Silahlara veda ya sonra: Süleymaniye’de neler gördük? + Casene Mağarası’nda silahlar yakıldı: Bese Hozat’tan yasal düzenleme vurgusu -İbrahim Varlı / Birgün-

 

Silahlara veda ya sonra: Süleymaniye’de neler gördük?

Süleymaniye yakınlarındaki Piramagrun sıradağlarının girişindeki Cesane Cave’deki  silah yakma töreninde ne gördük, neye tanıklık ettik! Erbil’de, Duhok’ta, Diyarbakır’da nasıl bir ruh hali hakim?

Ortadoğu sath-ı mailinde tarihsel sürecin hızlandığı sancılı günlerden geçiliyor. Bölge topyekün bir dönüşüme tabi tutulurken İmralı-Ankara hattındaki müzakereler neticesinde PKK’nin kendisini feshetmesi de bu gelişmelerden azade değil.

1979’da kurulan 84’te ilk silahlı eylemini yapan 46 yıllık bir hareketin önce kendisini feshedip ardından da silah yakması tarihte örneğine az rastlanır bir olay. Ve bu tarihsel anda bir gazeteci olarak orada olmak eşsiz bir deneyim olacaktı. Bu nedenle DEM’den gelen davet o anlara çıplak gözle tanık olmaya vesilesi olacaktı.

Bizi uzun, yorucu bir yolun beklediğinden habersiziz. Diyarbakır’dan karayoluyla 12 saatte ulaştığımız Dukan kenti kırsalındaki Cesena Mağarası’na sıkı güvenlik önlemleri altında gidiyoruz. Daha Habur sınırından girdikten itibaren bizlere KDP’ye bağlı korumalar eşlik ediyor. Onlarca aktörün yer aldığı bölgede olası bir olay veya provokasyona geçit vermemek için aralarında gazetecilerin, parti ve kitle örgütü temsilcilerinin olduğu 4 otobüslük davetliler grubuna sıkı markaj uygulanıyor.

10 saati aşkın bir yolculuk sonrası Erbil’e varıyoruz. Geceyi burada geçirdikten sonra sabah erken saatlerde Süleymaniye’ye doğru yok alıyoruz. Dukan kentinin İran’a bakan tarafındaki tören alanına varmamız iki saati buluyor. Büyük bir konvoy halinde gidilen Piramorgun dağları Kandil’in güneyinde İran sınırına yakın bir bölge.

Vardıktan sonra buranın seçilmesinin tesadüf olmadığını öğreniyoruz. Bu mağaranın Kürtler açısından sembolik bir önemi var. İlk Kürtçe gazetelerden birinin burada basılmış olması, Şêx Mehmud Berzenci’nin buraya sığınmış olması gibi…

HER ADIM MESAJ YÜKLÜ

Tören alanına kamera, cep telefonu gibi her türlü materyalin götürülmesine izin verilmedi. Gazetecilerin ve de konukların yanlarına sadece not defteri ve kurşun kalem almasına izin verildi. Resmi gerekçe güvenlik. Ancak kimilerine göre Ankara’dan gelen baskı da bunda etkiliydi. Türkiye’den resmi bir temsilci veya yetkili de törende yoktu.

Vardıktan kısa bir süre sonra 11.20 gibi en ön sırada KCK Eşbaşkanı Bese Hozat’ın olduğu 15’i kadın, 15’i erkek 30 kişilik gerilla birliği tören alanına geldi. Okunan iki sayfalık Türkçe ve Kürtçe metinlerin ardından tek sıra halinde silahlar kurulan platformda ateşe verildi. Bese Hozat vs KCK yöneticisi Nedim Seven ateşi birlikte yaktı. Ardından da grup geldiği yere, dağlara geri döndü.

Seçilen dağ geçiti, silah bırakan grubun sayısı, gruba Bese Hozat’ın öncülük etmesi, giydiği kıyafet vs vs… Tören sonrasında anlıyoruz ki her bir hareket muhataplarına yönelik bir mesaj yüklüydü. Tesadüflere yer verilmemişti, her şey hesaplı ve planlıydı.

Kendilerine “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” adını veren PKK’lilerin dağ geçidinden tören yerine gelişi, davetlilerin silahlarını ateşe vermesi ve sonrasında geri gitmeleri alandaki davetlilerin pek çoğunu heyecanlandırmış sonrasında da duygusallaştırmıştı. Gözyaşı dökenler, hüzünlenenler, birbirlerine sarılanlar oldu. Çok acılar çekilmiş, ağır bedeller ödenmişti ve şimdi yeni bir sayfa açılmak üzereydi, bu da bir duygu seli yaratmıştı.

TERSİNDEN İŞLEYEN SÜREÇ

PKK’yi silah yakmaya götüren süreçte ilk günden itibaren dünyada benzeri pek olmayan bir yol izlendi. IRA, ETA, FARC deneyimlerinde önce müzakereler, sonra ateşkesler en sonunda da silahların teslimi gerçekleşmişti. PKK’de süreç tersinden işledi, örgüt önce kendisini lağvetti, sonra da silahları imha etti. Bunu da bir iyi niyet göstergesi olarak yaptı.

Dünyadaki örneklerin aksine burada arabulucular, gözlemci ülkeler, aktörler yok. Tek adam yönetimi üçüncü tarafların sürece müdahil olmasını başından itibaren reddetti. Hal böyle olunca da çok fazla belirsizlik var.

Haliyle silahlar sustu ancak endişeler, kaygılar, soru işaretleri giderilebilmiş değil. “Bundan sonra ne olacak?” kaygısı “ihtiyatlı” bir ruh hali ortaya çıkardı. Bir iyi niyet göstergesi olarak silahlara veda edilmişti ancak Türkiye’deki iktidarın adım atmaması halinde bu sürecin ilerlemeyeceğinin ısrarla vurgulanması bundan. Şimdi top karşı tarafta.

TÜM YÜKÜ ÜZERİMİZE YIKTILAR

Uzun yıllar cezaevinde kalmış, vekillik ve belediye başkanlığı da yapmış olan hareketin önemli isimlerinden biriyle ayaküstü dinlenme yerinde laflıyoruz. Silah yakmanın kendisinde bıraktığı intibayı soruyorum. Büyük bedeller ödeyen dağdakilerin üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirdiğini ancak artık yükü tüm ağırlığınca kendilerinin yani siyasetçilerin üzerine yıktıklarını söylüyor. Siyasetçilerin çok daha aktif olması gerektiğini, ön açmalarını, bu yükü omuzlayacak kudreti göstermeleri gerektiğini kaydediyor. Şöyle diyor: Vicdani bir sorumluluk altındayız, ağır bir yük bu. Daha çok çalışmalıyız, sorumluluk almalıyız.

İHTİYATLI, ENDİŞELİ İYİMSERLİK

Bese Hozat da yazılı metnin okunması sonrasında platformdan inmeden önce açıklamaya ek olarak, “yasal, hukuksal” düzenlemelerin yapılması gerektiğini ısrarla vurgulaması “endişeli iyimserliğin” göstergesiydi. Bu ruh hali Erbil’den Duhok ve Diyarbakır’a güneyden kuzeye pek çok kişide hakim. Bir adım atılmıştı ancak ülke içerisinde baskı ve zulmün dozajını artıran bir iktidarın “barış veya çözüm” konusunda samimi olduğuna dair kimse ikna değil. Evet, “bir şeyler oluyor” ancak bunun rejimin koşulların dayatması neticesinde atmak zorunda kaldığı bir adım olduğu görüşü baskın. Silahlarını yakanlar da DEM ve diğer Kürt siyasi aktörler de bunu açıkça dile getirdi.

Nedir o koşullar? Tüm okumalar Suriye ve Ortadoğu üzerine. Suriye’deki gelişmelerin iktidarı harekete geçirmek zorunda bıraktığı konusunda genel bir mutabakat söz konusu.

Süleymaniye yollarına düşerken Özgür Politika’da çıkan yazıda da açıkça bu endişeler paylaşılıyor, Erdoğan’ın bir oyalama taktiği içerisinde olabileceğine dair  endişeler dile getiriliyordu. Türkiye’deki açılımın Suriye eksenli olduğunun kaydedildiği yazıda Erdoğan’ın içeride kendi rejimini sağlamak için Amerikan politikalarına sarıldığı, buna mecbur kaldığı belirtiliyordu.

ÇÖZÜM DİYE OYALACAK MI?

Yazıda şöyle deniyordu: “Böylesi kaotik ortamda Orta Doğu’da kartlar yeniden karılırken Kürtler herhangi başka bir güç veya güçlerle ittifak kurmasın ve bekle gör pozisyonunda tutulsun diye devlet bu sürece soyunmuş olabilir mi?

Süreç diyecek, çözüm diye oyalayacak ama hiçbir şey yapmayacak, Kürt hareketinin de tarihi fırsatları ıskalamasını sağlayacak! Yani hiç kimseyle bir arayışa girme, ben çözüme varım derken asıl amacı bu hengamenin, toz dumanın dinmesini en ucuzundan kapatmak olabilir mi? Bunun haksız bir soru olduğunu kim söyleyebilir?”

Ancak Kürtlerin bu durumun da farkında olduğu dile getiriliyor böylesi bir ihtimalde bir kez daha kendi öz güçleriyle bu mücadeleyi yükseltecekleri vurgulanıyordu.

ERDOĞAN ENDİŞELERİ HAKLI ÇIKARDI

Silah bırakma törenini bir gün sonrasında Erdoğan, bu endişeleri haklı çıkaracak açıklamalarda bulundu. Süleymaniye’den döndüğümüz Diyarbakır’da kalabalık bir gazeteci grubuyla izlediğimiz Erdoğan’ın konuşmaları rejimin “sorunu çözme” gibi bir niyetinin olmadığını bir kez daha teyit etti.

Erdoğan’ın Türk, Kürt, Arap ittifakı göndermeli açıklamaları yeni Osmanlıcı dürtülerinin depreştiğini gösterdi.

Bir gün önce Şikefta Casene’de yani Casene Mağarası’nda silahların yakılışına tanık olan gazeteciler, siyasetçiler, kitle örgütü temsilcileri ve Diyarbakırlılar “tek adam”ın yeni oyunlar peşinde olduğundan kuşku duymuyor.

Ortadoğu bağlantılı “süreç” daha çok kırılmaya gebe. Saray’da da oyunlar bitmez.

Evet, silahlar yakıldı ya sonra…

                                                           /././

Casene Mağarası’nda silahlar yakıldı: Bese Hozat’tan yasal düzenleme vurgusu

Kendisini feshetme kararı alan PKK, Süleymaniye’de silah bırakma töreni gerçekleştirdi. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Hozat ‘‘Bu tarihi girişimin başarıya ulaşması için ciddi hukuksal reformlara ihtiyaç var’’ dedi.

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine kendisini fesheden PKK, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı (IKBY) Süleymaniye yakınlarındaki Dukan kentine bağlı Swrdaş kırsalındaki törenle silahlarını yaktı. Jasana Cave’deki (Casene Mağarası) törende Bese Hozat liderliğindeki 15’i kadın 15’i erkek 30 gerilla silahlarını bıraktı.

Kürt tarihi açısından sembolik önemi olan kanyonun girişindeki PKK’lilerin silah bırakma ve yakma töreni Irak Merkezi Hükümeti ve Kürt Yönetiminden temsilcilerin gözetiminde yapıldı. Yakılan silahların seri numaraları ve listesi İHD, Özgürlükçü Hukukçular Derneği ve TİHV’e verildi.

PKK’li grup ardından Irak Merkezi Hükümeti ve Kürt Yönetimi temsilcilerinin gözetiminde silahları kurulan platforma koyarak yaktı. Silahları yakan ateş KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat ve PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven tarafından yakıldı. Silah bırakan PKK’liler ardından karargahlarına döndü.

TARİHİ TÖREN

Gazeteciler, parti temsilcileri, kitle örgütü yetkililerinin de davet edildiği tören saat 11.20’de gerçekleşti. Sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı, cep telefonlarına, fotoğraf makinelerine ve kameralara izin verilmediği tören alanına sadece defter-kalem getirilmesine izin verildi.

Abdullah Öcalan’ın fotoğrafının yansıtıldığı platformun önünde silah bırakan Barış ve Demokratik Toplum Grubu adına Bese Hozat ve Nedim Seven Türkçe ve Kürtçe metni okudu.

Türkçe metni okuyan Bese Hozat, Demokratik değişim ve dönüşüm sürecine ivme kazandırmak üzere oluşan Barış ve Demokratik Toplum Grubu olarak Öcalan’ın çağrısı üzerine buraya geldiklerini söyledi.

Hozat, “Barış ve demokratik toplum sürecinin pratik başarısı için bir iyi niyet ve kararlılık adımı olarak ve bundan sonra özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelesini demokratik siyaset ve hukuk yöntemiyle yürütmek amacıyla ve demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması temelinde silahlarımızı özgür irademizle imha ediyoruz. Attığımız bu adımın tüm halkımıza, Türkiye ve Ortadoğu halklarına ve tüm insanlığa barış ve özgürlük getirmesini diliyoruz” dedi.

Bundan sonrasının da zorlu olacağının farkında olduklarını kaydeden Hozat, “Ancak Öcalan’ın fikir ve paradigmasına yürekten inandıklarını ve kendi kolektif güçlerine güvendiklerini” ifade etti.

Dünyadan faşist baskı ve sömürünün arttığı, Ortadoğu’nun kan gölüne döndüğü halkların huzur içinde eşit, özgür,  demokratik bir yaşama her zamankinden daha fazla ihtiyacının olduğu bir dönemde atılan bu tarihi adımın büyük önemini, doğruluğunu ve aciliyetini gördüklerini ve de hissettiklerini belirten Hozat, şu ifadeleri kullandı: “Umuyoruz ki herkes, tüm halklar ve insanlık da attığımız bu barış ve demokrasi adımını görür, anlar ve takdir eder. Halkımızın yaşadığı acının sorumlusu olan tüm bölgesel ve küresel güçleri halkımızın meşru ulusal haklarına saygı göstermeye, barış ve demokratik çözüm sürecine destek vermeye davet ediyoruz. Başta kadınlar ve gençler, işçi ve emekçiler olmak üzere tüm halkları, demokratik ve sosyalist güçleri attığımız bu tarihi adımı anlamaya ve halkımızla dayanışmaya çağırıyoruz. Yine Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun demokratik çözümü için daha fazla aktif mücadele etmeye, küresel düzeyde demokratik sosyalist enternasyonal mücadeleyi, dayanışmayı, geliştirip, güçlendirmeye çağırıyoruz.” Türkçe ve Kürtçe olarak metnin okunmasının ardından Bese Hozat yaptığı kısa açıklamada da yasal, hukuksal, anayasal düzenlemelerin acilen yapılması gerektiğini söyledi. Töreni izleyenler arasında Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden Ahmet Türk, Leyla Zana, Sırrı Sakık, Meral Danış Beştaş, Tayyip Temel, DEM Eşbaşkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, KDP ve KYB yetkililerinin de aralarında olduğu 300’den fazla kişi yer aldı.

Öte yandan DEM Parti heyetin, törenin ardından akşam saatlerinde IKBY Başkanı Neçirvan Barzani ile görüştü.

BirGün-12/07/2025

∗∗∗

BARIŞ, ADALET VE DEMOKRASİYLE MÜMKÜN

PKK’nin silah bırakma töreni Türkiye siyasetinde de geniş yer buldu. DEM Parti 11 Temmuz’u, silahsızlanma ve demokratik siyasete geçiş açısından tarihî bir adım olarak tanımladı ve bu adımı “yürekten selamladığını” belirtti. Açıklamanın sonunda, “Şimdi hep birlikte demokratik siyaseti ve hukuki düzenlemeleri yaparak geleceğin demokratik Türkiye’si için adım atma zamanıdır” çağrısı yapıldı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise tören hakkında, "Terör örgütünün bugünkü sembolik silah bırakma adımını memnuniyetle karşılıyoruz" dedi. "Türkiye’de tam bir barış ortamının tesisi ancak adalet ve demokrasiyle mümkündür" diyen Özel, "Ülkemizin ihtiyacı; Terörsüz ve Demokratik Türkiye’dir. Refah için barış, barış için birlik, birlik için demokrasi ve adalet gereklidir" ifadelerini kullandı.

SOL Parti’den yapılan açıklamada ise “SOL Parti Kürt sorununun silahsız ve çatışmasız bir zeminde çözülmesini desteklemektedir. PKK tarafından silahların bırakılması, barış ve çözüm için atılmış önemli bir adımdır. Ancak Kürt sorunu Türkiye’nin demokratikleşmesinin ayrılmaz bir parçasıdır ve silahların bırakılmasından daha geniş bir toplumsal sorundur. O nedenle içine girilen süreç Ortadoğu’da Amerikan politikalarının bir aracı haline getirilmemeli ve Türkiye’de AKP ve MHP eliyle kurulmak istenen baskıcı bir rejimin payandası olarak ele alınmamalıdır. Yıllardır demokratikleşme ve özgürlük için mücadele eden güçler buna izin vermez, vermemelidir. Bu yolda gericiliği, faşizmi yenmek ve haklarımız, özgürlüklerimizi kazanmak; kardeşçe ve demokratik geleceğimizi kurmak için Kürt’ü, Türk’ü, Alevi’si, Sunni’si tüm emekçi ezilen halklar olarak mücadeleye omuz omuza devam edeceğiz” denildi.

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da yaptığı ilk açıklamada, "Kaybeden olmadı, olmayacak. Hayırlı, uğurlu olsun" değerlendirmesinde bulundu. DEM Parti, ayrıca Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağın serbest bırakılması için başvuruda bulundu.

∗∗∗

DEVLET BAHÇELİ’DEN BULDAN’A TEŞEKKÜR

MHP lideri Bahçeli, yaptığı ilk açıklamada, "PKK’nın kurucu önderliği sözünü tutmuş, taahhüdünün ardında durmuş, küresel ve bölgesel tehditleri zamanında görmüştür. Hakikaten hem Türkiye’miz hem de bölgemiz açısından fevkalade önemde günler yaşanmaktadır. Pozitif ve yüreklere su serpen gelişmeler bir milattır ve bu kapsamda maşeri vicdan memnuniyet duymaktadır" dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Silah bırakma sürecinin izlenmesiyle ilgili devletin kurumları konuyu hassasiyetle takip ediyor. Bundan sonraki süreçte özellikle daha yapacak çok işimiz var. Bu süreç elbette izlenecek. Çünkü silah bırakma sürecinin izlenmesiyle ilgili devletin kurumları konuyu hassasiyetle takip ediyor" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, telefonda görüştü. Bahçeli, görüşmede, Erdoğan’a "’Terörsüz Türkiye’ hedefleri doğrultusunda PKK’lı bir grubun silahlarını imha etmesinden duyduğu memnuniyeti" ifade etti. Erdoğan basına yaptığı açıklamada ise, "Terörsüz Türkiye hedefimize giden yolda bugün atılan önemli adımın hayırlara vesile olmasını diliyorum" dedi.

Öte yandan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün "tarihi bir konuşma yapacağını" söyleyen AKP Sözcüsü Ömer Çelik’ten yeni bir açıklama geldi. Çelik, "Bu silah bırakma sürecinin gerçekleşmesi halinde sayın Cumhurbaşkanımız cumartesi günü (bugün) sabah bu gelinen noktayla ilgili ve bundan sonrası ile ilgili ilk konuşmasını yapacak. Kapsamlı ve derinlikli bir konuşma olacak" dedi.  Son olarak TV100’ün canlı yayın konuğu olan Ömer Çelik, "sürpriz yok" mesajı verdi.

İbrahim Varlı / Birgün



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

soL "Köşebaşı + Gündem" -13 Temmuz 2025-

Cumhuriyetçilerin birliği için notlar(VI): Mustafa Kemal ve arkadaşlarının döneminde olmayan sorunlarla başa çıkmak -Erhan Nalçacı- Bu sefer...