Saray, İsrail ile fiili işbirliğini sürdürürken muhalefeti baskı altına alacak yeni bir milli mutabakat zemini yaratmaya çalışıyor. “İç cepheyi güçlendirme” adı altında yürütülen savaş konsepti, muhalefeti etkisizleştirme işlevi görüyor. Akademisyen Cangül Örnek’e göre Saray rejimi bölgedeki dönüşümün bizzat aktif bir parçası. Muhalefete uyarılarda bulunan Örnek, Kürecik Üssü’ne, NATO’ya, ABD’ye karşı net söylemler geliştirmenin önemine vurgu yaptı.
İsrail’in İran’a yönelik saldırıyla başlayan savaşın yankıları sürerken, dış politikada İsrail’e göstermelik tepkiler veren Saray yönetimi içeride rejimi tahkim etmeye çalışıyor.
İsrail ile ticareti farklı yollardan sürdüren, bölgeye istihbarat sağlayan Kürecik Üssü’nü kapatmayan, İsrail’e giden mühimmat yüklü gemileri limanlarında ağırlayan, İsrail’in saldırganlığını kırmaya dönük çaba harcamayan iktidar, tabanını da konsolide etmeye çalışıyor.
Savaşı bahane eden rejimin içeriye yönelik asıl hamlesi ise millî güvenlik söylemi üzerine kuruldu. Bu sayede muhalefet bileşenlerini yanına çekmeye, çekemediklerini ise düşmanlaştırmaya dönük bir kapı açmaya çalışıyor. Ülkedeki hukuksuzluklar, ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı başta olmak üzere yurttaşın en yakıcı sorunlarının üzeri, “iç cepheyi güçlendirelim” argümanı ile örtülürken, “güvenlik” ve “savaş” konsepti ile rejimin ömrü uzatılmak isteniyor.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ABD ile Batılı emperyalist ülkelere karşı suskunluğu devam ederken, İsrail üzerinden gerçekleştirilen millî mutabakat söylemleri de bunun son örneklerini oluşturdu. Emperyalistlerin müdahalesi sonrası bölgedeki yeni dizaynı kendi varlığının aracı olarak gören rejimin yönelimini ve buna bağlı yaşanan gelişmeleri Akademisyen Cangül Örnek değerlendirdi.
Saray yönetiminin kendini yeniden tahkim etmek istediği anlayışa dikkat çeken Örnek, “Güvenlikle ilgili her kaygı, güçlü iktidar ihtiyacı yaratır. Saray rejimi de İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını ülke içinde bir araç olarak kullanmak isteyecektir,” dedi. “Millî mutabakat söylemleri bunun ipuçlarını taşıyor,” diyen Örnek, “Bugünün daha öncekilerden farkı, iç siyasette de bölgede de daha karmaşık süreçlerin yaşanması,” diye konuştu.
BÖLGESEL PLANLARINDAN AYKIRI HAREKET EDEMEZLER
Örnek şu ifadelere yer verdi:
“Rejimin aktörleri İsrail’e söz söylerken ve onun üzerinden geliştirdiği millî birlik-beraberlik söylemlerinden kaçınmaz; ancak toplumda gelişebilecek, İran’ın mağdur olacağı anlayışından da mutlu olmayacaktır. Çünkü böylesi bir algı, Saray rejiminin bölgesel planlarına aykırı bir durumu da beraberinde getirir. Rejimin bölgedeki en büyük isteğinin, Ortadoğu’da var olan Sünni revizyonist güçlerin hamisi olma arzusu olduğu unutulmamalı.
İç siyasette geliştirilmek istenen millî güvenlik kaygıları, bu role zarar vermeyecek bir şekilde ilerletilmek istenecektir. Yani, beslenecek güçlü devlet ve güçlü iktidar anlayışıyla İsrail’e istediğini söyleyebilen bir pozisyon yaratılmak istenirken, İran’ı savunacak bir söylemden de kaçınılmak zorunda kalınacaktır. Aslında bunun ilk örneklerini, İran desteklerine karşı konuşturmaya başladıkları tarikat liderlerinden görebiliyoruz.
Saray, İsrail karşıtı bir taraf değil. Dolayısıyla bugünkü saldırılar karşısında, bölgedeki hâkim düzenin değişeceği fikrine kendini adapte etmiş, dönüşümün aktif parçası hâline gelmiş Saray rejimi; İran’ın bölünmezliğini, bütünlüğünü, egemenliğini konuşmadan hegemonya savaşı içerisinde yer kapma anlayışını sürdürecektir. Ancak çok açık ki Saray rejimi, İsrail karşıtı bir taraf değil. Görünen o ki, mevcut durumu iç siyasette de ayakta kalmanın aracı olarak kullanmak ve bölgedeki hegemonya mücadelesinde pay kapma yarışını sürdürmek istiyorlar.”
KÜRT HAREKETİNİN PRAGMATİK STRATEJİSİ
21 Nisan’da Öcalan ile DEM Parti heyetinin görüşmesine dair ortaya çıkan metne de değinen Örnek, bölgedeki gelişmelerle birlikte Öcalan’ın da bir yer tutmaya çalıştığını ve Saray yönetimi ile “kazan kazan” stratejisi içerisinde olduğunu dile getirdi.
Örnek şöyle konuştu:
“Yansıyan görüşme metninde Öcalan’ın İsrail karşıtı söylemi, bir anlamda ‘Bölgede Kürtlerin çok ortağı var ama ben Türkiye Cumhuriyeti ile hareket etmek istiyorum’un bir yansıması olmuş. Yani, bölgedeki çok aktörlü durumun yarattığı konumu kullanmak isteyen bir Kürt hareketi var. Öcalan, emperyalistlerin Kürtlere olan ihtiyacını da ortaya koyarak Türkiye’ye ‘Benimle anlaşın’ mesajı veriyor. Bunu yaparken de Erdoğan’ı başka bir yere koyuyor. Aslında bu, bir kazan kazan stratejisinin yansıması olarak görülüyor. İlkeleri olmayan pragmatik bir hareketin bölgedeki yönelimine dair bir görüşme içeriği ortaya çıkmış.
Görüşmede, milliyetçi ve liberal söylemler arasında bir denge kuruluyor. Bu açıdan ortaya çıkan tabloda rejim içinde elverişli taraflar oluşuyor. Saray yönetimi nasıl İsrail karşıtı bir pozisyonda değilse, Kürt hareketi için de, Öcalan için de İsrail karşıtı bir tutumdan söz edemeyiz. Bu çok aktörlü durumdan ve bölgedeki gelişmelerden kendine fayda sağlamaya çalışan söylem düzeyleri ve taktiksel stratejiler olarak değerlendirilebilir.
Çünkü aslında perspektif diye sunulan şeyin kendisi de yeni değil. Liberal-milliyetçi söylemlerle hazır program ya da plan diye sunulan şey, reel politiğe indirgenmiş hâlde. O da tutanağa ‘değişen dengeler, yeni gelişmeler’ olarak yansımış. Pazarlık gücü artan, askerî hareket alanı genişleyen Kürt hareketi, bölge dengeleriyle beraber İran’daki durumun da kendilerine alan açacağını düşünüyor.
Ancak tablonun en yukarısında görülen netice, pay kapma, rol büyütme ve kazan kazan stratejisinin nasıl hayata geçirileceğidir.” Yaşananlar karşısında muhalefetin alacağı tutuma da değinen Örnek, “Bu yaşanan gelişmeler muhalefet için bir dezavantaj olma özelliği elbette taşıyor. Özellikle krizin daha fazla konuşulması, halkın sorunlarının dile getirilmesi, yaklaşan asgari ücret zammı gündemine dair baskının artırılması gerekirken; gündeme girecek bir güvenlik politikası ve millî mutabakat, birlik söylemleri muhalefet için eksi yaratabilir,” ifadelerine yer verdi.
“Bu gündeme yalnız bir dış politika başlığı olarak bakamayız, çünkü aynı zamanda yaşanan gelişmelerin yansıması iç politika başlığıdır,” diyen Örnek, muhalefetin net bir tutum alması gerektiğini belirtti.
ABD’YE VE NATO’YA KARŞI NET TUTUM ALINMALI
Örnek şu ifadelere yer verdi:
“Muhalefet gündeme ilişkin en başından net bir hat kurmalı. İkircikli bir muhalefetin baştan kaybedeceği bir gündemi yakın tarihte defalarca gördük. Netlikten kastımız, hem rejimin ikiyüzlülüğünü teşhir edecek hem de belli başlı sorulara net cevaplar geliştirilecek bir pozisyondur.
Örneğin, İran’a yönelik saldırılara karşı mı değil mi? Kürecik’ten NATO’ya, İsrail’e istihbarat sağlamaya devam edilecek mi? İran’ın egemenliği konusunda ne denilecek? Zorba molla rejimi devam etse de egemenlikten kasıt halkın egemenliğidir ve İran’ın egemenliği konusunda neler söylenecek? Bu sorulara doğrudan cevaplar üretilmeli.
Bir diğer netlik, Kasr-ı Şirin’e kadar gidebilir. İran’ın sınırlarındaki değişime karşı olunduğu ifade edilmeli. Ülkenin bölünmesine karşı duruş net gösterilmeli ve İran’ın geleceğinin ancak halkın kararı doğrultusunda şekilleneceği vurgulanmalı.” “Yani, birkaç madde etrafında ilkeler bütünü ortaya konulup, tüm bunların halka anlatılacağı yöntem ve araçlar geliştirilmeli. Bunları yaparken de rejimin çelişkileri açığa çıkarılmalı ki, muhalefetin dediği gibi 19 Mart bir ABD darbesi ise iktidarın aksine NATO’ya da Kürecik’e de muhalefet doğrudan ‘hayır’ diyebilmeli. Tabii ki tüm bunlar da sonunda örgütlenebilmeli.”
∗∗∗
ÜLKEYİ YIKIMA SÜRÜKLEMEYİN
İsrail’in Filistin ve İran başta olmak üzere Ortadoğu’da gerçekleştirdiği saldırı ve katliamlar Trabzon ve Rize’nin Pazar ilçesinde protesto edildi. Trabzon’da bir araya gelen Emek ve Demokrasi Güçleri, ‘‘Türkiye’de AKP iktidarının İsrail’e karşı yüksek perdeden açıklamalar yaptığı dönemlerde, İsrail ile ticaretin devam ettiği bilinmektedir ve bu politika İsrail’in emperyalizmin desteğiyle Filistinlilere yönelik olarak uyguladığı soykırım politikasına destek olmaktır. İran’ın bölgedeki direniş kollarının kırılmasıyla başlayarak bu noktaya kadar gelen saldırılarının ABD-İsrail ortak eylemi olduğu asla unutulmamalıdır” denildi.
Pazar’da SOL Parti’nin gerçekleştirdiği protestoda ise şu ifadeler kullanıldı: “ABD-İsrail emperyalizmi bölgemizi yıkıcı bir savaşa sürüklüyor. İsrail’in dün gece İran’a dönük saldırıları göz dönmüş Siyonist rejimin bölge halklarını tarifsiz bir yıkıma sürüklemekten hiçbir zaman geri durmayacağını bir kez daha gösterdi. Bu yaşananlar ABD ve İsrail eliyle açılmaya çalışılan Büyük Ortadoğu Projesinin yeni savaş sahnesidir. BOP Eşbaşkanı Erdoğan ve Bahçeli eliyle Türkiye bu tehlikeli oyuna hiçbir koşulda dahil edilmemelidir. Ülkemiz için felakete sebebiyet verebilecek olası tüm adımlara karşı sınırlarımızdaki ABD üsleri derhal kapatılmalı ve Türkiye İran’a dönük saldırılara, bölgemize büyük acılar yaşatmış BOP’un yeni sahnesine dahil edilmemelidir.”
∗∗∗
İSRAİL’İN EKMEĞİNE YAĞ SÜRDÜNÜZ
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, İsrail ile İran arasındaki çatışmaya ilişkin olarak yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin dış politikasını eleştirerek, iktidarın İsrail karşıtı açıklamalar yapıp somut adım atmadığını söyledi. ‘‘Bütün yaptıklarınız İsrail’in ekmeğine yağ sürüyor. Bütün yaptıklarınızı Trump’la koordine bir şekilde yapıyorsunuz’’ ifadelerini kullanan Emir, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, ‘‘Sayın Erdoğan, peki siz hâlâ Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eş başkanı mısınız, değil misiniz? Bu soruyu açıklıkla cevaplandırmanızı bekliyoruz’’ dedi.
TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, İsrail ile İran arasında 4 gündür devam eden çatışmaya ilişkin olarak değerlendirmelerini paylaştı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, “Sayın Erdoğan, peki siz hâlâ Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı mısınız, değil misiniz? Bu soruyu açıklıkla cevaplandırmanızı bekliyoruz’’ ifadelerini kullanan Murat Emir, şunları söyledi:
TRUMP’LA ANLAŞTINIZ
‘‘Trump’la anlaştınız. Trump’tan destek alıyorsunuz. Türkiye’de 19 Mart darbesini yapmadan önce bile Trump’ı bilgilendiriyorsunuz. Trump diyor ki, ‘Yürüyün, biz size bir şey demeyeceğiz. Siz de bizim Büyük Ortadoğu Projesi’mize katkı verin.’ Büyük Ortadoğu Projesi bütün o ülkelerin çökertilmesi. İsrail’in güvenliğini tehdit eden bütün ülkelerin çökertilmesi, yok edilmesi, parçalanması. Yani Amerikan - İsrail Projesi’nin Ortadoğu’da yaşama geçirilmesi adım adım uygulanıyor ve sizin dış politikanızın bütün unsurları Büyük Ortadoğu Projesi’ni inşa etmeye dönüktür.
∗∗∗
İLİŞKİLER TAM GAZ SÜRDÜ
• İsrail ile ticaret Gazze’deki katliamın başlangıcından aylar sonra bile açıktan devam etti. 7 Ekim 2023’te başlayan savaşın ardından Türkiye’den İsrail’e ihraç edilen termal tayt, içlik gibi tekstil ürünlerinin İsrail askerlerince teslim alındığına ilişkin görüntüler ortaya çıkmıştı.
Filistin’in yanında olduklarını iddia eden AKP iktidarı İsrail’le ticarette gaza bastı. TİM’in raporuna göre İsrail’le yapılan ticaret sürekli artarken bu yıl gerçekleşen ihracat 1 milyar 140 milyon 574 bin doları buldu.
Ayrıca iktidarın ‘sıfırlandı’ dediği İsrail ile ticareti bu kez de İsrail doğruladı. Filistin’e ihracattaki astronomik artışın, İsrail’e satıştan kaynaklandığını İsrail makamları faş etti. Türkiye, 2024’te İsrail’e en çok ticaret yapan 5’inci ülke oldu.
• Bir Yunanistan şirketine ait Barselona’dan İsrail Askeri Endüstrileri’ne çelik taşımak için yola çıkan, VELA gemisi geçen hafta Mersin Limanı’na geldi. İktidara geminin durdurulması çağrısı yapılırken Madleen’e tepki gösterilip VELA’ya ses çıkarılmaması tepki çekti. VELA gemisinin sahibi Yunanistan merkezli Holler Shipping, işletmecisi ise yine Yunanistan merkezli Costamare Shipping VELA gemisi İsrail’e mühimmat taşıdığı gerekçesiyle Avustralya’da da liman işçileri tarafından protesto edildi.
İşçiler Costamare’nin işlettiği VELA’ya İsrail merkezli ZIM Lines’ın konteynerlerini yüklemeyi reddetti.
• Malatya’daki Kürecik Radar Üssü, 2012 yılında NATO tarafından balistik füze saldırılarına karşı erken uyarı radarı olarak kullanılmak üzere kuruldu. Kürecik radar sisteminden elde edilen verilerin İran’ın İsrail’e karşı fırlattığı füzelerin erken tespit edilip durdurulmasında kullanıldığı düşünülüyor. Üsten elde edilen veriler NATO üyesi ülkelerle paylaşılıyor. İran’ın daha önce de İsrail’e düzenlediği önceki misilleme saldırısında fırlattığı füzelerin de Kürecik Radar Üssü sayesinde erken tespit edilip durdurulduğu gündeme gelmişti.
• Paris Havacılık Fuarı’nda imzalanan anlaşmayla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın sahibi olduğu Baykar ile İsrail’e silah satan Leonardo, LBA Systems adlı ortak girişimi kurdu.
• İsrail ordusunun yakıt ihtiyacını karşılayan Azeri petrolü İsrail’e Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı üzerinden taşınıyor.
Birgün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder