Kıyı işgalinin yeni biçimi: Kruvaziyer turizmi -Şeyma Akcan-
Türkiye’de gittikçe büyüyen ve ülkeye döviz girişinin bir aracı olarak görülmeye başlanan kruvaziyer turizmi kıyıları yurttaşlara kapatıyor, denizi kirletiyor ve birkaç turizm şirketini zengin ediyor.
Tatil amaçlı kullanılan, konfor imkanlarıyla belirli standartlara sahip gemileri ifade eden kruvaziyer, üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye gibi bir ülke için turizm açısından bir “ticaret kapısı”. Türkiye’de kruvaziyer turizmi son yıllarda hızla büyürken, bu büyümenin kıyı kentlerinde yol açtığı mekansal dönüşüm, halkın yaşam alanlarını ve kamusal erişim hakkını tehdit ediyor. Akademik çalışmalarda da bu tür turizme dönük yatırımların yalnızca ekonomik değil, çevresel ve toplumsal açıdan da ciddi sorunlara yol açtığı vurgulanıyor. Türkiye’de kruvaziyer turizmi 2020’lerin ortasından itibaren büyük bir ivme kazandı. Galataport’a giden bir kruvaziyer, Bodrum’dan ve Kaş’tan da geçiyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Denizcilik Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2024 yılında Türkiye limanlarına demirleyen kruvaziyer gemi sayısı 1062’ye, gelen yolcu sayısı ise 1 milyon 542 bin 522’ye ulaştı. 2025’in ilk altı ayında ise 490 kruvaziyer gemiyle gelen yolcu sayısı 732 bin 302 olarak kaydedildi. Bu artış Kuşadası, Galataport, Bodrum, Çeşme gibi limanların altyapı yatırımlarıyla doğrudan bağlantılı.
Bir yolcunun günlük harcaması 400-450 dolar
Galataport İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Tavas, Arap kruvaziyer markası AROYA Cruises’ın Galataport İstanbul’u ana limanı olarak seçtiğini açıklamıştı. Geçen seneye göre ana liman yolcu sayısının yüzde 134 arttığını belirten Tavas, “Aynı zamanda yolcu sayımızı da yüzde 46 artırarak bu sene sadece İstanbul’da 600 bin yolcuyu ağırlıyor olacağız. Bunun 90 bini AROYA’dan oluşuyor” demişti. Ana liman olarak gelen bir yolcu, normal bir yolcunun 6-7 katı daha fazla para harcıyor, yani bir yolcunun 400-450 dolar günlük harcaması oluyor.
Ancak bu büyümenin, kıyı alanlarının kullanım biçimlerinde yarattığı dönüşüm ciddi sorunları da beraberinde getiriyor.
Kruvaziyer terminalleri çevresinde geliştirilen altyapı ise “kıyı işgali”ne neden oluyor. Kıyılarda oluşan terminaller, güvenlik çemberleri, pasaport ve gümrük kontrolleri, karaya çıkış ve biniş kısıtları gibi uygulamalarla halkın sahil alanlarına erişimi sınırlandırılıyor.
Çevresel riskler: Deniz kirliliği ve atık yönetimi
Kruvaziyer turizminin çevresel etkileri de eleştirilen noktalardan biri. Gemilerin limanlardaki bekleme süresince ortaya çıkardığı karbon salımı, deniz suyu kirliliği, atık su ve çöp birikimi gibi etkiler, özellikle küçük liman kentlerinin altyapı kapasitesini zorluyor.
Akademik çalışmalarda, Türkiye limanlarında kruvaziyer gemilerinin yol açtığı çevresel etkiler konusunda yeterli atık yönetimi sistemleri bulunmadığı belirtiliyor. Deniz kirliliği, sediment birikimi ve kıyısal ekosistemlerin bozulması en çok vurgulanan sorunlar arasında. Ayrıca Avrupa’da yaygın kullanılan Onshore Power Supply (OPS) gibi emisyon azaltıcı teknolojilere Türkiye’de henüz sınırlı ölçüde geçilmiş durumda.
Turistler belirli gezi turlarına yönlendiriliyor
Kruvaziyer yolcularının büyük çoğunluğu kısa süreli karaya çıkış yapıyor, çıktığında ise kendileri için önceden belirlenmiş belirli rotalara yönlendiriliyor. Dolayısıyla bahsi geçen “yerel ekonomiye katkıları” büyük tur şirketleri ve liman çevresi üzerinden örgütleniyor.
Galataport: Kıyıyı işgal eden lüks transfer noktası
İstanbul’da kıyı işgali denince ilk akla gelen mekan olan Galataport, artık aynı zamanda “Dünyanın en lüks kruvaziyer limanı.” Galataport, İstanbul’un tarihi sahil dokusunu “Görsel olarak cazip bir turistik ürüne” dönüştürüyor, bu dönüşümün beraberinde erişim kısıtlamaları, güvenlik bariyerleri ve fiili mülkiyet pratikleri geliyor. Kıyı Kanunu’nun 5. ve 6. maddeleri uyarınca, kıyıların “Kamu yararına ve herkesin eşit şekilde kullanımına açık olması” gerektiği esas alınır, ancak Galataport kamuya ait bir sahil şeridini fiilen özel mülk haline getiriyor.
Karaköy ‘utanç duvarı’-Kayhan Ayhan/Birgün-
Ülkede sahilleri halka kapatan otellere yenileri eklenirken, yurttaşların ‘‘Sahiller halkındır’’ talebi sürüyor. Ege bölgesinde sıklıkla karşımıza çıkan görüntülere bir örnek de İstanbul Karaköy Sahili’nde yaşanıyor. ‘‘Deniz Senin, Şehir Senin’’ ve ‘‘İstanbul’un sahilini halka açıyoruz’’ sloganlarıyla açılan Galataport’ta lüks bir oteller zincirine ait olan otelin kıyı şeridinin önemli bir kısmını kapatmasına ilişkin tartışmalar sürüyor. Sahile inşa edilen lüks otelin Karaköy Sahili’ni bir panel ile halka kapatması, duvarın bir tarafında boğaza karşı şezlonglarda havuza girenlerin olması diğer tarafında ise sıcağın altında oturmak için bank bulmaya çalışan yurttaşların görüntüsü dikkat çekiyor.Yurttaşlar ‘‘Karaköy Rıhtımı boyunca kıyıda kesintisiz bir şekilde yürüyebilecekken, otelin paneline tosladığımız için tekrar kıyıya ulaşmak biraz çaba istiyor. Bu ülkede paran varsa, içerde adamın varsa sahili de kapatırsın, plajı da kapatırsın, ormanı da kapatırsın’’ dedi. Kıyıların halka kapatılmasının Anayasa’ya aykırı olduğunu söyleyen yurttaşlar “Hiçbir kıyı halka kapatılamaz’’ diye tepki gösterdi.
Balık bakandan kokuyor / Turizm patronlarına vergi yok, arazi tahsisi var -Nisa Sude Demirel-
Turizmin evrildiği noktada Türkiye’ye gelen turistlerin yaklaşık yüzde 50’si paket tur tercih ediyor. Türkiye’nin en büyük tur şirketlerinden ETS Tur’un patronu Bakan Mehmet Nuri Ersoy.
Türkiye’de turizm; otel ve tur şirketi patronlarına imtiyazlar, arazi ve kıyı tahsisleri, vergi muafiyetleri ile büyüyor. Turizm sektöründe güvencesiz 1.4 milyon işçi çalışıyor. Turizm şirketleri 2023’te 115.1 milyar dolar ciro elde etti. Otellerin cirosu 2020’de 5.5 milyar dolar, 2021’de 7.5 milyar dolar, 2022’de 9.5 milyar dolar, 2023’te 15 milyar dolar, 2024’te ise 19.3 milyar dolara çıktı. Turizmin evrildiği noktada Türkiye’ye gelen turistlerin yaklaşık yüzde 50’si paket tur tercih ediyor. Türkiye’nin en büyük tur şirketlerinden ETS Tur’un patronu Mehmet Nuri Ersoy ise bugün Kültür ve Turizm Bakanı.
Sınırsız teşvik ve tahsisin önü açıldı
Ersoy, Kültür ve Turizm Bakanlığı görevine geldikten 3 sene sonra, 2021’de Turizmi Teşvik Kanunu’nda değişiklikler yapıldı. Bu değişiklerle 2021’de Cumhurbaşkanınca kabul edilen yatırımlarda; kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri için belirlenen istisna, muafiyet ve teşvik hükümlerinin turizm merkezleri için de uygulanmasının önü açıldı. Turizm merkezleri içinde yer alan korunan alanlara ilişkin plan tekliflerinin sadece Kültür ve Turizm Bakanlığına sunulması sağlandı. Bakanlığa turizm merkezleri içindeki planları yapma, yaptırma, resen onaylama yetkisi verildi. Yine bakanlık kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezleri ile denize kıyısı olan ilçelerdeki alanları yatırımcılara tahsis etmeye yetkili kılındı.
Bakanın otelleri vergi ödemiyor
Bakan Ersoy; yalnızca ETS Tur’un değil, Türkiye’nin en büyük ve lüks otel zincirlerinden Maxx Royal ile Voyage Hotels’in de sahibi. Öyle ki Maxx Royal’in helikopter hizmeti dahi var. Maxx Royal zincirinde 4, Voyage Hotels zincirinde ise 5 otel var. Bu otellerin tümü kıyıyı işgal ediyor. Örneğin Maxx Royal’in Belek’teki otelinde ağustos ayında 2 kişinin 4 gecelik konaklaması -yine Bakana ait ETS Tur’a göre- 250 bin TL’den başlıyor, 400 bin TL’yi aşan fiyatları görüyor. Aynı tarihlerde Voyage Hotels’in Manavgat’taki otelinde ise 2 kişilik konaklama masrafı 130 bin TL’den başlıyor, 200 bin TL’ye kadar çıkabiliyor.
‘Lüks’ sayılacak hizmetler veren, dört bir yanda reklamları görülen bu otel zincirleri; iş vergi vermeye geldiğinde ise ortadan kayboluyor. Bu iki otel zincirinin resmiyetteki isimleri Voyag Turizm Otelcilik ile MRA Turizm ve Otel İşletmeciliği AŞ. Voyag Turizm Otelcilik, 2019, 2020, 2021 ve 2023 yıllarında hiç vergi vermedi. 2022’de 21 milyon 336 bin 55 TL, 2024’te ise 142 milyon 148 bin 81 TL vergi verdi. MRA Turizm ve Otel İşletmeciliği ise 2019, 2020, 2021, 2022, 2023 ve 2024 yıllarında hiç vergi vermedi.
Şaibeli arsa tahsisleri
Yakın zamanda Antalya’nın Belek ilçesinde yıllardır orman yangınlarına müdahale amacıyla kullanılan Belek Orman Yangın Üssünün Kültür ve Turizm Bakanlığının aldığı plan değişikliği kararlarıyla otel alanına dönüştürüldüğü ortaya çıktı. Otel alanına dönüştürülen bölge, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a ait Maxx Royal ve Voyage otellerinin hemen bitişiğinde yer alıyor. Yine Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un sahibi olduğu Ersoy Otelcilik tarafından Muğla-Bodrum’un Çiflik Mahallesi, Adayalı mevkii 308 ada, 1 ve 4 parseldeki toplamda 124 bin metrekarelik ormanlık arazi üzerinde Maxx Royal Bodrum oteli yapılması planlanıyor. 265 milyon 675 bin TL yatırımla yapılması planlanan otelde 325 oda ve 750 yatak kapasitesinin yanı sıra ikisi kapalı biri açık üç havuz, toplantı salonları, hamam, sauna, çeşitli bar ve restoran olması planlanıyor. Otel projesinin 2014 yılında aldığı ‘ÇED gerekli değildir’ kararı mahkeme tarafından iptal edilmiş, revize edilen proje için temmuz 2024’te nihai rapor oluşturularak uygun görüş verilmişti.
Sadece ÖTV ile sınırlı kalmadı: Bir gecede yüzde 222 vergi zammı!-Cumhuriyet-
ÖTV oranlarında yapılan zamla birlikte zincirleme olarak KDV de artıyor. Hal böyle olunca vatandaşın cebinden çıkan vergi tavan yaptı ve vergi yükü yüzde 222 arttı. İşte ayrıntılar...
Halihazırda enflasyon altında ezilen yurttaşın üzerindeki vergi borcu da giderek artarken, sıfır otomobillerdeki özel tüketim vergisi (ÖTV) oranlarında yapılan düzenlemeyle vatandaşın ödeyeceği katma değer vergisi (KDV) de yükseliyor. ÖTV artışından en çok etkilenen pick-up’larda zincirleme olarak KDV de artış gösterdi. ÖTV oranının yüzde 4’ten yüzde 50’ye çıkarılması zincirleme olarak ödenecek KDV’yi de artırınca vergi sistemine yönelik eleştiriler dile getirilmeye başlandı.(YÜZDE 20 KDV DE EKLENECEK) Nefes gazetesinden Ali Öztürk'ün haberine göre; örnek olarak, trafik tescil giderleri hariç 2 milyon 665 bin 830 lira bir pick-up’ın düzenlemeden önce 106 bin 233 TL olan ÖTV’si, artık 1 milyon 327 bin 915 TL’ye çıkacak. Bu fiyatın yanında yüzde 20 KDV de eklenecek. (DÜZENLEMEYLE FAHİŞ ARTIŞ) KDV’si düzenleme öncesi 552 bin 413 TL olan aracın, düzenlemenin ardından yüzde 50 ÖTV’li fiyatı 3 milyon 983 bin TL’ye yükseleceği için, KDV’si de 796 bin 749 TL’ye çıkacak. Maliye’nin toplam ÖTV ve KDV tahsilatı da 658 bin 646 TL’den 2 milyon 124 bin 664 TL’ye kadar yükseliyor. Bu örneğe göre, cepten çıkacak vergi bir gecede yüzde 222 yükselmiş oluyor.2 kişi pazar yerine ateş açıp kaçtı: Çok sayıda yaralı var!-Cumhuriyet-
Çorum'da henüz kimliği belirlenemeyen 2 kişi, pazar yerine tabanca ve tüfekle ateş açıp kaçtı. Saldırıda ilk belirlemelere göre 1’i ağır, 8 kişi yaralandı.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/2-kisi-pazar-yerine-ates-acip-kacti-cok-sayida-yarali-var-2421407)
Şirketlere can suyu halka fatura -Mustafa Bildircin/Birgün-AKP’li Kayseri Büyükşehir Belediyesi iştiraki iki şirketin fahiş boyutlara ulaşan zararının, sermaye artırımı yoluyla kamu kaynakları ile kapatıldığı ortaya çıktı. Belediye iştiraki Ulaşım A.Ş. ve Kaytur A.Ş’nin toplam zararının 1,3 milyar TL’ye ulaştığı, zarar eden şirketlere sermaye artırımı için belediye kasasından 1,6 milyar TL aktarıldığı belirlendi.(https://www.birgun.net/haber/sirketlere-can-suyu-halka-fatura-641147)
Hükümet de sendikal bürokrasi de kamu işçisinin karşısında: 3 bin lira oyunu -Duygu Ayber Gültekin-
İktidar ve sendikal bürokrasi işçilerin taleplerini bastırmak için yüzde 5’lik enflasyon farkı tartışmasına sarıldı. Grev kararları ertelenirken işçiler, "Kayıkçı dövüşünü bırakın greve çıkın" diyor.
600 bin işçiyi ilgilendiren kamu çerçeve protokolünde hükümetle el ele vererek, süreci aylarca uzatan, işçilerin grev taleplerini görmezden gelen Türk-İş ve Hak-İş yöneticileri, şimdi yüzde 5’lik enflasyon farkı tartışmasını öne sürüyor. Sendikacılar iktidarın ikinci altı ay verilecek yüzde 16,7 zamdan çark ederek yüzde 11’e çektiğini ileri sürerek, ilk altı ay için yüzde 24 zam içeren sözleşmeyi kazanım diye sunuyor. Grev kararları ise erteleniyor.
Türk-İş ve Hak-İş yöneticileri, geçen hafta yaptıkları açıklamada anlaşma sinyali vererek bu haftayı işaret etti. Sendikacılar yaptıkları duyuruda ilk 6 ay yüzde 24 zam verildiğini, “denklik farkı, enflasyon, iş kolu talepleri” gibi eklerle ücretlere yüzde 39 zam yapılacağını açıkladı, ikinci altı ay ise yüzde 16,7’lik enflasyon oranının yansıtılacağını paylaştı.
"Canımız sıkkın"
Sendikal bürokrasi geçen haftadan bu yana işçileri bu sefalet zammına ikna etmeye çalışırken, ikinci altı ay geçerli olacak yüzde 16,7’lik enflasyon zammı hükümet engeline takıldı. Sendikacılar işçilere gönderdikleri yeni mesajlarda hükümetin ikinci altı ay teklifini geri çektiğini, yeni teklifin yüzde 11 olduğunu söyledi.
Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, CNBC-e’den Hazal Ateş’e yaptığı açıklamada “Geçen hafta bakandan aldığımız teklifi kamuoyuna açıkladık, üyelerimize bildirdik. Hükümetin teklifi geri çektiğine yönelik bize gelen resmi bir bilgi yok. Devletin bakanına güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz. Devlet sözünden vazgeçer mi, geçmemeli. Canımız sıkkın, uzun zamandır toplu sözleşme yapıyorum” dedi.
Gelinen aşamada yoksulluk sınırının yarısını bile bulmayan ücretlere onay veren sendikal bürokrasinin üzerinde durduğu nokta, sözleşmesi mart ayında başlayan işçilerin yaşayacağı yüzde 5’lik fark oldu.
Grev kararları zorunlu olarak alındı
Kamu çerçeve protokolü taslağına yazdıkları oranın yarısını bile bulmayan rakamlarda anlaşacaklarını duyurarak bunu işçilere kabul ettirmek için çabalayan sendika bürokratları yasal sürecin bir parçası olarak grev kararı almak zorunda kaldı. Genel Maden-İş, 2 Ağustos’ta TTK’de grevin başlayacağını duyururken, Demiryol-İş dün grev kararlarının iş yerlerine asıldığını ilan etti ancak grev tarihi açıklamadı.
Yüzde 11 ne anlama geliyor?
Kamuda 600 bin işçinin 350 bin kadarının sözleşme süreci ocak ayında, 250 bin işçinin sözleşme süreci mart ayında başlıyor. Ocak başlangıçlı sözleşme kapsamında çalışan işçilerin ücretlerine ikinci altı ay, ilk altı aylık enflasyon oranı olan yüzde 16,7 kadar zam yapılacak. Mart başlangıçlı sözleşme kapsamında çalışan işçilerin ücretlerine yapılan zamda ise mart-eylül arası enflasyon oranı baz alınacak. Hükümet mart-eylül arası enflasyon oranının yüzde 16,7’den daha düşük çıkacağını ileri sürerek sözleşmesi martta başlayan işçilere yüzde 11 teklif ediyor.
Aradaki 5,7’lik puanın rakamsal karşılığı ise 250 bin işçi için (altı aylık) 4 milyar 460 milyon lira. Bu her bir işçi için aylık 3 bin lira demek. Yani 2025’in ilk altı ayında kamu işçilerine genel bütçenin sadece yüzde 2’sini, faize ise genel bütçenin yüzde 17’sini ayıran iktidar, genel bütçenin yüzde 0,05’ine denk gelecek rakamı kamu işçilerine ödemek istemiyor.
Sendika bürokratları aylık 3 bin lirayı merkeze koyarak, “kazanım” gürültüsü koparmaya çalışırken grev talepleri görmezden gelinen işçiler ise “3 bin lirayı bırak, grevi hemen uygula” diyerek tepki gösteriyor.
İzmir Şehir Hastanesi'nde pes dedirten karar... Yoğun bakımdaki hemşirelerin sandalyeleri toplatıldı: 'Yapılan işlem ne insani, ne vicdani ne de hukuki!'-Cumhuriyet-
Birlik Sağlık-Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, İzmir Şehir Hastanesi’nde yoğun bakım servisinde hemşirelerin kullandığı sandalyelerin başhekimlik talimatıyla toplatıldığını açıkladı. Doğruyol, “Yapılan işlem ne insani, ne vicdani nede hukukidir” dedi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/izmir-sehir-hastanesi-nde-pes-dedirten-karar-yogun-bakimdaki-hemsirelerin-sandalyeleri-toplatildi-yapilan-islem-ne-insani-ne-vicdani-ne-de-hukuki-2421465)
ATM’den para çekememe riski: Yeni şifre zorunluluğu başladı
Yeni düzenlemeye göre banka kartı şifresi 6 ayda bir zorunlu olarak değiştirilecek. Şifresini yenilemeyen kullanıcılar ATM’den nakit çekemeyecek.(https://www.evrensel.net/haber/562956/atmden-para-cekememe-riski-yeni-sifre-zorunlulugu-basladi)
Susuz kentte spor kompleksi -Mustafa Bildircin /Birgün-
Altyapı sorunları nedeniyle 63 mahallesine su verilemeyen Maraş’ta AKP’li Büyükşehir Belediyesi, ildeki 15 Temmuz Millet Bahçesi’ne 33,3 milyon TL’lik spor kompleksi yaptırıyor. CHP’li Ünal Ateş, “Bu harcama iş bilmezliktir” dedi.(https://www.birgun.net/haber/susuz-kentte-spor-kompleksi-641120)
Koç’un gözdesi genişletilecek!-İlayda SORKU/Birgün
Koç Holding’in işlettiği Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı’nın genişletilmesi için ÇED süreci başlatıldı. Proje hayata geçirilirse yat kapasitesi 2 bin 120’ye çıkarılacak, halkın kıyılara erişimi kısıtlanacak.(https://www.birgun.net/haber/kocun-gozdesi-genisletilecek-641113)
Ormanın ortasına çimento fabrikası!-Havin Şener/Birgün-Bursa’da 2008 yılında açılan dava sonucunda durdurulan çimento fabrikası projesi tekrar gündeme geldi. Fabrika için tekrar ÇED başvurusu yapılması tepkiye yol açtı.
Bursa’nın Yenişehir İlçesi Burcun Köyü’ne 2008 yılında yapılmak istenen ve Ziraat Mühendisleri Odası'nın açtığı dava sonrası mahkeme kararı ile iptal edilen çimento fabrikasına ilişkin yeni bir gelişme yaşandı. Fabrikanın faaliyete geçmesi için yeniden Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) başvurusu yapıldı. 562 dönüm arazi üzerine kurulacak fabrikaya tepki gösteren yaşam savunucuları, ‘‘Çimento fabrikaları kirletici sınıfta olan, emisyon kirliliği en yüksek olan fabrikalardır. Kurulmak istenen alanın bir kısmı ormanlık alan bir kısmı ise tarım arazisi. Buna müsaade etmeyeceğiz’’ dedi.(İTİRAZ EDECEĞİZ) Fabrikanın kurulacağı bölgenin Bursa’nın verimli tarım arazilerinin olduğu ve Türkiye’nin biber üretim merkezinde yer aldığı belirtildi. Ormanlık alanların ortasına kurulacak fabrikaya verilecek onaya itiraz edeceklerini ifade eden Doğayı Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) Başkanı Murat Demir, “1380 sayfalık ÇED raporu halkın görüşüne açıldı. Ülkemizde ÇED süreci ciddi bir incelemeye tabi tutulmuyor’’ dedi. Kurulmak istenen çimento fabrikası ile ilgili sürecin İnceleme ve Denetleme Komisyonu’nda (İDK) ilerlediğini anlatan Demir, özetle şunları söyledi: "Söz konusu proje kentin planına aykırı. Tarım ve ormanlık alanda kirletici faaliyeti yapıp sanayi fabrikası kuramazsınız. Bu yüzden de yeniden dava açma sürecine gireceğiz" diye konuştu. Demir, şöyle devam etti: “Çimento fabrikaları kirletici sınıfta olan, emisyon kirliliği en yüksek olan fabrikalardır. Fabrikanın kurulmak istendiği alanın bir kısmı ormanlık alan, bir kısmı tarım alanı. Çimento fabrikaları nereye kurulursa kurulsun tehlikeli sınıfta yer alıyor. Tarım alanlarının milli savunma politikasıyla korunması gerekiyor. Çünkü tarım toprakları bir ulusun, bir ülkenin yaşam garantisi ve sigortasıdır bir yerde. Burada bir kişinin, bir grubun, bir şirketin kısa vadeli çıkar sağlamalarına müsaade etmemek gerekiyor.’’
Ballı takasta yeni perde -Mustafa Bildircin/Birgün-
Gözde turizm merkezleri Çeşme ve Alaçatı ile Ankara ve Aydın’daki 15 değerli kamu arazisinin takas işleminde yeni bir iddia gündeme geldi. Metrekare değeri 143 bin TL olan arazinin 5 bin 500 TL olarak gösterildiği öne sürüldü.
Malatya Yeşilyurt’taki bir şirkete ait 187 dükkanın, 15 değerli arazi ile takas edildiği öne sürüldü. İddianın sahibi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi ve CHP Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, 187 dükkanın değerinin çok altında ücretle takas edildiğini belirterek, takas işlemi nedeniyle kamunun 1 milyar 360 milyon TL’lik zarara uğratıldığını savundu. Takas işleminin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Kentsel Dönüşüm Başkanlığı yazısıyla gerçekleştiğini belirten Bakırlıoğlu, takasta İşkaya isimli firmanın lehine hareket edildiğini öne sürdü. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Kentsel Dönüşüm Başkanlığı, çarpıcı iddianın ardından jet hızıyla açıklama yaptı. Açıklamada, takas işlemlerinin şeffaf yürütüldüğü savunularak, “Değerleme işlemi SPK lisanslı değerleme kuruluşlarınca yapılmıştır” denildi. Açıklamaya tepki gösteren CHP’li Bakırlıoğlu, “Hangi SPK onaylı değerleme kuruluşları bu işlemi yaptı? Neden isim verilmiyor?” diye sordu. Bakanlığın resmi belgesinde, değerlemenin TOKİ iştiraki GEDAŞ tarafından yapıldığının açıkça yazdığını ifade eden Bakırlıoğlu, "Madem öyle, neden açıklamada bundan hiç bahsedilmiyor?” tepkisini gösterdi. Bakırlıoğlu, takas işlemine konu olan Alaçatı’daki arazilerin metrekare değerinin 5 bin 500 TL olarak belirlendiğine dikkati çekerek şunları söyledi: “Endeksa’nın 2025 yılı emlak verilerine göre, Türkiye’de konut fiyatlarının en yüksek olduğu mahalle Alaçatı. Alaçatı’da Endeksa’nın ‘Yazlık Bölgeler Raporu’na göre metrekare fiyatı 143 bin 971 TL’ye kadar yükselmiş durumda. Böyle bir yerde metrekaresi 5 bin 500 TL’ye bırakın imarlı arsayı, yolu olmayan tarla bile alınamaz. Kısa bir süre önce Özelleştirme İdaresi, İzmir Güzelbahçe’de aynı imar durumuna sahip bir hazine arazisini açık ihale ile metrekaresi 31 bin TL’ye sattı. Bu tutar ortadayken Alaçatı’da metrekare nasıl olur da 5 bin 500 TL’ye düşer?” Bakırlıoğlu, kamuya ait kıymetli taşınmazların, değeri tartışmalı işyerleri karşılığında el değiştirmesinin kabul edilemez olduğunu vurgula yarak, “Neden trampa yöntemine başvuruldu? Neden bu işyerlerinin gerçek bedeli ödenmedi?” sorularına yanıt istedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder