İmamoğlu için hukuki mütalaa veren Prof. Adem Sözüer’in kardeşi Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanlığı görevinden alındı -Asuman Aranca-
Tutuklanan ve görevden alınan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptalinin hukuksuz olduğu yönünde mütalaa hazırlamasıyla gündeme gelen ceza hukukçusu ve akademisyen Prof. Dr. Adem Sözüer’in kardeşi Dr. Abdülvahit Sözüer, Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanlığı görevinden alınarak, kızak görev olarak nitelenen müşavirliğe çekildi. Sözüer’in görevden alınmasında Adem Sözüer’in İmamoğlu hakkında verdiği mütalaanın da etkili olduğu öne sürüldü.
Eski İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve ceza hukukçusu Prof. Adem Sözüer, yolsuzluk iddiasıyla tutuklanan İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve YSK üyelerine "ahmak" dediği iddiasıyla yargılandığı dava kapsamında bilimsel mütalaa hazırlamıştı. İBB’deki yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında gerçekleştirilen operasyonlar sonrasında İmamoğlu’nun avukatlığını bıraktığı öne sürülen Sözüer, İmamoğlu hakkında dava ve soruşturma kapsamında sadece bilimsel görüş verdiğini belirterek, “İmamoğlu'nun avukatlığını üstlenmediğim için, bırakmam da söz konusu değildir. Gerektiğinde elbette avukatlık hizmeti de verilir. Hukuk fakültesi diplomasını alırken yaptığımız yeminin gereği olarak haksızlığa uğrayanları savunmasız bırakmamız asla mümkün değildir” demişti.
Bu süreçte Sağlık Bakanlığı’nda da sürpriz bir görevden alma gerçekleşti. Prof. Sözüer’in kardeşi Dr. Abdülvahit Sözüer, Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanlığı görevinden alındı. Müşavirliğe çekilen Sözüer’in görevden alınmasında Adem Sözüer’in İmamoğlu lehine verdiği mütalaaların da etkili olduğu öne sürüldü.
***
Politikacının “şeref, onur ve saygınlığı” meselesi -Mehmet Y.Yılmaz-
“Diktatör Erdoğan” yazılı pankartı kısa süre ellerinde tuttukları gerekçesiyle yargılanan ve serbest bırakılan üniversite öğrencilerinin duruşmasında Erdoğan’ın avukatı “müvekkilimin şeref, onur ve saygınlığı zedelenmiştir” demiş. Teessüf ederim, gençler bu pankartı taşıyabilmesi Erdoğan’ın diktatör olmadığını göstermiyor mu?
Esila Ayık, Arda Öğüşlü ve Mehmet Efe'nin tuttuğu “Diktatör Erdoğan” yazılı pankartÜzerinde “Diktatör Erdoğan” yazılı bir pankartı kısa bir süre için de olsa elinde tuttuğu için 14 aydan, 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanan üniversite öğrencileri Esila Ayık, Arda Öğüşlü ve Mehmet Efe tutuksuz yargılanmak üzere 36 gün tutukluluğun ardından serbest bırakıldılar.
Duruşma sırasında savcı, öğrencilerin tutukluluk halinin devamını istemiş.
Bunu neden yaptığını tahmin edebiliriz.
Bizim memlekette daha önce suç işlememiş, mahkemede pişmanlık belirten iyi hâl göstermiş birisi, çok özel bir durum yoksa hafifletici nedenler filan da göz önüne alınıp alt sınırdan cezalandırılır.
Öğrencilerin “yatarı olmayan” bir ceza alacağını savcı da tahmin ettiği için tutukluluk halini, cezalandırma amaçlı olarak kullanmak istiyor.
Bu durum adalet sistemimizde bugüne kadar çok eleştirildi.
Bizzat adalet bakanları bile bunun yanlışlığına işaret etti ama siyasallaşmış yargı da bunu alışkanlık haline getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı da duruşmada “müvekkilimin şeref, onur ve saygınlığı zedelenmiştir. Sanıklardan şikâyetçiyiz” demiş.
Cumhurbaşkanının avukatlarına teessüf ederim.
Recep Tayyip Erdoğan gibi bir politikacının “şeref, onur ve saygınlığı”, bir pankarta yazılı bir söz yüzünden zedelenmez.
Politikacıların “şeref, onur ve saygınlığı”, dışardan onu eleştirenlerin ne söylediğiyle değil, politikacının ne yaptığı, nasıl bir kariyer çizgisi izlediği ve sonunda politikayı ya da bu dünyayı bırakıp gittiğinde geride nasıl bir miras bıraktığı ile ilgilidir.
Onu da tarih yazacak zaten.
Yalnız burada bir parantez açayım, şu ana kadar biriktirdiği miras o kadar parlak sayılmaz.
Fetullahçılar tarafından kolayca kandırılması, hapislerde süründürülen muhalif politikacılar, anayasal haklarını kullanmak isteyenlerin başlarına örülen çoraplar derken, miras biraz tatsız görünüyor.
Elbette bu süre zarfında iyi yaptığı şeyler de olmuştur. Kimse mutlak olarak iyi, kimse de mutlak olarak kötü miras bırakmaz.
Ancak yaptığı iyi şeyler bir yana mirasın bu kısmı hiç hoş değil.
Allah ömür versin, kendisi 71 yaşında.
Cumhurbaşkanlığında süresi dolduğunda tekrar aday olup seçilmeyi başaramaz ise 7 Mayıs 2028 günü kendisiyle vedalaşacağız.
Elbette AKP içinde politikaya devam edecektir, böyle güçlü karakterler politikayı bırakıp evde çizgili pijamayla oturmayı sevmezler. Sanırım Emine Hanım da evde emekli bir politikacı istemez.
Ama dünya fani, bunu hepimiz biliyoruz, her canlı zamanı geldiğinde tatması gerekeni tadacak.
Onun için kendisine tavsiyem şudur ki mirası düzeltmeye çalışmasında yarar var.
PKK’ya silah bıraktırmak önemli bir adım, hayırla anılır.
Yaptırdığı yollar köprülerden bazıları yapıldıklarında lüzumsuzdu, milletimize maliyeti gereğinden fazla oldu filan belki ama gelecekte işe yararlar, onlar da hayırlı miras sayılır.
Ama kul hakkı var ki bu dünyada da ahirette de insanın peşini bırakmaz.
Vakit varken bu yanlışlarını düzeltmesini tavsiye ediyorum.
Yanlışları düzeltsin, gereksiz yere canını yakıp hapse attırdığı insanları bıraktırsın.
Merak etmesin, bunlar iyi insanlar, geçmişin peşine düşmez, helallik verirler; eminim!
İşte kötü olan böyle bir miras bırakmaktır.
Cumhurbaşkanı, her fırsatta kendi iktidarı süresince Türkiye demokrasisinin adım adım ileriye gittiğini de söylüyor.
Ne güzel.
Demokrasilerde, politikacılar en ağır eleştiriye bile açık olmalıdırlar.
Hele gençlik heyecanıyla söylenen şeylere daha da tahammüllü olmalılar.
Bugün Esila ve arkadaşları “Diktatör Erdoğan” diye pankart taşıyabiliyorlarsa bu zaten Erdoğan’ın bir diktatör olmadığını göstermiyor mu?
İnanmazsanız Bekir Bozdağ’a sorun. Kendisi hem avukat hem eski adalet bakanı.
Bu tür sözlerin kendisini tekzip ettiğini söylemişti ki haklıdır.
Buna “diktatör paradoksu” da diyebiliriz yani.
Diktatörsen, kimse sana diktatör diyemiyor, kafasını kestiriveriyorsun.
Diktatör değilsen, birisi sana diktatör dese bile bu söz kendisini tekzip ediyor, çünkü bunu diyenin kafası hâlâ omuzlarının üzerinde!
Yani birisini diktatör olmakla suçlayabilmek için esasen demokrasi içinde yaşıyor olmalısın.
Tıpkı Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, ileri bir demokrasi!
/././
Kalem kalem ocak-nisan dönemi bütçe verileri -Murat Batı-
Bütçe gelirleri 2025 yılı ocak-nisan döneminde yüzde 50,7 oranında artarak 3 trilyon 364 milyar 182 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. 2025 yılı ocak-nisan dönemi vergi gelirleri tahsilatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 53,4 oranında artarak 2 trilyon 810 milyar 118 milyon TL olmuştur.
Hazine ve Maliye Bakanlığı kendi internet sitesinde 2025 yılı ocak-nisan dönemi bütçe gerçekleşmelerini 15 Mayıs Perşembe günü yayımladı. Aşağıda detaylı şekilde göreceğiniz üzere vergi gelirlerinin yüzde 53,23’ü KDV ve ÖTV tahsilatı oluşturmaktadır.
