördüğüm kaldırım taşını aldım. Tekrar odaya geldim. Meryem’in kafasına taş ile iki kez vurdum. Meryem’in başı kanadı, yere düştü. Hareketsiz kaldı. Çantayı alıp içine bakınca para olmadığını görüp sinirlendim. Yanımda getirdiğim bıçağı Meryem’e doğru 3-4 kez salladım. A. diğer odadaydı. Aynı taşla onun kafasına vurdum. A. hareketsiz yerde kalınca dışarı çıktım. Eldivenlerde kan olduğunu görünce çöpe attım. Sonra boş bir araziye gidip düşündüm. Güvenlik kamera görüntülerindeki şahıs benim. Olayı tek başıma gerçekleştirdim. Pişmanım.”
‘CİNAYETİ TASARLAYARAK İŞLEDİ’
İddianamede Zekeriyya Ali’nin, Meryem’i katletmesi nedeniyle çocuğu kasten öldürmekten, A.’ya saldırısından dolayı ise çocuğu kasten öldürmeye teşebbüsten yargılanması istendi.
Çocuklara ve kadınlara karşı işlenen suçlarda çok önemli bir sivil toplum örgütü olan Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, Meryem’in ailesinin yanında oldu. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden Avukat Sevda Demirtaş, katilin suçtan kurtulmak için cinayeti tasarlamadığı yönünde beyanlar verdiğini ifade etti. İddianamede cinayeti tasarlamaktan ceza istenmediğini belirten Avukat Sevda Demirtaş “Biz katilin tasarlayarak cinayeti işlediğini ve bu şekilde cezalandırılmasını istiyoruz” diyerek istenen cezanın arttırılmasını talep etti.
/././
Büyük skandalı örtüyorlar
BirGün Gazetesi’nde duyurduğumuz VIP’de altın kaçakçılığı skandalı üç MHP’li milletvekilinin partisinden istifa ettirilmesine kadar uzanmıştı. Ancak yargı, failler AKP’li ve MHP’li olunca skandalı, adliye raflarına gömdü.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye’de cari açığın önemli kısmının işlenmemiş altın ithalatından kaynaklandığını belirterek Ağustos 2023’te kota uygulaması getirdi. İşlenmemiş altın ithalatında aylık 12 bin ton kotası var. Böylece İstanbul Altın Borsası’nda bu ithalatı yapma yetkisi olan çoğunluğu yandaş şirketler büyük servetler kazandı. Kota sonucunda Türkiye’deki altının bir kilosu, Dubai’deki bir kilo altından 5 bin dolar daha pahalı hale geldi. Bu da altın kaçakçılığı furyasını başlattı.
9 Ekim 2024 tarihinde eski AKP Bolu milletvekili, geçmişte üç bakanlıkta bakan yardımcısı olarak görev yapan Fatih Metin’in altın kaçakçılığı skandalını duyurduk. Fatih Metin, Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcılığı, Ekonomi Bakan Yardımcılığı, Tarım ve Orman Bakan Yardımcılığı görevlerinde bulunmuştu.

20 Eylül 2024’te Fatih Metin, eski özel kalemi Yunus Emre Morkoç ile Dubai’den İstanbul Havalimanı’na dönmüştü. Fatih Metin’in refakatinde İstanbul Havalimanı’ndaki VIP Salonu’nu kullanan Yunus Emre Morkoç’un valizinde 60 kilo kaçak altın yakalanmıştı. Bu skandalı duyururken ek bir bilgi paylaşmıştık: İstihbarat birimleri, ikisi eski milletvekili, üçü halen milletvekili olan Cumhur İttifakı’ndan 5 ismin VIP’den altın kaçakçılığı yaptığını tespit etmişti.

Haberimizin ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, özel kalemi Hasan Doğan ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’ya VIP’den altın kaçakçılığının incelenip rapor hazırlanması talimatı verdiğini duyurmuştuk.
Raporda; MHP’nin Isparta Milletvekili Hasan Basri Sönmez, Bolu Milletvekili İsmail Akgül ve Kilis Milletvekili Mustafa Demir’in altın kaçakçılığı yaptığı anlatılıyordu. Ayrıca mal varlıklarında büyük artış tespit edilmişti. Bunun üzerine bu milletvekilleri MHP’den istifa ettirildi. Biri eski AKP milletvekili, ikisi eski MHP milletvekili, biri halen MHP milletvekili 4 isim hakkında da VIP’ten altın kaçakçılığı yaptıkları yönünde iddialar vardı. Hatta bir ismin, 128 kez Dubai’den İstanbul’a VIP salonunu kullanarak kaçak altın getirdiği belirlenmişti.
Ancak bu somut tespit ve delillere karşın Adalet Bakanı, kendisine yöneltilen bir soru üzerine soruşturma olmadığını duyurdu. Yani; AKP ve MHP’li isimler suç işleyince yargının ceza istemediğini ilan etti.
Bu sırada Fatih Metin’in eski özel kalemi Yunus Emre Morkoç hakkında Gaziosmanpaşa Savcılığı tarafından açılan soruşturmanın kapatılması için Ankara’dan yoğun baskı yapıldığına dair iddiaları gündeme taşıdık.
Ve bu skandalın ortaya çıkmasının üzerinden 7.5 ay geçti. İBB soruşturmalarında dalga dalga operasyonlar yapan yargı, VIP’ten altın kaçakçılığı skandalıyla ilgili dosya kapağını kaldırmadı. Yunus Emre Morkoç, hakkındaki soruşturmada ne iddianame hazırlandı ne de takipsizlik kararı verildi. Büyük skandal, Gaziosmanpaşa Adliyesi’ndeki bir rafta unutulmaya terk edildi. VIP’ten altın kaçıran AKP ve MHP’li yeni ve eski milletvekilleri hakkında da hiçbir soruşturma açılmadı. Böylece bu kişilerin altınları kime teslim ettiği karanlıkta bırakıldı, bu kaçakçılık faaliyetinin arkasındaki şebeke de gizlendi. Bilgiler sadece Saray’a sunulan ve özenle gizlenen raporda kaldı.
Timur Soykan / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder