Saray’ın bayram mesajı: Rejime razı olacaksınız -Öncü Durmuş / BİRGÜN-

İktidarın bayram mesajlarında rejimi kalıcılaştırma planları gün yüzüne çıkarken muhalefete ise sokaktan çekilme ve iktidarın sınırları içinde siyaset yapma dayatması öne çıktı. Önümüzdeki süreçte tüm kesimler rejime razı olma ile direnişi her alana yayma ikilemiyle karşı karşıya.

Saray rejimi, ülkeyi yeni bir uçuruma doğru sürüklemekte kararlı.

Bir yanda dalga dalga genişletilen operasyonlar, soruşturmalar, kurultay davası sürerken; diğer yanda toplumsal muhalefetin tamamına yönelik hukuksuz gözaltı ve tutuklamalar, baskı politikaları da tam gaz devam ediyor.

Bu politikaların arasında ise rejim, gideceği yolun taşlarını döşemeye girişti. Halkın desteğiyle ayakta kalamayacaklarının farkında olan iktidarın gelecek senaryoları, türlü tuzaklar ve siyaseten kurdukları manevralarla oluşuyor. Devletin bütün gücü de bu senaryolara ilişkin kullanılmak isteniyor.

Dün, rejimin iki ortağından verilen bayram mesajları bu senaryolara ilişkin ipuçları oluşturdu.

CHP’Yİ HEDEF ALDI

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bayram mesajında CHP’yi merkeze aldı. “Ülkemizde ve bölgemizde yaşanan her hadise, partimizin ve ittifakımızın dayanışmasının önemini bizlere hatırlatıyor” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

“Sadece son iki haftada ana muhalefet cephesinde şahit olduğumuz tartışmalara bakmak bile sorumluluklarımızın ne kadar ağır, görevimizin ne kadar mühim olduğunu anlamak için ziyadesiyle yeterlidir. Daha bir yıl öncesine kadar seçimlerde bol keseden vaat dağıtanlar, bugün en basit belediye hizmetlerini dahi yerine getiremiyor. Muhalefetin saplandığı popülizm bataklığının şehirlerimizi nasıl bir uçurumun eşiğine getirdiğini hep beraber ibretle takip ediyoruz. Bırakın Türkiye’yi yönetmeyi, ellerindeki üç beş belediyeyi dahi skandalsız, sorunsuz, kavgasız, şaibesiz yönetme becerisi olmayan bir avuç yolsuz siyasetçinin vasalı hâline gelmiş bir zihniyetle karşı karşıyayız. Türkiye’nin ana muhalefet partisinin bu vizyonsuzluktan kurtulması, beceriksizliğe mahkûm ettikleri milyonlarca vatandaşımız gibi bizim de en samimi arzumuzdur.”

KURUCU ANAYASA VURGUSU

MHP Lideri Devlet Bahçeli ise muhalefeti hedef almanın ötesinde eli yükseltti. Bayram sonrasında gelişecek sürece dair mesajlar veren Bahçeli, “Önümüzdeki dönemde, yani bayram sonrasında hazırlanacak olan anayasal çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önemli bir görev üstlenmesi suretiyle Türkiye’yi geleceğe hazırlayacak bir çalışmanın başlamasını da arzuluyoruz. Bunu millet olarak da temenni ediyoruz. Yani darbeler anayasası yok edilmeli, millî iradeye dayalı, siyasi partilerin hepsinin düşüncesi alınarak bir kurucu anayasa anlayışı içerisinde yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu kabullenilmelidir.” dedi.

Bahçeli’nin anayasa vurgusuna ise yapılması planlanan değişiklikler eşlik etti. Bahçeli şöyle konuştu:

“Siyasi Partiler Kanunu, üçüncü olarak seçim sistemi gözden geçirilmelidir. Dördüncü olarak da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin daha verimli çalışabilmesi için iç tüzüğü güncellenmeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin varlığını herkese hissettirecek bir anlayışa sokulmalıdır. Meclis tartışmalarını da artık Meclis’e yakışır bir üslup içerisinde, karşılıklı anlayış, sevgi ve kardeşlik bağında devam ettirmelerini sağlayacak bir yapıya ulaştırmalarında yarar vardır. Artık bütün siyasi partiler Türkiye için vardır, Türkiye Partisi olmak mecburiyetindedir.”

Erdoğan ve Bahçeli, açıklamalarında “terörsüz Türkiye” vurgularını da tekrarlarken; Bahçeli, “kurucu önder” dediği PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısını “Türkiye’nin teröre son vermesinin bir başlangıcıdır” diyerek tanımladı.

MUHALEFETE SINIR

Erdoğan’ın da hedef aldığı şekilde rejime karşı muhalefet sürdükçe; yolsuzluk, suç örgütü, şaibe suçlamalarının artarak devam edeceği kesin. Toplumda yükselen rejim karşıtlığına karşı iktidarın birincil tehlike olarak kodladığı CHP, bu algılarla duraklatılmaya çalışılacak. Aynı zamanda partinin içerisine yönelik tartışmalar da iktidar eliyle alevlendirilmeye devam edilecek. Ancak tüm bu politikalara rağmen Erdoğan’ın da mutlulukla karşılayacağı üzere, muhalefete kapıyı Bahçeli araladı. “Saraçhane’den çıkıp Ankara’ya gelin” diyerek CHP’ye seslenen Bahçeli, muhalefete nasıl izin vereceklerini ilan etti. CHP’ye biçilen bu rol, yüzünü sola ve sokağa dönen partinin politikalarıyla doğrudan ilişkili. Çünkü uçurumun kenarında dolaşan bu rejimin istemediği en büyük şey, muhalefetin sokaklara erişmesi.