Dolaylı vergilerin payı ocak-nisan döneminde yüzde 70,09; dolaysız vergilerin payı ise yüzde 29,91 gerçekleşti. Ancak gelir vergisinin ilk taksitinin son günü 7 Nisan’da, kurumların ise 5 Mayıs’a uzamasından dolayı bu oran kompozisyonu 15 Haziran günü yayımlanacak mayıs ayı verileriyle birlikte değişecektir.
2025 yılı Ocak-Nisan döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri 4 trilyon 249,7 milyar TL, bütçe gelirleri 3 trilyon 364,2 milyar TL ve bütçe açığı 885,5 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.
Diğer kalemlerin akıbetini ise aşağıda izah etmeye çalışayım.
2025 nisan ayı bütçe gerçekleşmeleri
2025 yılı nisan ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 1 trilyon 132,1 milyar TL, bütçe gelirleri 957,4 milyar TL ve bütçe açığı 174,7 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 871,5 milyar TL ve faiz dışı fazla ise 85,9 milyar TL olarak gerçekleşmiştir
Genel görünüm aşağıdaki tabloda bulunmaktadır.
Merkezi yönetim bütçesi 2024 yılı Nisan ayında 177 milyar 830 milyon TL açık vermiş iken 2025 yılı Nisan ayında 174 milyar 714 milyon TL açık vermiştir. 2024 yılı Nisan ayında 63 milyar 802 milyon TL faiz dışı açık verilmiş iken 2025 yılı Nisan ayında 85 milyar 945 milyon TL faiz dışı fazla verilmiştir.
2025 ocak-nisan dönemi bütçe giderleri
2025 yılı Ocak-Nisan döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri 4 trilyon 249,7 milyar TL, bütçe gelirleri 3 trilyon 364,2 milyar TL ve bütçe açığı 885,5 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 3 trilyon 525,1 milyar TL ve faiz dışı açık ise 160,9 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.
Merkezi yönetim bütçesi 2024 yılı Ocak-Nisan döneminde 691 milyar 312 milyon TL açık vermiş iken 2025 yılı ocak-nisan döneminde 885 milyar 531 milyon TL açık vermiştir.
2024 yılı Ocak-Nisan döneminde 326 milyar 808 milyon TL faiz dışı açık verilmiş iken 2025 yılı Ocak-Nisan döneminde 160 milyar 922 milyon TL faiz dışı açık verilmiştir.
2025 ocak-nisan dönemi bütçe gelir gerçekleşmeleri
Merkezi yönetim bütçe gelirleri Ocak-Nisan dönemi itibarıyla 3 trilyon 364 milyar 182 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Vergi gelirleri 2 trilyon 810 milyar 118 milyon TL, genel bütçe vergi dışı gelirleri ise 435 milyar 463 milyon TL olmuştur
Aşağıdaki tabloda 2025 Ocak-Nisan dönemi vergi gelirleri ve bu vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payları gösterilmiştir.
Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere 2025 Ocak-Nisan döneminde KDV ve ÖTV’nin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 53,23; dolaylı vergilerin payı yüzde 70,09 ve dolaysız vergilerin payı ise yüzde 29,91 olarak gerçekleşti.
Stopaj yoluyla alınan gelir vergisinin toplam gelir vergisi içindeki payı yüzde 90,5 kadardır.
Ocak-nisan 2025 ile geçen yıl aynı dönem vergi tahsilatı karşılaştırılması
2024 yılı ocak-nisan döneminde bütçe gelirleri 2 trilyon 233 milyar 11 milyon TL iken 2025 yılının aynı döneminde yüzde 50,7 oranında artarak 3 trilyon 364 milyar 182 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. 2025 yılı ocak-nisan dönemi vergi gelirleri tahsilatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 53,4 oranında artarak 2 trilyon 810 milyar 118 milyon TL olmuştur.
Aşağıdaki tabloda vergi kalemleri bazında ocak-nisan 2025 tahsilat tutarları ile geçen yılın aynı dönemdeki tahsilat tutarları ve değişim oranları bulunmaktadır.
Yukarıdaki tabloya göre 2025 ocak-nisan döneminde geçen yıl aynı döneme nazaran tahsilat oranı en fazla olan gelir kalemi yüzde 100 artışla gelir vergisi olmuştur. Bunun ardından dijital hizmet vergisi yüzde 89 ile; kolalı gazozlardan alınan ÖTV yüzde 81,80 ile; dayanıklı tüketim mallarından alınan ÖTV yüzde 81,85 ile gelmektedir. Diğerlerinin artış oranları yukarıdaki tabloda görülmektedir.
ÖTV genel toplamı ise geçen yıl aynı döneme göre yüzde 40,60 oranında artmış.
/././
Alt tarafı bir çiçek deme, o çiçekte hakkını arayan bir kadının emeği olabilir!-Candan Yıldız-
Çiçek üretimi yapan Queen Seracılık’ta çalışan ve çoğunluğunu kadınların oluşturduğu işçiler sendikal örgütlenmeye gidince tehditler başladı, konu yargıya taşındı.

Dorukhan Büyükışık soruşturması: Sırada inşaat firması var! -Tolga Şardan-
İnşaat firmasının sahipleri Mehmet Münir Tanyer ile Mehmet Taylan Tanyer, Onur Alp Saraç ve İhsan Gökmen Ellez hakkında “taksirle ölüme sebebiyet verme” iddiasıyla iddianame hazırlanıyor. İzmir’de görevli üst düzey polis müdürlerinden kimlerin Tanyer Ailesi’ne destek olduğu, soruşturmanın intihar olarak kalmasına olanak sağladıkları netleşecek!
Acılı bir babanın, tek evladının ölümüyle ilgili ortaya koyduğu mücadele nihayet çok önemli noktaya ulaştı.
Büyüteç okurlarının yakından takip ettiği, Dorukhan Büyükışık’ın 13 Mayıs 2018’de İzmir Narlıdere’de bir inşaat alanında cansız bedeninin bulunmasıyla ilgili başlayan süreç, tam yedi yıl sonra tam tersi hale dönüştü.
Polis ve savcılık kayıtlarına “intihar” olarak geçen olayın ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık, evladının intihar etmediğini delilleriyle gün ışığına çıkarmayı başardı.
Uzun ve zor bir sürecin sonunda 18 yaşındaki Dorukhan Büyükışık’ın cansız bedeninin, İzmir’in ünlü inşaat firmalarından Tanyer İnşaat’a ait arazide intihar değil, bilakis cinayete kurban gittiği anlaşıldı.
Büyük bir mücadele verdi baba Büyükışık. Tek evladını faili meçhul bir olayda yitirmesinin yarattığı moral çöküntüsünü bir kenara bırakıp Ankara’da çalmadığı kapı bırakmadı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yanı sıra her iki bakanlığın üst düzey yöneticileri, Emniyet Genel Müdürleri Erol Ayyıldız ile Mahmut Demirtaş, Jandarma Genel Komutanları Arif Çetin ve Ali Çardakçı’nın dışında yüksek yargı mensuplarıyla bitmek bilmeyen görüşmeler ve müzakereler yapan baba Büyükışık, en sonunda oğlu Dorukhan Büyükışık’ın inşaattaki personel tarafından öldürüldüğünü kanıtladı.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verdiği “intihar” kararının, Yargıtay’dan gelen özel görüşle beraber pek sık görülmeyecek biçimde Adalet Bakanlığı’nca “kanun yararına bozma”yla yeniden İzmir Adliyesi’ne göndermesi, bu kez cinayet soruşturması başlatılmasının yolunu açtı.
Ve nihayetinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, Dorukhan Büyükışık’ı öldürdükleri gerekçesiyle Tanyer İnşaat’ın çalışanı beş şüpheli hakkında “kasten adam öldürmek” suçundan iddianame düzenledi.
Oğlunun intihar etmediğini gerek bilişim sistemleri gerekse farklı kuruluşlardan aldığı bilirkişi raporları ortaya çıkmasını sağlayan baba Büyükışık’ın savcılığa sunduğu verilerin yanı sıra savcılık, tespit edilen şüphelilerin ifadesine başvurdu.
Savcılık, uzun süren hazırlık soruşturması bitirdikten sonra şüpheliler Bilal Çelik, Hulusu Aras, Tayfun Çakmakçı, Ali Gölbaşı ve Hüseyin Kaya hakkında iddianame hazırlayıp mahkemeye gönderdi. Mahkeme de iddianameyi yasal süresi içinde inceleyip kabul etti.
Bu arada söz konusu dava dışında ilk soruşturma aşamasında görevlerini ihmal ettikleri gerekçesiyle kimi polisler ve jandarmalar hakkında da ayrı ayrı davalar devam ediyor.
Cinayet davası açılmasının şöyle bir önemi var; sürecin Büyükışık ailesinin aleyhine yürütülmesinde kimlerin hangi rolde bulunduklarının ortaya çıkma olasılığı var. Sanıkların verecekleri ifadeler ve bilgiler davanın seyrini değiştirebilir.
Ünlü aileye de iddianame geliyor
Bir önemli bilgi daha vereyim, savcılık katil zanlılarıyla ilgili davayı açtı. Ancak ikinci iddianamenin hazırlığı halen devam ediyor.
İkinci dosyanın baş şüphelileri ise, inşaat firmasının sahipleri Mehmet Münir Tanyer ile Mehmet Taylan Tanyer. Baba-oğul Tanyerler’in yanı sıra Onur Alp Saraç ve İhsan Gökmen Ellez hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nca “taksirle ölüme sebebiyet verme” iddiasıyla iddianame hazırlanıyor.
Bu hazırlığın davaya dönüşmesiyle birlikte cinayet gecesi ve sonrasında İzmir’de görevli üst düzey polis müdürlerinden kimlerin Tanyer Ailesi’ne destek olduğu, soruşturmanın intihar olarak kalmasına olanak sağladıkları netleşecek!
Bu satırların yazarının ilk kez 29 Ağustos 2023’te duyurduğu ve her aşamasını paylaştığı dosya hakkında Ethem Büyükışık’la telefonla görüştüm. Büyükışık, buruk bir mutluluk yaşıyor. Tek evladını yitiren bir baba olmanın acısıyla yaşadıklarını anlatıyor. Karşılaştığı güçlükleri hatırlıyor.
Adaletin yerini bulması için yedi yıl boyunca adeta bir dedektif gibi çalışıp katil zanlılarını ortaya çıkardı baba Büyükışık. Katillerin gerekli cezayı almasının, yitirdiği Dorukhan’ı geri getirmeyeceğini biliyor.
Yeri gelmişken; baba Büyükışık’ın, aynı dosya kapsamında bir başka süreci adli dosya ile birlikte yürüttüğünü belirteyim.
Bu dosya, olayın yaşanmasından sonra görevlerini ihmal ettikleri iddiasıyla aile tarafından haklarında Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) şikâyet edilen İzmir Adliyesi’ndeki yargı mensuplarına ait.
İntihar denilerek adliyede kapatılmak istenilen dosya yedi yıl sonra cinayete dönüştü.
Büyükışık Ailesi, dosyaya bakan İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili Muhammet Sağlam ve savcı Tayfun Koçoğlu hakkında somut deliller ışığında HSK’ya suç duyurusunda bulundu.
HSK, her iki yargı mensubu hakkında yapılan araştırma sonucunda suç işlemedikleri gerekçesiyle şikâyeti işleme koymadı!
Aile, HSK’nın bu kararına bir süre önce itiraz etti. Somut delilleri yineledi.
Dosyanın bu şekle dönüşmesi sonrasında HSK’nın, söz konusu iki yargı mensubu hakkında görüşünde ısrarcı olup olmadığı yakında belli olur, zaten.
* * *
HSK seçimi kulislerinde neler var?
Yargı sisteminin en üst katındaki HSK’da seçim heyecanı ve kulis hareketliliği devam ediyor.
Kurulun görev süresi haziranın ilk haftasında sona eriyor. Ayrıca, TBMM’nin seçeceği üyeler 20 Mayıs’taki genel kurul oturumunda belirlenecek. TBMM Genel Kurulu, Yargıtay’dan 9 aday arasından üç, Danıştay’dan üç adaydan bir ve öğretim üyeleri/avukatlar grubundan da üç adaydan birini HSK üyesi seçecek.
Tabii ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk derece yargıdan atayacağı üyeler var.
Yargı kulisleri epeyce hızlı. Birbirinden farklı bilgiler kulislere yansıyor. Deyim yerindeyse gün gün, saat saat gelişmeler ortaya çıkıyor.
Kulislerin yoğunlaştığı adreslerin başında MHP Genel Merkezi ile TBMM geliyor. AKP Genel Merkezi’nde tansiyon diğer iki adrese göre biraz daha düşük seyrediyor.
Bilindiği üzere, CHP ve Yeniyol grubunun, TBMM’deki alt komisyon toplantısında yaşananlar nedeniyle genel kurulda oy kullanmama eğiliminde olduğu biliniyor. Ancak son dakika da bir değişiklik olup olmayacağı salı günü anlaşılacak.
Gelelim, Balgat’taki MHP Genel Merkezi’nde yaşananlara.
HSK seçimleri nedeniyle MHP yönetiminde çatlak yaşandığı ifade ediliyor. Şöyle ki; Genel Başkan Yardımcıları Semih Yalçın ile İzzet Ulvi Yönter’in, Yargıtay 3. Ceza Dairesi Üyesi Hakan Yüksel’den yana destek verdiği, buna karşın diğer genel başkan yardımcılarından Fethi Yıldız’ın ise Yargıtay 1. Ceza Dairesi Üyesi İbrahim Temir’i destekliyor.
Yüksel ile ilgili dikkat çeken iki konu başlığı, Ergenekon soruşturmaları sırasında FETÖ’cü hâkim ve savcıların “Kozmik Oda” olarak bilinen TSK Seferberlik Tetkik Kurulu’nda yapılan aramaya katılan ekipte yer alması. Ayrıca Yüksel, Ankara’da faaliyet yürüten önemli bir hukuk ofisiyle yakın temasta olduğunun yargı camiası içinde bilinmesi.
MHP’nin AKP’ye göre daha etkin olduğu seçim kulislerinde, bir üyenin üzerine MHP’nin ikinci üyeyi de istediği yani hem Yüksel hem de Temir’in HSK’ya üye atanması yönünde görüş verildiği belirtiliyor.
Yargıtay’dan gelecek diğer güçlü ismin ise Mustafa Yapıcı olduğu ifade ediliyor. Yapıcı’nın AKP merkezli destek bulduğu kulislere yansıdı. Diğer adaylardan öne çıkanların başında Hakan Türkön var. MHP’nin tek adayda kalması halinde Türkön’ün HSK’ya girebileceği biliniyor.
İsimleri sürpriz olarak geçenler ise, Fuzuli Aydoğdu, Seyfi Han ve Ergün Şahin.
Bir diğer kulis bilgisine göre, mevcut HSK üyelerinden Birinci Daire Başkanı Halil Koç’un yeniden seçilme olasılığı arttı.
Koç’un yakın zamanda bürokraside yapılması planlanan yeni model içinde yer alacak “bakan baş yardımcılığı” kadrosuna getirileceği ve kadroyla yeniden HSK üyesi olabilme formülü üzerinde çalışma yürütüldüğü kaynaklarca ifade ediliyor.
Yanı sıra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk derece yargıdan yapacağı atamalar çerçevesinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Can Tuncay ile Beykoz Cumhuriyet Başsavcısı Barış Duman’ın isimleri kulislerde yer almaya devam ediyor.
Hatta Büyüteç’i kaleme aldığım dün öğle saatlerinde yeni bir bilgi daha yansıdı, kulislere.
Halen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in HSK üyesi olacağı, yerine de halen Adalet Bakan Yardımcılığı görevini yürüten ve aynı zamanda daha önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili görevindeki Mehmet Yılmaz’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olacağı bilgisiydi bu.
Ancak görüştüğüm kaynaklar, Gürlek’in İstanbul’da yürütülen adli soruşturmalar nedeniyle Ankara’ya çekilmesi olasılığının çok düşük olduğunu, şimdilik göreve devam edeceğine dikkati çekti.
Öte yandan, yaz kararnamesiyle ilgili mevcut HSK’nın çalışmaları son aşamaya geldi. Ülke genelinde alt derecedeki hâkim ve savcı atamalarının görevdeki kurul üyelerince, başsavcılık düzeyi ile müstemir yetki kararnamesinin ise yeni kurul üyelerince gerçekleştirileceği belirtiliyor.
Kararnameye ve HSK üyelerinin atanması süresine az kaldı. Her iki sürecin sonucunda oluşacak tablo, Cumhur İttifakı’nın resmini daha net ortaya koyacak.
/././
CHP'li vekil rakamları açıkladı: Vatandaş saniyede 271 bin lira vergi ödemiş!
CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Yılın ilk dört ayında; vatandaşlarımız saniyede 271 bin, günde 23 milyar, ayda 1 trilyon lira vergi ödedi. Kamu ise saniyede 409 bin 887 lira, günde 35 milyar lira, ayda da 1 trilyon 62 milyar lira harcama yapıyor” dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda dün yapılan oturumda söz alarak bütçe gerçekleşmesi hakkında konuşan CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, vatandaşın ödediği vergilere ve kamunun harcamalarına dikkati çekti. "Ekonomi her geçen gün irtifa kaybediyor, bunun sorumlusu iktidar ise duruma seyirci kalıyor" diyen Akay, "İktidarı uyarıyoruz; bütçe disiplini kontrol dışına çıktı. Yılın ilk dört ayında kamu harcamaları 4 trilyon 249 milyar, kamu geliri ise 3 trilyon 364 milyar olarak gerçekleşti; bunun 2 trilyon 810 milyarı vergi geliri" ifadelerini kullandı.
"Vatandaş saniyede 271 bin lira vergi ödedi"
CHP'li Cevdet Akay, şöyle devam etti: "Vatandaşlarımız saniyede 271 bin, günde 23 milyar, ayda 1 trilyon liraya yakın vergi ödedi. Kamu ise saniyede 409 bin 887 lira, günde 35 milyar lira, ayda da 1 trilyon 62 milyar lira harcama yapıyor. Faiz gideri 724 milyar oldu, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 98 artış yaptı.
Buradan iktidara sesleniyorum; bir an önce rasyonel politikalara geçin, siyasi operasyonlara son verin, emekliyi, asgari ücretliyi, tüm çalışanları, çiftçiyi, esnafı, KOBİ'yi rahatlatacak uygulamaları hayata geçirin.”
***
Krediyle ev alan, 2 ev parasını faize ödüyor; 10 milyon liralık konut için vatandaş 224 bin lira taksit ödemek zorunda
Konut kredisinde faizler yüzde 3’ü aştı. Dar gelirlilerin ev sahibi olması hayâl hâline gelirken, üst gelir grubundakiler de taksit ödeyemez duruma geldi.
Nefes gazetesinde yer alan habere göre; Türkiye'de konut kredisi ile ev sahibi olmak isteyenler, yüksek faizi göze almak zorunda kalıyor. Konut fiyatlarında 5-6 yılda yaşanan ortalama 13-15 kat artış yüzünden, iyi gelire sahip kesim de ev alamaz hâle geldi. Alınacak ev için yüzde 25 peşinatı olanlar dahi, kalan yüzde 75’lik bölüm için kullanılan aylık yüzde 2.89 faizli kredi ile bugünkü ev fiyatının 2 katını faize ödüyor.
Oysa 5 yıl önce, yani haziran-temmuz 2020’de sunulan aylık yüzde 0.69 faizli kredi imkanı tekrar sunulmuş olsa, vatandaş, 5 milyon liralık konut için kullanılan 3 milyon 750 bin lira krediye 9 milyon 695 bin lira değil 1 milyon 776 bin lira faiz ödeyecekti. Aynı şekilde 112 bin TL yerine 46-47 bin TL taksit ödenecekti. Mevcut faiz oranıyla, kullanılan 3 milyon 750 bin TL kredide toplam geri ödeme 10 yıl sonunda 13 milyon 445 bin lirayı geçiyor.
Bugün; İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerde 4 kişilik bir ailenin, merkezi sayılacak semtlerdeki yeni bir binada 10 milyon liranın altında 3+1 daire bulması mümkün değil. Merkezde, 1999 depremi öncesi binalardaki 3+1’lere bile 45-50 bin lirayı bulan kiralar isteniyor. 10 milyon liraya ev almak isteyen ortanın üstü gelir seviyesindeki kesim, yüzde 25 peşinatları hazır olsa bile, 120 ay vadeli 7,5 milyon liralık krediye 224 bin 89 TL taksit ödemek zorunda kalıyor.
7,5 milyon TL krediyi bugünkü yüzde 2.89 faizle bankadan kullandığınızda 10 yıl sonunda yaklaşık 19,4 milyon lirayı faize ödüyorsunuz. 10 yılda toplam ödeme de 26 milyon 890 bin 687 lirayı buluyor.
5 yıl önceki yüzde 0.69’luk faiz kampanyasındaki gibi kredi imkanı olsa, 224 bin 89 TL TL yerine 92 bin 100 TL taksit ödenecekti. Faize ise 10 yıl sonunda ev fiyatının 2 katı değil, 3 milyon 553 bin TL ödenecekti.
***
T-24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder