Kapitalizmin grotesk hakikati + ABD’nin yeni harita niyeti -Cumhuriyet-

Kapitalizmin grotesk hakikati -Ergin Yıldızoğlu-

İsrail’in Gazze soykırımının ardından İran’a düzenlediği saldırılar, Batı merkezli emperyalist kapitalizmin grotesk hakikatini sergiliyor. ABD-Avrupa merkezli emperyalist kapitalizm artık bir barbarlık üretme makinesine dönüşmüştür. “Grotesk” de Batı’nın bu olaylar karşısında sergilediği biyolojik ırkçılığa ilişkindir.

YAPISAL VE TARİHSEL...

Filistinliler, modern İsrail projesi içinde, daha en baştan, Avrupa sömürgeciliğinin ötekileştirdiği halklar gibi, “gelişmemiş”, “geride kalmış” ve “medenileştirilmesi gereken” insanlar olarak yeniden ırksallaştırıldılar.

Sadece İsrail’de değil, Almanya başta olmak üzere Batı’nın birçok ülkesinde geçerli olan bu bio-ırkçılığın bakışı altında Filistinliler “Holokost’un kurbanlarının kurbanı” olarak özgürlüklerini kaybederek görünmez olur, “tanınamaz, anlatamaz, yas tutamaz” hale gelirler. Böylece Filistinlilerin sistematik olarak insanlıktan çıkarılmaları, onları “ölümle yaşamak” zorunda kalan bedenlere dönüştürür. “Ölümle yaşamanın” aşırı şiddeti içinde cinsiyet, çocukluk, aile gibi sosyal kategoriler anlamını yitirir. Artık ortada, sorumlu ya da masum bireyler değil, şiddet uygulanabilecek bir “bedenler kütlesi” vardır. Bu tarihin son durağında Gazze soykırımı karşısında Batı’daki devletlerin ve medyanın, “kulakları sağır edici” sessizliği, koşulsuz İsrail desteği, yalnızca bir ahlaki çöküş örneği değildir, aynı zamanda onların, 80 yıl sonra yine bir soykırımın kolaylaştırıcısı olduklarını gösterir.

IRKÇILIK...

Bu yeni çağda, (emperyalist kapitalizmin son yapısal krizi içinde) ırkçılık, artık klasik biyolojik ayrımlardan çok, kapitalist düzenin “potansiyel” anlayışı üzerinden işliyor (Kiarina Kordela: Being, Time, Bios). Artık önemli olan bir varlığın “insan” olup olmaması değil, artık değer üreten döngüye katkı sağlayıp sağlayamayacağıdır. Kapitalist düzende makine, gen, algoritma değerliyken çocuk, kadın, yaşlı ya da hastalıklı bedenler değersizleşir. Filistinli çocukların “tehdit” olarak görülmesi, İranlıların, Batı’nın tanımladığı “potansiyelin” dışında görülmeleri, tam da bu bio-ırkçılığın sonucudur.

Bu bio-ırkçı bakış altında “insanlar” değil, bio-ölümsüzler (sonsuz potansiyeli temsil eden, üretime dahil edilebilenler) ve bio-ölümlüler (yalnızca biyolojik varlık olarak, tüketilebilir görülenler). Günün jeopolitiğinin diliyle: “Nükleer silahlara sahip olma hakkına sahip olanlar ve olmayanlar”. Gazze’de, insan bedeninin “Ashla’a”ya -parçalanmış bedenlere (Gala Rexer)- indirgenmesi, o ontolojik ikilemin somut ifadesidir. Artık mesele sadece öldürülmek değil; ölülerin dahi insan sayılmamasıdır: Louis Theroux’nun, “The Settlers” (yerleşimciler) başlıklı BBC belgeselinde konuştuğu yerleşimciler ısrarla, “Filistinliler yok, yalnızca Araplar var”, “Onlar ulus değil”, “halk değil”, “Çocuk yok potansiyel terörist var” diyorlardı.

VE İRAN

İran’a yapılan son saldırı da büyük güçler arası rekabetin jeopolitik hesaplarının yanı sıra, bu ayrımın farklı bir yüzüdür. İran, “teknolojik potansiyeli tehdit edici” olarak tanımlanarak bio-ırkçılığın ters yönünden dışlanır. Yani İran’ın üretkenliğinin niteliği uygunsuzdur. O nedenle, her halükârda bombalanması, Batı’da ahlaki bir tartışmaya bile konu edilmez.

Gerekçeler ise yine yalandır: Netanyahu, “İran sonbahara kadar onlarca bomba yapacak” demiş (2012’de); “Birkaç hafta içinde bomba yapacak” demiş, 2015’te. “Bombaların planlarını ele geçirdik, işte bomba!” demiş 2018’de (The Daily Show’da, Jon Stewart aktarıyor). Hâlâ ortada bomba filan yok ama “büyük İsrail fantezisine” kapılmış faşit-soykırımcı bir rejim ve onun iktidarda kalmak için dünyayı yakmaya hazır lideri var.

Gazze’de, “Hamas’tan kurtuluyoruz” fantezisi peşinde soykırıma göz yuman Batı, bu kez, “İsrail yeteri kadar zarar verirse, molla rejimi değişebilir” fantezisi peşinde. Tahran yanıyor, insanlar ölmeye devam ediyor; ölenlerin yüzde 90 sivillerden oluşuyor. Çocuklar? Onlar çocuk değil, potansiyel molla.

Peki İran’da rejim yıkılır, kaos çıkarsa? Önce yeni bir göçmen dalgası: Batı’ya ucuza, yeni doktor, mühendis. Etraftaki ülkelere de bakılmaya muhtaç garipler. Peki, bölgede İsrail’i tehdit edebilecek, Rusya ya da Çin ile iş yapabilecek başka ekonomik, askeri güç kalıyor mu?

                                                     /././

ABD’nin yeni harita niyeti -Mehmet Ali Güller-

Mesele ne rejim meselesidir ne de nükleer meselesidir. Mesele harita meselesidir, mesele İngiltere ve Fransa yerine, yüzyıl sonra bölgenin haritasını ABD’nin çizmek istemesi meselesidir.

BEYAZ SARAY'DAKİ ANLAŞMA

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray’daki koltuğuna 10 gün önce oturan Donald Trump’la görüşmek üzere Washington’a gitmeye hazırlanıyordu. Uçağa binmeden önce havalimanında şöyle dedi: “Hamas ve Hizbullah’a düzenlediğimiz saldırılarla Ortadoğu’nun haritasını yeniden çiziyoruz. Ancak Başkan Trump ile yakın çalışarak, haritayı daha da iyi bir şekilde yeniden çizebileceğimize inanıyorum” (AA, 2.2.2025).

ABD Başkanı TrumpNetanyahu ile Beyaz Saray’da görüşmesinden bir gün önce Oval Ofis’te gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlıyordu. Batı Şeria’nın İsrail tarafından ilhak edilip edilmeyeceğine dair bir soruya şu yanıtı veriyordu: “İsrail toprak bakımından kesinlikle küçük bir ülke. Bakın masam Ortadoğu olsun, bu elimdeki harika kalem de hatta kalemin üst kısmı da İsrail” (AA, 3.2.2025).

BARRACK'IN MİSYONU

Trump, dedesi Lübnan göçmeni olan işadamı arkadaşı Tom Barrack’ı Ankara’ya ABD büyükelçisi olarak gönderdi ve onu aynı zamanda ABD’nin Suriye özel temsilcisi yaptı. Barrack Suriye’de cumhurbaşkanı Şara ve SDG Komutanı Mazlum Abdi’yle görüştü. Ve kamuoyuna sürekli “Yüzyıl önceki anlaşmalar ve haritalar” yanlıştı mesajı verdi, “Kürtlere haklarının verilmediğini” savundu, Lozan’ı hedef aldı.

Özetle ABD Büyükelçisi Tom Barrack, bu söyledikleriyle aslında Ortadoğu’da Kürtler ve Yahudiler lehine yeni harita çizilmesini fiilen savunmuş oldu. Öyle ki Barrack “İsrail’in Suriye’de 400 kilometrekarelik tampon bölge kontrolü ele geçirdiğini” söyleyerek “harita çizmeye başladıklarını” bile söylemiş oldu.

İSRAİL HEGEMONYASINDA YENİ ORTADOĞU

İşte İsrail’in İran’a saldırısı bunun içindir, Ortadoğu’da yeni harita çizmek içindir.

ABD, 90’lar ve 2000’lerde Irak’a karşı, 2010’lar ve 2020’lerin ilk yarısında Suriye’ye karşı “yeni harita çizme” saldırıları yaptı. Şimdi de İran’a karşı “yeni harita çizme”  saldırısı başlattı.

Çünkü Washington “İsrail hegemonyasında yeni bir Ortadoğu” inşa etmek istiyor: İsrail’in genişlediği, Ortadoğu’da enerji ve ticaret yolu merkezi olduğu, Arapların İsrail’i tanıdığı ve gücünü kabul ettiği, Kürtlerin İsrail’e müttefik yapıldığı bir Ortadoğu...

Peki bu hayata geçer mi?

ABD'DE İRAN YARILMASI

İran, büyük Atlantik propagandasına rağmen, Irak ya da Suriye olmadığını sahada gösteriyor. Öte yandan dünya ve küresel güç mücadelesinin yönü değişiyor.

Ve ABD’de bu konuda “iç cephe bütünlüğü” yok: ABD halkının çoğunluğu Ortadoğu’da yeni bir macera istemiyor. ABD Kongresi Trump yönetiminin İran’a karşı savaşa dahil olmaması için yasaklayıcı bir tasarı çıkarıyor. ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, Trump’ı yalanlayarak “İran’ın nükleer silah üretmediğini” açıklıyor. İran konusunun Trump’a seçim kazandıran MAGA cephesini böldüğü belirtiliyor...

TÜRKİYE NE YAPMALI?

35 yılda Irak, Suriye ve İran...

İran engeli aşılırsa bu sıranın nasıl takip edeceği ortada. Ankara’nın Irak ve Suriye hatalarını İran’da tekrarlaması, kendi felaketimiz olacaktır.

Türkiye bu gerçeği görerek stratejik pozisyon almalıdır. Tarafsızlık masalı, ABD ve İsrail’e taraf olmaktır fiilen; Türkiye yarını düşünerek bugün komşusu İran’dan taraf olmalıdır. Taraf olarak, İsrail’e dolaylı istihbarat sağlayan Kürecik radarı ile İncirlik Üssü’ne el konulması bile yeterli olacaktır.

                                                    /././

Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Kapitalizmin grotesk hakikati + ABD’nin yeni harita niyeti -Cumhuriyet-

Kapitalizmin grotesk hakikati - Ergin Yıldızoğlu- İsrail’in Gazze soykırımının ardından İran’a düzenlediği saldırılar, Batı merkezli emperya...