Öyle ki Bahçeli’nin de, Erdoğan’ın da CHP’ye sık sık yaptığı iç cephe ve birlikte olma çağrısından kastettiği de bu. Rejimin muhalefete mesajı da: “İstanbul’u unutun. Ya sokakları terk edin ya da yargının, polisin, devletin elindeki sopaya razı olun.”

SİSTEMİN KALICILAŞMASI

Ne kadar bastırılırsa bastırılsın, muhalefete dair izlenen politikaların yeterli olmayacağı da Saray’dakilerin hesap kitap defterinde kayıtlı. Halka rağmen siyaset yapamayacaklarını iyi biliyorlar. Ancak bu saatten sonra halkın rızasını alamayacaklarını da bizzat 19 Mart’ta sokağa dökülen öğrencilerden, emeklilerden, kadınlardan, çiftçilerden bir kez daha deneyimlediler.  Öyleyse bir süredir ortada duran anayasa tartışması da bu hesapların bir ayağı olduğu çok açık. Bahçeli’nin daha fazla detaylandırdığı şeyin kendisi ayakta kalmanın bir planı.

Ancak Siyasi Partiler Kanunu ve seçim sisteminin değişmesi gerektiğini belirten Bahçeli’nin kastettiği basit bir 50+1 tartışması değil. Üstelik Bahçeli’nin zaten buna karşı olduğu daha önceden biliniyor. 50+1’i tartıştırmanın rejimi tartıştırmak olacağını bilen Bahçeli’nin bahsettiği sistem ve kanun değişikliğinin tek gayesi, bu rejimi kalıcılaştırmanın hukuki ve resmî kılıfının uydurulması.

Bilinçli olarak kullanılan “kurucu anayasa” ifadesi, artık sallanan bir rejimin tamamen kurumsallaşmasını sağlamanın ilk adımları. Biçimsel olarak bunun nasıl sağlanacağı henüz bilinmese bile, Bahçeli ve Erdoğan önümüzdeki ilk seçimlerde kendilerinin kazanmasının garanti olacağı bir sisteme bütün ülkeyi razı etmeye çabalayacaklar.

İTTİFAKI GENİŞLETMEK

Öte yandan bu planın işlemesi için AKP ve MHP ortaklığı da artık yeterli değil. Rejimin kendi yanında yöresinde yer alan ittifakını genişletmesi planlarının işlemesi için elzem. Ortadoğu’nun yeni dizaynının yansıması olarak şekillenen “barış süreci” de rejim açısından otoriterleşmenin kalıcılaşması için bir pazarlık başlığı. Bahçeli’nin “kurucu önder” hitabıyla Öcalan’ı işaret ettiği siyaset, Kürt hareketine kancayı takmaya çabalayan rejimin istediklerini yansıtıyor. Saray’dan çizilen yeni dönem hikâyesi ile Bahçeli’nin “bütün partiler Türkiye için vardır” sözleri de rejim ittifakının genişletilmesi olarak ortada duruyor. Kürt hareketi açısından denklemler her ne kadar farklı olsa da rejim, o denklemler içerisinde kendisinin işine geleni açmaya çalışacak.

TAMAM MI, DEVAM MI?

Saldırılar, hukuksuzluklar, yargının bağımsızlığının ortadan kaldırılması bir yana; rejimin bekası için oluşturulacak yeni anayasa, seçim sistemi, Siyasi Partiler Kanunu bir yana…

Saldırılara karşı başta CHP olmak üzere iyi bir sınav verildi. Ancak Bahçeli’nin de Erdoğan’ın da bayram sonrası diyerek işaret ettiği üzere artık sadece bu yanıtlar muhalefete yetmeyecek. Hatta tüm bu gelişmeleri alt alta sıralarsak, muhalefet güçlerinin açık bir şekilde cevap vermesi gereken bir soru çıkıyor ortaya: Tam anlamıyla kurumsallaşacak bir otoriter rejime razı gelecek miyiz, yoksa gelmeyecek miyiz?

Bu soruya “hayır” diyen tüm muhalefet güçlerinin bundan sonra hayatın her alanında rejime karşı kora kor bir mücadeleyi yükseltmekten başka şansı kalmadı.

Önümüzdeki günlerde iktidarın birçok alandaki saldırılarına karşı mücadeleyi derinleştirmek, bir araya geliş zeminlerini çoğaltmak, rejime karşı yeni ve yaratıcı pratikleri örmek; bu soruya karşı verilen en güçlü yanıtlardan biri olacak.

Öncü Durmuş / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Ormanlarımız yanıyor, paralar Azerilere gidiyor - Deniz Ayhan / Sözcü -

Orman Genel Müdürlüğü, tüm eksikliklerine rağmen petrol zengini Azerbaycan’a ormancılık eğitim merkezi yapılması için iki yılda 390 milyon l...