Taş Yapı’nın sahibi ‘rüşvet’ demişti, gerçek ortaya çıktı: İşte o belgeler
Şişli’nin göbeğine her biri 37 katlı 4 tane rezidans dikmeye çalışan Taş Yapı’nın sahibi Emrullah Turanlı, tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu ve Resul Emrah Şahan’ı ‘çetecilikle’ suçladı. Bunu da Ekol TV’de geçen hafta canlı yayında yaptı. Bir takım belgeler gösterdi ve yasa dışı şekilde ‘ceza kılıfı’ altında kendinden 100 milyon dolar istendiğini ileri sürdü. Açık açık Şahan’ı da ‘irtikapla’ itham etti.
Peki gerçek öyle mi? İddiaların dayandırıldığı belgelerde ne yazıyor?
Turanlı’nın açıklamalarından sonra halktv.com.tr söz konusu belgelere ulaştı. ‘Rüşvetin belgesi’ olarak sunulan evraklar ilgili tüm kurumlarda bulunan, belediyenin resmi tutanaklarını içeren, mahkemeye sunulmuş para cezalarından oluşuyor.
Peki söz konusu para, Turanlı’nın ileri sürdüğü gibi ‘ceza kılıfı’ altında istenen bir rüşvet mi? Yoksa, yasalara göre belediyenin yapması gereken bir işlemin sonucu mu?
Gelin resmi belgelerden adım adım inceleyelim şimdi.
***
Öncelikle Turanlı’nın iddia ettiği gibi konu sadece CHP’li belediye ile arasındaki bir mesele değil. Taş Yapı’nın heyula gibi rezidanslarına karşı Şişlililer neredeyse 10 yıldan fazla süredir mücadele ediyor. Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası ve pek çok gönüllü avukat, uzman da davalar açtı. Belediyenin dava sayısı tam 16.
Bugüne kadar yürütmeyi durdurma kararları verildi, inşaat mühürlendi vs..
Yani ortada Turanlı-belediye arasında yaşanan bir kavga yok. Üstelik İmamoğlu 2019, Şahan 2024 yerel seçimlerinde iş başına geldi. Taş Yapı’nın projesi ise çeyrek asrı buluyor.
BELEDİYE HAYATİ EKSİKLİKLER TESPİT ETTİ
Şişli Belediyesi geçen yıl projenin inşaatını denetledi. 26 Nisan 2024 tarihli 003928 Sayılı 1 No’lu Yapı Tadil Tutanağı ile eksiklikler kayıt altına alındı. Ardından Şişli Belediye Encümeni’nin 9 Mayıs 2024 tarihli 2024/199 sayılı kararı ile Taş Yapı’ya, 967 milyon 56 bin 966 lira 67 kuruş idari para cezası kesildi.
Ceza size fazla mı geldi? Hemen mahkeme kararına bakalım. Yanıtı orada.
Turanlı karara itiraz etti. İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde yürütmeyi durdurma ve iptal davası açtı. Gerekçe olarak da ihtilafa konu parseller için şirketin ‘iksa ruhsatı’ aldığını, yetkinin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda bulunduğunu, söz konusu ‘iksa ruhsatının’ belediyeye bildirilmesine rağmen yasa dışı şekilde ceza kesildiğini ileri sürdü.
Bu arada ‘iksa ruhsatı’ şu demek: Temel açma sırasında zeminin ve yapı inşaatı alanının özelliklerine göre ilk kazı aşaması olan derin kazı sırasında iksa sistemleri kullanılır. İksa sistemleri, genellikle yeraltı suyu geçemeyen ve kuru olan zeminlerde kayma riskini ortadan kaldırmak için uygulanır.
Belediye ise yasaya göre yetkinin kendilerinde olduğunu hatırlatıp, ‘iksa ruhsatı’nın da gönderilmediğini belirtti. Belediye ne tür yanlışlıklar tespit etti?
Doğrudan yapı tadil tutanağından aktaralım:
“İstanbul ili, Şişli ilçesi, Merkez Mahallesi, 10619 ada, 3 parsel sayılı taşınmazda yapılan yapıdaki incelemede kazık çapının 80 cm olması gerekirken 100 cm olarak, etriye aralıklarının 12/10 cm olması gerekirken 10/15 cm olarak imal edildiği, kazı çapı 80 cm olan kazıklarda, etriye aralıklarının 12/10 cm olması gerekirken 10/15 cm aralıkla imal edildiği…”
BİLİRKİŞİ DE HAKLI BULDU
Mahkeme konunun teknik olması sebebiyle bilirkişi tayin etti. Heyet inşaat alanında incelemeler yaptı ve mahkemeye şu görüşü sundu:
“Dava dosyasına sunulan aykırılıklara ilişkin fotoğraflarda etriye aralıklarının 10 cm olması gerekirken 19-20 cm olduğu görülmektedir. Bu haliyle söz konusu etriyelerin doğrudan kazıkların taşıyıcı sistem güvenliğini sağlayan bileşenlerden olması nedeniyle en azından bu unsur yönünden yapı tadil tutanağında belirlenen tespitin teknik açıdan uygun olduğu değerlendirilmektedir.”
Haliyle bilirkişi de belediyeyi teknik konularda haklı buldu.
Şimdi Turanlı’nın “100 milyon dolar istediler” derken kastettiği para cezasının nasıl hesaplandığını mahkemeye sunulan bilirkişi raporundan okuyalım…
Bilirkişi, İmar Kanunu’nun ilgili maddelerine göre para cezasının nasıl hesaplandığını en ince ayrıntısına kadar anlatıyor. Ve sonunda tek tek hesap yapıp cezasının yasal tutarını 963 milyon 703 bin 11 lira 60 kuruş olarak buluyor. Özetle bilirkişinin hesabı ile belediyenin hesabı arasında yalnızca 3 milyon 353 bin 955 lira 7 kuruş fark bulunuyor.
Mahkeme ne karar veriyor?
Eksiklikler dolayısıyla 3194 sayılı yasa uyarınca imar cezası verilmesi gerektiğinin açık olduğu belirtilirken, sadece cezanın dayandırıldığı madde hatalı bulunuyor. Bu yüzden cezanın yürütmesinin durdurulmasına, yapı tadil tutanağının iptali isteminin reddine oy çokluğu ile karar veriliyor. Bir üye karara itiraz ediyor.
Dolayısıyla mahkeme kararından da anlaşıldığı gibi belediyenin ceza kesmesi ve kesilen cezanın tutarı yasal gereklilik. Mahkeme kararında uzun uzun teknik açıklama yapılıyor ama cezanın yürütmesinin durdurulmasının sebebinin, cezanın yasa dışı olması değil fiilen ortada bir yapı olmadığı için hesaplamanın dayandırıldığı maddenin uygun bulunmadığını tekrar edelim.
BELEDİYE DOĞRUDAN YETKİLİ
Gelelim Turanlı’nın diğer iddiasına. Belediyenin yetkisi yok mu?
Bir kez daha mahkeme kararına bakıyoruz. Orada aynen şu yazıyor:
“Her ne kadar davacı (Turanlı) tarafından yapı ruhsatının Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca veriliği, dolayısıyla denetimin de aynı idarece yapılarak para cezasının bu idarece kesilmesi gerektiği, belediyenin bu alanda yetkisinin bulunmadığı iddia edilmişse de; 3194 Sayılı yasanın 5. maddesi ilgili idare olarak belediyelerin belirtildiği, 32. maddesinde imara aykırı durumun belediyelerce tespit edilerek yapı tadil tutanağı tutulacağının hükme bağlandığı, para cezasına dair aynı kanunun 42. maddesinde de cezanın belediye encümenince verileceğinin hüküm altına alındığı, dolayısıyla imara aykırılıklarla ilgili olarak birinci derecede belediyelerin yetkili olduğu…”
5 YILDIR İZİNSİZ KULLANIYOR
Turanlı’nın ‘irtikap’ iddiasını dayandırdığı diğer konu da ecrimisil cezası. Onu da inceleyelim…
Denetim yapıldığında Taş Yapı’nın belediyeye ait iki farklı alanı inşaat alanı olarak izinsiz kullandığını da belirliyor. Bunu da 24 Temmuz 2024 günü tutanak ile tespit ediyor. İzinsiz kullanılan ilk alan 6429,13 m2. Ve Taş Yapı’ya bu alanı 24 Temmuz 2019 gününden beri izinsiz kullandığı için her yılın rayiç bedeli üzerinden 5 yıllık toplam 471 milyon 43 bin 860 lirs 34 kuruş ecrimisil bedeli çıkarılıyor. 1483,49 m2 olan ikinci alan için ise 108 milyon 691 bin 44 lira 73 kuruş ecrimisil kesiliyor. Turanlı bunu da mahkemeye taşıyor ve bilirkişi ilk alan için cezayı 66 milyon 180 bin 174 lira 44 kuruşa, ikinci alan için 18 milyon 47 bin 248 lira 90 kuruşa düşürüyor.
Olay böyle işte. Son olarak şunu da hatırlatmak lazım. Sayıştay, yıllardır denetlediği belediyeleri imar konusunda yetkilerini kullanmamakla, ecrimisil bedellerini almamakla eleştiriyor. Kısaca Şişli Belediyesi, Sayıştay’a göre Turanlı’nın inşaatını denetlemese ve kamunun hakkı olan ecrimisil parasını almasa suç işlemiş olacaktı.
/././
Pes dedirten tablo: ‘Baz’ suç, ‘masa’ masum!
Bir türlü kamuoyunu ikna edecek somut delil sunamayınca şimdi de ‘baz istasyonu sinyallerine’ umut bağladılar. Son olarak “İmamoğlu örgütünün medya ayağı” iddiasının dayanağı olarak gazeteciler Barış Pehlivan, Nevşin Mengü, Ruşen Çakır, Yavuz Oğhan ve Bahar Feyzan’ın baz sinyalleri ortaya atıldı. Farklı zamanlarda, farklı mekanlarda bulundukları sırada telefonlarının, İBB soruşturmasında yer alan Murat Ongun ve Emrah Bağdatlı’nın telefonu ile aynı bazdan sinyal vermesi, ‘gizli toplantıların’ büyük kanıtı diye sunuldu.
Gazeteciler bahsedilen tarihlerde nerede olduklarını açıklamak zorunda kaldılar…
Oysa Yargıtay kararlarında böyle bir delilin güvenilir olmadığı vurgulanıyor. Özellikle İstanbul gibi milyonlarca insanın yaşadığı kentte aynı baz istasyonunda on binlerce telefonun sinyal vermesinin normal olduğu ifade ediliyor. Sinyallerin çapı 2 kilometreyi buluyor. Yani siz İBB merkezinin bulunduğu semtten geçtiğiniz vakit, sinyal sebebiyle Ekrem İmamoğlu ile görüşmüş sayılabilirsiniz!
Nitekim bu konudaki en çarpıcı olay Osman Kavala davasıydı. Kavala’nın darbeci olduğunun kanıtı olarak Henry Berkey ile telefonlarının aynı baz istasyonunda sinyal vermesiydi. Kavala’nın avukatları somut karşı delillerle iki ismin hiç karşılaşmadıklarını ispat ettiler. Lakin ‘darbeci’ suçlamasında sonuç değişmedi.
Peki maksat nedir? Neyi amaçlıyorlar?
***
Açık ki, muhalif kesimlere dair yargıda bir ‘usul’ yerleştirilmeye çalışılıyor. Ayşe Barım’ın darbecilikle suçlandığı yeni Gezi davasında da menajerin oyuncusu, gazetecinin haber kaynağı ile telefonda konuşması ‘suç delili torbasına’ atıldı.
Buna karşın bırakın baz sinyallerini, iktidar yanlılarının tescilli suçlularla ve çete davalarında yargılananlarla beraberce yedikleri-içtikleri yemek masaları herhangi bir soruşturmanın konusu dahi yapılmadı.
Öyle ki, yargı sadece yakın zamanda ortaya çıkmış şu fotoğrafların peşine düşse pek çok suç ağını ve bağlantılarını ortaya çıkarabilirdi.
Elbette tartışılan yüzlerce fotoğraf çıktı bugüne kadar. Gelin olay yaratan meşhur masa fotoğraflarının bazılarını hatırlayalım…
KUZU-UYUŞTURUCU BARONU ZİNDAŞTİ
19 Ekim 2018’de uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti, nöbetçi savcılık tarafından serbest bırakıldı. Skandal ortaya çıkınca yeniden yakalama kararı çıktı ama Zindaşti kayıplara karıştı. Bu tahliyede 2020’de yaşamını yitiren AKP’li Burhan Kuzu’nun hakimlere baskısının etkisi olduğu iddia edildi. Kuzu, “Zindaşti’yi tanımadığını” açıkladı. Ama 4 Mart 2019’da Cumhuriyet gazetesinden Zehra Özdilek, Kuzu’nun tanımıyorum dediği Zindaşti’yle aynı masada oturduğunu gösteren bir fotoğrafa ulaştı. Kuzu bu sefer şu açıklamayı yaptı: “Bu adam 7 sene önce bana geldi. Bir yemek yedik. O fotoğraf o yemeğin fotoğrafı. ‘Vatandaşlık almak istiyorum. Yardımcı olsanız’ dedi. Ben ‘Oluruz’ dedim. Yatırım yapacak bir adama o zaman milletvekiliydim niye yardımcı olmayayım.” İş büyüyünce Kuzu, “Bunlar FETÖ kumpası” diye çıkıştı.
SOYLU-THODEX VURGUNCUSU ÖZER
Fotoğraf konusunda arşivi hayli zengin olan eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ‘masalarını’ seçmek güç. Bir ara neredeyse kamuoyunun gündemine gelmiş neredeyse her suçlu ile fotoğrafı çıkıyordu. Bunlardan bir tanesi de kripto borsası vurgunu yapan Faruk Fatih Özer’di. Özer, Thodex adlı kripto borsasının içini boşaltıp milyarlarca lirayı bulan bir vurgun yapmıştı. Olaydan hemen sonra Özer ile Soylu’nun makamında buluştuğunu gösteren fotoğraflar çıkmıştı.
AĞAR-KARA PARACI VE MAFYA
Bir dönem Türkiye’nin baş gündemi olan iç içe geçmiş kara para, otele çökme, marina kavgası davalarında ortaya çıkan bir fotoğraf da hafızalarda. Mehmet Ağar’ın, kara para aklama ile suçlanan ve hala ABD’de olan Sezgin Baran Korkmaz, Yalıkavak Marina olayının baş aktörü ve bir süre FETÖ’den hapis yatan Mübariz Mansimov ile Korkmaz’ın parasını akladığı ortaya çıkan Ermeni mafyası Levon Termerdziyan ‘düğün masasında’ buluşmuştu. Ayrıca Korkmaz’ın el konulan özel jetiyle Ağar ve Soylu dahil pek çok siyasetçi seyahat etmişti.
JANDARMA KONUTANI-CİNAYET FAİLİ ÖZTÜRK
Pek çok suç faili ve aranan kişilerle fotoğrafı çıkan bir isim de eski Jandarma Genel Komutanı Arif Çetin’di (sağdan ikinci). Özellikle cinayetten 8 yıl hapis cezası alan, Gürcistan’a kaçıp orada yaşayan, uyuşturucu ve yasa dışı bahiste adı sık geçen Galip Öztürk ile verdiği fotoğraflar olay olmuştu. Çetin hem makamında üniforması ile Öztürk’ü ağırlamış daha sonra da Öztürk’ün evine ziyarete gitmişti. Çetin geçen yıl yaş haddinden emekli oldu ve şu anda Ekol TV’nin yönetiminde yer alıyor.
HAKİM-CİNAYET FAİLİ ÖZTÜRK
Kaçak Galip Öztürk ile fotoğrafı çıkanlardan birisi de Samsun Adalet Komisyon Başkanı Hakim Kemal Alver’di. 2020 yılında sosyal medyaya düşen bir fotoğrafta cama yansıyan görüntüsü ele verdi Alver’i. Hemen hakkında çıkan haberlere jet hızıyla engel getirdi. Ancak HSK hakkında inceleme başlattı ve görevinden alındı. Alver yaptığı açıklamada, " Kızım, Öztürk'ün şirket avukatlığını yapmaktadır. Kızımın şirketle ilgili Öztürk ile görüşmesi gerekiyordu. Kızımı tek başına Gürcistan'a göndermemek için kendisine eşlik ettim" demişti.
FALYALI-SUSURLUKÇU HALUK KIRCI
KKTC’de 2022’de öldürülen uluslararası kara para aklayıcısı ve bahis baronu Halil Falyalı da Türkiye’den çok sayıda ünlü sima ile çekilmiş fotoğrafları ile gündem olmuştu. Bunlardan bir tanesi de 1978’de 7 TİP’li genci öldüren, Susurluk çetesinin mensubu Haluk Kırcı ile olanıydı. Bunun dışında MHP Milletvekili Saffet Sancaklı, şarkıcı Yavuz Bingöl, dizi oyuncusu Oktay Kaynarca ile olan fotoğrafları da yayınlanmıştı.
ŞİMŞEK-İHALE KRALI VE YENİDOĞAN FAİLİ
Son fotoğraf yeni çıktı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, bakan olmadan önce çekildiğini açıkladığı bir yemek fotoğrafında Ulaştırma Bakanlığı’ndan kısa sürede 10.9 milyar lira ihale alan Ekpet İnşaat’ın Tönetim Kurulu Başkanı Selman Reşitoğlu, Şimşek’in Londra’da beraber gayrimenkul şirketi kurduğu Abdurrahman Reşitoğlu ile ‘yenidoğan çetesi’ olarak anılan davada yer alan bir hastanenin ortağı Gürkan Dölekli yer alıyor. Fotoğrafla ilgili yapılan açıklama da “Ekonomi programına sabotaj” diye geçiştirildi.
***
Gazetecilerin yolda yürürken, kafede otururken, AVM’te alışverişte veya konser izlerken telefonlarının sinyal verdiği baz istasyonlarına bakıp çete arayanlar, şu fotoğraflarla ilgili tek bir soruşturma açmadılar. Yani muhalife yolda yürümek bile yasak, iktidar yandaşına her türlü masaya oturmak serbest. Meselenin özü bu…
/././
‘İhale kralı’ Şimşek’in ortağı çıktı
Kamu ihaleleri sayesinde jet hızıyla zenginleşmenin en çarpıcı fotoğraflarından birisini Pazartesi günü Nefes Gazetesi manşetinden yayınladı. ‘İhale Kralı’ başlığıyla verilen haberde, Ulaştırma Bakanlığı’ndan 10.9 milyar liralık yol ihaleleri alan Ek-Pet İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı Selman Reşitoğlu’nun zenginliğini sosyal medyada nasıl sergilediği anlatılıyordu.
Haber tam anlamıyla dönemin ruhunu yansıtan bir fotoroman gibiydi. Selman Reşitoğlu kah özel jetinde çiğ köfte partisi yapıyor, kah milyon dolarlık otomobilini, yatını, helikopterini, saray gibi evini sergiliyordu. Haberden sonra sosyal medya hesaplarını ‘gizliye’ çevirdi.
Ancak aynı gün sosyal medyaya çok tartışılan başka bir fotoğraf daha düştü. Selman Reşitoğlu, Londra’da akşam yemeğinde çekilmiş bir fotoğraf daha paylaşmıştı. Masada Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Selman Reşitoğlu, ‘yenidoğan çetesi’ davasında adı geçen TRG Hospital’in ortaklarından Gürkan Dölekli bulunuyordu.
Haliyle kamuoyu, Şimşek’in bu isimlerle nasıl bir ilişkisi olduğunu merak etti.

Aslında yanıt yine fotoğrafta gizliydi. Zira orada, ismi haberlerde geçmeyen birisi daha vardı. Bu kişi, Abdurrahman Reşitoğlu’ydu. Selman Reşitoğlu’nun amcası. Aralarında sadece kan bağı yok. Milyarlarca lira yol ihalesi alan Ek-Pet İnşaat’ın yarısı ona ait. Yani ihaleleri amca-yeğen beraber topluyor. Selman Reşitoğlu da verdiği röportajlarda şirketin amcası sayesinde bugünlere geldiğini özellikle vurguluyor.
Gelelim Abdurrahman Reşitoğlu ile Mehmet Şimşek’in ilişkisine…
İNGİLTERE’DE ORTAK ŞİRKET KURDULAR
Elbette Batmanlı olmanın getirdiği hemşerilik bağı bulunuyor. Yıllardır tanışıyorlar. Lakin Mehmet Şimşek ile ihale kralı Abdurrahman Reşitoğlu arasındaki ilişki de sadece hemşerilik ile sınırlı değil. İkisi aynı zamanda ortak.
Mehmet Şimşek, AKP’deki bakanlık kariyeri bittikten sonra Londra’ya dönmüştü. 5 Ağustos 2021 yılında Reşitoğlu ile yüzde 50-50 ortaklık ile London RS Proporties adlı şirketi kurdu. Şimşek yönetim kurulu üyeliğinden 9 Ağustos günü ayrıldı. Fakat ticaret sicil kayıtlarında ortaklığı hala ‘aktif’ görünüyor. London RS Proporties’in tek yöneticisi olarak ise Abdurrahman Reşitoğlu kayıtlı.
Selman Reşitoğlu, daha önce sık sık Şimşek ile amcasının bulunduğu fotoğrafları da sosyal medya hesabından paylaşmış. Pek çoğu Londra’da ortak şirket kurdukları döneme ait. Amca Reşitoğlu Katar’da da iş yapan birisi. Doha Büyükelçisi Mustafa Göksu da geçen yıl kendisini ziyaret eden Ek-Pet CEO’su Abdurrahman Reşitoğlu’nu resmi sosyal medya hesabından duyurmuştu.

Bu arada Şimşek ve Reşitoğlu’nun şirketinin ilk müdürü olan Hakan Camuz da epey tanıdık. Peki nereden hatırlıyoruz Camuz’u?
ŞİRKET MÜDÜRÜ KATAR SKANDALINA BULAŞTI
Camuz’un adı ‘Katar Gate’ olarak anılan ve 2022 Dünya Kupası’nın Katar’a verilmesi için AP vekillerine rüşvet dağıtıldığına ilişkin soruşturmada geçti. DW Türkçe’den Serdar Vardar, Brüksel’deki dava dosyasının belgelerine ulaşıp detaylı bir özel haber yayınlamıştı. Gözaltına alınan ve skandalın baş sanığı olan İtalyan politikacı ve eski AP Milletvekili Antonio Panzeri'nin de yardımcısı olan Francesco Giorgi, rüşvet trafiği için İtalya'da Equality adında paravan şirket kurduklarını söyleyerek, “Hakan'a ve adını hatırlamadığım İngiltere'deki şirketine başvurmayı öneren Filistinli'ydi” diyordu.
Kastettiği kişi Camuz’du. Bilal Erdoğan'ın da bir dönem yasal sözcülüğünü üstlenmişti Camuz. İngiltere'de Stoke White LTD adında bir hukuki danışmanlık şirketi bulunuyor. Dosyadaki iddialara göre, Camuz'un yöneticisi olduğu şirket Equality’ye para transferleri yaptı. Paravan şirketin hesaplarını inceleyen yetkililer, Camuz'un yanı sıra Türkiye'den başka bir şirketin daha Equality'e para yolladığını tespit etti. Bu şirket de İstanbul Fatih'te 2016'da Filistin uyruklu Hamza A. F. Harara tarafından kurulan Team Organizasyon Basın Yayın Ticaret’ti.
Ayrıca 2014’te ilk olarak ABD'de kurulan TURKEN Vakfı'nın İngiltere temsilciliği de 2015’te Camuz'un firmasının adresinde kuruldu. Vakfın İngiltere temsilciliğini 2019'a kadar Camuz yürüttü. DW’nin o dönem görüştüğü Camuz, Equality'ye ödemeler yaptığını kabul ederken, Katar lehine rüşvet parası sağladığını ise reddetmişti. Camuz, London RS Properties gayrimenkul şirketinde kısa süre direktörlük yaptığını, Şimşek ile ‘dost’ olduğunu da anlattı.
Şimşek ise DW Türkçe'nin konuya ilişkin sorularına hiçbir zaman yanıt vermedi.
'ORTAKLIK BİR MÜLK ALIMI İÇİN'
Şimşek’in yakın çevresi söz konusu ortaklığı doğrularken, Abdurrahman Reşitoğlu il eskiden beri tanıştığı, söz konusu ortaklığın ise 163 metrekare bir mülk edinilmek için yapıldığını söyledi. Diğer konular ile Şimşek’in hiçbir ilgisi olmadığı, edinilen mülkün de mal varlığında gösterildiği ifade edildi.
/././
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder