Teori ve pratik birlikteliği: İşçilik/ emek/ çalışmak ve düşünmek yetmez, ideoloji olur, teori partisiz pratiğe geçirilemez
İşçilik yapmak, çalışmak veya emek ne anlama geliyor, düşünmek ne anlama geliyor, teori ve pratik ne anlama geliyor? Adorno ve Horkheimer arasındaki tartışmanın iki somut uzlaşısı “çalışmanın” kendine amaç olmayacağı (Yani kendiliğinden iyi olduğunun ileri sürülemeyeceği) ve “düşünme/ bilim/ felsefe” hazzı ile yetinilemeyeceği, böyle bir hazla sınırlı kalan düşünmenin değişim korkusu veya pozitivist konformizm olarak yorumlanabileceği, bu haliyle de ideoloji olacağıdır.
Parti (Belli bir amacın gerçekleştirilmesi için amacına göre dayanışma veya iş birliği adı verilebilecek bir güç birliği, bloklaşma) olmaksızın, düşüncenin gösterdiği ereği gerçekleştirecek bir enerji oluşturmaksızın, teorik enerjiyi pratik enerjiye dönüştürecek bir süreç olmaksızın, değişim dönüşümlerin olamayacağı, partisiz bir durumda ne olacağını tartışıyorlar.
Parti ve pratiğin teori ile, düşünme ile, emek/ çalışma ile, özgürlük ile, mutluluk ile, hayvanlık veya insanlık durumu ile bağları nelerdir? Güncel yaşananlar düşünürsek ne tür çıkarımlar yapılabilir, nasıl yorumlanabilir ve tavır geliştirilebilir?
Parti ve pratik meselesi: İbrahim ittifakı ve barış/sulh ittifakı
Fotoğraf: Abraham ShieldBu haftaki konum, güncel iki sürece dair: Yakın Doğu’da yaşananlar, özellikle “İbrahim/Abraham Anlaşmaları”, Türkiye’de yaşananlar, özellikle “barış/ sulh ittifakı” ne anlama geliyor? Partiler hangileri, kim hangi parti veya ittifak var veya kimler arasında ittifak iş birliği veya dayanışma var veya kuruluyor, teori ve pratik birlikteliği nedir, ütopya ne olmalıdır? ABD’nin, İsrail’in, emperyalizmin yaptıklarında hem teori hem pratik iç içe mi? Türkiye’de yaşananlarda?
“İbrahim Anlaşması/ The Abraham Accords”nın açıklanan yazılı kısmı ile ilgili dokümanlar ilgili ülkelerin resmi sayfalarında ve ABD Devlet Dairesi Yakın Doğu İlişkileri Bürosunda yer almaktadır.
Çatışmalı veya mahkemelik bir durumda “Sulh/ belli bir uzlaşmaya varma” anlamına gelmektedir. “Sulh hukuk” veya “sulh ceza” mahkemelerinin adında da olduğu üzere. Çok genel olarak, “uzlaşı”, daha belirgin halde “mutabakat”, uluslararası düzeyde resmi birimlerce imzalanmışsa tek başına üst çerçeve olarak “niyet beyanı” denebilir. Bu “accords” altında yapılacak somut sözleşmeler “anlaşma” karşılığı sayılabilir. Her mutabakatın veya sulhun bir “ittifak” oluşturduğu söylenebilir.
“Accords” çoğul halde bulunmaktadır yani üç ve daha çok ülke arasında yapıldığı veya yapılacağı anlaşılmaktadır. İlk olarak Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn krallığı, İsrail devleti ve Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanmıştır.
15 eylül 2020 yılında imzalanan “Abraham Accords” “AA” arasındaki bağ veya sıkı/kalın el tutuşma ve üzerinde güvercin ve zeytin yaprağı ile simgelenmiş bulunuyor, en azından “imaj maker” veya “maker” olanlar böyle imgelemiş, “kalın bir köprü” veya “geçiş” havası da verilmiş. Güvercin arkadaki A’dan ABD veya İsrail veya Abraham’dan önceki A’ya veya Araplara, Sünnilere doğru uçuyor. “Güvercin” yerine uçakları/ füzeleri, “zeytin yaprağı” yerine de her tür bombayı da koyabilirsiniz.
Gösterge bilimsel bir okuma yapmaya kalkılırsa gösteren bu şekilde de gösterilen nedir, toplamda gösterge, tüm bu yaşananlar ne anlama geliyor?
Eleştirel bir okuma yapılırsa tüm bu yaşananlar hangi toplumsal güç ilişkilerine dayanıyor ve hangilerini amaçlıyor?
Kantçı kategorik emperatif anlamında, tüm bunlardan çıkarılacak genel ilke nedir?
Ben bugün açıkça bir araya gelen “ittifak” ve “logo”da yer alan “Abraham/ İbrahim” ile ilgili bir gönderme yapacağım.
Parti veya ittifak kimlerden oluşuyor?
Fotoğraf: Abraham Shield“Abraham Accords”un pratik kısmını “Abraham/İbrahim İttifakı” diye okursak haziran ayının sonlarında, İran’a saldırıların hemen ardından, İsrail’de resmi daire olan “Bölgesel Güvenlik Koalisyonu”nca asılan kocaman bir afiş zaten mevcut ittifakı gösteriyor.
Fotoğraf: Abraham Shieldİlgili kurumun resmi https://abrahamshield.org/en/ web sayfasına girilince çeşitli “koalisyon” fotoğraf ve enformasyonları ile karşılaşılıyor. Bu resmi web sayfasının adını “Bölgesel Güvenlik Konseyi”, alt başlığı “İbrahim Kalkanı Planı”, mottosu: “With Crisis, Comes Oppurtunity, A New Regional Order in the Middle East/ Krizler Yeni Fırsatlar Getirir: Ortadoğuda Bir Yeni Bölgesel Düzen”.
Resmi sitede geniş açıklama şu şekilde:
“Bölgesel Güvenlik Koalisyonu, İran ve onun vekillerinin tehdidine karşı demir bir kalkan oluşturacak ve İsrail’in güvenliğini sağlayacak yeni bir Orta Doğu düzeni inşa etmeyi amaçlamaktadır.
7 Ekim saldırılarından bu yana İsrail, kuruluşundan beri en haklı savaşını yedi cephede birden sürdürmektedir. Bir anka kuşu gibi küllerinden doğmayı başaran İsrail devleti, eşi görülmemiş bir askeri güç sergileyerek Orta Doğu’da köklü değişimlere yol açmıştır.
İsrail’in tarihi askeri başarıları hem düşmanlarına hem de müttefiklerine bir kez daha şunu kanıtlamıştır: Bölgesel gücü, İran eksenini parçalama kararlılığı ve vatandaşlarını korumaya yönelik sarsılmaz azmi.
Ancak aynı zamanda şu da netleşmiştir ki İsrail, ne tek başına İran’ı yenip vekillerinin yeniden güçlenmesini engelleyebilir ne de bunu yalnızca askeri güçle başarabilir.
Bugün İsrail devletinin tarihi görevi, elde ettiği büyük askeri başarıları siyasi bir dönüm noktasına dönüştürerek vatandaşlarına kalıcı güvenlik sağlamaktır.
Bölgesel Güvenlik Koalisyonunun “İbrahim kalkanı planı”, yeni bir siyasi-askeri girişimidir. Bu plan, İsrail’in önündeki bölgesel fırsatları değerlendirerek ülkenin gelecek yıllardaki güvenliğini garanti altına almayı hedeflemektedir.”
İlgili resmi web sayfasında bu kalkanın temel ilkeleri şöyle sayılmaktadır:
‘İbrahim kalkanı planının temel ilkeleri
01. Gazze cephesinin kapatılması: Tüm rehinelerin serbest bırakılması, Gazze’de teknokratik bir geçiş hükümetinin kurulması ve bölgesel liderliğinde bir “de-Hamaslaştırma” sürecinin yürütülmesi.
02 Güney Lübnan’da anlaşmanın uygulanması: İhlal sıfır (“zero violations”) politikasıyla ateşkesin güvence altına alınması ve Lübnan Ordusu’nun güçlendirilmesi.
03 Esad rejiminin çöküşünün ardından: Bölgesel güçlerle iş birliği yaparak Suriye’nin istikrara kavuşturulması ve İran eksenine karşı bir “tampon bölge” haline getirilmesi.
04 Ilımlı Bölgesel Koalisyonun derinleştirilmesi: Suudi Arabistan’la hızlı normalleşme sürecine dönülmesi ve İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesi.
05 İran’a karşı “blokaj planı” uygulanması: İran’ın nükleerleşmesinin önlenmesi için kapsamlı yaptırımlar ve stratejik abluka.
06 İsrail’in kademeli ve güvenli ayrılma ilanı: Kapsamlı bir bölgesel anlaşma çerçevesinde, on yıl içinde Filistinlilerden sorumlu ve kontrollü aşamalı ayrılma sürecinin başlatılması. [“Separation from the Palestinians Tek devletli yapıdan çıkış vurgusu]) https://abrahamshield.org/en/ Çeviriler DeepSeek).
‘Terörsüz Türkiye’ veya ‘sulh ittifakı’
MHP ve AKP’nin adlandırması ile “terörsüz Türkiye iİttifakı”, Erdoğan’ın son açıklamasında “AK Parti, MHP ve DEM Parti olarak bu yolu beraber yürümeye karar verdik.” Buldan “süreç ittifakı” olarak adlandırmaktadır. Öcalan “barış ve demokratik toplum çağrısı’ şeklinde ifade etmektedir.
Sonuçta Bahçeli-Erdoğan-Öcalan (MHP, AKP-DEM) arasında bir “ittifak”tan söz edilmektedir.
Buradaki bir soru bu ittifakın dayandığı daha arka plandır.
Abraham/İbrahim Anlaşmaları ile, Öcalan’ın çözüm sürecinde Diyarbakır’da meydanda okunan mektubunda geçen terimler/ fikirler arasında, son terörsüz Türkiye veya barış ittifakı arasında bağlar var mı?
Hem mevcut Suriye-Şara hem de Kuzey Irak Kürt Yönetimi “The Abraham Alliance”da ABD ve İsrail ile birlikte gösterildiğine göre, Türkiye’nin Şara ile çok sıkı fıkı ilişkileri olduğuna göre, tüm bunlarla MHP, AKP, PKK-Öcalan arasında ne tür bir bağ bulunduğu sorulabilir.
Hristiyan siyonizmi, İslam siyonizmi kavramlaştırmaları uygun düşer mi?
Abraham Anlaşması’nın daha derin kültürel dini motifinin ABD-İsrail, Batı emperyalizminin öncelikli çıkarları doğrultusunda Yahudilik ile Hıristiyanlığın Evanjelik yorumuna dayandırıldığı yönünde yorumlar var.
İbrahim İttifakı ile İslam dininin çoğunluğu oluşturduğu bölge ve ülkelerde siyonizme uygun bir yorumun öne çıkarılmaya çalışıldığı iddia edilebilir. Evanjelik yorumda olduğu gibi Sami dinleri İbrahim soyundan gelmekle ve İbrahim’e itaat etmekle kendi din ve inançlarına itaat etmiş olacaklardır.
Bununlar ilgili Eski Ahit’te (Tevrat) ve Yeni Ahit’te (İncil) pek çok ayete gönderme yapılıyor. Örneğin: Yaratılış 12:3 Kutsal Kitap (Kitab-ı Mukaddes Şirketi): “Seni kutsayanları kutsayacak, Seni lanetleyeni lanetleyeceğim. Yeryüzündeki bütün halklar senin aracılığınla kutsanacak. (…) 12:7 Bu toprakları senin soyuna vereceğim. (…) 15:18-21 O gün RAB Avram’la anlaşma yaparak ona şöyle dedi. Mısır ırmağından büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları -Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve Yevus topraklarını senin soyuna vereceğim.”
Tevrat (Sefarad): “Ve seni mübarek kılana mübarek olacağım ve seni lânet edeni lânet edeceğim ve senin vasıtan ile bütün akvam-ı arz mübarek olacaklar.”
Evanjelikler, Eski Ahit’teki (Tevrat) “Tanrı’nın İbrahim ve soyuna Kenan topraklarını vadettiği” ayetleri (Yaratılış 12:7, 15:18) Yahudilerin İsrail’de egemen olmasını, Tanrı’nın antlaşmasının bir gereği olarak yorumluyor. Yahudilerin İsrail’de toplanmasını, İsa’nın ikinci gelişi (Armagedon) için şart görüyor.
İsrail’i destekleyici olmak üzere Eski ve Yeni Ahit’te daha pek çok ayete gönderme yapılıyor.
Kur’an’da da İbrahim, Musa, Davut, Meryem, İsa ile ilgili pek çok ayet geçiyor.
2013’te Nevruz’da okunan Öcalan’ın mektubunda şu ibareler geçmektedir. “Bu Newroz hepimize yeni bir müjdedir. / Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in mesajlarındaki hakikatler, bugün yeni müjdelerle hayata geçiyor, insanoğlu kaybettiklerini geri kazanmaya çalışıyor.”
Sami dinlerini oluşturan dört kitap Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an, bir öncekinin peygamberlerini kabul ediyor, amentüleri son peygamberin Hz. Muhammed olduğu ibaresi dışında ortak kabullere dayanıyor. Sami dinine inanların köklerinin İbrahim’e dayandığı iddiası zaten İslam’a uygun bulunmaktadır ancak mevcut emperyalizme, siyonizme uygun mu, onu ayrıca tartışmak gerekmektedir.
Abraham ittifakının ardındaki ideolojik ve emperyalist motifin, din ve stratejilerin yeniden şekillendirilmesinin, bunların MEB’e, Diyanete sirayet edip etmediğinin, Hristiyan ve İslam siyonizminin oluşturulup oluşturulmadığının, oluşturulup oluşturulamayacağının, en son örneğinde 15 Temmuz darbeleri ve Dürzi örneğinde yaşananların böyle bir anlayışla ilişkisinin, Türkiye’deki ve Türkiye’nin mevcut politika ve ittifaklarla bağlarının, bunların ereklerinin ve nereye evrileceğinin çok derinden irdelenmesi gerekmektedir.
Adnan Gümüş / Evrensel




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder