TKP Genel Sekreteri Okuyan: Halk sahnede yoksa savaş kararları kolay alınıyor
Ankara'da düzenlenen etkinlikte konuşan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, "Halkın siyaset sahnesinden çekilmesi, savaş kararlarını kolaylaştırıyor. NATO üyeliği ve sermaye egemenliği Türkiye için tehdit" dedi.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Ankara’da düzenlenen “Savaş Nereye Gidiyor?” başlıklı söyleşide, bölgesel ve küresel çatışmalara dair değerlendirmelerde bulundu.
Çankaya Sahnesi’ndeki yoğun katılımlı etkinlikte konuşan Okuyan, AKP’nin dış politikası, İsrail ve ABD’nin hedefleri, Rusya ve Çin’in yeni dünya denklemindeki yeri ile Kürt meselesine ilişkin tespitlerini paylaştı.
Okuyan, günümüzdeki çatışmaların “Üçüncü Dünya Savaşı” olarak nitelendirilmesinin henüz doğru olmadığını belirtti. Mevcut ittifak yapıları ve saflaşmaların I. ve II. Dünya Savaşları’ndaki gibi netleşmediğine dikkat çeken Okuyan, Hindistan ve Pakistan örnekleriyle bu durumu açıkladı.
Halkın siyaset sahnesinden çekilmesi ve savaş kararları
Okuyan, savaş kararlarının kolay alınmasının temel nedenlerinden birinin, halkın siyaset sahnesinden çekilmesi olduğunu vurguladı. II. Dünya Savaşı öncesinde devrimci hareketlerin bastırıldığını hatırlatarak, günümüzde halkın siyaset sahnesinde neredeyse hiç olmamasının daha tehlikeli bir tablo yarattığını ifade etti.
ABD ve İsrail gibi ülkelerde savaş karşıtı halk hareketlerinin zayıf kalmasının, liderlerin savaş kararlarında elini rahatlattığını belirtti. Türkiye için de benzer bir duruma işaret ederek, örgütlü bir halk gücü olmadığı için sermayenin savaş kararlarına karşı halkın ses çıkaramadığını söyledi.
AKP’nin dış politikası ve bölgesel rekabet
AKP’nin dış politikasını değerlendiren Okuyan, Türkiye ile İran arasındaki ideolojik ve ekonomik rekabete dikkat çekti. Özellikle ticaret yolları ve bölgesel liderlik iddiasının bu rekabette etkili olduğunu belirtti.
Türkiye’nin Hizbullah’a yönelik İsrail saldırılarına sessiz kalmasını bu bağlamda yorumlayan Okuyan, AKP’nin İran rejiminin değişmesini değil, zayıflamasını istediğini savundu.
Okuyan, AKP’nin dış politikasının sadece Türkiye’nin değil, kendi çıkarlarının da aleyhine “akılsızca” hamleler içerdiğini dile getirdi.
Rusya ve Çin’in yeni dünya denklemindeki yeri
Küresel sistemik çatışmaların merkezinde ABD ile Çin arasındaki rekabetin olduğunu belirten Okuyan, ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrası kurduğu hegemonyanın ilk kez bu denli tehdit altında hissettiğini, bu tehdidin adının ise Çin olduğunu söyledi.
Çin’in doğrudan çatışmadan kaçınarak ekonomik yollarla güçlenmesinin ABD için büyük bir tehdit oluşturduğunu, bu nedenle ABD’nin Çin’in yükselişini zor yolla engellemeye çalıştığını ifade etti. Okuyan, Çin’in henüz kesin bir karar vermediğini, ancak “Savaşmak istemeyen taviz verir” diyerek bu durumun sürdürülemez olduğunu belirtti.
Okuyan, Çin’in küresel ölçekte ekonomik ve siyasi bir hegemonya kurduğunu ancak savaş istemediğini, bu durumun mevcut karmaşayı ve olası bir dünya savaşını erteleyen bir etken olduğunu sözlerine ekledi.
Kürt meselesi ve bölgesel dinamikler
Kemal Okuyan, Kürt meselesine ilişkin değerlendirmelerinde, Suriye’deki mevcut dengelerde Kürt halkının ve diğer toplulukların kendi bağımsız güçleriyle hareket etme şansına sahip olduğunu, ancak sürecin bu doğrultuda gelişmediğini ifade etti.
ABD ve İsrail destekli projelerin parçası olmanın meşru olmadığını vurgulayan Okuyan, Türkiye Komünist Partisi’nin bu konudaki kırmızı çizgisinin ABD ve İsrail himayesinde yürüyen bir siyasetin halka faydası olamayacağı olduğunu belirtti.
Türkiye’nin NATO üyeliği ve güvenlik tehditleri
Türkiye’nin NATO üyeliğini sert sözlerle eleştiren Okuyan, NATO’nun Türkiye’yi koruyan değil, emperyalist planlara dahil eden bir yapı olduğunu söyledi.
“Türkiye NATO’dan çıkmalı ama asıl NATO, Türkiye’den çıkmalı” diyen Okuyan, NATO’nun Türkiye’de istihbarat topladığını, suikastler organize ettiğini ve güvenlik bürokrasisinin önemli bir bölümünün NATO’ya bağlı olduğunu vurguladı. İncirlik Üssü’ndeki nükleer silahların Türkiye için bir tehdit oluşturduğunu ve bu durumun kontrolünün Türkiye’de olmadığını belirtti.

Cumhuriyet, kapitalizm ve gelecek vizyonu
Okuyan, Türkiye’nin temel sorunlarının kaynağının sermaye sınıfının egemenliği olduğunu vurguladı.
“Cumhuriyet yeniden yaşayacaksa, Türkiye’de sermaye sınıfının egemenliğine son verilmelidir” diyerek, emekçi halkı esas alan, sınıfsız ve imtiyazsız bir cumhuriyet projesinin ülkeyi ayağa kaldıracak yegâne proje olduğunu savundu. Komünistlerin bir arada yaşama iradesine sahip çıktığını belirten Okuyan, Kemalistlerin de yenilenerek 100 yıl önceki referanslarla Türkiye’nin yönetilemeyeceğini görmesi gerektiğini ifade etti. Okuyan, NATO karşıtı mücadelenin de sermaye egemenliğini hedef almadan başarılamayacağını belirtti.
Türkiye’nin istikrarsızlaşmasının kaçınılmaz hale geldiğini ve siyasi iktidarın gelişmeleri yönetemediğini söyleyen Okuyan, “Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve sınırları tartışmaya açılabilir. Ve bu zemini iktidar kendi elleriyle hazırlıyor” uyarısında bulundu. Güvenliğin sadece teknolojiden ibaret olmadığını, halkla barışık olmayan bir iktidarın güvenlik sağlayamayacağını vurguladı.
Okuyan, Türkiye’nin kaynakları ve insan gücüyle aydınlık bir geleceğe ulaşmasının mümkün olduğunu ancak sürecin çok hızlı ilerlediğini ve her an Türkiye’yi içine alan bir sıçramanın olabileceği uyarısını yaparak sözlerini tamamladı.
/././
Okuyan: AKP'nin Ortadoğu politikası bir avuç zenginin çıkarlarına hizmet ediyor
TKP Genel Sekreteri Okuyan, Türkiye’de bugünkü düzenin emperyalist ülkelerin bölgedeki saldırılarına bazen örtülü bazen açık destek verdiğini, kimi zamanda sessiz kalarak onayladığını belirtti.
ürkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Ortadoğu'daki durumu ve İsrail ile ABD'nin İran'a saldırılarını soL TV’de değerlendirdi.
Okuyan programa İsrail'in İran’a saldırısıyla başlayan, ABD'nin nükleer tesisleri bombalamasıyla süren savaşın asıl amacının tek başına rejim değişikliği olmadığını vurgulayarak başladı. İran’ın bölgedeki etkisinin kırılmak istendiğini söyleyen Okuyan, ülkenin Çin ve Rusya ile ilişkilerine dikkat çekti.
"Rejim değişikliği tabii ki ABD açısından tercih edilir bir durum" diyen TKP Genel Sekreteri, İsrail ile İran arasında "danışıklı dövüş" olduğu tezinin doğru olmadığını belirtti ve şöyle devam etti:
"ABD'nin İran’da rejim değişikliği gündemi uzun zamandır var. Şimdi zamanı geldi diye düşünülüyor olabilir. ABD her şeyi yazılmış bir plan doğrultusunda hareket etmiyor. Dünyada tüm devletler adımlar atıp, denemeler yapıyor. Elbette bir sürekliliği olsa da o planlar revize ediliyor.
Henüz bu süreç de bitmiş değil. İran direnç gösteriyor. Öte yandan Çin ve Rusya'ya rağmen yalnız. İran’daki iktidar zaten zayıflamış durumda."
'Değişikliklere kim imza attıysa onun borusu öter'
Başından beri İran’daki rejime karşı olmalarına rağmen ülkenin kendini savunma hakkının yanında olduklarını hatırlatan Okuyan, bu durumu şöyle açıkladı:
"'Rejim zayıflıyor, ne güzel' deniliyor ama kim rejim değişikliğindeki temel kuvvet oluyorsa sonrasını da o belirliyor. Halkın bağımsız bir hareketi olmaksızın yapılacak rejim değişiklikleri, hele hele dışarıdan müdahalelerle yapılan değişikliklere kim imza attıysa onun borusu öter. Aynı şey Suriye'de oldu. Kimileri olanları 'devrim' olarak nitelendirdi. Esad'ın devrilmesinde imzası olanlar İsrail, ABD, İngiltere, Türkiye’dir."
'Türkiye bölgedeki işgallerin parçası oldu ya da sessiz kaldı'
İktidarın İran konusundaki tavrını da değerlendiren Kemal Okuyan, Türkiye’deki bugünkü düzenin emperyalist ülkelerin bölgedeki saldırılarına bazen örtülü bazen açık destek verdiğini, kimi zamanda sessiz kalarak onayladığını, yakın dönemden örnekler vererek hatırlattı:
"Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra emperyalist saldırganlık Yugoslavya'ya dönük saldırılarla başladı. Burasının parçalanmasına Türkiye bizzat katıldı, katkı koydu. Zaten NATO üyesiydi. Süreç orada başladı, sonra sıra Irak'a geldi. O zaman da karşı çıktık. Türkiye neredeyse o işgale de katılacaktı. Katılmadı ancak sessiz bir onay verdi.
Ardından Suriye'nin emperyalist ülkelerce talan edilmesinde Türkiye'nin de rolü var. Filistin'de İsrail katliamları olurken Türkiye kınadı ama unutmayalım ki, İsrail petrolünün önemli bir kısmı Azerbaycan üzerinden gitti. Türkiye’nin İsrail'e ticaretinin çeşitli yollarla devam ettiği gerçeğine ek olarak üstelik.
İran konusundaysa yandaş gazeteler bu süreçten önce 'Sıra İran’da' propagandası yapıyordu. Ancak İsrail beklediklerinden hızlı davrandı. İran zayıflayacak, boşalan alana Türkiye yerleşecek sanılıyordu. Olaylar hızlı gelişince, en açık Bahçeli'nin dediği üzere 'Sıra Türkiye’ye gelecek' dediler. Burası bizim ülkemiz tabii ki savunacağız ama Türkiye’ye gelmese, İran’a sınırlı kalsa ne yazar?
Tüm bunlar önünde sonunda sermayenin özgür hareket etmesi ya da farklı sermaye gruplarının birbiriyle çatışmasından kaynaklanıyordu. AKP'nin Ortadoğu politikası, bir avuç zenginin çıkarlarına hizmet ettiği için tutarsızlıklarla maluldür."
'ABD, hegemonyasını sürdürebilmek için her yere saldırıyor'
Okuyan, bir yandan da ABD hegemonyasının sarsıldığına, ekonomisinin zayıfladığına dikkat çekti. ABD'nin bittiği iddiasının abartılı olduğunun altını çizerek, yerine gelmeye aday ülkeninse Çin olduğunu söyledi. "Çin daha uzun vadeli olanlarla hareket ediyor" diyen Okuyan, ABD'nin kendi hegemonyasını sürdürebilmek için her yere saldırdığını, her zaman da başarısız olmadığını belirtti.
"Suriye, ABD için bir kazanımdır" diyen Okuyan, ülkenin Asya'da da yeni müttefikler bulduğuna dikkat çekti ve ekledi:
"ABD hegemonyasını savaş, işgal ve rejim değişikliğiyle sürdürebilir. Bir yandan da kimse ABD'yle karşı karşıya gelmek istemiyor. Tabii ki herkes kendi ülkesini korumak istiyor. Emperyalist dünyada kimin kiminle ayrıştığını bilmek güç. Çok uluslu tekellerin aidiyeti var. Ancak örneğin Tesla ABD şirketi olsa da Çin'de de çıkarları var. Yani iç içe geçmiş bir dünya var ve bu dünyada yarışmak kolay olmuyor. Henüz ittifak sistemleri de netleşmiş değil. ABD bunu kullanıyor. Emperyalist dünyayı anlamanın yolu sermayeyi anlamaktan geçer. Emperyalizm dış politika pratiği değildir, çok ulusların tekellerin dünya düzenidir."
'Halklar mücadeleye ağırlığını koymalı'
Halkların mücadeleye ağırlığını koyması gerektiğini vurgulayan Okuyan, "Dünyada şu anda kendi bulunduğu yerde halkın ağırlığının hissedildiği tek yer Filistin'dir. Orada sermaye sınıfını göremiyorsunuz. Bugün İran'da da halk değil rejim kendi kendine direnmeye çalışıyor" dedi.
Her yerde bunun eksikliği olduğunu ifade eden TKP Genel Sekreteri, Türkiye’de de bunun yaratılması gerektiğini kaydetti.
'Türkiye NATO yüzünden tehdit altında'
Okuyan, TKP’nin geçtiğimiz günlerde yaptığı, ABD'nin İsrail-İran Savaşı'na dahil olması durumunda diğer faaliyetlerini büyük ölçüde askıya alıp, NATO ve ABD üslerine karşı mücadeleye odaklanacağı açıklamasının somut karşılığına ilişkinse şunları söyledi:
"Önce 'ABD savaşa katıldı mı, katılmadı mı?' bu tartışılıyor. Gidip binlerce kilometre ötedeki bir ülkeyi bombalıyorsanız bu bir savaştır. Dolayısıyla TKP yaptığı açıklama doğrultusunda bütün faaliyetlerini yeniden planlıyor. Ama sadece protestodan ibaret bir şey yapmayacağız.
Madem herkes tartışıyor, tartışalım. NATO’yu tartışalım. Bizim amacımız Türkiye'nin NATO’dan çıkmasıdır. NATO'nun da Türkiye'den çıkmasıdır. NATO, ülkede katliamlar, darbeler yapar. O yüzden de dışarı çıkmalı. Bu sonuna kadar tartışılsın, halkımız da ayağa kalksın istiyoruz.
Üsler de bir diğer konu. Ne zaman bölgeye ABD müdahalesi olsa yetkililer, 'Üslerimizi kullandırtmadık' diyor. 40 yıldır söylüyorlar bunu, peki ABD niye bu üsleri burada tutuyor? Bu üstlerin ekonomik, mali maliyetleri var. Hem niye orada Amerikan bayrağı dalgalanıyor? Niye İncirlik'te ABD'nin nükleer silahları var? Bunlar sembolikse atın. O silahlar sürekli güncelleniyor. Nükleer silahın modası geçmez, taşıyıcı unsurları sürekli yenileniyor. Bize palavra anlatmasınlar. Türkiye NATO yüzünden tehdit altında.
Karşı bir direnç oluşturulmalı. TKP bunun için uğraşacak. Türkiye’nin varlık ve sınırlarının tartışılmasına izin vermeyeceğiz. Biz o sınırlarda halkın egemenliğini sağlayacağız. Bütün hedefimiz budur."
(https://youtu.be/Zh9kCtphISY)
/././
soL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder