Bugün milyonluk efsanelerden olan Mini Cooper’ın tasarımcısının İzmirli olduğunu biliyor musunuz? -Berna Abik/T24-

 

Yolda süzülen bir Mini Cooper görürseniz, kırmızı ışıklarda camınızı indirip sürücüsüne “Vay hemşerim benim!” diyerek otomobilinin kısa tarihini anlatabilirsiniz.

Alec Issigonis Mini Cooper tasarımcısıyla birlikte


M.Ö 3500 yıllarında tekerleği bulan ilk insan, bugün milyonlarca liraya satılan otomobillere ilham olduğunu öğrense herhâlde patent başvurusunu kaçırdığı için saçını başını yolardı.

Tekerleğin çömlek tornasından yol taşlarına uzanan devrimsel serüvenine karşın, ilk hangi koşullarda doğduğu arkeologların zihnini hâlâ kurcalayan bir gizem olsa da mucidinin sessiz isyanı binlerce yıl boyunca yankılanıp dünyayı teker teker dolaştı ve hatta Türkiye’nin Ege kıyılarına kadar ulaştı…

Gerçekten de insan; ısıtmalı deri koltuklu, park kameralı ve hatta sürücüsüz otomobiller için milyonlarca lirayı 24 aya bölüp ödemeye nasıl gelindiğine hayret ediyor.

Mini’nin tasarımcısının zeytinyağı müzesiyle yolu nasıl kesişti?

Türkiye’nin ‘ilk arabası’ dendiğinde yapılan ilk otomobil 1961’de ‘Devrim’ olarak doğdu; satın alınabilen ilk yerli otomobil  ‘Anadol’ da 1966’dan itibaren bayilerdeydi.

Yazının başlığındaki meseleye gelecek olursak…

Tarih başka türlü seyretseydi Devrim’den ve Anadol’dan daha önce Mini Cooper, 1959 yılında İngiltere’de değil Türkiye’de direksiyon sallayabilirdi. Gerçi Karl Marx’a ihtimal yanlış atfedilen sözde dendiği gibi "tarihte ne olmuşsa, başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur" ama hayal kurmak da güzel.

Mini Cooper Türkiye’de üretilmediyse de tasarımcısı bir İzmirli. Ve bu ikonik tasarımın sahibine Urla’daki bir zeytinyağı müzesinde rastlayacağımı hiç düşünmezdim.

Davetli olarak katıldığım Urla Gastronomi Film Festivali’nin açılışı, Köstem Zeytinyağı Müzesi’nde yapıldı. Web sitesinde ‘Dünyanın en büyük zeytinyağı müzesi’ olduğu duyurulan müze gerçekten ilgi çekici. Kurucuları, amaçlarının bugüne kadar kullanılmış tüm zeytinyağı ezme sistemlerinin bire bir ölçekte müze içinde yer almasını sağlamak olduğunu söylüyor.

Müzede hızlı bir turla geçmişten bugüne zeytinyağı sıkım yöntemleri anlatılırken, yukarıda gördüğünüz buhar gücü ile çalışan zeytinyağı fabrikası önünde bir bilgi öylece önüme düşüverdi:

“Gördüğünüz kazan ve makineler Köstem Zeytinyağı Müzesi tarafından onarılmış ve dönemin zeytinyağı fabrikasını bire bir yansıtacak şekilde yeniden kurulmuştur. Sistemin merkezinde yer alan buhar kazanı, 1886’da üretilmiş orijinal bir kazandır. Bu kazanları Issigonis ailesi İzmir Alsancak’taki fabrikalarında üretiyordu. Ailenin oğlu Alec Issigonis de Mini Cooper’ın tasarımcısıdır.”

Müzelerde sergilenen eserin/ürünün bir hikâyesi olduğunda daha ilgi çekici olduğu bir gerçektir.

İtiraf edeyim: Ben de bu buhar kazanının hikâyesini dinlediğimde; Alec Issigonis’in olsa olsa o şirkette çalışan sıradan bir eleman olduğunu düşündüm. Mini’nin web sitesine girip baktığımda ise 66 yıldır ana stilinden ödün vermeyen bu tasarımı baştan sona bizim Alec’in yaptığını gördüm.

Kim bu İzmirli Issigonis ailesi?

Alec’in dedesi Demosthenis Issigonis birinci kuşak Rum Ortodoks kökenli bir mühendis. 1830’lu yıllarda Paros Adası’ndan Smyrna’ya yani İzmir’e taşındı.

Osmanlı’daki ilk demiryolu çalışması olan ve İngilizlerin Anadolu’da yapımını üslendiği İzmir-Aydın hattında çalıştı. Burada İngilizlerin takdirini toplayarak Britanya vatandaşlığı aldı.

1854 yılında da İzmir’de makine/tersane işletmesi kurarak bölgenin ilk büyük özel sanayi tesislerinden birini yönetti. Köstem Zeytinyağı Müzesi’ndeki buharlı kazanın ilk hikâyesi, Demosthenis Issigonis sayesinde böyle başlıyor işte.

Fabrikanın bir gazetedeki ilanı:
D. Issigonis Fabrikaları, 1854’te Kuruldu, Anadolu’nun En Eski ve En Büyük Sanayi Kuruluşları

Demorthenis’in oğlu Constantine ise, 1872’de babasının göç ettiği İzmir’de doğdu. Londra’da mühendislik okuduktan sonra İzmir’e dönüp aile tersanesini büyüttü. Bu sırada Bavyeralı Hulda Prokopp ile tanışıp evlendi. 

Ve takvimler 1906’yılının 18 Kasım’ını gösterdiğinde yıllar sonra ‘Sir’ ünvanını da alacak olan Alexander Arnold Constantine ‘Alec’ Issigonis doğdu.

Pasaport İngiliz, köken Rum, doğum yeri İzmir. Yani yağlı boyoz, sakızlı kurabiye ve yanında five o’clock tea.

Alec Issigonis

Aileye ait evin, fabrikanın da bulunduğu alan olan Darağaç (Umurbey Mahallesi) bölgesinde olduğu düşünülüyor. Hatta Darağaçlılar aileyi anmak ve tarihi yaşatmak için bir eve bilgilendirici ‘sanatsal tabela’ yapmışlar.

Ancak Alec 16 yaşına geldiğinde, Kurtuluş Savaşı’nın da etkisiyle ailesi göç etme kararı aldı. 1922 yılında ilk önce Malta’ya (burada baba Constantine hayatını kaybeder), sonra da 1923 yılında İngiltere’ye gittiler.

Matematik sınavlarında üç kez başarısız oldu, yüksek lisansa kabul edilmedi

İngiltere’de yeni bir hayata başlayan Alec Issigonis, 1925 - 1928 yılları arasında Londra’da Battersea Polytechnic’te mühendislik okudu. Mekanik çizimde kendini geliştirdi ancak matematik sınavlarında üç kez başarısız oldu. Nihayet diplomasını aldı, ancak bu sefer de yüksek lisansa kabul edilmedi.

İhtimal bir KPSS sınavı ile vaktini harcamak istememiş olacak ki 1928 yılında, Londra’da bir mühendislik firması olan Gillett tasarım ofisinde ilk işine başladı.

Beş yıl sonra da Coventry’de yer alan Humber Ltd’deki çizim ofisine katılmaya davet edildi.

Genç yaşlardan itibaren bir otomobil üreticisi olmayı hayal eden Alec Issigonis, bu süre içinde bir arkadaşıyla birlikte özel bir sprint yarış otomobili tasarımına başladı.  

Alec 30 yaşına geldiğinde, William Richard Morris’in sahip olduğu Morris Mühendislik Departmanı’nda çalışmaya başladı ve burada Morris Minor otomobil üretimi ile ilk başarısını kazandı.

Morris Minor

Morris ve Sir Herbert Austin’in şirketi Austin, 1952 yılında British Motor Corporation’ı (BMC) kurmak için birleşince Issigonis şirketten ayrılmaya karar verdi, ancak daha sonra ilk büyük buluşunu gerçekleştirdiği British Motor Corporation’a geri döndü.

Yoksulluktan çıkan yumurta yemeği ‘çılbır’ gibi petrol yoksunluğundan çıkan bir araba

Otomobillerin çalışması için en önemli ihtiyaçlardan birinin petrol olduğunu ‘Devrim’ arabası tecrübemizden de biliyoruz. İngiltere için de önemli bir petrol kaynağı olan Süveyş Kanalı’nın el değiştirmesinden sonra, adada ciddi bir petrol krizi yaşandı.

Her krizin bir kazananı olduğu gibi Alec Issigonis’in de kendini bir yıldıza dönüştüreceği fırsat ayağına gelmişti.

Hedef belliydi; minimum dış tasarım boyutlarında ancak geniş bir iç hacme sahip, dört yolcu koltuğu içeren, mükemmel sürüş özellikleri ve en önemlisi üstün bir yakıt tasarrufu sunan, son derece uygun fiyatlı bir otomobil üretmek.

Böylece ilk Mini Cooper 1959 yılında doğdu.

Alec Issigons'in Mini Cooper çizimi

Araba o kadar popüler olmuştu ki Alec Issigonis’e ‘Sir’ ünvanı, 1969 yılında Kraliçe II. Elizabeth’in Doğum Günü Onur Listesi’nde ‘Knight Bachelor’ yani şövalyelik rütbesi verilmesiyle tanındı.

‘Kompakt, yakıt-tasarruflu otomobillerle Britanya mühendisliğine yaptığı katkılar’ sayesinde Sir Alec Issigonis, soylular sınıfında girerek adını tarihe geçirdi.

Yolda süzülen bir Mini Cooper görürseniz, kırmızı ışıklarda camınızı indirip sürücüsüne “Vay hemşerim benim!” diyerek otomobilinin kısa tarihini anlatabilirsiniz.

Berna Abik/T24

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

NATO’nun Türkiye işgali -BİRGÜN/HATIRLATMALAR -29 Haziran 2025-

İran ile İsrail arasındaki çatışmalar bugün için son bulsa da bölgemizde emperyalist genişleme politikalarının ve “medeniyetler savaşı” tezi...